Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Türkiye'de Aydın Yalnızca Bir Şehir Adıdır


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Efendim son günlerin aktüel tartışmalarına baktığımda aklı evvel necip Türk basınının karakteristik özelliklerinden birkaçı yüzüme tokat gibi çarpıyor. İçi boş ve basmakalıp tümcelerle (belki de siyâsî tekerlemeler demek daha doğru olur) konuşmak, otoritenin meşru saydığı görüş ve anlatıları tekrar etmek, kökensel analiz (bunu felsefî bakış olarak da okuyabilirsiniz) noksanlığı bunlardan yalnızca birkaçı..

 

Efendim bu entel-dantel kesimi emperyalizmin propaganda metinlerini birer modern-endüljans, propaganda özgürlüğünü düşünce ve ifâde özgürlüğü; üniter, laik ve demokratik hukuk devletinin altını oymakta olan tarikatları birer sivil toplum örgütü, Çankaya’ya türbanlıların da alınması gerektiği aldatmacasını din ve vicdan özgürlüğü hakkı, ABD’nin PKK terör örgütü konusunda takındığı yeni tutumu Türkiye’nin uluslararası arenada güçlenmekte olduğunun bir delîli olarak göstermenin peşine düşmüş, bu zırvalıkları yayma çabalarını aydın bilinci kavramıyla ilişkilendirmekten de hiç utanmıyorlar..

 

Efendim aydın olmak kişinin kendisini aydınlatmış ve başkalarını da aydınlatabilecek bir konuma gelmiş olması demektir. Kişinin kendisini aydınlatmış olması hakîkati, neyse o olan ve olduğu gibi olan hakîkati bizzat kendi gözleriyle, bu îtîbârla başkalarının düşünce, görüş, fikir ve kanaatlerine mutlak hakîkat pâyesi vermeden tecrübe etmesi demektir. İmdi bu örgün eğitimle sağlanabilir de sağlanamayabilir de. (Ancak bugünkü eğitim sistemimizle sağlanamayacağı apaçık ortadadır.) Kişi kendini aydınlatmayı başarabilmişse bu kişiye münevver denir, ancak kişi başkalarını da aydınlatıyorsa bu kişiye artık entellektüel denir. Öte yandan aydın olmayan, dolayısıyla gerçek mânâda entellektüel olamayan kimselere de entel demek ki ben şahsen ironiyi pek sevdiğim için bu kimselere entel-dantel demeyi yeğliyorum, doğru olacaktır..

 

Dilimizde maalesef aydın, münevver, entellektüel ve entel kelimeleri birbirine karıştırılıyor, bunlar çoğu zaman birbiri yerine şuursuzca tercih ediliyor. Bu çizdiğim çerçeve geniş halk kitleleri tarafından benimsenir mi, bunu bilmiyorum, ama bir parça dilbilimsel hassâsiyeti olan kimselerden ben şahsen bu ayrıma riâyet göstermelerini ricâ edebilirim sanıyorum..

 

Ne kadar üzücüdür ki ülkemizde çok sayıda entel-dantel var ama bendeniz ortalarda herhangi bir aydın (bu bağlamda eşdeğeri: entellektüel) göremiyorum. Buna neden olan en büyük faktör de kuşkusuz başta üniversitelerimiz olmak üzere eğitim sistemimiz ve medyamızdır. Bu îtîbârla bizde aydın kelimesi yalnızca bir şehir adı olarak kalıyor..

 

Oysa ki Cumhuriyetimizin toplumsal ve siyâsî projesi bu değildi. Anadolu’nun en ücrâ köylerine kadar nüfuz edecek bir projenin nasıl oldu da sonunda bu entel-dantel kesimini milletimizin önüne ideâl olarak koyan bir yozlaşmaya tâbi tutulduğunu anlamak istediğimizde bakacağımız yer kuşkusuz son elli yıldır bizi yönetenlerin izlediği yanlış politikalar ve son elli yıldır doğru bir muhalefet geliştirmeyi becerememiş ve hizipçiliği bir yaşama kültürü hâline getirmiş merkez soldur..

