Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

DARWİN'İN IRKÇILIĞI ve TÜRK DÜŞMANLIĞI

 

Charles Darwinin önemli fakat az bilinen bir özelliği, Avrupalı beyaz ırkları diğer insan ırklarına göre çok daha ileri sayan bir ırkçı olmasıdır. Darwin, insanların maymun benzeri canlılardan evrimleştiğini öne sürerken, bazı ırkların çok daha fazla geliştiğini, bazılarının ise hala maymunsu özellikler taşıdığını iddia etmiştir. Türlerin Kökeninden sonra yayınladığı İnsanın Türeyişi (The Descent of Man) adlı kitabında, insan ırkları arası eşitsizliğin apaçıklığı gibi yorumlar yapmıştır.1 Darwin sözkonusu kitabında zenciler ve Avustralya yerlileri gibi ırkları gorillerle aynı statüye sokmuş, sonra da bunların medeni ırklar tarafından zamanla yok edilecekleri kehanetinde bulunarak şöyle demiştir:

 

 

Editörlüğünü Charles Darwin'in oğlu Francis Darwin'in yaptığı "The Life and Letters Of Charles Darwin" (Charles Darwin'in Hayatı ve Mektupları) isimli kitabın giriş sayfası.

 

Belki de yüzyıllar kadar sürmeyecek yakın bir gelecekte, medeni insan ırkları, vahşi ırkları tamamen yeryüzünden silecekler ve onların yerine geçecekler. Öte yandan insansı maymunlar da... kuşkusuz elimine edilecekler. Böylece insan ile en yakın akrabaları arasındaki boşluk daha da genişleyecek. Bu sayede ortada şu anki Avrupalı ırklardan bile daha medeni olan ırklar ve şu anki zencilerden, Avustralya yerlilerinden ve gorillerden bile daha geride olan babun türü maymunlar kalacaktır. 2 Darwinin bu saçma fikirleri yalnızca teoride kalmamıştır. Darwinizm, ortaya atıldığı tarihten itibaren ırkçılığın en önemli sözde bilimsel dayanağı olmuştur. Canlıların bir yaşam mücadelesi içinde evrimleştiklerini varsayan Darwinizm, toplumlara uygulanmış ve ortaya Sosyal Darwinizm olarak bilinen akım çıkmıştır.

 

Sosyal Darwinizm, insan ırklarının evrimin çeşitli basamaklarında yer aldıklarını, Avrupalı ırkların en ileri ırklar olduğunu savunmuş, diğer pek çok ırkın ise hala maymunsu özellikler taşıdığını iddia etmiştir.

 

Darwin, kendince aşağı ırklar olarak gördüğü milletlerin arasında Yüce Türk Milletini de saymıştır! Evrim Teorisinin kurucusu, W. Grahama yazdığı 3 Temmuz 1881 tarihli mektubunda, bu ırkçı düşüncesini şöyle ifade etmiştir:

 

Doğal seleksiyona dayalı kavganın, medeniyetin ilerleyişine sizin zannettiğinizden daha fazla yarar sağladığını ve sağlamakta olduğunu gösterebilirim. Düşünün ki, birkaç yüzyıl önce Avrupa Türkler tarafından istila edildiğinde, Avrupa milletleri ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya gelmişlerdi, şimdi ise bu çok saçma bir düşüncedir. Avrupalı ırklar olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde TÜRK BARBARLIĞINA karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, BU TÜR AŞAĞI IRKLARIN çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından elimine edileceğini, (yokedileceğini) görüyorum.3

 

 

Sözkonusu kitabın 285. (solda) ve 286. (sağda) sayfalarında Türkler'e hakaretle dolu olan Darwin'in mektupları. Darwin'in burada "Kafkasyalı (Caucasian) ırklar dediği ırklar, Avrupalılar'dır. (Modern antropoloji, Avrupalı ırkların Kafkasya bölgesinden geldiklerini iddia eder.)

 

Görüldüğü gibi Charles Darwin, Büyük ÖnderAtatürkün Türk milletinin karakteri yüksektir, Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir ve Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç kaynağım oldu. gibi sözleriyle övdüğü necip Türk Milleti için barbar ve aşağı ırk ifadelerini kullanmaktadır. Oysa şüphesiz insanlar arasında bir ırk farklılığı ve ayrımı olamaz. Bir millet, ancak kültür ve ahlakıyla yükselebilir ve üstünlük elde edebilir. Büyük Türk Milleti ise çok köklü bir kültüre ve üstün bir ahlaka sahip olan, bu özellikleriyle tarihe yön vermiş şerefli bir millettir. Tarihteki sekiz büyük dünya devletinden üçünün sahibi olan Türk Milletinin kurduğu medeniyetler, Türkün yüksek kültür, akıl, ahlak ve inancıyla meydana getirdiği eserlerdir.

 

Darwin ise, Türk barbarlığı, aşağı ırk gibi saldırgan ifadelerle gerçekte o dönemdeki Avrupalı emperyalist devletlerin Türk düşmanlığını ortaya koymuştur. Türklerin hakimiyet ve gücünü elimine etmeye (yok etmeye) çabalayan bu güçler aradıkları fikri temeli Darwinizmde bulmuşlardır.

 

Bu güçler, Türkün Kurtuluş Savaşında, bu çirkin düşüncelerini uygulamaya çalışmışlardır, ancak Türk Milletinin azmi, aklı, cesareti ve kararlılığı sayesinde büyük bir hüsrana uğramışlardır.

 

Bir ırkçı ve Türk Düşmanı olan Darwinin bilim karşısında geçersiz olan teorilerini bugün Türkiyede savunanlar ise belki de farkında olmadan aynı siyasi hedeflere hizmet etmektedirler.

 

 

 

1 Benjamin Farrington, What Darwin Really Said. London: Sphere Books, 1971, ss.54-56

2 Charles Darwin, The Descent of Man, 2, baskı, New York: A L. Burt Co., 1874, s. 178

3 Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt 1, New York: D. Appleton and Company, 1888 ss. 285-286

Gönderi tarihi:

“Paleontoloji bilimi sayesinde çok fazla fosil bulunmuştur. Şayet evrimcilerin dediği gibi evrim söz konusu olsaydı, şu an elimizde çok fazla sayıda yarı sürüngen-yarı balık gibi ara geçiş canlılarının fosilleri bulunması gerekirdi. İşte Darwın, bu milyonlarca kere milyonlarca bulunması gereken ara geçiş formlarının olmaması karşısında çaresiz kalmış, ve bu çaresizliğini ifade eden itiraflarda bulunmuştur

"Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz? Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelenmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu, benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır -
Charles Darwin"

Gönderi tarihi:

EVRİMİ ÇARESİZ BIRAKAN YARATILIŞ MUCİZESİ:

 

Kambriyen Devir'de bir anda ortaya çıkan trilobitler, son derece karmaşık bir göz yapısına sahiptirler. Petek şeklindeki yüzlerce parçaya ve çift mercek sistemine sahip olan bu göz, jeoloji profesörü David Raup'un ifadesiyle "ancak günümüzün iyi eğitim görmüş ve son derece yetenekli bir optik mühendisi tarafından geliştirilebilecek bir tasarıma sahiptir".

 

Bu göz, 530 milyon yıl önce, bir anda, kusursuz biçimde var olmuştur. Elbette böyle bir tasarımın bir anda ortaya çıkması evrimle açıklanamaz ve yaratılışın varlığını ispatlar.

