Φ democrossian Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Sorun, insanların kendi kafalarından şöyle bir tanrı olsaydı, böyle bir tanrı olsaydı diye herkesin değişik bir tanrı siparişi vermeleri değil. Adına tanrı denebilecek bir şey olsaydı, bu nasıl bir şey olurdu? Bu konuda tüm insanların ortaklaşacağı bir düşünce biçimi vardır. Tanrı olsaydı nasıl olmalıydı sorusunun yanıtları aşağı yukarı ortaktır. Adil olmalıydı, merhametli olmalıydı, zeki olmalıydı... gibi. Doğaya hükmeden böyle bir varlık olduğuna dair en küçük belirti ise göremiyoruz. Doğa tamamen kendi iç dinamikleri ile çalışıyor. Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Düşünceyi etkileyen bu kadar çok etken var, düşüncelerde farklı olur, seçimlerde. Aklın yolu birdir. Akıl tam bilgiye ulaşırsa, akledenler her zaman aynı sonuçlara ulaşır.. Bu iki cümle çelişki taşıyor. Alıntı
Φ musttafa Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Düşünebilme yetisi insanın temel özelliğidir. Düşünceyi etkileyen bir çok unsur vardır; çevre, geçmiş, inançlar, eğitim, dinler, genler, dil, duygular, istekler, hayaller, yetersizlikler, yaşanılan mekandaki toprak, hava, su.... Düşünceyi etkileyen bu kadar çok etken var, düşüncelerde farklı olur, seçimlerde. Aklın yolu birdir. Akıl tam bilgiye ulaşırsa, akledenler her zaman aynı sonuçlara ulaşır.. Bu iki cümle çelişki taşıyor. Sana göre çelişkiyi, cümlede gördüğün konuyla bağdaştıramadığın çelişkiyi net bir şekilde anlatırsan, neymiş çelişki bizde anlarız. Alıntı
Φ binyamin Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 @@musttafa dua edin kabul edeyim diyen bir tanrı var mı yok mu sen önce buna cevap dostum evet veya hayır diye edebiyat yapmadan ama ? Eğer insanların sığınamayacağı bir tanrı olmadıktan sonra tahtaya tapmışım veya senin inandığın tanrıya tapmışım ne farkı kaldı şimdi bunun biraz mantık Siz bana muhtaçsınız ben size değil anlayışındaki tanrınıza ben zaten istesem de tapmam tapamam ve tapma'yacağımda ama sen illede bizim tanrımız böyle diyorsan o başka şunu asla unutma herkesin tanrısı kim ne derse desin kafasında kurguladığı bir hikayeye benzer ama ben hiç birisine inanmıyorum inanmak isterdim fakat olmuyor be olmuyor çünkü hiç bir ışık yok onun hakkında Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 inanmak isterdim Yani, elbette isteriz ki bir uçan daire inip tüm gerçekleri açıklasın. Böyle hazır bilgiye kim itiraz ederdi? Ama yok... Alıntı
Φ musttafa Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 @@musttafa dua edin kabul edeyim diyen bir tanrı var mı yok mu sen önce buna cevap dostum evet veya hayır diye edebiyat yapmadan ama ? Eğer insanların sığınamayacağı bir tanrı olmadıktan sonra tahtaya tapmışım veya senin inandığın tanrıya tapmışım ne farkı kaldı şimdi bunun biraz mantık Siz bana muhtaçsınız ben size değil anlayışındaki tanrınıza ben zaten istesem de tapmam tapamam ve tapma'yacağımda ama sen illede bizim tanrımız böyle diyorsan o başka şunu asla unutma herkesin tanrısı kim ne derse desin kafasında kurguladığı bir hikayeye benzer ama ben hiç birisine inanmıyorum inanmak isterdim fakat olmuyor be olmuyor çünkü hiç bir ışık yok onun hakkında Aslında @@binyamin sana hak veriyorum, müslümanın deyip duanın ne demek olduğunu bilmeyenler çok, duayıda senin düşündüğün şekilde dilek dilemek olarak anlayanlar çoğunlukta. Herşeyin doğrusunu öğrenmek gerekir. Çoğunluğun dua hakkında inanmak