 

Efendim insanımızın kullandığı dili ve özellikle de bu dilin terimlerini, kavramlarını ve deyimlerini (misâl: ‘kal geldi’, ‘çüş falan oldum yâni’) ve içinde yaşadığı popüler kültür metalarından örülü sanal dünyânın (şu sanal lâfını da sevemedim bir türlü, oysa zâhirî kelimesi daha güzel, ama bunu kullanınca da mesaj yerine gitmiyor ki, ondan sebep ben de ikilem içindeyim doğrusu..) gerçeklik katmanlarını irdeledikçe bu entel-dantel kesiminin aldığı “reytingin”(!?) nedenlerini apaçık bir biçimde görüyoruz. Yâni kısacası: süt neyse kaymağı da o oluyor..

 

Ne var ki geleceğe karamsar bakmamak lâzım.. Cumhuriyetimizin toplumsal ve siyâsî projesini doğru bir biçimde okumamız ve anlamamız, bu münâsebetle dilimizi Türk-İlizcenin ve deyim yerindeyse: Uydurukçanın (buna Tarzanca diyenler var, ama Tarzan sâhip olduğu sınırlı sayıdaki kelimelerle bile merâmını anlatabilirdi, Uydurukça ise bu gidişle insanımızı öyle bir yere getirecek ki sonunda kimse merâmını anlatamayacak, ondan sebep bu Tarzanca lâfını da pek doğru bulmuyorum) boyunduruğundan kurtarmamız lâzım.. Mustafa Kemâl’in dil devrimini zamânımızda Türk-İlizceye ve Uydurukçaya karşı gerçekleştirmemiz lâzım. Bunları yaparken dilimize sokuşturulan uyduruk kelimeleri temizlememiz ve/veya orijinallerini doğru bir biçimde Türkçeleştirmemiz, bunu yapamıyorsak onları oldukları gibi almamız ve özlerini bozmamamız lâzım..

 

Efendim bendeniz bir felsefeci olduğum için gerek öğrencilik yıllarımda gerekse şimdiki yazarlık dönemimde okuduğum eserlerdeki felsefe terimleri hakkında pek çok sıkıntıyı yakînen tecrübe ettim. İsmi lâzım değil, Türk Felsefesine önemli katkıları olan bir çevirmenimiz yabancı terimleri Türkçeleştirmek nâmına dilimize onlarca uyduruk kelime soktu ve bu işe devâm da ediyor, ancak ne yazık ki sağolasıca bu işten hiç mi hiç yüksünmüyor, Türkçemize verdiği zararları bir türlü kavrayamıyor..

 

Misâl: İngilizceye, Almancaya ve Fransızcaya moment olarak yerleşen Latince momentus kelimesini kıpı olarak çevirdi, bu kelimeyi sanırım kırpmak fiilinden hareketle uydurmuş olmalı.. Bendeniz uzun zaman boyunca kıpı’nın ne anlama gelebileceği hakkında en ufak bir fikre sâhip olamadım, Hegel okumalarım sırasında da epeyce zorlandım. Sonunda okul kütüphânesinde bulduğum bir kitapta geçen bir pasajda moment kelimesini gördüm ve rahmetli babamın bana öğretmeye çalıştığı, ancak ömrü vefâ etmediği için yarım kalan Almanca bilgimle kıpı’nın aslında moment’e tekâbûl ettiğini sökmeyi başarabildim.. Kıpı kelimesi bu uyduruk kelimelerden ve aynı zamanda da son derece yanlış ve bir o kadar da zararlı felsefe terimlerden yalnızca biri, böyle daha pek çok terim var ve inanınız, bunların her birinin bendeniz tarafından yaşanan ayrı bir mâcerâsı..

 

Ne var yâni moment kelimesini aşama veya uğrak diye çevirirsek Hegel’i anlayamayacak mıyız.. Ya da tersinden düşünelim: moment kelimesinin yerine kıpı kelimesini koyduğumuzda Hegel’i anlayabiliyor muyuz.. İşin en kötü tarafı: Türkçeye çevrilmiş bir metni tekrar Türkçeye çevirme zorunluluğu..

 

Efendim bir toplumun gelişmişlik düzeyini anlamak için istatistîkî enformasyonlara bakmak son derece yanlıştır, imdi bakılması gereken yer: felsefede geldiği düzeydir. Felsefe de tüm diğer zihin faaliyetleri gibi dile dayanır, dil onsuz olunmaz bir önemdedir. Uyduruk kelimelerle yapılacak bir felsefe etkinliğinin de yardan çok zarar getireceği ortadadır. Bu îtîbârla niçin bu dil devriminin öncülüğünü Türk Felsefesi, daha doğrusu: Türk felsefecileri üstlenmesin..

