Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KIBRIS'TA AKP EMRİYLE HÜKÜMET DARBESİ


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

21 Eylül 2006

Emin ÇÖLAŞAN

 

Kıbrıs’ta AKP emriyle hükümet darbesi

 

 

KIBRIS konusu AKP iktidarının büyük dertlerinden biri. AB ile olan ilişkilerde onları en çok zorlayan konu. Ellerinden gelse Kıbrıs’ı bugün elden çıkaracaklar. Peki bu nasıl olacak?

 

Rum tarafı ile birleştirip Rum egemenliğine sokacaklar.

 

Bu, uzun vadeli plan ve AB bunu istiyor. Kısa vadelisi ise Türk limanlarını Rum gemilerine, havaalanlarını Rum uçaklarına açmak...

 

Ve Kıbrıs Rum yönetimini devlet olarak tanımak.

 

AB bizden bunları istiyor. Rum yönetimi ile her türlü sorunu gidermemiz gerektiğini de açık açık bildiriyor.

 

AKP hükümeti bunları yapmasına yapacak da, o zaman Türk milleti ayağa kalkacak. Kıbrıs’ı satmak kolay değil! AB bastırır, ABD bastırır, hatta KKTC’deki bizim "Türklerin" bir bölümü bastırır ama faydasız.

 

"O Türklerin" derdi, Rum tarafıyla birleşip ceplerine AB pasaportu koyabilmek!

 

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bu olayın farkındaydı ve direndi. Rumlara böyle ödünler vermenin, onlarla birleşmenin ulusal çıkarlarımıza aykırı olduğunu yıllarca savundu.

 

AKP, sonunda Denktaş’ı safdışı bırakmayı başardı.

 

Ancak bu kez de hükümeti oluşturan koalisyonun küçük partisi engel oluyordu. AKP hükümeti onun da çözümünü buldu. Koalisyondan bazı milletvekillerini istifa ettirip hükümeti bozdu.

 

***

 

Peki bu nasıl oldu? İddialara göre, Kıbrıs’ın bizdeki Diyanet İşleri Başkanlığı’na eşdeğer olan makam devreye sokuldu. Birkaç milletvekiline bir milyon dolardan fazla para verildi, istifa etmeleri sağlandı ve hükümet bozuldu.

 

Amaç tümüyle AKP güdümünde yeni bir hükümet kurulmasını sağlamak ve KKTC’de dikensiz gül bahçesi yaratmak...

 

Ve sonra da bizimkilerin Türkiye’de "evet" diyemeyeceği her AB ödününü yeni KKTC hükümetine verdirmek...

 

Ve karşı çıkanlara, "Bize ne kardeşim, KKTC bağımsız bir devlettir ve bu kararları onların hükümeti almıştır" deyip Türk milletini kandırmaya kalkışmak! Oyun bu kadar basit.

 

***

 

Geçen pazartesi günü Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, köşesinde ilginç bir konuya değindi. Bir AKP milletvekili defalarca Kıbrıs’a gidip bu "hükümet ayarlamalarını" yapmış ve açığa çıkmamak için otellerde takma isimle kalmıştı.

 

Cumhuriyet’in dünkü manşetinde Bahadır Selim Dilek konuyu belgeledi:

 

"Gizli operasyon. AKP milletvekili Şaban Dişli, Kıbrıs’taki hükümet darbesini takma isimle kaldığı otelden yönetti. AKP’nin dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dişli, Erdoğan’ın talimatının ardından Salamis Bay Oteli’nde karargáh kurdu. Yaz boyunca çeşitli zamanlarda geldiği otelde Şaban Bobel, Şaban Bolek, Şaban İpek adlarıyla kayıt yaptırdı. Temas kurduğu milletvekillerinden bazılarıyla otelde, bazılarıyla dışarıda görüştü..."

 

Böylece hükümeti bozdular. Ortalıkta bugüne kadar yalanlanmayan haberler dolaşıyor.

 

"Bazı KKTC milletvekillerine ahlaksız teklifler yapıldığı, sorumlusunun (aracılık yapanın) müftü olduğu, istifa eden bir milletvekiline 600 bin, bir diğerine 400 bin dolar ve bakanlık teklif edildiği..."

 

Bu işlerde adı geçen müftü Ahmet Yönlüer, Recep Tayyip Bey’in yakın dostu!

 

***

 

KKTC küçücük, dünyada bizden başka hiç kimsenin tanımadığı bir devlet. Bizim yavru vatan! Türkiye için önemi çok büyük. Oraya her yıl oluk oluk para akıtıyoruz. Fakat gelin görün ki, Türkiye’deki siyaset yozlaşmasını, parayla milletvekili transferlerini şimdi yavru vatana, hem de AKP hükümeti eliyle taşıyoruz...

 

Ve Kıbrıs’ta AKP’ye dikensiz gül bahçesi yaratabilmek için hükümet darbesi yaptırıyoruz! Darbeler ille de silahla olmuyor. Böyle Ankara’dan yönetileni de var!

 

Oyuna bakın siz! AB uğruna, AB korkusuna, Türk milletini güya kandırıp Kıbrıs ödünlerini kendi adamlarına kurduracakları yeni KKTC hükümetine verdirecekler!

