Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KAYGI BOZUKLUKLARI


mavi_sardunya

Önerilen İletiler

PANİK ATAK

 

Panik Bozukluğu Nasıl Bir Hastalıktır?

 

 

Panik bozukluğu psikiyatristler tarafından iyi bilinen ve çok sık görülen bir rahatsızlıktır. Öyle ki, toplum içinde herhangi 100 kişinin yaklaşık 3-4’ ü bu hastalığı ya daha önce geçirmiştir ya da halen bu hastalığı yaşamaktadır. Her yaşta başlayabilmekle birlikte en sık 20-35 yaşları arasında başlar. Kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülür.

 

 

 

PANİK ATAK TÜRLERİ

 

 

 

1-Beklenmedik Ataklar: Nedensiz, birden ortaya çıkan nöbetler, Panik Bozuklukta bu tür ataklar vardır.

2-Duruma bağlı olanlar: Korkulan bir kedi, köpek veya başka bir nesneyle yada bir durum karşılığında ortaya çıkar.

3-Durumsal yatkınlık gösterilen panik ataklar: Genellikle destekleyici bir etken vardır, ama her zaman panik oluşmaz, örneğin araba kullanırken panik atak oluşmaktadır, bazen araba kullandıktan sonra atak geçirmektedir...

 

Panik Atağın 13 bedensel bilişsel belirtisi vardır. Bunlardan 4 tanesinin olması nöbet için yeterlidir çoğunlukla 7-10 arası belirti yaşanmaktadır. Nöbet hızlı başlangıçlıdır, 10 dakikada zirveye çıkar. Bazen yarım-veya bir saat sürebilir.

 

Panik Atağının Belirtileri Nelerdir?

 

 

Göğüs ağrısı yada göğüste sıkışma

Çarpıntı, kalbin kuvvetli yada hızlı vurması

Terleme

Nefes darlığı yada boğulur gibi olma

Soluğun kesilmesi

Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecek yada bayılacak gibi olma

Uyuşma yada karıncalanma

Üşüme, ürperme yada ateş basması

Bulantı yada karın ağrısı

Titreme yada sarsılma

Kendini yada çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme

Kontrolünü kaybetme yada çıldırma korkusu

Ölüm korkusu

Bir panik atağında bu belirtilerden en az 4 yada daha fazlası bulunur.

Dörtten daha az belirtinin görüldüğü ataklara ise kısıtlı panik atağı adı verilir.

 

 

PANİK BOZUKLUKTA SOSYAL-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER:

 

-Panik Bozukluğu her yaşta başlayabilir.

-En sık 20-30 yaş arasında başlar, yaş ilerledikçe başlama oranı düşer.

-Etnik, kültürel farklılıklar çok önemli bulunmamıştır.

-Şehir yaşamında, kırsal bölgelere göre daha sık görülmektedir.

-Ekonomik durumla bağlantısı bulunamamıştır.

-Eğitim düzeyiyle panik bozukluğu arasında direkt bir ilişki saptanmamıştır.

-Evli insanlarda, dul yada boşanmış insanlara göre daha az görülmektedir, (bir çalışmada boşanmış yada dullarda 5 kat daha fazladır.)

 

PANİK ATAĞIN GELMEMESİ İÇİN GELİŞTİRİLEN DAVRANIŞLAR

 

PANİK BOZUKLUKLU HASTALARIN DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞ ÖZELLİKLERİ:

Panik Bozukluğu olan hastalar, yaşadıkları panik ataklar nedeniyle zamanla yaşamlarında bazı değişiklikler yaparlar. Çok şiddetli ölüm korkusu veya kontrolünü yitirme duygusu yaşadıklarından düşünce davranışların da aşırılıklar abartılar, korkular, dikkati çeker, fakat bütün bunlar hastanın elinde ve iradesinde değildir. Yapılan panik tedavisiyle bütün belirtiler ortadan kalkar...

Örnekler: "Her an bana bir şey olabilir, düşüp bayılırım" korkusuyla aşağıdaki davranışlar geliştirilir:

Yanında su taşıma,

Sürekli kalbini ve nabzını dinleme ve tutma,

Tansiyon aletiyle dolaşma, sürekli tansiyonunu ölçme ve ölçtürme,

Yakınlarının adreslerini, telefonlarını özel bir şekilde yanında taşıma,

Panik krizi yaşanır endişesiyle cinsel ilişkiden kaçma, sportif aktiviteleri bırakma,

Sürekli yanında birilerinin bulunmasını isteme, yalnız kalamama, sokağa çıkamama, kalabalık, kapalı yerlere girememe, toplu taşıma vasıtalarına binememe...

