Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 21 Temmuz , 2007 Bişey değil sevgili frozen Geçenlerde birgece TV'de bir şiir programında dinledim bu şiiri... Bende dinlerken çok duygulanmıştım Bitti Diyorsun... ( aşk'ları suskunluklar vurur) bitti diyorsun kocaman bir hava boşluğu oluşuyor yüreğimde birden üşüyorum çok üşüyorum garip bir dengesizlik../..yön devinimi otomatik bir yüreğim yok ki, o girsin devreye ve kurtarsın beni ne garip değil mi..? şimdiki zamanı yaşayıp, gelecek zamanı düşünürken, birdenbire geçmiş zaman kipinde takılı kalmak ve dalıp gitmek garip bir bilinmezliğe hemde çok garip türk dili edebiyatı şeklinde yaşanıyor aşklar türk dil kurumuna kendini beğendirmek ister gibi bitti diyorsun kırılıyor düşler birer birer ortalık düş kırıklığı sitesi ortalık yangın yeri nasıl toplarsın diye sorsam.. hayır../..cevaplama konuşmama hakkına sahipsin söylediklerini aleyhine delil olarak kullanabilirim istersen bir avukat tut diyeceğim ama bir avukat bile temizleyemez, çıkardığın yangının küllerini susuyorum susmak ağır gelsede bu kadar kolay işte kocaman bir yaşanmışlığı, sokaktan geçen eskiciye verir gibi, arkanı dönüp de gitmek üstüne kaç para aldın, yetti mi bir akşamlık otuzbeşliğine..? bitti diyorsun vuruyor bütün dalgalar yüreğime vuruyor umarsızlığın bütün bedenime şarkılar söylüyorum hiç durmadan şarkılar söylüyorum bir kalemde silebilenlere bitti diyorsun bu kadar kolay söylüyorsun cinsiyetsiz bir sevda bırakıyorsun şehir çöplüğüne bitti diyorsun tek bir kelimeyle kan döküyorsun.. Pelin ONAY Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ frozen Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Gitmeler hiç sevmem gitmeleri gitmeler zaman alır insan hiç olmadığı kadar kırılır hele birde sevmişse zamanında olmazdır gitmek, olurun yanında yer alır tüm gitmelerden nefret ediyorum yüzüme bakmandan korkuyorum en çok sana sarılıp ağlamaktan susmandan ve beni bırakmandan öfkemi yenemiyorum tüm gitmelerden nefret ediyorum Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Vurgun Buyruklar Dillendi Yüreğimde. ______Sen gitmelerin eşiğindeyken ________Vurgun buyruklar dillendi yüreğimde Biraz ellerim yandı Buz tutmuş gecelere inat Biraz anaları ağladı memleketimin Biraz da anılar Yenik düşmüş savaşçı gibi Göçebe bir yanım Uykusuzluğa direnen gözlerim Kan çanağı Biraz öfkelendim kendime Biraz kızdım Aynada ki yarım yüzüme Ölüm de olsan kal bende _______Kal ne olur __________Gitme ____Sen gitmelerin eşiğindeyken ben dokuz kez öldüm can ______Dokuz ***** bıçak yedim sırtımdan Zebaniler arasında ezildi ruhum Sıra sıra vicdansızlık Yaprak yaprak zulüm yağdı üzerime Bu Eylül namussuzluğunda Her köşe başında umudum vuruldu oyy Yüreğin namlusunda kurşun yoruldu oyy Yitirdi heybetini yürüyüşlerim Karanlığın bağrına bastığım ayaklarım paramparça En sıkı prangalarla tutsak Turkuaz düşlerim Söküldü dudaklarımda ki masum tebessüm En hoyrat rüzgar gençliğime esti Hallaç gibi dağıldı hayallerim oyy Bu gitmeler infazıma ferman kesti Kapılarda boğuldu hayallerim oyy Zehirli hançer de olsan kal böğrümde ______Kal ne olur _________Gitme... İmdat ÖZCAN İyigeceler frozen Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ frozen Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 iyi geceler radya Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeğe Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Günahlarım kadar ömrüm vardır Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum Saçlarımı acının elınde unutuyorum Parmaklarımdan süt içmeğe çağırıyorum seni Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Seni süt içmeğe çağırıyorum parmaklarımdan Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ frozen Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Sıkı Tutun Önce topraktım şimdi ağaç oldum Derya denizler gibi dalgalandım şimdi duruldum Kendimi buz gibi çok sert zannederdim Meğer ne kolaymışım hemen eriyiverdim Her şey dün gibi inan gelir geçer Bilemezsek kıymeti hayat bizi içer Bu benim gurur gecem görsün cümle alem Yıkamaz kimse inan kalbimdir benim kalem İşte uzattığım sana yeminli elim Sımsıkı tut ki bu yolda düşmeden yürüyelim Her şey dün gibi bilemezsek kıymeti Tut ki elimden düşmeden yürüyelim Tut ki elimden düşmeden yürüyelim Tut ki elimden düşmeden yürüyelim Tut ki elimden birlikte yürüyelim Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Aşk iki kişiliktir