Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Cihad mı Vahşet mi?


evrensel_mesaj

Önerilen İletiler

Klasik islam anlayışına göre

 

İslam dini barış dini falan değil savaş dinidir. . Müslüman olmayan kavimler ya islamı kabul edecekler ya cizye verecekler aksi takdirde müslğümanlara karşı savaşmak zorunda kalacaklardır. Kimse de bunun aksini iddia etmeye kalkmamalı.

 

Tevbe 60- Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm'a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

 

 

Allahu teala bir taraftan kafirlere bile islama ısınmaları için onlara sadaka verilmesini emredecek, diğer bir taraftan savaş yoluyla onları cizye ve haraca boğun diyecek . Böyle bir şey mümkünmü?Allah çelişkili konuşurmu ?

 

Çapulcuların iddalerına malzeme olarak kullandıkları ayet

 

Enfal 39 Siz de ortalıkta bir fitne kalmayıb din, tamamiyle Allahın dini oluncıya kadar onlara cihad edin, eğer vaz geçerlerse her halde Allah amellerini görür

 

 

Ayetin sonu eğer vazgeçerlerse diyor.Eğer kıyamete kadar sürecek bir savaş ise neden vaz geçerlerse yazıyor ayetin sonunda

 

ENFAL

30- Hani bir vakitler, o kâfirler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya sürüp çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı da, onlar tuzak kurarken Allah da karşılığında tuzak kuruyordu. Öyle ya, Allah tuzakların en hayırlısını kurar.

 

31- Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman, "işittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir" diyorlardı.

 

32- Bir vakit de, "Ey Allah, eğer bu Senin katından gelmiş bir hak kitap ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize daha acı bir azap ver" demişlerdi.

 

33- Halbuki sen içlerinde iken Allah, onlara azab edecek değildi. İstiğfar ettikleri sürece de Allah onlara azab edecek değildir.

 

34- Şimdi ise Allah'ın kendilerine azab etmemesi için neleri var ki? Oysa Mescid-i Haram'dan menediyorlar. Üstelik onun hizmetine ehilkişiler de değiller. Çünkü onun hizmetine ehil olanlar ancak müttakilerdir. Lâkin çoğu bunu bilmezler.

 

35- siistem katında onların tavırları ise ancak hile ve engelllemetne başka bir şey değildir. O halde inkârınızdan dolayı bu azabı tadın bakalım.,

 

36- Mallarını, Allah yolundan engellemek için sarfeden o kâfirler, hiç şüphesiz yine onu sarfedecekler. Varsın sarfetsinler, sonra o yüreklerine inen bir acı olacak, sonra da mağlup olacaklar. Zaten kâfirler toplanıp cehenneme gönderilecekler.

 

37- Allah, murdarı temizden ayırdetmek için ve bir de murdar kısmını birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmek ve topunu birden cehenneme koymak için böyle yapar. İşte bunlar o hüsran içinde kalanların ta kendileridir.

 

38- O kâfirlere de ki: Eğer bu işe son verirlerse daha önce yaptıkları bağışlanacak. Yok yine karşı koymaya başlar, isyana dönerlerse, önceki ümmetlere uygulanan kurallar kendilerine de uygulanacak. (Artık o ilâhî uygulamayı beklesinler.)

 

39- Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür.

 

40- Yok vazgeçmez de tekrar eskiye dönerlerse artık bilin ki, Allah sizin yardımcınızdır. O ne güzel mevla, ne güzel yardımcıdır.

 

Ayetlerin tamamını göz önünde aldığımızda görülen odurki, müşrikler sürekli olarak Hz peygambere karşı bir takım suikast planları peşindedirler.Onlar bu suikastlarından vazgeçmedikleri sürece elbetteki onlarla savaş yapılacaktır.bundan doğal ne olabilirki

 

 

 

Bakara190- Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.

 

 

Bu ayettede görüldüğü gibi ayet gayet açık ve net.Eğer müslümanlar düşmanlar tarafından saldırıya uğrarlarsa elbette savaşacaklar.Böyle bir durum olmadan hangı maksatla olursa olsun hiç bir kavme müslümanlar savaş açamaz.

 

 

Bakara..256-Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir. Artık her kim tâğutu inkar edip, Allah'a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.

 

Dinde zorlama olmadığı halde, hangi gerekçe ile müslümanlar başka kavimlere savaş açabilirler.Ne diyecekler müslümanlar onlara ya islamı seçin yoksa cizye verın aksi takdirde sizi imha ederrizmi diyecekler

 

Böyle bir şeyin adı cihad filan değil olsa olsa çapulculuk olur.O takdirde haçlı seferlerini neye dayanarak haksız gösterebilecek, itiraz edebileceksin

 

Yok benim dinim hak seninki batılmı diyeceğiz.Onlarda kendi dinlerini hak olarak görüyor. Ben din dayatmak için savaşırsam haklıyım ama sen yaparsan haksızsınız mı diyeceğiz

 

İsra 33- Haklı bir sebep olmadıkça, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine bir yetki verdik. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü ona (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur.

 

 

Peki bu ayeti nereye koyacağız. Allah teala haksız yee insan öldürmeyin diyor.Haklı yere öldürmak ise ancak kısas ile olur

 

bakara 178- Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır.

 

Zaten savaşta bir nevi kısas gibidir.yani müslümanlara saldırılırsa,kısas olarak onlara karşı savaşılır. Başka türlü mümkün değil

 

Çapulcuların cımbızlayarak aldıkları bir diğer ayet ise şu

 

Tevbe 29 Kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın.

 

 

Şimdi bu ayet müslümanlara,diğer din mensuplarına cizye verinceye kadar onlarla savaş yapılmasını mı emrediyor.Ne alaka

 

 

Tevbe suresini baştan sona okuduğumuzda,Peygamberle anlaşma yapmış olan yahudiler bu anlaşmalarını bozarak, müşirklerle beraber müslümanlara karşı savaşmışlardır.

 

Yani ortada islam devleti ile yapılan anlaşmayı bozup savaşan hain bir taraf vardır, ve bunlar müslümanlara zarar vermişlerdir.İşte tevbe 29 da emredilen bu hainlerin verdiği zarara karşılık olarak hakir bir şekilde savaş tazminatı ödeyinceye onlarla savaşılmasıdır.

 

Yoksa durup duruken herhangi bir kavim ile,zoraki vergi verinceye kadar savaşmak değildir.

 

emevi ve abbasi zalimleri bu ayeti kendi keyilerine göre çarpıtarak,gayri müslim vatandaşlardan zorla cizye adında vergi almışlar ve bu anlayış aynen osmanlıda da devam etmiş ve halada böyle olduğu sanılmaktadır

 

Mümtehine 7. Olur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

 

 

8. Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever

9. Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.

 

 

Peki bu ayetleri nereye koyacağız. Allah teala müslümanlarla savaşmayan kimselere iyilik yapmamızı ve onlara adil davranmamızı emrediyor.Yok hayır biz anlamayız ya islamı kabul ederler yoksa canlarına okur ve onları haraca boğarız mı diyeceğiz

 

Emevilerle başlayan islam dışı yönetimler kendi hazinelerini doldurmak,saraylarda keyfialem yapabilmnek için bazı ayetleri malzeme olarak kullanmış başka milletlere yaptıkları saldırı ve barbarlıklarıda cihad adı altında kılıfına uydurmaya çalışmışlardır.

 

 

 

Sonuç olarak müslümanlar hiç bir kavme,islamı kabul edin yada cizye verin gibi gerekçeleriyle savaş açamazlar.Ama maalesefki sırlardan beri yapılmış ve böylece tüm dünyaya islamdan ve müslümanlardan nefret ettirilmiştir.Ve bu barbarlığın adıda cihad veya fetih olmuştur.

 

İşte müslümanların şanlı tarih ve şanlı ecdad diye övündükleri budur.çapulculuğun islami kılıfa sokulmuş hali.Hazinelerini altınla, haremlerini de cariyelerle doldurup saraylarda içki ve fuhuş alemi tertip eden sultanlar bunun için gerekli olan parayı nasıl toplayacaklardı.Elbetteki talan ve vurgunla

 

 

Kendinizi bir an için gayrimüslüm yerine koyun ve düşününki. müslümanlar sizin ülkenize savaş açmış ve oranın halkını haraca bağlamış, siz bu durumda bu müslümanlar ne kadar kibar ve nazik insanlar bize islamı kabul ettirmek için ilk önce ülkemize saldırdılar sonrada bizi vergiye boğdular. bu islam ne kadar güzel bir din böyle eh öyleyse bende müslüman olayım bari mi dersiniz yoksa islamdan ve müslümanlardan nefret mi edersiniz ???

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Gerçek hata Kuranda cihad kavramının bulunmasıdır.

Çünkü kurandaki cihad ister savunma amaçlı olsun, ister saldırı amaçlı olsun kitapta bulunmaması gereken bir kavramdır.

 

Çünkü Kuran yoruma açık bir kitapdır.

Nitekim her konuyu herkesin farklı yorumlaması da Kuranın yoruma açık bir kitap olduğunun ispatıdır.

 

Yoruma açık bir kitapda ise Cihad gibi kritik bir kavramın bulunmasıda son derece tehlikeli birşeydir.

 

Çünkü Kuran akıllı veya akılsız insan ayırımı yapmıyor. Zaten yapamazda çünkü her insan kendini akıllı sayar.

 

Cihatta akıllı veya akılsız ayırımı yapılmadan herkeze açık bir cihat yetkisi veriliyor.

 

Cihattaki anlatılan şeyin savunma amaçlı olduğunu varsaysak bile, ne zaman savunmaya geçileceği de kişinin yorumuna bırakılıyor.

 

Gerçekte her saldırı yapan kişi bunu savunma amacıyla yaptığını düşünür.

Mesela "dinimdeki türbanı savunmak için, danıştaydaki insanları öldürmek zorundayım" diyebilir.

 

Gerçek hata, insan ayırımı yapmadan bu yetkinin herkeze verilmiş olmasısır.

 

Kurana göre en akılsız insanın bile cihat yapma yetkisi vardır.

 

Oysaki, cihata ne gerek vardı; cihat yazmasa bile kendisine saldırılan insan zaten kendisini korur.

Örneğin dinsiz bir insana saldırı yapsanız o kişi kendini korumaz mı ?

 

Mesele kendini değilde dini korumaksa, Tanrı kendi gönderdiği dini kendisi koruyacak güçte değilmidir ?

 

Tanrı gönderdiği peygamberi korumakta acizmidirki onun eline kılıcı verip, kendisini korumasını bekliyor ?

 

Bir peygamberin kılıcı olur mu ?

 

Bir peygamber, sebebi ne olursa olsun, bir insanı öldürebilirmi?

 

 

Isa'nın neden kılıcı yok ? Onuda öldürmeye çalışanlar yokmuydu ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçek hata Kuranda cihad kavramının bulunmasıdır.

Çünkü kurandaki cihad ister savunma amaçlı olsun, ister saldırı amaçlı olsun kitapta bulunmaması gereken bir kavramdır.

.

.

.

Bir peygamber, sebebi ne olursa olsun, bir insanı öldürebilirmi?

Isa'nın neden kılıcı yok ? Onuda öldürmeye çalışanlar yokmuydu ?

Selam arkadaşlar,

Arapların menfaatleri uğruna Kuranda yazılı erdemli öğütleri kendi çıkarlarına uygun bir şablona sokup, Kuranda geçen kelimelerin manasını değiştirip yeni terminolojiler üretmesi elçinin vefatından sonra hemen başlamış ve günümüzde de devam etmektedir.

 

Kuran evreni yaratan Allah tarafından insanların dosdoğru bir hayat yaşamalarını öğütlemek üzere insanlara gönderilmiş bir kitaptır. Bu kitaba göre:

 

Bakara256:Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim sahte ilahları reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.

 

ayettende anlaşılacağı üzere silah zoruyla kesinlikle bir davet tarzı yoktur. her insan vicdani karar hakkını kullanarak kabul veya reddeder. Allah zorbalığı kesinlikle yasaklamıştır.

 

gaşiye(21-26): O halde, öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.

 

ayette de görüldüğü üzere elçi bile öğüt verici, zorbalıkla kabul ettirme gibi bir hakkı yok, inanıp erdemli işler yapanların karşılıklarını Allah verecektir, inanmayanların durumu ise Allaha kalmıştır. Kurana göre ordular kurup başka milletlere seferler düzenleyip onları kılıç zoruyla inanca boyun eğdirmek yoktur. Araplar bunu hep yapmışlardır tarih boyunca. ve Kuranda ki ayetleri kendi arzularına göre kullanmışlardır. insanlığı Arap asimilasyonuna zorla itmişlerdir. Arap örf ve geleneklerini Allahın emri diye yutturarak(KABE,BAŞÖRTÜSÜ,NAMAZ,CAMİ,EZAN,HADİS,MEZHEP,EL KESME, ZİNA EDENİ TAŞLAMA,KADIN DÖVME...V.S)bu zorbalıkları yapanlar Kurana karşı geldikleri için elbette cezalarını çekeceklerdir.

 

Kurana göre ne zaman savaş olur?

 

İnanan bir topluluk vardır ve bu toplum kendi öz benliklerinden gelen istekle o inanç sistmeini yaşamak istiyorlardır ama karşılarında belli bir topluluk vardır, onları rahat bırakmıyordur, yaşamlarının her aşamasında müdahil oluyorlardır, zorla putlara tapılmasını emrediyorlardır ve onlara birçok baskılar yapılıyordur. iş bu hale gelince dünyada ki hiç bir kavmin eli armut toplayacak değildir, kendilerine yapılan baskı ve kısıtlamalara elbette ki karşı koyacaklardır. ilk yazıyı yazan arkadaşın kurandaki ayetleri delil getirip arapların başka milletlere saldırdıklarını iddia etmiştir. evet doğrudur ama araplarda, bu yazıyı yazan arkadaşda ayetlerin öncesini ,nasıl bir sosyal tablo sonucu o sonuca gelindiğini ve hangi şartlarda Alalh'ın o emirleri yaptığının farkında olamamıştır. evet araplar suçludur baskıcılık, din tahrifatı ve Allah'a iftiralar yapmışlardır. ama bu Kuran'ın suçu değil, Kuran'ı kendi heveslerine göre değiştirenlerin suçudur. ilk makaleyi yazan arkadaşta bunu gözden geçirsin lütfen.

 

Araplar sadece diğer insanları kılıç zoruyla tehdit etmemiş aynı zamanda kendi içlerinde saf berrak anlmıyla Kurana tabi olan insanları da katletmişlerdir. ve Kuran Alalh tarafından korunduğu için onu etimolojik olarak değiştirmeye güçleri yetmediği için kelimelerin anlamlarını kaydırmışlar ve hadis adı altında hicri 2. asırdan sonra sözler uydurarak kendi istedikleri tahrifatı yapmışlardır. ne yazık ki incili ve tevratı değişmekle suçlayan bu kesim Kuranın anlamının kaydırıldığından hiç haberleri yok. Ne zaman insanlar Kuran dışı kaynakları bir tarafa atar ve dil bilimcilerinin etimolojik çalışmalarıyla ortaya getirdiği gerçek anlamı kavrarsa işte o zaman Alahın bize gönderdiği gerçek sistem ortaya çıkar. sözlerimi yine bir ayetle noktalamak istiyorum.