 

Ağustos ayında İstanbul’da yapılan Formula yarışında kupayı, reklamı olsun ve tanınsın (!) diye Mehmet Ali Talat’a verdirdiler, uluslararası federasyondan anında 5 milyon dolar ceza yediler.

 

Ödül töreninde bile çuvallayanlar, bakalım paralı hükümet darbesi sonrasında ne yapacaklar, AB’ye hangi Kıbrıs ödünlerini -kurduracakları yeni hükümet eliyle- verdirecekler!

 

Hiç kuşkum yok... Yunanistan ve Kıbrıs Rum hükümeti, AKP’nin kendilerine altın tepside sunduğu bu olanakları zevkle, ellerini ovuşturarak izliyor.

 

Kesintiye uğramasın ve olumlu sonuçlansın diye kiliselerde dua ediyor.

Gönderi tarihi:

"Çözümsüzlük çözüm değildir" diye millete çok önemli bir çözüm bulmuş havası veren başbakan, acaba şu an ki durumu çözüm olarak mı görüyor? :excl:

 

Eğer çözüm Kıbrıs'ın ilhak edilmesi ise bunun faturası çok ağır olacaktır. Kıbrıs'ın bizim Akdeniz'de ki üssümüz olma durumunu Rumların üssü olma durumuna mı terk edecek? Kıbrıs Türkiye için çok önemlidir, Türkiye'de Kıbrıs için. Bizim Akdenizde söz sahibi olmamızı istemeyenler dün Ege'de yaptıklarını bugün Akdenizde yapmak istemektedir.

 

Hala Kıbrıs'ın Türkiye için ayakbağı olduğunu düşünenler ya bunun sonucunu görmemekteler ya da herşeye bilerek ve isteyerek gözyumanlardır.

 

Kıbrıs, Türkiye'dir...

 

Teşekkürler Frozen bu konu çok önemli. :clover:

Gönderi tarihi:

Kıbrısta uzun bir süre bulundum.

Kıbrıslılarla siyasi konularda çok tartıştık.(üniversitede kavgaya kadar vardı)

Bana şu söz bir çok kıbrıslı tarafından söylendi.

"Geldiniz huzurumuzu bozdunuz." (giderim o zaman dedim :D işin şakası tabi])

 

yani pek hoşlanmazlar işlerine karışılmalarını.Zaten diğer tarafla birleşme yanlısıdır çoğu.

 

Bu olayda onları daha haklı çıkarmaya ve Türkiye den soğutmaya yetiyor.

Gönderi tarihi:

Rauf DENKTAŞ

 

...........................................................

 

"Hemen şimdi, derhal barış ve AB üyeliği" diyerek 24 Nisan 2004`de çift referandumları yaşadık. 2006`nın son çeyreğine geldik. Aldatılmış, kandırılmış olmanın ötesinde elde ne var diye bakıyoruz. Kıbrıs konusundaki duyarlılığı gittikçe artan Türk ulusuna "çözümsüzlük çözümdür diyenlerin 40 yıllık yanlışlarından döndük; şimdi Kıbrıs`ta çok daha güçlüyüz" deniyor. Annan Planı`nı kabul etmekle elde edilenler millete "zafer", "ilerleme" olarak takdim ediliyor. Ancak bir acı gerçek milletten gizlenmektedir. Millete "zafer", "ilerleme" olarak takdim edilen ne varsa bunların tümü dış dünyanın bir şartına ve anlayışına bağlıdır: "Türk tarafı ayrı bağımsızlıktan, ayrı devletten, ayrı egemenlikten, ayrı self determinasyon hakkı olan iki halktan biri olduğu savından vazgeçmiştir ve dış dünyanın "meşru hükümet" olarak kabul ettiği (bizce eli kanlı terör idaresinin sivil kılıklı devamı olan) Rum idaresiyle bütünleşmek istiyor. O halde bu şarta bağlı olarak marjinal hediyeler verilebilir."

 

.......................................................................................

 

bu hükümeti hala savuna bilenlere hayret etmemek elde değil.ab.üyeliği için kıbrıs'ta elden gidiyor,bazıları hala savunabiliyor ne diyelim BRAVO .

Gönderi tarihi:

Kıbrıs vatandaşının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına karşı böyle antipati duymasının sebebi de planlı bir olay. Birilerine bunları söyletiyorlar, birileri de bunu izleyip tüm Kıbrıs halkının böyle düşündüğünü sanmalarına sebeb oluyorlar, buda bizim birbirimizden gitgide uzaklaşmamıza ama Kıbrıs üzerinde siyaset yapanların ve oraya hakim olmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor.

 

Kıbrıs'ı verdikten sonra sıra nereye gelecek, Mersin'e mi?