Bulunduğu muhitten uzağı gidememe,

Tatile seyahate çıkamama,

Birçok sağlık sigortasına üye olup, kartları yanında taşıma,

Bir yere gideceği zaman sağlık kuruluşlarının olduğu güzargahlar dan gitme,

Sık sık, acil ünitelerine başvurup kalp grafikleri (EKG) çektirme, Check-Up,lar Yaptırma,

Berbere diş hekimine gidememe,

Boğazını sıkan bir şey giyememe,

Sütyen takmaktan sıkıntı duyma,

Camiye gidememe, veya en arka safta namaz kılma,

Cenaze arabası, ambulans, itfaiye aracı görünce hastanelere gidince fenalaşma hissi,

Uykuda panikle ölürüm diye uyumama ve uykusunu kaçırma,

Tansiyon yükselecek, kalp krizi geçirilecek veya felç kalınacak korkusu ile aşırı rejim-diyet uygulaması (bazı panik krizlerinde tansiyon ciddi bir şekilde yükselmekte ve yapılan kan tahlillerinde kolesterolda yüksek çıkmaktadır.),

Tv'lerdeki, basındaki intihar, cinayet, felaket haberlerinden aşırı etkilenme, onlar gibi olma korkusu,

Otomobilde panik yaşarım korkusu ile, otomobiline binememe, otomobilini satma,

Uçağa, vapura binememe,

Tek başına banyo yapamama, tuvalete gidememe, kapıda birisini bekletme,

Bayılırım, ölürüm diye aylarca banyo yapamama,

Panik krizi geçtikten sonra, aşırı yorgunluk, keyifsizlik halinin ortaya çıkması.

Tünellerden, köprülerden geçememe, yüksek yerlere çıkamama. Kendisini aşağı atma korkusu,

Panik anında bayılırım korkusuyla organlarını ve cildini belli etmeyecek giysi giymek.

Değerli takı takmamak,

Panik sürecinde tuvalete gitme isteği,

Daha fazla güvenebileceği birilerinin yanına taşınma (aileden biri, doktoru ya da hastanelere yakın...)

Kriz süresince bildiği bütün duaları okumak,

Uyumadan önce dua etmek. Birgün panikle ölebilirim diye yakınlarına ve sevdiklerine servetini dağıtma ve vasiyet yazma.

Her gömleğinin, ceketinin cebine kriz anında kullanılmak üzere ilaç koyma,

Issız ve şehirden uzak yerlere gidememe

 

PANİK BOZUKLUKTA TEDAVİ

 

Panik atak kesinlikle kontrol altına alınabilir.

Tedavide Temel ilkeler şunlardır:

1-Panik atakları ortadan kaldırmak

2-Sürekli atak yaşayacağım diye bunaltı, kaygı yaşamayı önlemek.

3-Panik atak korkusuyla yapılmayan davranışların yapılır hale gelmesi (tek başına yola çıkabilmek, kapalı mekanlara girebilmek, yalnız kalabilmek gibi... )

4-Panikle birlikte görülebilen diğer bedensel ve psikolojik sorunları gidermek

5-Zamanla paniği önemsemeyecek ve unutacak seviyeye gelmek

6-Panikten dolayı bozulan aile, iş-sosyal yaşamın eskisi gibi normalleşmesi.

7-Hiçbir panik belirtisi ve davranışı olmadığı halde tedaviye bir süre daha devam ettirmek.

 

Hasta-hekim arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır. Hasta hekimine her an ulaşmalıdır.

Tedavide kullanılan ana ilaçlar antidepresanlardır. Yardımcı olarak; sakinleştiriciler, yatıştırıcılar, bedensel belirtileri önleyen ilaçlar kullanılır.

Antidepresanların bir kısmı eski kuşak ilaçlardır. (Anafranil, tofranil, ludiomil, insidon, laroxyl, tolvon... gibi )

Yeni kuşak, ilaçlar (efexör, seroxat, cipram, remeron, prozac, lustral, serzone, faverin, gibi.. )

Bu ilaçların bir kısmı paniği tedavi eder. Hekimin yaptığı muayene ve tecrübesi sonuca en uygun ilaç seçilir. Bir ilaç her hasta da aynı sonucu vermeyebilir.