Değişir rüzgarın yönü Solar ansızın yapraklar; Şaşırır yolunu denizde gemi Boşuna bir liman arar; Gülüşü bir yabancının Çalmıştır senden sevdiğini; İçinde biriken zehir Sadece kendini öldürecektir; Ölümdür yaşanan tek başına Aşk iki kişiliktir. Bir anı bile kalmamıştır Geceler boyu sevişmelerden; Binlerce yıl uzaklardadır Binlerce kez dokunduğun ten; Yazabileceğin şiirler Çoktan yazılıp bitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Avutamaz olur artık Seni bildiğin şarkılar; Boşanır keder zincirlerinden Sular tersin tersin akar; Bir hançer gibi çeksen de sevgini Onu ancak öldürmeye yarar: Uçarı kuşu sevdanın Alıp başını gitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Yitik bir ezgisin sadece, Tüketilmiş ve düşmüş, gözden. Düşlerinde bir çocuk hıçkırır Gece camlara sürtünürken; Çünkü hiç bir kelebek Tek başına yaşayamaz sevdasını, Severken hiçbir böcek Hiç bir kuş yalnız değildir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Ataol behramoğlu Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Ülkesine Dönen Kadin . nafile bir çabadir ifsadan sakinman nemesis saklamaya çalisilan yenilgi mutlak bir yenilgidir evvelini görseydiniz anlardiniz itlerin dostluguna muhtaç çagirislarini Tanri’nin bahsettigi harikuladeliginden bir kazanim yaratma çabasini anlardiniz sanri: farkliligi kaderine yol çizecekti tepeden seyredecekti siradan yasayislari yilan gibi iz birakiyordu bu yüzden adinin bulastigi yitirilmis sevislere yarilan gögüslere seytanca ögütler bagisliyordu oysa zamanin nisangahiydi kader ve sonra son denilen yerde ilk yine yeni yeniden yasaniyordu aldatiliyor olusunuz muhbirligime gerekçedir beni yadirgamaktan kendinizi aliniz ah bir tanisaydiniz bir tanisaydiniz mütemadiyen servet yoklayislariydi dünü ve özensiz kizil saçlarinda duran nice parmak izlerine yenildi kriminal yollara atildi ah yataklardan sürüldü simdi kaybedise kurdu tetigi heykellerden alinacak intikami var neon isiklarinin yalancisiyim siz bilmezsiniz ve bilmiyorsunuz masum hezeyanlar çogaltan gözleri günahlari utandiran yüzleri iyi tanir anlasilamamakti en büyük sikayeti en büyük kuskusu anlasilmaktir hepinize çiçekler savuruyor evet sarap mahzenlerine inecek zamani yok olanla avunmaya çalisacaktir birden bosalan gözleri sahit olsun yazdiklari yalandir vallahi yalandir cinayete ortak arayan çehre tebessüme ve yataklik edecek magluplara muhtaçtir . Abdullah Çevik . . Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 . . Suç yeri aksam üstü . 1 suyun yanagini isaretler el yazmasi kirbaç yanik kokusuna sürtünen içim akil çiçeginin öpüserek kirdigi uyku çömlegi müflis yürek dolunay / derelerden boylanir isyan / gün isigi hizasiz kabuk baglar yazi / çorabin heybesine saklanir bekleyis sözcükleri degisir sabitlendiginde ask kirkina ugurlanir çocuklugu mülteci baharin dilden siçrar irmak / kül rengi tüccari: hüzün kagidin içsizligidir beyaz / ney üflemeyi ögrenir kalem kibrit çöpünün gözlerinden akar yol zarfin dösüne çizdim resmini / bosluga aglasin serçe dumanin sümügüne yapisir, yolda kalmisligim / gece uçsuz suç yeri aksam üstü / uzun namlulu bir geniz öksürür denize gögüs uçlariyla hirpalar kitap / çali süpürgesi geçer zihninden isanin süt annesidir yalnizlik hey tanrim, gökkusagini geçir yüregimden körler alfabesinde yoklarim nabiz atisini hüznün dokundukça okunur serçelerin tasidigi uçurum tensel ilahilerde alevlenen kumas / ayirt edilmis soluk yildiz tütsülerini çogaltir gece evcil dersleri kirip / kaçiyoruz en yaban öykülere kitapsiz deftersiz sevisiyor serçeler / hüzün yakuttan bir magara . Nehreyn . Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 . . Çine Bir Sarki . Bir su dökülürdü Ellerin dökülürdü omuzlarima Sarar dürer uzaga alirdik uykuyu Kuyu diplerinden bir kavga Su yüzüne nasil Nasil bildirirdi kendini Kaygu Bir su dökülürdü Ellerin dökülürdü omuzlarima Sevgimiz isir isimaz Bir marti kopardi geceden Islak saçlarina, sinsi Sevda adina ne kurulmussa Eskirdi Ezgi, agir ve bugulu Sarardi basagrilarimla uzak Masal baskentlerinden Çin'den bir sarki dügümlenirdi: -Ming eskici degildi ama Yamardi her gün Kürek kemiklerine ölümü Sizlardi önünde Kaderi küçük kizlarin Nerde o, derdim, nerde o Kral sofralarindan Soframa uzanan degnek Sizlardi kürek kemikleri Ming eskici degildi- Çin Hiç yasamadigim çiplak ve yaban Dügümlenirdi kas çatislarinda: -Bilmedigi halde okumayi Isimleri tanirdi Ölüsü olan Su biraz egik yuvarlak Çing Bu gururluca çizgi Çang Ve kan damlar gibi parlak Sehit listeleri- Gece böyle güzel Kara ve yalin Uzat sokaklari Tek bir çiçek atilsin suya Çünkü resmi yapilmaz yalnizligin . Sennur Sezer . . Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 biz buğuyu kanat diye takınan iki aşıktık söz vermiştik, asla ölmeyecektik zaten göz kapamaya alışıktık şimdi yarısı bile kalmadı bende gözlerimin… tüm ertelemeler namına biriktirdiğim; biraz anne özlemi, biraz da parmakları serpiştirilmiş kendimsiz yüceltme paydoslarında, belinden kavranılan, "he ce le ne mez" korkaklığıma iliştirilmiş deliliğim. Sana değdiremediğim her dokunuşa, hayalimdeki çocuğumla dertleşir misali damızlık sözler sıralıyorum. kelebeklerin renk renk saçlarına asılan yalanlar kopunca ömürleriyle beraber, birbirlerine aşık iki ırmak gibi kaybolmak pahasına denizde sevişir saatler. biri diğerini kovalarken ezdikleri güzelliklerin farkına varamazlar. yaralı bir ayna misali çatladı mı düşleri insanın, normaller karışıveriyor. Küçük- dökük, kırık-büyük suretler… peki aynadan pürüzleri silen biz değil miyiz? ya kıran? doğru olan hangi görünen? bak, karışıverdim. söyle, hangi pişkin hakikat idi ki dumura uğratabildi köylerini? neydi desene gördüklerin? pas tutan dudakları akşam kılan hüzünler çökmeye mi tutuşurlar günlerinde? hey gidi kaf dağında sicim sicim insicam. hey gidi dağında kaf kuklası oynatan… bülbüllere altın tasta dut ısmarlayan mezarlar gam tüttüler mi kurtulan olmazmış dillerinden. hele ki sızısı sevgisine perde olarak çekildiyse… tül tül yabandım. Baykuş yuvalarında bile talandım. öten uğursuzlar utanmadan kendi leşlerine sulandılar. açsana, siyah dilencileri kapında kuyrukta kararma uğraşındalar. üzerimde kırıntıları kalan gülücüklerini yalan fundalıkları ile süpürdüm. yine de gırtlağımı kurutuyor, gözlerine susadım. tutuklu tüm hallerin, serabım! tamamlayabileceğim hiçbir yanının olmadığını anlatan yokluğun ve eksiltebileceğim… okyanusların teranesinde kuş olup gözlerime sinen buharlar dili kolu bağlı bakışlara mütercim ve inadına dağdağalı. un ufak olsun dilerim vazgeçilmez mevsimlerin. dolanır gökkuşağın boynuna, sallandırır seni doymak bilmez göklerin midelerinde. ülserleştirir her leşin. kefareti sonsuz kere ölümdür, sonsuz kere öldürmenin. kefareti sensizlik kere ölümdür... *HARES Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Köpüksüz Düşlerim Rüzgârın eleğinden geçmiş buğday tanelerine... Sokak aralarına sıkışmış gençliğimi bir kenara bırakıp eski aşklarımın gölgesinde serinlenirsem, kelimelerimin kıyısına vurduğu kâğıdım açmaz kapılarını bana ve ben ölesi yalnızlıklara dalarım. Ellerim karanlıkta mürekkebe bulanırken, gözlerim maverada eşini arar. Titreşimlerimi yansıtırken kâğıdıma, gece de en acınası yanlarını köreltip boynuna urganlar geçirilmiş bir bedenin utanç duvarlarına attığı son taşa şahitlik eder. Bense gözlerinin izi kaldığı her kelimem de bir muştu yaşar, gökyüzünde özgürlük türküleri söyleyen uçurtmamın ipini biraz daha salarım ellerimden. Anlatılası her olayı göbek bağı kesilmemiş çocukluğumuzdan artırdığımız düşlerle ilişkilendirir, eriyecek bir pota ararım cümlelerin zirvesinde... An olur sancılar düşer yüreğimize, an olur sorular. Hani güvercinlerin kalplerine kazıdığımız sözlere ne oldu, yoksa onlar da benim gibi kelimelerinden gemiler mi yaptılar bilinmez limanlara gönderilmek üzere? Ağlamak için duvarlar arayanlar çaputlarını mandallarımızla asarken diyarlarımıza, bizler sırtımızı mı döndük iç dünyamıza? Hani boş çerçeveler takılı umutlarımızı savuracaktık ya gökyüzüne ne oldu yamalı sözlerimize, ne oldu bize? Hayatın mendilime bıraktıklarına bir defa daha bakıyorum bu sabah ve gene düş kırıklığımı şekersiz içiyorum. Serseri bir mayın misali bekliyorum kıyıma vuracak ilk gemiyi. Yükseklere kanat çırpmam ondandır ve ondandır kuru ekmeğe tamahım, diye geçiriyorum içimden. Uçurumların sarhoş edici atmosferine tutulursam bir gün, ağıtların çınlatır dağları ben figanlarına sarılıp uyurum, biliyorum. O zaman bırak beni ellerinden ve denize düşen bir taş parçası olayım. Her halemde aşkını büyütürken silikleşeyim ve sonunda yok olayım gözlerinde. Bir ömür hatırlanamayan nakaratlara ilişip kalayım zihinlerde, uyanışım yüzyılları bulsun ve ben gözbebeklerine doğayım. Özgürlük damarlarımda gezinsin dursun ama ben gene de utanayım ve bakmayayım çıplak krala. Bir