 

Dahası, trilobitlerdeki bu petek göz sistemi, bugüne kadar da hiç değişmeden gelmiştir; arı ya da yusufçuk gibi günümüzdeki bazı böcekler de aynı göz yapısına sahiptirler.* Bu durum, evrim teorisinin canlıların ilkelden karmaşığa doğru geliştiği yönündeki iddiasını da açıkça geçersiz kılmaktadır.

 

(*) R. L. Gregory, Eye and Brain: The Physiology of Seeing,

Oxford University Press, 1995, s. 31.

Gönderi tarihi:

adından da anlaşılacağı üzere sadece teori-dir.Newton'un yerçekimi kanunu gibi kesinleşmiş bir yapısı da yoktur.

 

deney ve gözlemle kanıtlanabılecek bir teori değildir,çünkü bunun için uzun bir süreç gerekmektedir.. :excl:

Gönderi tarihi:

“Paleontoloji bilimi sayesinde çok fazla fosil bulunmuştur. Şayet evrimcilerin dediği gibi evrim söz konusu olsaydı, şu an elimizde çok fazla sayıda yarı sürüngen-yarı balık gibi ara geçiş canlılarının fosilleri bulunması gerekirdi. İşte Darwın, bu milyonlarca kere milyonlarca bulunması gereken ara geçiş formlarının olmaması karşısında çaresiz kalmış, ve bu çaresizliğini ifade eden itiraflarda bulunmuştur

"Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz? Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelenmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu, benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır -
Charles Darwin"

 

Günaydın sedelina,

 

Bazı konularda uyuduğun gibi, bu konuda da uyumuşsun...

 

Kuzey Kutbu yakınlarındaki Ellesmere Adası kıyılarında,

gün ışığına çıkarılan fosilin (tiktaalik) 1.2 ila 2.7 metre büyüklüğünde olduğu hesaplandı...

Karaya bundan 375 milyon yıl önce ilk ayak basan canlının,

balıkla timsah arasında bir canlı olduğu düşünülüyor...

Hayvan, subtropikal iklimde sığ ve sakin sularda yüzüyor ve etle besleniyordu.

 

http://www.ntvmsnbc.com/news/368145.asp

 

Forumun sevilen üyesi sedelina, ne zaman uyanacaksın ?...

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

sayın bilimselci güldürdünüz beni sağolun,(uyanma konusunda)

 

teori adı üstünde henuz kanun olamadı.

 

ıspat içinde her canlı türüne ait fosil gerekmektedir.insan dna sında ufak bir hata ya ölüme yada kendı türü içinde üstünlüğüne sebeb olmaktadır.insan dna sında evrımleştiğine ait bir kanıt var mıdır?

Gönderi tarihi:

bilimselci kardeşim bence olabilecek tek durum o hayvanın şuan yaşamayan nesli tükenmiş bir hayvan olabileceği

 

ne yani bütün hayvanlar giderek insanmı olcak :D

hayvandan hayvana mı dönüşüyoda en son soninsanmı oluyo

yok insandan sonrada robot falanmı var robotların yapısıda insana benzeye bilir ama insan evrim geçirerek robot olmadı heralde

 

bırakın arkadaşlar bu saçmalıkları bunlar sadece ninja kaplumbağalar serisini yürütmek için yapılan oyunlar :D

 

arda bir tv inin fişini çekinde asıl siz uyanın

Gönderi tarihi:

sayın bilimselci güldürdünüz beni sağolun,(uyanma konusunda)

 

teori adı üstünde henuz kanun olamadı.

 

ıspat içinde her canlı türüne ait fosil gerekmektedir.insan dna sında ufak bir hata ya ölüme yada kendı türü içinde üstünlüğüne sebeb olmaktadır.insan dna sında evrımleştiğine ait bir kanıt var mıdır?

 

Bu konuda da bilmiyorsun sedelina üzgünüm...

 

Femur(bacağın en üst) kemigi, çene kemiği, köpek dişi, kafatası gelişimi...

İnsanda bu tür evrimler, DNA değişimleri ile pareleldir...

Biyoloji okuyormusun ?...

Gönderi tarihi:

 

Bu konuda da bilmiyorsun sedelina üzgünüm...

 

Femur(bacağın en üst) kemigi, çene kemiği, köpek dişi, kafatası gelişimi...

İnsanda bu tür evrimler, DNA değişimleri ile pareleldir...

Biyoloji okuyormusun ?...

 

sayın bilimselci,bırçok gelişmeler ve araştırmalar varken bana bır cumle ıle yanıt veremzsın.evet okuyorum hemde tahmın edemıyeceğin kadar çok alanda

 

bence sen fazla okumuyorsun,çünkü aynı şeylerın etrafında dönmedolap misali geziniyorsun

 

savunduğun bilimden sen uzak kalmışsın malesef..anlamayacak arkadaşlarımız olacağı için uzun uzadıya kavramlar kullanmamam bu benım okumadığımı göstermez :excl:

 

dna da evrim yoktur,senın bahsettiğin türün gelişimidir,evrımı değildir güldürme beni :)

Gönderi tarihi:

Bu konuda da bilmiyorsun sedelina üzgünüm...

 

Femur(bacağın en üst) kemigi, çene kemiği, köpek dişi, kafatası gelişimi...

İnsanda bu tür evrimler, DNA değişimleri ile pareleldir...

Biyoloji okuyormusun ?...

 

PILTDOWN ADAMI: İNSAN KAFATASINA ORANGUTAN ÇENESİ!

 

İNSAN KAFATASINA ORANGUTAN ÇENESİ

Fosiller Charles Dawson tarafından "bulundu" ve Sir Arthur Smith Woodward'a verildi.

Parçalar ünlü kafatasını oluşturmak üzere birleştirildi.

İnsan kafatasından bölümlerl

 

Bu kafatası hakkında birçok çizim ve rekonstrüksiyon yapıldı, 500'e yakın makale yazıldı.Orijinal kafatası British Museum'da sergilendi.

Orangutan Çenesi

 

Bu buluştan 40 yıl sonra Piltdown fosilinin bir sahtekarlık ürünü olduğu

ortaya çıkarıldı.

 

 

Ünlü bir doktor ve aynı zamanda da amatör bir paleontolog olan Charles Dawson, 1912 yılında, İngiltere'de Piltdown yakınlarındaki bir çukurda, bir çene kemiği ve bir kafatası parçası bulduğu iddiasıyla ortaya çıktı. Çene kemiği maymun çenesine benzemesine rağmen, dişler ve kafatası insanınkilere benziyordu. Bu örneklere "Piltdown Adamı" adı verildi, 500 bin yıllık bir tarih biçildi ve çeşitli müzelerde insan evrimine kesin bir delil olarak sergilendi. 40 yılı aşkın bir süre, üzerine birçok bilimsel makaleler yazıldı, yorumlar ve çizimler yapıldı. Dünyanın farklı üniversitelerinden 500'ü aşkın akademisyen, Piltdown Adamı üzerine doktora tezi hazırladı.56 Ünlü Amerikalı paleoantropolog H. F. Osborn da 1935'te British Museum'u ziyaretinde, "doğa sürprizlerle dolu; bu, insanlığın tarih öncesi devirleri hakkında önemli bir buluş" diyordu.57

 

1949'da ise British Museum'un paleontoloji bölümünden Kenneth Oakley yeni bir yaş belirleme metodu olan "flor testi" metodunu, eski bazı fosiller üzerinde denemek istedi. Bu yöntemle, Piltdown Adamı fosili üzerinde de bir deneme yapıldı. Sonuç çok şaşırtıcıydı. Yapılan testte Piltdown Adamı'nın çene kemiğinin hiç flor içermediği anlaşıldı. Bu, çene kemiğinin toprağın altında birkaç yıldan fazla kalmadığını gösteriyordu. Az miktarda flor içeren kafatası ise sadece birkaç bin yıllık olmalıydı.

