Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BİR KOMŞU İLE İLİŞKİDE BULUNMANIN YEDİ TÜRÜ


İNTERLOCK

Önerilen İletiler

0c153a15cade468fd354e9fd407676df_1276226

 

NÎTI, politikanın  Sanskritçe'si; kelimesi kelimesine "İyi Davranış"
anlamına gelir. Kral'ın politikası, dünyadaki yaşanan tehlikelerin

ortasında nasıl hareket edilmesinin gerektiği bağlamında, genel

düşüncelere seçkin bir model sunar.

Kral, devlet içinde en yüksek pozisyonda olmasına karşın, o yüce,

gıpta edilecek, ama hiç emin olmayan ihtişamının içinde en fazla
tehlikeye maruz bulunan kişidir. Ülkesine komşu kıralların, kendi
mevki hırslı bakanları ve çok başarılı olan generalleri, hatta kendi
ailesinin üyeleri-yükselmeye çalışan oğulları ve prensler, entrika
düşünen kraliçeler- onun tahtına göz dikmişlerdir. Buna ilâveten,
çok eziyet çekmiş olan ve iliğine kadar sömürülmüş olan halk, bir
düşman kralıyla ya da alt sınıftan mevki hırsı olan bir başkaldırıcı
ile gizlice isyana kışkırtılabilir.

Böyle bir tehditler atmosferinde, korkunun ve birdenbire değişme
havası/matsya-nyâya'da, balıkların âdetleri egemen olur. Ahlâkî 

bir nezaketle zayıflatılamayan Hayat Yasası, denizin acımasız ve

loş derinliğinde geçerli olur.  Hayat Yasası, Batı'da olduğu kadar
Hindistan'da da çok iyi bilinir.  O, kadim bir atasözünde ifadesini

bulmuştur:  "Büyükler, küçükleri yerler.."

XVI. yy. Flamen Ressamı Pieter Bruegel bunu, şaheserlerinden
bir kaçında çok canlı ve ironik olarak canlandırmıştır. Tablolarda

her türden ve büyüklükten bir çok balığın kaynaştığı ve ardından
küçük balıkların, büyükler tarafından yutulduğu ve büyüklerin de
sonradan balıkçılar tarafından yakalandıkları görülmektedir. 

Büyük balıkların yarılan karınlarından küçükleri ortaya çıkarlar.

Böyle bir imza bu özdeyişi yeniden belirtir.

Pieter Bruegel bu tabloları, bütün Avrupa bir kaynaşım denizine

benzediğinde resmetmişti. Çünki Habsburg'lar ve Flandren'ler o
zaman diliminde, dünyaya egemen olan İspanyol ve Almanların
güçlü bir koalisyon halindeki imparatorluklarının kuşatmasından
kurtulmaya çalışan Fransa'nın,  yükselmeye çok çaba harcayan

iktidarına karşı savaşıyorlardı.

O zamanlar, yeni silâhların/barut-top ve yeni bir savaş tarzının
(şövalye süvari savaşları yerine, ücretli piyadeden daha büyük
kıtaların kullanılması)  sağladığı yerle bir ediş ile dehşetli korku

yaydıkları bir dönemdi. Bu gün,  modern tekniğin yarattığı yeni

silâhlarının yaptığı gibi.

Bruegel, atasözü tablolarında su ülkesindeki oburca soğukkanlı
yaşamı tasvir etmekte/ betimlemektedir ve bunu yaparken de

politika platformundaki herkesin, sadece kendini düşündüğünü
ve bir-çoklarının doyuncaya kadar yemeyi düşündüğünü uygun
bir ifadeye kavuşturmaktadır.

Bununla anlatılmak istenen şey şudur:
Politika ebedi bir savaştır ve öyle kalacaktır.
Politika platformunda, her bir ulusa, gruba ya da ırka, kendisine
lâyık olan büyüklüğü,  kültürel başarıları ve yeteneklerine haklı

olarak tahsis edilecek dünyanın kısımlarının ayrıldığı düzenli ve

dürüst bir duruşma olmadığıdır.

