Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİNİ İNANCI OLANLAR-OLMAYANLAR... (Kemalistlerin, dindar kişinin cumhurbaşkanı olmasını istemediklerini ima ediyorlar. Kemalistlere dinsiz gözüyle ba)


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Din İnancı Olanlar-Olmayanlar...

 

Yeni cumhurbaşkanı kim olacak tartışması, ülkemiz gündemini bir süre işgal etti. Cumhurbaşkanı, bugünkü Millet Meclisi'nin mi, yeni seçilecek Millet Meclisi'nin mi seçmesi gerektiği konusu iki taraflı gerekçelerle tartışıldı. Sayın Başbakan'ın konu üzerindeki görüşleri ise birdenbire din konusuna yöneldi. Yakınma dolu bir ses tonuyla, ''Din inancı güçlü kimselerin siyaset yapması istenmiyor mu?'' dedi. Bu yöntemi her fırsatta yineleyen iktidar partisine muhalefetten bir yanıt gelmemesi dikkat çekici idi.

 

İnancın güçlüsü veya güçsüzü olmaz. İnanç ya vardır ya da yoktur. Aslında ülkeyi inançlılar veya inançsızlar şeklinde ikiye ayırma çabası içinde oldukları açıkça belli oluyor. Kemalistlerin, dindar kişinin cumhurbaşkanı olmasını istemediklerini ima ediyorlar. Kemalistlere dinsiz gözüyle bakarken, Kemalistlerin kendilerine ne gözü ile baktıklarını hiç düşünmedikleri anlaşılıyor.

Kemalistler yalnız Türkiyede yaşamıyorlar. Dünyanın her köşesinde Kemalist var. Çünkü Kemalizm, bir ülkeye özgü bir yönetim anlayışı değil. Özellikle sömürgeciliğin ne olduğunu bilen tüm dünya insanları, Kemalizmi tanımak ve saygı duymaktadırlar. Ülkemizin Kemalistlerine gelelim.

 

Ülkemizin Kemalistleri dinsiz değildir. Büyük çoğunluğu Müslümandır. Dinleri kendilerine aileden yansımıştır. Kemalist, yaşam çizgisini düşlere göre değil, gerçeklere göre düzenlemek ister. Bu nedenle dininin kendisinden ne beklediğini öğrenmek için, Müslümanlığın tek kitabı olan Kuran'ı okur. Anlamını bilmediği Arapça ile değil, kendi dilinde yazılmış olanı ile. Bu kitabı anlamadan okuyan kişinin ibadet etmiş sayılamayacağı, kitabın içinde de yazılıdır. Okuduğu zaman Müslüman kişiden beklentinin özetle, Allah'a inanmak, Allah'ın bir insan olmadığını, dünyanın her köşesinde aynı anda hazır ve gözleyici bir güç olduğunu bilmek, aynı anda her kişinin kafasından geçenleri de bildiğini unutmamak, güçsüzlere ve yoksullara yardım etmek, açlığın ve yoksulluğun ne olduğunu kendi bedeninde deneyim yaparak algılayabilmek, çalışkan olmak, beden ve ortam temizliğine özen göstermek, zekât adı altında topluma katkı olarak vergi vermek, gerektiğinde inancını ve vatanını savunmaya hazır olmak, içinde bulunduğu toplumun bireyleri ile iyi ilişkiler kurmak, olduğunu fark eder.

Müslümanlıkta Allah'la kişi arasında bir aracı yoktur. Kişi doğrudan Allah'a karşı sorumludur ve eyleminin hesabını doğrudan Allah'a verir. İbadetini de düşünerek yapar. İbadeti gösteri haline getirmez. İbadet gün içinde sürekli olduğuna göre, bir ibadethaneye de gereksinimi yoktur. Hıristiyanların kilise isimli ibadethaneleri, ibadetin haftanın yalnız bir gününde ve topluca yapılması nedenine bağlıdır. Törene benzeyen bu toplu ibadette öğüt veren din görevlileri de bulunur. Hıristiyanlıkta bu nedenle din görevlileri vardır. Müslümanlıkta din adamı yoktur. Doğrudan Allah'a hesap veren kişinin ibadetini topluma göstermeye çalışması, sadece gösteri amacına dayalıdır. İbadetini gösteriye dönüştüren kişinin bir çıkar gözettiği açıktır. Gösterisini daha etkili kılmak için, Müslümanın halkevleri demek olan camileri de ibadethane olarak gösterir. Din adamı gösterisi içinde fal bakanlar, muska yazanlar, sözde hasta tedavi edenler, bunu çıkarları için yapanlardır. Bunların en tehlikeli olanları da, din adamı görüntüsü içinde siyaset yapanlardır. Kemalistler bunlara ''din satıcıları'' derler. Din satıcısı, Kuran'da ne yazıldığını toplumun bilmesini istemez. Bu nedenle ibadetin Arapça olmasında ısrar eder. Kitapta ne yazıldığını toplum bilirse, kendisi birtakım uydurmaları din kuralı olarak ortaya atıp bundan çıkar sağlayamaz.

