Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

VATİK GAZETESİ, 21 Eylül 2006... ('BAŞÖRTÜSÜ' veya 'ÇARŞAF' Evet, 'İslam'ın sembolü' dür!.. Onu başında taşıyan her kadın veya kız bir semboldür...)


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Hasan Karakaya , 21 Eylül 2006 tarihli Vakit gazetesinde şöyle yazıyor:

"Birincisi; 'imam' ın sarığı 'beyaz' dır, asla 'leke' kabul etmez... İkincisi 'başörtülü' veya 'çarşaflı' kısacası 'tesettürlü' bir kadının; sokakta, parkta, otobüs, tren dolmuş veya otobüste 'sakız çiğneme' veya 'sigara içme' gibi bir özgürlüğü olamaz!.. 'Evinde' ne yapacaksa yapsın, ama 'sokağa' çıktığında 'dikkatli' olmak mecburiyetindedir!..

 

Hayır, mecburiyet de değil, buna 'eli mahkûm' dur!..

Peki, niye böyledir?..

Çünkü 'imam' , bir 'lider' dir, bir 'önder' dir...

Başındaki 'beyaz sarık' da, onun bir 'misyon sembolü' dür!..

'Beyaz' dır; çünkü 'saflığın, arılığın, temizliğin' sembolüdür!..

'İmam' ı n görevi, işte bu saflığa 'leke' düşürmemektir!..

Aynı şekilde;

'Başörtüsü' veya 'çarşaf' da bir semboldür...

Evet, 'İslam'ın sembolü' dür!.. Onu başında taşıyan her kadın veya kız, bir 'tercih' koymuştur ortaya... 'Sıradan bir kadın/kız' olmadığını, bir 'misyon' yüklendiğini bütün dünyaya deklâre etmiştir!..

O halde, 'söylem' lerine de, 'eylem' lerine de dikkat etmek mecburiyetindedir!.. Çünkü, 'kendisi' değildir artık!.. 'Sıradan bir fert' olmaktan çıkmıştır!..

Dolayısıyla, yapacağı bir hata, 'Ayşe, Fatma, Kübra' olarak kendisini bağlamakla sınırlı kalmayacak, 'temsil ettiği din' in hedef tahtasına oturtulmasına yol açacaktır!..

Bu böyle biline!.."

Demek ki ki neymiş?

Türban, bir misyon'un simgesiymiş.

Türban takan, tesettüre bürünen bir hanım, artık kendisi değilmiş.

Temsil ettiği misyon adına, kişisel özgürlüklerini, yaşamını gözden geçirecekmiş.

 

Bakın bunu ben söylemiyorum Vakit gazetesi yazarı Hasan SARIKAYA söylüyor... :)

Gönderi tarihi:

Vaayy....beee..... Dinimizi kimler temsil ediyormuşta,haberimiz yokmuş.

 

Sayın Karakaya bir maddeyi unutmuş. Bunların evlenmesi'de yasak olmalı... (Olmuşken tam olsun)

Gönderi tarihi:

Sayin Dipnot,sonucta itiraf edebildiler Türbanin ,salvarin sakal ve cübbenin sembol oldugunu.Bugün Avrupanin bircok ülkesinde kadinlarin giydigi ve Isa icin matem anlamina gelen siyah carsafta bir semboldür.Sakal,carsaf,basörtmek Islamla uzaktan yakindan hicbir alakasi olmayan tipik Arap glenekleridir,cünkü Islamdan öncede bunlar vardi ve hala var cünkü Araplar bile baska milletleri taklit etme sevdasina tutulmadilar.Biz basimizi cevirdigimiz her tarafta bir taklitle karsilasmaktayiz.Islam diye degil,sadece Laik devlete karsi gelebilmek icin yapiliyor bunlar.Sembol diyenlere ates püskürenler Hasan Karakaya'nin yazisini okusunlar,demekki biz dogru söylemisiz Türban v.b semboldür diye.

saygilarla

Gönderi tarihi:

Vaayy....beee..... Dinimizi kimler temsil ediyormuşta,haberimiz yokmuş.

 

Sayın Karakaya bir maddeyi unutmuş. Bunların evlenmesi'de yasak olmalı... (Olmuşken tam olsun)

 

Ben din adamı değilim, dini bilgimde orta düzeyde. Merak ettim şekil ve düşünce itibari ile sizce dinimizi temsil edecekler nasıl olmalı.

Konuşuluyor konuşulyor ama tarifini duymadım. Her yolun kendine has yaptırımları var. Dini de bir yol kabul edrsek bu yolda uyulması gereken kurallar olacaktır. Herkes kafasına göre şekil çizerse tek düzen nasıl sağlanır bilmiyorum sen öyle, ben böyle, o şöyle derken aynı inanç içerisinde mozaik bir yapı. 1500 seneye yakın zamandan beridir tek harfi değişmeyip zamanıımıza ulaşmış olan tek kutsal kitap olan Kuran ı Kerim bu yeknaslığa güzel bir örnek. Aşırısına herkes karşı, nasılki esnaf erbabı mesleğini icra edrken kendine has kıyafetini kuşanıyorsa din yolundakilerde doğal olarak böyle, tüm dünyada bu böyle kilisede başı açık kıçı açık bir rahibe veya havrada takkesiz bir haham veya buraya ibadete gelenlerin günlük kıyafetle ağzında cikletli geldiğide görülmemiştir. Ve de Yeni Zelandadaki de Norveçteki hiristiyanda aynı giyimi kuşanmakta oraya has buraya has giyim tartışmasına girdiklerinide zannetmiyorum. Biz niye kabüllenemiyoruz bilmiyorum arap kültürü gelip oturacak korkusu desem olmayacak şey. Resmi olarakta din adamlarımız ve hocalarımız çağdaş giyimli. Görevlerini icra ederken tabiki gereği gibi giyilecek yoksa kimse saygı duymaz. Müslümanlık Türkiyeye özel veya Türklere özel bölgesel bir bir din olarak inmemiş Arabistanda doğmuş yayılmış tüm müslümanlar kabullenmiş bizde kabullenmişiz. Sn. Karakaya tasvirinde bu yolun yolcularını gayet iyi tarif etmiş, açıklamalarında dine ve müslümanlığa zarar getirecek bir olgu gözükmüyor.

