Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ÇYDD , ADD , SEV ve ÇEV (MİT raporlarıyla)


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

‘ÇYDD, bölücü hareketleri güçlendiriyor’

 

Asuman Özdemir, bir sivil toplum gönüllüsü. Banka emeklisi Özdemir, uzun bir süre Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Üsküdar Şubesi başkan yardımcılığı yaptı.

 

ADD adına Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) projelerinde aktif çalışmalarda bulundu. ÇYDD üyesi olan Özdemir, derneğin tespit ettiği öğrencilere burs da veriyordu. Özdemir, geçtiğimiz günlerde ÇYDD’den istifa etti. Özdemir ‘ÇYDD’nin bölücü terör örgütü PKK’ya destek mahiyetindeki çalışmaları’ yüzünden istifa ettiğini söylüyor. Özdemir, yıllarca samimi duygularla çalıştığı ÇYDD’nin PKK’nın siyasallaşmasına katkı sağladığını düşünüyor. Ona göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan “Kardelenler Projesi” adı altında İstanbul’a getirilen kız öğrenciler, Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) kadro açığını karşılıyor. Yine Özdemir’e göre ÇYDD’nin Kandilli Kız Lisesi gibi yerlerde okuttuğu kızlardan bazılarının akrabaları hâlâ dağlarda Türk askerine kurşun sıkıyor.

 

Asuman Özdemir, Dünya Türkleri ve Akraba Toplulukları Hizmet Derneği’nin muhasip üyesi olarak görev yapıyor. Ufuk Ötesi gazetesinde yazılar kaleme alan Özdemir, emekli olduktan sonra topluma faydalı olmak için önce ADD’de sonra da ÇYDD içinde çalışmaya başlamış. Zamanla samimi duygular içinde aktivitelerine katıldığı ÇYDD’nin projeleri hakkında zihninde soru işaretleri oluşmaya başladığını kaydeden Özdemir, o günleri şöyle anlatıyor: “ÇYDD, İstanbul’a sadece Güney ve Doğu Anadolu’dan kız öğrenci getirip okutuyordu. Neden Edirne ve Muğla gibi diğer illerden kız öğrenci getirmediğimizi yönetime soruyorduk. Çünkü oralarda daha zor şartlarda okuyamayan kızlarımız vardı. Ama sorularımıza yanıt alamıyorduk. Zamanla ÇYDD içinde bazı şeyler açıktan açığa konuşulmaya başlandı. İstanbul’a getirilen öğrenciler içinde yakınları dağlarda terörist olanlar olduğu konuşuluyordu. Bütün bunlar beni rahatsız etmeye başladı. Burs verdiğimiz öğrencileri niçin sıkı bir elemeden geçirmiyorduk?”

 

Benzer soruları ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan’a ilettiklerini; ancak ya yanıt alamadıklarını ya da kendilerine, “Onları burada eğiteceğiz.” denildiğini anlatan Özdemir, ileri sürülen gerekçeleri gerçekçi bulmuyor. Hatırlanacağı gibi ÇYDD son birkaç yıldır “Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları-Kardelenler Projesi” kapsamında Doğu ve Güneydoğu’daki kız öğrencilere eğitim desteği veriyordu. Bazı öğrenciler, İstanbul’a getirilerek Kandilli Kız Lisesi gibi okullarda her türlü maddi ihtiyaçları karşılanarak okutuluyordu.

 

Özdemir, İstanbul’a getirilen kız öğrencilerin çok şımartıldığını ve bu yüzden okul arkadaşları ile aralarında kavgalar yaşandığını da belirtiyor. ÇYDD’nin bu projesinin başarısızlıkla sonuçlandığını hatta Güneydoğu’da bölücü hareketlerin güçlenmesine yol açtığını ileri süren Özdemir, “Bu projeyi şöyle tarif edebiliriz. Güneydoğu’da saksıdaki çiçeği söküp İstanbul’a getiriyoruz. Ama burada toprağa ekmiyoruz. Pamuğa koyup her gün su veriyoruz. Sonra çiçeği mezun olduktan sonra ait olduğu saksısına koyuyoruz. Başlanılan yere dönülüyor. Devleti onlara sevdiremiyoruz.” diyor.

 

Özdemir, kopuş sürecinde Saylan’ın, yardımcılığına, tartışmalara yol açan Azınlık Raporu’nu hazırlayan Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nu getirmesinin ise bardağı taşıran son damla olduğunu kaydediyor.

 

Kızlar Kürtçü oldu

 

ÇYDD’nin İstanbul’a getirerek okuttuğu öğrencilerin mezun olduktan sonra gittikleri yerlerde bölücü hareketlere destek olduğu görüşünü ileri süren Özdemir, şöyle konuştu: “Bugün DTP binalarında erkek üyeden çok genç kızlar var. Orada bilgisayar başında genç kızları görürsünüz. Nereden öğrendiler bunları? Son birkaç yıldır bölücü örgütün Güneydoğu’da düzenlediği eylemlere iyi bakın. Kadınlar, özellikle genç kızların ön sıralarda olduğunu görürsünüz. Hakkari gibi illerde, İstanbul’da okumuş kızlara daha büyük değer verilir. ÇYDD’nin yetiştirdiği kızlar İstanbul’daki okullarından mezun olunca orada kendi talebelerini yetiştirmeye başladı. Bu nedenle ÇYDD’nin yetiştirdiği kızlar Güneydoğu’da Kürtçülüğün, PKK’nın daha çok sivilleşmesine hizmet eder hale geldi.” :excl::excl::excl:

 

Bu nasıl Atatürkçülük?

 

Asuman Özdemir, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Doğu’da hiç kadın okutulmadığı izlenimi vermeye gayret eden KADER ile ortak çalışmalar yaptığını da hatırlatıyor. Özdemir: “ÇYDD de KADER’in bu çalışmalarına destek veriyor. İyi de burada atlanılan bir ayrıntı vardı. KADER’in çalıştığı ya da diğer bir deyişle koruyup kolladığı aileler çoğunlukla terörist ailelerdi. Her zaman eylemlerde başrolde gördüklerimizdi. Bunun en güzel örneğini geçen yıl Avrupa Konseyi Nobel Barış Ödülü projesine destek verince Türkiye’den gösterilen adaylarda gördük. Başta KADER olmak üzere kadın derneklerinin desteği ile dört kadın aday belirlediler. Leyla Zana, Ayşe Düzkan, Müyesser Güneş ve Pervin Buldan... Bunların kim olduğunu anlatmama gerek yok. Hepsini biliyorsunuz. Bu nasıl Atatürkçülük?”diye konuşuyor.

 

ZAMAN Gazetesinden..

 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

MİT'İN MİSYONERLİK RAPORUNDAKİ ŞOK İSİMLER

 

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerini anlattığı yazıda, Profesör Türkan Saylan’ın da adı geçiyor. Yazıya göre, Türkiye’deki bazı Amerikan okullarının kurucusu olan Amerikan Bord Heyeti, bu faaliyetini SEV vakfı eliyle yürütüyor.

 

“Kuruluşumuzdan beri Atatürk ilke ve devrimlerini korumayı ve çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insana ve topluma ulaşabilme ilkesini kendimize misyon belirledik. Amblemimizde Mustafa Kemal Atatürk’ün yüzünün arkasında bir genç kızın ve bir genç erkeğin hatları vardır. Ve bir yanında bütün toplumun bir ok ucuyla ileriye gidişi simgelenir.”

 

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Profesör Türkan Saylan, başında bulunduğu derneği, “Güneş Umuttan Şimdi Doğar” kitabında işte bu sözlerle anlatıyor. Ama, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın bir süre önce Başbakanlığa sunduğu ve Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerini anlatan bir raporda, Türkan Saylan’ın ismi ve başında bulunduğu dernek de yer alıyor.

 

Ülkemizde bir süredir misyonerlik faaliyetlerinin yoğunlaştığı tartışılıyordu. Geçtiğimiz ay, başında Sinan Aygün’ün bulunduğu Ankara Ticaret Odası bir “misyonerlik raporu” yayımladı. Rapora göre, görünüşte Hıristiyanlığı yayma amaçlı görülen misyonerlik faaliyetiyle, Türkiye’de etnik ayrımcılık ve dini ayrımcılık körüklenmekteydi. Rapor, “Asıl hedef devletin üniter yapısıdır” demekteydi. Misyonerlik faaliyetlerinin Ankara’da yolaçtığı rahatsızlık, yakın zamana kadar Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yapmış olan Ahmet Şağar’ın bu konudaki demeçleriyle sürdü, misyonerlik yapan yabancı kuruluşlar hakkında yayınlar yapıldı.

 

Ancak Aksiyon’un ele geçirdiği bir belge, halen sürmekte olan misyonerlik tartışmasına yepyeni bir boyut getiriyor. Milli İstihbarat Teşkilatı İstihbarat Başkanı Cemal Uzgören imzasıyla 24 Nisan 2001 tarihinde Başbakanlığa gönderilen iki sayfalık yazıda, sürpriz isimler yer alıyor.

 

MİT’in yazısına göre, Hıristiyanlığın bir kolu olan Protestanlığın Türkiye’de yayılması için faaliyet gösteren Dünya Kiliseler Birliği’nin ülkemizdeki temsilcisi durumundaki Amerikan Bord Heyeti, bu faaliyetini Sağlık ve Eğitim Vakfı eliyle yürütüyor. Yazıda Amerikan Bord adına Türkiye’de faaliyet yaptığı belirtilen Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın mütevelli heyetinin başında ise Gülseven Yaşer’in kocası Yaşar Yaşer bulunuyor.