 

Hatırlatmak isterim ki Mustafa Kemâl cephede en sıcak çatışmaların sürdüğü günlerde bile istirahâta çekildiğinde yanında getirdiği sözlükleri inceler, Türkçemizin gelişebilmesi için neler yapabileceğini araştırırdı. Başka deyişle bizde modern Türkiye’nin temellerinin atıldığı savaş meydanlarında emperyalistlere karşı sürdürülen mücâdele ile Türkçemizin gelişmesi eş zamanlı olarak gerçekleşiyordu..

 

İmdi bugün de anti-emperyalistler Türk-İlizceye ve Uydurukçaya karşı aynı önemle eğilmelidir. Bu îtîbârla anti-emperyalist Türk felsefecilerinin târihsel, kültürel ve entellektüel görevleri arasında sanırım en temel olanı budur..

 

Belki o zaman Cumhuriyetimizin toplumsal ve siyâsî projesini tamamlarız ve işte o zaman aydın kelimesi bizim için yalnızca bir şehir adı olmaktan çıkar..

 

Yanlış mı düşünüyorum!?

 

***

Gönderi tarihi:

Sayın alkım saygın

"Efendim bu entel-dantel kesimi emperyalizmin propaganda metinlerini birer modern-endüljans"

 

Ne demek bu. Yada şöyle soralım kim bu entel-dantel tanımlamasını hakeden.Eleştirdiğiniz

basında entel-dantel-liboş-dönek vb.bir sürü sıfat kullanılıyor.Entel-dantel nedir ? Bunu bize

bir yol açıklayıverin.Yıllarca köşe yazılarında dünya edebiyatını yada sanatı örnek göstererek

yazılarını bunlarla pekiştiren insanlara bu entel-dantel yakıştırılması yapıldı.Bu küçümseme

ve aşağılamadan nasıl bir haz duyulduğunu ise anlamış değilim. Acaba kişinin kendi komplekslerini

örtmek için kullandığı bir döngüsel başvuru olabilirmi? :)

Gönderi tarihi:

"Aydın" ne demek acaba diye düşündüm şimdi. Bir "aydın" ya da "aydın olarak kabul edilen kişiler ne gibi özelliklere sahip olmalılar.?

 

Türkiye'de gerçekten "aydın" olarak tanımlanabilecek kişiler mevcut mu?

 

 

Türk Medyası'nın bilinçli olarak hazırlanmış bir senaryonun oyuncuları olarak "aydın" şeklinde ısrarla lanse ettikleri şahıslar gerçekten "aydın" mı?

 

 

Yoksa diğer pekçok konuda yaşadığımız kavram karmaşasını "aydın" kavramı noktasında da yaşıyor muyuz. Ya da yaşattırılıyor muyuz?

 

Bizim gibi soru sormaktan,araştırmaktan ve de daha önemlisi hesap sormaktan bihaber nesillerin yeytiştirildiği bir toplumda ne verilirse alıyoruz... maalesef...

 

 

Daha bugün bir zamanlar beğeni ile izlediğim NTV kanalında haberlerde Orhan Pamuk ve Elif Şafak 'tan "aydın" diye bahsettiler... Bu kanalı ve benzerlerini seğretmemenin ötesinde tepki göstermekte şart tabiii.....

 

 

Türk halkı bu kadar hainliği ve aşağılanmayı hak etmiyor....

Gönderi tarihi:

Sayın alkım saygın

"Efendim bu entel-dantel kesimi emperyalizmin propaganda metinlerini birer modern-endüljans"

 

Ne demek bu. Yada şöyle soralım kim bu entel-dantel tanımlamasını hakeden.Eleştirdiğiniz

basında entel-dantel-liboş-dönek vb.bir sürü sıfat kullanılıyor.Entel-dantel nedir ? Bunu bize

bir yol açıklayıverin.Yıllarca köşe yazılarında dünya edebiyatını yada sanatı örnek göstererek

yazılarını bunlarla pekiştiren insanlara bu entel-dantel yakıştırılması yapıldı.Bu küçümseme

ve aşağılamadan nasıl bir haz duyulduğunu ise anlamış değilim. Acaba kişinin kendi komplekslerini

örtmek için kullandığı bir döngüsel başvuru olabilirmi? :)

:clover::clover::clover:

Alkışlıyorum.