Gönderi tarihi:

Ben din adamı değilim, dini bilgimde orta düzeyde. Merak ettim şekil ve düşünce itibari ile sizce dinimizi temsil edecekler nasıl olmalı.

Konuşuluyor konuşulyor ama tarifini duymadım. Her yolun kendine has yaptırımları var. Dini de bir yol kabul edrsek bu yolda uyulması gereken kurallar olacaktır. Herkes kafasına göre şekil çizerse tek düzen nasıl sağlanır bilmiyorum sen öyle, ben böyle, o şöyle derken aynı inanç içerisinde mozaik bir yapı. 1500 seneye yakın zamandan beridir tek harfi değişmeyip zamanıımıza ulaşmış olan tek kutsal kitap olan Kuran ı Kerim bu yeknaslığa güzel bir örnek. Aşırısına herkes karşı, nasılki esnaf erbabı mesleğini icra edrken kendine has kıyafetini kuşanıyorsa din yolundakilerde doğal olarak böyle, tüm dünyada bu böyle kilisede başı açık kıçı açık bir rahibe veya havrada takkesiz bir haham veya buraya ibadete gelenlerin günlük kıyafetle ağzında cikletli geldiğide görülmemiştir. Ve de Yeni Zelandadaki de Norveçteki hiristiyanda aynı giyimi kuşanmakta oraya has buraya has giyim tartışmasına girdiklerinide zannetmiyorum. Biz niye kabüllenemiyoruz bilmiyorum arap kültürü gelip oturacak korkusu desem olmayacak şey. Resmi olarakta din adamlarımız ve hocalarımız çağdaş giyimli. Görevlerini icra ederken tabiki gereği gibi giyilecek yoksa kimse saygı duymaz. Müslümanlık Türkiyeye özel veya Türklere özel bölgesel bir bir din olarak inmemiş Arabistanda doğmuş yayılmış tüm müslümanlar kabullenmiş bizde kabullenmişiz. Sn. Karakaya tasvirinde bu yolun yolcularını gayet iyi tarif etmiş, açıklamalarında dine ve müslümanlığa zarar getirecek bir olgu gözükmüyor.

 

 

Sayın HEYHAT

 

Dinin sokaktamı temsil edilmesi gerekiyor,yada herkesin tekdüze olması'mı? Kutsal kitab'ın tekbir harfinin değişmediğinden eminmisiniz? Sayın Karakaya'nın tasvirinin,aykırı bir durum teşkil etmediğini söylüyorsunuz.İyi okumadığınızı sanırım.

 

ALINTI

Hayır, mecburiyet de değil, buna 'eli mahkûm' dur!..

 

Başındaki 'beyaz sarık' da, onun bir 'misyon sembolü' dür!..

 

'Başörtüsü' veya 'çarşaf' da bir semboldür...

Evet, 'İslam'ın sembolü' dür!..

 

'kendisi' değildir artık!.. 'Sıradan bir fert' olmaktan çıkmıştır!..

 

Dolayısıyla, yapacağı bir hata, 'Ayşe, Fatma, Kübra' olarak kendisini bağlamakla sınırlı kalmayacak, 'temsil ettiği din' in hedef tahtasına oturtulmasına yol açacaktır!..

Bu böyle biline!.."

Gönderi tarihi:

Ben din adamı değilim, dini bilgimde orta düzeyde. Merak ettim şekil ve düşünce itibari ile sizce dinimizi temsil edecekler nasıl olmalı.

Konuşuluyor konuşulyor ama tarifini duymadım. Her yolun kendine has yaptırımları var. Dini de bir yol kabul edrsek bu yolda uyulması gereken kurallar olacaktır. Herkes kafasına göre şekil çizerse tek düzen nasıl sağlanır bilmiyorum sen öyle, ben böyle, o şöyle derken aynı inanç içerisinde mozaik bir yapı. 1500 seneye yakın zamandan beridir tek harfi değişmeyip zamanıımıza ulaşmış olan tek kutsal kitap olan Kuran ı Kerim bu yeknaslığa güzel bir örnek. Aşırısına herkes karşı, nasılki esnaf erbabı mesleğini icra edrken kendine has kıyafetini kuşanıyorsa din yolundakilerde doğal olarak böyle, tüm dünyada bu böyle kilisede başı açık kıçı açık bir rahibe veya havrada takkesiz bir haham veya buraya ibadete gelenlerin günlük kıyafetle ağzında cikletli geldiğide görülmemiştir. Ve de Yeni Zelandadaki de Norveçteki hiristiyanda aynı giyimi kuşanmakta oraya has buraya has giyim tartışmasına girdiklerinide zannetmiyorum. Biz niye kabüllenemiyoruz bilmiyorum arap kültürü gelip oturacak korkusu desem olmayacak şey. Resmi olarakta din adamlarımız ve hocalarımız çağdaş giyimli. Görevlerini icra ederken tabiki gereği gibi giyilecek yoksa kimse saygı duymaz. Müslümanlık Türkiyeye özel veya Türklere özel bölgesel bir bir din olarak inmemiş Arabistanda doğmuş yayılmış tüm müslümanlar kabullenmiş bizde kabullenmişiz. Sn. Karakaya tasvirinde bu yolun yolcularını gayet iyi tarif etmiş, açıklamalarında dine ve müslümanlığa zarar getirecek bir olgu gözükmüyor.

-Burada giyim kusam tartismasindan cok Hasan Karakayanin,tesettürlü kadinlarla ilgili yaptigi vurgulama,yani tesettürlü olan kadin siradan bir kadin degilde tesettürsüz olanlarmi siradan oluyor.Bu ne demektir ya, bir gazete yazarinin kendi kafasinda olmayanlari asagilamasi dünyanin hangi ülkesinde görülmüstür.Siradan kadinlar Siradan olmayan kadinlar,bir dönemde bizden olmayanlar kafirdir deniyordu.Adamlar bizim kafamizda boza pisirmeye calisirken bizim malum basinimizin yaptigi isgüzarlik gercekten ibret alinacak bir olaydir.