 

Yazıda, doğrudan Amerikan Bord ile bir ilişkisi olup olmadığı belirtilmemekle birlikte Profesör Türkan Saylan’a ve onun başında bulunduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne de genişçe yer veriliyor. [/b]MİT’in yazısında Profesör Türkan Saylan’ın annesi Lili Mina Raiman’ın aslen Hıristiyan olduğu, 1936’da Leyla ismini aldığı belirtiliyor. İşte büyük tartışmalara yol açacak olan MİT’in iki sayfalık raporu:[/b]

 

“Dünya Kiliseler Birliği temsilcisi olarak 1830’lu yıllardan beri ülkemizde faaliyet gösteren Amerikan Bord Heyeti’nin, Protestan mezhebini benimseyen bir kuruluş olduğu, din eğitimi ve sağlık hizmetleri konularında faaliyet gösterdiği, bünyesindeki Protestan kilisesi ve Kitab—ı Mukaddes (Bible House) şirketi aracılığıyla Protestanlığın yayılması için uğraş verdiği öğrenilmiştir.

 

Üsküdar Amerikan Lisesi, Üsküdar SEV İlköğretim Okulu, İzmir Amerikan Lisesi, İzmir SEV İlkoğretim Okulu, Tarsus Amerikan Lisesi, Tarsus SEV İlköğretim Okulu, Gaziantep Amerikan Hastanesi ile bağlantısı bulunan Amerikan Bord Heyeti’nin sağladığı eğitim hizmetlerinden dolayı Milli Eğitim Bakanlığı’na, sağlık hizmetlerinden dolayı Sağlık Bakanlığı’na, dini çalışmalarından dolayı ise Diyanet İşleri Başkanlığı’na karşı sorumlu olduğu tespit edilmiştir.

 

Ayrıca faaliyetlerini yabancı müessese sıfatıyla yürüten ve son yıllarda yeni mülk edinmeyen Amerikan Bord Heyeti’nin tasarrufu altındaki mülklerini de Sağlık ve Eğitim Vakfı’na (SEV) devrettiği ve halihazırda faaliyetlerini SEV aracılığıyla yürüttüğü intikal eden bilgilerdendir. Öte yandan Amerikan Bord Heyeti’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Kitab—ı Mukaddes şirketinin yöneticisi olan Süryani Asıllı Emanuel Bağdaş’ın, Türkiye Ermenileri Patriği Metrof Mutafyan ile Fener Rum Patriği Bartholomeos Arhondonis’in Haziran 2000 ayı içinde yaptıkları görüşmede vardıkları mutabakat gereği, 17 Ağustos 1999 yılı Marmara depremi ardından ortaya çıkan Kiliseler arası deprem yardım komisyonu başkanlığı yaptığı öğrenilmiştir.

 

Amerikan Bord heyeti ile aynı adreste faaliyet gösteren Sağlık Eğitim Vakfı’nın ise ülkemizde sağlık, eğitim, kültür kurum ve kuruluşlarına yardım amacıyla 1968 yılında kurulduğu, vakfın üye sayısının yaklaşık 12 bini bulduğu, üyelerinin Amerikan Bord heyeti ve SEV’e bağlı okullardan mezun olan şahıslardan oluştuğu, 1999 yılı itibariyle 15 trilyon TL’yi bulan malvarlığına sahip olduğu yönünde duyumlar alınmıştır.

 

Başkanlığını Gülseven Yaşer’in yaptığı Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) ile Amerikan Bord Heyeti ve SEV koordinasyon içerisinde olup, ÇEV deprem bölgesinde eğitim ve öğretim evi projesi hazırlayarak Amerikan Bord’dan yardım talebinde bulunmuştur. ÇEV, ayrıca üç bine yakın öğrenciye burs vermektedir.

 

Başkanlığını Profesör Türkan Saylan’ın yaptığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği hakkında, Atatürk İlke ve İnkılaplarını kalkan olarak kullanıp, bir çok kişi ve kuruluştan yardım adı altında para topladığı, ilgili bakanlıklardan izin almaksızın yurtdışından yardım aldığı, hiç bir yasal dayanağı olmadan kamuoyuna kendisini sivil toplum kuruluşları birliği olarak tanıtan çeşitli dernek ve vakıflarla işbirliği içerisinde oldukları yönünde yapılan ihbarlar sonucu denetime tabi tutulmuş ve Dernekler Kanunu 62 ve 85/2 maddesine muhalefetten 5 Şubat 2001 tarihinde Maltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu yapılmıştır.

 

Profesör Türkan Saylan hakkında yapılan incelemede annesinin Raber Ragman ve Mina Verlig kızı, 1324 (1908) Bermingen İngiltere doğumlu ve Katolik Hıristiyan olduğu, Lili Mina Raiman ismini taşımakta iken 1936 yılında Leyla ismini aldığı hususları tespit edilmiştir.

 

Merkezi İsviçre Cenevre’de bulunan Dünya Kiliseler Birliği’nin kurulması ilk defa Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1920 yılında Fener Rum Patrikhanesi tarafından gündeme getirilmiş ve 22 Ağustos 1948 tarihinde Katolik kiliseleri haricinde 44 ülkeden 147 kilisenin katılımıyla kurulmuştur.

 

MİT’in yazısı hakkında görüşlerine başvurduğumuz Profesör Türkan Saylan, “Bahsedilen olay adaletin önünde bir konu. Bir görüş vermiyorum. İleride kitaplarımda bu konuyu anlatacağım” diyor. MİT’in yazısında Saylan’ın annesi için sadece ismini “Leyla” olarak değiştirdiği yer alırken, Saylan hayatını anlattığı “Güneş Umuttan Şimdi Doğar” kitabında annesinin Müslüman olduğunu şöyle anlatıyor: “Annem bana hamile kalınca Müslüman oluyor. İngilizcesinden Kur’an’ı okuyor. İyi bir Türk gelini olabilmenin tüm koşullarını yaratmaya çalışıyor. Örneğin oruç tutardı. Biz hiçbirimiz evde oruç tutmazken o tutardı.”

 

Sağlık Eğitim Vakfı’nın görevlilerinden Belkıs Aktürk ise Aksiyon’a şu açıklamayı gönderdi:

 

“Amerikan Bord Heyeti, Türkiye’de malvarlığını dinî kökenli olmayan, mezunları tarafından kurulmuş laik bir vakıf olan Sağlık ve Eğitim Vakfı(SEV)’na devretmiştir. Bu, dünyadaki ilk ve tek örnektir. Dolayısıyla Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın Amerikan Bord Heyeti ve bağlı olduğu merkezle olan bağı eğitim ve sağlık hizmetleri ile sınırlıdır. Cumhuriyet öncesi dönemde anaokulundan üniversite düzeyine ve meslek okullarına kadar pek çok eğitim kurumunun yanı sıra çeşitli yetimhaneleri, hastaneleri ve yayınevi de bulunan Amerikan Bord Heyeti cumhuriyetin kurulmasından sonra da Türk halkına kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti götürmeyi amaçlamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatına uygun bir program takip eden okullarımızın temel amacı Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı gençler yetiştirmektir. (Aksiyon dergisinden)

Gönderi tarihi:

Ulusalcılar, Prof. Dr. Türkan Saylan’ı Atatürkçülüğü terk etmekle suçluyor

 

 

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Dergisi çevresinde örgütlenen ulusalcılarla, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) birbirine düştü.

 

ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan'ın Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Azınlık ve Kültürel Haklar Alt Komisyonu'nun hazırladığı Azınlık Raporu'nu sahiplenmesine ulusalcılar sert tepki gösterdi. Saylan, Atatürkçülüğü bırakarak ‘işbirlikçi’ ve ‘mandacı’ olmakla suçlanıyor. Raporu hazırlayan Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu halen ÇYDD'de Saylan'ın yardımcılığını yapıyor.

 

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk dergisinin son sayısında ÇYDD ve Türkan Saylan’la ilgili yazı yazan Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Başkan Yardımcısı Yetkin Aröz ağır ithamlarda bulundu. Aröz, 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde Doğu Perinçek'in organize ettiği “İşçi Partisi Hükümeti'nde Göreve Hazırız” kampanyasına da imza atmıştı. ÇYDD'nin Sarıyer eski Şube Başkanı ve Sosyal Demokrasi Vakfı kurucuları arasında da yer alan Aröz, Saylan'ı ÇYDD'yi kendi başına yönetmek ve muhalifleri dernekten uzaklaştırmakla suçluyor. Saylan'ı ‘kadife eldivenli, demir yumruklu başkan' olarak nitelendiren Aröz, 1989 yılında kurulan dernekte zamanla antidemokratik yönetim anlayışının hakim olmaya başladığına da dikkat çekti. Aröz, Saylan'ın sermaye ile dernek arasındaki yardım bağlarını sağlamlaştırmak için AB taraftarı olduğunu öne sürerek, “Büyük sermayeden katkı almak, AB fonlarından yararlanan kuruluşlar listesine girmek olanağı vardı. Dernekteki etki-yetki ve saygınlık da daha bir medyatikleşiyordu böylece. Ödenecek bedel ise biraz daha az Atatürkçü olmaktı.” diyor. Aröz, bu çerçevede Saylan'ın Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Azınlık ve Kültürel Haklar Alt Komisyonu'nun hazırladığı Azınlık Raporu'na destek verdiğine dikkat çekiyor. Saylan'ın Kıbrıs sorununda ise ‘ver kurtulcu' bir tavır takındığını hatırlatan Aröz, şunları söyledi: "Saylan'ın yanından ayırtmadığı merkez yönetim kurulu üyelerinden birisi de Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı İbrahim Kaboğlu'dur. Prof. Dr. Baskın Oran'ın başkanlığında hazırlanan Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu raporunu savunan, bu savunmalarla toplum önüne çıkan Kaboğlu'na en büyük desteklerden birisini Saylan vermektedir." ÇYDD'nin bir yol ayrımına geldiğini öne süren Aröz, yazısında bir süre sonra dernek içinde hesaplaşmanın yaşanacağı işaretlerini vermiş oldu.

-----------------------------------------------------------------------------------

Saylan: Öldüğümde İÜ'de tören yapmayın orada çok haksızlık var

 

 

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, öldükten sonra 35 yılı aşkın süre görev yaptığı İstanbul Üniversitesi'nde kendisi için tören yapılmamasını vasiyet ettiğini açıkladı.