 

Yok olmaz öyle bişey demeyin her şey mümkün artık... :excl:

Gönderi tarihi:

-Kibris halki sunu demis Kibris halki bunu demis,Kibrista Türkiyenin yaninda olanlarda vardir olmayanlarda.Biz Kibrisa Kibrisi fetih icin gitmedik,bir gaye ugruna üzerimize düsen görevi yerine getirdik.Kibrista cözümü istemeyenler bugün Avrupa birliginin üyesidir.Onlarin babaagalari Yunanistan Kibrista Türklerin topyekün katledilmeleri icin dügmeye basmisti,Bugün Kibris icin Türkiyenin bogazini sikan Avrupa ve Amerika Kibrista Türkler katledilirken killarini bile oynatmadilar,Israil icin bütün ortadoguyu kan gölüne cevirmeye hazir olan Amerika Kibrista katledilen Türklerin feryatlarini duymuyordu bile,hic düsmandan medet umulabilirmi hic düsmandan dost olabilirmi,olur ama ancak bugünkü AB ve ABD nin dostluklari gibi olur.1974 te Kibrista yasanan soykirim bütün dünya ekranlarinda gösterildi,bugün ise Türk askerine isgalci deniyor,bunu sadece AB mi söylüyor,hayir efendim bunu bizim güvendigimiz politikacilar ve hic yoktan aydinlasan isimlerde zikrediyor.Rauf Denktas,sadece Türkiyede degil bütün dünyada saygiya deger bir gercek mücahittir ve gercek Türktür.Rauf Denktasi bugünkü AKP hükümetinin basi Rum yanlisi Talat'i isbasina getirtebilmek icin neredeyse Vatan haini olarak Kibris halkina empoze ederek onun kazanmamasi icin bütün agirligini koymakla yetinmemis Sayin Rauf Denktasi git memleketinde konus diyerekte dolayli olarak Türkiyeden kogmustur.Türkiyenin Türk insaninin hicbir cikari olmayacak olan AB

serüveni icin TC. tarihinde esine rastlanmamis tavizler verilmis uyum yasalari adi altinda Türkiyenin altini oyacak yasalar jet hiziyla meclisten cikarilmis,Kibrista Türk tarafi kandirilarak Kofi Annan planina evet dedirtilip Rum tarafi hayir dem esine ragmen AB saflarina katilabilmistir,Kibris Türk halkina verilen sözlerin hicbirisi yerine getirilmemis dolayisiyle simdi yeniden hazirlanmasi gündemde olan bir Annan planinin calismslari yapilarak Türk tarafindan daha fazla tavizler kopartilmaya calisilacaktir.yasayip görecegiz.

Sunu ilave etmeden gecemiyecegim;Kibris Türk halki bizi istemeyebilir,sevmeyebilir,yalniz sunu asla unutmamamiz gerekiyor ki;Kibrista istensekte istenmesekte Kibris Türkiye icin cok büyük hayati önem tasiyan bir yüzen gemidir.bizim Akdenize acilan kapimizdir,orasi bizim üssümüzdür.Kibrisin AB yalanlari ile elimizden cikmasi Türkiye acisindan cok vahim sonuclar dogurabilecektir,Insallah yanlis bir adim atilmaz ve Akdenizdeki son kalemizde elimizden cikartilmaz.

saygilarla

Gönderi tarihi:

Tanzimat'ın açtığı serbest ticaret dönemi, Avrupa rekabetine karşı kendini koruyamayan ekonomimizi kapitülasyon zinciriyle bağlamıştı.

Ekonomik alanda bizden çok güçlü olanlar, ülkemizde üstelik imtiyazlı durumdaydılar. Gümrüklerimizi elinde bulunduruyor, kazanç vergisi

vermiyor, istedikleri malı istedikleri koşullarda ülkemize sokuyorlardı. Ekonomik yaşantımızın mutlak hakimi olmuşlardı. Bize karşı yapılan

bu rekabet gerçekten çok gayri meşru, gerçekten çok eziciydi. Sanayi ve tarımımızın gelişme olanaklarını yok ettiler, mali gelişimimizi engellediler.

Oysa bir milletin yaşantısı ile ilgili olan doğrudan milletin ekonomisidir. Ekonomi demek her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insanlığın

varolması için ne gerekiyorsa o demektir. Tarım demektir, ticaret demektir, emek demektir. Ekonomisini geliştirip, toplumun ihtiyaçlarını sağlama

yeteneğinden yoksun bir devlet bağımsız olamaz. Artık ve her şeyden önce milli amacımız olan bağımsızlığımızı sağlamaktan başka bir şey düşünemeyiz.

Geçmişte, Tanzimat döneminde devlet ve hükümetler, üstün haklara sahip yabancı sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştı.

Her yeni ulus gibi Türkiye bunu uygun bulamaz. Burasını esir ülkesi yaptırmayız. Yeni Türk devleti, ekonomik egemenliğini sağlayacak olursa,

o kadar güçlü bir temel üzerine yerleşmiş ve yükselmiş olacaktır ki, artık onu yerinden oynatmak mümkün olmayacaktır. İşte düşmanlarımızın,

gerçek düşmanlarımızın olur diyemedikleri, bir türlü kabul edemedikleri budur.

