Φ di-lara Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 HİKÂYE Senin dudakların pembe Ellerin beyaz, Al tut ellerimi bebek Tut biraz! Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu, Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz! Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu, Dağıt saçlarını bebek Savur biraz! Benim doğduğum köyleri Akşamları eşkıyalar basardı, Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem Konuş biraz! Benim doğduğum köylerde İnsanlar gülmesini bilmezdi, Ben bu yüzden böyle naçar kalmışım Gül biraz! Benim doğduğum köylerde Kuzey rüzgârları eserdi, Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır Öp biraz! Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin! Benim doğduğum köyler de güzeldi Sen de anlat doğduğun yerleri, Anlat biraz! CAHİT KÜLEBİ Dostları Olmalı İnsanın Dostları olmalı insanın, aynen gemilerin limanları gibi zaman zaman ugradığın yükünü boşalttığın dalgalar dininceye kadar bekledigin koynunda Sonra açık denizlere uğurlamalı seni, geri döneceğin günü bekleme umuduyla bazen rüzgara o açmalı yelkenini yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla halatlarını çözmeli seni çok ama çok özlemeli Dostları olmalı insanın, ermiş,bilge, hayatı ezbere okuyabilen düşünmediklerini düşündüren seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen gerektiginde senin için ateşi yutabilen yolunu ısıtan ustan olmalı, şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini sana vermeli soğuk bir kış gününde üzerindeki tek gömleğini. Dost dediğin; fanatik olmalı; Bütün dünya seni üzdüğünde Sana moral vermeli, Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli, Ve ağladığında, seninle ağlamalı... Ama hepsinden daha çok; Dost matematiksel olmalı; Sevinci çarpmalı... Üzüntüyü bölmeli... Geçmişi çıkarmalı... Yarını toplamalı... Kalbinin derinliklerinde ihtiyacı hesaplamalı... Ve her zaman Bütün parçalardan daha büyük olmalı... Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının Yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş... Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş.. Yazarı Bilinmiyor Liman Kırntıları Bahamalı martılar beni çağırdı, bir ikinci bahar gecesi Yalan söyledim, yırtık blucinli tayfalara, Seni sevmediğimi söyledim. Oysa rıhtımlar en şarkılı dalgalarla yıkanıyordu, Midye kabuklarında sakladım gözyaşlarımı; Hastaydım, kırık kötümser bir öksürük yapışmıştı boğazıma Seni unutmak gerekiyordu...... * * * Bahamalı martılar beni çağırdı, bir ikinci bahar gecesi, İskele fenerlerinin altında oturup seni bekledim sevgilim Ellerim ıslaktı,gözlerim ıslaktı Gelip caydırabilirdin beni gitmekten Oturup sigara içer,anlaşabilirdik.. Sana tapacağım yalan değildi benim olursan Seni seviyordum,seni istiyordum...... * * * Bahamalı martılar beni çağırdı, bir ikinci bahar gecesi Filler gibi içtim liman meyhanelerinde; seni unutmak için içtim.. Senin sokağında geceler yıldızsızdı, senin sokağında gece yağmur yağıyordu Ben zayıftım,çabuk ıslanıyordum Bana sevmek yaramıyordu, ben sevilemiyordum... Bahamalı martılar beni çağırdı, bir ikinci bahar gecesi Sana bırakacağım bu kentin üç semtinde üç damla gözyaşı döktüm, Birincisi seni ilk gördüğüm yerdi, ikincisi seni ilk öptüğüm yerdi Üçüncüsü..... söylemeye dilim varmıyor, üçüncüsü bana git dediğin yerdi İşte bu mısraları orda karalıyorum; işte demir aldı şilebimiz, Gidiyor,gidiyor,gidiyorum........ Edgar Allan Poe Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim Hayatta ben en çok babamı sevdim Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek- Nasıl koşarsa ardından bir devin O çapkın babamı ben öyle sevdim Bilmezdi ki oturduğumuz semti Geldi mi de gidici-hep, hep acele işi! - Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezberledim gurbeti Sevinçten uçardım hasta oldum mu 40'ı geçerse ateş, çağrırlar İstanbul'a Bir helalleşmek ister elbet, diğ'mi, oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oyununu Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim Hayatta ben en çok babamı sevdim. Can Yücel Adam Gibi Adam Olmak çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse sen aklı başında kalabilirsen eğer herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır hem kendine güvenebilirsen eğer bekleyebilirsen usanmadan yalanla karşılık vermezsen yalana kendini evliya sanmadan kin tutmayabilirsen kin tutana düşlere kapılmadan düş kurabilir yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer ne kazandım diye sevinir ne yıkıldım diye yerinir ikisini de önem vermeyebilirsen eğer söylediğin doğruyu ve gerçeği büken düzenbaz kandırabilir diye safları dert edinmezsen ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz ve yeniden koyulabilirsen işe döküp ortaya varını yoğunu bir yazı turada yitirsen bile yitirdiklerini dolamaksızın diline baştan tutabilirsen yolunu yüreğine, sinirine dayan diyecek direncinden başka şeyin kalmasa da herkesin bırakıp gittiği noktaya sen dayanabilirsen tek başına herkesle düşüp kalkıp yine de erdemli kalabilirsen unutmayabilirsen halkı krallarla gezsen de dost da düşmanda incitemezse seni ne küçümser nede büyültürsen çevreni her saatin her dakikasına emeğini katarsan alın terine hakçasına bölüşürsen vicdanındaki adaleti her şeyiyle dünya önüne serilir korktuğun yerde el öpmez hükümran olduğun yerde ezmezsen oğlum adam oldun demektir üstelik adam gibi bir adam. Şiir: Rudyard KPLİNG Çeviri: Bülent Ecevit Eski Bir sevda Masalı Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter Ve serin serviler altında kalan kabrinde Her seher bir gül açar, her gece bülbül öter Beyatlı Menekşe rengi bir çiçekti sevdiğim kız Anadolu yaylalarında karanfil kokan Yanaklarında güneşin gül öpücükleri Dudaklarında hayatın nazlı gülücükleri Pınarlara her akşam aşk masalları anlatan Erguvan rengi bir çiçekti sevdiğim kız Munzurun eteklerinde nergiz kokan Bakışı ayışığı yüklü bir ceylandı Sevda ve gül işlerdi yüreklere İpek saçlarında çayır çiçekleri Esmer alnında duygu gelincikleri Her gece yıldızları alıp koynuna yatan Bende sevmiştim ah deli gönlüm bende Hasret rengi bir çiçekti sevdiğim kız Gözlerinde dağların ilkyaz gülücükleri Dilinde sevdanın içli sözcükleri Saçlarında bahar yelleri eserdi Yaşamak bir şarkıya benzerdi dudaklarında Dünyanın bütün dillerini konuşan Bende sevmiştim ah ömrüm bende Kar rengi bir çiçekti sevdiğim kız Nefesinde dağgüllerinin kokuları Kalbinde sevdanın gizli korkuları Üşüyen yüreklere beyaz çiçekler sunardı her gece Türkü türkü seher yeliydi yüzü Şiir şiir ay güzeli Doğanın bütün renklerine yakışan Bende sevmiştim ah dostlarım bende Hayat rengi bir çiçekti sevdiğim kız Hala özlem kokuyor bir köşesinde anadolunun Hala sevda kokuyor uzaklarda sesizlikler içinde Kimselerin uğramadığı bir yerde Yıldızlara bakıp üşüyor her gece Şimdi güller gülümsemiyor artık, uzak dağbaşlarında Cerenler inmiyor sulara Derin uykuya dalmış gözlerinde sevdiğimin Nergizler uyanmıyor sabahlara Sarmıyor yaşamı maviler Sonsuz bir hüzün gibi devrildi düştü gecelere Bir hüzünki ne yazgılara sığar ne yıldızlara Ya ben nasıl ağlamam dostlarım ya ben nasıl Nuri CAN ANNABEL LEE Senelerce senelerce evveldi Bir deniz ülkesinde Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz İsmi; Annabel Lee Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten Sevmekten başka beni O çocuk ben çocuk, memleketimiz O deniz ülkesiydi Sevdalı değil karasevdalıydık Ben ve Annabel Lee Göklerde uçan melekler Kıskanırlardı bizi Bir gün işte bu yüzden göze geldi O deniz ülkesinde Üşüdü bir rüzgarından bulutun Güzelim Annabel Lee Götürdüler el üstünde Koyup gittiler beni Mezarı oradadır şimdi O deniz