Ne acıması olan ve ne de vicdan tanıyan politika üzerine, Hindu
kadim belgelerinde yazılmış ve tavsiye edilen, ANA ARAÇLAR/
UPÂYA/BESLENME/TAKE NOURISH-MENT  şunlardır:

Philosophie und Religion
Indiens/Hind Felsefesi
Heinrich ZIMMER
Ruh ve Madde Yayınları-1992
ccf14564103d52d31f2ef21d013e040d_1276226

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

daafd3b7d95b85e5a47d9c516fabe7ca_1276297

 

Ne acıması olan ve ne de vicdan tanıyan politika üzerine, Hindu
kadim belgelerinde yazılmış ve tavsiye edilen, ANA ARAÇLAR/
UPÂYA/BESLENME/TAKE NOURISH-MENT  şunlardır:

1. SÂMAN:
Barışma ya da müzakere.
Bu, yatıştırmanın, "yemle tuzağa düşürme/sersemleştirme"nin
yoludur.

Yılanları teşhir eden/oynatan hind fakiri, onları flüte benzer bir
çalgıyı çalarak yatıştırır; bu ses tehlikeli hayvanı sakinleştirir.

Buna benzer olarak da, bir Tanrı'nın - ki daima iki anlamlıdır ve
tehlikeli de olabilir-"öfkeli" ya da "korkunç" yanı, kanatlarındaki
dörtlüklerin ifade ettiği kutsal büyüleyici formüllerinin, Tanrı'nın
görünmez olan dairesine, yükseğe taşıdığı büyülü melodileriyle
büyülenir, yatıştırılır ve huzura kavuşturulur yada lehine olacak
bir lütufta bulundurmaya sevk edilir.

İngilizce "Charm" ve tarafımızdan Fransızca diline kazandırılan
"Charma", Lâtince "Carmen" sözcüğünden türetilmiştir. Anlamı
"Büyülü Şarkı/ Magic Melody" demektir ki, onunla insanüstü bir
varlığın lütfu kazanılır. Aynı anlama gelen "Sâman" sözcüğü de
Sanskritçe'de kelimesi kelimesine/mot à mot "melody/nağme"
demektir.

Sâman ruhbanî sanatın özel bir dalını belirtir ve Vedalar'ın ritüel
geleneğinde: Rig Veda'nın çeşitli kıtaları/dörtlükleri ile belirtilen
ayetlerin kendisine / özüne dayanılarak musikîleştirildiği ya da
terennüm edildiği melodiler ile uğraşır. Bu uğraş ise büyü yüklü,
kısmen öyle tehlikeli bir bilimdir ki, içerisinde bulunulan mekân/
yer sınırları dahilinde aktarılamaz. İşte bu sebebten üstadlar ve
öğrenicileri ormanda tenha, münzevi bir yere çekilirler.

Bu bahsini ettiğimiz büyülü nağmeler/neşideler ise Yaratıcı'nın/
Brahman'ın elinde dünya yumurtasının bir çift kalıntısını tuttuğu
ve dünyanın başında açılan ve üst yarısının yükselerek gökleri
oluşturduğu, oysa alt yarısının aşağıya inerek yeryüzü olduğu o
dünya yumurtasını tutarak terennüm ettiği nağmelerdir.

İşte bu büyü taşıyan nağmeler ile Brahman,  üst-gök kubbe'nin,
Arş-ı âlâ' nın taşıyıcıları olmaları için dünyanın dört ucuna ve de
arasında bulunmakta olan dört noktaya tahsis ettiği dört semavî
fonksiyonu ortaya çıkarır.  
Bundan dolayı, fonksiyonlar/fi'l ler, Sâman dili ile "yaratılmışlar"
anlamına gelen "Sâmobhava" olarak adlandırılırlar.

Biz Sâman'ı gün içerisinde hep kullanırız. İnsanlara rastladığımız
zaman onlara  "Günaydın, nasılsınız?" ya da  "Ziyarete gelmeniz
çok nazik bir hareketti." Ve  "Allah'a ısmarladık, yakında tekrar
geliniz." dediğimiz zaman ondan yararlanırız.  
Bu toplumsal âdet ve görenekler için Sâman Sanskritçe sözcüğü
"Dostane Sözler/vecibe/nezaket" anlamında kullanılır.

Politika ile ilintili olarak ise Sâman şöyle çevrilebilir:
Barıştırıcı ya da yumuşak araçlar ve uyum, karşılıklı anlayış ve
hoşgörü ile oluşturulan ortam.

Modern dünyada ise,  "Ademî Tecavüz Paktı'na, tek tek ve çıkar
alanlarının sınırlandırılmasına yönelik ön konuşmalar" anlamında
kullanılır.

Philosophie und Religion
Indiens/Hind Felsefesi
Heinrich ZIMMER
Ruh ve Madde Yayınları-1992

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

77eba1ff841e44f1b1c5097118ff108c_1276398

 

2. DANDA:

Yaklaşmanın karşıt metodu.

Terbiye Edici Çomak, hâkimin elindeki sopa ya da kapıcının

elindeki sopa anlamına gelir ki, onlar bununla dilencileri ve

haşarı sokak çocuklarını kovarlar.