 

Flor metoduna dayanılarak yapılan sonraki kronolojik araştırmalar, kafatasının ancak birkaç bin yıllık olduğunu ortaya çıkardı. Çene kemiğindeki dişlerin ise suni olarak aşındırıldığı, fosillerin yanında bulunan ilkel araçların ise çelik aletlerle yontulmuş adi birer taklit olduğu anlaşıldı.58 Weiner'in yaptığı detaylı analizlerle bu sahtekarlık 1953 yılında kesin olarak ortaya çıkarıldı. Kafatası 500 yıl yaşında bir insana, çene kemiği de yeni ölmüş bir orangutana aitti! Dişler, insana ait olduğu izlenimini vermek için sonradan özel olarak eklenmiş ve sıralanmış, eklem yerleri de törpülenmişti. Daha sonra da bütün parçalar, eski görünmeleri için potasyum-dikromat ile lekelendirilmişti. Bu lekeler, kemikler aside batırıldığında kayboluyordu. Sahtekarlığı ortaya çıkaran ekipten Le Gros Clark "dişler üzerinde yıpranma izlenimini vermek için, yapay olarak oynanmış olduğu o kadar açık ki, nasıl olur da bu izler dikkatten kaçmış olabilir?" diyerek şaşkınlığını gizleyemiyordu.59 Tüm bunların üzerine "Piltdown Adamı", 40 yılı aşkın bir süredir sergilenmekte olduğu British Museum'dan alelacele çıkarıldı.

 

 

NEBRASKA ADAMI: BİR DOMUZ DİŞİ

 

1922'de, Amerikan Doğa Tarih Müzesi müdürü Henry Fairfield Osborn, Batı Nebraska'daki Yılan Deresi yakınlarında, Plieocen Dönemi'ne ait bir azı dişi fosili bulduğunu açıkladı. Bu diş, iddiaya göre, insan ve maymunların ortak özelliklerini taşımaktaydı. Çok geçmeden konuyla ilgili çok derin bilimsel tartışmalar başladı. Bazıları bu dişi Pithecanthropus erectus olarak yorumluyorlar, bazıları ise bunun insana daha yakın olduğunu söylüyorlardı. Büyük tartışmalar yaratan bu fosile "Nebraska Adamı" adı verildi. "Bilimsel" ismi de hemen takıldı: "Hesperopithecus haroldcooki".

 

Soldaki resim tek bir diş parçasına dayanılarak yapılmış ve Illustrated London News dergisinin 24 Haziran 1922 tarihli sayısında yayınlanmıştı. Ancak bu dişin, maymun benzeri bir yaratığa veya bir insana değil de soyu tükenmiş bir domuza ait olduğunun anlaşılması, evrimcileri büyük hayal kırıklığına uğrattı.

 

Birçok otorite Osborn'u destekledi. Bu tek dişe dayanılarak Nebraska Adamı'nın kafatası ve vücudunun rekonstrüksiyon resimleri çizildi. Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska adamının, eşinin ve çocuklarının doğal ortamda ailece resimleri yayınlandı.

 

Bütün bu senaryolar tek bir dişten üretilmişti. Evrimci çevreler bu "hayalet adamı" o derece benimsediler ki, William Bryan isimli bir araştırmacı, tek bir azı dişine dayanılarak bu kadar peşin hükümle karar verilmesine karşı çıkınca, bütün şimşekleri üzerine çekti.

 

Ancak 1927'de iskeletin öbür parçaları da bulundu. Bulunan yeni parçalara göre bu diş ne maymuna ne de insana aitti. Dişin, "prosthennops" isimli yabani Amerikan domuzunun soyu tükenmiş bir cinsine ait olduğu anlaşıldı. William Gregory, bu yanılgıyı duyurduğu Science dergisinde yayınladığı makalesine şöyle bir başlık atmıştı: "Görüldüğü kadarıyla Hesperopithecus ne maymun ne de insan."60 Sonuçta Hesperopithecus haroldcooki'nin ve "ailesi"nin tüm çizimleri alelacele literatürden çıkarıldı.

 

 

OTA BENGA: KAFESE KONULAN AFRİKALI YERLİ

 

Darwin İnsanın Türeyişi adlı kitabıyla, insanın maymun benzeri canlılardan evrimleştiğini iddia ettikten sonra, bu senaryoyu destekleyecek fosil arayışı başladı. Ancak bazı evrimciler "yarı maymun-yarı insan" canlıların sadece fosil kayıtlarında değil, dünyanın farklı bölgelerinde canlı olarak da bulunabileceğine inanıyorlardı. 20. yüzyılın başlarında bu "canlı ara geçiş formu" arayışları bazı vahşetlere neden oldu. Bu vahşetlerden biri, Ota Benga adlı pigmenin hikayesiydi.

 

OTA BENGA: "The pygmy in the zoo"

 

Ota Benga, 1904 yılında, Samuel Verner adlı evrimci bir araştırmacı tarafından Kongo'da yakalanmıştı. Adı, kendi dilinde "dost" anlamına gelen yerli, evli ve iki çocuk babasıydı. Ama bir hayvan gibi zincirlendi, kafese kondu ve ABD'ye götürüldü. Buradaki evrimci bilim adamları, St. Louis Dünya Fuarı'nda onu çeşitli maymun türleriyle birlikte kafese koyarak "insana en yakın ara geçiş formu" olarak teşhir ettiler. İki yıl sonra ise New York'taki Bronx Hayvanat Bahçesi'ne götürdüler ve birkaç şempanze, Dinah adı verilen bir goril ve Dohung adı verilen bir orangutan ile birlikte "insanın eski ataları" adı altında sergilediler. Hayvanat bahçesinin evrimci müdürü Dr. William T. Hornaday, bu nadide "ara geçiş formu"na sahip olmanın kendisine verdiği gurur hakkında uzun konuşmalar yapmış, ziyaretçiler de kafese konan Ota Benga'ya sıradan bir hayvan gibi davranmışlardı. Ota Benga, sonunda maruz kaldığı uygulamaya dayanamayarak intihar etti.61

 

Piltdown Adamı, Nebraska Adamı ya da Ota Benga... Tüm bu skandallar, evrimci bilim adamlarının kendi teorilerini ispatlamak adına, her türlü bilim dışı yöntemi kullanmaktan çekinmediklerini göstermektedir. Bu durumun bilincinde olarak "insanın evrimi" efsanesinin diğer sözde delillerine baktığımızda ise, yine benzer bir durumla karşılaşırız: Ortada, tümüyle gerçek dışı olan bir hikaye ve bu hikayeyi desteklemek için her yola başvurabilecek bir gönüllüler ordusu vardır.

 

buyur bahsettiğin kemiklerin dişlerin evrimi :excl:

Gönderi tarihi:

sayın bilimselci,bırçok gelişmeler ve araştırmalar varken bana bır cumle ıle yanıt veremzsın.evet okuyorum hemde tahmın edemıyeceğin kadar çok alanda

 

bence sen fazla okumuyorsun,çünkü aynı şeylerın etrafında dönmedolap misali geziniyorsun

 

savunduğun bilimden sen uzak kalmışsın malesef..anlamayacak arkadaşlarımız olacağı için uzun uzadıya kavramlar kullanmamam bu benım okumadığımı göstermez :excl:

 

dna da evrim yoktur,senın bahsettiğin türün gelişimidir,evrımı değildir güldürme beni :)

 

Gülmeye az, okumaya daha çok zaman ayır sedelina...