 

BAKARA62- İnanlardan, Yahudilerden , Hıristiyanlardan her kim Allah’a, diriliş gününe inanır, erdemli bir hayat sürerse elbette onların Rableri katında bir mükafatları vardır, onlar korkmayacak ve üzülmeyeceklerdir.

 

Allah' şirk koşmadan, diriliş gününe inanarak, Kuran dışı her kaynağı çöp tenekesine göndererek Kuran'ı anlayıp, orada geçen erdemli hayat öğütlerini yerine getirerek, bir yaşam sürersek elbette ki kazananlardan olacağız. Ayrıca KURAN başlı başına doğruluğunu akıl sahipleri için kanıtlayan muhteşem bir kitaptır. Samimiyetle ve ön yargısız onu okuyup anlamAya çalışan her insan gerçeğin farkına varacaktır.

 

Selam ve saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçek hata Kuranda cihad kavramının bulunmasıdır.

 

Bu sözünüz beni çok düşündürdü...

 

Kuran bizlere göre bir kişi tarafından yazılan herhangi bir kitap değildir...İlahi bir kitaptır...Siz belki inanmayabilirsiniz fakat bu tarz söylemlerde hiç hoş değil...Birşeye ya inanırsınız yada inanmazsınız ama bu tür bir söylem sadece gerginlik yaratır...

 

Kişilerin algılalarına ki sorunları bir dine ve en önemlisi o dinin kitabına yüklemek hiçte adilce değil...

 

Her dönem , her dinin ve ideolojinin içerisinde radikaller olmustur ve malesef olacaktır...Bunlar kaçınılmaz gerçeklerdir...

 

Cihat üzerine çok yazıldı , çizildi...

 

Ve çokta belirttik fikirlerimizi...

 

Ben tekrar yenilemek istiyorum ki ,

 

CİHATTAN HEDEF İNSANLARI ÖLDÜRMEK DEĞİL , ÖLÜ KALPLERİ DİRİLTMEKTİR....

 

Selam ve dua ile...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu sözünüz beni çok düşündürdü...

 

Kuran bizlere göre bir kişi tarafından yazılan herhangi bir kitap değildir...İlahi bir kitaptır...Siz belki inanmayabilirsiniz fakat bu tarz söylemlerde hiç hoş değil...Birşeye ya inanırsınız yada inanmazsınız ama bu tür bir söylem sadece gerginlik yaratır.

 

Çok sevgili Berceste,

Sizi kırdıysam, çok çok özür dilerim. Lütfen affedin.

Şunu bilmenizi isterimki doğadaki herhangi bir canlıyı üzmek, kırmak beni çok daha fazla üzer.

Eğer sizide bilmeden üzdüysem tekrar özür dilerim.

Fakat dikkat ederseniz, cümlemin içinde herhangi bir kötü söz veya hakaret yok.

Meseleye duygusal olarak değilde, teknik açıdan bakmanızı rica ediyorum.

Çünkü mademki din bir inanç konusuysa, o zaman onu duygusal yönden değilde, mantıksal olarak incelemek daha gerçekçi olacaktır.

Eğer dini bir duygusal konu olarak görürsek, o zaman onun bir inanç meselesi olduğunuda söylemek yanlış olmaz mı ?

Bende din konusunu bir inanç meselesi olduğunu varsayarak o cümleyi kullandım.

Duygusal konularda, hiçbirşeyi eleştirmem mümkün değil. Çünkü bende zaten aşırı duygusal bir insanım.

Tekrar özür dilerim sevgili Berceste, umarım beni anlamışsınızdır.

 

 

Kişilerin algılalarına ki sorunları bir dine ve en önemlisi o dinin kitabına yüklemek hiçte adilce değil.

Her dönem , her dinin ve ideolojinin içerisinde radikaller olmustur ve malesef olacaktır...Bunlar kaçınılmaz gerçeklerdir.

Bende zaten bunu söylemeye çalıştım.

Her zaman algılama sorunu olan kişiler olacaktır.

Her zaman radikal kişiler çıkıp, kendilerince yorumlar yaparak çeşitli çirkin davranışlar göstereceklerdir.

Bende zaten bu yüzden kuranda cihat konusu hiç geçmemeliydi dedim.

Çünkü kuran insanlar arasında ayırım yapmadan onlara çeşitli yetkiler veriyor.

Bu yetkileri alan kişi bir deli de olabilir, bir sapıkda olabilir.

Çünkü hiç kimse ben bir deliyim, veya bir sapığım. Benim bu şeylere yetkim yok demez.

Demiyorlar da zaten, her çeşit katliamla, veya diğer çirkin davranışlarla, özellikle bizden çok sizin gibi aklı başında dindar insanları küçük düşürüyorlar.

Siz onların bu yetkilerinden rahatsız değilmisiniz ?

Doğadaki her varlık, ona kendisini koruması gerektiği söylenmese bile kendisini zaten korur.

Tanrı bu kadarcık aklı, her canlıya zaten vermiştir.

Ben bu yüzden kuranda cihat kelimesinin geçmesine gerek yoktu dedim.

O zaman her türlü cahile, çeşitli yetkilerde verilmemiş olurdu.

Söylediğimde bir mantıksızlık varmı ? ne olur yok deyinde biraz içim rahatlasın.

 

CİHATTAN HEDEF İNSANLARI ÖLDÜRMEK DEĞİL , ÖLÜ KALPLERİ DİRİLTMEKTİR....

Selam ve dua ile...

Ölü kalpleri dirilmek cümlesini pek anlayamadım.

Yani kötü insanları öldürmeden, onları iyi insan yapmak mı oluyor ?

Çok özür dilerim, gerçekten anlamadım, açıklarsanız çok memnun olacağım.

------

Sevgili Berceste,

Ben bir Ateist değilim. Sadece dinsizim.

Hatta, islama inancım olduğu zamanlarımda bile tanrıya inancım bu kadar yoktu.

Hani tanrıyla kul arasına girilmez derler ya. Bende işte sadece onu yaptım.

Tanrıyla aramdan islamı çıkardım. Şimdi ona daha fazla yakınlaştım.

 

Sizlere ve dinlerinize karşı saygım sınırsızdır.

Zaten, sizlere saygı duymazsam, geçmişteki kendime de saygısızlık yapmış olurum.

Sizi hiçbir zaman kırmak istemem.

Size karşı ters fikirlerim olsada, hiçbir fikirim sizleri kınamak amaçlı değildir. Sadece iyilik amaçlıdır.

Siz nasıl din yoluyla iyi yol göstermek istiyorsanız, bende din olmadan iyi yol göstermeye çalışıyorum.

Beni daima eleştirebilirsiniz.

Bundan onur ve şeref duyarım.

Ama ne olur sizi kırmaya çalıştığımı düşünmeyiniz.

Ben sizlerin hepinizi çok seviyorum.

Duanıza da çok teşekkür ederim. Eminimki bana şanş getirecektir.

Doğadan, kucak dolusu sevgilerimle. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Evrensel ,

 

Evet sözleriniz beni kırdı...Ama bu şahsi bir kırılmadan öte birşey.Fakat sizi de anlamaya çalıştım.Sizin de beni anlamaya çalıştıgınızı ve bu açıdan olaya yaklaştığınızı biliyorum inş...Affetmek bizlere mahsus değil.Yeter ki yaptığımız hataları bilelim farkedelim...Gerisi boş zannımca...Bu içten ve kibar yaklaşımınız için Teşekkürler...

 

Herkes sizin gibi olamayabilir..Şayet kırıcı bir söz söylense de arkada bıraktığı kırık kalbe dönüp bakmayı bırakın bir an olsun düşünülmüyor...Bu yaklaşımınız da sizin ne derece ince bir insan oldugunuzu gösterir ki bu da beni sevindirdi...Sizin gibi kişilere ihtiyacımız var...

 

 

Bende zaten bunu söylemeye çalıştım.

Her zaman algılama sorunu olan kişiler olacaktır.

Her zaman radikal kişiler çıkıp, kendilerince yorumlar yaparak çeşitli çirkin davranışlar göstereceklerdir.

Bende zaten bu yüzden kuranda cihat konusu hiç geçmemeliydi dedim.

Çünkü kuran insanlar arasında ayırım yapmadan onlara çeşitli yetkiler veriyor.

Bu yetkileri alan kişi bir deli de olabilir, bir sapıkda olabilir.

Çünkü hiç kimse ben bir deliyim, veya bir sapığım. Benim bu şeylere yetkim yok demez.

Demiyorlar da zaten, her çeşit katliamla, veya diğer çirkin davranışlarla, özellikle bizden çok sizin gibi aklı başında dindar insanları küçük düşürüyorlar.

Siz onların bu yetkilerinden rahatsız değilmisiniz ?

Doğadaki her varlık, ona kendisini koruması gerektiği söylenmese bile kendisini zaten korur.

Tanrı bu kadarcık aklı, her canlıya zaten vermiştir.

Ben bu yüzden kuranda cihat kelimesinin geçmesine gerek yoktu dedim.

O zaman her türlü cahile, çeşitli yetkilerde verilmemiş olurdu.

Söylediğimde bir mantıksızlık varmı ? ne olur yok deyinde biraz içim rahatlasın.

 

Sizi anlıyorum ...

 

Fakat bizler inananlar olarak bir sınavda olduğumuza inanıyorsak bunu da sınavın bir parçası olarak görürüz...Daha ziyade bunu cihat için söylemek yanlış olur.Çünkü , Kuran-Kerimde ve Hz.Muhammed (sav)in hadislerinde söylenenlere baktıgımız zaman tam aksinin yansımalarını görebiliyoruz hayatta...Yada yasak ve günah olan bir şeyi mübah gibi gösterenleri, islamda olmayan bir yığın saçma hurafeleri İslama soktuklarını...

 

Demek ki bu ne olursa olsun oluyor ve olacak hem fikiriz bu mevzuda...Demek ki bu mevzuda onlardan biri...Burada ki hata insanların istedikleri gibi algılayıp kabul etmeleri , düşünmeye ve araştırmaya gitmemeleridir...

 

Bir öğretmen dersinde bir konuyu güzelce anlatsa ve bu dersin sonunda öğrenci tam tersini anlasa ve anlatsa etraındakilere...Bizler ne deriz o kişiye 'iyice anlamadan dinlemeden konuşma deriz'' bence bu olaya da bu yönden yaklaşmalısınız...

 

Ezberci bir yığın zihniyet var etrafımızda...Şayet bu ezberzilikten çıkıp araştırmacı bir ruha bürünür isek bu sorunlar bitecek...Yoksa haşa hata Allahta mı diyeceğiz...

 

Dünya düzenine baktıgımız zamanda bazı kişiler Allah yok çünkü varsa neden bu adaltsizliklere müdahale etmiyor diyebiliyor...Burada suçlu kim?

 

Yine hakkıyla düşünemeyen insandır...

 

Ama işin içinden çıkamaz ve Allahı inkara gider...

 

Her halukarda sonuç aynı...İşin içinden çıkamadığımız algılayamadığımız zaman yaptığımız hatalar bunlar...malesef...

 

umarım beni anlıyorsunuzdur...

 

 

Ölü kalpleri dirilmek cümlesini pek anlayamadım.

Yani kötü insanları öldürmeden, onları iyi insan yapmak mı oluyor ?

Çok özür dilerim, gerçekten anlamadım, açıklarsanız çok memnun olacağım.

 

Cihat “gayret etmek, ceht etmek, olanca gücünü ve kuvvetini sarf etmek” demektir. Fakat, cihatta bir şart var ki onu diğerlerinden net biçimde ayırır; “fisebilillah” yani Allah yolunda olma şartı; Kur’an namına ve İslâm uğrunda olma şartı. “Savaş ve cidal” ancak bu şartın gerçekleşmesi halinde “cihat” olurlar.

 

Cihadı anlamak için su ayeti okuyabiliriz ki ,

 

“Ey iman edenler! Sizleri acıklı bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi? Allah ve Resulüne iman edip, mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz.” (Saf Sûresi, 10-11)

 

Demek ki cihatta gaye, âhiretimiz için bir ticaret yapmaktır. Cihadın bazı külfet ve meşakkatleri olsa da bunlar insanın o acıklı azaptan kurtulması yanında hafif kalırlar.

 

O halde, cihat başkalarını öldürüp Cehenneme göndermek için değil, nefsimizi ve diğer nefisleri Cehennemden kurtarmak için yapılır.

 

Cihat, bu yönüyle, insan kurtarma savaşının adıdır.

 

Bu yazının size açıklayıcı olacağı kanısınayım inş...

 

Sevgili Berceste,

Ben bir Ateist değilim. Sadece dinsizim.

Hatta, islama inancım olduğu zamanlarımda bile tanrıya inancım bu kadar yoktu.

Hani tanrıyla kul arasına girilmez derler ya. Bende işte sadece onu yaptım.

Tanrıyla aramdan islamı çıkardım. Şimdi ona daha fazla yakınlaştım.

 

Sizlere ve dinlerinize karşı saygım sınırsızdır.

Zaten, sizlere saygı duymazsam, geçmişteki kendime de saygısızlık yapmış olurum.

Sizi hiçbir zaman kırmak istemem.

Size karşı ters fikirlerim olsada, hiçbir fikirim sizleri kınamak amaçlı değildir. Sadece iyilik amaçlıdır.

Siz nasıl din yoluyla iyi yol göstermek istiyorsanız, bende din olmadan iyi yol göstermeye çalışıyorum.

Beni daima eleştirebilirsiniz.

Bundan onur ve şeref duyarım.

Ama ne olur sizi kırmaya çalıştığımı düşünmeyiniz.

Ben sizlerin hepinizi çok seviyorum.

Duanıza da çok teşekkür ederim. Eminimki bana şanş getirecektir.

Doğadan, kucak dolusu sevgilerimle.

 

Sizi anlıyorum...

 

Elbette ki her inanç ve ideolojiye saygı duymak gereklidir...Ben de size saygı duyuyorum...Olumlu yaklaşımlarınız için de ben teşekkür ederim...

 

Fakat neden her hangi bir dine mensup değilsiniz merak ettim...Aradığınız ve bulamadığınız şey nedir?

Paylaşırsanız sevinirim...

 

Selam ve dua ile...

 

Sevginin gerçek sahibine emanet olun...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fakat neden her hangi bir dine mensup değilsiniz merak ettim...Aradığınız ve bulamadığınız şey nedir?

Paylaşırsanız sevinirim...

 

Selam ve dua ile...

 

Sevginin gerçek sahibine emanet olun...

Çok sevgili Berceste,

Sizinle asgari müşterekte anlaşabildiğime ne kadar sevindiğimi bilemezsiniz.

Zaten insanlık budur değilmi ?

Kendi görüşünüzdeki kişilerle anlaşmak kolaydır. Önemli olan sizinle karşı görüşte olan kişilerle anlaşabilmektir.

Üstelik fikirlerimiz farklı olsada, hepimiz iyiyi, güzeli bulmaya çalışmıyormuyuz ?

Birbirimizden tek farkımız, farklı yollardan iyiyi bulmaya çalışmamız.

Aslında bu çeşitlikli de çok hoş birşey, tektip olsaydık hiçbir zaman iyiye ulaşamazdık.