ülkesinde Biz daha bahtiyardık meleklerden Onlar kıskanırdı bizi Evet! Bu yüzden 'Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi' Bir gece rüzgarından bulutun Üşüdü gitti Annabel Lee Sevdadan yana kim olursa olsun Yaşca başca ileri Geçemezlerdi bizi Ne yedi kat göklerdeki melekler Ne deniz dibi cinleri Hiç biri ayıramaz beni senden Güzelim Annabel Lee Ay gelir ışır, hayalin erişir Güzelim Annabel Lee Orda gecelerim uzanır beklerim Sevgilim sevgilim hayatım gelinim O azgın sahildeki Yattığın yerde seni... Edgar Allan Poe Bir Ayrılış Hikayesi Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl? kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beşyüz yüzde hudutsuz kere yüz... Kadın erkeğe dedi ki: -Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla; severek, korkarak, eğilerek, dudağına, yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana... Ve artık biliyorum: Toprağın Yüzü güneşli bir ana gibi En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini... Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olanın parmaklarına başımı kurtarmam kâbil değil! Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak... Sen yürümelisin, beni bırakarak... Kadın sustu. SARILDILAR Bir kitap düştü yere... Kapandı bir pencere... AYRILDILAR... Nazım Hikmet Ran ÜÇ SELVİ Kapımın önünde üç selvi vardı. Üç selvi. Selviler rüzgârda sallanırlardı. Üç selvi. Kökleri yerde, başları yıldızlarda üç selvi. Selviler sallanırlardı rüzgârda. Üç selvi. Bir gece düşman bastı evi . Üç selvi. Yatağımda öldürüldüm ben. Üç selvi. Kesildi selviler köklerinden. Üç selvi. Artık ne kökleri yerde, başları yıldızlarda üç selvi. Selviler sallanmıyorlar rüzgârda. Üç selvi. Mermer bir ocakta parçalanmış yatıyor üç selvi. Kanlı bir baltayı aydınlatıyor üç selvi. 1933 Nazım Hikmet Yaşadıklarımdan öğrendiğim birşey var.... Yaşadıklarımdan öğrendiğim birşey var; Yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın herşeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çoçuğa Yaşamak; yeryüzünde onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı birkez kızgın kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, Bir taş gibi dinleyeceksin İnsan bütün müzikleri dinlemeli olabildiğince Hem de bütün benliği seslerle ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına Uzak ülkeler çekmeli seni tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak bütün hayatları tanıma arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın Ve kederi de yaşamalısın namusluca bütün benliğinde; Çünkü acılarda sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı Yaşadıklarımdan öğrendiğim birşey var Yaşadın mı büyük yaşayacaksın ırmaklara, göğe, bütün bir evrene karışırcasına Çünkü, ömür denilen şey hayata sunulan armağandır Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana... ATAOL BEHRAMOĞLU Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 sevgili dilara sana izninle bir öneride bulunmak isterim şiir bölümünde her şairin altına bir başlık açmaya çalıştık sende ünlü ozanların şiirlerini bu baslık altına atmayı düşünürsen yada orda eksik gördügün şairler varsa sende yeni bir başlık açıp herkesin şiirini o baslıklar altında toplarsak bence hem suan bu forumu okuyan arkadaslar hemde bizden sonra bu sayfalara katılacak olanlar için hem toparlayıcı hemde zengin bir şiir arşivi olabilir sevgiler Alıntı