kadavra kadar da olsa tutunayım hayata ki direnişlerine kalemler kırılmış bir ülkünün sokağa döktükleri arasında bulayım seni. Davamızı ve yarınlarımızı sardığımız düşleri açalım ve suya yazalım destanlarımızı. Örtün üstümü dağlar, şiirlerle gömülmüş bir ölüm beni bekliyor. Yüreklerde acısı duyulmuş bir yankının iz düşümü olayım çaresizliklere adanmış coğrafyalarda. Kesilmiş bileklerimden akan kan damlaları son mürekkebim olsun ve bitsin cümlelerim son nefesimde. Cemal Kaya Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Kırık Bir Veda.. Kırık bir veda döküldü gözlerimden ayak uçlarıma. Başımı döndüren yüreğini yüreğime niyet tutarken göz yaşlarımı ardından kaybettim. Hükümsüzdür sadece yüreğine..Kırık bir veda.. Belki dostane belki de ölümüne sevdalı bir masalın kahramanıyım. Toprağıma kaybettiğim yaşlarımın ömründeyim. Musallamı sorarsalar bilinsin adımı unuttum.. Mazi gözlerimden bulut misali yağarken; sisli bir sabahın ilk mahmurluğuna çalıyor yarınım. Gecenin koynundan düşen bir meçhulüm. Bana bir ad var mı? Alyazmalım, gönülsazım, yanık türküm.. Yüreğime düştüğün o sonbahar ikindisinden beri aklım hep hayalinle ayazlarda. "Üşüyor ellerim "dediğinde yanında yoksam bilki ellerim kayıp ayazlarımda. İlkbahardan kalma en sevdiğin papatyalar var sol yanımda. Sesin hala kulaklarımda; "Gelecek baharda sözüm olsun sana papatyalardan taç yapacağım".. Alyazmalım, gönülsazım, yanık türküm..Gelmiyor bahar..Baharlar uzak.. Baharımsın ama yoksun..Papatyalarım soluk.. Biliyor musun sana susmalarımın adını koyamadım. Yüreğime damlayan sızıyı duydum ama adını koyamadım. Bana bir ad var mı? Ne çok birikmişim var gizimde. Sarhoş ellerimi daldırdığım umutlarımı tek tek kaldırıyorum ömür defterimden. Kırık bir vedanın ardı sıra yanık bir türkü tutturmuşum, sol yanımdan sızlayan bir yaranın izine.. Yazan ben söyleyen yine ben.Duymazsın ki bilesin.. Bir garip aşık dediler yüreğimin kör kuyularına En kuytularda saklım adını görmediler sevdama Mehtaplı gecenin en koyu aydınlığı dediler Çöllerde bulunan serabın kum taneleri dediler Kaybolan yıldızın çobanı dediler Bilmediler yüreğine yüreğimi Ömrüne ömrümü bildiğimi.. Seni gördüya gözlerim, ah gözlerin ah, benim çeyizim..Gözlerin derdimin merhemi yüreğimin sihirli sözü ela gözlerin.. Gönülzenginim, ömür nazarım, sevdam.. Yağmur yağıyor zamanın ipine astığım sabahlarımı gecelere sallıyorum. Sen yine yoksun ve ben senin yoksulunum. Her güne bildiğim nefesimi ömrüne vermekteyim.. Ömrüme biçilen yazıma razıyım..Gel desem biliyorum ama dilime vurulan kilidin ucu kırık, kelimelerim ömür boyu muhabbet. Gardiyanımın gözleri kör.. Bir çiçek olsam hep yanında kalsam. Beklediğin çiçeğin.. Hani her daim söylediğin; "Ben ömrümde hiç çiçek almadım" dediğin, işte o çiçek olsam. Bir gül, bir karanfil, bir menekşe.. Yüreğime düşen çocuksun, içimde kıpır kıpır büyüyen.. Bugün acaba hangi yaramazlığı anlatacak diye beklediğim içimdeki bensin. Sevdam, aşkıma nefes bildiğim, ömür kuşum.. Ellerime değen yüreğini kıskanırım gözlerinin değdiği nazarlardan. Gamzene vurulduğum tebessümünden gözlerimi, ben seni benden kıskanırım.. Varsın mecnun desinler yüreğimin atışına.Ömrüne yağan yarınıma bugünsüz desinler. Bilmesinler seni benim ellerimde.. Ben seni sensiz yaşıyorum buralarda.. Dostum, ömrüm, karanlık ışığım, canım.. Seni seviyorum ömrüme mühürlüm.. Varsın yanık sevdalara değmesin adımız benim masalım sensin.. Kırık bir veda; masalımın sonu.. Bir yürek naaşı var, adım yok.. ALINTI Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 * * * "her seçim bir kaybedistir" * *Her tercih bir vazgeçistir çünkü... * *Sabah ise gitmekle, yatakta nefis bir miskinlik firsatindan vazgeçmis olursunuz. Kalkar kalkmaz hayat bin bir seçenegi dayar burnunuzun ucuna... 