Evrim, sonsuz genişleyen "çeşitliliğin" tarihidir.

DNA'da sürekli mutasyonlar, DNA'nın sürekli cinsel karışımı bireyler arasında bir sürü farklılık yarattı... Bireysel farklar birikmeye devam ederken,

karışım artık yalnızca benzer organizmalar arasında gerçekleşebildi...

Böylece, yeni türler ayrı ayrı evrimleşmeye başladılar...

Bundan sonra DNA'nın cinsel karışımı yalnızca o türün üyeleri arasında oldu.

Bu yolla, her tür kendisi için yararlı olan bir dizi geni koruyabildi...

Gittikçe genişleyen fazla genler koleksiyonunun getireceği gereksiz yükü önledi...

Ama şunu da unutmayalım ki aynı türün bireyleri arasındaki farklılıklar,

türler arasındaki farklılıklar da aynı temele, DNA değişimine dayanır.

Gönderi tarihi:

MUTASYONLAR

 

Mutasyonlar, canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve genetik bilgiyi taşıyan DNA molekülünde, radyasyon veya kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen kopmalar ve yer değiştirmelerdir. Mutasyonlar DNA'yı oluşturan nükleotidleri tahrip eder ya da yerlerini değiştirirler. Çoğu zaman da hücrenin tamir edemeyeceği boyutlarda birtakım hasar ve değişikliklere sebep olurlar.

 

Dolayısıyla evrimcilerin arkasına sığındıkları mutasyon, hiç de sanıldığı gibi canlıları daha gelişmişe ve mükemmele götüren tılsımlı bir değnek değildir. Mutasyonların net etkisi zararlıdır. Mutasyonların sebep olacağı değişiklikler ancak Hiroşima, Nagazaki veya Çernobil'deki insanların uğradığı türden değişiklikler olabilir: Yani ölüler, sakatlar ve hilkat garibeleri...

 

Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi rastgele bir etki ancak zarar verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:

 

Mutasyonlar küçük, rastgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu dört özellik, mutasyonların evrimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten yüksek derecede özelleşmiş bir organizmada meydana gelebilecek rastlantısal bir değişim, ya etkisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde meydana gelecek rastgele bir değişim kol saatini geliştirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem bir şehri geliştirmez, ona yıkım getirir.16

 

Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı mutasyon örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı olduğu görüldü. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından nükleer silahların sonucunda oluşan mutasyonları incelemek için kurulan Atomik Radyasyonun Genetik Etkileri Komitesi'nin (Committee on Genetic Effects of Atomic Radiation) hazırladığı rapor hakkında evrimci bilim adamı Warren Weaver şöyle diyordu:

 

Çoğu kimse, bilinen tüm mutasyon örneklerinin zararlı olduğu sonucu karşısında şaşıracaktır, çünkü mutasyonlar evrim sürecinin gerekli bir parçasıdır. Nasıl olur da iyi bir etki—yani bir canlının daha gelişmiş canlı formlarına evrimleşmesi—pratikte hepsi zararlı olan mutasyonların sonucu olabilir?17

 

O zamandan bu yana yapılan bütün "faydalı mutasyon oluşturma" çabaları da başarısızlıkla sonuçlandı. Evrimciler, çok hızlı ürediği ve mutasyona uğratılması kolay olduğu için, meyve sinekleri üzerinde onyıllarca mutasyon denemeleri yaptılar. Bu canlılar olabilecek her türlü mutasyona milyonlarca kez uğratıldı. Ama tek bir faydalı mutasyon gözlemlenmedi. Evrimci genetikçi Gordon Taylor, bu konuda şunları yazar:

 

Bu çok çarpıcı ama bu kadar da gözden kaçırılan bir gerçektir: Altmış yıldır dünyanın dört bir yanındaki genetikçiler evrimi kanıtlamak için meyve sinekleri yetiştiriyorlar. Ama hala bir türün, hatta tek bir enzimin bile ortaya çıkışını gözlemlemiş değiller.18

 

Bir başka araştırmacı olan Michael Pitman, meyve sinekleri üzerindeki deneylerin başarısızlığını şu şekilde ifade eder:

 

Sayısız genetikçi meyve sineklerini nesiller boyunca sayısız mutasyonlara maruz bıraktılar. Peki sonuçta insan yapımı bir evrim mi ortaya çıktı? Maalesef hayır. Genetikçilerin yarattıkları canavarlardan sadece pek azı beslendikleri şişelerin dışında yaşamlarını sürdürebildiler. Pratikte mutasyona uğratılmış olan tüm sinekler ya öldüler, ya sakat ya da kısır oldular.

 

İnsan için de durum aynıdır. İnsanlar üzerinde gözlemlenen tüm mutasyonlar zararlıdır. Tıp kitaplarında "mutasyon örneği" olarak anlatılan mongolizm, Down Sendromu, albinizm, cücelik, orak hücre anemisi gibi zihinsel ya da bedensel bozuklukların ya da kanser gibi hastalıkların her biri, mutasyonların tahrip edici etkilerini ortaya koymaktadır. Elbette ki insanları sakat ya hasta yapan bir süreç, "evrim mekanizması" olamaz.

 

Mutasyonların neden evrimci iddiayı destekleyemeyeceklerini üç ana maddede özetlemek mümkündür:

 

- Mutasyonlar her zaman zararlıdır: Mutasyon rastgele meydana geldiği için hemen hemen her zaman mutasyon geçiren canlıya zarar verir. Mantık gereği, mükemmel ve karmaşık olan bir yapıya yapılacak herhangi bir bilinçsiz müdahale, o yapıyı daha ileri götürmez aksine tahrip eder. Nitekim hiçbir gözlemlenmiş "faydalı mutasyon" yoktur.

 

- Mutasyon sonucunda DNA'ya yeni bilgi eklenmez: Genetik bilgiyi oluşturan parçalar yerlerinden kopup sökülür, tahrip olur ya da DNA'nın farklı yerlerine taşınır. Ama mutasyonlar hiçbir şekilde canlıya yeni bir organ ya da yeni bir özellik kazandırmazlar. Ancak bacağın sırttan, kulağın karından çıkması gibi anormalliklere sebep olurlar.

 

- Mutasyonun bir sonraki nesile aktarılabilmesi için, mutlaka üreme hücrelerinde meydana gelmesi gerekir: Vücudun herhangi bir hücresinde veya organında meydana gelen değişim bir sonraki nesle aktarılmaz. Örneğin bir insanın gözü, radyasyon ve benzeri etkilerle mutasyona uğrayıp orijinal formundan farklılaşabilir, ama bu kendisinden sonraki nesillere geçmeyecektir.

 

Kısacası, canlıların evrim geçirmiş olmaları mümkün değildir, çünkü doğada onları evrimleştirebilecek bir mekanizma yoktur. Nitekim fosil kayıtlarına baktığımızda da, bu imkansız senaryonun zaten yaşanmadığını görürüz.

Gönderi tarihi:

 

Gülmeye az, okumaya daha çok zaman ayır sedelina...

Evrim, sonsuz genişleyen "çeşitliliğin" tarihidir.

DNA'da sürekli mutasyonlar, DNA'nın sürekli cinsel karışımı bireyler arasında bir sürü farklılık yarattı... Bireysel farklar birikmeye devam ederken,

karışım artık yalnızca benzer organizmalar arasında gerçekleşebildi...