 

Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) tarafından eğitime katkılarından dolayı "üstün hizmet" ödülünün verildiği törende İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun uygulamalarını isim vermeden eleştiren Prof. Dr. Saylan, "Öldüğümde üniversitemde tören yapılmasın; çünkü orada birçok haksızlık yapıldı." dedi. Saylan, Kemal Alemdaroğlu'nun Kıbrıs referandumu ile ilgili olarak söylediği 'Gerekirse Yunanistan'ı da alırız.' sözünü de dolaylı tenkit etti. Saylan, şöyle konuştu: "Biz hep sevgi ve barıştan yanayız. Biz Yunanistan'ı da işgal etmek istemiyoruz, üniversitemin başındaki insanın dediği gibi."

 

Türkiye'de insanların ortak amaçlarda birleşmek yerine sürekli birbirlerini engellediklerini söyleyen Türkan Saylan, bu durumun en bariz şekilde üniversitelerde yaşandığını dile getirdi. Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış da Türkan Saylan'ın biyografisini özetledi.

--------------------------------------------------------------------------------------------------

Çağdaş bölücülük

 

 

 

“Bölge, ırk, sosyal sınıf, din ve mezhep esasına veya adına dayanarak faaliyette bulundukları tesbit edilmiştir.” Cümle bu. Peki bu cümle kim(ler) için söylenmiş olabilir?

 

 

 

Ne PKK sempatizanı, ne de Güneydoğu kökenli bir dernek bu? Bilemediniz, İslamcı da değil. 2. Cumhuriyetçi? Hayır... Bir insan hakları örgütü, devlet muhalifi bir dernek? Onlar da değil. 1. Cumhuriyeti sonuna kadar destekleyen, önce devlet sonra demokratik haklar diyen, Türkiye’nin kendine özgü koşulları nedeniyle insan hakları ihlallerini daha az gören, devletin âli menfaatleri için bireylerin din ve vicdan özgürlüğüne sınırlama getirilebileceğini düşünen ve kamu yararına faaliyet gösterdiğini söyleyen bir dernek. Adı ÇYDD. Yani Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği. Evet, İstanbul Valisi Erol Çakır’ın oluru ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İl Defterdarlık ve Vergi Dairesi görevlilerinden oluşan bir ekip tarafından denetlenen ÇYDD, toplam 18 ayrı nedenden dolayı kusurlu görülmüş ve Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuş.

 

Kuruluş amacında Kemalizm, Atatürk İlke ve Devrimleri ile gerçekleşmiş olan hakların korunması, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve çağdaş eğitim yolu ile çağdaş topluma ulaşmayı hedeflediklerini belirten ÇYDD, çok genel ifadeyle “bölücülük” ile itham ediliyor.

 

Buraya dikkat; itham ediliyor, öyledir demiyoruz. Çünkü mahkeme, daha böyle bir karar vermiş değil. Dolayısıyla ÇYDD’nin yaptığı gibi, kişi ve kurumları hemen bölücülük yapmakla suçlamak yerine, hakkında böyle iddialar var demeyi tercih ediyoruz. Çünkü hukuk sadece güçsüzler için gerekmiyor, güçlülere de hukuk şart.

 

ÇYDD’nin hukuk konusundaki karnesinin çok iyi olduğunu söylemek oldukça zor. Demokratik talepler, din ve vicdan özgürlüğü ve, bireysel tercihlerin ortak bir adı oldu hep; “gericilik.” Ve bu taleplerde bulunan kurumlarla ilgili en küçük bir iddia, sanki gerçekmiş gibi propaganda malzemesi olarak kullanıldı. Gün geldi aynı duruma onlar düştü. Üstelik de ‘Sen de mi Brütüs’ dedirtecek ölçüde. Devletin bölünmez bütünlüğüne en çok sahip çıkan bu dernek şimdi; bölge, ırk, sosyal sınıf, mezhep ayrımcılığı yapmakla suçlanıyor. Yine suçlandı diyoruz, çünkü henüz mahkeme başlamadı. Savcılık, Beyoğlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yöneticiler için dava açtı. Dolayısıyla bütün delillere rağmen ÇYDD hâlâ suçsuz. Hukuk öyle diyor. Bu kural, hukuku ihlâl etmekte hiç sakınca görmeyenler için de geçerli.

 

Şikâyet üzerine inceleme

 

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne, isimleri belirli altı kişinin yaptığı şikayet üzerine Emniyet, STK (Sivil toplum Kuruluşları Birliği) ile birliğin yöneticileri konumunda bulunan Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan, Atatürkçü Düşünce Derneği yöneticilerinden İlhan Baş, Dayanışma Derneği Başkanı Bülent Berkarda, Demokratik İlkeler Derneği Başkanı Engin Yurddaş, Eymen Sezerman ve 68’liler Vakfı Başkanı Haşmet Atahan için yapılan şikayetler üzerine inceleme başlatmış. Valilik oluruyla gerçekleştirilen denetim sonucunda ÇYDD için suç duyurusunda bulunulmuş. İşte geçtiğimiz hafta Milliyet gazetesinde, “komplo” olarak değerlendirilen ancak içeriği es geçilen rapor. Ve aşağıda okuyacağınız bütün iddialar valilik oluruyla hazırlanan raporda belirtiliyor.

 

STK yasal değil mi?

 

Dernekler Kanunu’nda derneklerin diğer derneklerle hangi şartlarda biraraya geleceği düzenlenmiş. Ancak STK’ya üye olan ÇYDD, bu kanunlarda öngörülen düzenlemeleri yerine getirmemiş. Raporda bu ilişkinin yasal olmadığı şöyle belirtiliyor; “Dernekler Kanunu’nun 37. maddesinde, ‘Dernekler tüzüklerinde gösterilen amaç ve bu amacı gerçekleştirmek üzere sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları ve biçimleri dışında faaliyette bulunamazlar’ hükmünün kendilerine bildirilmesine rağmen STKB ile işbirliğine devam etmişlerdir.”

 

Gayrimenkullerin akıbeti meçhul

 

Dernekler Kanunu’nun 64. maddesi, satın alınan veya bağış ve vasiyet yoluyla derneklere intikal eden taşınmaz malların, tapuya tescilinden itibaren üç ay içinde İçişleri Bakanlığı’na bildirilmesi zorunludur diyor. İşte ÇYDD bunu da yapmamış ve dernek kullanımında bulunan sekiz gayrimenkulün sadece üçü için bu işlem gerçekleştirilmiş. Beş gayrimenkul hakkında bildirim yapılmadığı için, gayrimenkullerin ihtiyaç fazlası olup olmadığı bilinmiyor.

 

Yurt dışından izinsiz gelen paralar

 

Raporda, derneğin yurt içinde açtırmış olduğu banka hesap numaralarına, yurt dışından da yüklü miktarlarda yardım yapıldığı, ancak sözkonusu bağışların İçişleri Bakanlığı’nın izni olmadan gerçekleştirilerek, Dernekler Kanunu’nun 60. maddesinin ihlal edildiği belirtiliyor. İlginç olan, ÇYDD yıllardır Anadolu’da kurulan holdinglerin yurt dışından izinsiz para getirdiklerini söylüyordu. Rapordaki iddiaların doğru olmama ihtimali elbette var. Ama Anadolu holdinglerine, ortada böyle resmî bir belge olmadan, aynı suçlamalar fazlasıyla yapıldı.

 

Avrupa ÇYDD

 

Bu da kaderin bir cilvesi olsa gerek. ÇYDD, yıllardır Avrupa’da yaşayan Türklerin kurdukları dernek ve örgütlere mesafeli yaklaşmayı tercih etmiş, bu kurumları, yurt içinde bazı örgütlerin uzantıları gibi değerlendirmişti. Rapordan öğreniyoruz ki, Türkiye’deki ÇYDD örnek alınarak Avrupa’da da benzeri bir örgütlenme yoluna gidilmiş. İki dernek arasında ilişki kurulabilmesi için Dışışleri Bakanlığı’nın görüşü, İçişleri Bakanlığı’nın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu’nun izin vermesi gerekiyor. Ve sıkı durun, yapılan suçlama iki dernek arasındaki ilişkiden devletin resmi yetkililerinin bilgisinin olmadığı şeklinde. Alman ÇYDD, Türkiye’deki ÇYDD ile işbirliği içerisinde olduklarını söylüyor ama, bunun için alınmış bir izin belgesi yok.

 

Makbuzlar ve demirbaşlar kayıp

 

Üye aidatları düzenli tutulmamış. Toplanan paralar üye aidat defterine düzenli olarak işlenmediği için, aidatların aylık mı, yoksa yıllık mı toplandığı belli değil. Dernek adına alınan demirbaşlarda da sorunlar tesbit edilmiş. Mesela, derneğin Körfez Şubesi tarafından kullanılan Mercedes otomobil hiçbir kayıtta gözükmüyor. Usulsüz makbuzlar kullanılmış, bir çok makbuz hatalı basım olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş. Bağışta bulunanların açık kimlikleri düzenli olarak yazılmamış, asıl koçanı olmayan makbuzlar iptal edilmiş. Ayrıca, yönetim kurulu kararınca çeşitli şahıslara sosyal yardım adı altında yapılan ödemelere ilişkin harcama belgeleri, tek tek gösterilmesi gerekirken, gider defterlerine toplu kayıt edilmiş.

 

Üç milyarlık market ve çiçek parası

 

Raporda, dernek tüzüğünde olmadığı halde amaç dışı olarak 1999 ve 2000 yılı içerisinde, market ve çiçek parası olarak 2.902.651.250 lira usulsüz harcama yapıldığı belirtiliyor. Yine her ay öğrencilere burs verilmesine rağmen, burslarla ilgili yönetim kurulunda alınan kararlarla yapılan ödemelerin birbirini tutmadığı tesbit edilmiş.

 

Deprem paraları repoya gitmiş

 

Dernek, depremden sonra bölgenin imarına katkıda bulunmak amacıyla kampanya başlatarak para toplamış. Şartlı toplanan paralarla, yine genel kurul kararı olmadan, hisse senedi, tahvil ve bono alınmış. Yine Marmara Depremi için toplanan yardımların 60 milyar lirası Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da amaç dışında kullanılmış.