İlaçların bir kısmı (eski kuşak) başlangıçta belirtileri arttırabilir, ağız kuruluğu, sıcaklık hissi, terleme, kiloartışı , kabızlık, cinsel problemler yapabilir. Yeni kuşakta bulantı, titreme, cinsel problemler, kilo artışı gibi yan etkileri olabilir. Bunlar kalıcı değildir. Bir süre sonra azalabilirler.

Panik bozuklukta ilaç tedavisinin en aşağı bir buçuk yıl olması gerekir.

-Hekim önerisi dışında kesinlikle ilaç almamak gerekir.

-Panik belirtileri düzelir düzelmez ilaçları ne azaltmak nede kesmek gerekir. Yoksa kısa sürede tekrarlar.

-Yardımcı ilaçlar yeşil reçeteye tabi olanlar (Xanax, diazem, nervium benzeri ilaçlar.)

Ve bazı kalp-tansiyon ve mide ilaçlarıdır. Bunların kısa süreli kullanılması gerekir.

-Başka hastalıklarınız nedeniyle ilaç alacaksanız doktorunuza danışın.

-ilaçlar zamanla iştahınızı arttırır. Özellikle -tatlıya- karşı dayanılmaz istek olur. Bunun için tedbir alın bol su için, meyve ağırlıklı beslenin.

İlaç tedavisi dışında -bilişsel, davranışsal, terapi'nin panikte iyi sonuç verdiği bilinmektedir.

Burada kişinin bedensel belirtileri algılama ve onlara "kötü anlamlar yükleme" olayı anlatılır.

Düşünce, beden ve belirtilerin ilişkisi; belirtilerini-düşünceyi nasıl etkilediği konuşulur. Yani önce hastalığın nasıl oluştuğu, belirtilerinin anlamını ne olduğu ve nelere yol açamayacağı anlatılır. Daha sonra kaçınma davranışlarının nasıl yok edileceğini geçilir. Bunları mutlaka bir terapistle birlikte yürütmek gerekir. !!

 

 

 

Terapiye istekli ve azimli olduktan sonra bir ayla üç ay arasında epey yol alınır.

-Paniğin süresi ne kadar olursa olsun, tedavi edilebilir.

 

Doktorunuz önermedikçe korkularınız ile baş etmek için kalp, tansiyon, çarpıntı ilacı, vitamin, sakinleştirici ilaç ya da alkol kullanmayınız yada gerekir diye yanınızda taşımayınız.

Sadece doktorunuzun önerdiği ilaç ya da ilaçları kullanınız.

İlacınızı doktorunuzun söylediği şekilde ve dozda kullanınız, o gün iyi ya da kötü oluşunuza göre dozu azaltıp arttırmayınız.

Tamamen iyileşseniz bile doktorunuza danışmadan tedavinizi kesmeyiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sosyal Fobi

Sosyal Fobi; sosyal ortamlarda diğerleri tarafından incelendiği, eleştirilme yada küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır.

Sosyal fobi iki farklı şekilde görülür.

Genel Sosyal Fobi: Korkular hemen her durum için geçerlidir.

Özel Sosyal Fobi: Yalnızca özel bazı durumlar için geçerlidir. (Başkalarının önünde konuşmamak yemek yiyememek gibi.)

Kişi bu korkusunu yaşamamak, kaçınmak için bu tür sosyal ortamlara girmekten kaçınır. Kaçınma sonucu olarak; kişinin sosyal mesleki yada aile yaşamı etkilenir.

Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar.

Topluluk önünde konuşmak.

Bir işle uğraşırken seyredilmek.

Başkalarının önünde yemek yemek-içmek.

Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.

Misafir kabul etmek

Başkaları ile tartışmak

Toplulukta telefonla konuşmak.

Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak,

Ilgi odağı olmak.

Başkalarının önünde yazı yazmak.

Bu durumlardan birine maruz kalan Sosyal Fobisi olanlar şu belirtileri göstermektedir:

Çarpıntı

Titreme

Terleme

Kaslarda gerginlik

Midede rahatsızlık hissi

Göğüste sıkıntı hissi

Sıcak yada soğuk basması

Başta ağırlık hissi-Baş ağrısı

Bu durumda kişi zaman içerisinde bu belirtilerle yaşamaya alışabilir. Ancak belirtiler hayatının değişik alanlarını kısıtlamaya başlar ve bu durumda bir profesyonelden yardım alması zorunlu olur.