 

Din satıcısı, çıkarı için Allah satan insandır. İnançlı kişi, Allah'a saygısı en azından korkusu nedeniyle Allah satışını aklına bile getirmez. Allah satan kişinin Allah inancı olamayacağı gibi, Allah korkusu da yoktur. Çünkü din satarak çıkar elde etme gibi bir günahın hesabını vereceği ikinci yaşama inanmaz. İbadet gösterisi için ibadethaneye gerek duyar. Caminin olmadığı yere mescit açar. Fırsat buldukça binaların dışına, bazen sokaklara taşan namaz gösterileri düzenler. Kısacası, din satıcısı dinsizdir.

Kemalistler her türlü inanca saygı duyarlar. İnancına saygı duydukları kişinin din inancına katılmayabilirler ama.. onun inanç özgürlüğüne saygı duyarlar. Kendi inançlarını başkalarına dayatmak isteyenlere karşı çıkarlar. Kemalistler, din inancı olmayan kimseye de, onların kendi inancına saygı duymaları koşulu ile saygı duyarlar. Laikliğin inançlara saygılı olma kuralının anlamı budur. İnanç özgürlüğü de budur. Kendi inancını başkalarına zorla kabul ettirme çabası inanç özgürlüğü değil, din satıcısının zorbalığıdır.

Müslümanın sarık gibi, cübbe gibi, sıkma baş gibi, takke gibi, tespih gibi, çember sakal gibi, tek örnek giysi kullanma veya sima yaratma gibi zorunlulukları yoktur. Din adamı bulunmadığına göre imam gibi, şeyh gibi, mehdi gibi, seyit gibi, hiçbir dayanağı bulunmayan unvanların da, Kemalist Müslüman için anlamı bulunmamaktadır. Bunlar, ülke dışından desteklerle ülke siyasetinde etkili olmayı başarmış din satıcılarının, pazarlamada kullandıkları araçlardır. Sonuç olarak Kemalist Müslümanların, ülkemizin tüm gerçek Müslümanlarına saygıları devam etmektedir. Siyasete bulaşmasını istemedikleri kişiler, din satıcısı dinsizlerdir.

 

 

_________________________________________________

Doç. Dr. Tonguç GÖRKER

Gönderi tarihi:

Din İnancı Olanlar-Olmayanlar...

 

.

.

.

Müslümanın sarık gibi, cübbe gibi, sıkma baş gibi, takke gibi, tespih gibi, çember sakal gibi, tek örnek giysi kullanma veya sima yaratma gibi zorunlulukları yoktur.[/color] Din adamı bulunmadığına göre imam gibi, şeyh gibi, mehdi gibi, seyit gibi, hiçbir dayanağı bulunmayan unvanların da, Kemalist Müslüman için anlamı bulunmamaktadır. Bunlar, ülke dışından desteklerle ülke siyasetinde etkili olmayı başarmış din satıcılarının, pazarlamada kullandıkları araçlardır. Sonuç olarak Kemalist Müslümanların, ülkemizin tüm gerçek Müslümanlarına saygıları devam etmektedir. Siyasete bulaşmasını istemedikleri kişiler, din satıcısı dinsizlerdir.[/color] [/size]

_________________________________________________

Doç. Dr. Tonguç GÖRKER

 

 

Sevgili dipnot,

Yazın gerçekten çok nefis. Başlı başına bir siyaset içeriyor. Ezberleyip heryerde bilgi için kullanılabilelecek bir yazı. Ayrıca tüm gerçek müslümanların ibretle okuması gereken bir yazı.

Çok teşekkürler, sevgilerimle. :clover:

Gönderi tarihi:

Din İnancı Olanlar-Olmayanlar...

 

 

Ülkemizin Kemalistleri dinsiz değildir. Büyük çoğunluğu Müslümandır. ibadet etmiş .Okuduğu zaman Müslüman kişiden beklentinin özetle, Allah'a inanmak, Allah'ın bir insan olmadığını, dünyanın her köşesinde aynı anda hazır ve gözleyici bir güç olduğunu bilmek, aynı anda her kişinin kafasından geçenleri de bildiğini unutmamak, güçsüzlere ve yoksullara yardım etmek, açlığın ve yoksulluğun ne olduğunu kendi bedeninde deneyim yaparak algılayabilmek, çalışkan olmak, beden ve ortam temizliğine özen göstermek, zekât adı altında topluma katkı olarak vergi vermek, gerektiğinde inancını ve vatanını savunmaya hazır olmak, içinde bulunduğu toplumun bireyleri ile iyi ilişkiler kurmak, olduğunu fark eder.

 

_________________________________________________

Doç. Dr. Tonguç GÖRKER

 

Yazıda tek beğendiğim kısım gerisi hava yalnız birşeyi merak ettim yazının bu kısmına sizde imzanızı atarmısınız?

Gönderi tarihi:

Yazıda tek beğendiğim kısım gerisi hava .....