Misafir hakanbaranyildirim Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 EN SEVDİĞİM ŞİİR BUDUR.HEM YAZANDAN,VAHİM ÖLÜMÜNDEN DOLAYI HEM DE SANKİ BANA YAZILMIŞ GİBİ DURDUĞUNA İNANDIĞIM İÇİN... Sonra fark ettim ki su akıyor,rüzgar esiyor,yağmur yağıyor Her şey yine aynı şekilde oluyor Öyle bir yere geldim ki Sıcak ve soğuk,aşk ve nefret,savaş ve barış Üşümek ve sonra ısınmak gibi Gidersem ben de hasret olur ve beliki beni sevenler de özler Derken Anladım ki kimse özlemden ölmüyor Ama ben ölüyorum Nefes alıyorum,önemsiyorum ve gitmek istiyorum Anladım ki hasret yeni bir aşka kadar sürüyor TUNCAY AKDOĞAN Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Sevgili sevval uyarınız için teşekkürler. Ne mutlu ki edebiyatı gerçek sevenlerde var dünyada. Yoksa bu dünya salt duygusuzlara kalsaydı çekilmez olurdu... Derslerden zamanım olursa uyarınızı yerine getireceğim... Şiirle kal Sevgili hakanbaranyildirim, Eklediğin bu içtenlikli ve incelikli şiir için teşekkür ederim. Çok etkilendim ve çok duygulandım. Bu kadar güzel şiir yazabilen insanın kendisi de mutlak güzeldi. Varsa diğer şiirlerini de ekleyin lütfen, özellikle okumak isterim... Size sabır ve güç diliyorum... Sabırla kal Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Sevgili sevval uyarınız için teşekkürler. Ne mutlu ki edebiyatı gerçek sevenlerde var dünyada. Yoksa bu dünya salt duygusuzlara kalsaydı çekilmez olurdu... Derslerden zamanım olursa uyarınızı yerine getireceğim... Şiirle kal Sevgili hakanbaranyildirim, Eklediğin bu içtenlikli ve incelikli şiir için teşekkür ederim. Çok etkilendim ve çok duygulandım. Bu kadar güzel şiir yazabilen insanın kendisi de mutlak güzeldi. Varsa diğer şiirlerini de ekleyin lütfen, özellikle okumak isterim... Size sabır ve güç diliyorum... Sabırla kal uyarı degildi sadece bir öneri dikkate aldıgın için teşekkürler benden sevgiler Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 BELKİ YİNE GELİRİM Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü Bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de yırtılan ve parçalanan birşeyler olmalı mutlaka hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan kadınları güzelleştiren herhalde onlardı "Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi tükürsek cinayet sayılıyor artık ama nerde kaldılar, özledim gülüşlerini onların Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara tek yaprak bile kımıldamıyor nedense ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor kanımın pıhtılarında güllerin serinliği ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum okuduğum bütün kitaplar paramparça çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum sırnaşık aydınlar, arabesk hüzünler bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak Hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük İçimde zaptedilmez bir kırma isteği dizginlerini koparan bir at sanki bu soluksoluğa kalıyorum her sonbahar ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum bütün gençliğim böylece geçip gitti işte ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa birgün gelirsek hangi kent güzelleşmez şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye Devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün AHMET TELLİ Alıntı
Φ di-lara Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2005 Tuncay AKDOĞAN’a* dair Bu ölüm sana yakışmadı be Tuncay Veda edemeden dostlarına Türküleri yarıda bırakmak da ne öyle Yeni moda mı oldu yoksa Madımağın ***** yangını Yetmedi mi ateşe verdiğimiz onca canı Kalk Tuncay al eline bağlamanı Saklanmıştım yangından önce Görmek istedim de… dostu düşmanı ben ölünce… 27.11.2004, 1 Mayıs Mahallesi -------------------------------------------------------------------------------- (*) Geçtiğimiz ay içinde evinde çıkan bir yangın sonucu aramızdan ayrıldı Tuncay Akdoğan… Müzisyendi… Adana'da dünyaya geldi. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olan Akdoğan, profesyonel müzik yaşamına 1987 yılında Grup Yorum'da başladı. Akdoğan'ın Grup Yorum'un "Haziranda Ölmek Zor" albümünde "Soluk Soluğa" parçasına imzasını attı. Bestekâr, söz yazarı ve bağlamacı Akdoğan, grubun albümünde yer alan, "Sen Ozgürlüksün" ve "Bir Dağ Türküsü" adlı bestelere imza attı. Akdoğan, 1990 yılında İlkay Akkaya ve İsmail Ilknur’la birlikte Grup Kızılırmak'ı kurdu. Grubun 1998 yılına kadar çıkardığı dokuz albümünde yer alan Akdoğan, aralarında "Ölum Tatlı Bir Turkudur", "Güneşin Olsun", "Aynı Göğün Ezgisi", "Hazar", "Uyur İdik", "Dilan" adlı bestelerin de bulunduğu 30'a yakın beste yaptı. 