Bu entel- dantel yakıştırması sanıyorum geçmişte söylenen entellektüel gevezeliğin zamanımıza uyarlanmış hali olsa gerek.

Aslında bir aşşağılama-küçük görme ifadesi olarak kullanıyor.Çok üzücü birşey.Eleştirilen düşünceler değil kişinin şahsiyeti oluyor.

Bu tip yazıları yazan kişilere baktığınızda ciddi bir kompleks yaşadıklarının da farkına varıyorsunuz.Eğer tatmin olamazlar ise bu durumda çok daha saldırganlaşabiliyorlar.

En güzel cevap hiç cevap yazmamaktır ama her nedense bu duygumuza hep yeniliyoruz.

Gönderi tarihi:

:clover::clover::clover:

Alkışlıyorum.

Bu entel- dantel yakıştırması sanıyorum geçmişte söylenen entellektüel gevezeliğin zamanımıza uyarlanmış hali olsa gerek.

Aslında bir aşşağılama-küçük görme ifadesi olarak kullanıyor.Çok üzücü birşey.Eleştirilen düşünceler değil kişinin şahsiyeti oluyor.

Bu tip yazıları yazan kişilere baktığınızda ciddi bir kompleks yaşadıklarının da farkına varıyorsunuz.Eğer tatmin olamazlar ise bu durumda çok daha saldırganlaşabiliyorlar.

En güzel cevap hiç cevap yazmamaktır ama her nedense bu duygumuza hep yeniliyoruz.

:clover::clover::clover:

Gönderi tarihi:

İçi boş ve basmakalıp tümcelerle konuşmak, otoritenin meşru saydığı görüş ve anlatıları tekrar etmek, kökensel analiz noksanlığı bunlardan yalnızca birkaçı..

Efendim bu entel-dantel kesimi emperyalizmin propaganda metinlerini birer modern-endüljans, propaganda özgürlüğünü düşünce ve ifâde özgürlüğü; üniter, laik ve demokratik hukuk devletinin altını oymakta olan tarikatları birer sivil toplum örgütü, Çankaya’ya türbanlıların da alınması gerektiği aldatmacasını din ve vicdan özgürlüğü hakkı, ABD’nin PKK terör örgütü konusunda takındığı yeni tutumu Türkiye’nin uluslararası arenada güçlenmekte olduğunun bir delîli olarak göstermenin peşine düşmüş, bu zırvalıkları yayma çabalarını aydın bilinci kavramıyla ilişkilendirmekten de hiç utanmıyorlar..

Kişi kendini aydınlatmayı başarabilmişse bu kişiye münevver denir, ancak kişi başkalarını da aydınlatıyorsa bu kişiye artık entellektüel denir. Öte yandan aydın olmayan, dolayısıyla gerçek mânâda entellektüel olamayan kimselere de entel demek ki ben şahsen ironiyi pek sevdiğim için bu kimselere entel-dantel demeyi yeğliyorum, doğru olacaktır.

Dilimizde maalesef aydın, münevver, entellektüel ve entel kelimeleri birbirine karıştırılıyor, bunlar çoğu zaman birbiri yerine şuursuzca tercih ediliyor.

Ne kadar üzücüdür ki ülkemizde çok sayıda entel-dantel var ama bendeniz ortalarda herhangi bir aydın göremiyorum. Buna neden olan en büyük faktör de kuşkusuz başta üniversitelerimiz olmak üzere eğitim sistemimiz ve medyamızdır. Bu îtîbârla bizde aydın kelimesi yalnızca bir şehir adı olarak kalıyor..

Oysa ki Cumhuriyetimizin toplumsal ve siyâsî projesi bu değildi.