istediği algı kuranda karşılık bulmuyor, dua davet etmek, çağırmak manasındadır. Herşeyi çeviriyorlar böyle kelimelere gelince arapçasını yazıyorlar, millet de tılsımlı birşey zannediyor, türkçe yazılsada okuyanlar anlasa durum netleşecek. Dua dilek dilemek manasında değildir, davet etmek çağırmak manasındadır. Sen duayı dilek olarak anlıyorsun "dua edin kabul edeyim"in senin lugatinde anlamı ; dilek dileyin dileklerinizi gerçekleştireyim gibi, Kurana bakalım böyle bir şey varmı, dilek dilemek ve dileklerin kabul edilmesi gibi bir durum varmı? Bakara 186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Beni çağırınca, çağıranın davetine(duasına) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki böylece onlar doğru yolu bulurlar. Görüleceği üzere dilek dilenmesi ve kabul edilmesi gibi bir durum yok! Yaradanı çağırmak, yani yaratıcıya ulaşmaya, onu anlamaya, yani yaratılışı çözmeye çalışana bende yaklaşırım diyor Rab, benim çağrıma uysunlar ve iman etsinler böylece doğru yola girerler diyor. Rabbin çağrısı nedir? Rab insana nereden seslenmektedir? Rab ne istemektedir? İman nasıl edilir? Doğru yol nedir? gibi bir çok çözülmesi gereken durum ortaya çıkıyor. Unutulmaması gereken rabbe dua etmek demek; Rabbi çağırmaktır. Rabde diyor ki siz benim çağrıma uyun, icabet edin, iman edin. Rab insanı her yerden çağırıyor, ister kelam olan ayetlerle isterse de yarattığı ayetlerle, ayetlerimi anlayın, çağrıya uyun diyor. Çağrı akladır, Çağrı düşünmeyedir, Çağrı insan olmayadır. Dinin temel amacı insanı ortaya çıkarmaktır. 2 Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Dua tanrıdan bir şey istenmek için yapılır. İnanmıyorsanız açarsınız Meryem adı verilmiş Kuran bölümünü. Orada Zekeriya tanrıya dua etmekte ve bir çocuk istemektedir. Çocuk istemek bir dilek dilemek değil mi? Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Bu iki cümle çelişki taşıyor. Düşünce ile Akıl aynı şey mi ? Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 @@Canraşit Tasavvuf'a kaymış olabilirim bu neyi değiştirir ki Tasavvuf da İslam'ın özü değil midir? @@Archi'nin yazdıkları ile aynı şeyleri ifade ettim. Kazası gerçekleşen dileğiniz kaderle çakışmadıkça gerçekleşmez. Bu dünyada yaşarken gerçekleşmedi diyelim ahirette kader ile çakıştığı an gerçekleşir. Bu söylediğim maddi şeyler için değil hayırlı dualarınız için geçerlidir. Sevap olarak ahirette karşılığını alırsınız. Dua etmek günümüzde yanlış anlaşılıyor. Maddi şeyler için, para için dualar ediliyor oysa ki dua kişinin ve herkesin hayrına olan için yapılan Allah'dan temennilerdir. Maddi talepleriniz ise şayet hayat amacınız için hayıra vesile olacaksa gerçekleşir yok sizin tekamülde gerilemenize sebep olacaksa gerçekleşemez. Çok ısrar ettiniz diyelim Allah da kabul etti bu tekamül planınızı aksatacak fakat bu aksaklıkları telafi etmeniz münkün ise bazı ağır bedeller ödeyerek yine duanız gerçekleşebilir. Allah bilir yani tüm bu yazdıklarım birer misal ve Allah'ın ilminin sonsuz tecellisidir. Sonsuz olasılıklar vardır bunu da sadece Allah bilir. Duayı maddi kazançlar için yapmamamız gerekir fakat çok zorda kalmış isek ve problemi maddiyat çözecekse Allah'dan yardım talep edilebilir. Maddi talepte bulunursunuz fakat Allah duanıza maddi karşılık verebileceği gibi başka bir kapı açarak da sorununuzun çözülmesini sağlayabilir. Tüm bunlar birer örnek sadece. Allah evrensel yasalara müdahale etmez çünkü