 

Kiliselerle işbirliği

 

İsmi bizde saklı bir vatandaşın yaptığı bir ihbar ÇYDD’yi oldukça zor durumda bırakacak gibi. Bu vatandaşın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazdığı şikayet dilekçesine göre, Dünya Kiliseler Birliği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği aracılığıyla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki yoksul, nitelikli, kimsesiz ve zeki kız öğrencileri seçip burs vererek, Hristiyan dünyasına hizmet edecek bir kadro oluşturup, Hristiyan annesi Reiman Hanım’ın vasiyetini yerine getirmek istiyor.

 

Çağdaş bölücülük!

 

ÇYDD’nin, Turkcell ile imzaladığı ve Doğu ve Güneydoğu’da 5 bin kız öğrenciye burs verdiği kampanya, derneği bölücü konumuna getirmiş. Bir öğrencinin, bu kampayadan yararlanabilmesi için kız olması, Doğu ve Güneydoğu illerinin birinde yaşaması, ailesinin doğum kontrol metodlarından herhangi biri ile korunması ve imam hatip liseli olmaması gerekiyor. Bu şartlar da, ÇYDD’yi Dernekler Kanunu’nun 5. maddesinin 5. fıkrasında belirtilen “bölge, ırk, sosyal sınıf, din ve mezhep esasına veya adına dayanarak faaliyette bulunan bir dernek” konumuna sokuyor. İlgili kanunlara göre yöneticiler mahkemede altı aydan az olmamak üzere hapis cezası istemiyle yargılanabilecek.

 

“İddialar saçma sapan”

 

Bu kadar iddia var ve ÇYDD bunlara ne diyor? Bunun için de Dernek başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan’ı aradık. Bize bütün gazetelere ve Anadolu Ajansı’na gerekli açıklamalarını yaptıkların söyledi. Bu raporu yayınlıyoruz, söylemek istediğiniz ekstra ne var sorumuzu ise şöyle cevapladı; “Saçma sapan ve uydurma iddialar.”

 

Peki bu kadar sözün anlamı ne? Demokrasinin, ne olursa olsun işlediği bir sistemde belki de yukarıda saydıklarımızın pek çoğunda ciddi bir suç unsuru olmayacaktı. Ama ÇYDD’nin bugüne kadar olmazsa olmazları arasında yer alan değerlerine göre, dernek yöneticileri hapis cezaları gerektirecek suçlar işlemiş. Şimdi karar, yüce Türk adaletinde. İtham etmiyor, suçlamıyoruz.... Sadece küçücük bir hatırlatma. ÇYDD geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası eski Başkanı Gazi Erçel’in parasını, ‘ÇYDD böyle bir parayı kabul edemez’ gerekçesiyle reddetmişti.

--------------------------------------------------------------------------------------

‘Baş açık namaz kılan grup, MİT’in de misyonerlikle suçladığı SEV’le bağlantılı’

 

 

Misyonerlerle ilgili çalışmaları ile tanınan ve yaptığı araştırmalar Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) yayınladığı rapor ile doğrulanan gazeteci Adnan Odabaş, Çamlıca Subaşı Camii’nde kıldıkları baş açık namazla gündeme gelen grubun ‘misyoner’ olduğunu iddia etti.

 

Aynı grubun daha önce Beyoğlu’nda bir camiye gittiğini kaydeden Odabaş, “2 yıl gibi bir süredir Subaşı Camii’ne geliyorlar. İçlerinden bir kısmı Sağlık Eğitim Vakfı’na (SEV) bağlı Amerikan Board okullarından mezun. Bunların amacı İslamiyet’i sulandırmak.” iddiasında bulundu.

 

İstanbul Çamlıca’daki Subaşı Camii’nde, kadınların başı açık olarak, erkeklerle aynı safta namaz kılması ilginç tartışmalara yol açtı. Üsküdar Gazetesi sahibi Adnan Odabaş, cami cemaatinin huzurunu bozan gruptaki isimlerin büyük kısmının Amerikan Board okullarından mezun olduğunu öne sürdü. Dün Milliyet gazetesinde de yer alan haberde, baş açık olarak namaz kılan kadınların Üsküdar Amerikan Koleji’nden sınıf arkadaşları oldukları ifade edildi. Üsküdar Amerikan Koleji, misyonerlik yapmakla suçlanan Sağlık Eğitim Vakfı’na bağlı olarak faaliyet gösteriyor. SEV’in Hıristiyanlık propagandası yaptığını yazması sebebiyle mahkemelik olan, ancak kendisini doğrulayan MİT belgesiyle kurtulan gazeteci Adnan Odabaş, Subaşı Camii’ndeki namazı da bu kuruluşla ilişkilendirdi. Odabaş, “Bu kişilerin büyük bir kısmı Amerikan Board üyesi ve Üsküdar Amerikan Koleji’nden mezun. Bu okullar da SEV’e bağlı. Bunlar belli merkezlerden yönetiliyor. Farklı hareketlerde bulunarak kafa karıştırmaya çalışıyorlar.” dedi. Odabaş, bu tür faaliyetlerin önümüzdeki dönemlerde İstanbul dışındaki illerde de ortaya çıkacağını savundu. Sağlık Eğitim Vakfı’nın misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğunu gazetesinde yayınlayan Odabaş, söz konusu haber yüzünden SEV ile mahkemelik oldu. Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada Odabaş’ı, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) hazırladığı rapor haklı çıkarmıştı. Gazetenin iddialarını doğrulayan MİT, 2 Mayıs 2005’te mahkemeye gönderdiği cevapta, Amerikan Board’ın Kitab-ı Mukaddes (Bible House) şirketi aracılığıyla Protestanlığın yayılması için uğraş verdiğini bildirdi. Yazıda Üsküdar Amerikan Lisesi, Üsküdar SEV İlköğretim Okulu, İzmir Amerikan Lisesi, İzmir SEV İlköğretim Okulu, Tarsus Amerikan Lisesi, Tarsus SEV İlköğretim Okulu ve Gaziantep Amerikan Hastanesi’nin Amerikan Board’la bağlantılı çalıştığı aktarıldı. Aksiyon dergisinde de 5 Temmuz 2004’te yayınlanan bir haberde, MİT İstihbarat Başkanı Cemal Uzgören imzasıyla 24 Nisan 2001 tarihinde Başbakanlık’a gönderilen yazıda, Dünya Kiliseler Birliği’nin ülkemizdeki temsilcisi durumundaki Amerikan Board Heyeti’nin, bu faaliyetini SEV eliyle yürüttüğü belirtilmişti. Yazıya göre, SEV’in başında ise Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Başkanı Gülseven Yaşer’in kocası Yaşar Yaşer bulunuyor.

---------------------------------------------------------------------------

Eğitimciler: ÇEV’in adı çağdaş, uygulaması çağdışı

 

 

Çağdaş Eğitim Vakfı'nın (ÇEV) burs vereceği öğrencileri fişleyerek ayrımcılık yapmasına eğitimciler sert tepki gösterdi.

 

Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, vakfın bu çağdışı uygulamayla toplum mühendisliğini çok daha erken yaşlara çektiğini belirtti. Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Hanefi Bostan, “İsmi ‘Çağdaş' kelimesiyle başlayan bir vakfa yakışmayan bir yöntem.” değerlendirmesinde bulundu.

 

Mülakata katılan imam hatip lisesi mezunu B.M. adlı bir öğrenci ise kendisiyle alay edildiğini açıkladı. İstanbul Üniversitesi'nde öğrenimini sürdüren B.M., mülakatta kendisine, “Gömücü geldi, bizi gömmeye mi geldin?” denildiğini söyledi. Bu arada Ağrı'da uzun süredir çeşitli vakıf ve derneklerden burs alan öğrencilere, paraların ‘aileleri mutaassıp olduğu' gerekçesiyle bir yıldır verilmediği belirtildi.

 

Çağdaş Eğitim Vakfı'nın burs için müracaat eden öğrencileri, “Alevi, Kürt, dinci, tarikatçı” şeklinde fişlediği Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerince tespit edilmişti. ÇEV yetkililerinin burs için başvuran İHL'li öğrencilerle alay ettiği ve onları aşağıladığı da ortaya çıktı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni kazanan öğrencilerden B.M. burs için başvurduğunda yaşadıklarını anlattı. ÇEV'in üniversitede bulunan bir temsilcisi, B.M.’yi İstanbul Üniversitesi'nin okutmanlarına ait bir odada mülakata aldı. Devletin açtığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatına tabi imam hatip liselerinden mezun B.M. görüşme odasına genel liseden mezun bir arkadaşı ile girdi. Arkadaşından sonra yetkililer ona, önce hangi liseden mezun olduğunu sordu. B.M, “İmam hatip lisesi” cevabını verince, mülakat yapan vakıf yetkilileri, “Gömücü geldi. Bizi gömmeye mi geldin? Hadi bizi göm.” diye alay etmeye başladı. B.M.'ye burs verilmedi.

 

Türkiye’de benzer hadiselerin yaşandığı ortaya çıktı. Edinilen bilgiye göre Ağrı’da görev yapan bir okul yöneticisi, ihtiyaç sahibi öğrencileri tespit ederek, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve ÇEV’in de bulunduğu bazı derneklerden burs sağlıyordu. Ancak öğrencilerin bursları son bir yıldır verilmedi. Okul yöneticisi, konuyu araştırdığında, bursların ‘aileleri mutaassıp’ diye kesildiğini tespit etti. Ağrı’daki büyük şirketlerden biri de bahis mevzuu derneklerin yönlendirmesi ile bursları kesti.