1998 yılında gruptan ayrılan Akdoğan, bir yıl sonra da "Seruvenciler" adlı müzik grubunu kurdu. Grupla bir albüm çıkaran Akdoğan, grubun dağılmasının ardından çeşitli albümlerin prodüktörlüğünü yaptı. Akdoğan son olarak Beyoğlu'nda bir yıl once kurduğu stüdyosunda, piyasaya çıkarmayi planladığı albümünü tamamlamıştı. Tuncay Akdoğan’ın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. — GÜNEY < Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Yaşamak şakaya gelmez, Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi mesela, Yani, yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, Yani, bütün işin gücün yaşamak olacak Yaşamayı ciddiye alacaksın, Yani o derecede, öylesine ki, Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, Yahut kocaman gözlüklerin, Beyaz gömleğinle bir laboratuarda İnsanlar için ölebileceksin, Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, Hem de en güzel, en gerçekçi şeyin Yaşamak olduğunu bildiğin halde.... NAZIM HİKMET Alıntı
Misafir hakanbaranyildirim Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Sevgili hakanbaranyildirim, Eklediğin bu içtenlikli ve incelikli şiir için teşekkür ederim. Çok etkilendim ve çok duygulandım. Bu kadar güzel şiir yazabilen insanın kendisi de mutlak güzeldi. Varsa diğer şiirlerini de ekleyin lütfen, özellikle okumak isterim... Size sabır ve güç diliyorum... Sabırla kal Dediğin gibi yazanda keramet, okuyan sadece kendine pay çıkarabiliyor....Bu da MAHZUNİ'nin en sevdiğim şiiri...Benzer konu ama Derviş'in fikri ne ise zikri de odur misali... BOŞLAYIN BENİ / Haşlayın Beni Ah neyleyim düşkün oldum dünyada Ateşle tığ ile şişleyin beni Sevda dedikleri bir(yaman) belaymış Gelmeyin yanıma boşlayın beni Yiğit olan yiğit durur ahdında Çünkü bu dert gider bulur lehdinde Şeytana rey verdim Ali tahtında Küfreyleyin(Lanet edin) bana haşlayın beni Mahzuni Şerif'im hal beyan eder Müslime düşmanım elinde(başımda) teber Bilmem ki bu yolum nereye gider Ben öldükten sonra işleyin beni. O değil ben yakında intihar bile ederim...acaip koyuyor bu şiirler... Alıntı
Misafir hakanbaranyildirim Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Bu da başka bir minval üzerine bir şiir...ama güzel bir şiir... Turan Emeksiz Bir yürüyüş eylediler sabahtan Ilgit ılgıt kan gider loy loy! Dayan dizlerim dayan! Ağla gözlerim ağla! Namlu puşt olmus, at ayağı puşt. Yine düşman elindeydi vatan Bir oğul çıktı Malatya'dan: Anası Yılmaz çağırırdı Haram süt emmemişti anadan. Ve Beyazıt derler bir büyük alan Düşman sarmıştı sağı solu Düşman çok, cephane yoktu. Yetişmemisti daha Cemal Paşa kolu Amandı el aman! Tank paletleriydi alanda dönen Kusan namlularda, kalleş ölümcül Ve vuran ve kıran ve haykıran Malatyalı şöyle baktı bir Ana baba günüydü herhal Her yönde toz duman! Vay anam vay! Bu belalı başına Kime ne diyem Nerelere gidem Ya derdime derman Ya katlime ferman! Başı daralınca Yilmaz'ın Baktı atacak taşı yoktu Baktı eli durmuş, ayağı durmuştu Vurulmuştu. Çıkardiı yüreğini kan içinde Çarptı kötünün kafasına Hay bu nasıl devran? 28 Nisandı Yavri Hey! Ham Meyveyi Kopardılar Dalından. Enver Gökçe Alıntı