dünyada, kainatta sadece biz yaşamıyoruz. Belli bir düzen ve sistem üzerine kurulmuş yasaları değiştirmesi bizim hayrımıza olurken başkalarına zarar verebilir bu sebeple Allah kurduğu düzen, nizam içinde yasalara müdahale etmez çok istisnai mucize diye tabir edilen durumlarda yapabilir fakat herkesin hayrına olacak ise bu müdahalleleri yapar. Allah için her yarattığı canlı ya da cansız, bu dünyada ya da evrenin başka köşesinde farketmez hepsi değerlidir. Kimseye ayrıcalık tanımaz. Yasalar dahilindeki nizam içinde tekamül eden insanlardan başka varlıklar da var bu sebeple yasalara müdahale etmez. İnsan bencil yapıda olduğu için herşeyi kendisi için ister. Başkalarının hayrına mı bu talebim diye düşünmez. Mesela biri ile evlenmek ister fakat bu evlilik o kişiye de hayırlı mı acaba diye düşünmez, ısrar eder hatta evlenmeyi kabul etmedi diye çekip vurabilir bile. İşte tüm bunlar dua ederken herkesin hayrına olanı dilememiz gerektiğini, gerçekleşmiyor ise bir sebebi olduğunu anlamamızı ya da zamanı gelmediğini, zamanı gelince gerçekleşeceğini bilmemimizi gerektirir. Öncelikle, Tasavvuf İslamın özü değildir. Budizm'in özünün İslama kültürel olarak adapte edilmişidir. Bir şey istemek için yapılan duanın anlamı yoktur tasavvufta. Ne varlığa sevinirim, ne de yokluğa yerinirim demek benliği öldürmek demektir. Cehennem veya Cennet umrumda değil demektir. Kendinde Tanrıyı bulmak demektir. Korku yoktur, beklenti yoktur demektir. Ben Klasik İslam anlayışında bir interaktiflik var dedim. Dolayısıyla yasaların işleyişine ( süreçlere ) müdahale edebilen bir Allah var dedim. Yasalara demedim. " Yasaların işleyişine "dedim. Yani, süreçlere. Ayrıca, kader bu dünyaya ait bir kavramdır. Ahireti kapsamaz. Alıntı
Φ musttafa Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Dua tanrıdan bir şey istenmek için yapılır. İnanmıyorsanız açarsınız Meryem adı verilmiş Kuran bölümünü. Orada Zekeriya tanrıya dua etmekte ve bir çocuk istemektedir. Çocuk istemek bir dilek dilemek değil mi? Kuranın kendisi duadır, yani insanları Allaha çağırmakta, dini anlamaya davet etmekte, bu işi kelamlarla resuller yapıyor. Hiç bir resul istek arzularının doyurulması, duygularının okşanması, hayellerinin gerçekleştirilmesi için bir çağrıda(duada) bulunmamıştır. Yapılan çağrı kelamların alaşılması içindir, resullerin görevi Allaha çağırmak(dua). Allaha çağırma işini zekeryadan sonra yahya resulun devam ettirdiği hikayeleştirilerek anlatılmış ve zekeryedan sonra yahyanın geleceği müjdelenmiş, bu müjde insanlar içindir. Zekerya resulun mal, mülk, dünyalıkla ilgili bir dileği yok. ben şunu isterim, bunu isterim gibi sözle yapılan dileklerin bir karşılığı yoktur, gerçekte kişi birşey diliyorsa onun için çalışır, Allahtan yardım diler, çabalar, sabreder, emeğinin karşılığı neyse onu alır. Duayı(Allaha çağırmayı) resuller yapar, icabet edecek olan insanlıktır. Bakara 153 Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Doğrusu Allah, sabredenlerle beraberdir. Çalışma ve girişimde bulunmadan yapılan hiç bir yardım talebi kabul görmez, birşey yapıldıktan sonra insan sabreder, laf ile sözlede isteme olmaz, böyle isteme insanın kendi beyniyle konuşmasıdır. Allah yaşamda mücadele edenleri, elde etmek istedikleri şeyler için bilinçli çalışanları desdekler. Dua Allaha yaklaşmak için, doğru yola girmek için yapılan faaliyetin adıdır, dilek dilemekle, laf söz üfürmekle ilgili bir bağlantısı yoktur. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 29 Ağustos , 2013 Eğer insanların sığınamayacağı bir tanrı olmadıktan sonra tahtaya tapmışım veya senin inandığın tanrıya tapmışım ne farkı kaldı şimdi bunun biraz mantık Bence biraz Psikanaliz ve kesinlikle Eric Fromm okumalısınız. Mesela @@GeceKuşu arkadaşımızın alıntısından başlamak faydalı olabilir : http://www.turkish-media.com/forum/topic/226802-eric-fromm/ *** Din ve Tanrı’nın Evrimsel Dönüşümü: Tanrısal insandan Mutlak Tanrı’ya Dinin Tarihi Gelişimi Din ve Tanrı inancının, insanın dışındaki bir güce ilişkin gerçeklikten değil, ancak insanın kendisinden kaynaklandığını öngören Fromm’a göre, din ve Tanrı ilk insandan günümüze evrimleşerek sürmüştür. Fromm, dinlerin ve Tanrı inancının oluşumunda insanın hayatı olumlu ve anlamlı kılmaya dönük umut ve özlemlerinin etkili olduğu kanaatindedir. İnsanlar, zamanla varoluş sorunlarına, ancak insancıl güçlerinin tam olarak gelişmesi yoluyla bir çözüm bulabilecekleri ve sevgi ve akıl güçlerini geliştirmeleri halinde, dünya ile bir uyum içine girebileceklerini anlamışlardır. Bununla birlikte doğaya esir olma ve akıl güçlerini asgari düzeyde kullanma durumunda, varoluşlarının biteceğini fark etmişlerdir. İşte bu yeni anlayış vizyona bir ad verme gerekliliğini hissetmeleri sonucu Tanrı kavramı geliştirilmiştir. Fromm’a göre, Tanrı insan gibi değildir ama insan olabildiği ölçüde Tanrı’dır. Böylelikle insan, yardım eden bir babaya ihtiyaç duymadığı sürece kendini var edebilir. Diğer türlü Tanrı, bir baba olarak var olduğu sürece ona tapan kişi çocukluktan kurtulamaz. Nitekim Fromm’a göre Tanrı’ya inanan insanların bir çoğu günümüzde, halen çocukça bir yanılsama içinde yardım eden bir baba haliyle yaşamaktadır. Günümüzde insanlar, eski tasarım objelerini değişikliğe uğratarak, hayat biçimleri çerçevesinde Tanrı’ya yüklenen işlevi farklı nesnelere yüklemekle ve tapınılacak yeni Tanrılar geliştirmektedirler. Bu çerçevede genellikle otoriter ülkelerde Tanrı’nın yerini devlet ve iktidar, otoriter olmayanlarda ise, makineler ve kazanılan başarılar almaktadır. Ona göre, bunlarda çağdaş putlar olup insanı yabancılaşmaya ve ölümseverliğe götürür. Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Binyamin arkadaşımızın söyledikleriyle Fromm'un söyledikleri örtüşüyor. "Tanrı’ya inanan insanların bir çoğu günümüzde, halen çocukça bir yanılsama içinde yardım eden bir baba haliyle yaşamaktadır." Bu cümlesinde ve diğer cümlelerinde tüm tanrıları insanların yarattıklarını söylüyor. Mutlak tanrının(!) mutlak olduğundan bahsetmiyor. Tüm mutlaklıkları da insanların yarattığını da biliyordur heralde. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Hiç bir resul istek arzularının doyurulması, .................. için bir çağrıda(duada) bulunmamıştır. E gerek yok tabii. Onlar zaten yerine geliyor. Milleti allahtan vahiy alıyorum diye uyut, sömür! Gelsin ganimetler, gelsin cariyeler, gelsin köleler, gelsin istemediğin kadar kadın. Bunun daha dua edecek nesi kalmış? Adam zaten allahı tepe tepe kullanıyor. Yalnız işte, bir çocuk yapmaya sıra geldi mi, bu allahı isteklerine alet etmekle olmuyor. O zaman başlıyor duaya... Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Düşünce ile Akıl aynı şey mi ? Düşünceyle akletmek aynı şeydir efendim. Akletmek ne demektir? Çelişkili yazıya bir daha bakın. Kaldı ki, siz de Musttafa'nın çoğunluk yazılarını "beğen"irken bu yazısını beğenmemişsin. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Ölçütünüz beğen tuşunun kullanılıp kullanılmadığımı ? Onu beğenmeyi unutmuşum.. O yazıyı da beğeneyim madem öyle. Akıl bir yetidir. Akletmek ise bu yetiyi kullanmaktır, düşünmektir. Düşünce ise düşünmenin ürünüdür. Yani; düşünmek ile düşünce farklıdır. Biri kavram ismi diğeri eylemdir. Düşünce ile aynı düşünceye ulaşmak için aynı öncüllerden / öncül bilgilerden yola çıkmak gerekir. Buna göre, @@musttafa Bey de yazısında bunu belirtmiş, bir kayıt koymuş, şerh düşmüş : " Düşünceyi etkileyen bu kadar çok etken var, düşüncelerde farklı olur, seçimlerde. Aklın yolu birdir. Akıl tam bilgiye ulaşırsa, akledenler her zaman aynı sonuçlara ulaşır.. " Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Binyamin arkadaşımızın söyledikleriyle Fromm'un söyledikleri örtüşüyor. "Tanrı’ya inanan insanların bir çoğu günümüzde, halen çocukça bir yanılsama içinde yardım eden bir baba haliyle yaşamaktadır." Bu cümlesinde ve diğer cümlelerinde tüm tanrıları insanların yarattıklarını söylüyor. Mutlak tanrının(!) mutlak olduğundan bahsetmiyor. Tüm mutlaklıkları da insanların yarattığını da biliyordur heralde. Fromm şunu da demiş : " 'Freud kendi araştırmalarının sonucunda görmüştür ki, bir fikrin bir arzuya karşılık olması ve onu tatmine yaraması, bu fikrin yanlış olduğunu kanıtlamaz. Psikiyatristlerin günümüzde hep aynı hataya düşmeleri, Freud’un bu düşüncesini özellikle belirtmeme yol açtı. Birçok gerçek ve bir o kadar da yanlış fikrin varolması doğaldır. Bu fikirlere insanlar, onların doğru olmasını arzuladıkları için sarılmışlardır. Ama unutmamak gerekir ki, birçok büyük buluşa yol açan da, yine bir takım fikirlerdir. Kimi insanlar tüm güçleriyle bunların doğruluğuna inanıp, bunu ortaya çıkartmaya çalışırken, bir sürü yeni gerçeğe ulaşmışlardır. Böyle büyük bir ilginin varlığı olayı, dıştan izleyene garip ve hastalıklı bile gelse, bu hiç bir zaman herhangi bir yargının ve de yorumun yanlışlığının kanıtı olamaz. " Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Ölçütünüz beğen tuşunun kullanılıp kullanılmadığımı ? Onu beğenmeyi unutmuşum.. O yazıyı da beğeneyim madem öyle. Elbette benim için ölçü değil, senin için. Beğendiysen yanlış yapmışsın. Nedeni; Akıl bir yetidir. Akletmek ise bu yetiyi kullanmaktır, düşünmektir. Farklı bir şey söylemedim. " Düşünceyi etkileyen bu kadar çok etken var, düşüncelerde farklı olur, seçimlerde." Meali: Değişkenlerin çokluğundan dolayı düşünceler(fikirler) farklı olur. "Aklın yolu birdir. Akıl tam bilgiye ulaşırsa, akledenler her zaman aynı sonuçlara ulaşır.. " Meali: Düşünceler(düşünme yetisi ile gerçekleşen) aynıdır. Kaldi ki burada "tam" bilgi çelişkisi de var ayrıca. Tam bilgi var mıdır? Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Değişkenlerin çokluğundan değil. Öncül bilgilerin farklı farklı oluşundan dolayı düşünceler farklılaşabiliyor. Çelişki yok. Ayrıca, Tam Bilgi olup olmaması tartışma konusudur. Herksin kendince Tam Bilgi saydığı bilgiler vardır. Yazarın kendi içindeki tutarlığını bozmaz. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Elbette benim için ölçü değil Ben katılmadığım ama tutarlı düşünceleri de beğenirim. Fakat, yanlış anlaşılmasın Mustafa Bey'in yazılarına katılmıyorum ama beğeniyorum anlamında söylemedim. Dolayısıyla, yalnızca düşüncelerine katıldıklarınızı beğeniyorsanız bu sizi bağlar. Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Değişkenlerin çokluğundan değil. Öncül bilgilerin farklı farklı oluşundan dolayı düşünceler farklılaşabiliyor. Çelişki yok. "Düşünceyi etkileyen bir çok unsur vardır; çevre, geçmiş, inançlar, eğitim, dinler, genler, dil, duygular, istekler, hayaller, yetersizlikler, yaşanılan mekandaki toprak, hava, su.... Bu sayılan unsurlar insanlar için değişkenler değil mi? Ayrıca, Tam Bilgi olup olmaması tartışma konusudur. Herksin kendince Tam Bilgi saydığı bilgiler vardır. Bende yok. Sende var mı mesela? Hangisi? Yazarın kendi içindeki tutarlığını bozmaz. Bozar elbette "düşünceler de farklı olur seçimler de" diyen birisi için "tam bilgi, tam fikir" çelişkidir. Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Dolayısıyla, yalnızca düşüncelerine katıldıklarınızı beğeniyorsanız bu sizi bağlar. Elbette beni bağlar. Ben de bu konuda tutarlıyım. Fikirlerini beğenmediğim insanı "yanlış yapar" olarak düşünürüm. Bu nedenle fikrini de eylemini de beğenmem. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 "Düşünceyi etkileyen bir çok unsur vardır; çevre, geçmiş, inançlar, eğitim, dinler, genler, dil, duygular, istekler, hayaller, yetersizlikler, yaşanılan mekandaki toprak, hava, su.... Bu sayılan unsurlar insanlar için değişkenler değil mi? Bu saydıklarınızın hepsi değişkenlerdir fakat bir düşünce üretimin de hepsi anlık değerleriyle öncül bilgiler olur. Dolayısıyla farklı öncül bilgiler farklı sonuçlara yani düşüncelere çıkarır. Herkesin kendince tam saydığı bilgi yine öncül bilgi / bilgilerdir. Herkes kendince sahip olduğu tam bilgilerle kendince doğru sonuçlara ulaşır. Bunda bir gariplik veya çelişki yok. Yanlıştır denebilir ama çelişkili denemez. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Elbette beni bağlar. Ben de bu konuda tutarlıyım. Fikirlerini beğenmediğim insanı "yanlış yapar" olarak düşünürüm. Bu nedenle fikrini de eylemini de beğenmem. O halde, neden " Elbette benim için ölçü değil, " dediniz ? Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Bu saydıklarınızın hepsi değişkenlerdir fakat bir düşünce üretimin de hepsi anlık değerleriyle öncül bilgiler olur. Dolayısıyla farklı öncül bilgiler farklı sonuçlara yani düşüncelere çıkarır. Bilgi üreten öznenin bilgi edindiği özne anlık değişken olunca, öncül bilgiler de anlık değişken olacaktır. Dolayısı ile her an herkesteki fikir kaynağa göre değişkendir. Bu nedenlerle "aklın yolunun bir olması" ve "tam ve aynı" fikirde olmak mümkün değildir. Herkesin kendince tam saydığı bilgi yine öncül bilgi / bilgilerdir. Gözlem anlık ise, üretilen fikir anlık olarak tutarlıdır. Ama zamana bağlı olarak yine görecedir değişkendir. Tutarlılı bilgi ile tam bilgi(değişmeyen, ideal) farklıdırlar. . Herkes kendince sahip olduğu tam bilgilerle kendince doğru sonuçlara ulaşır. Bunda bir gariplik veya çelişki yok Tam bilgi olamayacağına göre doğru sonuçlara da ulaşılamaz. Kaldı ki doğru, değişmez doğru olarak ta kabul edilemez. Yanlıştır denebilir ama çelişkili denemez. Tutarlı bir bilgi koyup, onunla yanlışı örtüştürmeye çalışmak çelişkidir. Alıntı
Misafir amateur Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2013 O halde, neden " Elbette benim için ölçü değil, " dediniz ? Düşüncelerine katıldığın insan senin için ölçüdür. Benim için değil. Benim, düşüncelerine katıldığım insanın fikirleri de benim için ölçü olabilir. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.