Ayrıca, dindarda olsak, dinsizde olsak, ateistde olsak, gavurda olsak, gerçekte hepimizin birbirimizi sevdiğimize de eminim.

 

Çok sevgili Berceste,

Benim dinden çıkış hikayem biraz uzun. Yaklaşık 5 yıl kadar sürdü.

Bu yüzden şu anda fazla detaylı yazamayacağım için çok özür dilerim.

Bu sıralar elimde çok önemli bir projem var. Ona çok yoğunlaştım.

Bu projeyi bitirir bitirmez en kısa zamanda detaylı olarak yazacağıma söz veriyorum.

Ama yinede kısaca bazı satırlarda yazmak isterim.

 

İlkönce şunu yazmadan geçemeyeceğim.

Ben zaten aslında müslüman değilmişimki. Sadece kendimi müslüman sanıyormuşum.

Çünkü islamın 5 tane şartı var. Şart ne demektir ? Olmazsa olmaz demektir.

Şart isteğe bağlı birşey değildir.

Üstelik islamdaki bu 5 şart, diğer şeyler gibi yoruma açık bir şey de değil, gayet açık ve net.

Siz o 5 şartın 5'inide yerine getirmedikten sonra istediğiniz kadar ben müslümanım deyin,

islam sizi müslüman olarak kabul etmezki.

Tabiki bende kendimin zaten müslüman sayılamayacağımı, islamdan çıktıktan sonra kabul etmeye başladım.

Ondan önce cehennem korkusu yüzünden, bu konuyu hiç düşünmemeye çalışıyordum.

İstemeden aklıma geldiğinde ise, biraz daha hayatın tadını çıkarayım, sonra bunların hepsini yerine getireceğim diye kendimi avutmaktaydım.

 

Benim islamdan çıkmama birçok etken sebep olmuştur.

10 yıl sürmesinin sebebi de yine cehennem korkusu yüzünden, şüphe duyduğum halde bazı konuları pek fazla incelemediğimden dolayıdır.

Bunun yanında, tabiki çevremde kafir olarak görülüp, göreceğim zararların da farkında olmak ayrı bir endişeydi.

 

Müslümanlık dönemimde kuran okumamaya da gayret eder, çevremde güvendiğim insanlardan duyduklarımla yetinmeye çalışırdım.

Çünkü kuranı okursam, içinde benim hayat tarzıma uymayacak birşeyler bulur, birde onları uygulayamazsam bile bile günahkar olacaktım.

Zaten bu yüzden de, hep ezanların, mevlütlerin arapça olmasına kendime belli etmeden sevinirdim.

Sonrada, kendimi buna sevinirken yakalar ve üzülürdüm.

 

Anlatmak istediğim şey; ikiyüzlü olmamak lazımdır.

Kendimizi asla kandırmamalıyız.

Ya inanacağız, yada inanmayacağız, bunun ortasını yaparak kendimi kandırmak zaten kendi onurumu, kişiliğimi çiğniyordum.

İnsanın içinde kendisini sürekli aldatan birisiyle yaşaması gerçektende rahatsız ediciydi.

Mutlu olmamı, kendimle gurur duymamı engelliyordu.

 

Bu yüzden artık karar vermeliydim. İnanmalımıydım yoksa inanmamalımıydım.

Birgün kendi kendime şunu söyledim, "bak, beyefendi. bir şeye gerçekten inanman için, ilk önce inanmıyor olman gerekir.

Çünkü, inanmış olarak başlayıpda inanırsan, o zaman inancın da sahte olur."

 

Bu düşünceyle ailemin, çevremin, okulumun bana doğuştan paket olarak yüklediği dinimi yalan saymaya başladım.

Bunu yapmaktan korkmuyordum, çünkü dinime sıfırdan, kendi mantığımla girme amaçlı yaptığımı ve tanrınında buna

kızmayacağını düşünüyordum.

Zira din eğer gerçekse, onu bu yolla daha iyi anlayabilir, dinime daha sıkı bağlanabilirdim.

inanmış doğan bir insanın inancı bende de vardı ama, bu bana kafi gelmemişti.

Bu inancın bana ait olup olmadığından emin olmalıydım.

Müslüman bir ailenin çocuğu olmam yüzünden müslüman olup olmadığımı mutlaka anlamalıydım.

Yoksa kendime karşı saygı duyamayacaktım.

Dinden çıkmadan da bunu başaramayacağımı biliyordum. Zira her okuduğumu, her araştırdığımı taraflı olarak değerlendirecektim.

 

İşte bu düşüncelerle, kafamdan herşeyi sıyırıp, yeniden girmek üzere dinden çıktım. Dini yalanladım.

 

Sonra dinimi tekrardan ele alarak araştırmaya ve incelemeye başladım.

Artık hiç korkmuyordum.

Çünkü, araştırmamın sonunda eğer din gerçek çıkarsa, ne mutlu bana. En değerli müslüman ben olacaktım.

Çünkü kendi mantığımla inanacaktım.

Tam aksi olurda, inanmazsam, o zamanda yine ne mutlu bana. hayatımı boşu boşuna kafamdaki sorularla kahretmeyecektim.

 

Sonra başladım, büyük dinleri incelemeye.

Zira, hazır dinden çıkmışken birde öbür dinleride incelemekte fayda vardı. Çünkü gerçek din bu değilde belki öbürü olabilirdi.

 

İlk önce dinlerin insanlar üzerindeki sonuçlarını inceledim.

Bakalım dinler insanları nereye getirmişti.

Çünkü tanrının dinleri göndermesinde bir amacı olmalıydı. Eğer insanlar üzerinde hiçbir etki yapmayacaksa zaten o dini göndermezdi.

Bu yüzden insanlar üzerinde yaptığı etkiyi görmem gerekiyordu.

İnsanlar üzerinde yaptığı etkiyi gördüğümde ise, hristiyan toplumların müslümanlardan daha ileri olduklarını gördüm.

Bu aşamada, kendime dedimki "demekki hristiyanlık daha doğru bir din".

Çünkü içinde ne yazarsa yazsın, önemli olan, insanları nereden alıp nereye getirdiğiydi.

Yani tanrının amacı neyse, o amacının gerçekleşmesi gerekirdi.

Bunun aksi tanrının istediğini gerçekleştirmekte başarısız olduğu anlamına gelirdi ki bu da çok saçma olurdu.

 

Sonra müslüman toplumların geri kalma sebepleri konusunda insanların görüşlerini almaya başladım.

Bunu müslüman insanlara sorduğumda hep şu cevapları aldım:

1- İslam aslında en iyi dindir fakat insanlar dinlerini yanlış yorumluyorlar.

2- İnsanlar dinlerini dinleri çarpıtan kişilerden yanlış öğreniyorlar.

3- İslam aslında tam uygulansa biz hristiyan toplumları da geçerdik.

 

Daha bir çok neden saydılar ama benim için hiçbiri geçerli bir sebep değildi.

Çünkü Tanrı bir din gönderirken bütün bunların olabileceğini düşünüp, ona göre önlemini alabilirdi.

Üstelik kime sorsanız, "dinin öyle yorumlanması yanlıştır, böyle yorumlanması gerekir" diyordu.

Yani, gerçekte kiminki doğru yorumdu öyleyse ?

Demekki benim de önceden yaptığım gibi, herkez kendine göre bir din kuruyordu kafasında.

O zaman tek bir kitabın ne manası kalmıştı ?

Bu vaziyette, tanrı başarısız olamalıydı.

Çünkü insanlara tek bir doğruyu öğretmek istemişti ama bunu başaramamıştı.

Ayrıca, müslüman kişilerin anlattıklarına bakılırsa, incil insanlar tarafından değiştirildiği için,

Tanrı islamı göndermişti. Buna göre tanrı yine başarısız olmuş olmalıydı.

Çünkü, incili de gönderirken insanların onu değiştirebileceğini düşünüp, ona göre önlem alması gerekirdi.

 

Ayrıca, islam dünyasının geri kalmasındaki sebepler neden hristiyan dünyasında meydana gelmemişti?

Cahillik desek, neden hristiyanlar cahil kalmamıştı ?

Yanlış yorumlama desek, neden hristiyanlar yanlış yorumlamamıştı ?

Sebep her ne olursa olsun neden hristiyan dünyasında o sebep yoktu ?

Sebebi herkez açıklıyordu ama "sebebin sebebini" kimse açıklayamıyordu.

 

 

Daha sonra kuranı kendim incelemeye karar verdim.

Bu aşamada, malesef siz üzüleceksiniz ama, "sebeplerin sebeplerini" kendim buldum.

Bu yüzden de sonradan girmek üzere çıktığım islama tekrar girmedim.

İslamda kötü şeyler buldum demek istemiyorum. Hatta kuranın iyi niyetle yazıldığına da eminim.

Fakat, iyi niyetle yazılmış olsa bile, malesef içinde bazı insanların üzerinde kötü etki yapacak bölümler var.

Örneğin daha önce yazdığım cihat konusu bunlardan sadece biri.

İçinde yaklaşık 5-10 tane, insanları cehalete sürükleyebilecek etken daha var.

Şu anda bunları yazmam mümkün değil, çünkü vakit bulup detaylı yazmam gerekir.

 

 

Daha sonra, diğer dinleride inceledikten sonra, onlarında tanrı tarafından gönderilmediğini anladım.

O yüzden de başka bir dine de girmedim.

Gerçi yazımda, hristiyanların ileri gittiklerini yazdım ama, eğer onlarında hiç dini olmasaydı şu anda daha da ileri gitmiş olabileceklerini düşünüyorum.

Nitekim bir yazımda da, onlarında dinlerinden uzaklaşmaya başladıkları zaman ilerlemeye başladıklarını yazmıştım.

Ancak, şunuda yinede belirteyim; bunu bilerek yapmadılar. Başka birşeyi yaparken farkında olmadan dinden uzaklaştılar.

 

 

Bana genelde dinsiz olduğum için, nasıl oluyorda tanrıya inandığım soruluyor.

Çünkü herhangi bir dine inanmadan tanrıya inanmak insanlara garip geliyor.

Zira, insanlara din aşılanırken, dinin ispatlanması zor olduğu için, sadece tanrının varlığı ispat edilerek inandırılır.

Buna göre insanlarda, mademki din yoksa tanrı da yoktur zanneder.

Oysaki dine inanmakla tanrıya inanmanın birbiriyle hiç ilgisi yoktur.

Bunun aksini düşünürsek; din olmadan tanrı olmuyorsa, öyleyse dinler yokken tanrıda mı yoktu diye bir soru çıkar karşımıza.

Buda çok komik olur.

Zaten ateist olanların çoğu, bu yanılgıyla ateist olmuştur.

Dinlerde buldukları hatalar yüzünden, gereksiz yere tanrıyı da yok zannetmişlerdir.

 

Bence tanrının varlığını ispatlamaya gerek yoktur.

Tam tersine yokluğunun ispata ihtiyacı vardır.

Ben tanrı yoktur diyenlere, saçımdan bir kıl koparıp, bunun aynısını yap, sana inanacağım diyorum.

Tesadüf diyenlere ise 2 tane zar verip, 10 kere üstüste düşeş atmalarını istiyorum.

 

Fakat benim tanrım farklıdır.

Benim tanrım, kendi verdiği akılı yargılayıp, kullarını cehennemde yakmaz.

Benim tanrım saklanmaz. Bana daima o güzel yüzünü gösterir.

"Bana dokunur, bende ona dokunurum."

Beraber konuşuruz, şakalaşır, güleriz.

Yardıma ihtiyacım olduğunda ona bir soru sorarsam, susmaz, veya dolaylı yoldan ima etmez, direk olarak bana cevap verir.

Ben benim tanrımdan korkmam, o benim en yakın dostum, arkadaşımdır.

Benim tanrımın gazabı yoktur, Sadece güzellikleri vardır.

 

Sevgili Berceste, tanrı hakkında bu yazdıklarımı mecazi anlamda yazmadım.

Tanrı hakkında yazdıklarımın hepsi, başka bir anlamı olmadan, yazdığım gibidir.

 

İnşallah kısa zamanda vakit olurda, bunları biraz daha detaylı ve açıklayıcı yazarım.

Kısa diye başladım ama sanırım biraz uzun oldu :)

 

Doğadan kucak dolusu sevgiler. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok sevgili Berceste,

Sizinle asgari müşterekte anlaşabildiğime ne kadar sevindiğimi bilemezsiniz.

Zaten insanlık budur değilmi ?

Kendi görüşünüzdeki kişilerle anlaşmak kolaydır. Önemli olan sizinle karşı görüşte olan kişilerle anlaşabilmektir.

Üstelik fikirlerimiz farklı olsada, hepimiz iyiyi, güzeli bulmaya çalışmıyormuyuz ?

Birbirimizden tek farkımız, farklı yollardan iyiyi bulmaya çalışmamız.

Aslında bu çeşitlikli de çok hoş birşey, tektip olsaydık hiçbir zaman iyiye ulaşamazdık.

Ayrıca, dindarda olsak, dinsizde olsak, ateistde olsak, gavurda olsak, gerçekte hepimizin birbirimizi sevdiğimize de eminim.

 

Size tam anlamıyla katılıyorum...

 

Aramızda ki farklılıklara bakıp birbirimizi kategorize edeceğimize aramızdaki ortak paydaları bulup onlara tutunmalıyız...

 

Aslında aramızda o kadar ''bir '' olan mevzularımız var ki...Fakat bir olanlara tutunmak yerine ayrı gayrı deyip yanlış bir yola sapıyoruz...

 

Sizinde böyle düşünmeniz beni sevindirdi...Ki , zaten birbirimize sevgi ile yaklaşırsak çözülmeyecek ortak payda bulunmayacak bir mevzu olduğuna inanmıyorum.Yeter ki ön yargılarımızı atıp temiz bir zihinle yaklaşalım etrafımızdaki insanlara ve olaylara...

 

Bende zamanında İslam ile beraber bütün dinleri araştırdım...Çünkü benimde düşünceme göre kişi bir inancın içerisindeyse tam olarak bilmeli körü körüne bir bağlılık içerisinde olmamalıdır...

 

Ve bende tüm dinleri araştırdım...Hristiyan arkadaşlar edindim...İncili , tevratı ve yanısıra Kuranı inceledim...

 

Fakat benim gördüğüm sonuç sizinkinden farklıydı ve ben sadece İslam dininin mükemmelliğini bir daha gördüm...Fakat sadece üzüldüğüm ve içimin yandığı mevzu neden insanlar hakkıyla islamı araştırmıyor yaşamıyor ve oldugu yerden farklı bir konuma getiriyorlar oldu...

 

Hristiyan alemi ilerlemiş diyorsunuz fakat sizde biliyorsunuz ki bunun din ile hiç alakası yok çünkü hepimiz bilyoruz ki zamanında kiliseler tüm bilimsel gelişmelerin karşısında bir duruş sergiliyordu...Günümüzde ki hristiyan ülkeleri de sizin dediğiniz gibi dinden uzaklaşınca bunları yapabildiler..Kİ , zaten hristiyanlıkta ruhbanlığa da rslayabiliyoruz ki...Bu da kısmen de olsa bazı şeyleri açıklyor zannımca...Tabi hrsitiyanlığı ele alırsa k konu uzar onun için kısa kesiyorum...Ben kendi adıma bir ygın çelişki gördüm diğer dinlerde...