Böylece, yeni türler ayrı ayrı evrimleşmeye başladılar...

Bundan sonra DNA'nın cinsel karışımı yalnızca o türün üyeleri arasında oldu.

Bu yolla, her tür kendisi için yararlı olan bir dizi geni koruyabildi...

Gittikçe genişleyen fazla genler koleksiyonunun getireceği gereksiz yükü önledi...

Ama şunu da unutmayalım ki aynı türün bireyleri arasındaki farklılıklar,

türler arasındaki farklılıklar da aynı temele, DNA değişimine dayanır.

 

ee bazen gülmek gerekır sinirlere iyi gelıyor(bilimsel olarak)

 

insan dna da evrimleşme olmadığı,bu nedenle evrim teorısının(kanun değil) geçersiz olduğu bilim adamlarınca kabul edılmekte

 

evrimleşmenin türlerdeki cinslerin konuşmasında olmaması ilginç doğrusu,evrım bazı şeyleri atlıyor galiba.lisan gibi :excl:

Gönderi tarihi:

Hala mı evrim masalları.. :D

Ya ispatlayın artık şu teoriyi de sizde rahatlayın maymunlarda .. :D

Hayır onca sahtekarlıklar yapıldı zamanında ama bi türlü kılıfına uyduramadılar şu evrim masalını..

O değil de ta en başından çözemediniz ki çıkmazı ..

Nasıl meydana geldi canlılık ispatlayamadınız ki.. :D

Kendi uydurduklarınıza yine kendiniz inanıyorsunuz..

2006 yılındayız ve neredeyse bir asırdır kazılmadık yer bırakmadı şu evrimciler..

Ne için ?

Tek bir ara form örmeği bulabilmek adına ..

Ne kadar ilginç ? Teknoloji bu kadar gelişmişken hala bir tane bile ara geçiş fosili bulunamaması siz evrimci La Faontineler için ne acıdır .. :D

Neyse ha gayret.. Olacak.. İnşaallah bulacaksınız bir gün.. Pardon İnşaallah dedim yanlışlıkla :)

Gönderi tarihi:
Hala mı evrim masalları.. :D

Ya ispatlayın artık şu teoriyi de sizde rahatlayın maymunlarda .. :D

Hayır onca sahtekarlıklar yapıldı zamanında ama bi türlü kılıfına uyduramadılar şu evrim masalını..

O değil de ta en başından çözemediniz ki çıkmazı ..

Nasıl meydana geldi canlılık ispatlayamadınız ki.. :D

Kendi uydurduklarınıza yine kendiniz inanıyorsunuz..

2006 yılındayız ve neredeyse bir asırdır kazılmadık yer bırakmadı şu evrimciler..

Ne için ?

Tek bir ara form örmeği bulabilmek adına ..

Ne kadar ilginç ? Teknoloji bu kadar gelişmişken hala bir tane bile ara geçiş fosili bulunamaması siz evrimci La Faontineler için ne acıdır .. :D

Neyse ha gayret.. Olacak.. İnşaallah bulacaksınız bir gün.. Pardon İnşaallah dedim yanlışlıkla :)

 

:D;)

Gönderi tarihi:

***

DARWİN'İN IRKÇILIĞI ve TÜRK DÜŞMANLIĞI

EVRİMİ ÇARESİZ BIRAKAN YARATILIŞ MUCİZESİ:

PILTDOWN ADAMI: İNSAN KAFATASINA ORANGUTAN ÇENESİ!

MUTASYONLAR

***

 

Sayın 'a.y.h.a.n' ;

 

Kendi inanışlarınızı ve reddetmeye çalıştığınız bilimsel yaklaşımları burada paylaşıma açtığınız ortada...

 

Bu da bir yaklaşım...

 

 

Ancak bilimsel görüş ve değerleri kabul yada reddetmek için önce onlar hakkında en temel bilgilere sahip olmanız gerekir...

 

Bu da ancak bu konu hakkındaki tüm literatüre ulaşıp izleyerek ve okuyarak gerçekleşebilir...

 

 

Oysa sizin yaptığınız tek taraflı kaynaklarla önümüze koyduğunuz bilgiler olunca ...

 

Paylaşımınız tutarlı olmak ve bilgi anlamında katkı da bulunmak yaklaşımından uzak kalıyor

 

 

Yapmış olduğunuz sadece;

 

( www.bilimarastirmavakfi ) ve ( www.harunyahya ) sitesinde yayınlanan yazıları buraya aktarmaktan öteye gidemiyor...

 

 

Ve bunun herkes farkında olmalı ki aynı görüşü paylaşın yada paylaşmayın size yönelik bir tek yanıt yok..

 

 

***

 

 

Sevgili 'a.y.h.a.n' ; 'sedelina ' ; 'Armance' ; 'ahirzaman' ; 'bilimselci ' ve ben ve diğer arkaşlarım,

 

 

Elbette bir şeyleri kabul etmek yada etmemek bizim sorumluluğumuzda,

 

Ancak bizlerin kabul ettikleri yada etmedikleri her şey, biz böyle düşünüyoruz diye

 

Onların doğru yada yanlış olduğunu göstermez...

 

 

Bir konu hakkında yapmamız gereken en doğru yaklaşım, tek taraflı bilgilerle beslenmemeye çalışmak.

 

Eğer bir konu hakkında gerçek doğrulara ulaşmak istiyorsak, bir çok kaynaktan araştırma yapmamız gerekiyor

 

 

Örneğin, benim kütüphanem de yukarıda bahsettiğim ilgili sitelerin yayınladığı e-kitaplar da,

 

Bir çok akademisyen ve araştırmacının Evrim kuramı ile ilgili yazdıkları yayın ve kitaplarda

 

Darwin'in yazmış olduğu Çıplak maymun ve bu konudaki diğer bir çok yayını da var...

 

 

Artık burada bana kalan, onların hepsini okuyarak yapacağım değerlendirmelerle bu düşünceye katılmak yada katılmamak...

 

Ama benim katılıyor yada katılmıyor olmam yinede bir şeyi değiştirmez, yaptığım şey konu hakkında bilgi sahibi olmaktır.

 

Burada esas görev bu konuyu araştırıp geliştiren bilim adamlarınındır,

 

ve onlarda sizin yada benim buna inanıp inanmadığımıza bakmadan işlerine devam etmektedirler zaten..

 

 

Burada anlatmak istediğim sizin Darwin'in bu bilimsel yaklaşımına katılmak zorunluluğunuz değildir.

 

İfade etmek istediğim tak taraflı bakış açısıyla ulaşılan sonuçların kimseye bir katkısı olamayacağıdır...

 

 

Bu nedenle her nekadar "Yaradılış kuramını" yok edeceği kaygısıyla da yaklaşılsa,

 

"Evrim Kuramı" gerçek yada hatalı da olsa bu anlamda gelecekte hiç bir şey değişmeyecektir...

 

 

Tıpkı geçmiş yüzyıllarda teist düşünce ve kaygılarla reddedilen bilimsel buluşların,

 

Örneğin ' dünyanın yuvarlak olduğu ve güneşin etrafında dönmesi ' gibi,

 

Bu gerçekleri tek taraflı bakış açısıyla reddederek önlemeye çalışmaları hiç birşeyi değiştirmemiş,

 

Bu gerçekler ortaya çıktığında da teist kavramlar oratadan kalkmamıştır...