 

Mustafa Kemal / 1923

 

AKP nin yaptıkları yukarıdaki sözlerle ne kadar ters orantılı bir yol izliyor.1936 da adanada

Atatürk hatay ve kıbrıs bizim olacak demiştir.Hasta yatağından kalkıp hatay devletini türkiyeye

ilhak ettirmiş.Ve kıbrısı asla bırakmayınız demiştir. Şimdi tüm bu dplomatik ve zekayla alınan

başarılı kazanımlar bir bir sorgulanır oldu ülkemizde.İnternet cafede oyun oynayarak zaman

geçiren gencin zaten umurnunda değil kıbrıs.Ama koca koca adamların verelim bize ne faydası

var diyerek böylesine umursamaz bir tavır almalarını anlıyamıyorum.Bu verelimler nerede başlar

nerede biter kimse düşünmüyormu.? Daha hiç bir sıfatı yokken oval ofiste Bushla görüşen kişi

ne sözler verdi ve karşılığında ne sözler aldı bilinmez.Bilinen türk halkı bu kişiler sayesinde bir

kez daha aşağılanmıştır. Bir islam devleti sözümü karşılığında aldıkları sözler. O sözler Türk halkının

sözü değildir.Sıradan bir insanın hiçbir hüvviyeti yokken verdiği sözlerdir.Ve ülkemizi bağlamaz.

Kıbrısta yaşayan insanlarada bir iki şey söylemek lazım. Rum kesimiyle birleşip kısa yoldan

ekonomik refahı yakalıyacaksınız. Bunca yıl onlar çalıştı siz hazırdan yediniz. Biraz zor yedirir

rum emeğinin hakkını.

Gönderi tarihi:

Bu sabah bir tv kanalında Emin Çölaşan la bir söyleşi vardı.Bir yerinde tayyibin iki kuşak öncesinin RUM olduğunu ağzından kaçırıverdi ve bu konulara girmeyelim diye konu alel acele kapatıldı.Bu durum eğer gerçekten doğru ise akp hükümetinin bu yaptıklarına hiç şaşmamak gerekiyor.

Gönderi tarihi:

Bu sabah bir tv kanalında Emin Çölaşan la bir söyleşi vardı.Bir yerinde tayyibin iki kuşak öncesinin RUM olduğunu ağzından kaçırıverdi ve bu konulara girmeyelim diye konu alel acele kapatıldı.Bu durum eğer gerçekten doğru ise akp hükümetinin bu yaptıklarına hiç şaşmamak gerekiyor.

Selam Gelincik arkadasim,Tayyib Erdogan'in iki kusak öncesinin rum olmasi sasirtici birsey degilki,AKPicersinde eger sorgulanmasi gerekiyorsa o kadar sorgulanacak arastirilacak isim varki,hani insan bir yerde sunu düsünüyor;Türkiyeyi satisa cikaranlara nezaman dur denilecek.

Bugün yine AKP nin basbakani Sayin Rauf Denktas icin olur olmaz kelimeler sarfetti,yani nedense hep bu Tayyib bey icin iftiralar atiliyor,yalanlar söyleniyor halbuki adam sütten cikmis kasik!!!hele birde bilmem hangi Tarikatin falanca koluna mensup bir zamanlarin atesli Milli Görüscüsü yani Laik Türkiyenin karsitlarinin safinda bir mücahitken simdi dogru yolu bulup dönmüs!!ve Türkiyeyi AB ne kabul ettirebilmek icin her özgürlügü getiren,Türkiyede ne varsa satisa cikaran,Kibrisi Rumlara dolayisiyle Yunanistana dolayisiyla AB ye ve dolayisiyla ABD ye peskes ceken,Rauf Denktasi,Rum ve Yunan ve Türk olmayan dostlari icin vatan haini ilan eden fakat yasina hürmet ederek ses cikarmayan bu basbakan gibisini daha nerede bulabilecegizki.AKPgibi icinde önemli cevherler olan bir partiyi baska nerede bulabilirizki.

Emin Cölasan sevdigim bir gazetecidir,eger birsey söylemisse eminimki dogruluk payi vardir.

saygilarla

Gönderi tarihi:

ne kadar haklısın politika AKP gibi icinde önemli cevherler olan bir partiyi baska nerede bulabilirizki.

 

 

.....................................................................

KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın “yaşına başına saygı gösterdiği”ni öne süren Başbakan Tayyip Erdoğan her zaman tartışılan siyasi nezaketten uzak üslubuyla milli davanın efsane bayraktarına insafsızca yüklendi.

 

“Bilerek de konuşuyor, bilmeyerek de...” deyip Denktaş’ı suçlayan Erdoğan şunları söyledi: “KKTC’de hükümet bozulunca bunun faturasını Türkiye Cumhuriyeti hükümetine kesmek çok çirkindir, ahlâki sınırların dışında bir şeydir...”

 

SADECE SORMUŞTU

 

Denktaş, KKTC’deki son hükümet krizinde kilit isim olarak adı geçen ve “Tayyip Erdoğan’ın adamı” olduğunu söyleyen müftü Ahmet Yönlüer’le ilgili sorular sorup Başbakan Erdoğan’dan konuya açıklık getirmesini istemiş ve “Bunu insanlık adına, adalet adına bekliyoruz” demişti.