 

Evet hava... Hem de "ülke gerçekleri" adlı balonun içindeki hava... Ama siz, önünüzdeki "tavşan"ın peşinde koşmaktan ayak bileğinize bağlı olan ve nereye giderseniz gidin arkanızdan gelen balonu farketmiyorsunuz. Ne zaman ki o balon patlayacak, işte o zaman içindeki havayı teneffüs edeceksiniz. Biz önümüzdeki tavşanı bırakıp balonu patlatalı ve içindekileri özümseyeli çok oldu da, belki diğerleri de ayak bileğine bağlı balonun farkına varır ve balonun içindekileri özümser diye bekliyoruz... En azından toplumu bir yerlere sürüklemek için kullanılan "tavşan"ın hükmü kalmaz...

Gönderi tarihi:

Kemalistlere dini inanclari yok diyenlerin inanclarindan kusku duymak gerekir,Imanin ve paranin kimleerde oldugunu kimse bilemez.Bunu bilmek birtek Allaha mahsustur.Sarikla salvarla sakal ve biyikla türbanla müslümanlik gösterisinde bulunanlarin nekadar müslüman olduklari ortada iken Kemalistleri dinsiz olarak görmek bence kendilerinde mevcut olmayan sadece yüzeysel olan dindarligin bir eseridir,zira gercek mü'min bir baskasi hakkinda inancli veya inancsiz yorumunu yapamaz ve yapmaz.Kur'anin hicbir ayetinde müslümanlara sakal biyik birakin,salvar ve sarik giyin Türban veya carsaf giyin diye bir emir verilmemistir.örtünme olayi bile muglak olan kavramlardir.bunlar yorumlara aciktir.ne örtünen katiksiz müslümandir nede örtünmeyen kafirdir.önemli olan orta yolun bulunmasi kapanmanin ve acilmanin itici olmamasidir.Itici derken bunu kimler icin söylemis olabilecegimi sanirim bircok arkadas anlayacaktir.

saygilarla

Gönderi tarihi:

Hiç bir zaman Kemalistlere inaçsızdır demedim her zaman söylediğim tek şey var ve hep arkasında olduğum sözüm Ateistlerin bazıları dini karalamak için Kemalizmi yani Atatürk'çülüğü kullanıyor,bunun dışında kimsenin inancını sorgulamak benim haddime düşmez çünkü herşeyin doğrusunu Allah'ın bildiğine inanıyorum dindar olupta komünizmi savunan nice insanlar tanıyorum ve yargılamıyorum.

Gönderi tarihi:

Yazıda tek beğendiğim kısım gerisi hava yalnız birşeyi merak ettim yazının bu kısmına sizde imzanızı atarmısınız?

 

Yazının tümüne imzamı atıyorum sevgil suheda...

Hepimiz birer Mustafa Kemaller olarak tum bu yazılanlar kelimesi kelimesine bizim yaşam biçimimiz, insan olarak özümüz, yürek olarak onurumuz, yaşam biçimi olarak kavgamızdır...

Ve en önemlisi bizi biz yapan namus borcumuzdur...

Ömrümüz el verdiğincede buna inanan dostlar, halkımız, gençlerimiz ve bilinçili aydınlarımızla birlikte.

Bu düşünce uğruna herşeyi, her türlü koşulu ve her zorluğu aşmaya yılmadan ve bıkmadan bu yolda yürümeye ne pahasına olura olsun sonuna kadar yürümeye kararlıyız..

Lütfen bu böyle bilinsin...

Dost sevgilerimle...

Gönderi tarihi:

Burada hiç kimse karaçarşaf ve sarık derdinde değil arkadaşım..

Tonguç GÖRKER den alıntı yaptığın bu yazıya imzanı aynen attın...

Şimdi bu yazıyı alıntı yapmış biri olarak ve haliyle yazarın yada yazının vekili olarak sana soruyorum çünkü Tonguç bey'e ulaşamayız..

İktidar'ın aslında ülkeyi inançlılar veya inançsızlar şeklinde ikiye ayırma çabası içinde olduklarını yazıyor.. Peki hemen ardından gelen yorumlar asıl sizin ayrım içinde olduğunu göstermiyormu..

Çünkü imamı, müezzini cemaati camiyi ayırıverdiniz..

Gerçek müslüman şu şu dediniz..

Bunu derken haliyle diğerlerini ayırdınız..

Camiyi, cemaati, örtünmeyi ve müslümanlığın ferdi değil, aksine her müslümanın diğer müslümandan mes'ul olduğunu hiçe saydınız..

Bütün bunlara islam dininin yada Kur'an-ı Kerim'in destekleyici delilleri nelerdir..????

Yaşam özgürlüğü ifade özgürlüğü ve giyim kuşam özgürlüğü naraları atıpta, yüzlerce kızımızı üniversite kapılarında bekletmek nedir..?

Sakın bizleri kemalist dinci diye ayırmaya kalkmayın..

Emin olunki Atatürk'ü sizden iyi tanıyoruz ve sizn bilmediğiniz yönlerinide biliyoruz ve Atatürk'ü seviyoruz..