 

 

Geriye kalan sadece o bilim adamlarını insanlığın geleceği adına çektikleri acılar,

 

Ve onlara her türlü baskı ve işkenceyi reva gören,

 

Korkularla dolu tutucu Teist Kafaların, insanlığa hiçbir yararı olamayan tutum ve yaklaşımları olmuştur...

 

 

Sonunda kazanan bilimsel düşünce ve insanlığın yararına olan buluşları olmuş,

 

Orataya çıkan yeni koşul ve şartlara göre yeni yorum ve yaklaşımlarla inançlar var olmaya devam etmiştir...

 

 

Çünkü bütün insanlar düşünen varlıklardır ve düşünmek onların en önde gelen temel yeteneklerindendir

 

İnsanlar ister Teist, ister bilimsel yaklaşımlarla kavramları yorumlayıp sonuçlar çıkarsınlar...

 

Değişen tek şey, Hangisinin insanların geleceğine doğru ve yararlı çözümler üretip üretemediğidir..

 

 

Bu nedenle akıllı teistler, bilimi inançlarından uzak tutup, onu reddetmek yerine...

 

Onun öne sürdüğü ve gerçek olduğunu ispatladığı yeni koşul ve durumlarda kendileri için yeni yorumlar getirmektir.

 

Örneğin her yeni bilimsel kuramın gerçekliğe dönüşerek buluş olması durumunda,

 

bunların kuran da zaten açıklandığı ve yazıldığının söylenmesi gibi...

 

 

Oysa ne kadar çağdaş görünmeye de çalışsalar, ortaçağ zihniyetiyle bilimi çeşitli saptırmalarla karalamaya çalışan,

 

' bilim arastirma vakfi ' görünümündeki yaklaşımlar Teist kaygılarla insanlığa katkıdan uzak kalmaktadır.

 

Bu güne kadar da bilim zaten teist kaygılarla gerçekleri araştırmadığı için,

 

Bütün insanlığa daha çok faydası olan yararlı katkılarda bulunmuştur..

 

 

Bizimde yapmamız gereken, Peşin kabul yada toptan reddetmek yerine,

 

Kafalarımızda Teist ve Bilimsel kavramları ayrı ayrı yerlerde tutup

 

Düşünce ve değerlendirmelerimizde Teist inanış yada bilimsel gerçekleri çeliştirmeden,

 

İnsanı ve onun yaşamını yorumlama çabası içinde olabilmeliyiz,

 

 

Onun gelecekte ulaşacağı, insanlığa yararlı buluşları önünde engel olacak düşünce ve yaklaşımlardan uzak durmalıyız...

 

 

Bunu başarabilen batılı medeniyetler bu gün içinde bulunduğumuz çağda her türlü bilimsel yaklaşım ve buluşlarla,

 

Yaşama ve insanlığı katkıda bulunmaya devam ederken,

 

Ortadoğu çoğrafyasının İçinde bulunduğu durumu gözlemlediğimiz de,

 

Hala tesit inanış kaygılarıyla çağdan uzak kalmakta,

 

Ve hala onlara insanlığı, ilimi biz öğrettik diye avunmaya çalışmaktadır..

 

 

Bu doğru bakış açısını yakalamak, hem bizim, hem torunlarımızın, hem de bütün insanlığın kazancı olacaktır...

 

Saygılarımla

 

 

*tna

***

Gönderi tarihi:

***

Sayın 'a.y.h.a.n' ;

 

Kendi inanışlarınızı ve reddetmeye çalıştığınız bilimsel yaklaşımları burada paylaşıma açtığınız ortada...

Bu da bir yaklaşım...

Ancak bilimsel görüş ve değerleri kabul yada reddetmek için önce onlar hakkında en temel bilgilere sahip olmanız gerekir...

( www.bilimarastirmavakfi ) ve ( www.harunyahya ) sitesinde yayınlanan yazıları buraya aktarmaktan öteye gidemiyor...

Ve bunun herkes farkında olmalı ki aynı görüşü paylaşın yada paylaşmayın size yönelik bir tek yanıt yok..

***

Bir konu hakkında yapmamız gereken en doğru yaklaşım, tek taraflı bilgilerle beslenmemeye çalışmak.

Eğer bir konu hakkında gerçek doğrulara ulaşmak istiyorsak, bir çok kaynaktan araştırma yapmamız gerekiyor

 

Bu gerçekler ortaya çıktığında da teist kavramlar oratadan kalkmamıştır...

Geriye kalan sadece o bilim adamlarını insanlığın geleceği adına çektikleri acılar,

 

Ve onlara her türlü baskı ve işkenceyi reva gören,

 

Korkularla dolu tutucu Teist Kafaların, insanlığa hiçbir yararı olamayan tutum ve yaklaşımları olmuştur...

Sonunda kazanan bilimsel düşünce ve insanlığın yararına olan buluşları olmuş,

Çünkü bütün insanlar düşünen varlıklardır ve düşünmek onların en önde gelen temel yeteneklerindendir

İnsanlar ister Teist, ister bilimsel yaklaşımlarla kavramları yorumlayıp sonuçlar çıkarsınlar...

 

Değişen tek şey, Hangisinin insanların geleceğine doğru ve yararlı çözümler üretip üretemediğidir..

Bu nedenle akıllı teistler, bilimi inançlarından uzak tutup, onu reddetmek yerine...

 

bunların kuran da zaten açıklandığı ve yazıldığının söylenmesi gibi...

Oysa ne kadar çağdaş görünmeye de çalışsalar, ortaçağ zihniyetiyle bilimi çeşitli saptırmalarla karalamaya çalışan,

 

' bilim arastirma vakfi ' görünümündeki yaklaşımlar Teist kaygılarla insanlığa katkıdan uzak kalmaktadır.

 

Bu güne kadar da bilim zaten teist kaygılarla gerçekleri araştırmadığı için,

 

Bütün insanlığa daha çok faydası olan yararlı katkılarda bulunmuştur..

Bizimde yapmamız gereken, Peşin kabul yada toptan reddetmek yerine,

Kafalarımızda Teist ve Bilimsel kavramları ayrı ayrı yerlerde tutup

Düşünce ve değerlendirmelerimizde Teist inanış yada bilimsel gerçekleri çeliştirmeden,

İnsanı ve onun yaşamını yorumlama çabası içinde olabilmeliyiz,

Yaşama ve insanlığı katkıda bulunmaya devam ederken,

Ortadoğu çoğrafyasının İçinde bulunduğu durumu gözlemlediğimiz de,

Hala tesit inanış kaygılarıyla çağdan uzak kalmakta,

Ve hala onlara insanlığı, ilimi biz öğrettik diye avunmaya çalışmaktadır..

Bu doğru bakış açısını yakalamak, hem bizim, hem torunlarımızın, hem de bütün insanlığın kazancı olacaktır...

 

Saygılarımla

[/size]*tna

***

Teşekürler sevgil gece kuşu...

Bu doğru bakış açısını yakalamak, hem bizim, hem torunlarımızın, hem de bütün insanlığın kazancı olacaktır...
hemde doğmanın...

.

Gönderi tarihi:

***

 

***

 

Sayın 'a.y.h.a.n' ;

 

Kendi inanışlarınızı ve reddetmeye çalıştığınız bilimsel yaklaşımları burada paylaşıma açtığınız ortada...

 

Bu da bir yaklaşım...

Ancak bilimsel görüş ve değerleri kabul yada reddetmek için önce onlar hakkında en temel bilgilere sahip olmanız gerekir...

 

.

.

.

Ve hala onlara insanlığı, ilimi biz öğrettik diye avunmaya çalışmaktadır..