Φ EmiLY_pandora Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 22 Ekim , 2005 NÂZIM'IN YÜREĞİ Usanınca gerçeklerin yalanından, kaygan, yüzsüz baskıdan, tunç Nâzım'ı anımsarım ve sesini biraz hançerimsi : "Merhaba kardaşım... Ne o, neden yüzün asık öyle Boş ver! Yoksa şiir mi takıldı bir yerde? Gel, birlikte bitirelim. Paran mı yok? Bakarız bir çaresine, dert değil. Kız mı? Aldırma bulunur..." Oysa asıl kendisinde var bir şey, içini kemiren yüz çizgilerinden dehşetle akan : "Hepsi iyi de, şu yürek ağrısı... Adam sen de ağrıyadursun, yaşıyoruz ya..." Kimisi için şiir bir roldür, Kimisine bir dükkân, kazançtır. Onun içinse ağrıdır şiir, rol değil. Nâzım'ın yüreği de ağrıdı durdu işte. Üzerine titreyen doktoru bir gün, hani pek de güvenemeyerek, uyarmıştı beni : "Bakın" demişti, "keskin konulardan kaçının ki ağrımasın Nâzım'ın yüreği..." Hey gidi doktor... Hastanız gitti. Yaramadı çabalarınız. Yüreğiyse onun gizli gizli çarparak sürdürdü ağrısını ölümünden sonra da. İçindeki acı için ağrıyor, Türkler için, Ruslar için ağrıyor, kendisi gibi mahpusta özgür olanlar için özgürlükte mahpus gibiler için ağrıyor. Hapishane acılarıyla yanan o yürek - ölümden sonra bile - dinlemiyor doktorları, korkak olduğumuz zaman ağrıyor. Neme gerek dersek ağrıyor. Onun gibi açık yürekle : "Merhaba kardaşım..." diyemezsek ağrıyor... Varsın ağrısın hepsi için yüreklerimiz, tek ağrımasın Nâzım'ın yüreği. Yevgeni Yevtuşenko (d.1933) Sovyet şairi ( Nazım Hikmet'e yazdığı bir şiir) Kolay Gelsin Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2005 Gün Kararmasın Geldiğinde Güz yakmadan gülün pembesini avuçlarımda o, sokul yanıma gülüşünle ısınsın bedenim ve dudaklarımda acılaşan ıslık adınla çiçeklensin Serçeler göçe dayanmaz bilirsin ne özleyen bir bakış kalır ne de sımsıcaklığın sular donar yürek üşür sende kalır seni yakan Uçurumlar açılır yollarında buharlaşır çiy damlaları Terli bir kısrak gibi gel kapıma savrulsun saçların yastığım kekik koksun Uzağı yakın et pembeleşsin çarşafın ölüm kapımın tokmağında ayrılığı iyi bilirim ferhat olmıyayım dağlarda Ey gülün pembesi ile bir gülümseyişi paylaşan kar yağıyor yatağıma avuçlarım kutuplara döndü gün kararmasın geldiğinde Şair : Ahmet Telli Alıntı
Φ DELETERİOUS Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2005 SANA BAKMAK . . . Sana bakmak bir beyaz kagıda bakmaktır, Herşey olmaya hazır... Sana bakmak suya bakmaktır, Gördüğün suretten utanmak... Sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır, Sana bakmak Allah'a inanmaktır... YILMAZ ERDOĞAN Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 25 Ekim , 2005 Suskunum Sana . Hangi siire baslasam suskunum sana Dag gögsünde bir kaya diliyle suskun Güneste kavrulan bir kum tanesi Çatlayan dudaklarim oluyor her gece Yagmura suskun yasamaya suskun Haykirabilsem Belki bir nehir köpürebilir sesimde Silinebilir kurakligin bütün izleri Upuzun çöller vadilesebilir içimde Hangi güzelligi özlesem suskunum sana Yürek boslugunda bir of kadar suskun Özlüyorum seni masmavi Kosuyorum sana bembeyaz Ve kahroluyorum bir anda kapkara Ah oluyorum Of oluyorum Ve susuyorum Oysa haykirabilsem Isik yumagi bir pinar olur solugum Hangi türküye uzansam suskunum sana Agit agit, özlem özlem suskun Tut ki vurulmusum Asktan ve kandan bir damla olmusum Bir saçlarinin rüzgarina Bir de agzinin kiyilarina konmusum Hangi dalga silebilir beni senden Hangi kasirga koparabilir Ben saç tellerinde bir ezgi olmusum Coskularin her sahlanisinda Sana deprem deprem susmusum Ve sana susmaktan inan ki yorulmusum Yeter olsun gözlerinde isik firtinasi Sözlerinde baski yasasi yeter Hangi kavgayi özlesem suskunum sana Zafer sabahlarinda gece kadar Bayram sabahlarinda yas kadar suskun Böyle güzelliklere de Böyle suskunluklara da lanet olsun Al bu suskunlugumu al artik Al ki Bütün gürültüler kahrolsun . Adnan Yücel Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 MELANKOLİ Ey sokaklarında yıllarca avare dolaştığım İçinde ilk aşkımı yaşadığım küçük şehir Umutsuz akamlarımda sesini duyduğum lir Sihrinde ilk acıyı tattığım Ey sarhoş akşamlarımın biricik tesellisi İlk şiirlerimdeki biricik dert ortağım fener Soğuk kış geceleri ısındığım kalorifer Gitgide uzaklaşan tren sesi ey en masum arzularımı gizleyen oda Yıldızlarla dost eden küçük pencere Her akşam gönlümün dilediği yere Götüren sihirli araba Ey en içli en yanık türkülerimi duymayan rüzgarı saçlarımı dağıtan sokak Ve ey saçı ak gönlü ak Anneciğim pencerede ağlayan Ah biliorum güç gelecek sizlere Ama artık gitmek geliyor içimden Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden Dönüşü olmayan yerlere ATAOL BEHRAMOĞLU Alıntı