Hatırlatmak isterim ki Mustafa Kemâl cephede en sıcak çatışmaların sürdüğü günlerde bile istirahâta çekildiğinde yanında getirdiği sözlükleri inceler, Türkçemizin gelişebilmesi için neler yapabileceğini araştırırdı. Başka deyişle bizde modern Türkiye’nin temellerinin atıldığı savaş meydanlarında emperyalistlere karşı sürdürülen mücâdele ile Türkçemizin gelişmesi eş zamanlı olarak gerçekleşiyordu..

Ne var ki geleceğe karamsar bakmamak lâzım.. Mustafa Kemâl’in dil devrimini zamânımızda Türk-İlizceye ve Uydurukçaya karşı gerçekleştirmemiz lâzım. Bunları yaparken dilimize sokuşturulan uyduruk kelimeleri temizlememiz ve/veya orijinallerini doğru bir biçimde Türkçeleştirmemiz, bunu yapamıyorsak onları oldukları gibi almamız ve özlerini bozmamamız lâzım..

Belki o zaman Cumhuriyetimizin toplumsal ve siyâsî projesini tamamlarız ve işte o zaman aydın kelimesi bizim için yalnızca bir şehir adı olmaktan çıkar..

:clover::clover::clover:

 

Değerli arkadaşlar,

Bu yazıyı yazan arkadaşımı kutluyorum. Eleştiren arkadaşların eleştirilerini ise anlayamıyorum. Tabi bu anlayamamanın arkasında Atatürk ilkelerinin süzgeci ile değerlendirmek geliyor.

Büyük önder de 1919 daki ülke görünümünü değerlendirirken, o dönemin aydınlarının içine düştükleri zaafları genel olarak bir " aşağılık kompleksi" terimi ile ifade etmişti. Atatürk' ün tarif ettiği aydınların günümüz versiyonlarını simgeleyen " entel-dantel " kelimesinin ancak biçimsel olarak eleştirebiliriz. Yani sonunda bunlara bir ad vermek gerekiyorsa ne bileyim entel- dantel de denir, yada sahte aydın, yalancı aydın v.b. Ama temelde böyle bir topluluğun olduğu gerçektir ve zaten her gün okuduğumuz, izlediğimiz medyada onlarcası arzı endam ediyor. Ha bu tümü kapsamıyor, mutlaka içinde reel olarak aydın sıfatını hakeden değerli insanlar da mevcut.

Diğer yandan arkadaşımızın Türkçe hakkındaki tespitlerine de katılıyorum. Yıllar önce konuşulan Türkçeyi, öztürkçeşetiriyoruz diye halktan koparanlar, halk tarafından kabul görmeyen terminoloji yerine kültür emperyalistlerinin ekmeklerine yağ sürerek bir yığın yabancı terimin konuşulan Türkçeye girmesine neden oldular. Şimdide oturmuş timsah gözyaşları akıtıyorlar. Bu insanlar arkadaşımızın tespitlerini bence tam da hakediyorlar...

Saygı ve selamlarımla...

Gönderi tarihi:

tektürk. şu avatarını değiştir cidden rahatsız olmaya başladım. Öztürkçeyi kim katletmiş kim yabancı kelimeleri dilimize sokmuş daha bunu bile bilmiyorsun.Türk Dil Kurumunu M.Kemal ne diye kurdu.

Sonra bu entel-dantel tanımlamasıyla kelimelerin ne ilintisi var. Birde bu alkım saygın gerçekten

yaşıyormu? Soruların muhatabı başka başlıklar açıyor.Ancak cevap yazmıyor.Yeni bir sanal kahramanlamı karşı karşıyayız. :D Yazan ancak cevap yazamayan...Alkım bey gelince bir cevap istirham ederim...

 

at şinaaaaaağıııı :D

Gönderi tarihi:

Değerli Marcus,

 

Avatarımdan hiç rahatsız olma. Ben tüm gerçek değerlerimizi suistimal ettikleri gibi Bozkurt' un gerçek anlamını suistimal edenlerden değilim. Bozkurt, bizim yani tüm Türklerin milli değeridir. Aşağıdaki sözler ulu önderin, iyi oku... KARLI TANRI DAĞLARI' NIN ÖNÜNDE MEŞALE TUTAN BİR BOZKURT OLSUN. BU MEŞALE GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN İLMİNİN İFADESİ OLSUN. ERGENEKON' DAN ÇIKMAMIZA KILAVUZ OLAN BOZKURT, TÜRKLÜĞÜN ANADOLU TOPRAKLARINDAKİ YENİ DEVLETİNİN KURULUŞUNU İFADE ETSİN. .