‘Yaşına saygı gösteriyorum’

Ben Sayın Rauf Denktaş ile ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğim. Yaşına saygı gösteriyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Başbakanıyla ilgili, ekibiyle ilgili yakıştırmalarını hoş bulmuyorum. Defaatle bunları yaptı ve içeride bazı sıkıntılara neden olabilecek açıklamaları devamlı yaptı. Bunları söylemeye devam edeceğini de zaten defaatle söylüyor. Bilerek de konuşuyor, bilmeyerek de...

 

 

‘Bunların kendi iç sorunu’

Yaşına, başına saygı gösterdiğimizden dolayı bu konuda tartışmaların içerisine girmek istemiyoruz. Şu anda hükümetteki yeni gelişmelerle alakalı konu, bunların kendi iç sorunu.

 

 

‘Nokta koyuyorum’

Şimdi burada hükümet bozulunca bunun faturasını kalkıp Türkiye Cumhuriyeti hükümetine kesmek çok çirkindir, ahlaki sınırların dışında bir şeydir. Bizim bu konularla ilgili bugüne kadar cevap vermeyişimiz, sadece Kıbrıs’taki bütün gelişmelere yönelik attığımız olumlu adımlara gölge düşürmemek içindir. Bundan sonraki süreçte de ben buna burada nokta koyuyorum.

.....................................

 

diyor sevgili başbakanımız...gülermisiniz ağlarmısınız siz karar verin..''Ben Sayın Rauf Denktaş ile ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğim''de demiş,daha ne söyliyecekti acaba..

............................................................................................................................................................

 

TEK BAŞIMA KALSAM DA (2)

Dün, iktidarın büyük ortağını temsil eden, Londra gibi önemli bir merkezdeki temsilcinin resmi makamlara söylediklerini sizlere aktaracağımı belirtmiştim. İşte, buradaki makamlara da geçtiğim rapordaki cümleler:

 

'London School of Economics'de Kıbrıslı Türk ve Rum İşleri Derneği (çoğunluğu Kıbrıslı Rum) tarafından 19 Temmuz 2006'da düzenlenen bir seminere katıldım.

Oturum başkanı Avrupa Parlamentosu Üyesi Baroness Sarah Ludford, konuk konuşmacı için KKTC'nin Londra Temsilciliği'ne yeni atanan Yonca Şenyiğit idi. Rum, Kıbrıslı Türk ve İngilizler'den oluşan karma bir dinleyicisi grubu vardı. Fakat, işaret etmek istediğim ve Sayın Denktaş'ın (ve destekçilerinin) bilmesi gereken konu şudur ki; Yonca hanım dinleyicilerin önünde Sayın Denktaş'ı ağır bir şekilde ve açıkça eliştirdi. Bu çok utanç verici, hiç profesyonel olmayan ve aptalca bir durumdu. Rumlar onun yorumlarına açıkça gülümsüyor ve mutabık kalıyordu. Ludford da mutabık kalıyordu.

 

Sayın Denktaş Kıbrıs Türk halkını yıllarca kontrol etmekle, geçmişte barış sürecine katılmayı reddetmekle ve dik kafalı olmakla suçlandı. Yonca hanım, Talat ve Denktaş'ı karşılaştırarak, Talat'ın barışa bağlı olduğunu, Denktaş'ın ise böyle olmadığını söyledi. Yine, Sayın Denktaş'ın barış sürecine karşı tamamen olumsuz bir tutum takındığını ve Kıbrıslı Türkler bunu anladığı için, sonunun geldiğini söyledi. Açıkca, Kopenhag görüşmelerinin başarımsızlığının / çökmesinin tamamen Sayın Denktaş'ın suçu olduğunu belirtti.

 

Yonca Şenyiğit açılış konuşmasında, geçmişe dair (1974 öncesi) ve olaylarla ilgili yorum yapmayacağını, gelecek ve Talat'ın birleşmeye ve Annan Planı'na olan açık desteği konusuna yoğunlaşacağını dile getirdi. Siyasi tanınmanın şimdiki hükümetin politikası OLMADIĞINI teyid etti.

Muhterem ve güzide temsilcimiz "Kopenhag'da görüşme olduğunu ve bu görüşmelerin çökmesinin tamamen Denktaş'a ait olduğunu" söylüyor. Kopenhag'a Kıbrıs Hükümeti dedikleri Rum idaresinin temsilcisi olarak Klerides'in davet edildiğini, bizim davet edilmediğimizi, Kopenhag'da görüşme olmadığını sadece De Soto'nun bize alel acele o günkü şekliyle Annan Planı denilen rezilliği kabul ettirmeye çalıştığını; bunun Kopenhag'da AB'nin yaptığı toplantı ile uzaktan yakından ilikşisi olmadığını bilmiyor. CTP'nin klasik "Denktaş'ı her ne pahasına olursa olsun kötüleme" propagandasına yenik düştüğü anlaşılıyor. Sayın Erdoğan bile "Annan Planı bizim için hukuken yoktur" dediği halde biz hala Londra'da ve Pakistan'da Annan Planı'na bağlılıktan bahsediyoruz. Devlet'in tanınması için uğraş sanki affedilmez bir suçmuş gibi "vallahi, billahi tanınma istemiyoruz; Pakistan ziyaretinin de tanınma ile bir ilgisi yoktur" diye açıklamalar yapıyoruz. Demek ki uzlaşma için herşeye eyvallah diyeceğiz. Devleti savunmayacağız. Vilayet anlamına gelen "kurucu devlet" adı ile avunacağız ve halkımıza da "devleti savunuyor"! görüneceğiz. Evet "uzlaşmadan yana olmak" bu ise ben gerçekten uzlaşmaz bir insandım çünkü devleti, egemenliği, self determinasyon hakkını, Türkiye'nin garantörlüğünü savundum. Allah'a çok şükür ki bu yolda Sayın Talat'ın dediği gibi "tek başıma" kalmış da değilim. Halktan gelen sesleri duymak gerekir.

