Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

398342_10151262976731535_1221707421_n.jp

 

 

ÇAĞDAŞ BİR BEYİN Ahmet Taner Kışlalı'yı, Işık Kansu'nun kaleminden okuyalım. 'Sorumlu Öğretmen' başlıklı makaleden: Zile, 1939. Adını Ahmet Taner koydular. Ziraat Bankası veznedarı Hüsnü Bey ile ilkokul öğretmeni Lütfiye Hanım'ın çocukları. O Lütfiye Hanım ki 16 yaşında Cumhuriyet öğretmeni olarak eğitim ateşini yoksul, yorgun Anadolu'ya taşıyor.

 

Kemalci, Kuvvacı Mustafa Necati'nin 'Millet Mektepleri'nde kendinden yaşlı 'erkek' öğrencilere okuma yazma öğretiyor. Zile, Nizip ve Kilis'ten başlayıp Ankara'ya uzanan 44 yıllık uzun yürüyüşün ardından, bir Cumhuriyet Bayramı'nda, 29 Ekim 1994'te yaşama gözlerini yumduğunda, oğlu Ahmet Taner şöyle anıyor onu: 'Hep genç kalarak yaşlandı. Gerçek bir Kemalist devrimci gibi, kendini hep yenileyerek... çağını anlama çabası içinde torunları ile bile arkadaşlık kurmayı başararak...' Annesinin kollarındayken, okullu olduğunda, 'a, be, ce'yi de ilk öğretmen annesinden öğrendi. Uysaldı. Sakinliği, 'muhallebi çocukluğu' gibi tanımlanamazdı asla. Daha ilkokuldayken Türkçe'yi ses şenliğine döndürürdü. Minik arkadaşları, 'Öyle öyküler anlatıyor ki derslerde, bize hiç laf düşmüyor' diye yakınırlardı.

 

Annesi ile babası, Mehmet Ali ile Mahmut'u İstanbul'a, Galatasaray Lisesi'ne göndermişlerdi. Ahmet Taner'in evin sıcaklığından uzaklaşmasına yürekleri elvermedi. Pek zayıftı, pek çocuksuydu da ondan. Kilis Ortaokulu'nda okudu. Delikanlılığın delifişekliğinde kardeşleri, arkadaşları dalaşırlardı birbirleriyle, ama onu kavga ederken hiç gören olmamıştı.

 

Kavgacılık ile savaşımcılığı birbirinden ayırt etmek gerek. Daha ortaokulda okulun düzenlediği tartışmalı toplantıların başta gelen önderlerindendi. Kabataş Lisesi'ndeki ateşli münazaralara da taşıyacaktı bu niteliğini.

 

Siyaset bilimcisi olmanın ilk ipuçları, ağabeyi Mehmet Ali Kışlalı ile kendi geliştirdikleri 'devlet yönetimi' oyununda belirmişti. Elde makas, dil ucuna sürüldü mü koyulaşan mavi uçlu kurşunkalem, bir de saman kağıtlar. Oyunun altyapısı hazır. El becerisini de ekledin mi üzerine, al sana kağıttan kaymakam, garnizon komutanı, doktor, belediye reisi, banka müdürü, tarım müdürü, halk. Çocukluğun geniş düş dünyasına açılan oyun penceresi, 'gel keyfim gel' geçen doyumsuz saatler. Lise bitti. Ver elini Ankara.

 

O artık Mülkiyeli. Hem öğrencilik, hem gazetecilik bir arada gidiyor. Yeni Gün'de spor muhabirliği. Galatasaraylı kardeşlerinin tersine Fenerbahçe'ye 'gık' dedirtmeyen ödünsüz taraftar. Olgunlaşma sürecinde derginin yazıişleri müdürlüğünü üstlenme. Fransız bursuyla Sorbon'da doktora. Tez konusu, 1960 devrimi sonrası Türkiye'deki siyaset açısından ilgi çekici: 'Modern Türkiye'de Siyasi Güçler...'

 

Fransa'da Bordolu, ama 'Biz Türklerden' Nicole ile tanışma. Ahmet Taner'in insan sever, sıcakkanlı, sevgili eşi, kızları Dolunay ve Altınay'ın anneleri Nilgün. Yıllar sonra birlikte geçirdikleri trafik kazasında yitirdiği, Türk bayrağı ile gömülen Nilgün Kışlalı... Sorbon sonrası önce Hacettepe Üniversitesi'nde siyaset sosyolojisi alanında öğretim üyeliğine başlama.

