Φ binyamin Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2013 Gönderi tarihi: 19 Eylül , 2013 @@gloria burçlara inanan olursa karşısına dikilip yapmayın etmeyin bu safsatalara inanmayın demek için buradayım not: bu demek değildir ki burçlara inanmak saçmalıktır Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 @@gloria burçlara inanan olursa karşısına dikilip yapmayın etmeyin bu safsatalara inanmayın demek için buradayım not: bu demek değildir ki burçlara inanmak saçmalıktır Size yukarıda konuyla ilgili bir link vermiştim aslında biz orada düşüncelerimizi paylaşmış kimi zaman eğlenmiş kimi zaman da ciddi ciddi yazmıştık, yukarıda linkledim, tabii ki hepimiz biliyoruz burç diye birşey yok, bunlar safsata... Kahve falı diye birşey de yok fakat baktırıyor insanlar, seviyor eğleniyor umutlanıyor vs. işte her neyse bazen hayatın geyik tarafı da vardır. Herşey ciddi olmaz... Bu da hayatın geyik yönü... Yoksa kimse hayatını burçlara göre yönlendirmiyor, aman burcum bugün bunu demiş çok dikkat edeyim demiyor diyorsa zaten hastadır... Her neyse bu konu ile ilgili o sayfada paylaştığım bir yazımı burada da paylaşayım madem... Paylaşacağım bulup geleyim Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 Buldum: Binlerce yıl öncesi… Depremler oluyor, güneş doğuyor, batıyor, ay çıkıyor, yıldızlar görünüyor, mevsimler değişiyor, yağmur yağıyor, kar yağıyor, deprem oluyor, deniz kabarıyor vs. vs… Ve tüm bu zamanlarda insanlar henüz bilimin ışığıyla aydınlanmış değiller. Ama insana her zaman bir cevap lazım değil mi? O halde cevabı buldun buldun, bulamadın o şartlardaysan vereceğin cevap şu; tüm bu olayları biz gerçekleştirmiyoruz, bunları gerçekleştirmek bizim gücümüzü aşar, o halde bunları gerçekleştiren güç, insan üstü bir güç olmalı… Doğru mu?İşte bu aşamada tanrılara olan inanç biçimi devreye giriyor. Çok tanrılı inanç biçimi geniş bir zamana yayılıyor, Yunan, Roma, Mısır vs. çok fazla uygarlığı da etkisi altına alıyor. İşte bütün bu gelişme dönemi içinde tüm şunlar oluyor:Mesela deniliyor ki Güneş bir tanrı olsa gerek, Ay bir tanrı olsa gerek, Şimdi bak gördün mü Tanrı üzüldü, ağlıyor o halde yağmur da tanrıların gözyaşı olsa gerek… Veya kızdı, gökten gelen şu gürültü de tanrının kızgınlıktan kükremesi olsa gerek… Hatta şu gördüğümüz parlak şey de kesin bir tanrıçadır ki mesela bu da bir gezegen olsun adına da sonradan Venüs denilsin. (E tabii Tanrı ya da Tanrıça dediğimiz şeylere birer de ad koyalım ki diğerleriyle karışmasın değil mi? Çoook Tanrı, Tanrıça var çünkü…) İşte böylece gök tanrıları da çok tanrılar kervanına katılmaya başlıyorlar.İşte tüm bunlar olurken, bir kısım kişi düşünüyor; “yaw diyor, şimdi bizi bu gök tanrılar yönetiyor ya bu demektir ki yaşadığımız yerdeki tüm bu olayların ya da tüm kişilerin, yöneticilerimizin falan kesinlikle kaderlerini, ilişkilerini bu tanrılar belirliyordur. O halde biz şu gökyüzünde olan olayları (doğal olarak aslında tanrıların ne halt yediklerini) biraz daha yakından inceleyelim, gözlemleyelim de belki Tanrılar olacaklarla ilgili bize bir iki ipucu verirler… İşte böylece gök takibi başlamış oluyor.Buradan çıkan sonuç da şu: Evet insanlar gök olaylarını incelemeye başlıyor, ciddi gözlemler yapıyor ama bütün bu gözlemleri gökyüzündeki olayları bilimsel olarak açıklamak için değil, Tanrıların isteklerini, ihtiyaçlarını tahmin etmek için yapıyorlar.Tam bu aşama önemli işte… Çünkü gök takibiyle başlayan bu aşama ilerleyen zamanlarda ortaya çıkacak olan astronomi bilimine de aslında ciddi bir zemin hazırlamaya başlamış oluyor.Astrologlar o zamanlarda (ve hatta halihazırda) astronomiyi bir malzeme olarak kullanıyorlar. 