 

Rauf DENKTAŞ.

Gönderi tarihi:

ne kadar haklısın politika AKP gibi icinde önemli cevherler olan bir partiyi baska nerede bulabilirizki.

.....................................................................

KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın “yaşına başına saygı gösterdiği”ni öne süren Başbakan Tayyip Erdoğan her zaman tartışılan siyasi nezaketten uzak üslubuyla milli davanın efsane bayraktarına insafsızca yüklendi.

 

“Bilerek de konuşuyor, bilmeyerek de...” deyip Denktaş’ı suçlayan Erdoğan şunları söyledi: “KKTC’de hükümet bozulunca bunun faturasını Türkiye Cumhuriyeti hükümetine kesmek çok çirkindir, ahlâki sınırların dışında bir şeydir...”

 

SADECE SORMUŞTU

 

Denktaş, KKTC’deki son hükümet krizinde kilit isim olarak adı geçen ve “Tayyip Erdoğan’ın adamı” olduğunu söyleyen müftü Ahmet Yönlüer’le ilgili sorular sorup Başbakan Erdoğan’dan konuya açıklık getirmesini istemiş ve “Bunu insanlık adına, adalet adına bekliyoruz” demişti.

‘Yaşına saygı gösteriyorum’

Ben Sayın Rauf Denktaş ile ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğim. Yaşına saygı gösteriyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Başbakanıyla ilgili, ekibiyle ilgili yakıştırmalarını hoş bulmuyorum. Defaatle bunları yaptı ve içeride bazı sıkıntılara neden olabilecek açıklamaları devamlı yaptı. Bunları söylemeye devam edeceğini de zaten defaatle söylüyor. Bilerek de konuşuyor, bilmeyerek de...

‘Bunların kendi iç sorunu’

Yaşına, başına saygı gösterdiğimizden dolayı bu konuda tartışmaların içerisine girmek istemiyoruz. Şu anda hükümetteki yeni gelişmelerle alakalı konu, bunların kendi iç sorunu.

‘Nokta koyuyorum’

Şimdi burada hükümet bozulunca bunun faturasını kalkıp Türkiye Cumhuriyeti hükümetine kesmek çok çirkindir, ahlaki sınırların dışında bir şeydir. Bizim bu konularla ilgili bugüne kadar cevap vermeyişimiz, sadece Kıbrıs’taki bütün gelişmelere yönelik attığımız olumlu adımlara gölge düşürmemek içindir. Bundan sonraki süreçte de ben buna burada nokta koyuyorum.

.....................................

 

diyor sevgili başbakanımız...gülermisiniz ağlarmısınız siz karar verin..''Ben Sayın Rauf Denktaş ile ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğim''de demiş,daha ne söyliyecekti acaba..

............................................................................................................................................................

 

TEK BAŞIMA KALSAM DA (2)

Dün, iktidarın büyük ortağını temsil eden, Londra gibi önemli bir merkezdeki temsilcinin resmi makamlara söylediklerini sizlere aktaracağımı belirtmiştim. İşte, buradaki makamlara da geçtiğim rapordaki cümleler:

 

'London School of Economics'de Kıbrıslı Türk ve Rum İşleri Derneği (çoğunluğu Kıbrıslı Rum) tarafından 19 Temmuz 2006'da düzenlenen bir seminere katıldım.

Oturum başkanı Avrupa Parlamentosu Üyesi Baroness Sarah Ludford, konuk konuşmacı için KKTC'nin Londra Temsilciliği'ne yeni atanan Yonca Şenyiğit idi. Rum, Kıbrıslı Türk ve İngilizler'den oluşan karma bir dinleyicisi grubu vardı. Fakat, işaret etmek istediğim ve Sayın Denktaş'ın (ve destekçilerinin) bilmesi gereken konu şudur ki; Yonca hanım dinleyicilerin önünde Sayın Denktaş'ı ağır bir şekilde ve açıkça eliştirdi. Bu çok utanç verici, hiç profesyonel olmayan ve aptalca bir durumdu. Rumlar onun yorumlarına açıkça gülümsüyor ve mutabık kalıyordu. Ludford da mutabık kalıyordu.