-Din adamlari yani camilerde mescitlerde görevli imamlarin görevli olduklari süre icinde kendilerine özgü kiafetlerini giymeleri en dogal bir durumdur.ve zaten onlarla ilgili herhangi bir tartisma yok.Aslinda kimse baskasinin kilik kiyafeti ile ugrasmiyor.tartismayi körükleyenler tesettürsüzleri hedef alanlardir.

saygilarla

Gönderi tarihi:

Sayın HEYHAT

 

Dinin sokaktamı temsil edilmesi gerekiyor,yada herkesin tekdüze olması'mı? Kutsal kitab'ın tekbir harfinin değişmediğinden eminmisiniz? Sayın Karakaya'nın tasvirinin,aykırı bir durum teşkil etmediğini söylüyorsunuz.İyi okumadığınızı sanırım.

Sayın seyrekler

Din her yerdedir sadece camiye veya mescite mahsus bir olgu değil düşüncesindeyim. Ben radikal dinci de değilim. Eğer inanıyorsan İnsan yaşamının bütününde yer alıyor o kadar ince bir çizgisi varki günümüzde basmadan geçmek adeta zor gibi. Tek düze derken şekil ititbari kasdedilmemitir. Güneşi ulaşılabilen odak sayalım ulaşın diyelim. Herkes her yönden bir şekilde ulaşacaktır burda amaç güneşe varmak insanların kafasındaki tek amaç güneşe ulaşmak şeklinde düşünebiliriz. Güneş değişmeyendir. Kuran ı Kerimin değiştiği konusunda şüphen veya kanıtın varsa belgele uluslararası tartışmaya açalım, insanlara bunu duyuralım. Bilmeden kişisel bir hata olmuş olabilir. bunlar istisna. Resmi olarak kabul edilen Kuran ı Kerimlere bakmak lazım. Saygılar

 

-Burada giyim kusam tartismasindan cok Hasan Karakayanin,tesettürlü kadinlarla ilgili yaptigi vurgulama,yani tesettürlü olan kadin siradan bir kadin degilde tesettürsüz olanlarmi siradan oluyor.Bu ne demektir ya, bir gazete yazarinin kendi kafasinda olmayanlari asagilamasi dünyanin hangi ülkesinde görülmüstür.Siradan kadinlar Siradan olmayan kadinlar,bir dönemde bizden olmayanlar kafirdir deniyordu.Adamlar bizim kafamizda boza pisirmeye calisirken bizim malum basinimizin yaptigi isgüzarlik gercekten ibret alinacak bir olaydir.

-Din adamlari yani camilerde mescitlerde görevli imamlarin görevli olduklari süre icinde kendilerine özgü kiafetlerini giymeleri en dogal bir durumdur.ve zaten onlarla ilgili herhangi bir tartisma yok.Aslinda kimse baskasinin kilik kiyafeti ile ugrasmiyor.tartismayi körükleyenler tesettürsüzleri hedef alanlardir.

saygilarla

 

Sn.Dipnot

Adamın yazısında tesettürlü olmayanlara bir atıfta bulunduğu görülmüyor.İslami tetesettüre bürünürsen bunları kabüllenirsin demek istemiş. Esasında sorun ne biliyormusunuz? Türbanla baş örtüsünü ayrıştırmak heralde. Benim anam baş örtüsüz sokağa çıkmamıştır 60 yıldır belki senin ananda öyledir ama, başörtülü sakızda çiğner gülerde oynarda yatarda hiç de böyle duygulara kapılmaz.

Sokaktaki tesettür ayrı bu şekle gir üstünü kapat alta mini etek giy hoş olmayan bir görüntü. Bir yolun içine girmişsin tümüyle o yolun gereğini yapmal lazım.

saygılar

Gönderi tarihi:

İslam''ın sembolü ne türban''dır,,N çarşaf N''de başka bir obje samimi her müslüman bilir ki İSLAM(kelime anlamı ile Bariş) şekilci bir din değildir..

 

İSlamda örtünmek Cahiliye döneminde ki Arap adetleri üzerine emredilmiştir..

Bunda ki sebeb CAhiliye döneminde ki Arapların azgın tutumlarından magdur olan Müslüman Hanımlar''dır....

uzun uzun yazmaya gerek yok Arapların Cahiliye dönemindeki yaşantılarını kadınların ve erkeklerin azgın tutumlarını..

Allah örtünmeyi emrederek samimi Müslüman Hanımların Cahiliye döneminde ki azgın Arapların tutum ve davranişlarından korunmalarını sağlamiştir..

 

Buda gösteriyor ki sembol değil tamamen koruma amaçlıdır...

 

Bunu sembol olarak nasıl niteler bir insan..

 

İslamda sembol yoktur REHBER vardır..

 

Bu REHBER Kur'an-ı Kerim''dir..

 

Sanırım Bu yazıyı yazan gazeteci arkadaş İslam''ı bilmiyor..

 

V yine islamı bilmeyen bir arkadaş Bu yazarı İslam''ın önderimi sandı ki Tüm Müslümanların bu zihniyettte olduğunu düşünüyor..

V ibare düşüyor Bunu ben değil Sarıkaya söylüyor diye..

şaşirmamak elde değil..

 

Düşünceler Kişiye özel'dir DİPNOT bir bütünü kapsamaz..

Bu gazeteci arkadaş kendi düşüncesini yazmiştir..

BU gazeteci yazar sadece sana Gün dogmasını sağlamiştir..

Burdan hemen İrtica diye bagır bakalım...

 

Ayrıca bir noktaya daha değineyim..

'''İkincisi 'başörtülü' veya 'çarşaflı' kısacası 'tesettürlü' bir kadının; sokakta, parkta, otobüs, tren dolmuş veya otobüste 'sakız çiğneme' veya 'sigara içme' gibi bir özgürlüğü olamaz!.. 'Evinde' ne yapacaksa yapsın, ama 'sokağa' çıktığında 'dikkatli' olmak mecburiyetindedir!..''

 

Özgürlügü olamaz diye bir Ş yoktur..Kişi İnandıgı degerler dogrultusunda kendine yakışanı yapar..

 

SayGıLAr..

Gönderi tarihi:

Bu yazı alıntılar ve kullanıcının yazısı biribirine karıştıığı için silinmiştir....

 

Postalama yapmadan önce forum kullanmayı öğrenirseniz emeğiniz silinmez...

 

Uyarı 10 dakika sonra silinecektir...