 

Askerliğin ardından Hacettepe Üniversitesi'ne yapılan dönüş başvurusuna ret yanıtı. Ağabeyi Mehmet Ali Kışlalı, 'İhsan Doğramacı istemedi dönmesini' diyor. 'Neden?' diye soruyoruz. Yanıtı çok kısa: 'Öğrencilerini demokrasi, özgürlük ve açıklık konularında teşvik etti. Ahmet, öğrencilerin üniversite içinde demokratikleşmesi akımının önderlerinden olmuştu. Doğramacı'ya bu fazla geldi.'

 

Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçti. Çok mutluydu. 1971-77 arasında Yankı dergisinin belkemiği olduğunu söylemek abartı sayılmaz. O yıllarda yükselen toplumcu, devrimci, halkçı rüzgarı yakalayan dönemin 'Karaoğlan'ı, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in dikkatini çekiyor. Yankı'da yazıları. 1977'de İzmir'den CHP milletvekili seçiliyor. 1978 başı. 11'ler Adalet Partisi'nden ayrılmış. Ecevit, hükümet kuracak besbelli. Altan Öymen CHP Grup Başkanvekili. 'Laci'leri önceden çekmiş olanlar sıram sıram. Öymen'e görünenler, hatırlatmada bulunanlar çoğunlukta. Ahmet Taner Kışlalı ise ortada gözükmüyor hiç. Ecevit, Öymen'e Ahmet Taner Kışlalı'yı Kültür Bakanı yapacağını açıklıyor. Öymen haberi bildirecek, ama bulabilene aşk olsun. Sonunda bulunuyor da, Altan Öymen, Kışlalı'ya Kültür Bakanı olduğunu ancak arabasında söyleyebiliyor: 'Kültür Bakanı olacağını kendisine açıkladığımda yüzünde sevincin işaretlerini görememiştim. Yalnızca gözlerinde önemli bir sorumluluk yüklendiğinin bilincine varan ışıltının çaktığını gözlemiştim.' Bakanlık görevinin hakkını vermişti. O dönemin gençleri, o güne değin itilen kakılan yazarları, kimi gruplarca küçümsenen değerleri kucaklayan Kültür Bakanlığı'nca çıkarılan dergiyi anımsarlar: 'Ulusal Kültür'.

 

12 Eylül. Baskının adı. Özal'lı yıllar. 'Değişim' aldatmacasıyla karışık karşı devrimin, yozlaşmanın adı. Ahmet Taner Kışlalı, Ankara İletişim Fakültesi öğretim üyesi. Bilime, öğrencilere adanan yıllar. Savunduğu düşüncelere karşıt görüşleri ileri süren, bunu bir tutarlı çerçevede dile getiren öğrencilere en yüksek notu veren hoşgörülü, sonuna dek demokrat öğretmen. Eşini trafik kazasında yitirdiği günün ertesinde, kolu sarılı derse giren sorumlu öğretmen...

 

1991 sonu. Cumhuriyet gazetesinde yazarlığa başlama: 'Haftaya Bakış'. Başta Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği olmak üzere birçok cumhuriyetçi demokratik kitle örgütünün Anadolu'nun yüzlerce köşesinde düzenledikleri toplantılarda konuşmalarla 'ulusalcı, laik, Atatürkçü' güçlere özgüven aşılama... Halka, Kemalizmin, Atatürkçülüğün bir doğma değil, bir sürekli devrimcilik olduğunu usanmadan anlatma çabası. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcılığı...

 

Nisan 1997'de ikinci eşi Nilüfer Kışlalı ile evlilik. 22 Eylül 1999'da Nilhan Nur'un doğumu. Çayyolu Engürü Sitesi. 21 Ekim 1999: Saat 09.28. Cumhuriyet gazetesine 'Kınıyorum' başlıklı yazısını faksladı. Saat 09.35. Eşi Nilüfer Kışlalı ve minik bebeğini kente indirecek, sonra derse girecek. 'Nilüfer' dedi, 'Ben arabayı ısıtayım. İki-üç dakika sonra gelirsiniz.' Evden çıktı. Saat 09.40! Nilüfer Kışlalı, 'Çok neşeli bir sabahındaydı' dedi...