 

Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, ‘toplum mühendisleri’nin kamu çalışanlarına yönelik ‘fişleme’ uygulamasının öğrencilere indirildiğini kaydetti. “Çok gülünç bir durum” nitelemesini yapan Gündoğdu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın burslarında “TC vatandaşı, fakirlik” gibi temel kriterlerin yerine, “Alevi, Kürt, gerici görünüyor” kriterlerinin kullanılmasının çağdışılık olduğunu kaydetti. Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Yard. Doç. Dr. Hanefi Bostan, ÇEV’in bu ayrımcı yaklaşımının üniversitelerde kamplaşmalara neden olacağına dikkat çekti. İsmi ‘Çağdaş’ olan bir vakıftaki bu uygulamaların tasvip edilemeyeceğini ifade eden Bostan, “Burs veren kurumların bu tür ayrım yapması büyük bir tehlike taşır. Başvuran ihtiyaç sahiplerine verilmesi gerekir. Üniversiteleri ve Türkiye’yi sıkıntıya sokar.” dedi. Avukat Mustafa Ercan, burs verilirken fakirlik ve ihtiyaç sahibi yerine ÇEV’in başka hususları gözetmesinin, Anayasa’nın 24. ve 25 maddelerine aykırı olduğuna dikkat çekti.

 

Bilindiği gibi 1997 ile 2000 yılları arasında, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) eğitim yardımları Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Cem Vakfı, Rotary Kulüpleri ve ÇEV’e devredilmişti. İstanbul Valiliği’nden alınan bilgiye göre SYDV’nin şu an için böyle bir uygulaması yok. SYDV’nin eğitim yardımları bizzat öğrenciler adına hesap açılarak veriliyor. Öğrenci bankamatik kartıyla parasını ATM’lerden çekebiliyor. Fakat, çeşitli derneklere eğitim yardımlarının tahsisinin, bahis konusu derneklerin müracaatı ve vakıf mütevelli heyetinin kararı ile gerçekleşebileceği kaydedildi.

 

ZAMAN Gazetesinden..

Gönderi tarihi:

Orgeneral Şener Eruygur , ADD'de İP egemenliğine son verdi

 

 

İşçi Partisi egemenliğine girdiği için eleştirilere muhatap olan Atatürkçü Düşünce Derneği'nin genel başkanlığına Jandarma eski Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur geldi.

 

Eruygur'un yardımcılığına ise İstanbul Üniversitesi eski Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nur Serter ile Savunma Sanayi eski Müsteşarı Prof. Dr. Ali Dursun Ercan getirildi. Derneğin genel sekreterliğini ise Hüseyin Emre Altınışık yapacak.

 

ADD'nin 9. Olağan Kongresi'nde adaylardan Şener Eruygur 350, Prof. Dr. Anıl Çeçen 288, eski Başkan Ertuğrul Kazancı 267, Prof. Dr. Ahmet Saltık 231 oy alarak 25 üyeden oluşan ADD Genel Yönetim Kurulu'na seçilmişti. ADD tüzüğüne göre, yönetime seçilen 25 kişi dün seçimle ADD genel başkanını belirliyor. Buna göre Eruygur 17, eski başkan Kazancı 7 oy alırken, 1 oy boş çıktı. Bu sonuçlara göre Eruygur, ADD'nin yeni genel başkanı oldu. Çekişmeli geçen ADD Genel Kurulu'nda İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'e yakın isim olan Ertuğrul Kazancı seçimi kaybetti. Kazancı, kendi döneminde ADD'yi İP'e teslim etmekle eleştirilmişti.

--------------------------------------------------------------------------------------------

‘ADD, Atatürk’ü halktan koparıyor’

 

 

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) 9. Genel Kurulu’nda yapılan konuşmalar Atatürkçü aydınların tepkisine yol açtı.

 

ADD üyelerinin Anıtkabir ile Kâbe’yi karşılaştırmasına tepki gösteren Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, “Halkın inançları ile Atatürkçülüğü çatıştırmak istiyorlar.” dedi. ADD’nin eski genel başkanlarından Halil İbrahim Şahin ise “İslam’ı Kur’an-ı Kerim’den, ulusal kimliğimizi tarihimizden alıyoruz.” şeklinde konuştu. Şahin, ulusal kimlik ile inancın birbirine karıştırılmamasını istedi. ADD’de böyle sözler söyleyebilecek bağnazlıkta insanlar bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Toktamış Ateş de, kuruluşuna destek verdiği ADD’nin son zamanlarda siyasetle uğraşmasından rahatsız. Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Saray ise Atatürk’ü sevmenin kimsenin tekelinde olmadığını dile getirdi.

 

Pazar günü yapılan ADD Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ‘Cumhuriyeti yıkacak yasaları imzalamakla’ suçlanırken, ‘Biz orduyuz, cumhuriyetle uğraşan iktidarla cephe cephe savaşmalıyız.’ denilmişti. ADD Genel Sekreter Yardımcısı Ersan Barkın ise Atatürk’ün kendi tekellerinde olduğunu iddia etmişti. Bir üye ise ‘Anıtkabir’in Mekke’den daha kutsal’ olduğunu öne sürmüştü. Kongrede dile getirilen bu görüşler kamuoyundan büyük tepki aldı. Atatürkçü kimliğiyle tanınan isimler de yapılan konuşmalara tepki gösterdi.

 

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, ADD Genel Kurulu’nda söylenen sözleri saçma sapan olarak nitelendirdi. Beyaz, şunları söyledi: “Bu sözler Atatürkçülüğe ve Atatürk’e suikasttır. Eskiden de yapmışlardı. ‘Kâbe Arab’ın olsun Çankaya bize yeter’ demişlerdi. Halkın inancı ile Atatürkçülüğü çatıştırma gayretleri bunlar. Atatürkçülüğü halktan soyutluyorlar. Bunlar Atatürkçülük ile dini, Müslümanlığı, halkı çatıştırmak istiyor. Atatürkçülüğü Türk milletinden koparmaya gayret ediyorlar. Atatürk bizim zannettiğimizden çok daha samimi bir Müslüman’dır. Dinine bağlıdır. Türk milleti ile bütünleşmiştir. Atatürk’ü din dışı göstermek son derece yanlıştır. Bu Atatürkçülüğe ihanettir.”

 

ADD eski genel başkanlarından Halil İbrahim Şahin de söylenen bu sözlere tepki gösterdi. Müslümanların dinini Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğini, ulusal kimliğini de tarihinden aldığını anlatan Şahin, “Ulusal kimlik ile inancı karıştırmamak lazım. Ulusal kimlik ile inancı birbirine karıştırarak değerlendirme yapılması istismar olur. Bunu doğru bulmam.” dedi.

 

Prof. Dr. Toktamış Ateş de, ADD’de son yıllarda anormal bir değişimin yaşandığına dikkat çekerken şöyle konuştu: “ADD, kuruluş aşamasında benim de çok sıcak baktığım, çok arkadaşlarımın yer aldığı bir örgüttür. Ancak son zamanlarda garip bir şekilde siyaset ile uğraşıyor. Ve doğrusunu isterseniz bunu tasvip etmiyorum. Aralarında böyle sözler söyleyebilecek bağnazlıkta arkadaşlar var.”

 

Atatürk kimsenin tekelinde değil

 

Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Saray, Atatürkçülüğün kimsenin inhisarında (tekelinde) olmadığını söyledi. Atatürkçü Düşünce Derneği'nin kuruluşunu geçmişte yapılmış bir hata olarak değerlendiren Saray, “Bir zamanlar Atatürk Araştırma Merkezi üzerine düşeni yapmadığı için ADD'ler kurulmuş. Bir zamanlar Türk Tarih Kurumu üzerine düşeni yapmadığı için Tarih Vakfı diye vakıflar kurulmuş. Bir zamanlar Türk Dil Kurumu vazifesini yapmadığı için dil dernekleri kurulmuş. Bunlar geçmişte olan hata ve eksiklikler. Türklüğü, Atatürk'ü, dinimizi sevmek kimsenin inhisarında değil. Burası devletin anayasal bir kuruluşudur. İlmî bir kuruluştur. Buranın politika ile, şunla bunla, hiçbir şeyle ilgisi yoktur.”

--------------------------------------------------------------------------------

ADD kongresinde tuhaf mesajlar

 

 

Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (ADD) 9. Genel Kurulu'na katılan delegeler tuhaf mesajlar verdi.

 

Bir delege, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i ‘Cumhuriyeti yıkacak yasaları imzalamakla’ suçlarken, bir başkası ise ‘Biz orduyuz, cumhuriyetle uğraşan iktidarla cephe cephe savaşmalıyız.’ dedi. ADD Genel Sekreter Yardımcısı, Atatürk’ün tekellerinde olduğunu söylerken, kongrede konuşan bir üye ise ‘Anıtkabir’in Mekke’den daha kutsal’ olduğunu iddia etti.

 

 

Anıtkabir Mekke’den daha kutsalmış

ADD Genel Sekreter Yardımcısı Ersan Barkın “Atatürk bizim tekelimizde.” derken bir kongre üyesi ise, Anıtkabir’in Mekke’den daha kutsal olduğunu iddia etti.

Cumhurbaşkanı Sezer’e sert eleştiri

Niğde Ulukışla Şube Başkanı Mehmet Karakaya’dan Cumhurbaşkanı Sezer’e sert eleştiri: Cumhuriyetin yıkılma-sına yol açacak yasalara imza attı.

‘Biz orduyuz, cephe cephe savaşalım’

Eskişehir Şube Başkanı Adil German, kendilerini orduya benzetti. German, “Cumhuriyetle uğraşan iktidara karşı cephe cephe savaşalım.” dedi.

Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu'nda cumartesi günü başlayan genel kurul dün gerçekleştirilen seçimlerle sona erdi. Genel kurulun dünkü oturumunda tuhaf mesajlar verilirken Cumhurbaşkanı Sezer’in eleştirilmesi kavgaya neden oldu. Niğde Ulukışla Şube Başkanı Mehmet Karakaya kongrede konuşan herkesin Sezer'i övdüğünü belirterek, “Ancak Sayın Sezer cumhuriyetin yıkılmasına yol açacak yasaları imzaladı.” dedi. Karakaya’nın bu sözlerine tepki gösteren bazı delegeler kürsüye yürümek istedi. Karakaya'nın konuşmasını engellemek isteyenlere divan başkanının izin vermemesi üzerine salondan bir üye ayağa kalkarak “Bu adamı konuşturursanız ve de ADD'den ihraç etmezseniz intihar edeceğim.” diye bağırdı. Bazı üyeler ise bu sırada “Kimse Cumhurbaşkanı'mızı eleştiremez. Sezer'i eleştiren adamın ADD içinde yeri yoktur. Bu adamı atın.” şeklinde bağırdı. Tepkilerin artması üzerine Karakaya’nın konuşması kesilerek salondan çıkarıldı.