 

Fakat islamda hiç bir çelişki bulamadım...

 

Ve Kuran-ın yanısıra Hz.Muhammed (sav) in hayatını da okuyup derinlemesine arastırdıgım zaman anladığım tek gerçek su oldu ,

 

İSLAM DİNİ TAM ANLAMIYLA KUSURSUZ BİR DİNDİR...Kİ , BİR CAHİLİYE DEVRİNİ ASR-I SAADET KONUMUNA GETİRMİŞTİR..CEHALETTİN İÇİNDE BOĞULAN BİR DÖNEM BİR GÜL BAHÇESİNE DÖNMÜŞTÜR...

 

Günümüzde ki islamın yaşanışına aldanmamanızı ve takıldıgımız konumlarda da Efendimiz(sav)in hayatını okumanızı tavsiye ederim size...

 

Çünkü EFENDİMİZ YAŞAYAN BİR KURAN İDİ...

 

Kafanızı kurcalayan herşeye O'nun hayatında cevap bulacagınız kanısındayım...

 

Bana genelde dinsiz olduğum için, nasıl oluyorda tanrıya inandığım soruluyor.

Çünkü herhangi bir dine inanmadan tanrıya inanmak insanlara garip geliyor.

Zira, insanlara din aşılanırken, dinin ispatlanması zor olduğu için, sadece tanrının varlığı ispat edilerek inandırılır.

Buna göre insanlarda, mademki din yoksa tanrı da yoktur zanneder.

Oysaki dine inanmakla tanrıya inanmanın birbiriyle hiç ilgisi yoktur.

Bunun aksini düşünürsek; din olmadan tanrı olmuyorsa, öyleyse dinler yokken tanrıda mı yoktu diye bir soru çıkar karşımıza.

Buda çok komik olur.

Zaten ateist olanların çoğu, bu yanılgıyla ateist olmuştur.

Dinlerde buldukları hatalar yüzünden, gereksiz yere tanrıyı da yok zannetmişlerdir.

 

 

Belki de bu durum ile pek karşılaşmadığımızdan dolayıdır...Fakat hepimiz biyoruz ki Rabbimiz herkesin içine muhakkak imanı koymus ve kulluk bilincini vermiştir.

 

Hz. İbrahim'in hayatına baktığınız da da Allah'ı daha küçük yaşta iken nası bulduğu ve o dönemde iman ettiğini görebilirsiniz...

 

Çünkü hepimizin mayasında bu his vardır...

 

 

Bence tanrının varlığını ispatlamaya gerek yoktur.

Tam tersine yokluğunun ispata ihtiyacı vardır.

Ben tanrı yoktur diyenlere, saçımdan bir kıl koparıp, bunun aynısını yap, sana inanacağım diyorum.

Tesadüf diyenlere ise 2 tane zar verip, 10 kere üstüste düşeş atmalarını istiyorum.

 

Yüreğinize sağlık... :clover:

 

 

Fakat benim tanrım farklıdır.

Benim tanrım, kendi verdiği akılı yargılayıp, kullarını cehennemde yakmaz.

Benim tanrım saklanmaz. Bana daima o güzel yüzünü gösterir.

"Bana dokunur, bende ona dokunurum."

Beraber konuşuruz, şakalaşır, güleriz.

Yardıma ihtiyacım olduğunda ona bir soru sorarsam, susmaz, veya dolaylı yoldan ima etmez, direk olarak bana cevap verir.

Ben benim tanrımdan korkmam, o benim en yakın dostum, arkadaşımdır.

Benim tanrımın gazabı yoktur, Sadece güzellikleri vardır.

 

Hepimizin Rabbinin bir oldugu kanısındayım :)

 

Ve Efendimiz (sav) bir kutsi hadiste bizlere şöyle anlatır ;

 

'' Kulum beni nasıl tanırsa ben ona öyle muamele ederim''

 

Rabbimizi Gazap eden olarak tanıyanlar sadece yanılırlar...

 

Allah merhamet sahibidir..Ve Rabbimizin esmalarından biride Vedud'tur (kullarını en çok seven ve en çok sevilen)...Ve bizlerin en yakın değil , TEK DOSTUDUR...

Güzellikten öte birşey yoktur Rabbim de...Ve kainatta ki her güzellikte sadece O'nun güzel esmalarının çok küçük yansımalarıdır...Her zerre bize O'nu haykırır , görmeyen gözlere kainatta ki her kare O'nu gösterir.....Aynaya baktığımızda bile kendi muhteşemliğimiz içerisinde kaçınılmaz bir şekilde O'nu hatırlarız yine...

 

Yada kışın adeta bir ölü gibi kefenini giymiş tabiat , bahar gelince aniden canlanır ve tüm ihtişamı , güzelliği ile kalplerimize salıverir sevincini...İşte bu da Rabbimizn güzelliklerinden ve bizlere ibretlerindendir...

 

Gerçekten , ne söylense ne dense az...

 

Elbette sözler ifade edemiyor Rabbimin güzelliğini ve bizlere aksettirdiği güzelliklerin bir katresini bile...

 

Fakat bizler bir nebze olsun anlayabiliyor ve görebiliyorsak Rabbimizin güzelliklerini...

 

Bir Ağrı dağında Rabbimin haşmetini ve büyüklüğünü , denizde sonsuzluğunu , yağmurda bizlere rahmetini ve sevgisini görebiliyorsak ne mutlu bize...

 

Allah yar ve yardımcınız olsun... :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fakat sadece üzüldüğüm ve içimin yandığı mevzu neden insanlar hakkıyla islamı araştırmıyor yaşamıyor ve oldugu yerden farklı bir konuma getiriyorlar oldu...

Sevgili Berceste,

Dikkat ederseniz, yukarıdaki cümlenizin içinde "neden" kelimesini kullanmışsınız.

İşte o "neden" kelimesi benim islamdan koptuğum noktanın ta kendisidir.

Sizde, bende islamı araştırmışız. Ve sonucunda farklı yönde karar vermişiz.

Bence farklı karar vermemizdeki en önemli sebep bu "neden" kelimesinin sorulmasının zamanlamasıdır.

Siz kurandaki güzellikleri gördükten sonra, kararınızı islamdan yana vermişsiniz.

Yukarıda verdiğiniz "neden" sorusunu ise, bu kararınızı verdikten sonra sormuşsunuz.

Benim izlediğim yolun sizinkinden farkı ise, kararımı vermekte aceleci davranmayıp, yukarıda yazdığınız soruyada cevap aramamdır.

Yukarıdaki cümlenizdeki kendinize sorduğunuz soruyu bende, tamı tamına aynı şekilde kendime sormuştum.

Fakat islamda karar kılmadan önce sorduğum için, bu soru benim islamda karar kılmamama sebep olmuştur.

İşte benim daha önceki yazımda bahsettiğim "sebebin sebebi" meselesi de budur.

Bende, islamdan kaçılmasına, korkulmasına bu bahsettiğiniz kişilerin "sebep" olduğunda hemfikirim.

Ben araştırmamı yaparken, aynı sebebi buldum fakat, bu "sebebinde sebebini" bulmaya çalıştım.

İşte o noktada koptum.

Bu benim araştırma tarzımdır, bütün konuları böyle araştırırım.

Yani bir sorun varsa, sebebini ararım, sebebini bulduktan sonra, o sebebe neden olan başka bir sebep olup olmadığına bakarım.

Eğer, sebebin sebebini bulursam, yine araştırmayı bitirmem. Bu seferde sebebin sebebinin sebebini aramaya başlarım.

Şayet bende sizinle aynı aşamadayken, islama karar vermiş olsaydım; bu gün bende sizin gibi iyi bir müslüman olarak kendime aynı sizin cümlenizdeki soruyu soruyor olacaktım.

 

Sizin o cümlenizin beni neden islamdan koparttığına gelince;

O sırada şunu düşündüm; Eğer islamı tanrı göndermiş olsaydı, bütün bu olanların olacağını daha önceden anlayabilir ve ona göre önlemini alırdı.

Yani, islamı öyle bir şekilde gönderirdi ki, insanlar islamı yanlış anlamaz, yanlış yaşamaz veya çarpıtmazlardı.

Tıpkı doğadaki herşeyin kusursuz işlediğini sağladığı gibi, islamında kusursuz işlemesini sağlardı.

Benim fikrime göre, tanrı yapmak istediği herşeyde başarılı olmuştur.

Yanlış anlamayınız, bu böyledir diye kimseye diretmiyorum.

Sadece kendi düşündüklerimi yazmaya çalıştım.

 

Hristiyan alemi ilerlemiş diyorsunuz fakat sizde biliyorsunuz ki bunun din ile hiç alakası yok çünkü hepimiz bilyoruz ki zamanında kiliseler tüm bilimsel gelişmelerin karşısında bir duruş sergiliyordu...Günümüzde ki hristiyan ülkeleri de sizin dediğiniz gibi dinden uzaklaşınca bunları yapabildiler..Kİ , zaten hristiyanlıkta ruhbanlığa da rslayabiliyoruz ki...Bu da kısmen de olsa bazı şeyleri açıklyor zannımca.

Sanıyorumki bu konuda da anlaştık.

Sadece, "din ile hiç alakası yok" pasajınıza bir ek getirmek isterim.

İlerlemeleri dinleri sayesinde olmamıştır, fakat sizin de dediğiniz gibi, bilimsel gelişmelerin karşısında duruş sergileyen ruhban sınıfından kurtulmaları sayesinde olmuştur.

Fakat ruhban sınıfından kurtulabilmeleri de ancak dinlerinden uzaklaşmaları sayesinde mümkün olabilmiştir.

Yani sonuçta, dinlerinden uzaklaşarak, ilerleme sağlayabilmişlerdir.

Demek istediğim; arkalarında bulunan cemaat sayısı azaldıkça, bu ruhban sınıfınında söz hakkı ve gücü azalmıştır.

Şu anda avrupada halkı dine göre yaşamaya itecek, yönlendirecek hiçbir etken kalmamıştır.

Ve sonuçta, gelişmiş dediğimiz avrupa dinden kopuk bir avrupadır.

Nedeni her ne olursa olsun, avrupanın gelişme süreci, dinden koptuktan sonra başlamıştır.

Onların eski dönemde yaşadıklarını şu anda ülkemizde bizler yaşamaktayız.

Daha geçenlerde gördünüz, dindar birisi başkabakımızın dediği gibi yaparak, ulemaya danıştı ve 5 tane umut söndü.

Avrupada böyle birşeyin olma ihtimali çok az çünkü, dinden kopuk bir halkın ulemaya danışma ihtimali de çok azdır.

Ulema, her yerde ulemalığını yapar. Önemli olan ulemaya danışacak halkın olup olmadığıdır.

 

Ben kendi adıma bir yığın çelişki gördüm diğer dinlerde...

Bende aynı şekilde bir yığın çelişki gördüm diğer dinlerde.

Zaten islamdan çıkıp diğer dinlerden birini seçmeme nedenim de budur.

Onların dini daha iyidir filan demedim, yanlış anlamayın.

 

----------

Sevgili Berceste,

Ben sizin gibi, samimi dindar olan kişileri benimle aynı görüşte olmasanız bile destekliyorum bunu bilmenizi isterim.

Çünkü sizin gibi insanların dindar olmasının hiçkimseye zararı olmayacağı gibi aksine faydası da olur.

Gerek türban konusunda, gerek başka konularda sizin haklarınızı savunacağımı bu forumda daima göreceksiniz.

Ancak biliyorsunuzki, herkez sizin gibi değil. Bazı dindar kişilerden zarar görmekteyiz.

Bu yüzden zaman zaman bu dindar kişilere karşı fikirlerimi de yazacağım, lütfen samimi ve zararsız dindar kişiler olarak yazacaklarımı üstünüze alınmayınız.

Benim sizin gibi aydın kişilerle bir sorunum yok. Bilmenizi isterim.

 

Sokaklarda susuz kalan hayvanlardan herkeze kucak dolusu sevgiler. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizin o cümlenizin beni neden islamdan koparttığına gelince;

O sırada şunu düşündüm; Eğer islamı tanrı göndermiş olsaydı, bütün bu olanların olacağını daha önceden anlayabilir ve ona göre önlemini alırdı.

Yani, islamı öyle bir şekilde gönderirdi ki, insanlar islamı yanlış anlamaz, yanlış yaşamaz veya çarpıtmazlardı.

Tıpkı doğadaki herşeyin kusursuz işlediğini sağladığı gibi, islamında kusursuz işlemesini sağlardı.

Benim fikrime göre, tanrı yapmak istediği herşeyde başarılı olmuştur.

Yanlış anlamayınız, bu böyledir diye kimseye diretmiyorum.

Sadece kendi düşündüklerimi yazmaya çalıştım.

 

Sevgili Evrensel ,

 

Sizin bu sözleriniz ile olay şöyle bir noktaya geliyor adeta..Hani ateistler derler ya Madem Allah var o zaman kendini göstersin...Neden kendini göstermiyor , neden gizleniyor? (ki görmek isteyen gözler O'nu heryer de görür)

 

Dinlerin geçmişine özüne bakacaksınız evvela İslam dini 1400 yıl öncesinden bugunlere uzanan bir dindir...Ve sizin ve benim için önemli olan İslam dininin özüdür...Efendimizin ve ashabı kiramın hayatıdır... O dönemde sizler asla yanlış birşey bulamazsınız...Ki , hep söylüuorum bir cahiliye dönemi asrı saadet olmustur...Adaletin zerresi yokken adalet timsali bir dönem olusmustur..Bunları görmezden gelmemek gerekiyor...

 

Fakat zaman içerisinde İslamda olmayan mevzular yamanmaya çalışılmıştır..Burada dinin bir hatası yoktur..Ve Allahta elbette bunların olacagını biliyordu...Ve işte önemli olan da noktada burada başlıyor , bunlara kanıp yanılanlar kendine yazık ediyor...Bunlar sadece yanlış yansımalar...

 

Düşünün ki bir kişiye bir hikaye veya bir mevzu anlatıyorsunuz..Ve o hikayeden çıkan ana tema sevgi üzerine...Fakat karsınızda ki sizi dinleyen kişi tam zıttı bir fikir çıkarıyor sonucta..Sizin anlattıklarınız ile asla bağdaşmasa bile.Siz de benim anlatmak istedigim ve sonuç olarak ortaya çıkan ana tema sudur diye izah ediyorsunuz..Fakat sizin bu tavırlarınıza kadar hala o kişi direniyor ve hayır benim anladıgım dogrudur diyor...

 

Burada o adamın durumu ne derece mantıklı?

(beni yanlış anlamayınız)

 

Siz islama yamanan mevzuları İslamda göremeyeceksiniz asla o yönden sizin bakmanız gereken İslamın özüdür..İnsanlara endekse ederseniz kendinizi hiçbir zaman fayda sağlayamazve saglıklı sonuca varamazsınız...

 

Kİ , suan dünyanın dört bir yanında da her ne kadar İslam ve terör ve daha bazı seyler yanyana anılsada insanlar İslamı öğrenince dehsete kapılıyor ve o an müslüman oluyorlar...