Atatürk, gericilik olarak tanımlanan tehlikenin dinin kendisinden değil, dine sokulan hurafelerden, batıl inanışlardan ve çarpık yorumlardan kaynaklandığını görmüş ve bunları dinden temizlemek için çaba göstermiştir...

Bu tip inançlara bizde karşıyız ve bizlerde hurafelerle batıl inançlarla çarpık yorumlarla mücadele ediyorz..

 

"Ey millet, Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, cilt 2, S.93)

 

"Bütün dünyanın müslümanları Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm müslümanlar Muhammed'i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler. "(Nedim Senbai, Atatürk, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay., sf. 102, 1979)

 

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Ülkemizin Kemalistleri dinsiz değildir. Büyük çoğunluğu Müslümandır. Dinleri kendilerine aileden yansımıştır. Kemalist, yaşam çizgisini düşlere göre değil, gerçeklere göre düzenlemek ister. Bu nedenle dininin kendisinden ne beklediğini öğrenmek için, Müslümanlığın tek kitabı olan Kuran'ı okur. Anlamını bilmediği Arapça ile değil, kendi dilinde yazılmış olanı ile. Bu kitabı anlamadan okuyan kişinin ibadet etmiş sayılamayacağı, kitabın içinde de yazılıdır. Okuduğu zaman Müslüman kişiden beklentinin özetle, Allah'a inanmak, Allah'ın bir insan olmadığını, dünyanın her köşesinde aynı anda hazır ve gözleyici bir güç olduğunu bilmek, aynı anda her kişinin kafasından geçenleri de bildiğini unutmamak, güçsüzlere ve yoksullara yardım etmek, açlığın ve yoksulluğun ne olduğunu kendi bedeninde deneyim yaparak algılayabilmek, çalışkan olmak, beden ve ortam temizliğine özen göstermek, zekât adı altında topluma katkı olarak vergi vermek, gerektiğinde inancını ve vatanını savunmaya hazır olmak, içinde bulunduğu toplumun bireyleri ile iyi ilişkiler kurmak, olduğunu fark eder.

 

Yukarıda anlatılan konuda ifade edilenlerin gayet açık ve net olduğunu düşünüyorum..

Ve hayrıca hazır yeri gelmişken burada birşeyi ifade etmek istiyorum yıllar önce Cemal Reşit Rey Salonları'nda yapılan bir panelde Yaşar Nuri Öztürk, ''peygamber efendimizin ölümünden iki saat sonra İslam dininde tahrifat başlamış ve devam etmiştir, bugün Arap ülkelerindeki İslam uygulamalarının yüzde 100'ü bizdekilerin yüzde 95'i Tanrı buyruklarına uygun değil, yalan yanlış şeylerdir'' demişti.

 

Ne yazıkki bugün büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü yanlış algıladıkları, yanlış yorumladıkları gibi maalesef aydınlanmanın yarıda bırakıldığı bu ülkede, yıllardır cehaletten hem de koyu bir cehaletten, eğitimsizlikten ve bundan insafsızca yararlanan politikacı ihanetinden ileri gelen yalan yanlış din yorumlarına tanık olmaktayız. Ve bunun bugün halkımıza verdiği zarar ölçülür gibi değildir.

 

Düşünün birkere dostlar bir memleketin istiklalini, onurunu, bayrağını, ezanını kurtaran bir büyük kahramanı karalamak İslam dininin gereği olabilir mi? Mustafa Kemal bu ülke ve tüm insanlık için yaptıkları ile gerçek Müslümanların gözünde Allah'ın bir sevgili kulu sayılmak gerekmez mi? -Benim çocukluğumdan beri biz bunu böyle bildik ve onun gösterdiği hedefler ve ilkelere sıkıca bağlı bir ailenin en ufak bireyi olarak bugünlere geldik..

 

Ama ne acıdır ki yıllar sonra tekrar ona en fazla ihtiyaç duyulduğu bir ortamda onun için elimizden gelen her türlü fedakarlığı (maddi, manevi) yapma gibi bir sorumluluğu gönül ve yürek meselesi yaparak tekrar bul ülkenin genci olarak tüm benliğimizle üstlyenmiş bulunmaktayız ..

 

Büyük önder Atatürk'ümüzün miras bıraktığı akıl ve bilimi benimseyen içtihat kapısının kapanmadığı bir toplum olmamız için katkıda bulunmamak Atatürk gençleğinin yaşam biçimimize, onuruna, kişiliğine ters düşmektedir. Ben herşeye rağmen tüm arkadaşlarımızın, bü ülkenin aydınlık gençleri böyle önemli bir mevkide bulunduğunun bilincinde olduklarına / olacaklarına yürekten inanıyorum.

 

Dost sevgilerimle... :)

Gönderi tarihi:

Öncelikle bu yazının bu bölümde yer almaması lazımdı...Artık başlık burada açıldığına göre devam edelim ama bence buradan kesinlikle taşınmalı bunun iki nedeni var ;

 

1. Başlık her ne kadar dinli kelimler içerse de muhteviyat tamamen siyasi, güncel bir yazıdır, forum yöneticilerinin farkına varacağına inanıyorum...