 

Yönetim

Gönderi tarihi:

Sn İhonywalker

 

Ben din bilgini vede radikal dinci tavır içerisnde olmadığımı yazmıştım. Mazur görürseniz din konusundaki eğitiminizi yazabilirmisiniz. Dini konulardaki bilginiz benden hatta adı geçen yazardan iyi olabilir saygı duyarım. Birde İthamlarla değilde fikirlerinizi ortaya koyarak imzanızda belirttiğiniz üzere etkileşim içerisinde olursak memmun olurum.

Gelelim maddelerinize ;

Cahiliye döneminden önce nasıl giyinilrdi bilmem ama şimdikinin aynı tarz olduğunu tahmin ediyorum. Keza çöl sıcağı öncede vardı şimdide örtünmek en doğal çözüm olmuştur. Senin açıklamana ek. Dini açıdan fuhuşun önlenmesi amacıyla konduysa günümüzde azgın erkekler yokmu samimi bayanlar şimdi nasıl korunacak başka bir şekli var mı. Sadece tesettür olarak düşünmemek lazım.

Dinimiz İslamda tek yol gösterici Peygamser ve Kuran ı Kerimdir. Bu tartışılmaz. Bu arada din alim ve bilginler (benim grüşüme göre) karanlıkta gidenlerin önünde lamba tutarak enerjisini Kitap ve Peygamberden alanlardır. Saptıranlar amacından çıkaranlar olabilir ama karanlığın sonunda yolları bietcek uçurumu bulacaklardır.

 

Sarıkakayı lider olarak asla düşünmedim, ifadelerini doğru buldum sende çürütebilirsin. Bu yazarı bilmemde yazılarınıda okumadım. Kişisel bir övgü içerisinede girmek istemem istemedimde. Din üzerine oluşan fikirlerim genelleme yaptım. doğacak günümün haberini anamdan babamdan ve alınması gerekenlerden aldım.

 

Ancak ve ancak vatanım namusum ve bayrağım için kükrerim. Yerine görede dinimi ve dilimi gücümün yettiğince dilimin döndüğünce savunurum. O dediğin narayı asla atmam.

 

Son noktan; özgürlük konusunda senle biraz hemfikirim, Kişi İnandıgı degerler dogrultusunda kendine yakışanı yapar.. Bu yolun yolcusu olduysan kendini ona adadıysan yakışan budur. Opera salonuna gitiğinde neden oyunun tam ortasında kalkıp bağırp çağırp zil çalıp oynamıyorsun engelleyen kanun maddesi mi var. özgür değilmisin. niye o salona dahil olmayı kabullenmişsin onun kurallarına uyacaksın. Bu yola samimi gidenlerde yolun yakışanını yapmak zorundadır diğerlerine örnek olması açısından. Sokaktaki her kapalıda yolcu değildir tabii.

Bendende saygılar

Gönderi tarihi:

Arkadaslar,bizim su siralarda cok önemli sorunlarimiz var,Türkiye'ye bazi dayatmalar yapiliyor Türkiye hak etmedigi haksizliklara ugratiliyor,bizler ise burada ne neyin sembolü diye birbirimizi didikliyoruz,Zaten o yaziyi yazan Hasan Karakaya - bilmiyorum köse yazarimidir nedir-belliki,kendince öyle yazmayi daha önemli bulmus ve yazmis demekki o gazete veya o köse yazari icin en önemli konu,Türbanin Carsafin sembol oldugu,tesettürlülerin sakiz cigneyemeyecegi veya sigara icemiyecegidir.Birgün elime fotograf makinemi alip,yollarda sigara icen sakiz cigneyen yanindaki erkegin beline sarilan uzun tirnakli ojeli tesettürlü hanimlarin resimlerini cekip sayin H.Karakayaya gönderecem belki,gazeteye manset olur.Sakin yanlis anlamayin,ben tesettürlü tesettürsüz,ne kimsenin sigara icmesine ne sakiz cignemesine nede ojeli uzun tirnakli olmasina karsiyim.haklaridir hepsinide yapabilirler.Ama lütfen,birakin artik bu ayirimi,tesettürlüsüde tesettürsüzüde bu ülkenin bizim ülkemizin kadinlari kizlari,analarimiz bacilarimiz.Insanlari bu bizden bu sizden diye ayirmayin,yazik oluyor hepimize.

saygilarla

Gönderi tarihi:

yaşım o kadar büyük deil belkide konuşmam lazım çok fazla şey bilmediim için fakt şunu belirtmek istiyorum:

 

1:her gün BBC world'u izliyorm orada hard talk diye bi prgram war orda bir gün İSLAM REFORMA GİTMELİ Mİ diye tartışılıyoduı we tam 1 saat boyunca onu izledm we grçktn haklılar

 

2:bakın orta çağ da kilise reforma gitmeseydi şimdiki avrupadan eser olmazdı bizim de böle bişeye ihtiyacımız war... iş sadece baş örtmede deil

 

işe birde bu yönden bakarsanız sewinirim saygılar

Gönderi tarihi:

yaşım o kadar büyük deil belkide konuşmam lazım çok fazla şey bilmediim için fakt şunu belirtmek istiyorum:

 

1:her gün BBC world'u izliyorm orada hard talk diye bi prgram war orda bir gün İSLAM REFORMA GİTMELİ Mİ diye tartışılıyoduı we tam 1 saat boyunca onu izledm we grçktn haklılar

 

2:bakın orta çağ da kilise reforma gitmeseydi şimdiki avrupadan eser olmazdı bizim de böle bişeye ihtiyacımız war... iş sadece baş örtmede deil

 

işe birde bu yönden bakarsanız sewinirim saygılar

 

 

Genç arkadaşım düşüncelerine saygı duyuyorum.

 

Ota çağdaki kilse ve Hıristiyanlık din anlayışını okuyup incelemişsinizdir umarım. Okuduğumuz kadarıyla O çağlarda Hıristiyanlık amacından sapmış din bir menfaat döngüsü haline gelmiştir. Tek olarak inen İncil kişilerin keyfiyetine göre menfaatleri doğrultusunda önce 4 sonra sayılamayacak kadar çeşitlilikte meydana getirildi ve halkın önüne kondu. Bir zaman sonra bu inanca sahip halk bu duumdan rahatsız olmaya başladı ve tabiiatıyla reform şiddetle gerekti. Tek açıklaması bu.