 

Danda demek; cezalandırış, haddini bildiriş, baskın yapmak,

zorba güç; asa, sopa, çubuk, değnek, baston, cop, egemen

oluş, ordu, boyunduruk altına alış, cebir, vakar, iyileştirme,

kuvvet ve zor kullanma anlamlarına gelir.

 

Kralın elinde, daima yukarıya doğru kaldırdığı disiplin simgesi

olan Danda/Asa olmalıdır. Mahâbhârata'da söylenen budur.

 

Manu Kitabı'nda bo konu ile ilgili olarak şunları okuyoruz:

"Bir krallığın genişlemesi için Sâman ve Danda iki ana araçtır"

 

Kısacası:  Danda, haklılığın zahiriliği/dış görünüşü içerisinde

hayasızca gizlenmiş olarak bulunan bir aşağılanmaya ya da

tehdide karşı 'ceza' olarak kullanılan her türlü saldırganlıktır.

Örneğin, eğer kurban olarak seçilmiş bir kimse veya komşu,

birden silâhlanırsa veya daha güçlü olan komşusu ile ittifak

kurarsa, katlanılamaz bir aşağılanma/değersizlik/sıradanlık

ifade eder.

 

3. DÂNA: Donum/Donation.

İntikâl, armağan, bağış, hediye anlamlarına gelir ve üçünü bir

yakınlaşma yolu olarak tavsiye edilir.

Politikada bu, kısaca "Rüşvet Veriş" tir.

Dâna, savaş ganimetinin, hediyeler, ödüller vs. gibi bahaneler

ile komşunun generalleri, bakanları ve gizli ajanlarına dağıtımı

üzerine anlaşma ifade eder.

 

4. BHEDA:

Bölme, ayırma, aksatma, sadakatı bozma, ihanet ve düşmanın

arasına nifak ekmek demektir. İçten dışa doğru kazarak böl ve

ayır metodudur.

 

5. MÂYÂ: ILLUSION/YANILSAMA.

Aldatıcı görünüş, göz boyama, hile, aldatıcı bir hayalin ortaya

çıkarılışı.

 

Tanrı Indra, hiç kimseye kötülüğü dokunmayan bir Brahman'ın

hayaline büründüğü, ve karşı tanrılar olan Titanlar'ın arasında

göründüğünde o Mâyâ'sını geliştirdi. Tanrılar'ın bu düşmanları

piramit şeklinde oluşturulmuş bir "Kurban Mihrabı" tesis etmiş

idiler. Onlar, onun üzerine çıkarak göklere tırmandılar. Bunları

Dünya egemenliğini ellerine geçirmek için bunu yaptılar.

Saf Brahman kulenin en alt tabakasından birkaç taşını çıkardı.

Bütün ifritler/Titan'lar yeniden Yer'e düştüler.

 

Bir başka Veda efsanesi, Tanrı Indra'nın, biraz evvel ordularını

savaşta yendikleri bir sürü Titan tarafından takibe uğradığında

hızlı bir atın yelesine dönüştüğünü böylece onların gözlerinden

gizlendiğini anlatır.

 

Mâyâ, "aldatıcı görünüşler ortaya çıkarmak" anlamına gelir.

Büyücülük sanatının ve büyünün her türlü kullanımı diplomatik

bir beceri demektir.

 

Japon yetkilisi, diplomatik bir görev ile görünüşte bir anlaşma

sağlamak için Washington'a gelir.  Oysa bu esnada Japonların

bombardıman uçakları Pearl Harbor yolunda bulunmaktadır.

Hint ve Uzak Doğu politikalarının Codex'ine/Kurallar Kitabı'na

göre bu, yöntem dışı ve daha önceleri de oluşup, görülmemiş

diyemeyeceğimiz bir hile değildi. Tam aksine bir klâsik savaş

aldatmacasıydı.

 

"Balıklar, birbirlerini hiçbir zaman uyarmadan, aniden saldırırlar

  ve yutarlar!."

 

Mâyâ'nın Diplomasi Boyutu:

Âhlâkî bir saygınlık maskesi takarak ve ayrıca dinî bir haklılıkla,

ve insancıl bir öfke ile sahnede görünülmesi savaşını yapanlar,

dünya görüşlerine ilişkin eğitim ve bilgileri sadece küstahça ve

alaycı bir saldırıda bulunmaya uygun olan ve daha çok yüküm

ahlâkı/minnet hissine yönelik düzeyde bir halk topluluğuna ve

sözcüleri olan örgütlere ve basına dayanmak zorunda oldukları

için, modern Batı Tarihinde çok etkili bir silâh olarak kullanılmış,

test edilmiş ve değerini kabul ettirmiş olan Mâyâ'yı ve sistemi

aynen alıp ve  pratik olarak sürekli ve her devirde faydalanmış,

kullanmış ve halâ kullanmaktadırlar.