2. Muhteviyatın uygun olmamasından başka, din bölümü gibi ciddi bir yerde komik yazıların bulunmaması gerekmez mi ? Eğlence bölümüne konulsa daha tutarlı olmaz mıydı ?

 

Her neyse biz devam edelim madem ki buradayız...

1. Allah ile kul arasına girilmez değildir aslında cümle!!! çünkü zaten girilemez ve bu yüzden bir kemalcinin, televolecinin ya da kamyoncunun dinli olmadığı söylenemeyeceği gibi dinli olduğu da söylenemez, bu arada kamyoncunun dinli ya da dinsiz olması onu yüceltmez yücelik özgürlüklere saygı duymakla başlar...

2. Ve bir de doğrudur kamyonculuk yurdumuzda olduğu gibi dünyanın her köşesinde yedi iklim ve dört mevsimde mevcuttur..

 

Bitirirken yineliyorum mevzunun dinle ilgisi yoktur en azından siyaset ve eğlenceyle ilgisi daha fazladır mevzu taşınmalıdır...

 

bozan

Gönderi tarihi:
Arap ülkelerindeki İslam uygulamalarının yüzde 100'ü bizdekilerin yüzde 95'i Tanrı buyruklarına uygun değil, yalan yanlış şeylerdir'' demişti

 

Bizdeki bozulmayan, "yüzde beş'i" çok merak ediyorum..

Neymiş..?

Gönderi tarihi:

Yukarıda anlatılan konuda ifade edilenlerin gayet açık ve net olduğunu düşünüyorum..

Ve hayrıca hazır yeri gelmişken burada birşeyi ifade etmek istiyorum yıllar önce Cemal Reşit Rey Salonları'nda yapılan bir panelde Yaşar Nuri Öztürk, ''peygamber efendimizin ölümünden iki saat sonra İslam dininde tahrifat başlamış ve devam etmiştir, bugün Arap ülkelerindeki İslam uygulamalarının yüzde 100'ü bizdekilerin yüzde 95'i Tanrı buyruklarına uygun değil, yalan yanlış şeylerdir'' demişti.

 

Ne yazıkki bugün büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü yanlış algıladıkları, yanlış yorumladıkları gibi maalesef aydınlanmanın yarıda bırakıldığı bu ülkede, yıllardır cehaletten hem de koyu bir cehaletten, eğitimsizlikten ve bundan insafsızca yararlanan politikacı ihanetinden ileri gelen yalan yanlış din yorumlarına tanık olmaktayız. Ve bunun bugün halkımıza verdiği zarar ölçülür gibi değildir.

 

Düşünün birkere dostlar bir memleketin istiklalini, onurunu, bayrağını, ezanını kurtaran bir büyük kahramanı karalamak İslam dininin gereği olabilir mi? Mustafa Kemal bu ülke ve tüm insanlık için yaptıkları ile gerçek Müslümanların gözünde Allah'ın bir sevgili kulu sayılmak gerekmez mi? -Benim çocukluğumdan beri biz bunu böyle bildik ve onun gösterdiği hedefler ve ilkelere sıkıca bağlı bir ailenin en ufak bireyi olarak bugünlere geldik..

 

Ama ne acıdır ki yıllar sonra tekrar ona en fazla ihtiyaç duyulduğu bir ortamda onun için elimizden gelen her türlü fedakarlığı (maddi, manevi) yapma gibi bir sorumluluğu gönül ve yürek meselesi yaparak tekrar bul ülkenin genci olarak tüm benliğimizle üstlyenmiş bulunmaktayız ..

 

Büyük önder Atatürk'ümüzün miras bıraktığı akıl ve bilimi benimseyen içtihat kapısının kapanmadığı bir toplum olmamız için katkıda bulunmamak Atatürk gençleğinin yaşam biçimimize, onuruna, kişiliğine ters düşmektedir. Ben herşeye rağmen tüm arkadaşlarımızın, bü ülkenin aydınlık gençleri böyle önemli bir mevkide bulunduğunun bilincinde olduklarına / olacaklarına yürekten inanıyorum.

 

Dost sevgilerimle... :)

 

Kısa bir ek..

Atatürk'ün yaptığı büyük devrimlerde, kuşkusuz Osmanlı toplumunun son yüzyılındaki gelişmeler etkili oldu, ancak Prof. Steinhaus 'un da belirttiği gibi ''Kemalist hareket, Osmanlı'daki Genç Türk hareketinin çok ilerisindeydi.''