Bizim dinimize gelindiğinde, Gönderilen peygamberler ve dinler amacına ulaşamyınca son olarak İslam dini Hz Muammed vasıtasıyla indirirldi zamanımıza kadar değişmeden geldi. Bu zamana kadar bir çok çeşitlilik gösteren evrelerden geçmiş ama hiç zamanımızdaki kadar reform gerektirdiği görülmemiştir. Diyeceksin ki zamanımız teknoloji ve bilgi çağı tamam. İslam dininin temel kitabı Kuran yeniliklere açık olmayın icatçı olmayın demiyor ki. Bildikleriniz bilmediklerinizin yanında okyanusta bir damladır haberini de veriyor. Mantık dini olduğunu biliyoruz. Çözülmelerin başlaması bizim bilinçsizce dışarıya açılmamızdan sonra başlamış gibi görülüyor. Ben açılmamaktan veya yeniliklere açık olmayalım düşüncesinde değiliim atalarımız ne düşünmüş bilmiyorum.Hatta en önde gidelim bizden alsınlar yeniliği icadı. Ne yapmak nereye gitmek istediğimizi bilsek bu sorunlar ortaya çıkmayacaktır. Ancak nereye nasıl gideceğini bilmeden yola düşenler açısından reform olmalı tabi. Başka bir medeniyetin içine tersten gir kendi kurallarına bağlı kal yada bağlı kalmaya zorlan kabul edilir değil. Dini kargaşa çıkıp ortalığın gerilmesinden öteye gidilmez. Sonuçta din zarar görecektir.

Dinde reform Ancak Allahın emriyle o dinin işlevini yitirmesi üzerine gönderilen Elçi vasıtsıyla olması lazım derim. Bu ortamda size göre bu reformu kim yapacak varmı peygamber gibi bildiğin biri Son Peygamberde gönderilmiş artık gelmeyeceğinide biliyoruz. Türkiyenin hemen hemen çoğunluğu aynı görüşle ve eğitimle yetişmiş yetiştirilmiş. Öyle bir bölünme olurki yok olmaya sürükleniriz. İmkansız vede faturasının ağır olacağı ile yüzyıllar alacağı bir görüş.

Ben asla tesettür kavgası yapmam ama yazılarda bu vurgulanmış, sadece isteyen samimi inananların kitapta yazdığı gibi kendilerini koruma açısından giyinmesi normal diyorum. Giyinmeyene de kimsenin sözü olmaz Allahla kul arasında bir ilişki. Din her yerde ve herkese kimse buyrulan gibi giyinmiyor diye kimseyi dinden dışlama gibi bir düşüncede olamaz. Ama bu yolun samimi yolcularınada saygılı olmak lazım. karşılıklı saygı. Sevgilerimle.

Gönderi tarihi:

Sn İhonywalker

 

Ben din bilgini vede radikal dinci tavır içerisnde olmadığımı yazmıştım. Mazur görürseniz din konusundaki eğitiminizi yazabilirmisiniz. Dini konulardaki bilginiz benden hatta adı geçen yazardan iyi olabilir saygı duyarım. Birde İthamlarla değilde fikirlerinizi ortaya koyarak imzanızda belirttiğiniz üzere etkileşim içerisinde olursak memmun olurum.

Gelelim maddelerinize ;

Cahiliye döneminden önce nasıl giyinilrdi bilmem ama şimdikinin aynı tarz olduğunu tahmin ediyorum. Keza çöl sıcağı öncede vardı şimdide örtünmek en doğal çözüm olmuştur. Senin açıklamana ek. Dini açıdan fuhuşun önlenmesi amacıyla konduysa günümüzde azgın erkekler yokmu samimi bayanlar şimdi nasıl korunacak başka bir şekli var mı. Sadece tesettür olarak düşünmemek lazım.

Dinimiz İslamda tek yol gösterici Peygamser ve Kuran ı Kerimdir. Bu tartışılmaz. Bu arada din alim ve bilginler (benim grüşüme göre) karanlıkta gidenlerin önünde lamba tutarak enerjisini Kitap ve Peygamberden alanlardır. Saptıranlar amacından çıkaranlar olabilir ama karanlığın sonunda yolları bietcek uçurumu bulacaklardır.

 

Sarıkakayı lider olarak asla düşünmedim, ifadelerini doğru buldum sende çürütebilirsin. Bu yazarı bilmemde yazılarınıda okumadım. Kişisel bir övgü içerisinede girmek istemem istemedimde. Din üzerine oluşan fikirlerim genelleme yaptım. doğacak günümün haberini anamdan babamdan ve alınması gerekenlerden aldım.

 

Ancak ve ancak vatanım namusum ve bayrağım için kükrerim. Yerine görede dinimi ve dilimi gücümün yettiğince dilimin döndüğünce savunurum. O dediğin narayı asla atmam.

 

Son noktan; özgürlük konusunda senle biraz hemfikirim, Kişi İnandıgı degerler dogrultusunda kendine yakışanı yapar.. Bu yolun yolcusu olduysan kendini ona adadıysan yakışan budur. Opera salonuna gitiğinde neden oyunun tam ortasında kalkıp bağırp çağırp zil çalıp oynamıyorsun engelleyen kanun maddesi mi var. özgür değilmisin. niye o salona dahil olmayı kabullenmişsin onun kurallarına uyacaksın. Bu yola samimi gidenlerde yolun yakışanını yapmak zorundadır diğerlerine örnek olması açısından. Sokaktaki her kapalıda yolcu değildir tabii.

Bendende saygılar

 

Arkadaşim öncelikle Bir önceki iletimde kurdugum hiçbir cümle sana hitaben değildi yanliş algılamişsin..Rumuz belirttim özellikle yazımın içeriginin kime ait oldugunu belirtmek adına...

Üstüne alınman için hiç bir sebeb unsur yoktu..

 

Akademik yönden bir egitimim yok okudugum kitaplar ölçüsünde bilgim..Düşüncemi yazımda belirtmiş olmam gerek sembol olmadıgını söyleyerek yazarın düşüncesine fikrine katılmadığımı söledim..

şayet türban çarşaf sembol olsaydı Allah(cc) örtünün demezdide çarşaf türban giyinin derdi..