Φ SÜNGÜ Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 MUTLU AŞK YOKTUR İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an Mutlu aşk yoktur Hayatı bu silahsız askerlere benzer Bir başka kader için giyinip kuşanan Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan Onlar ki akşamları aylak kararsız insan Söyle bunları Hayatım Ve bunca gözyaşı yeter Mutlu aşk yoktur Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri Ve hemen can verdiler iri gözlerin için Mutlu aşk yoktur Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine Mutlu aşk yoktur Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin Mutlu aşk yoktur ama Böyledir ikimizin aşkı da Louis Aragon Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an mutlu aşk yoktur hayatı bu silahsız askerlere benzer bir başka kader için giyinip kuşanan ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan onlar ki akşamları aylak kararsız insan söyle bunları hayatım ve bunca gözyaşı yeter mutlu aşk yoktur güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim içimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri ve hemen can verdiler iri gözlerin için mutlu aşk yoktur vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek en küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine mutlu aşk yoktur bir tek aşk yoktur acıya garketmesin bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda ve senden daha fazla değil vatan aşkı da bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin mutlu aşk yoktur ama böyledir ikimizin aşkı da aslında hiç bir şey kar değil insana ne gücü ne zayıf yanları ne de yüreği gölgesi bir haç gölgesidir kollarını açsa ve kırar göğsüne bastırırken sevdiği seyi tuhaf bir ayrılıktır hayatı kapkara mutlu aşk yok ki dünyada hani giydirilmiş erler bir başka yazgıya işte o silahsız askerlere benzer hayatı sabahları o yazgı icin uyanmış olsalar da tükenmiştirler ve kararsızdırlar akşamları söyle yavrum şu sözleri ve sakın ağlama mutlu aşk yok ki dünyada yaşamayı öğrenmek bizim icin geçti çoktan ağlasın gece içinde kalplerimiz yan yana en küçük şarkıyı mutsuzluktur kurtaran her ürperiş borçlu baştan bir hayıflanmaya ve gitar havası beslenir hıçkırıkla mutlu aşk yok ki dünyada acılara batmamış bir aşk söyle bana yıkmamış kıymamış olsun bir aşk söyle bir aşk söyle sarartıp soldurmamış ama inan ki senden artık değil yurt sevgisi de bir aşk yok ki paydos demiş gözyaşlarına mutlu aşk yok ki dünyada ama şu aşk ikimizin öyle de olsa ARAGON Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Yine Sana Dair Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini, Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin, Sende uzaklığı, Sende; ben, imkansızlığı seviyorum. Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli, Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin. Sende, ben, imkansızlığı seviyorum, Fakat asla ümitsizliği değil... (1948) Nazım Hikmet Ran Alıntı
Φ arman Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Yine Sana Dair Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini, Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin, Sende uzaklığı, Sende; ben, imkansızlığı seviyorum. Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli, Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin. Sende, ben, imkansızlığı seviyorum, Fakat asla ümitsizliği değil... (1948) Nazım Hikmet Ran Bizim şiirimiz olsun. Alıntı