 

(Kurt Seinhaus, Atatürk- Devrim Sosyolojisi; Sander, 1973, s.89)

Gönderi tarihi:

Atatürk'ün Balıkesir Hutbesi

 

 

 

Ey millet Allah birdir.Şanı büyüktür Allah’ın selameti, atifeti ve hayrı üzerimize olsun. Peygamberimiz Efendimiz, Cenab-ı Hak tarafından insanlara hakayık-ı diniyyeyi teblihe memur ve resul olmuştur.Kanunu esasisi, cümlemizce malumdur ki, Kur’an-ı Azimüşşandaki nusustur.İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir.Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa ve hakikate tamamen tevafuk ve tedabuk ediyor.Eğer akla, mantığa ve hakikate tevafuk etmemiş olsaydı, bununla diğer kavanin-i tabiiyye-i ilahiyye beyninde tezat olması icabederdi.Çünkü bilcümle kavanin-i kevniyyeyi yapan Cenab-ı Haktır.

Arkadaşlar; Cenab-ı Peygamber mesaisinde iki dara, iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi, diğeri Allah’ın evi idi.Millet işlerini, Allah’ın evinde yapardı. Hazreti Peygamberin isr-i mübarekelerine iktifaen bu dakikada milletimize; milletimizin hal ve istikbaline ait hususatı görüşmek maksadıyle bu dar-ı kutside Allah’ın huzurunda bulunuyoruz.Beni buna mazhar eden Balıkesir’in dindar ve kahraman insanlarıdır.Bundan dolayı çok memnunum.Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.

 

 

Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır.Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmak lazım geldiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihni başlı başına faaliyette bulunmak elzemdir.

 

 

İşte biz burada din ve dünya için, istikbal ve istiklalimiz için, bilhassa hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum.Hepinizin düşündüklerini anlamak istiyorum.Amel-i milleyye, irade-i milleyye yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bilimum efrad-ı milletin arzularının, emellerinin muhassalasından ibarettir.Binaenaleyh benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.

(7 Şubat 1923)

Paşa camii-BALIKESİR

 

 

NOT: Mustafa Kemal Atatürk camide minberden cuma günü cemaata hutbe okuyan ilk ve tek cumhurbaşkanıdır.

 

biraz önce bir başlık atım, "Atatürk'ü dinleyelim" adlı. bir de orayı okuyup y orum yapalım... onlar da Atatürk'ün sözleri...

Gönderi tarihi:

Bizdeki bozulmayan, "yüzde beş'i" çok merak ediyorum..

Neymiş..?

 

Ben söyleyeyim ;

 

Sahip çıkılan ve bilimden ancak kapabildiği nesnel gerçekler, nesnellikle olan ilişkiler...

Diğerleride zaten her gurup tarafından farklı yorumlanıyor...

Gönderi tarihi:

Teşekkürler kardeş..

Demekki camide olmalı, görevlide olmalı..

Ama tabi görevlilerin iyi eğitilmiş ve her konuda bilgi sahibi olmaları şart..

Ve birde örnek aldığımız insandan alıntılar yapalım..

O prof bu prof değil..

Hani özümüzle sözümüzün çelişmemesi açısından..

Ve bu münasebetle Atatürk'üde daha yakından tanıma fırsatınız olmuş oluyor..

O gerçekten büyük ve çok önemli bir şahsiyetti..

Ama onun büyüklüğünü anlamak için baya bir geniş persvektiften bakmalıyız dimi..???

 

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

Yukarıda anlatılan konuda ifade edilenlerin gayet açık ve net olduğunu düşünüyorum..

Ve hayrıca hazır yeri gelmişken burada birşeyi ifade etmek istiyorum yıllar önce Cemal Reşit Rey Salonları'nda yapılan bir panelde Yaşar Nuri Öztürk, ''peygamber efendimizin ölümünden iki saat sonra İslam dininde tahrifat başlamış ve devam etmiştir, bugün Arap ülkelerindeki İslam uygulamalarının yüzde 100'ü bizdekilerin yüzde 95'i Tanrı buyruklarına uygun değil, yalan yanlış şeylerdir'' demişti.

 

Ne yazıkki bugün büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ü yanlış algıladıkları, yanlış yorumladıkları gibi maalesef aydınlanmanın yarıda bırakıldığı bu ülkede, yıllardır cehaletten hem de koyu bir cehaletten, eğitimsizlikten ve bundan insafsızca yararlanan politikacı ihanetinden ileri gelen yalan yanlış din yorumlarına tanık olmaktayız. Ve bunun bugün halkımıza verdiği zarar ölçülür gibi değildir.

 

Düşünün birkere dostlar bir memleketin istiklalini, onurunu, bayrağını, ezanını kurtaran bir büyük kahramanı karalamak İslam dininin gereği olabilir mi? Mustafa Kemal bu ülke ve tüm insanlık için yaptıkları ile gerçek Müslümanların gözünde Allah'ın bir sevgili kulu sayılmak gerekmez mi? -Benim çocukluğumdan beri biz bunu böyle bildik ve onun gösterdiği hedefler ve ilkelere sıkıca bağlı bir ailenin en ufak bireyi olarak bugünlere geldik..

 

Ama ne acıdır ki yıllar sonra tekrar ona en fazla ihtiyaç duyulduğu bir ortamda onun için elimizden gelen her türlü fedakarlığı (maddi, manevi) yapma gibi bir sorumluluğu gönül ve yürek meselesi yaparak tekrar bul ülkenin genci olarak tüm benliğimizle üstlyenmiş bulunmaktayız ..