İşte bundan dolayıdır ki islam dini şekilci bir din değildir ..örtün nasıl olursa olsun Niyet önemlidir benim şahsi fikrim..

 

Örtünmek fuhuşu engellemek için gönderilen bir emir değildir..

Şayet öle olsa idi sadece hanımları kapsardı..

Oysa ki erkekleri''de kapsar örtünmek..

 

Dolayısıyla korunma,sakınma amaçlıdır..

 

Namus kavramını Tesettür olarak düşünmem imkansız dediğim gibi Niyet önemlidir..

Bu sebebten dolayıdır ki İslam şekilci bir din değildir diyorum..(bu benim fikrim)

 

SayGıLar..

Gönderi tarihi:

Arkadaşim öncelikle Bir önceki iletimde kurdugum hiçbir cümle sana hitaben değildi yanliş algılamişsin..Rumuz belirttim özellikle yazımın içeriginin kime ait oldugunu belirtmek adına...

Üstüne alınman için hiç bir sebeb unsur yoktu..

 

Akademik yönden bir egitimim yok okudugum kitaplar ölçüsünde bilgim..Düşüncemi yazımda belirtmiş olmam gerek sembol olmadıgını söyleyerek yazarın düşüncesine fikrine katılmadığımı söledim..

şayet türban çarşaf sembol olsaydı Allah(cc) örtünün demezdide çarşaf türban giyinin derdi..

İşte bundan dolayıdır ki islam dini şekilci bir din değildir ..örtün nasıl olursa olsun Niyet önemlidir benim şahsi fikrim..

 

Örtünmek fuhuşu engellemek için gönderilen bir emir değildir..

Şayet öle olsa idi sadece hanımları kapsardı..

Oysa ki erkekleri''de kapsar örtünmek..

 

Dolayısıyla korunma,sakınma amaçlıdır..

 

Namus kavramını Tesettür olarak düşünmem imkansız dediğim gibi Niyet önemlidir..

Bu sebebten dolayıdır ki İslam şekilci bir din değildir diyorum..(bu benim fikrim)

 

SayGıLar..

 

 

 

özür diler saygılarımı sunarım.

  • 2 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Bugün ‘türban’ dediğimiz ve gece-gündüz tartışır olduğumuz omuzlara kadar inen başörtüsü modelinin ilk defa nerede ortaya çıktığını acaba hiç merak ettiniz mi?

 

İslami terminolojideki ismi ‘hicab’ olan bu modeli 1970’li yılların başında Lübnan’da yaşayan üst düzeyde İranlı bir din adamı, Hüccetülislam Musa Sadr, Güney Lübnanlı Şii kadınları bölgeye hakim olan Filistinli gerillaların tacizinden koruyabilmek için yaratmıştı.

 

1979’daki İran Devrimi’nin de benimsemesiyle model bütün İslam dünyasına yayıldı, bir ideoloji ve kimlik alameti halini aldı ve bu arada biz de ithal ediverdik. Kimsenin ne giydiğine karışmak hiç adetim değildir ama türbana içim bir türlü ısınamıyor, zira bana hiç de estetik gelmiyor ve örtünme konusunda asırlar boyunca kendi modasını kendisi yaratıp zarif bir çizgi yaratmış olan Türk kadınının Lübnan’dan örtünme modeli ithal etmeye ihtiyaç hissetmesinin sebebini bir türlü anlayamıyorum.

 

Önce, bir hususu açıkça ifade edeyim:

 

Artık dur-durak bilmez hale gelen türban inatlaşmasından bıkanlar arasındayım. ‘Canı isteyen başını örtsün ama bunu siyasi vasıta háline getirmesinler’ demek istiyorum ama işin içine bugünün türbanı girince bir türlü diyemiyorum.

 

Diyemememin sebebi ideolojik değil, sadece ve sadece estetik! Zira başı tamamen örttükten sonra omuzlara inen, sırttan bele doğru genişçe bir üçgen halinde dökülen ve adına şimdilerde ‘türban’ dediğimiz bu örtü bana hiç mi hiç estetik gelmiyor. Üstelik bizim değil, ithal...

 

Bu örtünme biçiminin ilk defa nerede göründüğünü, İslam dünyasına nasıl yayıldığını ve hangi yolla bize kadar geldiğini acaba hiç merak ettiniz mi?

 

‘Türban’ sözü, 18. asrın sonlarında Fransa’da, Osmanlı İmparatorluğu’nun Paris elçisi Moralı Esseyid Ali Efendi’nin sarığının verdiği ilhamla ortaya çıktı. Paris sosyetesine mensup hanımlar 1790’ların sonunda Ali Efendi’nin sarığına benzer şapkalar takmaya, saçlarını kıymetli kumaşlarla sarmaya başlamışlardı ve bu yeni moda ‘türban’ adını aldı. Sarıkta kullanılan, bugün ‘tülbent’ dediğimiz ve Farsça aslı ‘dülbend’ olan kelime Fransızca’da ‘turban’a dönmüştü!

 

Örtünmenin İslami terminolojideki karşılığı ise, ‘hicab’ sözüydü ve her çeşit başörtüsünün genel karşılığı, Arapça’da ‘bakışlardan gizlenmek’ ve ‘saklanmak’ demek olan ‘hecebe’ kökünden gelen ‘hicab’ kelimesiydi.

 

Bugünün ‘türban’ dediğimiz ve omuzlara kadar inen başörtüsü, ilk defa 1970’lerin başında, Lübnan’da ortaya çıktı. Modelin yaratıcısı, üst düzeyde bir din adamıydı: Lübnanlı Şiiler’in lideri olan Hüccetülislam Musa Sadr... Ama koskoca Hüccetülislam’ın moda yaratmayı düşünecek háli yoktu ve model herhangi bir dini düşünceyle değil güvenlik maksadıyla ve Şii kadınların tehlikeden korunmaları için ortaya çıkmıştı!

 

Taciz tehditleri ile doğdu;Şiiler, Lübnan’ın güneyinde çoğunluktaydılar ama bölge 70’li yılların başından itibaren Filistinli gerillaların kontrolü altına girmişti. Kral Hüseyin’in Ürdün’den kovduğu gerillalar, sivil Filistinlilerle beraber Güney Lübnan’a yerleşmiş vaziyetteydiler. Askeri bakımdan zayıf olan Lübnan hükümeti, topraklarındaki siláhlı milislere karşı birşey yapamıyordu ve ülkenin güneyi Filistinliler’in kontrolündeydi.