 

 

Philosophie und Religion

Indiens/Hind Felsefesi

Heinrich ZIMMER

Ruh ve Madde Yayınları-1992

35dc9f6ffd02a1d3814226c3c76c7559_1276398

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

162781711287716d2b62953d5d64da9d_1276506

 

6. UPESKHÂ:
Bir başka yardımcı araç olarak tavsiye edilir.
Görüp de görmezlikten gelme, dikkate almama, savsaklama,
kayda değer bulmama/kayda almama anlamına gelir.

Japonya'nın Mançurya'yı, Mussolini'nin  Habeşistan'ı, Hitler'in
Avusturya'yı işgali/ele geçirmesi sırasında, İngiltere'nin tüm
bu olaylar karşısında takındığı tutum, bir Upeskha tutumu idi.
Müdahale etmeye karar verilemediği için umursamaz bir role
büründüler.

7. INDRA-JÂLA:
Indra'nın ağı/Jâla; ortaya çıkarmak, göz boyama, büyücülük
yapma,  savaş hileleri uygulama ya da aldatma manevraları
anlamını taşır.

Jâla'da; gerçekten mevcut olmayan "Bir Şey/Object/Thing"
in varmış gibi görüntüleri yansıtılır.
Jâla; Beyt-Mer'a/Show-House/Carnival-Festival.

Örneğin; eğer bir kale çizgisi sadece sahte/düzmece/yapay/
artificial/ put-on hatlardan meydana getirilir, ya da Britanya
Adalarına yönelik bir zahirî saldırı girişiminde bulunulursa, ve
oysa bu arada Rusya'ya saldırı hazırlanırsa, böyle bir hareket
Indra-Jâla uygulaması olur.

 

Not:
Orta-Doğu haritasının nasıl çizildiğini ve bu günkü koşulların
ortaya çıkmasına nasıl sebeb olduğunu hatırlayınız.

Indra-Jâla'ya dahil olan bir başka nokta,  gerçek-dışı/yanlış/
sahte/false haberlerin yaydırılmasıdır. Mâyâ İlkesi, böyle bir
savaşı yürütmede özel uygulama şekli olarak izlenebilir.
Örneğin: Tv, Radyo, Çeşitli Basın Organları..

Şu halde bu söylediklerimiz bir komşu ile, balıkların duygusal
olmayan okyanusunda ilişkide bulunmanın yedi türüdür.

Acaba biz "bu konuyu daha büyük bir açıklıkla ve sadelikle
anlatan kitaplara Batı'da sahip miyiz?" gibi bir soru aklımıza
geliyor.

Biz, başarı üzerine yazılmış kadim "Hind El Kitapları"nın bazı
açıklamalarını, birkaç tipik öz-deyişi üzerine bir daha dikkati
çekerek bitirmek istiyoruz. 

Ve ilk olarak, Mahâbhârata'nın 12. Kitabı'ndan birkaç alıntı

yapacağız:

-Bilgeliğin her iki türü de/düz ve eğri olanı da, Kral'ın emrinde
  olmalıdır.
-Sosyal Bilgeliğin son sözü "Asla İtimad Etme!" dir.
-Bir anda şekillerini değiştiren bulutlar gibi, bu günkü düşman
  sana daha sonra dost olabilir.
-Bu dünyada başarıyı arzu eden ve ulaşmak için her şeyi göze
  alan bir kimse, yerelere kadar uzanan reveranslar yapmaya,       
  sevgi, dostluk, barış üzerine yeminler etmeye,  kıygın-alçak     
  gönüllü konuşmalar yapmaya ve sanki ağlıyor gibi görünerek
  göz yaşlarını silmeye hazır olmalıdır.
-İktidar Hak'tan önce gelir. Hak iktidardan, güçlülükten doğar.
  Nasıl duman rüzgârın önüne düşüp-gidiyorsa,  hak da gücün     
  öyle peşinden gider.
-Bizatihi hak emredemez.
  Nasıl ki sarmaşık, ağaca yaslanarak büyüyorsa, öyle de hak
  güce dayanır.
-Hak, güçlünün elinde bulunur.
-Güçlü olan için hiç bir şey olanak dışı değildir.
-Güçlüden gelen her şey Temiz' dir..


Philosophie und Religion
Indiens/Hind Felsefesi
Heinrich ZIMMER
Ruh ve Madde Yayınları-1992

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.