 

Benim amerikalı bir arkadaşım ile konusurken (ki tanıstıgımzda da yeni müslüman olmuştu) dedim ki , amerika da islam ve terör birlikte anılıyor sanırım ne acı ...Fakat o bana dedi ki , ''hayır , asla! Bunlar sadece medyanın empoze etmek istedikleri şeyler..Halk araştırıyor ve İslamın özünü öğreniyor ve işte o zamanda müslüman olmak kaçınılmaz oluyor..Ki sadece bu yıl kayıtlara göre 25.000 amerikalı müslüman oldu'' dedi...

 

Sizin referansınız din olmalı ... İnsanlar değil...

 

SEVGİNİN GERÇEK SAHİBİNE EMANET OLUN... :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fakat sadece üzüldüğüm ve içimin yandığı mevzu neden insanlar hakkıyla islamı araştırmıyor yaşamıyor ve oldugu yerden farklı bir konuma getiriyorlar oldu.

Merhaba çok sevgili Berceste,

Yukarıdaki cümlenizde "neden" diye bir kelime geçtiğine göre kendinize bir soru sormuşsunuz.

Buna göre benimde size birkaç sorum olacak:

1- Kendinize sorduğunuz bu sorunun cevabını bulabildinizmi ?

2- Buldunuzsa, bizimle paylaşırmısınız ?

3- Yukarıda geçen cümlenizde geçen soru islamı araştırırken, benim de aklımdan geçti.

Yani kendimize aynı soruyu sormuş olduk.

Peki siz bu soruyu kendinize sorabildiğinize göre benimde aynı soruyu kendime sormam neden mantıklı değil ?

 

 

 

Sizin bu sözleriniz ile olay şöyle bir noktaya geliyor adeta..Hani ateistler derler ya Madem Allah var o zaman kendini göstersin...Neden kendini göstermiyor , neden gizleniyor?

Burada herhalde bir yanlış anlaşma olacak,

Ben tam tersine, bırakın tanrıyı görmeyi ona bizzat dokunduğumu söylüyorum.

Üstelik bunu mecazi anlamda da söylemiyorum. Gerçek anlamda bizzat dokunduğumu söylüyorum.

Yani siz herhangi bir maddeye nasıl dokunuyorsanız, hiç farkı olmadan tamamen ve aynı şekilde tanrıya dokunabiliyorum.

Görüyorum derkende hislerimle görmüyorum, bizzat gözlerimle tıbben görüyorum. Şeklini şemalini de görüyorum.

 

 

Allahta elbette bunların olacagını biliyordu.

İşte kilit nokta budur?

Eğer bana tanrının bunu bile bile neden gözyumduğunu izah edebilirseniz, bende bir müslüman olurum, ve sizde bir sevap kazanmış olursunuz.

Yanlız sizde takdir edersinizki içinden bir tane daha "neden" sorusu çıkabilecek bir cevap tatmin edici bir cevap olamaz.

Bu yüzden bana öyle bir cevap vermelisiniz ki içinden bir tane daha "neden" diye bir soru çıkmamalıdır.

Yani verdiğiniz cümlenin başına "neden" diye bir kelime monte ettğinizde o cümle devrik bir cümle olmalıdır.

Soru cümlesi haline dönüşememelidir.

Örneğin "insanları imtihan etmek istedi" derseniz, o cümlenin başına "neden" kelimesini koymak onu devrik bir cümle haline getirmez.

Cevabın içinden soru çıkmış olur. Buda o zaman sonuca götüren bir cevap olamaz.

Eğer bana insanları imtihan etmek istedi şeklinde bir cevap vermek isterseniz, o zaman bende size doğal olarak şu soruyu sormak isterim;

Neden imtihan etmek istedi ? Kendi yarattığı kullarının nasıl davranacağını önceden anlayamamışmıydı ?

 

 

Sevgili Berceste,

Bu soruları dindar kişilere daima sormuşumdur.

Fakat onlar her seferinde bana sorduğum sorulara cevap vermek yerine islamın güzelliklerini anlatmaya çalıştılar.

Ben islamın güzel yanlarını görüyorum ve inkar etmiyorum, bunu bana anlatmaya gerek yok.

Ben sadece sorduğum sorulara açık, net ve kısa cevaplar bekliyorum.

Aldığım cevaplar tıpkı benim sorduğum gibi kısa ve net olmalıdır.

Çünkü sorduğum sorular basittir, bu yüzdende detaya ihtiyacı yoktur.

Detaya inilmemesi gereken sorularda detaya inilirse, bunu yanlış anlayıp cevaptan kaçış olarak nitelendirebilirim.

Bu sebeple, sorduğum "tek satırlık sorulara", aynı şekilde "tek satırlık cevaplar" verirseniz, beni çok mutlu edersiniz.

Gördüğünüz gibi ben size kurana karşı olan örnekler vermiyorum.

Şimdilik sizde kurandan örnekler vermezseniz sevinirim, çünkü o verdiğiniz örneklere inanmam için ilk önce kurana inanmam gerekir.

O örnekleri bana kurana inandıktan sonra verirsiniz.

Önce kuranın kendisine inanayım, sonra içindekilere inanayım. Bu şekilde daha kolay olur.

--------

Benim gibi insanların varlığı moralinizi bozmasın lütfen, ben fikirlerinizin bazılarına katılmasamda, sizlerin hepinizi çok seven bir insanım.

 

Barışı sunan doğadan, barış dolu günler dilerim. :cat:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba çok sevgili Berceste,

Yukarıdaki cümlenizde "neden" diye bir kelime geçtiğine göre kendinize bir soru sormuşsunuz.

Buna göre benimde size birkaç sorum olacak:

1- Kendinize sorduğunuz bu sorunun cevabını bulabildinizmi ?

2- Buldunuzsa, bizimle paylaşırmısınız ?

3- Yukarıda geçen cümlenizde geçen soru islamı araştırırken, benim de aklımdan geçti.

Yani kendimize aynı soruyu sormuş olduk.

Peki siz bu soruyu kendinize sorabildiğinize göre benimde aynı soruyu kendime sormam neden mantıklı değil ?

 

 

Merhaba sevgili Evrensel ,

 

Aşagıdaki yazımda bunlara cvp verdiğimi düşünüyorum..

 

Sizin bu soruları sormanıza ben asla mantıksız demedim..Bunu da nereden çıkardınız anlayamadım.Lütfen beni yanlış anlamayınız.

 

Sevgili Evrensel ,

 

Sizin bu sözleriniz ile olay şöyle bir noktaya geliyor adeta..Hani ateistler derler ya Madem Allah var o zaman kendini göstersin...Neden kendini göstermiyor , neden gizleniyor? (ki görmek isteyen gözler O'nu heryer de görür)

 

Dinlerin geçmişine özüne bakacaksınız evvela İslam dini 1400 yıl öncesinden bugunlere uzanan bir dindir...Ve sizin ve benim için önemli olan İslam dininin özüdür...Efendimizin ve ashabı kiramın hayatıdır... O dönemde sizler asla yanlış birşey bulamazsınız...Ki , hep söylüuorum bir cahiliye dönemi asrı saadet olmustur...Adaletin zerresi yokken adalet timsali bir dönem olusmustur..Bunları görmezden gelmemek gerekiyor...

 

Fakat zaman içerisinde İslamda olmayan mevzular yamanmaya çalışılmıştır..Burada dinin bir hatası yoktur..Ve Allahta elbette bunların olacagını biliyordu...Ve işte önemli olan da noktada burada başlıyor , bunlara kanıp yanılanlar kendine yazık ediyor...Bunlar sadece yanlış yansımalar...

 

Düşünün ki bir kişiye bir hikaye veya bir mevzu anlatıyorsunuz..Ve o hikayeden çıkan ana tema sevgi üzerine...Fakat karsınızda ki sizi dinleyen kişi tam zıttı bir fikir çıkarıyor sonucta..Sizin anlattıklarınız ile asla bağdaşmasa bile.Siz de benim anlatmak istedigim ve sonuç olarak ortaya çıkan ana tema sudur diye izah ediyorsunuz..Fakat sizin bu tavırlarınıza kadar hala o kişi direniyor ve hayır benim anladıgım dogrudur diyor...

 

Burada o adamın durumu ne derece mantıklı?

(beni yanlış anlamayınız)

 

Siz islama yamanan mevzuları İslamda göremeyeceksiniz asla o yönden sizin bakmanız gereken İslamın özüdür..İnsanlara endekse ederseniz kendinizi hiçbir zaman fayda sağlayamazve saglıklı sonuca varamazsınız...

 

Kİ , suan dünyanın dört bir yanında da her ne kadar İslam ve terör ve daha bazı seyler yanyana anılsada insanlar İslamı öğrenince dehsete kapılıyor ve o an müslüman oluyorlar...

 

Benim amerikalı bir arkadaşım ile konusurken (ki tanıstıgımzda da yeni müslüman olmuştu) dedim ki , amerika da islam ve terör birlikte anılıyor sanırım ne acı ...Fakat o bana dedi ki , ''hayır , asla! Bunlar sadece medyanın empoze etmek istedikleri şeyler..Halk araştırıyor ve İslamın özünü öğreniyor ve işte o zamanda müslüman olmak kaçınılmaz oluyor..Ki sadece bu yıl kayıtlara göre 25.000 amerikalı müslüman oldu'' dedi...

 

Sizin referansınız din olmalı ... İnsanlar değil...

 

SEVGİNİN GERÇEK SAHİBİNE EMANET OLUN... :clover:

 

 

 

ALINTI(berceste @ Jun 18 2006, 12:28 AM)

 

Sizin bu sözleriniz ile olay şöyle bir noktaya geliyor adeta..Hani ateistler derler ya Madem Allah var o zaman kendini göstersin...Neden kendini göstermiyor , neden gizleniyor?

 

 

Burada herhalde bir yanlış anlaşma olacak,

Ben tam tersine, bırakın tanrıyı görmeyi ona bizzat dokunduğumu söylüyorum.

Üstelik bunu mecazi anlamda da söylemiyorum. Gerçek anlamda bizzat dokunduğumu söylüyorum.

Yani siz herhangi bir maddeye nasıl dokunuyorsanız, hiç farkı olmadan tamamen ve aynı şekilde tanrıya dokunabiliyorum.

Görüyorum derkende hislerimle görmüyorum, bizzat gözlerimle tıbben görüyorum. Şeklini şemalini de görüyorum.

 

 

Ben burada size inançsız demedim asla...Benim orada verdiğim örnek sizin sorgulama sonrasına ki tavrınıza karşılıktı...Sadece sizin tavrınız bana bu durumu hatırlattı demek istedim.Mecazi yönden o kişilerin tavrına benzettim sizin durumunuzu...İnanmıyorsunuz demek istemedim asla...

 

 

Örneğin "insanları imtihan etmek istedi" derseniz, o cümlenin başına "neden" kelimesini koymak onu devrik bir cümle haline getirmez.

Cevabın içinden soru çıkmış olur. Buda o zaman sonuca götüren bir cevap olamaz.

Eğer bana insanları imtihan etmek istedi şeklinde bir cevap vermek isterseniz, o zaman bende size doğal olarak şu soruyu sormak isterim;

Neden imtihan etmek istedi ? Kendi yarattığı kullarının nasıl davranacağını önceden anlayamamışmıydı ?

 

Ben size burada sunu sormak istiyorum sevgili Evrensel...

 

Bizlerin dünyaya geliş amacı nedir?

 

Bana açıklayabilir misiniz?

 

 

Benim gibi insanların varlığı moralinizi bozmasın lütfen, ben fikirlerinizin bazılarına katılmasamda, sizlerin hepinizi çok seven bir insanım.

 

 

Bu sözünüz beni biraz kırdı..Ben sizin gibi insanların olmasından neden rahatsızlık duyayım ki ?

Bunu nereden çıkardınız sevgili Evrensel? Size öyle hissettirecek bir tavır içine girdiğimi sanmıyorum şayet siz öyle hissttiyseniz kusura bakmayın...Siz yüreği sevgi ile dolu bir kişisiniz ve buda sizden rahatsızlık duymak değil bilakis memnun olmamı gerektirir...

 

Em emin olunana emanet olun :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba Sevgili Berceste,

 

Ne güzel kavga etmeden gidiyoruz dimi ?

Ben o kadar aranıyorum, :) sizde bana sabırla ve nezaketle cevap veriyorsunuz :)

Çok harika.

 

Aşagıdaki yazımda bunlara cvp verdiğimi düşünüyorum..

Çok sevgili Berceste,

Ben o yazınızı okumuştum ama sorduğum soruya yanıt bulamamıştım.

Şimdi tekrar okudum yine aradığım sorunun cevabını bulamadım.

Ben çok zeki biri değilim bunu biliyorum. Belki bu yüzden aradığım sorunun cevabını bulamamış olabilirim.

Eğer bana kısa ve öz bir cevap verirseniz, o zaman daha kolay anlayabilirim.

Aşağıdaki gibi:

Neden imtihan etmek istedi ?

Çünkü .......................................................................................................................

 

Yukardaki noktalar varya! Eğer vereceğiniz cevap oradaki noktaların uzunluğunu geçerse, yine anlamam baştan söylemiş olayım :)

Ama cevap yazmasanızda olur.

İnanın meselenin üstüne o kadar da gitmek, şart değil.

Ortada kötülük olmadıktan sonra, bu gibi şeyler o kadar da abartılacak şeyler değil.

Farklı düşünüş yöntemlerimizden dolayı, farklı düşünmemiz de gayet doğal.

Mükemmel değiliz, belkide ikimiz birden yanılıyoruzdur. Gerçek olan bambaşka bir şeydir.

 

 

Bizlerin dünyaya geliş amacı nedir?

 

Bana açıklayabilir misiniz?

Biz dünyaya kendi isteğimizle gelmedikki bir geliş amacımız olsun.

Biz yaratıldık.

Eğer yaratılış sebebimizi demek istediyseniz şöyle açıklamalıyım:

Herşeyden önce ben tabiatın insan için değil, insanın tabiat için yaratıldığına inanıyorum.

Bu anlamda, insan bence doğadaki öncelikli bir varlık değildir.

Yani bir sincap niçin yaratılmışsa, insanda onun için yaratılmıştır.

Doğadaki tüm varlıkların var olma sebebi ise, doğadaki bir boşluğu doldurarak, doğanın kendini oluşturmasıdır.

Kısaca diğer varlıkların nasıl doğada birer görevleri varsa, insanında görevleri var. Onun için yaratılmıştır.

Bir boşluğu doldurarak bir işi yerine getirir. Doğanın işleyişine bu sayede katkıda bulunur.

Ben tanrının doğayı insan için yarattığını düşünmüyorum. insanın doğadaki en değerli varlık olduğunuda hiç kabul etmiyorum.

Benim için doğadaki değerli varlıklar sıralamasında insan son sıralarda yer alır.

Tanrının karşısında ise insanın önem derecesi bizim zannettiğimiz kadar çok değildir.

Bizlerin tek özelliği dünyadaki en zeki varlık olmaktır.

Ancak en zeki olmak en önemli olmak anlamına gelmemelidir.

Geçenlerde başbakanımız "doğadaki en şerefli varlık insandır" dedi.

Beni hariç tutsun. Ben doğadaki diğer canlılardan daha şerefli değilim.