 

İşin askeri yönünden başka bir de sosyal boyutu vardı ve Şii Lübnanlılar ile Filistinli gerillalar arasında her an bir gerilim yaşanıyor, gittikçe artan ekonomik sıkıntılara Şii kadınların gerillalar tarafından taciz edilmeleri gibi günlük rahatsızlıklar da ekleniyordu.

 

Yaratıcılığını Hüccetülislam Musa Sadr’ın yaptığı bugünün türbanı işte bu gibi rahatsızlıklardan, özellikle de Şiiler’in sık sık uğradıkları tacizlerden doğdu ve kısa bir müddet sonra çarşafa bürünmemiş olan hemen bütün Şii kadınlar bir örnek giyinir oldular.

 

Musa Sadr, Şah dönemi İran’ının en büyük gazetesi ‘Kayhan’ın başında bulunan ve İran’ın en güçlü gazetecisi olan Emir Tahiri’ye 1975 yılında Beyrut’ta verdiği demeçte modeli bizzat hazırladığını anlattıktan sonra ‘İlhamımı Batı dünyasının kilise resimlerinden ve Lübnan’daki Katolik rahibelerin kulladıkları başörtülerden aldım’ diyecekti. Sadr’a göre Lübnanlı Şii kadınlar bu yeni örtünme biçimi sayesinde diğer dinlerden ve mezheplerden olan hemcinslerinden apayrı bir görünüm kazanırlarken tacize ve tecavüze uğrama ihtimalleri de en aza inmişti, zira yeni oluşmaya başlamış olan siláhlı Şii hareketinin de koruması altına girmişlerdi.

 

Hicab, Lübnan’dan ilk olarak İran’a ihraç edildi ve Şah’ın gidişini hazırlayan olayların başladığı 1977 sonbaharında Tahran’da yönetim aleyhinde yapılan gösterilerde ortaya çıktı. Şah karşıtı kadınların bir kısmı hicaba bürünmüşlerdi. Sürgünde yaşayan ve 1979’da Şah’ın devrilmesiyle sürgünden dönen İmam Humeyni’yi Tahran’ın Mehrábád havaalanında karşılayan yüzbinlerce İranlı kadının arasında da artık binlerce hicablı kadın vardı.

 

Kimlik alameti oldu ve şaştık!;Yeni tip başörtüsü, İslam Devrimi’nden sonra önce İran’da, hemen ardından da bütün İslam dünyasında bir kimlik alámeti halini aldı. Dr. Ali Şeriati ile beraber İran Devrimi’nin fikri temellerini ortaya koyan Ayetullah Murtaza Mutahhari, Şah karşıtı ayaklanmalar sırasında yayınladığı ‘Hicab-ı İslami’, yani ‘İslami Örtünme’ isimli kitabında ‘Müslüman kadının niçin kapanması gerektiği’ konusunu ele alacak, Kur’an’ın ‘Nur’ ve ‘Ahzab’ surelerinde emredilen örtünme biçiminin omuzlara kadar uzanan başörtüsü olduğunu yazacaktı.

 

Ayetullah Mutahhari’nin dini kimliğini belirlediği hicab, İran’da 1981’de yayınlanan ‘Kadınlar İçin İslami Giyim Yönetmeliği’ne girdi. Yönetmelikte çarşafın ve bu tür başörtüsünün İslam’a en uygun örtünme biçimi olduğu söyleniyordu ama İranlı kadınlar başörtüsü seçiminde serbest bırakıldılar. Çarşafa bürünmek yahut yüzü kapatmak mecburiyeti getirilmedi, sadece yüzlerin açıkta kalacak şekilde kapanması emredildi. Şehirli kadınlar genellikle çenenin altından düğümlenen normal başörtüsünü tercih ederlerken devrim yolunda çaba gösteren kadınlar şimdi ‘türban’ dediğimiz örtünme biçimine uydular, kırsal kesim ise eskiden olduğu gibi çarşaflı kaldı. İran’da bugün bizde bilinenin aksine çarşaf yahut omuzları kapatan türban mecburiyeti hiçbir zaman konmadı.

 

Günümüzün türbanı işte böyle doğdu ve İran Devrimi sırasında kazandığı popülarite zamanla ideoloji sembolü ve siyasi kimlik vasıtası olarak bütün İslam dünyasına yayıldı ve bize kadar geldi. Modelin ortaya nasıl çıktığını Musa Sadr’dan bizzat dinlemiş olan İranlı gazeteci Emir Tahiri’nin ‘New York Post’ Gazetesi’nde 2003’ün 15 Ağustos’unda çıkan yazısını ise farketmedik bile...

 

Türkçe’de bugün ‘türban’ dediğimiz ‘hicab’ın macerası, işte kısaca böyle... Yukarıda da söyledim, kimin başına ne örttüğü beni artık hiç mi hiç ilgilendirmiyor ama Lübnan malı hicaba da içim bir türlü ısınamıyor, zira estetik hoşluğu yok!

 

Örtünme konusunda asırlar boyunca kendi modasını kendisi yaratmış ve yaşmak, ferace, kadın fesi, felek tabancası, hotoz, maşlah, tandırbaş, yemeni, kundak yemeni, salma yemeni yahut tepelik gibi çeşit çeşit modellerle zarif bir çizgi yakalamış olan Türk kadınının Lübnan’dan örtünme modeli ithal etmeye ihtiyaç hissetmesinin sebebini bir türlü anlayamıyorum.

 

Türbanın mucidi Musa Sadr’ı Kaddafi ortadan kaldırmıştı;Omuzları kapatan ve adına şimdi ‘türban’ dediğimiz başörtüsü biçiminin yaratıcı olan Seyyid Musa es-Sadr, İranlı idi. İran’ın dini ilimler merkezi olan Kum şehrinde, 1928’in 15 Mayıs günü dünyaya geldi. Kum’da ve Tahran’da dini eğitim aldı, ‘Mekteb-i İslam’ adında bir dergi çıkarttı ve bir müddet Kum’daki medreselerde hocalık edip ‘Hüccetülislam’ derecesine yükseldi.