17. yüzyıla kadar yaşamış olan olan Astronomlar da o süre içerisinde bakıyorlar ki astroloji de çok para var, astrolojiden para kazanmak için Babil’den bu yana gelen tüm bilgi birikimini kullanarak astrologluk yapmayı tercih ediyorlar.. Ortalık karışık yani anlayacağınız. Ne astronomi astrolojisiz, ne de astroloji astronomisiz olabiliyor bu dönemde… İkisi de birbirlerinin suyuna muhtaç… Olaya da ister çıkar gereği ister inanç gereği hala Tanrılar hakim…Ve sonunda 17. yüzyıl geliyor… 17. yüzyıl ve devamındaki zamanlarda da önemli bazı bilim adamları nihayet doğmaya başlıyorlar ve adlarını yaptıkları bilimsel araştırma ve çalışmalarla ölümsüzleştiriyorlar; öyle ki biz onları Galileo, Newton, Kopernik, Kepler vs. olarak günümüzde hala tanıyoruz. Her neyse işte bu önemli kişiler yaptıkları gözlemler ve araştırmalar sonucunda aslında bu gök olaylarının hiç de tanrılarla ilgisi olmadığını ve bu gök olaylarının ve hareketlerinin bilimle anlaşılır ve tanımlanır şeyler olduğunu ortaya çıkarıyorlar. Ve tam bu aşama da nihayet astroloji ile astronomi biliminin ya da başka bir deyişle astrologlarla astronomların yolları birbirinden ayrılıyor.Ha astroloji yok oluyor mu maalesef yok olmuyor, direniyor ve günümüze kadar da geliyor üstelik. Kesinlikle bir bilim olarak değil tabii.. Tamamıyla bir kehanet sistemi olarak… Yani bir anlamda doğusundan itibaren hiçbir değişime uğramadan aynı amaca hizmet ederek; meydana gelecek olan olayları önceden bilmeye, tahmin etmeye çalışarak bugün de işlerini yapmaya devam ediyorlar.Astronomi ise astroloji ile farklı kulvarda işlerini yapıyor. Vikipedia’daki tanımıyla; kökenleri, evrimleri, fiziksel ve kimyasal özellikleri ile gök cisimlerini açıklamaya çalışmak üzere gözleyen bilim dalı olarak… Ya da TDK’daki anlamıyla gökbilimi olarak…Sonuç;Astroloji hiçbir zaman bir bilim dalı olmamıştır. Ama kaçınılmaz olarak astronomiden bir malzeme olarak yararlanmıştır; uzunca bir süre gökyüzünü düzenli olarak gözlemlemiş, bu gözlemlerden bir takım sonuçlar çıkarmış ve bu sonuçları tanrıların insanlar üzerindeki etkileri, tanrıların kendilerine gönderdikleri mesajları olarak düşünüp, kehanette bulunmak ve geleceği tahmin etmek için kullanmışlardır.Astroloji en başından bu güne kadar hiçbir sapma göstermeden tamamıyla bir kehanet sistemi olarak işlemiştir.Astronominin doğuşu ile astroloji arasında bir ilişki tabii olarak söz konusudur; çünkü aslında astroloji, astronomi biliminin doğuşuna zemin hazırlamıştır. Gökyüzüne olan ilgi çok tanrılı dinlerin getirisi olarak astrolojiyi başlatmıştır. Astrolojinin gök olaylarını, kehanette bulunabilmek amaçlı olarak düzenli bir şekilde gözlemleme çabası ve bu çaba sonucu bir bilgi birikimi oluşturması sayesinde de astronomi biliminin temellerini atılmıştır. Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 not: bu demek değildir ki burçlara inanmak saçmalıktır Burçlara inanmak saçmalıktır. 1- Aslında inanmak saçmalık. İnanmakla bilmek farklı olgular. İnanmak kısaca söylentileri kabullenmektir. 2- Astroloji konusu gözlemlenemez, ispatlanamaz. Bu nedenlerle söylenenler sadece atmacadır. 3- Astroloji, burçlar, fallar, medyumluk, kahinlik vs. sömürü düzeninin umutlandırıp, kandırmacasıdır. 4- Bilim dışı herşey yalandır. Alıntı
Φ Evrim Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 Evrim_Karakas sevdim seni. Bir kaç cümle ile ne kadar çok şeyler anlatıyorsun. Bu bir yetenek. Emek hırsızlığı, kullanmak/kullanılmak, kehanet saçmalığı, bilgiyi bilim adamlarından öğrenmek, doğru düşünmek, insanlığı aldatmak. Hepsi de çok düşündürücü. Bundan böyle forumda takipçinim. teşekkürler. sizlerin ifadeleri de öyle. aranızda öğreniyorum. Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 teşekkürler. aranızda öğreniyorum. Ne demek.. İşte bir üstünlük yeteneği daha.. Mütevazilik.. Neyse, kolay gelsin. 1 Alıntı
Φ binyamin Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 Gönderi tarihi: 20 Eylül , 2013 @ her zaman öğrenmeye açık ol her daim öğrenci kal ! 1 Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.