Naslı ki bir tavşan bilhassa yaratılmamışsa, insanda bilhassa yaratılmamıştır.

Yani insanın doğaya geliş sebebide doğaldır ve doğa üstü bir özel sebebe tabi değildir.

 

Bu sözünüz beni biraz kırdı..Ben sizin gibi insanların olmasından neden rahatsızlık duyayım ki ?

Üzülmeyin Sevgili Berceste,

Ben o sözümü o anlamda yazmamıştım.

Dindar insanlar dinsizler adına üzüntü duyuyorlar. Keşke onlarda doğru yolu bulsalar diyorlar.

Bizim gibi insanları gördükçe, dinlerinin anlaşılamadığına üzülüyorlar.

Ben buna üzülmeyin demek istedim.

Hakikattende üzülmeyin, biz gerçekten mutluyuz, tanrıda bizi seviyor, cehenneme de atmayacak.

Sizi de seviyor. Bizide seviyor.

Dindarıda yakmayacak, ateisti de satanistide yakmayacak.

Sevecek, sevecek, sevecek. Başka hiçbir şey yapmayacak.

Bu açıdan üzülmeyin dedim, yoksa benim gibi insanlardan rahatsız olduğunuz aklıma bile getirmedi.

Rahatsız olsanız, bana düşmanca yazardınız.

Oysaki siz bana hep dostca yazdınız.

 

Denizdeki ahtopottan vantuz dolusu sevgiler. :online2long:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba Sevgili Berceste,

Ne güzel kavga etmeden gidiyoruz dimi ?

Ben o kadar aranıyorum, :) sizde bana sabırla ve nezaketle cevap veriyorsunuz :)

Çok harika.

 

:)

 

Merhaba sevgili Evrensel ,

Demek ki kavga etmedende bu mevzularda paylaşım yapılabiliyormus..Bu gercekten beni de sevindirdi :clover:

 

Çok sevgili Berceste,

Ben o yazınızı okumuştum ama sorduğum soruya yanıt bulamamıştım.

Şimdi tekrar okudum yine aradığım sorunun cevabını bulamadım.

Ben çok zeki biri değilim bunu biliyorum. Belki bu yüzden aradığım sorunun cevabını bulamamış olabilirim.

Eğer bana kısa ve öz bir cevap verirseniz, o zaman daha kolay anlayabilirim.

Aşağıdaki gibi:

Neden imtihan etmek istedi ?

Çünkü .......................................................................................................................

 

Neden?

 

Çünkü , ben araştırmalarımın sonunda anladım ki İslam da çelişki yoktur..Çelişkiler insanların algılama ve yaşayışlarında vardır...Bizim baz almamız gereken ise sadece Kuran ve Hz.Muhammeddir...Referansımız insanlar olmamalı...(sizin noktaları geçti ama , mazur görün artık :) )

 

 

Kısaca diğer varlıkların nasıl doğada birer görevleri varsa, insanında görevleri var. Onun için yaratılmıştır.

Bir boşluğu doldurarak bir işi yerine getirir. Doğanın işleyişine bu sayede katkıda bulunur.

Ben tanrının doğayı insan için yarattığını düşünmüyorum. insanın doğadaki en değerli varlık olduğunuda hiç kabul etmiyorum.

 

Sizin bu yazınızı okuyunca adeta aklıma eko-denge geldi :)

 

Ama ben size insanın yaradılış sebebini sordum...Bana göre bu çok farklı , bizi hayvanlardan ayıran , ve bir nevi üstün yapan sadece zekamız , düşünme yetimizdir..Ve elbette bize verilen bu hasletler sonucu bizlerden bizi Yaradan bazı şeyler isteyecektir...

 

Fakat bu istedikleride kendisi için değil sadece bizim için olacaktır...

 

Peki size göre bizim hayatta ki pozisyonumuz bir nevi eko-dengo ve boşluk doldurma mı?

 

Bu koskoca binlerce mucizevi sanatlarla dolu kainat boşuna mı yaratıldı?

 

Sevgiyle kalın....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çünkü , ben araştırmalarımın sonunda anladım ki İslam da çelişki yoktur..Çelişkiler insanların algılama ve yaşayışlarında vardır...Bizim baz almamız gereken ise sadece Kuran ve Hz.Muhammeddir...Referansımız insanlar olmamalı...(sizin noktaları geçti ama , mazur görün artık :) )

Sevgili Berceste,

Bu sefer anlayacağım dedim, bir giriştim, ama nafile, mermer çok kalın:)

Doktor demişti zaten; ilaçlarını almazsan ilerler, sonunda hiçbirşeyi anlayamazsın diye :)

 

Öncelikle şunu belirtmek isterim ben "Tanrı bizi neden imtihan etmek istedi ?" derken, tanrı bizi imtihan ediyor, ama neden imtihan ediyor demek istemedim.

 

Yani tanrı bizi imtihan ediyor fikri benim fikrim değil, ben bunu sizin söylediklerinizden çıkardım.

Ve bunu ben değil islamın kendisi söylüyor. Ben tanrının bizi imtihan ettiğine filan inanmıyorum.

Tam aksine, benim islama inanmama nedenlerimden biride budur. Diğer dinlere de öyle.

 

Sizin verdiğiniz cevapta benim aradığım cevabı şu şekilde bulmaya çalıştım ama olmadı.

Önce bütünüyle okudum anlamadım.

Sonra bütününün başına "Çünkü" kelimesini koydum. sonuna da "ondan tanrı bizi imtihan etmek istedi" ekledim, gene olmadı.

En sonunda paragrafınızın içindeki cümleleri ayırarak, başlarına "Çünkü", sonlarınada "ondan tanrı bizi imtihan etmek istedi" yazdım, ama yine olmadı.

Mesela:

1- Tanrı bizi neden imtihan etmek istedi ?

Çünkü , ben araştırmalarımın sonunda anladım ki İslam da çelişki yoktur. ondan tanrı bizi imtihan etmek istedi.

 

Buna göre tanrının bizi imtihan etme sebebi islamda çelişkinin olmayışı oluyor. Anlatmak istediğiniz şey bu olamaz.

İçinde çelişki olmayan bir kitabı herkez yazabilir. Okuduğumuz kitapların hepsinde çelişkimi var ?

Çelişkisiz, normal bir ders kitabı yazan sıradan bir yazar, iyilik gösteren bir kitap yazsa içinde mutlaka çelişkimi olur ?

İyilik öğreten bir sürü ahlak kitabı var. Onların hepsi çelişkilimi ?

O kitapların yazarlarından biri sonunda "ben peygamberim. bak kitabımda çelişki de yok" dese onada mı inanacaksınız ?

 

2- Tanrı bizi neden imtihan etmek istedi ?

Çünkü , Çelişkiler insanların algılama ve yaşayışlarında vardır. ondan tanrı bizi imtihan etmek istedi.

 

Yani insan hatası.

Bu da söylemek istediğiniz şey değildir mutlaka.

Kendinizi bir mühendis olarak düşünün; bir robot yapıyorsunuz ve onun hatalı olduğunu biliyorsunuz.

Onun hatasını düzeltmeyemi çalışırsınız ? Yoksa "hatalı olduğunu bile bile" hatasını görmek için, onu denemeye mi kalkarsınız ?

Kaldıki, sizin yaptığınız robot, deneme sonucunda hatalı çıktığında, suç robotun değil sizin olur.

Hem bile bile hatalı robot üretip, hemde hatayı önceden bilmiyormuş gibi onu deneyip, sonrada zaten bildiğiniz hatayı görünce o robotu yakarmısınız?

İnsanın doğasında hata varsa, bu insanın suçumudur ?

İnsanı kendisimi yarattıki bahsettiğiniz suç kendisinin olsun ?

 

3- Tanrı bizi neden imtihan etmek istedi ?

Çünkü , Bizim baz almamız gereken ise sadece Kuran ve Hz.Muhammeddir. ondan tanrı bizi imtihan etmek istedi.

 

Evet ama, bu zaten kuranın kendisi için kendi söylediği birşey.

Sebebin bu olduğuna inanmanız için, ilk önce kuranın tanrı tarafından gönderilmiş olduğuna inanmış olmanız gerekir.

Aksi halde, daha kuranın gerçek olup olmadığına inanmadan, içinde yazanlara inanmış olursunuz. Öyle değilmi ?

Birisi sizi dava etse, hakim sizin kendiniz için söylediğiniz sözlere bakarak mı kararını verir ?

Bende kuranın kendisi için söylediği, sözlere bakarak, nasıl onun gerçek olduğuna inanabilirim ?

Bu sizin söylediğiniz, kurana "zaten inanmış" olan insanlar için geçerli.

Oysaki biz burda kurana inanıp inanmamayı tartışıyoruz öyle değil mi?

Düşününki; ben bir kitap yazsam ve ben peygamberim desem, yazdığım kitabında içine "sizin baz almanız gereken şey ben ve bu kitapdır" yazsam,

Oraya o yazıyı yazdım diye bana inanacakmısınız ?

Birisi size benim yazdığım kitaba niçin inandığınızı sorduğu zaman; "Bana verilen kitabın içinde o adamı ve bu kitabı baz almam gerektiği yazıyor da ondan" diyebilirmisiniz ?

Nerden biliyorsun o adamın peygamber olduğunu dedikleri zaman "Kitabın içinde yazıyor da ondan" diyebilirmisiniz ?

Nerden biliyorsun o kitabın tanrı tarafından gönderildiğini dedikleri zaman "Kitabın içinde yazıyor" diyebilirmisiniz ?

Eğer bunları söyleyebilecekseniz, hemen kitabı yazmaya başlayayım:)

Hiç kimse kendi kendisinin şahitliğini yapabilirmi ?

Bana öyle geliyorki, siz islamın gerçek olup olmadığı yerine, onun içinde yazanların iyi veya kötü olup olmadığını araştırmışsınız.

Ama bana göre iyilik gösteren herşey gerçek değildir.

Nitekim de heryerde görürsünüz, bazen iyilik için yalan da söylenebiliyor.

Bunu sizde yaparsınız bende yaparım.

Ben daha önceki yazımda bu yüzden kurandan örnek vermeyin demiştim.

Çünkü kuranı ispatlamak için, kurandan örnek verirseniz, bu zaten baştan kabullenmek olur.

Baştan kabullenildiği zaman zaten hiçbir araştırmaya da gerek yoktur.

 

4-Tanrı bizi neden imtihan etmek istedi ?

Çünkü , Referansımız insanlar olmamalı. ondan tanrı bizi imtihan etmek istedi.

 

Anlatmak istediğiniz şey, yine benim anlayamadığım birşey olmalı.

Çünkü buna göre tanrı bizi, "Acaba referansımız insanlarmı ? değilmi?" diye anlamak için imtihan ediyor oluyor.

Buda sanırım benim soruma bir cevap değildir.

Zannedersem, sizde bunu cevabın kendisi olarak değilde, konuya bir ek yapmak amacıyla yazmışsınız.

---------

Bana cevap olarak verdiğiniz paragrafta toplam 4 cümle vardı.

Tüm cümleleri ayrı ayrı ve toplu halde ele aldım fakat benim soruma yine cevap bulamadım.

Aslında siz mantıklı şeyler yazmışsınız fakat, yazdıklarınız benim sorumun cevabı değilki.

Sizin yazdıklarınız, islamın nasıl yaşanması gerektiği konusunda bir müslümana verilecek öğütler.

Yani "zaten inanmış" bir kişiye verilecek öğütler.

Oysaki, ben daha islamı kabul etmedimki.

Eğer kendi mantığımızla islamın gerçek olup olmadığına inanacaksak; o zaman tanrının bizi neden imtihan etmek istediği sorusunu islamı

kabul etmeden önce sormalıyız.

Bu soruyu islamı kabul ettikten sonra soracak, olursak zaten kafa yormaya gerek yokki, içinde ne yazıyorsa o geçerlidir.

Yoksa önce islama inanıp, sonra tanrının bizi neden imtihan ettiğine mi bakmalıyım ?

Bunu yapamam çünkü önce mantık sonra inanç olmalıdır.

İnanmak için, önce inanç kurarsanız, sonradan mantık kurmaya zaten gerek bile yok, çünkü zaten inanmış oluyorsunuz.

 

Peki size göre bizim hayatta ki pozisyonumuz bir nevi eko-dengo ve boşluk doldurma mı?

Evet.

Ama bu bizim hayatımızın bir manası kalmadığı anlamına gelmez.

Hala hayatımızın manası var, hala değerliyiz.

Fakat bunu da abartarak, doğa bizim için yaratılmıştır dememeliyiz.

 

Bu koskoca binlerce mucizevi sanatlarla dolu kainat boşuna mı yaratıldı?

Aklın yolu birdir derler ya; ikimizinde aynı noktaya gelmemiz bunun en büyük ispatı.

Bu yüzden bazı tartışmaların kavgayla bitmesini anlamak da mümkün değil.

Bana bu soruyu sordunuz ya; bu tartışma benim için, bırakın kavga etmeyi, keyif bile vermeye başladı.

 

Sorunuza şöyle cevap vereyim: "Bilmiyorum."

Neden bilmiyorum sorusuna gelincede; çünkü cümlenizde kullandığınız "kainat" kelimesi benim için "Tanrı" manasına gelir.

O zamanda bu sorunun cevabını bilebilmem için tanrının niçin yaratıldığını bilmem gerekir.

Bu sorunun cevabını ne ben, ne siz,nede bir başkası biliyor.

Çünkü tanrının niçin yaratıldığını veya yaratılıp, yaratılmadığını anlayacak kadar akıllı değiliz.

Ben kainatın tanrının kendisi olduğuna inanıyorum. Yani kainatı yaratan başka bir tanrı yok, kainatın kendisi tanrı.

Daha önceki yazılarımda da "ben tanrıyı görebiliyorum, ona dokunabiliyorum" dememdeki sebep de budur.

Kainattaki her varlık, her parça tanrının bir parçasıdır.

Gördüğünüz ve göremediğiniz, dokunduğunuz ve dokunamadığınız herşey tanrının bir organıdır.

Hatta canlı olması da gerekmez, her hangi bir basit taş bile tanrıyı oluşturan bir parçadır.

Sizde kainatın bir parçası olduğunuz için, sizde tanrının bir parçasısınız.

Bir karıncayı bile gördüğünüz zaman bile tanrının ufak parçalarından birini görmüş sayılırsınız.

Ona dokunduğunuz zaman tanrıya dokunmuş olursunuz.

Bir insanla konuştuğunuz zaman tanrıyla konuşmuş olursunuz, çünkü insan tanrının parçalarından biridir.

Bir bardak bile tanrının içindeki maddelerden biridir.

Çok uzaklardaki bir yıldızda tanrının içindeki varlıklardan biridir.

 

Bu kanıya nerden vardım biliyormusunuz ?

Hani sizde dediniz ya; ateistler derki "tanrı neden saklanıyor ? neden kendisini göstermiyor ?"

İşte bu soruyu bir zamanlar bende kendime sormuştum.

Aynı ateistler gibi Tanrının saklanıyor olması bana da mantıksız gelmişti.

Eğer araştırmalarımı o noktada bıraksaydım belki bende ateist olabilirdim.