Misafir alaTurka Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2005 Bizim şiirimiz olsun. kesinlikle Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2005 Kurtulamazsın önce sesini sonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında bu kent de tükürdü aşklarına kal orada! artık hiçbir şeyden kurtulamazsın ıslanmışsın bir kere oğlum yaş gününde kuruyamazsin... (-35 yasima-) Yılmaz Odabaşı Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 KARA GÖZLERİN Kara gözlerindeki umut Siyah saçları kadar karamsardı ve kadere küsmüştü O, bir kere Sevgiyi öldürdü diye... Sanki ona uzanan ellerde Keskin bir bıçak Ha vurdu ha vuracak Bu, benim karanlıklarım, Bu benim sırlarım diyor hep Bir gün gelecek Şefkatle kollarına saracaklar... Asılsız sevgilerdi onu yıkan aslında Umutları umduğu gibi çıkmamış Beklentileri hep korkuları olmuş Sanki bütün hayatı, Kupkuru bir odadaymış kopamadıklarıyla.. Gülüşleri bir sigara içimi zamanı kadar az Her nefeste biraz daha kısalırken Bütün beklentileri Duman duman uçuyorlardı. Kurallar koymak isterken dostluklarına, Kuralları bozduğunun farkında değildi aslında... Şimdi o gözlerde, Vakitsiz yağan yağmurlar var, Hasat mevsimi bitmiş bahçelere Sağnak sağnak yağacaklar., Belki gönlünde gökkuşağı açacak Ama, altından çocuklar geçmeyecekler. Su yerine zehir akacak ırmaklarından, Hiç kimse içmeyecek... ya Ben, Şimdilerde bir bağ bozumu hüznü var içimde, Üzümlerim gazap üzümü Şaraplarımsa gözyaşları... Sen güz güneşinde, sanki kanadı kırık bir kuş, Konmuştu bahçeme, Ona şefkatle eğilirken Pır diye uçtu birden Kırık sandığım kanatlarındaki sahtelik, ve inancımla birlikte. AHMET MUHİP DIRANAS Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2005 SEN BİR ÇİÇEK OLSAN BEN BİR YAZ OLSAM Her sabah her sabah suya giderken Yar yolunda toprak olsam toz olsam Bakıp dört köşeyi seyran ederken Kara kaş altında ela göz olsam Uğrunu uğrunu giderken yola Nice dilsizleri getirir dile Gövel ördek gibi inerken göle Ya bir şahin olsam ya bir baz olsam Veysel ördek olsun sen de göl yarim Yeter artık kerem eyle gel yarim Lale sümbül mor menekşe gül yarim Sen bir çiçek olsan ben bir yaz olsam Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2005 GÖZLERİN Gözlerin gözlerin gözlerin, ister hapisaneme, ister hastaneme gel, gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte, şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte Antalya tarafında ekinler seher vakti. Gözlerin gözlerin gözlerin, kaç defa karşımda ağladılar çırılçıplak kaldı gözlerin altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak, fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar. Gözlerin gözlerin gözlerin, gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün sevinçli bahtiyar alabildiğine akıllı ve mükemmel dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın. Gözlerin gözlerin gözlerin, sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa@nın ve yaz yağmurundan sonra yapraklar ve her mevsim ve her saat İstanbul. Gözlerin gözlerin gözlerin, gün gelecek gülüm, gün gelecek, kardeş insanlar birbirine senin gözlerinle bakacaklar gülüm, senin gözlerinle bakacaklar. Nazım HiKMET Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 3 Kasım , 2005 SEN GİDİNCE sen gidiyorsun ya işine yetişmek için saçlarını, gözlerini, ellerini neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak termometrede yükselen çizgi kimbilir nerelerde soğuyorsun senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen insan insan bakan gözbebeklerin beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder ne gelirse onlardan gelir bana çalışma gücü yaşama direnci mutluluk gibi kazanılması zor mutluluk gibi yitirilmesi kolay bir açarsın ki mutluyum bir kaparsın ki herşey elimden gitmiş RIFAT ILGAZ Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.