 

Genel kurulda kürsüye çıkan üyelerin çoğunluğu hükümeti ‘Cumhuriyetin altını oymak ve irticaya destek vermekle’ suçlayan konuşmalar yaptı. Eskişehir Şube Başkanı Adil German, “Biz bir orduyuz, sokak sokak, cephe cephe savaşmalıyız. Karşımızda ise cumhuriyetle uğraşan iktidar var.” ifadelerini kullandı. Hükümeti irticayı desteklemekle suçlayan German, Türkiye'nin elden gittiğini savundu. ADD Genel Sekreter Yardımcısı Ersan Barkın, derneğe yönelik eleştirilere tepki göstererek, cumhuriyetin kuşatma altında olduğunu iddia etti ve “Atatürk tabii ki bizim tekelimizdedir.” dedi. Bu sözlerin ardından kürsüden inen Barkın'ı ADD Başkanı Ertuğrul Kazancı tebrik etti. Genel kurulda konuşan üyelerden İsmail Akpar ise ‘Anıtkabir'in Mekke'den daha kutsal’ olduğunu iddia etti. Akpar halka gitmeden salonlarda bir şeylerin değiştirilemeyeceğini ifade ederek “Biz siyasi erki ele geçirmeliyiz. Bunun yolu da halkı ikna etmektir. Ancak bu yolla millete gerçekleri anlatabiliriz. Millete gerçek anlamda Türk olmanın ne demek olduğunu bu şekilde anlatabiliriz. Bu şekilde insanlar aslında Atatürk'ün Anıtkabir’inin Mekke'den daha kutsal olduğunu anlarlar.” diye konuştu.

 

Sezer’den 80 bin YTL bağış

 

Kongrede, Cumhurbaşkanı Sezer'in, ekonomik sıkıntılar yaşayan derneğe 80 bin YTL bağışta bulunduğu açıklandı. Sezer'in bağışladığı paranın kültür merkezi inşaatında kullanılacağı öğrenildi. Sezer'in bağışının açıklanmasının ardından bazı üyeler de derneğe bağışlarını açıkladı. Emekli Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur ile mevcut başkan Ertuğrul Kazancı'nın yarıştığı seçimin sonuçları bugün açıklanacak.

-----------------------------------------------------------------------------------

Atatürkçü Düşünce Derneği, Atatürk’ün sözlerini değiştirdi

 

 

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Marmaris Şubesi’nin düzenlediği “Vatan tehlikede mi?” konulu konferansta Atatürk’ün sözlerinin çarpıtılması tepki topladı.

 

Dernek yetkilileri, tepkiler üzerine sözlerin çarpıtılmadığını, sadece günümüz Türkçesine uyarlandığını savundu.

 

Pinata Otel’de gerçekleştirilen konferansta Doç. Dr. İsmet Görgülü’nün konuşma yaptığı masanın yanındaki masanın önüne asılan dövizin üzerindeki, “Cumhuriyet düşünsel, bilimsel, tensel, güçlü ve yüksek kişilikli korumacılar ister. K. Atatürk” sözünün yanlış yazıldığı anlaşıldı. Atatürk’ün 1924 yılında öğretmenlere hitaben söylediği bu sözün aslının, “Cumhuriyet fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister.” olduğunu savunan vatandaşlar, derneğin Atatürk’ün sözlerini değiştirmesini eleştirdi. Konferansta konuşma yapan Doç. Dr. Görgülü ise Atatürk’ün sözlerinin çarpıtılmadığını, sadece kelimelerin değiştirildiğini kabul ederek sözün doğrusunun, “Cumhuriyet fikri, ilmi, maneviyatlı ve yüksek karakterli muhafızlar ister.” olduğunu söyledi.

 

Konunun eleştirilmesi üzerine ADD Marmaris Şube Başkanı Cemalettin Efecan ve Yönetim Kurulu üyeleri, sözlerin çarpıtılmadığını, sadece daha anlaşılır hale getirildiğini ve günümüz Türkçesine uyarlandığını savundu. Efecan, cümledeki “tensel” kelimesinin yanlış yazıldığını, doğrusunun “tinsel” olacağını belirtti. Efecan ayrıca Tercüman gazetesinin 18 Mart Çanakkale Zaferi yıldönümünde okuyucularına armağan ettiği, parçalanmış elbise ve postallarıyla iki Türk askerini gösteren, “Çanakkale Zaferi’ni kazandıran asil ruh anısına…” yazılı posterdeki, “Tercüman’ın armağanıdır” cümlesindeki “Tercüman” kelimesinin boyanmasının ise kendileriyle ilgisi olmadığını savundu.

 

Derneğin Atatürk’ün sözlerini değiştirmesi, çeşitli kesimlerden tepki aldı. Dr. Selami Adamoğlu, “Türkçeleştirmek adı altında tamamen yanlış yazılmış, anlam kaybolmuş. ‘Tinsel’ kelimesi ise tıp dilinde ‘ruh’ anlamında kullanılır. Kimsenin orijinali bozmaya hakkı yok.” dedi. Tiyatro ve sinema sanatçısı Selma Sonat da Atatürk’ün anlaşılır bir Türkçe kullandığını vurgulayarak, “Böyle bir şey yapmaya kimsenin hakkı yok.” şeklinde konuştu. Atatürk’ün açık ve net bir şekilde herkesin anladığı bir Türkçe kullandığını belirten Sonat, “Bu Atatürk’e saygısızlıktır. Ayıplıyorum.” dedi. Gazeteci Umur Özlüer ise tepkisini, “Atatürk Türkçe konuşmuştur.” diyerek dile getirdi. ADD’nin Türkçeleştirmesine emekli eğitimci ve gazeteci-yazar Sadi Tonbul da tepki gösterdi. Tonbul, “Biz Atatürk’ün ne dediğini anlıyoruz; ama Atatürkçülerin dilinden anlamıyoruz. Ne demek günümüz Türkçesine uyarlamak? Atatürk’ten daha mı iyi Türkçe kullanıyor bu arkadaşlar? Atatürk bu sözleri biz öğretmenlere hitaben söylemişti. Yıllarca öğrencilerimize bunu anlattık; ama Atatürkçülerin anlattığından hiçbir şey anlayamıyoruz.” diye konuştu.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

Taner Ünal: Atatürkçü derneklerin çoğu mason

 

 

Milliyetçi Hareket Partisi’nde uzun yıllar siyaset yaptıktan sonra partiden ayrılarak Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği’ni kuran Taner Ünal, ulusalcı ve Atatürkçü dernekleri ağır bir dille suçladı.

 

“Ulusalcı dernekler, tepeden inme politika ile hareket ediyor. Samimi değiller. Atatürk’le hiçbir ilgileri yok. İstanbul’daki 45 Atatürkçü derneğin 43 tanesi mason.” diyen Ünal, iddialarını daha da ileri götürerek bu derneklerin ABD’den para yardımı aldığını söylüyor. ABD’ye karşı yazılarına son vermesi için söz konusu derneklerin kendisine milyon dolarlar teklif ettiğini ileri süren Ünal, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’in ortaya attığı Avrasya projesinin ardında Amerika’nın olduğundan da emin. Ünal’ın iddialarına Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Ertuğrul Kazancı sert karşılık verdi. 3 yıl önce masonluğa karşı olduklarını içeren bir genelge yayınladıklarını ifade eden Kazancı, “Saçma sapan suçlamalar. Taner Ünal bunları nasıl tespit etmiş? Tamamen iftira.” dedi.

 

Öte yandan Ünal’ın başkanı olduğu derneğin onursal başkanı ise kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim, emekli Koramiral Hasan Kundakçı.

 

AB ve Kıbrıs gibi konularda aynı safta yer alan ulusalcı dernekler birbirini ‘mason’, ‘samimiyetsiz’ ve ‘tepeden inmeci’ olmakla suçlamaya başladı. 4 ay önce Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi”ni (VKGB) kuran Taner Ünal, diğer ulusalcı dernekler hakkında ilginç iddialarda bulundu. Bir dönem Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanlığına da aday olan Ünal, kuvay-ı milliye veya müdafaa-i hukuk adıyla kurulan ve son zamanlarda sayıları hızla artan derneklerine halkın teveccüh göstermediğini savundu. Ulusalcı dernekleri ‘sanal ve tabela örgütlenmesi’ olarak nitelendiren VKGB Başkanı Ünal şunları söyledi: “10-15 kişi toplanıp bir tabela asıyor. Ama bu dernekler tepeden inme politikalarla hareket ediyor. Hiçbiri samimi değil. Halkın teveccühü de yok. Etraflarında kimse yok. Halk olmadan birbirleriyle münazara yapıyorlar. Atatürk’le hiçbir ilgileri yok. İstanbul’daki 45 Atatürkçü derneğin 43 tanesi mason. Atatürk, mason localarını kapattı. Masonluk, hem İslam’a, hem Türklüğe hem de vatana aykırı bir kuruluştur. Bunların kafalarında dayatma var. Adam emekli olduktan sonra heves için dernek kuruyor.” Ünal, ulusalcı derneklerle ilgili ilginç bir iddiada bulundu. VKGB başkanı, Amerika’ya karşı yazdığı yazı ve faaliyetlerinin durdurulması için ulusalcı derneklerin kendisine milyon dolarlık iş teklif ettiğini ileri sürdü. Ünal’a göre, Aydınlık grubunun Türkiye için alternatif gösterdiği Avrasya projesinin arkasında Amerika var.