 

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ( 10 Temmuz 1939 - 21 Ekim 1999) (Bu cinayet faili meçhul değil) 

Gönderi tarihi:

toplumun önünde yürümekten korkan dilsiz aydınların yanında,

Ahmet Taner Kışlalı ve katledilen yüzlerce aydın bu toplumun aydınlanma mücadelesinde yol açmış, yaşadığı döneme tanıklığını canıyla ortaya koymuş değerlerdir clover.gif

Gönderi tarihi:

Terör şehidi Kışlalı’nın kızı SÖZCÜ’ye konuştu

 

12kislali23cm160.jpg

 

Ahmet Taner Kışlalı’nın kızı Nilhan Nur, “Onun yokluğunu çok arıyorum ama ardında bıraktıkları gurur verici” dedi…

Ahmet Taner Kışlalı, Türkiye’nin en yürekli ve en dürüst akademisyen, siyasetçi ve gazetecilerinden biriydi… 21 Ekim 1999’daAnkara’da evinin önünde bombalı saldırıya uğradı. Faili meçhul bir suikasta kurban giden Kışlalı arkasında pek çok şey bıraktı. Bunlardan biri de şu anda 14 yaşında olan kızı Nilhan Nur Kışlalı. Bu röportaj benim için çok zor oldu. Çünkü katledilerek elinden alınmış bir babanın kızıyla konuşup düşüncelerini almak duygusal anlamda hiç de kolay değil… Babasını kaybettiğinde 29 günlüktü. O artık güzeller güzeli bir genç kız. Nilhan Nur Kışlalı babasının ölüm yıldönümünde hissetiklerini bizimle paylaştı…

 

“14 yıldır aynı evdeyiz”

 

- Baban öldürüldüğünde 29 günlüktün. Şimdi 14 yaşındasın. Duygularını anlatır mısın?

 

Küçüklüğümde, ‘Babam neden öldürüldü’ sorusunu sormadan ailem olayı anlatmaya başlamıştı. Babamın kim olduğunu, herkesin onunla nasıl gurur duyduğunu anlatıyorlardı. Bu sebeple babamın eksikliğini büyük bir boşluk olarak hissetmedim.

 

- Hâlâ o evde mi yaşıyorsunuz?

 

Evet, hâlâ o sokaktayız. Aynı evde oturuyoruz.

 

- Her gün evden çıkıp babanın öldürüldüğü sokakta yürümek kolay olmamalı…

 

Babamın da bir zamanlar buralarda yaşamış olduğunu bilerek yürümek ve burada yaşamak bana güven veriyor.

 

- Ahmet Taner Kışlalı’nın kızı olmak nasıl bir duygu?

 

Herkesin parmakla gösterdiği, gurur duyulan bir babanın kızı olmak tarif edilemez derecede onur verici. Babamla gurur duyuyorum.

 

- Babasını bombalı bir saldırı sonucu kaybetmiş ve onu hiç tanımamış biri olarak nasıl bir çocukluk geçirdin?

 

Bunların beni kötü etkilediğini söyleyemem. Babamı kaybetmek başta olmak üzere, daha başka büyüklerimi de tanıyamadım. Bu acı olay beni ölümle daha barışık bir çocuk yaptı. Ölüm fikri beni, arkadaşlarımı korkuttuğu kadar korkutmuyor. Onun dışında normal bir çocukluk yaşıyorum. Bu duruma gelmemde elbette çevremdeki insanların büyük katkısı var.

 

- Baba, çoğunlukla kız çoçuklarının ilk hayranlık duyduğu erkektir, ergenlik dönemini onsuz geçiriyorsun. Ne gibi olumsuzluklar yaşıyorsun?

 

Diğer kızlar gibi benim de kahramanım babam. Değişen bir şey yok. Hatta diğerlerinden daha etkileyici bir kahraman olduğuna eminim. Yanımda olmasını gerçekten isterdim. Fikirlerimi paylaşmak, onun fikirlerini kendi ağzından duymak isterdim tabii ki. Ama babamın ölümüne yol açanların onu ‘ölümsüzleştirdiğine’ inanıyorum.

“Haksızın sesi çok çıkar”

 

 

- Babanın hayatta olmamasını kendine nasıl izah ediyorsun?