Sosyal fobikler yeni bir ortama girmekte, sosyal ilişkiler geliştirmede zorlanırlar. Çünkü temelde bir güven eksikliği vardır. Kişi kendini pek çok konuda yetersiz hisseder, kendisini savunamaz, sürekli suçlar, eleştirir. Başkalarıyla konuşmak, rekabet etmek veya tartışmayı gerektiren ortamlardan kaçar. Bunun sebebi ise herkesin kendisinden DAHA IYI olduğu korkusudur. Sosyal fobik insanların içlerinde sanki dış dünyadan herkesin kendisini izlediği ve değerlendirdiği inanışı vardır. Tedirginliklerinin nedeni budur.

Sosyal fobiklerin büyük çoğunluğu bu belirtileri 10 yaşın altında iken verirler. Sosyal fobiklerin %90’dan fazlası 20 yaşın altındadır. Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Okul başarısı etkilenir. Bazıları okulu bırakmak zorunda kalır.

Sosyal fobi çocukluk döneminde ebeveynlerle nasıl ilişki kurulduğu ile çok ilgilidir ve yıllar geçtikçe toplumsal hayata girdikçe kişinin fobisi gelişir. Çocukluk döneminin 1-3 yaşları arası "özerklik evresi " olarak bilinir. Bu evre çocuğun anne bağımlılığından uzaklaşıp kendi ayakları üzerinde durabildiğinde başlar. Bu dönemde çocuklar bağımsızlık gereksinimi duyarlar ve bu ihtiyacın karşılanabilmesi için de bağımsız olmak isterler. Eğer bu dönemde sürekli cezalandırılır, aşırı korunur ya da anneye bağımlı biçimde yetiştirilirse çocuk bu baskı sonucu oluşan ezikliğin kızgınlığını ve utancını yaşamaya başlar. Utanç duygusu kişiye yerleştikten sonra artık yaptığı seçimlerin doğruluğu konusunda suçluluğa kapılır ve haklarını savunamaz. Utangaç çocuklardaki suçluluk duygusu, çocuğun hareketlerini kısıtlar. Çevresinde huzursuzluk doğuracağı ve cezalandırılacağı endişesiyle sadece kendisine verilenlerle yetinir. Yeni bir işe girişmekte ve başlamakta zorluk çeker. Yeteneklerini geliştirmekten, hakkı olan şeyleri istemekten kaçınır. Böyle bir çocukluk yaşayan kişinin girişimcilik ya da bağımsızlık duygusunun geliştiği söylenemez. Bu koşullarda büyüyen çocuklar büyük ihtimalle pasif, çekingen ve utangaç yetişkinler olurlar.

SOSYAL FOBİNİN TEDAVİSİ

İlaçla Tedavisi:

Sosyal fobi iyi tanımlanmış bir durumdur ve tedaviye iyi yanıt verir.

İlaç tedavisinde genellikle depresyonda da kullanılan antidepressanlar kullanılır. En az 6 aylık tedavi önerilir. Ancak bu devrede ilaç kesildiğinde kendiliğinden tekrarlar görülebilir. Daha uzun süreli kullanım önerilir. Hastaların en sık yaptığı yanlış: sıkıntılar hafiflediğinde ilaç kullanımını aksatmalarıdır. Bu yüzden hastalık belirtileri tekrar ortaya çıktığı için hastalık müzmin (kronik) bir hal almaktadır ve kişinin tedavi olamayacağı gibi yanlış bir kanıya saplamasına neden olmaktadır.

Psikolojik Tedavi:

Sosyal fobide psikoterapi uygulamanın gerekçesi hastaların negatif yoldaki inançları ile (sosyal ortamlarda başarısızlığın kaçınılmaz olduğu gibi ) yüzleşmelerini sağlamaktır. Sosyal fobinin temelinde bu tür inanların yer aldığı düşünülmektedir.

Hipnozda sosyal fobide psikoterapiye yardımcı bir araç olarak kullanılmaktadır. Hastanın sosyal ortamlara uyumu için ve sıkıntı duygusunu yenmesi için oldukça yararlı bir yöntemdir.

Tek başına yada ilaçla birlikte yapılan psikoterapi sosyal fobide oldukça faydalı neticeler verir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.