Şimdi sen gerçekten benim mesajımı mı okudun şüpheye kapılıyorum.

Yıllar önce konuşulan Türkçeyi, öztürkçeşetiriyoruz diye halktan koparanlar, halk tarafından kabul görmeyen terminoloji yerine kültür emperyalistlerinin ekmeklerine yağ sürerek bir yığın yabancı terimin konuşulan Türkçeye girmesine neden oldular. Şimdide oturmuş timsah gözyaşları akıtıyorlar. Bu insanlar arkadaşımızın tespitlerini bence tam da hakediyorlar...

Bu sözlerde bahsettiğim kişi yada guruplar Atatürk yada onun kurduğu Türk Dil Kurumu mu, sen öyle mi anladın ? Vallahi bravo sana. Bir daha anlatayım, Atatürk o kurumu Türk dili üzerine araştırmalar yapsın, Güneş dil teorisini genişletsin, Türkçeyi tüm coğrafyada konuşulan ortak dil haline getirsin diye kurdu. İş bankasından sürekli kaynak yarattı. 12 Eylüle kadarda hem siyaseten, hemde ekonomik olarak özgürce çalıştılar, ne yaptılar, Türkçeyi nereye getirdiler. Türkçeyi komedi programlarına konu yapanlar onlar değilmiydi ? Bu soruyu yaşın 40 dan genç ise cevaplayamazsın. Çünkü 70 li ve 80 li yıllarda komedi yapan şovmenlerin en büyük kaynağı TDK nun türettiği gülünçlüklerdi.

Aydınlar konusuna gelelim. Yine büyük önderle devam edelim istersen.

TÜRK AYDINLARININ KENDİ KENDİSİNİ BİLMEMESİNDEN VE BAŞKA MİLLETLERDE ŞU VEYA BU SEBEPLE ÜSTÜNLÜK OLDUĞUNU SANARAK, KENDİNİ ONLARDAN AŞAĞI GÖRMESİNDEN DOĞMAKTADIR. BU YANLIŞ GÖRÜŞE SON VERMEK İÇİN TÜRKLÜĞÜMÜZÜ BÜTÜN ASALETİ VE TARİHİ İLE TANIMAK VE TANITMAK ŞARTTIR. Atatürk' ün burada tanımladığı aydınlara ister yalancı aydın de, ister sahte aydın, ister entel dantel. Benim anlatmak istediğim buydu. Sanırım anlatabildim.

Sahte sanal kahramanlarla işim yok, adım, sanım, yerim, yurdum adresimde belli, beni başkaları ile karıştırma. Alkım saygın'ın açtığı konuya yazı yazmamın nedeni doğru bildiğim konularda görüşümü açıklamaktı. Ancak benim sizden bir farkım var. Ben hiç bir kimse yada gurubun taraftarı değilim. Şucu, bucu, v.b. Her kişi yada gurubun, yada fikir odağının, yada "izm"in doğrularını destekler, yanlışlarını sahiplenmem. Ülkemi emperyalizm batağından kurtaracak ortak paydanın ancak böyle oluşacağını sanıyorum. Atatürk de böyle yapmadımı ?

Not:"at şinaaaaaağıııı" ne demek istediğini gerçekten anlamadım. yani jetonum düşmedi, yardımcı olursan sevinirim...

Saygı ve selamlarımla ....

Gönderi tarihi:

Not:"at şinaaaaaağıııı" ne demek istediğini gerçekten anlamadım. yani jetonum düşmedi, yardımcı olursan sevinirim...

Saygı ve selamlarımla ....

 

Sözüm size değil elbet.Birisine entel-dantel diye bir yakıştırma yaparsanız. O kişilerde size yukarıdaki

tabiri kullanma hakkına sahiptir demektir. Yukarıdaki kelimede zaga programındaki vampirin

" At Sineği " ni söyleme şekliydi. Yani entel-dantele karşı at sineği tabiri pek kabuledilemez

görünmüyor.Ne dersiniz? Diğer hususlarda kişisel fikirlerini beyan etmişsiniz. Ne diyelim siz

öyle diyorsanız öyledir. :clover:

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.