 

Büyük önder Atatürk'ümüzün miras bıraktığı akıl ve bilimi benimseyen içtihat kapısının kapanmadığı bir toplum olmamız için katkıda bulunmamak Atatürk gençleğinin yaşam biçimimize, onuruna, kişiliğine ters düşmektedir. Ben herşeye rağmen tüm arkadaşlarımızın, bü ülkenin aydınlık gençleri böyle önemli bir mevkide bulunduğunun bilincinde olduklarına / olacaklarına yürekten inanıyorum.

 

Dost sevgilerimle... :)

Kısa bir ek..

Atatürk'ün yaptığı büyük devrimlerde, kuşkusuz Osmanlı toplumunun son yüzyılındaki gelişmeler etkili oldu, ancak Prof. Steinhaus 'un da belirttiği gibi ''Kemalist hareket, Osmanlı'daki Genç Türk hareketinin çok ilerisindeydi.''

 

(Kurt Seinhaus, Atatürk- Devrim Sosyolojisi; Sander, 1973, s.89)

Toplumsal kurtuluşun ve bu çıkmazdan kurtulmanın tek yolu ''yeniden Kuvayı Milliye'' , ''yeniden Atatürkçülük'' ve ''Yeniden Kemalizm'' dir.

Atatürk'ün eğitim politikasını yeniden uygulama alanına geçirmektir.

Türk toplumu ancak Atatürk devriminin coşkusuna yeniden ulaşabildiği takdirde siyasal bağnazlıktan da, dinsel bağnazlıktan da kurtulabilir.

Türkiye'yi Atatürkiye yapma uğraşı bu coşkunun temelidir.

Biz buna hazırız ve bekliyoruz...

Gönderi tarihi:

Açıklamamıssın sayın bilimselci..

O nesnel gerçekler nelerdir...?

 

Nesnel gerçeklikler denildiğinde anlaşılabileceğini sanmıştım.

Günlük yaşamda nesnelerle ilişkiler;

Haram üzerine, faiz, miras, zenginlik fakirlik, aile düzeni, alkol vs.

Bu saydığım değerler nesnel gerçeklerle olan insan ilişkileri biçimi.

Üretime bağlı medeniyetin gelişimiyle aldığı biçime yorum getirerek inançlar sahip çıkmış.

Geri kalan %95 i de zaten nesellikle bağımlı olmayan inanç hükümleri.

Cin, şeytan, melek, mehdi, cennet, cehennem, sırat köprü, huri kızlar, şarap ırmakları, vs. vs.

Bunlar da guruplarca hep farklı yorumlanıyor. ÖZTÜRK hoca bunu söylemiş olsa gerek.

Gönderi tarihi:

Din zaten nesnel gerçeklik üzerine bina edilmiştir ve temelinde iman vardır..

Dolayısıyla o yüzde doksan beş dediğin şeyler aslında yüzde beştir..

Yani yanlış söylenmiştir..

 

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

Din zaten nesnel gerçeklik üzerine bina edilmiştir ve temelinde iman vardır..

Dolayısıyla o yüzde doksan beş dediğin şeyler aslında yüzde beştir..

Yani yanlış söylenmiştir..

Saygılar..

 

Hayır kral bilmiyorsun,

 

Ya geç saatlerde cevap verdiğin için kafan karıştı.

Ya sürekli bizlerle tartıştığın için görüşlerimiz bilinç altına yerleşti, bizler gibi yorum yapmaya başladın.

Ya da bilmiyorsun. Bilmemek ayıp değil ama öğreneceksin. Daha yaşın genç. Okumayı sevmediğini biliyorum ama duyarak öğrendiklerini de maalesef yanlış yorumluyorsun.

 

Dinlerin nesnellik üzerine oluştuğunu, bilimsel görüşler söylemektedir.

İnsan denilen varlığın kendisinin çözemediği nesnel olayları yorumlamak için, yada kendisini doğa olaylarından koruyacak üstün bir güç aramasından dolayı dinlerin oluştuğunu hep söylemişizdir.

 

Ama teoloji bunun aksini söylemektedir;

Allah ol dedi oldu. Hiç bir sebep yakıştırma. Bir maddi sebep ararsan günaha girersin kral.

İnsanları kontrol edebilmesi için de dinleri (hükümleri) gönderdi.

Bu nedenle yaşam ve dinler, imtihan için, sadece kendi iradesidir/tasarrufudur. Sebep kendisidir...

Gönderi tarihi:

Sizler gibimi yorumluyorum..:)

Arkadaşım olayı kişileştirmekte üstünüze yok..

Bakın hep bizleri kişileştirmekle suçlarken nasılda kişiliğimi hedef alıveriyorsunuz..

Benim okumaktan hoşlanmadığımı kim söyledi bu bir..

İkincisi senin bilgili olduğunu kim söyledi..

Üçüncüsü nesnelik nedir biliyormusun..

Şu yazılarına bakaraktan nesnelliği bilmedğin ortaya çıkıyor..