 

Sayın Denktaş Kıbrıs Türk halkını yıllarca kontrol etmekle, geçmişte barış sürecine katılmayı reddetmekle ve dik kafalı olmakla suçlandı. Yonca hanım, Talat ve Denktaş'ı karşılaştırarak, Talat'ın barışa bağlı olduğunu, Denktaş'ın ise böyle olmadığını söyledi. Yine, Sayın Denktaş'ın barış sürecine karşı tamamen olumsuz bir tutum takındığını ve Kıbrıslı Türkler bunu anladığı için, sonunun geldiğini söyledi. Açıkca, Kopenhag görüşmelerinin başarımsızlığının / çökmesinin tamamen Sayın Denktaş'ın suçu olduğunu belirtti.

 

Yonca Şenyiğit açılış konuşmasında, geçmişe dair (1974 öncesi) ve olaylarla ilgili yorum yapmayacağını, gelecek ve Talat'ın birleşmeye ve Annan Planı'na olan açık desteği konusuna yoğunlaşacağını dile getirdi. Siyasi tanınmanın şimdiki hükümetin politikası OLMADIĞINI teyid etti.

Muhterem ve güzide temsilcimiz "Kopenhag'da görüşme olduğunu ve bu görüşmelerin çökmesinin tamamen Denktaş'a ait olduğunu" söylüyor. Kopenhag'a Kıbrıs Hükümeti dedikleri Rum idaresinin temsilcisi olarak Klerides'in davet edildiğini, bizim davet edilmediğimizi, Kopenhag'da görüşme olmadığını sadece De Soto'nun bize alel acele o günkü şekliyle Annan Planı denilen rezilliği kabul ettirmeye çalıştığını; bunun Kopenhag'da AB'nin yaptığı toplantı ile uzaktan yakından ilikşisi olmadığını bilmiyor. CTP'nin klasik "Denktaş'ı her ne pahasına olursa olsun kötüleme" propagandasına yenik düştüğü anlaşılıyor. Sayın Erdoğan bile "Annan Planı bizim için hukuken yoktur" dediği halde biz hala Londra'da ve Pakistan'da Annan Planı'na bağlılıktan bahsediyoruz. Devlet'in tanınması için uğraş sanki affedilmez bir suçmuş gibi "vallahi, billahi tanınma istemiyoruz; Pakistan ziyaretinin de tanınma ile bir ilgisi yoktur" diye açıklamalar yapıyoruz. Demek ki uzlaşma için herşeye eyvallah diyeceğiz. Devleti savunmayacağız. Vilayet anlamına gelen "kurucu devlet" adı ile avunacağız ve halkımıza da "devleti savunuyor"! görüneceğiz. Evet "uzlaşmadan yana olmak" bu ise ben gerçekten uzlaşmaz bir insandım çünkü devleti, egemenliği, self determinasyon hakkını, Türkiye'nin garantörlüğünü savundum. Allah'a çok şükür ki bu yolda Sayın Talat'ın dediği gibi "tek başıma" kalmış da değilim. Halktan gelen sesleri duymak gerekir.

 

Rauf DENKTAŞ.

Sevgili Frozen,Rauf Denktas bir canli abidedir ve onun adi tarihte layik oldugu sahifeye islenecektir,siz bakmayin Tayyip beyin konusmalarina Tayyip bey Türkiye ve Kibrisla ilgili tehlikeleri konusan anlatan herkese düsmandir,Siz bakmayin onun öyle yüksek perdeden konusmalarina,o elindeki sandalye gücüyle konusabilmektedir yani halkin iradesini degilde sandalye iradesini yansitmaktadir ve o cok iyi bilmektedirki bugün Türk halkinin %85 i Rauf Denktas omuzlarda tasimaya hazirdir,yani Rauf Denktas %20-30 larin basbakani degildir ve soyu sopuda bellidir.

saygilarla

Gönderi tarihi:

Son günlerde bir "sebatayist"liktir söylenip duruyor. Bu durumda ben sebataycıların kim olduğunu düşünürken, onları tespit etmenin yolunu buldum. Yaptıkları ile söyledikleri çelişiyormu diye kontrol ediyorum...

 

Sabetay Sevi’nin kendi cemaatine, “Benzet; ama aslâ benzeme!” doktrinini: “Kendini Müslümanlar’a benzet; ama aslâ onlar gibi olma prensibidir.”

 

Şimdi Kıbrıs topicine bunu neden yazıdığımı düşünebilirsiniz.

 

Türkiye'nin ve Kıbrıs'ın çıkarlarına ters düşen şeylerin altına imza atanlar "kime benziyor ve kimin gibi olmuyorlar"

 

Selamlar

Gönderi tarihi:

Milletvekili transferleriyle kurulan Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin oluşumunda AKP'nin rolü olduğunu iddia eden Serdar Denktaş AKP'ye ağır eleştirilerde bullundu

 

KKTC'de yaşanan siyasi çalkantıda koalisyon dışında kalan DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, Milliyet'e konuştu. Serdar Denktaş kendi partisi ve CTP'den milletvekili transfer edilerek Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin kurulmasında AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'nin rolü olduğunu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da isminin kullanıldığını açıkladı.