 

Ünal’ın iddialarına karşı ADD Genel Başkanı Avukat Ertuğrul Kazancı’dan sert cevaplar geldi. Atatürkçü derneklerden hiçbirinin mason olmadığını savunan Kazancı, “Bu iddiaları reddediyorum. Bu tamamen bir iftira. 3 yıl önce masonluğa karşı olduğumuzu içeren bir genelge yayınladık. Bu iddialar saçma sapan iddialar. Bunu nasıl tespit etmiş? Derneklerde çalışanlar amatör ruhlu ve samimi insanlar.” dedi. ADD Genel Başkanı, Taner Ünal’ın ‘samimi değiller’ sözlerine ise ‘Kendi samimiyetlerinin ölçüsü nedir?’ diye sordu. Ünal’ı tanımadığını belirten Kazancı, “O dernek birdenbire nasıl gelişti? Bir yerde eylem yaptıklarına veya herhangi bir faaliyette bulunduklarına ben hiç tanık olmadım. Aynı paralelde faaliyet gösteren derneklere saldırmak çok yanlış bir yöntemdir. Hiç yerinde olmayan bir tarz.” diye konuştu. Ulusal Birlik Konseyi Genel Sekreteri Mehmet Cengiz ise Ünal’ın ‘kuvay-ı milliye derneklerinin sanal olduğu’ iddialarına ise katılmadığını söyledi. Cengiz, Taner Ünal diye birisini tanımadığını belirtti. Ulusal Birlik Konseyi Genel Sekreteri Cengiz, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi diye bir oluşumdan haberi olmadığını ifade etti.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Baykam: Perinçek’in maskesini indirmeye hazırım

 

 

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) üyesi ressam Bedri Baykam, İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek’e ağır eleştiriler yöneltti.

 

Daha önce İP’in, Lozan 2005 toplantısında ADD’yi kullandığını açıklayan Baykam, bu kez de Perinçek’in Kıbrıs, Türk Silahlı Kuvvetleri, sözde Ermeni soykırımı iddiaları, İsmet İnönü’ye yönelik ‘faşist’ suçlaması, Avrupa Birliği ve Kürtlerin kendi devletlerini kurabileceği yönündeki iddialarını gündeme getirdi. Perinçek’e, “Ülkeye yapacağınız en büyük hizmet, bizi öyle uçurumlara atmamak için artık köşenize çekilmenizdir, çünkü sizin yüzünüzden bütün diğer Cumhuriyetçilerin sözleri de güvenilmez hale gelir.” diyen Baykam, şöyle devam etti: “Sizi tüm faturalarınız ve çelişkilerinizle tarihe ve Tanrı’ya havale ediyorum. Ortaoyunu sona ermiştir. Senaryonuz kendi gayretkeşliğinizle iflas etmiştir. Perde üzerinize kapanmıştır.” Perinçek’e ‘hodri meydan’ diyen Baykam, İP lideriyle istediği platformda gelip maskesini indirmeye hazır olduğunu belirtti.

 

Baykam, Türk Solu Dergisi’nde yayımlanan yazısında Perinçek’e hitaben “Sizi Solculuktan ve Kemalistlikten azlediyorum.” şeklinde hitap etti. Doğu Perinçek’in Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) Davası Savunma, Kıbrıs Meselesi, Osmanlı’dan Bugüne Toplum ve Devlet kitapları ve 2000’e Doğru Dergisi’yle İP’in parti programından alıntılara yer verdiği geniş bir makale hazırlayan Baykam, “Geçmişinizdeki bugünkü kimliğinizi inkar eden tüm noktaları görmezden geldik, unuttuk, “Bu büyük ‘dönüşüm’ünüzü kabullendik. Ama pardon, bir yere kadar Sn. Perinçek. Artık bu maske indi.” dedi.

 

ADD üyeliğinin yanı sıra Cumhuriyet Halk Partili (CHP) kimliği ile de öne çıkan Bedri Baykam, Perinçek’in şu iddialarını hatırlattı: “İttihatçı kompradorlar yüz binlerce Ermeni’yi katletti”, “Ankara hükümeti, Lozan’da emperyalistlerle uzlaştı”, “Kemalist iktidar, en tabii hakları için mücadele eden işçilere vahşice saldırdı”, “Kürt milleti, kendi kaderini tayin etme hakkına kayıtsız şartsız sahiptir. Eğer isterse ayrı bir devlet kurabilir”, “İktidar sahiplerinin Avrupa’dan gelen özgürlükçü telkinlere karşı ‘Bağımsızlık’ bayraklarını açmaları sanmıyoruz kimseyi aldatabilsin”, “Yağmacı Türk işgalciler Kıbrıs’tan çekilmelidir”, “Militarizmin ülkemiz siyasetindeki gizli ve açık rolüne son vermeden demokrasi ve özgürlük kazanamayız”, “Milli Şef’in CHP’si savaş yıllarında jandarma dipçiği ve tahsildar zulmüyle faşist bir diktatörlük sürdürdü.” Perinçek’i terör örgütü PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’ın siyasi söylem aracılığını yapmakla suçlayan ressam Baykam, bu hatırlatmaların ardından İP liderine şunları söyledi: “Benim kaypaklık ve oportünistlik tanımayan ödünsüz tavrımdan bir şeyler kapmaya çalışın. Kah Maoculuk, kah Kürtçülük, kah Atatürkçülük yaparak varacağınız yerler belli.”

 

Baykam, yazısının ilerleyen kısımlarında ADD’nin Perinçek’in arka bahçesi ve emir kulu olmadığını belirterek şu soruyu yöneltti: “Siyaset nedir sizin için Sn. Perinçek? Her an saf değiştirebileceğiniz, her an yeni yaratılmış sahte ‘düşmanlarla’ beslenebileceğiniz, her an sol dayanışmayı çatırdatabileceğiniz bir özel sado-mazoşist arena mı?”

 

Ünal’ın hareketinde emekli paşalar da var

 

Ünal’ın genel başkanlık yaptığı VKGB Hareketi Derneği’nin onursal başkanlığını emekli Korgeneral Hasan Kundakçı yapıyor. Kundakçı Paşa’nın yanı sıra emekli Tümgeneral Cumhur Evcil ve emekli Korgeneral Suat İlhan gibi birçok isim de harekete destek verenler arasında. Yargıtay eski Başsavcısı Vural Savaş, emekli Deniz Binbaşı Erol Bilbilik, Prof. Dr. Erol Manisalı gibi isimler ise derneğin çıkardığı ‘Türkeli Dergisi’nde yazıyor. 4 ay önce eski MHP Genel Başkan adayı Taner Ünal tarafından kurulan dernek 2 ay içinde 98 şube açtı. Ünal, örgütlenmek için 5 daire ve arabasını sattığını ifade ediyor. İnşaat mühendisi olan Ünal, yaklaşık 1 trilyon TL’yi derneğe hibe ettiğini söyledi. Ülkü Ocakları’nın kurucuları arasında yer alan Ünal, uzun bir dönem Ortadoğu gazetesinde köşe yazarlığı yaptı.

-----------------------------------------------------------------------------------

Atatürk’ü Batı karşıtı gösteren Uludağ Üniversitesi rektörü, ulusalcıları kızdırdı

 

 

‘Türkiye’nin İttifakı’ adı altında bir araya gelen ancak ‘nifak’ tartışmasının merkezine oturan ulusalcıların Afyon buluşmasında yaşanan gerginlik dün kavgaya dönüştü.

 

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği panelde, kendisini ‘Kemalist Türk milliyetçisi’ olarak tanımlayan Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’ın, Atatürk’ün her zaman Batı medeniyetine karşı olduğunu söylemesi ortalığı karıştırdı. Yurtkuran’a büyük tepki gösteren ADD üyeleri, rektörü devamlı sağa sola sataşmakla suçladı. ADD’lilerin yoğun tepkileri üzerine Yurtkuran konuşmasını yarıda kesmek zorunda kaldı. ADD’lilerin zorla sakinleştirildiği panelde ‘Türkiye İttifakı’ sloganı da tartışma konusu oldu. Bazı konuşmacılar, ‘ittifak’ yerine ‘birlik’ kelimesinin kullanılmasını istedi.

 

Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’a gösterilen tepkiyi destekleyen Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Ertuğrul Kazancı rektörü, ulusalcı çizgide bilindiği ve kendisini böyle tanımladığı için programa davet ettiklerini söyledi. “Böyle bir konuşma yapacağını tahmin etmedik.” diyen Kazancı, panelde rektörün Atatürk hakkında sarf ettiği sözlerin doğruyu yansıtmadığını dile getirdi. Kazancı, “Bazı spekülasyonlara meydan vermemek için ‘rektörün böyle bir konuşma yapacağını bilseydim kendisini davet etmezdim’ demeyeceğim; ama biz çağırdığımız insanları bizim ideolojimiz doğrultusunda konuşsun diye çağırıyoruz. Yanlış bir konuşma oldu, üzüldük.” dedi.

 

Dört oturumdan oluşan ve yaklaşık 20 bilim adamının katıldığı panelin Zafer Haftası kapsamında düzenlenmesine rağmen konuşmacıların, günün anlam ve önemini anlatmak yerine imam hatip liselerine ve hükümete yüklenmesi dikkat çekti. Konuşmacılardan Gazi Üniversitesi Rektörü Kadri Yamaç, meslek liselerini bitiren YÖK’ün uygulamalarından imam hatip liselerini sorumlu tuttu.

 

Oturumda ayrıca siyasi sataşmalar da yaşandı. Habertürk TV Program Yapımcısı Erol Mütercimler’in, Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP), genel başkanını seçme sürecinde gülünç duruma düştüğü eleştirisi Yeniçağ Gazetesi yazarı Necdet Sevinç’ten tepki aldı. Sevinç, “MHP hiçbir zaman gülünç duruma düşecek bir şey yapmamıştır.” dedi.