'Ne giysem' telasindan, ögle yemeginde 'Ne alirdiniz?' diye basucunuzda biten garsona, 'hangi kanaldaki filmi izlesem' kararsizligindan 'bize oy verin' diye bagrisan partilere kadar her sey, herkes, her an sizi israrla bir tercihe zorlar. * *Yastiginiza teslim olmussaniz, belki disarida isil isil bir günden vazgeçmis olursunuz. Bahar esintileri tasiyan bir elbise belki o gün yasaminizi isildatabilecekken, agirbasli bir sadelige karar vermekle muhtemel bir tanisikligi tepersiniz. Belki yemediginiz musakka, ismarladiginiz Izmir köfteden daha lezzetlidir. Ya da öbür kanaldaki film, o anki ruh halinize daha uygundur. Ama yasam, vazgeçtiginiz seye iliskin ipucu vermez. Geri dönüp, o günü gökkusagi desenli bir elbiseyle yeniden yasama sansiniz yoktur. * *Bu seçim oyununda vazgeçtiginiz sey, seçtiginizden daha degerliyse pismanlik kaçinilmazdir. Ama neyin degerli oldugunun karari da yine size aittir. Ve vazgeçtiginiz sey bazen bir saray, bazen söhret sahnesinin pariltili neonlari da olsa, çogu zaman gözünüz hiç arkada kalmaz. Çünkü duvarlarina sevdiginizin kokusu sinmis bir ev ya da sevdiginiz kadinla paylasamadiginiz bir saray sizin borsada kolay feda edilebilir degerlerdendir. * *Hayata bir baska gözle bakmayi ögrendiyseniz, bu seçimde kazandiklarini sananlara yalnizca aciyarak gülümsersiniz. Her seyin siradanlastigi bir dünyada bazen kaybetmek en dogru seçimdir. Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçistir.... * *CAN DÜNDAR * Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Düsünce* *Yillar var ben onu hiç unutmadim O beni sorar mi hatirlar mi ki? Büsbütün silinip gitti mi adim? Gönlünün vefasi bu kadar mi ki? Döktügü yaslari unutmus mudur? Kendini aldatip avutmus mudur? Vaadini tutmus mu unutmus mudur? Simdi baskasina meyli var mi ki? Bilsem uzaklarda kimler agliyor Kimlerin kalbini aski dagliyor? Acep kederli mi yas mi bagliyor? Yoksa eskisinden bahtiyar mi ki? * * Orhan Seyfi Orhon * Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Bir yerlerde tıkanıp kaldıysa hayat, soluk almak güçleştiğinde, Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, Dağlara dönmeli yüzünü insan. Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak; Yeni insanlarla 'tanışmalı, yeni keşifler yapacak.... Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği NE varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli! Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını zamanın bir nehir, Kendisinin bir sal olup DA, O dursa DA yolculuğun devam ettiğini anlamalı. Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, Her aksam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip Servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; Gördüğünü hissedebilmeli! Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce, Değerli olabilmeli hayat! İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için! Başkasının yerine koyabilmeli kendini; Ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli! Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli! Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; Sevgisiz, soysuz kalarak! Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, Derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine... Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını... Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda; Öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın! Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli! Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu Olmayı beklememeli! Ama küçük, AMA büyük; her hayal kırıklığı, her acı; Bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı! Çünkü hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç Çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan, Neşesizdir kahkahaların; Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların... Ne, herkesi düşünmekten kendini, NE; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı! Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya DA hep almak için... Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil, Söyleyecek bir şey bulamadığında DA dinleyebilmeli! Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere... Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için! Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak! Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; Ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin Sevdiklerinin; Zaman bulabilsin; Bir teşekkür, bir elveda için... Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; Asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; Ama herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark Edebilmeli insan! Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi... Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı...! Can Dündar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 HANİ, ÖLÜMDÜ BİR BAŞINA YAŞANAN, AŞK İKİ KİŞİLİKTİ...? Yoktun Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi vardı avuçlarımda o gece... Hayallerim gözümün önünde dans etti... Düşlerimdi gökyüzünden bana göz kırpan, yıldızlar değil; yalnızlığımda... Oysa aşk iki kişilikti... Çayım vardı; bir kupa elimde, diğer elimde ise o gece yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi... Çiseleyen yağmur bile ürpertemedi bedenimi; hayalin gibi... Bense yalnızdım; yokluğunda... Sadece yalnızdım işte bu aşkta, oysa aşk iki kişilikti... Denizin dalgalarımıydı azan; içimde ki volkanlar misali... Oysa içim azdıkca, sustu dudaklarım... Ben sustum, bulutlar haykırdı isyanımı... Şimşekler vardı yüreğimde ürkütücü!.. Korkutan... Sadece ben duydum, ben hissetim içimdeki yalnızlığın sesini... Dudaklarım suskun, gözlerimde yaş... Sen ise sadece yoktun!.. Sadece yok!!! Oysa ölümdü tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti... Gökyüzü bir kızardı, bir kapkara oldu saçların gibi... Bak, o bile seni hatırlattı bana, gözlerinin karası gibi... Gözlerin gibi öfkeliydi yıldırımlar o gece... Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesiydi elimdeki, elimde hayallerim bile yitmişti... Umutlarımdı yanımda olan nicedir, hayallerim ve düşlerim... Ne zaman terk ettiler beni, hiç bilemedim... Sense sadece yoktun, SADECE YOK!!!... Oysa, yalnızlıktı tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti... Ellerimdeki yağmur tanesini bıraktım denize, özgürlüğüne kavuşsun diye... Büyüdü, büyüdü deniz oldu... Sonra deniz büyüdü büyüdü okyanus oldu... Okyanuslar geçilmez, dağları aşılmazdı ve kırılmış kalbim bir düşman gibi seni andı... Sense sadece yoktun... Sadece yok!!! Bıraktım kalan son hayallerimi de özgürce gökyüzüne... Özgürce döndüler önce başımın üstünde sonra uçtular semaya... Bir öpücük kondurdum her birine, kokumu sana taşısınlar diye... Duydun mu? Sen ise sadece yoktun bu aşkta, sadece yok... Bense, iki kişilik yaşadım bu aşkı, yorgun bir kambur gibi üzerimde, BİR BASIMA KATRAN GECELERDE!.. Senden kalan son hatıraydı, yüreğimdeki AŞKIM; onu da semaya bıraktım... ÖZGÜRCE! Geriye kalan sadece CAN kırıkları!.. HANİ, ÖLÜMDÜ BİR BAŞINA YAŞANAN, AŞK İKİ KİŞİLİKTİ... ALINTI Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Saklımdasın-----Erdal Güney saklımdasın ey yar yürüyorum ey yar insanların arasında kimi yorgun kimi dökük kanar sabır yarasında özlüyorum seni zamanla barışamadım geçip gidiyor ömür günlere doyamadım ucum yok bucağım yok saklımdasın ey yar haberin yok yıllar geçti sönmedi ateş yanıyorum ey yar haberin yok üşüyorum ey yar yangınların ortasında yürek kırgın yürek talan kanar sevda yarasında kahırlı yılları çizdin alnıma dost eyledin beni göçüp giden kuşlara Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ frozen Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 nenem bidenem kendin gibi güzel bir şiir..teşekkürler.. sevgili zates hoşgeldin... şiirlerle süslemişsin yine..hepside çok güzel... Bir düşündük bin ah işittik hergeçen gün incitildik Tütsü yaktık temizlendik Dumanından zehirlendik Yalanlarla avutulduk Zor yollarla durdurulduk Bir kadeh içtik keyiflendik İlaçlarıyla uyutulduk Yalnız kaldım bu şehirde Bana sorsan döndük dehlizlere Tutsak kaldık içimizde O yatakta yokuz yerimizde Ucurumun kenarında Bizi iten rüzgarında Cok güvenli değil ama Düşmememek için tutun bana Yalnız kaldım bu şehirde Bana sorsan döndük dehlizlere Tutsak kaldık içimizde O yatakta yokuz yerimizde Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ frozen Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 ağır ağır ölür beden arama yoktur neden bulursun kendiliğinden bir yol keşke dinlesen beni kimler üzdüyse seni unut geçmişi geriyi sen ol çok zaman geçti üstünden Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Beni Anlamayışına Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı akar Her vadi bir yanıyla senin yüzüne bakar Bir yanında münzevi hıçkıran Leyla kuşu Sen henüz tanımadın sevda denen yokuşu Sen henüz yorulmadın yokuşta devler gibi Yıkılmak üzre olan çaresiz evler gibi Sen henüz vurulmadın uçarken göklerinde Sen henüz bir oltaya takılmadan derinde Karalar bağlamadın; beni anlayamazsın O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın Seni bir yıldız gibi koyacağım göklere Her gece ışığını ruhumdan alacaksın Aldanma gururunu okşayan çiçeklere En güzel güllerini ruhumla alacaksın Kopacak sanıyorsun bu ip ince yerinden Bu ipin her çizgisi yaralı bir dev gibi İnecek sanıyorsun bu bayrak gönderinden Bu sevda tükenecek sönen bir alev gibi