 

"Kıbrıs'ta ilk kez din ve siyaset bir araya geldi" diyen Denktaş, hükümetin bozulmasının ardından Türkiye'deki askeri yetkililerin de kendisini aradığını, ancak AKP hükümetinden kimsenin aramadığını belirtti.

Serdar Denktaş, ortağı olduğu CTP-DP koalisyonunun bozulmasına neden siyasi krizin perde arkasını Milliyet'e şöyle değerlendirdi:

 

KİRLİ OYUN: Kıbrıs'ta bir hükümet devam ederken, başka partilerin milletvekileriyle temas kurulup istifa ettirilerek hükümet bozuldu. O milletvekillerine parti kurdurulup yeni koalisyon oluşturulacak. Türkiye'deki Güneş Motel olayının tıpatıp aynısı, kirli ve çirkin bir oyun. Bunların toplanma yeri de Salamis Bay Oteli.

Cumhurbaşkanı Talat da son derece rahatsız. "Elimde olsa istifayı kabul etmezdim" diyor. Tüm muhalefet partileri boykot kararı aldık. Transferle oluşan, partiyle hükümet kurarlarsa sine-i millet noktasına gideceğiz.

 

AKP İŞİN İÇİNDE: AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli bu işin içine bulaştırıldı. Bu milletvekilleri Türkiye'de onunla buluşmuş. Adaya döndüklerinde de "Ankara bizi ikna etti" açıklamaları yaptılar. Kıbrıs'taki genel kanaat de Şaban Bey'in Başbakan Erdoğan'ın çok yakını olduğu, ona sormadan nefes bile almayacağı. Herkeste Başbakan'ın bilgisi ve onayı olduğu, aksi halde böyle çalışmanın yürütülemeyeceği kanaati hâkim.

 

AKP GİBİ PARTİ OLACAK: Kıbrıs'ta bugüne kadar birbirine hiç bulaştırılmayan dinle siyaset bu sefer bulaşmış durumda. Kıbrıs'taki Din İşleri Başkanı Ahmet Yönlüer'in girişimiyle din-siyaset koalisyonu kuruluyor. CTP'nin hükümet ortağı olacak yeni partinin kuruluşuna bu müftü, "AKP gibi dini ve milli duyguları bütünleştiren bir parti de burada oluşacak" diyerek fiilen aracı oluyor. Bu kişi yemin ederek "Erdoğan ve AKP bunu istiyor" diyor. Yine Erdoğan'ın adını kullanarak işadamlarından parasal imkânlar sağlıyor.

 

MÜDAHALE ETMEYİN: Türkiye ile Kıbrıs iki ayrı devlet ve iki ayrı demokrasidir. Müdahaleler çok farklı boyuta ulaştı. Bunun topyekûn durması lazım. Biz nasıl Türkiye'de hangi hükümet iktidara gelirse gelsin o hükümet ile iyi çalışmak zorundaysak aynı şekilde Kıbrıs'ta halk iradesiye hangi hükümet gelirse gelsin Türkiye de aynı ilişkiyi yürütmek ve müdahale etmemek zorunda. AKP yönetiminin derhal çıkıp Kıbrıs halkına "biz bu işin arkasında değiliz" demesi lazım.

 

ASKERLER ARADI: Yurtdışındayken hükümetten atılan biri olarak aramayı değil aranmayı bekledim. Askerler aradı. Ama ne Erdoğan, ne de Gül aradı. Hepsiyle kişisel temasım var, aramalarını beklerdim.

 

TAVİZ Mİ VERİLECEK? Başbakan Ferdi Sabit Soyer, "Ekim'de Kıbrıs'la ilgili gelişmeleri engelleyeceği için hükümeti bozduk" diyor. AB Dönem Başkanı Finlandiya'nın Maraş'ın Rumlara iadesi, Magosa Limanı'nın BM ya da AB egemenliğinde kullanıma açılması önerileri var. Bunlara karşı olduğumuz biliniyor. Ama Kıbrıs'ta bunu kabul edecek hükümet yoktur. Demek ki farklı bir şey pişirilecek.

 

Milliyet

Gönderi tarihi:

Milletvekili transferleriyle kurulan Özgürlük ve Demokrasi Partisi'nin oluşumunda AKP'nin rolü olduğunu iddia eden Serdar Denktaş AKP'ye ağır eleştirilerde bullundu

.

.

.

TAVİZ Mİ VERİLECEK? Başbakan Ferdi Sabit Soyer, "Ekim'de Kıbrıs'la ilgili gelişmeleri engelleyeceği için hükümeti bozduk" diyor. AB Dönem Başkanı Finlandiya'nın Maraş'ın Rumlara iadesi, Magosa Limanı'nın BM ya da AB egemenliğinde kullanıma açılması önerileri var. Bunlara karşı olduğumuz biliniyor. Ama Kıbrıs'ta bunu kabul edecek hükümet yoktur. Demek ki farklı bir şey pişirilecek.

 

Milliyet

Serdar Denktasi AKP den kimse aramamis,yok daha neler,yeni hükümeti tebrik etmislerdir saniyorum nede olsa Kibrisi peskes cekmek icin her engel asilmistir.

saygilarla

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.