 

ADD’lilerin Yurtkuran’a gösterdiği tepki ve büyük tartışma ise YÖK’teki icraatlarıyla toplumu geren Kemal Gürüz ile İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun katıldığı son oturumda yaşandı. Kemal Gürüz, Kemal Alemdaroğlu, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç ve Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’ın konuşmacı olduğu panelde Gürüz’ün, ‘Yakın dostum ve kardeşim’ dediği Alemdaroğlu’na halen ‘rektör’ demesi dikkat çekti. Alemdaroğlu ise, 20 Eylül 2003’te İstanbul Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı’nı tartışmak için yaptırdığı iki günlük sempozyumdan övgüyle söz etti. Sempozyuma Sadettin Tantan ve Doğu Perinçek gibi birçok ismin katıldığı söz konusu toplantıyla Kuvayı Milliye hareketinin başladığını iddia eden Alemdaroğlu, gelinen noktada ulusalcı güçlere başka gözle bakıldığını söyledi.

 

ZAMAN Gazetesinden..

Gönderi tarihi:

arkadaşlar istisnai şahısları tenzih ederekten söylüyorum.G.Doğu Anadoluyu ve D. anadoluyu eğitseniz ayrı bir dert eğitmeseniz ayrı bir dert

.eğitmiyorsunuz pkk yla dağa çıkıyor,eğitiyorsunuz avukat oluyor ,hakim oluyor bizim mahkemelerimizde pkk yı ve apo yu savunuyor...biz ne yapalım şimdi bu ne dir ya ..nedir bu Türkiye düşmanlığı bir yanda irticacı bir yanda pkk lı bir yanda mason bir yanda abd ....nedir bu Türkiyenin çektiği...zulmetmediğimiz için mi geliyor başımıza bunlkar..boşuna dememişler...MERHAMETTEN MARAZ DOĞAR...

Gönderi tarihi:

kardeşim o saydığın türden insanlar cemaat evlerinde yok! Benim sınıfımfa güneydoğulu ve doğulu çok temiz vede sevdiğim arkadaşlarım var , hem kapalılar hemde ağızlarından tek bir hıyanetvari söz çıkmaz çıkmadı şimdiye kadar..Nede olsa cemaat evlerinde kalıyorlar , bu sorunuda onlar çözecekler..Mesela Van da Serhat Liseleri var o da nur cemaatiyle bağlantılı , ordada suç oranları ondan düşük oluyor..

Gönderi tarihi:

güzel bir konuyu taşımışsın arkadaşım.bu ülkenin toprakları değerli topraklar.her zaman söylendiği biçimde.ondan başımıza geliyor.

fakat şunu belirtmek istedim (kendimce) bize Türk olduğumuz, kendi tarihimiz anlatılmadı ve de bir fazla cümle kursak Türk olmak adına hemen başka etiketlerle adlandırdık.görüyoruz ki Atatürk gibi bir Türkün dahi sözlerini çarpıtabiliyorlar.

benim korkum yakında Atatürkün ve Atatürkçü düşüncelerin de çarpıtılarak Türk düşmanlığına kalkan edilmesi bilirim ki sayısal olarak hala öndeyiz bu kişilerden...tşkk....

Gönderi tarihi:

Türkan Saylan’a suçlama

 

 

Bölücü hareketleri güçlendirdiği için üyelerinin tepkisini çekmeye başlayan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne (ÇYDD) yönelik eleştiriler devam ediyor.

ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan’a bir suçlama da Sarıyer Şubesi eski Başkanı Yetkin Aröz’den geldi.

 

Aröz, derneğin Sarıyer şubesinin 8 yıl başkanlığını yaparak, dernek faaliyetlerini yakından izleyen birisi olarak tanınıyor. Bir internet sitesine konuşan Aröz, başlangıçta Saylan’ın yaptığı çalışmaları desteklediklerini anlatarak, “Daha sonraki süreçte sayın Saylan kendi başına buyruk bir yönetim anlayışı geliştirdi. Bugün eleştirdiğimiz noktaya geldi. ÇYDD bir sapmaya uğradı, AB’ye yaslanma ve büyük sermaye ile işbirliği yaparak politikalarını değiştirme sonucu Atatürkçü çizgisinden uzaklaştı.” dedi.

 

ÇYDD’de ipin ucunun kaçırıldığını belirten Aröz, “Yönetimsiz ve denetimsiz bir yapı ortaya çıkmıştır.” diye konuştu. Derneğin burs verme işleminde de ciddi bir denetim kuramadığına dikkat çeken Aröz, şöyle devam etti: “Bursiyerlerle fikir bağlamında iletişim sağlanamamıştır. Öğrencilerimiz kendi hallerine bırakılmışlardır. Sadece burs vermekle yetinilmiştir.” diyor.

Gönderi tarihi:

kardeşim o saydığın türden insanlar cemaat evlerinde yok! Benim sınıfımfa güneydoğulu ve doğulu çok temiz vede sevdiğim arkadaşlarım var , hem kapalılar hemde ağızlarından tek bir hıyanetvari söz çıkmaz çıkmadı şimdiye kadar..Nede olsa cemaat evlerinde kalıyorlar , bu sorunuda onlar çözecekler..Mesela Van da Serhat Liseleri var o da nur cemaatiyle bağlantılı , ordada suç oranları ondan düşük oluyor..

 

 

evet işte nefis bir mantık birisinin iyi insan olabilmesi için bu zata göre "kapalı ve nur cemaatine bağlı" olması gerekiyor.

 

şimdi ÇYDD nin açıklamasına bakalım .

 

ASILSIZ KARALAMALAR, BİZİ YOLUMUZDAN ALIKOYAMAZ! (Lütfen Dikkatlice Okuyunuz!)

 

 

Değerli Dostlar, Değerli Destekçiler, Mustafa Kemal Atatürk’ün Çocukları,

 

ÇYDD, 1989’da kurulduğundan beri, yaptığı her olumlu çalışmanın karşısında şeriatçı güçlerin karalama senaryolarını buldu. İmzasız ihbarlar, RP Milletvekillerinin yazılı soru önergeleri, akıl karıştıran bir MİT Raporu, hiçbir sonuca ulaşılmayan, korkunç ithamlarla dolu mahkemeler, kendi basın organlarında çıkan uydurma haberler, özel amaçlı TV dizileri vb. her zaman karşılaştığımız olaylardır.

 

Bütün bunları içeren ve herkese ibret olması gereken bir kitap hazırlıyoruz.

 

ÇYDD, Türkiye’nin 81 ilinde canla başla eğitime katkı sağlamaktadır. En çok ihtiyacı olan yerlere en çok destek gerekir.

 

ÇYDD her ilde Valiler, Kaymakamlar ve Milli Eğitimle işbirliği içinde çalışır. Burs vereceği her çocuktan vukuatlı nüfus örneği ve sabıka kaydı ile okul onayı ister.

 

Şeriatçı kesimlerden başka, hiçbir iş yapmayan, ÇYDD’yi basamak yapabileceğini sanan ya da o’nu karalayarak dikkat çekmek isteyen bazı kişi ve kuruluşlar da, bizleri misyonerlik, PKK’yı destekleme hatta Soros’dan para alma gibi safsatalarla asılsız şekilde itham edip dururlar.

 

Biri olmazsa öteki. Ellerine ne geçer, kendi kendileriyle baş başa kalınca ne hisseder, başlarını yastığa koyunca nasıl uyurlar?

 

Bunların hiçbirinin en ufak bir doğruluk payı olmadığını hem karalayanlar hem de Saygın Türk kamuoyu çok iyi biliyor.

 

Bu ülkede, Genel Kurmay Başkanı olacak değerli komutanı bile karalama cüreti gösteren kafaların ÇYDD’ye saldırmasını sizlerin kendi değerlendirmenize bırakıyoruz

 

aslında gerçekten dedikleri gibi olay çok açık. daha dün Yaşar Büyükanıt'a saldıranlar bu günde ÇYDD ye saldırmaktadırlar. Peki ikisinin ortak noktası nedir Atatürkçü olmaları.

 

Mit Raporu mu ? şimdi ben buraya Mit'in Fettulah Gülen hakkında hazırladığı raporu yazsam. elli tane demogoji yaparlar.

 

Bu karalama kampanyaları modası doksanlarla beraber bitti.

Gönderi tarihi:

arkadaşlar istisnai şahısları tenzih ederekten söylüyorum.G.Doğu Anadoluyu ve D. anadoluyu eğitseniz ayrı bir dert eğitmeseniz ayrı bir dert

.eğitmiyorsunuz pkk yla dağa çıkıyor,eğitiyorsunuz avukat oluyor ,hakim oluyor bizim mahkemelerimizde pkk yı ve apo yu savunuyor...biz ne yapalım şimdi bu ne dir ya ..nedir bu Türkiye düşmanlığı bir yanda irticacı bir yanda pkk lı bir yanda mason bir yanda abd ....nedir bu Türkiyenin çektiği...zulmetmediğimiz için mi geliyor başımıza bunlkar..boşuna dememişler...MERHAMETTEN MARAZ DOĞAR...

 

 

Tepitlerini şaşırarak okudum. Hepsi çok doğru ve mantıklı tespitler. Kürtlerin PKK'lı olanı da olmayanı da bu ülkeye zarar veriyor. PKK zaten herkesin malumu. Ama PKK'lı olmayanlar da bu ülkeye zarar. Adam çıkmış ben PKK'yı desteklemiyorum. Mücadelemizi silahla değil siyasi yollarla sürdürelim diyor. Mücadelen kadar başına taş düşsün. Şöyle bir etrafınıza bakın ülkede sorun çıkaran, suç işleyen, bozgunculuk yapanlar daha çok kimler? Adam dağa çıkmamış ama şehirde terör estiriyor.

 

Ama sayın musti, siz değil miydiniz

"Türk kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir"

"Türk ne kadar Türkse, (haşa) kürt de okadar Türktür; kürt ne kadar kürtse, Türk de o kadar kürttür"

"Kürtler din kardaşımızdır."

diyen. bu sözleri hiçbir kürt ciddiye almıyor. Hepsi bozgunculuğa devam ediyor ama siz Türkleri afyonlayarak tehlikenin ciddiyetinin görülmesine engel oluyorsunuz...

 

Lütfen arık gerçekleri görünüz...

 

Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.