Geçelim meseleye..

Alah ol dedi oldu diye bir şey yok..

Ol demesi sadece yaratma aşamasındadır..

Fakat hiç bir şey boş değildir ve belli bir amaç hikmet ve hedef için yaratılmıştır..

Hikmetsiz hiç bir hüküm, hiç bir naas, hiç bir canlı ve hiç bir cansız yoktur..

Önce bunların bilincine varmalısın sayın Bilimselci..

Ve çok okuduğundan dolayı ben bilirim parkuruna girmişsin..

Az daha okursan bu parkurdan çıkacağına eminim..!!

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

Sizler gibimi yorumluyorum..:)

Arkadaşım olayı kişileştirmekte üstünüze yok..

Bakın hep bizleri kişileştirmekle suçlarken nasılda kişiliğimi hedef alıveriyorsunuz..

Benim okumaktan hoşlanmadığımı kim söyledi bu bir..

İkincisi senin bilgili olduğunu kim söyledi..

Üçüncüsü nesnelik nedir biliyormusun..

Şu yazılarına bakaraktan nesnelliği bilmedğin ortaya çıkıyor..

Geçelim meseleye..

Alah ol dedi oldu diye bir şey yok..

Ol demesi sadece yaratma aşamasındadır..

Fakat hiç bir şey boş değildir ve belli bir amaç hikmet ve hedef için yaratılmıştır..

Hikmetsiz hiç bir hüküm, hiç bir naas, hiç bir canlı ve hiç bir cansız yoktur..

Önce bunların bilincine varmalısın sayın Bilimselci..

Ve çok okuduğundan dolayı ben bilirim parkuruna girmişsin..

Az daha okursan bu parkurdan çıkacağına eminim..!!

Saygılar..

 

 

 

Kişiliğini hedef alan yok kral. Hemen krallık havalarına girme lutfen.

Seni temin ederim kişiliğinle kimse uğraşmaz bunu unut.

İnsanların tek uğraşı kendinin mi olduğunu sanıyorsun ?

Ama tartışırken tabiiki insanlar kişiye hitap edecek.

"Bunu bilmiyorsun, bilmediğin şu nedenledir" konuşmaları da olabilir.

Ayrıca ben de yukarda bilgili olduğumu hiç söylememişim. Tekrar okudum.

Aksine hatırlarsın "naçizane bilimi öğrenmeye çalışan biriyim" demiştim.

Her ne ise, bunu geçip hemen konuya girelim. Polemik hoş olmuyor.

 

"Din zaten nesnel gerçeklik üzerine bina edilmiştir ve temelinde iman vardır.."

 

Din diyorsun, nesnel gerçeklik üzerine bina edilmiştir.

Yani temelinde nesnel gerçeklik vardır.

Cümlenin anlamında bina neyin üzerine inşa ediliyor; Temelin.

Temel nedir nesne.

 

Ayrıca temelinde iman vardır diyorsun.

Bu kezde iman üzerine din inşa edildi diyorsun.

 

Hangisini baz almamız gerekecek nesneyimi, imanımı?

Yoksa iman/inanç nesneden önce varmıydı ?

 

Birde;

Üçüncü maddende nesnelliği bilmediğimi söylüyorsun.

İzahını yapabilirmisin lutfen?

 

Selamlar.

Gönderi tarihi:

Arkadaşım ben objektiviteden, tarafsızlıktan bahsediyorum..

Benim bildiğim ve yazdığım nesnelik budur ve nesnelliğin anlamıda budur..

Yoksa sen nesneden madde falanmı anlıyorsun anlamadımki..

Bu durumda dinin temelinde iman ve nesnellik vardır..

Tüm hükümlerde bunun üzerine bina edilmiştir...

Hiç bir bireye topluma bağlı va taraflı kalmadan tüm ümmete..

Allah katında kişilerin toplumların şekli şemali parası pulu geçersizdir..

Onun katında üstünlük ancak takva iledir..

Ve bunun belirleyici unsurları tamamen tarafsızdır..

Allah hükmünü tarafsızca vermiştir..

Ancak insanlar daha sonra taraf olmuşlardır..

Dinleri bozmuşlar, kafalarına göre dinler oluşturmuşlardır..

Yoksa her beşer fıtraten aynı doğar..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

Dinleri bozmuşlar, kafalarına göre dinler oluşturmuşlardır..

Yoksa her beşer fıtraten aynı doğar..

Size katılıyorum xlark tades...

Buna benzerini sevgili Yaşar Nuri Öztürk'te benzer biçimde bahsetmektedir ve aynen, ''peygamber efendimizin ölümünden iki saat sonra İslam dininde tahrifat başlamış ve devam etmiştir, bugün Arap ülkelerindeki İslam uygulamalarının yüzde 100'ü bizdekilerin yüzde 95'i Tanrı buyruklarına uygun değil, yalan yanlış şeylerdir'' demektedir...

 

Acaba bizler bu bozulanının şimdiki haliyle neresinde yer almaktayız..

Sevgiyle kalın...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.