Çünkü tanrının kendini göstermemesi, saklanması gerçekten mantıkla bağdaşmaz.

Dinler de dahil olmak üzere hiçkimse tanrının saklanmasına bilimsel bir açıklama getirmiyor.

Kimileri kalben görürsünüz, görmek isteyen görür, gönül yoluyla görürsünüz filan der ama

bu da mantıksal ve bilimsel değildir. Duygusaldır.

Duygular size görmek istediğinizi gösterir, oysaki bilim gerçekleri gösterir.

Bu yüzden, olayları duygularla değil mantıkla ve bilimle araştırmalıyız.

Benim bulduğum tanrı ise bilimseldir, çünkü gözle görülür, elle tutulur. Olması gerekende budur zaten, gereksiz gizeme luzum yoktur.

Kalben görmek geçersizdir, çünkü herkezin kalbi farklıdır.

Göz ile görmek geçerlidir. Çünkü herkezin gözü aynı şeyi görür.

Tanrıyı kalbinizde hissetmek duygusaldır, bilim karşısında geçersizdir. Çünkü herkezin duyguları farklıdır.

Oysaki bilimde kesinlik ve netlik esastır. Gizeme yer yoktur.

Duygular kişiye göre değişir, oysaki tanrı kişiye göre değişen bir kavram olmamalıdır. Kesin ve net olmalıdır.

 

Dinler sizlere sanal bir tanrıyı gösterir, oysaki gözleriniz size gerçek tanrıyı gösterir. Yani kainatı.

 

Çok sevgili Berceste,

İşte bu yüzden size kainatın niçin yaratıldığını bilmediğimi söyledim.

Çünkü benim için kainat kelimesi tanrı kelimesiyle tam tamına eş anlamlıdır.

Tanrının niçin yaratıldığına ise hiç kimsenin aklı yetmiyor.

Ömrümün ve aklımın yeteceğini bilsem araştırırdım.

 

Kendinize iyi bakın, En derin sevgilerimle.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Berceste,

Bu sefer anlayacağım dedim, bir giriştim, ama nafile, mermer çok kalın:)

Doktor demişti zaten; ilaçlarını almazsan ilerler, sonunda hiçbirşeyi anlayamazsın diye

 

Sizin verdiğiniz cevapta benim aradığım cevabı şu şekilde bulmaya çalıştım ama olmadı.

Önce bütünüyle okudum anlamadım.

Sonra bütününün başına "Çünkü" kelimesini koydum. sonuna da "ondan tanrı bizi imtihan etmek istedi" ekledim, gene olmadı.

En sonunda paragrafınızın içindeki cümleleri ayırarak, başlarına "Çünkü", sonlarınada "ondan tanrı bizi imtihan etmek istedi" yazdım, ama yine olmadı.

 

Sevgili Evrensel kendinize haksızlık etmeyin :) beni anlamamanız çok normal , çünkü ben o çünkü den sonra ki bölümü diğer konu ile alakalı olarak yazmıştım Neden sorusuna bulduğum cevap için :)

 

ALINTI(berceste @ Jun 16 2006, 11:22 PM)

 

Fakat sadece üzüldüğüm ve içimin yandığı mevzu neden insanlar hakkıyla islamı araştırmıyor yaşamıyor ve oldugu yerden farklı bir konuma getiriyorlar oldu.

 

Burada ki neden sorusundan dolayı siz islamdan uzaklaştıgınızı ,çünkü cvp bulamadıgınızı belirttiniz bende buldugum cvbı belirtmiştim...

 

Yani sizde bir problem yok korkmayın :) sadece benim ifademde problem ve eksiklik olmuş :(

 

Neden?

 

Çünkü , ben araştırmalarımın sonunda anladım ki İslam da çelişki yoktur..Çelişkiler insanların algılama ve yaşayışlarında vardır...Bizim baz almamız gereken ise sadece Kuran ve Hz.Muhammeddir...Referansımız insanlar olmamalı...(sizin noktaları geçti ama , mazur görün artık )

 

Umarım şimdi anlatabilmiş ve anlaşılmışımdır :) Yeniden cvp alırsam sevinirim :)

 

Evet.

Ama bu bizim hayatımızın bir manası kalmadığı anlamına gelmez.

Hala hayatımızın manası var, hala değerliyiz.

Fakat bunu da abartarak, doğa bizim için yaratılmıştır dememeliyiz.

 

Peki ne anlama gelir , açıklayabilir misiniz ?

 

Sorunuza şöyle cevap vereyim: "Bilmiyorum."

Neden bilmiyorum sorusuna gelincede; çünkü cümlenizde kullandığınız "kainat" kelimesi benim için "Tanrı" manasına gelir.

O zamanda bu sorunun cevabını bilebilmem için tanrının niçin yaratıldığını bilmem gerekir.

Bu sorunun cevabını ne ben, ne siz,nede bir başkası biliyor.

Çünkü tanrının niçin yaratıldığını veya yaratılıp, yaratılmadığını anlayacak kadar akıllı değiliz.

Ben kainatın tanrının kendisi olduğuna inanıyorum. Yani kainatı yaratan başka bir tanrı yok, kainatın kendisi tanrı.

Daha önceki yazılarımda da "ben tanrıyı görebiliyorum, ona dokunabiliyorum" dememdeki sebep de budur.

Kainattaki her varlık, her parça tanrının bir parçasıdır.

Gördüğünüz ve göremediğiniz, dokunduğunuz ve dokunamadığınız herşey tanrının bir organıdır.

Hatta canlı olması da gerekmez, her hangi bir basit taş bile tanrıyı oluşturan bir parçadır.

Sizde kainatın bir parçası olduğunuz için, sizde tanrının bir parçasısınız.

Bir karıncayı bile gördüğünüz zaman bile tanrının ufak parçalarından birini görmüş sayılırsınız.

Ona dokunduğunuz zaman tanrıya dokunmuş olursunuz.

Bir insanla konuştuğunuz zaman tanrıyla konuşmuş olursunuz, çünkü insan tanrının parçalarından biridir.

Bir bardak bile tanrının içindeki maddelerden biridir.

Çok uzaklardaki bir yıldızda tanrının içindeki varlıklardan biridir.

 

Ben bu yazınızı okuduğumda kendime yakın gördüm hislerinizi ama bir ince çizgi var..Onu size sormak istiyorum...

 

Diyorsunuz ki , ben Tanrı'yı görebiliyorum , dokunabiliyorum...Ben de Rabbimi görüyorum , hemde her zerre de hatta dağda ki eriyen bir kar tanesi bana Allahın varlığını gösterir...Mesela Ağrı dağını gördüğümde Rabbimi ve Rabbimin haşmetini , büyüklüğünü bir kere daha derinden hissettim.Yada aynaya baktığımda bile Rabbimi hatırlayıp, hissetmem söz konusudur.

 

Geçtiğimiz günlerde hafif hafif yagmur yagıyordu ve dedim ki kendi kendime işte bu bizlere Rabbimin sevgi ve merhametinin bir göstergesi...Ve hafifçe esen rüzgarda yaprakların bir o yana bir bu yana hafifçe savrulmalarında ki ahenk bile bana Rabbimi hissettirirdi...Çünkü bana göre kainatta ki her zerre bizlere Allahı gösterir...Ve yine her zerre ve her hadise O'nun esmalarının (sıfatlarının) yansımalarıdır...Ve bu noktada benim Rabbimi hissetmem için engel yoktur.Çünkü kainatta ki herşey , her saniye , her salise .... Rabbimin esmalarını bizlre haykırı ve hatırlatır...

 

Bu noktada sizinle anlaşmış gibi düşünürken , siz birden ben kainatı Tanrı olarak görüyorum diyorsunuz..İşte bu çok bambaşka birşeydir.Siz doğayı bir nevi Tanrı olarak mı kabul ediyorsunuz.Çünkü böyle dşünen arkadaşlarımız da var..Yoksa benim dediğim açıdan mı olaya yaklaşıyorsunuz tam

kestiremedim ve net sonuca varmadan size sormak istedim...

 

Açıklarsanız sevinirim....

 

Allah yar ve yardımcınız olsun... :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki ne anlama gelir , açıklayabilir misiniz ?

Hayatımızın ne anlamı olduğunu, sizin zaten bildiğinizi biliyorum.

Ama sizinde dediğiniz gibi, bunu bazen dile getirmek gerekir.

Doğada eko-denge sağlamamız bizim, doğanın bize vermiş olduğu görevimizdir.

Ama bu doğanın bize bakış açısıdır. Bizim açımızdan manamız ise şudur;

Sevinçlerimiz vardır, bu sevinçleri duyabilmek için yaşarız.

Sevgilerimiz vardır, bundan haz alırız, onun için yaşamak isteriz.

Bizi sevenler vardır, onlar için yaşamak isteriz.

Gururumuz vardır, onu yaşatmak için yaşamak isteriz.

Yardım ederiz, bu yardımlardan zevk alırız, bunun için yaşarız.

Bazen ağlarız, başkasıda ağlamasın diye yaşarız.

Yeni yaşamlar yaratırız, onlarla gurur duyarız.

 

En önemlisi ise sevgili Berceste; kendimizden çok başkaları için yaşarız.

Sanıyorum yaşamak için, bunlardan daha fazla sebep olmasına gerek yoktur.

 

Dindar insanlar dinlerinden koparlarsa, tutunacak dallarının kalmayacağını sanarlar.

Oysaki benlikleri, kimlikleri, gururları, duyguları onların tutunacak dallarından sadece birkaçıdır.

 

Eminimki bu duygular bende de var diyeceksiniz.

Ama bende eminimki bu duyguları size veren din değil, tanrıdır.

Yine eminimki, siz bir hristiyanda olsaydınız, ateist de olsaydınız, aynı duygular yine içinizde olacaktı.

Bu duyguları size din vermedi, siz dinde sadece kendi içinizde zaten var olan bu güzel duyguları buldunuz.

Dine inandınız, çünkü dinde bu güzel şeylerden bahsediyordu. Aynı fikirde olmanız ona inanmanızı sağladı.

Bütün mesele bundan ibaret, daha fazlası değil.

 

Bu söylediklerim bir anlamda, ateistlerin dinden va tanrıdan koptuktan sonra nasıl olup da hayata tutunabildeklerini de açıklar.

Ateistler tanrıdan zaten isteselerde kopamazlar, çünkü kopmaları için kainatın yani tanrının dışına çıkmaları gerekir.

Bu da öldükten sonra bile mümkün değildir, zira ölseler bile doğadan silinip gidemezler.

 

Dinden kopuk olarak mutlu yaşayabilirler, çünkü bu onların hayatını manasız kılmaz.

Yukarıda, bahsettiğim, doğa sevgisine daha sıkı sarılarak bu tutunacak dal meselesini böyle çözerler.

Zaten, doğaya tutkunlukları da buradan gelir.

Ancak ateistler zararsızdırlar. Suça ve kötülüğe yönelmezler.

Dikkat ederseniz, hapishanelerde, cehalet yuvası kahvehanelerde, hırsızlık olaylarında bir tek ateist göremezsiniz.

Fakat hayvan koruma derneklerinde, yeşilciler kluplerinde bol bol ateist görürsünüz.

Çünkü onlar tanrı olduğunu düşünmeseler bile, bilmeden tanrıya, yani doğaya taparlar.

Arada bir din olmadığı için de tanrıya daha fazla yaklaşmış olurlar.

Bu yüzden de dindar insanlardan daha fazla mutludurlar.

 

--------

Önceki konuya gelince, evet aramızda bir yanlış anlaşma olmuş.

Ben tanrının insanları imtihan ettiğine inanmıyorum demiştim.

Çünkü, deneme önceden bilinmeyen birşeyin sonucunu görmek için yapılır.

Oysaki tanrı hepimizin ne yapacağını önceden bilir.

Kendisine aykırı olanları zaten baştan yaratmaz, böyleliklede imtihana filan gerek kalmaz.

İslam da imtihandan bahsettiğine göre, demekki bütün doğruları yansıtamıyor.

 

Dinlerin insan hayatındaki yerini size daha sonra detaylı olarak yazabilirim.

 

 

Diyorsunuz ki , ben Tanrı'yı görebiliyorum , dokunabiliyorum...Ben de Rabbimi görüyorum , hemde her zerre de hatta dağda ki eriyen bir kar tanesi bana Allahın varlığını gösterir...Mesela Ağrı dağını gördüğümde Rabbimi ve Rabbimin haşmetini , büyüklüğünü bir kere daha derinden hissettim.Yada aynaya baktığımda bile Rabbimi hatırlayıp, hissetmem söz konusudur.

Çok sevgili Berceste,

Sizin anlattıklarınızı aynı şekilde bir zamanlar bende hissetmiştim.

Bende çok dindar olmasam bile, oruç tutmuş (Rekorum 18 gün ama neyse :) ) , 5 vakit olmasada namaz kılmış, bir müslümandım.

Ve niyetim tüm müslümanlık görevlerimi zamanla daha iyi yapmaktı.

İşte o zamanlar bende sizin gibi, rabbimi hissediyordum. Ve bu hissi de mecazi anlamda, onu görmek olarak nitelendiriyordum.

Ama hissetmek başka şeydir, gerçekten görmek başka şeydir.

Hislerinizde yanılabilirsiniz ama, gözleriniz sizi yanıltmaz.

Gözünüzle gördüğünüz şeylere daha çok güvenirsiniz ve bu yüzden de daha emin olursunuz. İçiniz rahatlar.

Üstelik o zaman bilimle de ters düşmezsiniz, insanlarla bilim konusunda sürtüşmek zorunda da kalmazsınız.

Örneğin benim inancımın aynısını düşünmeyen bir bilim adamı bile inancımı hoş karşılar, çağdaş bulur.

Ancak forumlarda ve basınlarda görüyorumki, bilime karşı olmamanıza rağmen, din yüzünden bilimle sürtüşmek zorunda kalıyorsunuz.

Bunun sebebi ise bilimadamlarının dinleri artık çağımızın dışında görmeleridir.

Ve bunu size karşı kasıtlı yapmıyorlar, bilim onlara bunu gösteriyor.

 

Not: Sizin Ağrı dağında gördüğünüz, tanrının yarattığı değil, tanrının ta kendisidir, siz orada tanrının güzelliğini gördünüz.

Eğer bunu bilseydiniz, daha müthiş bir duyguya kapılacaktınız.

 

Bu noktada sizinle anlaşmış gibi düşünürken , siz birden ben kainatı Tanrı olarak görüyorum diyorsunuz..İşte bu çok bambaşka birşeydir.Siz doğayı bir nevi Tanrı olarak mı kabul ediyorsunuz.Çünkü böyle dşünen arkadaşlarımız da var..Yoksa benim dediğim açıdan mı olaya yaklaşıyorsunuz tam

kestiremedim ve net sonuca varmadan size sormak istedim...

 

Açıklarsanız sevinirim....

 

Allah yar ve yardımcınız olsun... :clover:

Forumda böyle arkadaşlar olduğunu bilmiyordum. Ben bu forumda yeniyim.

Hatta güncel hayatımda, birçok ateistle (çoğu hayvan derneğimizde) tanışmış olmama rağmen, benimle aynı düşünen birine rastlamadım.

Ama demekki varmış.