 

Ben babamın ve diğer bilim insanlarının hayatta olmamasını, paşalarımızın, yazarlarımızın, değerli Genelkurmay Başkanımızın hapiste olmasını kendime şöyle açıklıyorum; Şu an başımızdakilerle beraber kendini sorgulamaktan ziyade körü körüne inanmaya adamış insanların korkaklığına veriyorum suçu. Çünkü, haksız olduğunu bilen insan korkar. Hep haksız insanın sesi daha çok çıkar. Kendilerine benzemeyen, konusuna hakim ve bilgili insanlardan da işte böyle korkarak onları ellerinden gelen yöntemlerle sustururlar.

 

- Babanı kimin “öldürttüğünü” merak ediyor musun?

 

Merak etmiyorum, çünkü biliyorum. Bir isim yok ama o insanların kişiliğine ve düşünce yapısına dair birçok delil ve fikir var elimde.

"GEZİ bana umut verdi”

 

- Yaşadıkların sende isyan duygusu yaratıyor mu, seni en çok ne üzüyor?

 

Etrafımda da babasını, annesini kaybeden arkadaşlarım var. Bir amaç uğruna ölmesi beni teselli etti her zaman. Bu soruyu geçen sene cevaplayacak olsaydım, üzüldüğümü söylerdim. Fakat, birkaç ay önce yaşanan gezi olayları bana hâlâ umudun var olduğunu gösterdi. Hâlâ uğruna savaşacak bir şeyler olduğunu gösterdi ve yalnız olmadığımı anladım.

 

- Ailende tanınmış çok gazeteci var. Sen de gazeteci olmak istiyor musun?

 

Gazeteci olmayı isterdim ama özgür gazetecilik diye bir şey kalmadı. Fikrini söyleyen ya işinden atılıyor ya hapse giriyor. Sözcü Gazetesi’ni takdir ediyorum. Yaptığınız işe saygı duyuyorum. Böyle bir gazetede çalışacağımı bilsem gazeteci olmak isterdim.

 

Hayat arkadaşından mektup

 

Ah­met Ta­ner Kış­la­lı­’nın eşi Ni­lü­fer Kış­la­lı, ha­yat ar­ka­da­şı­na ölü­mü­nün 14. yı­lın­da bir mek­tup yaz­dı.

Okur­ken göz­le­riniz dolacak…

 

 

Ca­nımmm, tam 14 yıl sen­siz geç­ti…
Sen bu­ra­dan çok uzak­la­ra git­ti­ğin­de 50 cm, 3.5 ki­lo olan mi­no­cuk, 1.65 bo­yun­da 45 ki­lo. Be­nim sa­çım­da be­yaz­lar, yü­züm­de çiz­gi­ler ço­ğal­dı. Sen­siz­li­ği öğ­re­ne­me­dim ama sen­siz ya­şa­ma­yı öğ­ren­dim. Ha­ni sırf evin önün­de bir ağaç ol­sun di­ye dik­ti­ğin, ara­ba­yı bu yüz­den yo­la park et­mek zo­run­da kal­dı­ğın “Ka­tal­pa­” ağaç o ka­dar bü­yü­dü ki kaç ke­re üzü­le­rek bu­dat­mak zo­run­da kal­dım.
Ha­ni çok önem ver­di­ğin “Tek Di­l” var­dı ya ar­tık yok. ATA­TÜR­K’­ün AND’­ı ya­sak­lan­dı. TÜR­BAN ser­best. An­laya­ca­ğın ca­nımmm, se­nin gi­di­şin bo­şu­na, biz­le­rin çek­ti­ği acı bo­şu­na, Nil­ha­n’­ın se­ni ta­nı­ma­dan bü­yü­me­si bo­şu­na… Ül­ke­si­ni se­ven bü­tün ay­dın­lar, ga­ze­te­ci­ler, pa­şa­lar ha­pis­te.. Unut­ma­dan Ab­dul­lah Öca­lan önü­müz­de­ki gün­ler­de ha­pis­ten çı­kıp ve­kil bi­le ola­bi­lir. Ya­ni ca­nımmm sen git­ti­ğin­den be­ri çok sey de­ğiş­ti, de­ğiş-­me­ye de de­vam edi­yor… De­ğiş­me­yen şey­ler de var. Me­lih Gök­çek hâ­lâ Be­le­di­ye Baş­ka­nı… Bo­şu­na git­tin ca­nım, bo­şu­na… Ni­lü­fer Kış­la­lı 

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.