 

Musa Sadr, Seyyid Abdülhüseyin Şerefeddin’in 1960 yılında ölümüyle dini otorite boşluğuna düşen Güney Lübnanlı Şiiler’i toparlamak maksadıyla Lübnan’ın Sur şehrine yerleşti ve kısa sürede bölgenin en güçlü dini lideri oldu. 1969’da kurulan ‘Yüksek Şii Konseyi’nin başkanlığına gelmesiyle ‘imam’ unvanını aldı, bu arada çok sayıda vakıf ve okul kurdu, 1971’de İsrail’e karşı mücadele etmek maksadıyla Müslüman ve Hristiyan din adamlarından meydana gelen bir diğer dini konseyi hayata geçirdi.

 

1974 ilkbaharında kurduğu ve ‘Mahrum Bırakılmışlar, Ezilmişler Hareketi’ diye tercüme edebileceğimiz ‘Hareketu’l-Mahrumin’ isimli örgüt, Musa Sadr’ın en güçlü eseriydi. Örgüt, Lübnanlı Şiiler’in sosyal alanda refaha ulaşması için çaba gösterecekti ancak ülkede iç savaşın patlaması üzerine etkisiz kalınca Musa Sadr bu defa da siláhlı bir diğer grubu organize etti. ‘AMAL’ isimli bu örgüt Şiiler’in hem siyasi hem de askeri gücü olacak ve 1990’lı yıllara kadar adından sıkça bahsettirecekti.

 

Aslen İranlı olmasına rağmen Lübnan’ın siyasi hayatında son derece etkili olan Musa Sadr, 1978 Ağustos’unda, Güney Lübnan’daki Filistinli mülteciler konusunda temaslarda bulunmak maksadıyla Libya’ya gitti ama bu, onun son siyasi faaliyeti oldu ve Sadr’dan bir daha haber alınamadı. Libyalılar İmam’ın Muammer Kaddafi ile görüştükten sonra Roma’ya giden bir uçağa bindiğini iddia ettiler, İtalya ise Sadr’ın uçakta bulunmadığını açıkladı ve dini lider kayboldu!

 

Ailesi, özellikle de kızkardeşi, Sadr’ın Libya’da bir zindanda tutulduğunu ve halen hayatta olduğunu iddia ederken, Şii dünyası Musa Sadr ile kayıp 12. İmam Mehdi arasında bir benzerlik kuruyor ve İmam Musa Sadr’ın da günün birinde Mehdi gibi yeniden ortaya çıkacağına inanıyor.

 

Murat BARDAKÇI

Gönderi tarihi:

Arkadaşlar şu ara her yerde önüme türban konusu çıkmaya başladı ( Tv, İnternet , Gazete ,Vs.) Ve Bu konu beni sıkmaya başladı . Bu konu ile ilgili düşünceleri gördüğümde aklıma ilk gelen şu oluyor .....

Burası Türkiye değil mi , yani burası Özgür bir ülke değil mi oturup düşünüyorum neden türban konusu tartışıyoruz insanlar kılık kıyafetini yada dini seçimlerin de özgür değiller mi ? İster Türban takar ister takmaz takan kişileri de saygılı olmamız gerekmiyor . Türbanı tartışmamızın nedeni siyaset mi yoksa gerçekten türban mı bunu önce bir anlamamız gerekiyor. Şu an türban konusu ortaya çıkaran kişilerin ailesinde eminim kesin bir kaç tane örtülü birileri vardır . Yani bizim türk milleti olarak ; ninelerimizden beri gelen örtme yani türban var bence neden bu konuları tartışıyoruz neden birileri bu konuyu önümüze getiriyor .......

 

 

Biz öncelikle şunu cevabını vermeliyiz siyaset mi yapıyoruz yoksa gerçekten türban' ı mı tartışıyoruz ....

 

Saygılar............

Gönderi tarihi:

Başörtüsü İslamın görünür pratiklerinden biridir. Her sistem ve dinin görünür pratikleri vardır bunları kim yadsıyabilirki.

Hasan Karakayının yazısı konjöktüreldir. Bir tepki, belli çarpık anlayışların sonucudur. Sorun sadece usluptur. Normal yaşayışın oldugu yerlerde olmayacak usluplar, anormal yaşayışların oldugu yerlerde sık görülür. Başörtüsü üzerinden politika yapmaya alışmış ve belli bir kesimi sıkıştırma amaçlı arayışları nihayet bulmayan kartel medyası ve uzantılarının dogurdugu usluplardandır bu yazılar.

Asgari demokrasinin, kişisel hakların ve özgürlügün ciddiye alındıgı ülkelerde olmayacak sorunları açmak, bizim nevi şahsına münhasır anlayışlarımızda yatmaktadır.

 

Evet başörtüsü İslamın bir sembolüdür. Her ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın bu böyledir. Yani buna itiraz etmek ya da kabul etmemek akılla açıklanacak birşey olmasa gerektir.

Gönderi tarihi:
Başörtüsü İslamın görünür pratiklerinden biridir. Her sistem ve dinin görünür pratikleri vardır bunları kim yadsıyabilirki.

Hasan Karakayının yazısı konjöktüreldir. Bir tepki, belli çarpık anlayışların sonucudur. Sorun sadece usluptur. Normal yaşayışın oldugu yerlerde olmayacak usluplar, anormal yaşayışların oldugu yerlerde sık görülür. Başörtüsü üzerinden politika yapmaya alışmış ve belli bir kesimi sıkıştırma amaçlı arayışları nihayet bulmayan kartel medyası ve uzantılarının dogurdugu usluplardandır bu yazılar.

Asgari demokrasinin, kişisel hakların ve özgürlügün ciddiye alındıgı ülkelerde olmayacak sorunları açmak, bizim nevi şahsına münhasır anlayışlarımızda yatmaktadır.

 

Evet başörtüsü İslamın bir sembolüdür. Her ne şekilde adlandırılırsa adlandırılsın bu böyledir. Yani buna itiraz etmek ya da kabul etmemek akılla açıklanacak birşey olmasa gerektir.

 

+1 :clover:

 

Başörtüsü tabiki İslamın sembolüdür..

Aksini söyleyen kim..

Bunu Hasan Karakaya da söylese bir başkası da söylese değişmez

aslan34 kardeş maksatları bağcıııı:)

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.