Bu doğru bakış açısını yakalamak, hem bizim, hem torunlarımızın, hem de bütün insanlığın kazancı olacaktır...

 

Saygılarımla

*tna

***

 

sevgili gece kuşu h.y gurubunda özelliikle kuran ile ilgili bir çok mucize var ancak ben bu siteye aklıma yatan anlaya bildiklerimi koydum asla bilmediğim konuları koymadım

 

dediğiniz gibi düşüncelerimizi bilimle çeliştirmememiz lazım ki inananlar zaten çeliştiğini düşünmüyor

 

Ancak şuvar gece kuşu bence batılılar bizden almasada sonuçtan onların bu gün oluşturma çabasında olduklarını asrı-saadette oluşmuştur(bence)

 

Ancak değil inanmayan inananların bile çoğunluğu bunu unutup bazen insana yakışmayacak hallerde bulunuyorlar

 

haklısın gece kuşu bilim teist kaygılar la arştırmıyor belkide tam tersi ancak BENCE yapılan her araştırma bunu gösteriyor

 

Aynen nasanın yaptığı araştırma gibi belki yam yam ve bilimselci kardeşim buna tesadüf diyecekler anca bu tesadüf değil

tevafuktur BENCE

Hazır gece kuşu sen bu konuda bir adım atmışken bende şunu belirtmek istiyorum

 

lütfen İslamla ilgili kaynakları bütün ve doğru kaynaklarda arayın siz yorum yapmassınız ancak aldığınız kişiler yorum yapmış olabilir

örneğin seyyid kutup tefsirinde hiç birzaman tefsir apmamıştır ki kimsede yorum yaptığını düşünmüyor

yani ateist arkaaşlara tavsiye ederim

 

sonra bazı ayetler zamanında bütün süz düşünüp te öyle kabul edildiği için malesef ateist arkadaşlar Bize göre yanlış paylaşımlarda bulunuyorlar tabiki bizde bunları düzelteceğiz tabiki kendi yorumumuzla değil

 

 

sonr aynı zaman da söylim kuranmucizeleri nin büyük bölümünün dışında h.y gurubundan ve o akyanaktan yararlanan sitelerden yararlanmadım yazdıklarımda bir çok kitap kaynağı vardır.

 

çünkü zamanında bende bu konularda araştırmaya girdim ve hamdolsun şuan bu yoldayım

Gönderi tarihi:

sayın gecekuşu,ben bır sosyolog olarak olaylara tarafsız bakmasını gayet ıyı bilen ve tarafsızlığı savunan bır ınsanım..görüşlerinize hak verıyorum.hergörüş aklın tarafsızlık suzgecınden geçirilmelı

 

ben de zateb bunu yaptım,içten soyluıyorum HY yı tanımıyorum bile,ve de dediğiniz vakfı da takıp etmıyorum..

 

komünist değilim ama K.Marx'a da hak verdığim noktaları soylemeyı bilirim,ülkücü de değilim ama onlara da hak verebılırım..

 

umarım bizlere dediğiniz gibi siz de tek yanlı bakmayıp,genelleme yapmadan yargı da bulunmayı bılırsınız.çunku burada genellemeler çok yapıldı ve çok incindim..özellıkle de bır beynın türbanı aşamayacağı konusu..

 

siz de tarafsız bakın ve teıstlere de ne kadar haksızca suçlama ve genellene yaoıldığını görun rica ederım

 

farkındaysanız ben sadece görüşlewrimi ve bılgılerımı sundum,tartışmalar boyunca,hiç duydunuz mu benden ateıstler şöyledır yada böyle ınsanlardır yorumumu :excl:

 

bilime gelınce,bilimin faydalarını tabıkı de kabul edıyorum,ama uygarlığın ya da ınsanlığın faydasının bilim de olduğu hala sosyologlar tarafından bıle tartışıulan bır konu,ve bilimsel gelişmelerın ınsanların hayatını da ne kadar olumsuz etkılediğini de unutmayın eğer tarafsız bakmayı biliyorsanız

 

saygılarımla

Gönderi tarihi:

sevgili gece kuşu

buraya yazdıklarımda o bahsettiğiniz sitelerden herhangi bir şekilde alıntı yapılmamıştır öncelikle bunu belirtiyim

ikinci olarakda ben bu topiği darwin teorisini tartışmak amacıyla açmadım zaten başlığa bakarsanız bunun öyle olduğunu görürsünüz

burada ki asıl amacım başlıktaki bilgiyi vermekti konu başkaları tarafından teori doğrumudur yanlışmıdır noktasına getirildi bende onlara cevap olarak yazdım geriye kalanları

 

bu arada yazınızdaki bilimsel araştırmalar teistlerin baskısına uğramıştır (yani hemen hemen bunun gibi bi anlam içeriyordu anladığım kadarıyla) mantığını kabul etmiyorum

sizin dedikleriniz hristiyanlık ve avrupa için geçerlidir

islamiyet ilk zamanlar bilimsel araştırmalara sonuna kadar destek olmuşlardır ve hiçbir bilim adamını asmamış kesmemişlerdir

sonuçta birçok müslüman bilim adamıda dünyanın yuvarlak olduğunu güneşin etrafında döndüğünü galileo'den önce bulmuştur ve hiçbiri ipe gitmemiştir

ancak dha sonraları dini çıkar amaçlı kullananlar yüzünden islamiyet(aslında bütün dinler için aynı şey geçerli) bilime engelmiş gibi gözükmüştür

 

saygılarımla

Gönderi tarihi:

sayın gecekuşu,ben bır sosyolog olarak olaylara tarafsız bakmasını gayet ıyı bilen ve tarafsızlığı savunan bır ınsanım..görüşlerinize hak verıyorum.hergörüş aklın tarafsızlık suzgecınden geçirilmelı

 

ben de zateb bunu yaptım,içten soyluıyorum HY yı tanımıyorum bile,ve de dediğiniz vakfı da takıp etmıyorum..

 

komünist değilim ama K.Marx'a da hak verdığim noktaları soylemeyı bilirim,ülkücü de değilim ama onlara da hak verebılırım..

 

umarım bizlere dediğiniz gibi siz de tek yanlı bakmayıp,genelleme yapmadan yargı da bulunmayı bılırsınız.çunku burada genellemeler çok yapıldı ve çok incindim..özellıkle de bır beynın türbanı aşamayacağı konusu..

 

siz de tarafsız bakın ve teıstlere de ne kadar haksızca suçlama ve genellene yaoıldığını görun rica ederım

 

farkındaysanız ben sadece görüşlewrimi ve bılgılerımı sundum,tartışmalar boyunca,hiç duydunuz mu benden ateıstler şöyledır yada böyle ınsanlardır yorumumu :excl:

 

bilime gelınce,bilimin faydalarını tabıkı de kabul edıyorum,ama uygarlığın ya da ınsanlığın faydasının bilim de olduğu hala sosyologlar tarafından bıle tartışıulan bır konu,ve bilimsel gelişmelerın ınsanların hayatını da ne kadar olumsuz etkılediğini de unutmayın eğer tarafsız bakmayı biliyorsanız

 

saygılarımla

 

 

Sayın sedelina,

 

Genel olarak kendini tanıtmışsın...

Teşekkürler...

Bu arada sosyolog olduğunu da öğrendik...

Başarılar...

 

Bende, bir genelleme yapayım...

Bilime inanan sosyologlar, teist sosyologlar var...

 

Neden görüş belli etmek gerekli ki ?...