Sen hala anlamadın sevginin en hasını Sen hala çözemedin ırmağın dünyasını O, coşkun bir denizin sularına yürürken Sen hasta bir çeşmeden doldurmuşsun tasını Gittiği her iklime sevdanı götürürken Gözyaşı çukuruna gömmüşsün deltasını Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık Görmedin bir arslanın can çekişen resmini Yalnızlık kitabında okumadın ismini Bir takvim yaprağında yanmadı bakışların Dökülen tüylerine tutunmadın kuşların Karanlık köşelerde acı acı gülmedin Sen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin O Celali uykudan uyanmadın, uyanma Düşlerimin rengine boyanmadın, boyanma Bir kuş gibi çırpınan kalbimin kafesine Bir avuç yem bıraksan ölür müsün, a gülüm Feryadı kayaları parçalayan sesine Ömür boyu yabancı kalır mısın, a gülüm Sen henüz bir zindanın küflü duvarlarına Çarpmadın gözyaşıyla boğulan gözlerini Sen henüz diken diken saplamadın göğsüne Dudağında kuruyup dağılan sözlerini Sen henüz dokunmadın yalnızlığa kan gibi Acıyı kaynatmadın içinde volkan gibi Karalar bağlamadın beni anlayamazsın O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın Nurullah Genç beğendiğine sevindim frozen abla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ frozen Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 bak şu sözüde beğendim küçük erbay ''Her vadi bir yanıyla senin yüzüne bakar'' öyle yıkma kendini öyle mahsun, öyle garip... nerede olursan ol içerde, dışarda, derste, sırada, yürü üstüne üstüne tükür yüzüne celladın fırsatçının, fesatçının, hayının... dayan kitap ile dayan iş ile tırnak ile, diş ile umut ile, sevda ile, düş ile dayan rüsva etme beni! ahmed arif.. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERBAY Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Binmediğim hiç bir otobüs Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde Gittikçe azalıyor hayat Neyi erken yaşadıysam Hep ona geç kalıyorum Sana göçüyorum her sonbahar Yolların çıkmıyor aşkıma Unuttuğun yağmurların adı saklımda Seni içimden terk ediyorum Susmaktan yoruldum Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri Efkar demliyorum gözlerimde yaşlarımı, yanağıma varmadan öldürüyorum Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp Seni içimden terkediyorum Ne unutacak kadar nefret ettin Ne hatırlayacak kadar sevdin Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum Beni hep bulmamak için aradın Yanılgımdın Yandığımdın Yangındın Sensizliğe yenilmek Sana yenilmekten zor olsada Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak Seni içimden terk ediyorum Şimdi İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan İki yarım kaldık Tamamlayamadık bizi Elinden tutamadık yanlızlığımın Saçlarımıda uzaklarına gömdün İçimin mavisi senin okyanusundandı Al! geri veriyorum. Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim Sana bensizliği terkediyorum "Yârime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi? Ne tuaf değil mi? İçimi acıtanda sendin Acımı dindirecek olanda "Ya öldür beni"dedim Ya da git benden İçi bulanık bir sevdanın ucunda Seni kaybettim Aldırmadın aldırmalarıma Bir gecede yakıp yârini Şafaklara sattın ihanetini Küllerime basanlar bile utandı yaptığından İşte soluk bir ömrün son nefesi Benden İçimden Terkediyorum KAHRAMAN TAZEOĞLU sen yeterki şiir iste abla... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Vakitsiz Ayrılık Ve bitti sonunda... İmkansızlık örtüsünü yırtıp söz verdiğimiz geceden seksen beş gün sonra söylenecek söz değil şiir bile yok bir veda,bir sebep...nasıl ayrılık bu! Vakitsiz ayrılık desem... Hangi ayrılık vakitlidir ki zaten. Ütüsüz gömlek gibi huzursuzum, yetim ifadesi duruyor ellerimde en sevdiğim Çamlıca bile şarkılar söylemiyor ela gözlerime Kolay olanı seçtin düşmüş kozalaklar gibi Rüzgara,yağmura direnebilmektir yiğitlik Oysa sen güneş açtı diye özeniverdin Bahar sevdalısı muhacir kuş leyleğe Ne yapayım şimdi; çamaşır,bulaşık Ütü,yemek,biçki-dikiş ve nakış Unutturur mu dersin saatler,günler Hatta yaşanacak hicran dolu seneler İlk göz ağrımı seni bana? Unutsaydı Cahit Sıtkı unuturdu ölmeden Söyletme beni,unutsaydı İlk göz ağrım unuturdu ilk göz ağrısını! Her şey seni hatırlatıyor Ruhsuz fincanlarda kahve kokusu Çaydanlığın dibindeki kireç tortusu Mehtaplı gecedeki yalnızlık duygusu Kırmızı Zambak ve daha neler... Hepsi alışmış sana bana sevdamıza Nasıl karışsınlar ki yalnızlığa! Seni unutmak için ilkin Telefonumu