Evet ben doğayı tanrı olarak görüyorum. Bir nevi değil, tamamen tanrının doğanın kendisi olduğunu düşünüyorum.

Manevi açıdan değil yani, tam olarak öyle düşünüyorum.

Yanlız, doğa derken sadece dünya aklınıza gelmesin. Tüm Evrenden bahsediyorum.

Evrenin tamamı, tanrının ta kendisidir. Büyüklüğü de o yüzden sonsuzdur.

Bu tanrının sonsuz gücünü de gösterir.

Sizde tanrının bir parçasısınız, bu yüzden tanrıyı temsil edersiniz.

Bu yüzden başka bir elçiye ihtiyacınız yok. Elçi sizsiniz.

Hemde bir kul olarak değil, onun bir parçası olarak elçisiniz.

Bu bilinç, insanlığın 500 sene sonraki bilincidir.

Zamanla dinler, yok olup, bu bilinç yerleşecektir.

 

Bana emek veriyorsunuz, vakit ayrıyorsunuz. Çok teşekkür ederim.

 

Doğanın doğal selamıyla. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayatımızın ne anlamı olduğunu, sizin zaten bildiğinizi biliyorum.

Ama sizinde dediğiniz gibi, bunu bazen dile getirmek gerekir.

Doğada eko-denge sağlamamız bizim, doğanın bize vermiş olduğu görevimizdir.

Ama bu doğanın bize bakış açısıdır. Bizim açımızdan manamız ise şudur;

Sevinçlerimiz vardır, bu sevinçleri duyabilmek için yaşarız.

Sevgilerimiz vardır, bundan haz alırız, onun için yaşamak isteriz.

Bizi sevenler vardır, onlar için yaşamak isteriz.

Gururumuz vardır, onu yaşatmak için yaşamak isteriz.

Yardım ederiz, bu yardımlardan zevk alırız, bunun için yaşarız.

Bazen ağlarız, başkasıda ağlamasın diye yaşarız.

Yeni yaşamlar yaratırız, onlarla gurur duyarız.

 

Yani sadece hayatta belli hazları almak için mi yaşıyoruz sevgili Evrensel?

 

Önceki konuya gelince, evet aramızda bir yanlış anlaşma olmuş.

Ben tanrının insanları imtihan ettiğine inanmıyorum demiştim.

Çünkü, deneme önceden bilinmeyen birşeyin sonucunu görmek için yapılır.

Oysaki tanrı hepimizin ne yapacağını önceden bilir.

Kendisine aykırı olanları zaten baştan yaratmaz, böyleliklede imtihana filan gerek kalmaz.

İslam da imtihandan bahsettiğine göre, demekki bütün doğruları yansıtamıyor.

 

Bir öğretmende tüm yıl ders anlattığı öğrencinin sınavda ki performansını bilir , fakat yinede onu sınava tabi tutar...

 

Ben zaten onun sonucunda ne alacagını biliyorum deyip kendi neden not vermiyor?

 

Bu nedendir peki?

 

 

Not: Sizin Ağrı dağında gördüğünüz, tanrının yarattığı değil, tanrının ta kendisidir, siz orada tanrının güzelliğini gördünüz.

Eğer bunu bilseydiniz, daha müthiş bir duyguya kapılacaktınız.

 

Allahın güzelliğinin yanısıra büyüklüğünü gördüğümü belirttim zaten...Rabbim onca güzelliklerinin yanısıra hiçbir aklın almayacağı bir buyukluk ve haşmete sahip...

 

Forumda böyle arkadaşlar olduğunu bilmiyordum. Ben bu forumda yeniyim.

Hatta güncel hayatımda, birçok ateistle (çoğu hayvan derneğimizde) tanışmış olmama rağmen, benimle aynı düşünen birine rastlamadım.

Ama demekki varmış.

Evet ben doğayı tanrı olarak görüyorum. Bir nevi değil, tamamen tanrının doğanın kendisi olduğunu düşünüyorum.

Manevi açıdan değil yani, tam olarak öyle düşünüyorum.

Yanlız, doğa derken sadece dünya aklınıza gelmesin. Tüm Evrenden bahsediyorum.

Evrenin tamamı, tanrının ta kendisidir. Büyüklüğü de o yüzden sonsuzdur.

Bu tanrının sonsuz gücünü de gösterir.

Sizde tanrının bir parçasısınız, bu yüzden tanrıyı temsil edersiniz.

Bu yüzden başka bir elçiye ihtiyacınız yok. Elçi sizsiniz.

Hemde bir kul olarak değil, onun bir parçası olarak elçisiniz.

Bu bilinç, insanlığın 500 sene sonraki bilincidir.

Zamanla dinler, yok olup, bu bilinç yerleşecektir.

 

Forumu değil günlük hayatı kastetmiştim ben...

 

Size bu konuyla bağlantılı olarak Hz.İbrahim ile alakalı sunları söylemek isterim..

 

Hz.Ibrahim'in Allah'ı bulması tefekkür ile oldu...

 

Hz. Ibrahim hakkinda Allahü Teâlâ « Halil'im » demistir. Bu da onun Allahi arayip bulmasindandir. Bu şöyle anlatılır ki ,

 

«Böylece biz, kesin iman edenler olmasi icin Ibrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanligi onu kaplayinca bir yildiz gördü, Rabbim budur, dedi. Yildiz batinca, batanlari sevmem, dedi. Ay'i dogarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batinca, Rabbim bana dogru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum,dedi. Günesi dogarken görünce de, Rabbim budur, zira daha büyük, dedi. O da batinca, dedi ki : Ey kavmim ! Ben sizin (Allah'a) ortak kostugunuz seylerden uzagim »

 

Ve en sonunda anladı ki , ne yıldız , ne ay , ne güneş nede doğa onun Rabbi...Onun Rabbi yıldızı , ayı , güneşi yani tüm kainatı , doğayı yaratandı...

 

Rabbi tüm kainatta ki güzelliklerin menbaıydı...

 

Bence olaya birde bu yönden bakmalısınız...

 

Yorumlarınızı alırsam sevinirim :)

 

Bana emek veriyorsunuz, vakit ayrıyorsunuz. Çok teşekkür ederim.

 

Rica ederim...Ben teşekkür ederim...

 

Doğan her günün hayatınıza esenlik getirmesi dileğiyle :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba sevgili Berceste,

 

Yani sadece hayatta belli hazları almak için mi yaşıyoruz sevgili Evrensel?

Genelde insanlar, hayat keyif vermezse, yaşamanın da bir manası olmayacağına inanırlar.

Zaten intihar edenlerde bu yüzden intihar ederler.

Bende bu noktada, görmesini bildikten sonra, hayatın keyiflerinin bitmeyeceğini, yaşamamızın hiçbir zaman manasız kalmayacağını belirtmek için, haz alma kelimesini sıkça kullandım.

Çünkü genelde insanlar, dünyaya geliş sebeplerini sadece kendi çıkarları açısından düşünürler.

Kendi çıkarları açısından düşünürlerse, daha önce yazmış olduğum şeyler onlar için, birebir cevaptır.

Dikkat ederseniz orada şu cümleyi kullanmışım: "Ama bu doğanın bize bakış açısıdır. Bizim açımızdan manamız ise şudur".

Orada "bizim açımızdan" derken, "biz" olarak insanların genelini kastetmiştim.

Gerçi siz bana bu konuda benim ne düşündüğümü sordunuz, fakat ben size yinede genel olarak insanların ne düşünmesi gerektiğini yazdım.

Bu şekilde cevap vermeminde 2 sebebi var.

1- Forumu siz ve benden başka, genel insanlarda okuyor. Yazdıklarımdan onların da birşeyler anlamasını istedim.

2- Beni de genel insanlardan biri olarak varsayabileceğinizi düşünüp, size genel bir insan mantığıyla bir cevap yazdım.

 

Bunu yaparkende, gerisini sizin anlayabileceğinizi düşündüm, çünkü sizi son derece zeki buluyorum.

Hala da aynı düşüncemi muhafaza ederek, sizin aslında benim ne demek istediğimi anladığınızı fakat, sadece konuya cevap vermem gerektiği şekilde cevap vermemi istediğinizi tahmin ediyorum.

 

Evet sevgili Berceste,

Bazen bende üzülüyorum. Hayattan her an zevk alamıyorum.

Hatta çoğu zaman olmasını istediğim şeylerin olmasından çok, istemediğim şeyler oluyor. Buna da üzülüyorum.

Fakat yine de hayatta olmamın bir manası olduğunu düşünüyorum.

Çünkü hayat her zaman keyif değildir. Bazende keyif almasak bile vazifelerimiz için yaşarız.

Fakat burada yine belirteyimki, bizim vazifelerimiz tanrıya kulluk yapmak değildir.

Çünkü tanrı tapılmaya muhtaç değildir.

Bizim vazifelerimiz bize verilen sorumlulukları yerine getirmektir.

Bu sorumlulukların yerine getirilmesine eko-denge de diyebiliriz, başka bir isimle de adlandırabiliriz.

Önemli olan bu sorumluluklarımızı yerine getirmektir.

Örneğin, bazen timsahlar suya ulaşamayan kaplumbağa yavrularına yardım ederler, onları ağızlarının içine alıp, suya götürür bırakırlar.

Bizde zor durumda kalan bazı insanlara, hayvanlara ve doğanın diğer öğelerine yardımcı oluruz.

İşte bunlar da bizim doğaya, yani tanrıya karşı görevlerimizdir. Bu görevlerimizi yerine getirmemiz için dünyaya getirildik.

İnsanlık zamanla bunu anladıkça, asrı-saadet de o zaman başlayacaktır.

 

 

Bir öğretmende tüm yıl ders anlattığı öğrencinin sınavda ki performansını bilir , fakat yinede onu sınava tabi tutar...

 

Ben zaten onun sonucunda ne alacagını biliyorum deyip kendi neden not vermiyor?

Çünkü insanlar bir tanrı kadar zeki değildir.

Not verirken yanılabilirler.

Size şöyle bir örnek vereyim.

Orta 3 deyken okulumuzda kasap lakaplı bir matematik hocası vardı.

Bende o okula yeni nakil olduğum için bu hocanın huyunu önceden bilmezdim.

Bu öğretmen biraz hasta ruhluydu, en yüksek notu 10 üzerinden 4 dü.

Daha önceki öğrencilerin anlattığına göre bu hoca not verme konusunda her sene daha da kötüye gitmişti.

Ve en sonunda da bu huyu yüzünden öğretmenlikten de atıldı. Şu anda öğretmenlik yapamıyor.

Çünkü o sene derslerine girdiği öğrencilerin hepsini sınıfta bırakmıştı.

Ben bu hocanın, sınavlarında devamlı boş kağıt verip, sınavdan çıkardım.

Çünkü bu hoca ancak üniversitelerde okutulabilecek kitapları bulup, soruları o kitaptan sorardı.

Sorduğu soruları bazen kendisi bile cevaplayamazdı.

Birgün iş olsun diye sınavda sorduğu soruları cevaplamaya çalıştım.

Sınav sonuçları 0-1-2 diye okunurken, benim sıram geldiği halde beni okumamıştı.

Tüm sonuçları okuduktan sonra, beni tahtaya kaldırdı ve sınav sorularını nasıl çözdüğümü göstermemi istedi.

Zira o sınavda sınıfın en tembellerinden biri olarak 8 almıştım.

Bütün sınıf hayrete düşmüştü. Aslında sınavdaki problemlerin hepsini tam olarak çözmüş ve doğru sonuçları bulmuştum.

Fakat gidiş yollarım belirsiz olduğu için, 2 puanımı da o yüzden kırmıştı.

Tabiki tahtaya kalktığımda sınavdaki 5 sorunun beşini de sınavda çözdüğüm gibi çözememiştim.

Çünkü nasıl çözdüğümü bende hatırlamıyordum.

Tahtada çözmüş olduğum problemlere ise gidiş yolum farklı diye sinirlenmiş, beni sınıftan kovmuştu.

Ama yinede, bana verdiği 8 notumu geri alamadı tabi. :)

Şu anda da ne zaman eski arkadaşlarımda birini görsem bana o hocadan aldığım 8 notunu hatırlatırlar.

Çünkü o hocadan bende başka 8 notu alan hiç olmamıştı.

Eğer o hoca sizin dediğiniz gibi benim daha önceki performansıma bakarak not verseydi bana kesin, sıfır vermesi gerekirdi.

 

Ayrıca öğretmenler, öğrencilere kendi kanaatlerine göre not veremezler, çünkü öğretmenlerin öğrencilerin performansını başkalarına da ispatlamaları gerekir.

Tanrının ise ne yanılma payı olabilir, nede insanlara verdiği punanı başkalarına hesap vermesi gerekir.

Bu yüzden tanrının insanları imtihan etmesine gerek yoktur.

Çünkü tanrı yanılmaz ve kimseye hesap vermez.

 

 

Size bu konuyla bağlantılı olarak Hz.İbrahim ile alakalı sunları söylemek isterim..

 

Hz.Ibrahim'in Allah'ı bulması tefekkür ile oldu...

 

Hz. Ibrahim hakkinda Allahü Teâlâ « Halil'im » demistir. Bu da onun Allahi arayip bulmasindandir. Bu şöyle anlatılır ki ,

 

«Böylece biz, kesin iman edenler olmasi icin Ibrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanligi onu kaplayinca bir yildiz gördü, Rabbim budur, dedi. Yildiz batinca, batanlari sevmem, dedi. Ay'i dogarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batinca, Rabbim bana dogru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum,dedi. Günesi dogarken görünce de, Rabbim budur, zira daha büyük, dedi. O da batinca, dedi ki : Ey kavmim ! Ben sizin (Allah'a) ortak kostugunuz seylerden uzagim »

 

Ve en sonunda anladı ki , ne yıldız , ne ay , ne güneş nede doğa onun Rabbi...Onun Rabbi yıldızı , ayı , güneşi yani tüm kainatı , doğayı yaratandı...

 

Rabbi tüm kainatta ki güzelliklerin menbaıydı...

Muhterem zat malesef eksik düşünmüş.

Neden ?

Gökte sadece bir tane mi yıldız vardı da içlerinden bir tanesini seçip, işte tanrım budur dedi ?

Diyelimki içlerinden en parlak olanını seçti ve o yıldızın tanrı olduğunu düşündü.

O zaman tanrı olarak düşündüğü yıldızın aslında batmadığını, sadece gündüz olduğu için onu göremediğini bilseydi, onun tanrısı o yıldız olacaktı demekki.

Sonra da güneş daha büyük olduğu için, onu tanrı olarak düşünmüş.

Oysaki evrende güneşten milyonlarca kat daha büyük gezegenler olduğunu bilseydi böyle düşünmeyecekti.

Son yanlışı da güneşin battığını düşünmesi olmuş, oysaki güneş hiçbir zaman batmaz.

Gördüğünüz gibi Hz. Ibrahim sürekli yanılmış, öyleyse son düşüncesi de yanılgı olabilir.

En büyük yanılgısı ise kendisin de içinde olduğu tanrıyı, kendisinden karşıda bir yerlerde görmeye çalışmasıdır.

Karar vermekte acele etmeseydi, biraz daha düşünseydi, belkide gerçek tanrıyı bulabilecekti.

 

 

Sevgiye sarılı kalın. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.