Bilimsel görüşlü sosyologlar gerçekçi tespitler yapıyor...

Karl MARX misali...

Metafizik görüşlü sosyologlar da soyut, sadece akılcı tespitler yapıyor...

HY misali...

Yine geldikmi aynı noktaya...

 

Bu yüzden;

"bilime gelınce,bilimin faydalarını tabıkı de kabul edıyorum,ama uygarlığın ya da ınsanlığın faydasının bilim de olduğu hala sosyologlar tarafından bıle tartışıulan bır konu,ve bilimsel gelişmelerın ınsanların hayatını da ne kadar olumsuz etkılediğini de unutmayın eğer tarafsız bakmayı biliyorsanız"

Bilimi, metafizik mantıkla tanımlamaya çalışmışınız, ikinci oluyor...

Birinci görüşünüzde pek üzerinde durmamıştım, bir yanlışlık olmuştur diye...

Burada topluma hitap ediyorsunuz...

Bir bilim temsilcisi olarak...

Bu yanlış görüşünüze izin veremem tabii...

 

 

Sayın sedelina,

Bilime, çok katı teistler bile sizin kadar "insanların hayatını olumsuz etkiliyor" gözüyle bakmıyor...

Bir sosyologun bilimi bu şekilde tanımlaması çok ilginç...

Bilim deyince siz ne anlıyosunuz ?

Açık ve net bir şekilde tanımlarmısınız?...

Bir anlam yanlışlığı var galiba...

Birlikte düzeltmeye çalışalım...

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

sayın bilimselci anlam karmaşası yok,bilim derken genel konuştum ayrıntıya ınmeyınce hata oluştu.teknolojık gelişmeler,bilimin kötü yönde kullanılması,bombalar,hormon ilaçları,ınternetın kısmı zararları,ölümlerın çoğunun artık hastanelerde olması,daha çok örnek verebilirizde..ben bilim karşıtı bır ınsan değilim,konu gereği bahsettım ve ayrıca tarafsız bakıp hem fayda hem zararını gösterme çabasındayım..

 

bilimsel bilginin hayata uygulanması bır nevı teknoloji dediğimiz olaydır.teknolojinin faydaları yanında zararlarını da düşünün..ben sosyolog olarak bakıyor ve toplumlar da oluturduğu örneklerı görüyorum iyi yada kötü..bu uzun bir mevzu,çok uzun yazıp ta anlaşılmaz olmak taraftarı değilim..

 

sayın bilimselci ben teıst yada ateıst boyutundan bahsetmedım bilimin,toplumsal sonuçlarından.bı örnek vereyım:kumandası ile kendısıne hükmettiğimiz sandığımız televızyon aslında kendıne esır olduğumuz televızyon

 

''baba ve oğlu gezmektedır,arabanın tekerı patlar,6 yaşındakı oığlunun cevabı:_babacığım başka bi kanala çevırsek ya..

 

modern toplumun insanı,müzik setı yada televızyonu olmayan insanı normal görmemeye başladı.yaşamanın,mutluluğun temel ilkesı ''sahıp olmak''oldu..

 

biz ile endüstrı toplumunu ve toplumu barındıran Avrupa yı kasdedıyorum.bolluk refah mıdır? alıntı:Erıch Fromm

 

 

 

örnekler ve açıklamalr sayılamayacak kadar daha çok sayın bilimselci

Gönderi tarihi:

sayın bilimselci anlam karmaşası yok,bilim derken genel konuştum ayrıntıya ınmeyınce hata oluştu.teknolojık gelişmeler,bilimin kötü yönde kullanılması,bombalar,hormon ilaçları,ınternetın kısmı zararları,ölümlerın çoğunun artık hastanelerde olması,daha çok örnek verebilirizde..ben bilim karşıtı bır ınsan değilim,konu gereği bahsettım ve ayrıca tarafsız bakıp hem fayda hem zararını gösterme çabasındayım..

 

bilimsel bilginin hayata uygulanması bır nevı teknoloji dediğimiz olaydır.teknolojinin faydaları yanında zararlarını da düşünün..ben sosyolog olarak bakıyor ve toplumlar da oluturduğu örneklerı görüyorum iyi yada kötü..bu uzun bir mevzu,çok uzun yazıp ta anlaşılmaz olmak taraftarı değilim..

 

Sayın sedelina,

 

Şimdi oldu...

 

"bilimsel gelişmelerın ınsanların hayatını da ne kadar olumsuz etkilediğini de unutmayın"

 

Bilim;

Bir doğrulama metodudur...

Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen,

deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi...

 

Teknoloji ise;

İnsan aklını ve vücudunu güçlendirmek, üstün kılmak için alet geliştirme sanatıdır...

Teknikler ve yöntemleri üzerinde durur.

 

İkinci yanlışı da düzeltmek gerek;

 

Bu teknik olgular, insani değerler devre dışı bırakılırsa...

Çok tehlikeli sonuçlar ortaya çıkartır...

Bu yüzden, teknolojiyi bilimsel düşünce ve sagduyu kontrolüne almak gerek...

 

TEKNOLOJİ, BARIŞ VE SEVGİ İÇİN KULLANILMALIDIR...

SAVAŞ İÇİN DEĞİL...

 

İyi dileklerimle...

Gönderi tarihi:

 

Sayın sedelina,

 

Şimdi oldu...

 

 

 

Bilim;

Bir doğrulama metodudur...

Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen,

deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi...

 

Teknoloji ise;

İnsan aklını ve vücudunu güçlendirmek, üstün kılmak için alet geliştirme sanatıdır...

Teknikler ve yöntemleri üzerinde durur.

 

İkinci yanlışı da düzeltmek gerek;

 

Bu teknik olgular, insani değerler devre dışı bırakılırsa...

Çok tehlikeli sonuçlar ortaya çıkartır...

Bu yüzden, teknolojiyi bilimsel düşünce ve sagduyu kontrolüne almak gerek...

 

TEKNOLOJİ, BARIŞ VE SEGİ İÇİN KULLANILMALIDIR...

SAVAŞ İÇİN DEĞİL...

 

İyi dileklerimle...

 

frekanslar aynı ama desıbel yanlışmış.neyse bırbırımızı anladığımıza sevındım.

 

bilimin bulgularrı faydalı şeyler için kullanılmalı,benım kasdım da buydu..sanırım metafor kullanmamalıyım

 

saygılarla

Gönderi tarihi:

***

Sayın 'bilimselci';

 

Yazılarınızı dikkatle takip ediyorum ve yararlanma çabasındayım,

 

 

Bize örneklemeye çalıştığınız yaşamı doğru pencereden,

 

Gözlemleme ve izlemeyi

 

Araştırıp, değerlendirmeyi,

 

onları sınayıp, doğru sonuçları akıl yürüterek anlamaya çalışmamızı

 

kısa ve öz olarak vurgulamaya çalıştığınızın,

 

her yazınızda bu yaklaşımı sabırla önerdiğinizin farkındaym..

 

kısaca sizi anlamaya çalıştığımı ifade eden bu girişten sonra sizden ricam şu;

 

 

Yukarıda ki yazıyı size de hitaben yollamıştım,

 

Ya tamamen katıldığınız için,

 

Yada cevaplamaya bile gerek görmediğiniz için olsa gerek bu konuda bir görüş belirtmemişsiniz...

 

 

Eğer katıldığınız noktalar varsa ele alıp geliştirmeniz,

 

Katılmadığınız noktaları da eleştirerek doğruları ifade etmeniz beni sevinderecektir...

 

saygılarımla...

 

 

*tna

***

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.