sattım yok pahasına ...pişman olup geri döndüm dükkana Zalım! Satıvermiş hatıralarımı Duygusuz belki taş yürekli bir adama Sonra terk ettim bu şehri ve seni Kilometrelerce uzağa Bitlis’e gittim Tövbeler ettim sevgiye-sevgiliye Dinlemedim yüreğimi,söz vermiştim zihnime Kurtulmuştum güya ıstıraplarımdan... Gürün’de görünce yıldızları,hilali Sere serpe uzanırken dağların kucağında Gözlerin,ille de gözlerin geldi aklıma Olmamıştı,göle çaldığım maya ihanet ermemişti Nasreddin Hoca’ya Çalkalanmış gazoz şişesi misali Dönüverdim sensizliğime,İstanbul’a. Kıvranırken içimde hicran yaraları Çocukluğumun geçtiği sokaklara Gazi Çınarcık’a gittim. Güneş tarifsiz doğup dağların ardında Şaire gün doğururcasına batıyordu Sığmıyordum dünyaya ve kızıyordum Madam Bovary’nin yaptıklarına. Bu kez içimde depremler oluyordu Ruhsuzca veda ediyordum Çınarcık’a. Ve denizin ortasında anlamıştım Geri dönüyordu acılarım İstanbul’a. Tam beş ay oldu sen gideli Sen gideli gözüme uyku girmedi Yüzüm bir lahza gülmedi İçimde kopan fırtına bir anlık dinmedi Radyoda benim için bestelenmiş gibi Hasret,hicran şarkıları bitmedi Devlet ekonomisi düzelmedi Amerika’da ikiz kuleler çöktü Türkiye Afganistan’a asker gönderdi Ben yine çok şey öğrendim haayttan Mesela Rumi aylardan Teşrin-i Sani... Seni unutmak için Spilbergh gibi Hayal gücümü çalıştırdım fayda etmedi Dualar ettim gündüz ve geceleri İş aradım durdum mesaili Nefret etmeyi denedim olmadı Bir top kumaşı diktim olmadı Doluya koydum almadı Boşa koydum dolmadı Seni unutmak için Ne yaptım ne ettimse olmadı Olmadı unutamadım seni! Dedim ya; Bu ayrılık çok vakitsizdi. Esra Aksu Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 hoş bulduk sevgili frozen zaten bezeli olan bir sayfaya katkım olsun istedim sonsuz teşekkürler Diyorsun ki; İçimde sana dair henüz oluşmaya başlayan bir kıpırtı var. Diyorsun ki; Seni hayatıma katmak istiyorum. Diyorsun ki; Mutluluk varılacak yer değil yürünen yolsa gel beraber yürüyelim. Kulağa çok hoş geliyor söylediklerin biliyor musun? Bilinmeze açılan yolun karşı konulmaz çekiciliği, sınırsızca paylaşabilmek, bu yolculuğun daha bir çok yolculuğu beraberinde vaat ettiği masmavi bir ufuk düşlemek. En çok da özlemlerimin ve tüm yaşamak istediklerimin gerçekleşme olasılığı sımsıcak bir düş gibi tepemde dolanıyor. Boğazda bir vapur düşlüyorum sonra. Vapurda omzumun yanıbaşında başka bir omuz. Yanımda durmasından sevinç duyduğum. Yüzümü okşayan rüzgar. Sevebileceğim başka bir yüzle paylaşmaktan gocunmadığım. Bedenimde dolanıp dizlerimin bağını çözdüren tatlı bir telaş düşlüyorum. Güzellikler kuşanıyorum sözcüklerinden. Dünyayı kurtaracak güzellikler hem de. Diyorum ki; Yalnızlığımdan hoşnutum ben. Diyorum ki; Kendini ve o kıpırtını alıp gidebildiğince uzağa git benden. Yalnızlığıma ilişme... Alıntı .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir zates2003 Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Temmuz , 2007 Terk edilen benim sen neden ağlıyorsun ki? Sevda yangınlarında küle dönen benim, Sen neden savruluyorsun ki? Hasret dalgaları yüreğime çarpmakta iken, Sen neden kahırlanıyorsun ki? 'Ben gidiyorum'dediğin günü hatırlıyormusun? Sana 'gitme' dediğimde masum tavrını takınıp ardını dönüp gidişini, Bir canı, Bir ömrü, Bir sevdalı yüreği katledişini? Şimdi ağlama.. İnanmıyorum ki.. Yanan ben,küllenen,savrulan ben iken, Sen neden acıyorsun ki? Bilemezsin bırakılıp gidilmeleri, Sen giden oldun.. Bilemezsin yanmaları yıllar boyu yüreğinle, Ben yanan oldum.. Terk edilen benim sen neden ağlıyorsun ki? Ve ölen, Ve biten, Ben oldum sen daha ne biliyorsun ki? Belki bir şehrin bir yerlerinde oturmuş üzülüyorsundur sende.. Belki yüreğin kanıyordur benim gibi.. Bilirim duygusalsındır, Bilirim hassassındır.. Belki karanlık bir köşede sende üzülüyorsundur.. Kimbilir belki de.. Belki de bir kibrit çöpü yanışı kadar arada düşünüyorsundur beni.. Belkide bir hazan mevsiminin uzun soluklu bitişi arasında... Gelmek istiyorsundur geri dönmek, Belkide eski günlerde ki gibi, Kollarımda ölmek... Ah be sevdam ah! Ölmek..ölmek.. Belki de bir şehrin bir yerlerinde küçük ölümler yaşıyorsundur.. Belki yüreğin kanıyordur benim gibi... Ben mi? Kim bilir belki de bende bir şehrin sokaklarında seni soluyorumdur.. Belki de her önüme gelen sahipsiz gölgelere seni soruyorumdur? Sen Ne Biliyorsun Ki..... Alıntı .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.