Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

• İĞRENİYORUM!

 

Elimden doğruca, güzelce, iyice bir yazı mı çıkıyor? İğreniyorum! Hâlâ bu memlekette doğru, güzel ve iyi olanı savunma gayretimden, bu gayretin boşluğunu anlayamamak enayiliğinden iğreniyorum!

 

Olanlar ortadayken, hep bugünü yarına erteleyici ve gelmeyecek bir istikbale ısmarlayıcı "cek" ve "cak" edatlarından iğreniyorum!

 

(Perikles) gibi (Attik) Yunan medeniyetinin en haşmetli ve her şeyi tamam cemiyetinde, (Lirik) şiirin babası (Pindaros) şöyle der :"Meğer bütün bir ömür katırlara saman yerine çiçek sunmuşum!"... Ben de aynı meraret duygusuyla güneşi cepte kaybetmiş bir topluma bu sırrı anlatamamanın sefaletinden iğreniyorum!

 

Dudaklarla kalbler arasındaki mesafeden, her akşam başına yorganı çeker çekmez uyuyuveren nefs muhasebesi yoksunu eyyamgüder politikacıdan, tecrit kampı ve iman zindanı haline getirdikleri camilere hissizce girip çıkan marka müslümanlarından iğreniyorum! Gördüğü şeyi nasıl görebildiğini izahtan âcizken gözüyle görmediği için Allahı inkar eden maddeciden iğreniyorum!

 

Posayı cevher sanan kabuk milliyetçisinden, çile çekmeden olmaya bakan ezberci medeniyetçiden, hayat ağacını devirmeyi ve nurlu meyveleriyle ateşe atmayı inkilâp sayan devrimbazdan ve bunlara inananlardan, kapılanlardan iğreniyorum!

Hâsılı, dil adına dilden, ev adına elden, vatan adına vatandan ve köy, köylü, şehir, şehirli, gazete, dergi, kitap, mektep, talebe, muallim, polis, memur, kanun, nizam, kadın, erkek, dost, ahbap ne varsa bunların gerçekleri adına hepsinden iğreniyorum!

 

Ötesi var mı?...

Ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan, Allahın Kur'anda "belhüm adal-Hayvandan aşağı" diye andığı iki ayaklılardan iğreniyorum!

 

NECİP FAZIL KISAKÜREK (17 Mart 1980)

  • Cevaplar 61
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

DÖRT KÖŞE MEYDAN

 

Yarabbi; (11 Mayıs 1953 Pazartesi akşamı, Ankara Hapishanesi revirinde dişçi odası, saat 7.30) bu satırları karaladığım, şu anda, senden, bu dünya cehennemine bir kartpostala bakar gibi, yanmadan ve kavrulmadan, sadece ibret ve haşyet gözüyle baktıracak ruh kuvvetini istiyorum. Yarabbi, bu kuvveti bana ver; ve içinde yandığım alevleri, onlardan alınacak ders ve ahlâk mahfuz, içimde kartpostallaştır! Onu kendime ve bütün dünyaya, senin için, hikmetlerin adına, emniyet ve hâkimiyetle gösterebileyim...

Ah, bu dört köşe meydanın, çepçevre dört çizgi halindeki yollarında duyduklarım!.. Eğer Allah ile aramdaki sırların hududunu örselemek korkusu olmasaydı, birkaç kelimeyle sizi fena edebilirdim. Tek kelime dinleyemez hâle gelir ve etinizden kılçık çeker gibi, bu bahsi kafanızdan atmaya, çıkarmaya, itrah etmeye, kayyetmeye mecbur kalırdınız.

Var ne, yok ne, ayniyet ne, zıddiyet ne, tek ne, çift ne, adet ne?...

"- Hiçbir nefse takatından fazla yüklemem!"

Buyuran Hakka ne diyebilirdim?.. Çekiyordum, çekecektim. Halimden sadece (fizyolojik) bir iki tezahür kaydedeyim: Sinirlerim o hâle gelmişti ki, dört köşe meydanın pencerelerinden gözüme çarpan Malatya ışıklarını sarımtırak beyaz değil de, kırmızı, kan rengi kırmızı görüyordum. Süt beyaz kara baksam yine o renk... Ve dehşetler içinde görüyordum ki, yatağımda veya dışarıda ve daima herkesten gizliyordum ki, gözyaşları, artık gözümden, (firijider)den çıkmış gibi, buz gibi gelmektedir. Katiyen insanı kandırmıyan ve cümudî bir bünyeden sızdığı hissini veren bu soğuk, buzdan soğuk göz yaşlarını, 40 küsur yıllık hayatımda ilk defa olarak, Malatya'da görüyordum. Bir müddet sonra, Kâinatın Efendisine, Peygamberlerin Başbuğuna ait bir düstur olarak öğrendim ki, en makbul gözyaşı, ruhanî gözyaşı buymuş; gözden buz gibi gelen yaş... Fakat ben kendimi böyle bir hâle lâyık görmediğim için teselli hissemi çıkaramıyordum.

Bu hâlin, farkındasınız, ruhî arazlarını tam anlatamıyorum; onlar bende kalacak, belki tohumlaşıp, nice esere gövde verecek, fakat aslâ oldukları gibi gösterilmeyecek ve dudaklarımın ucunda kalmış olarak benimle mezara girecektir. Fakat sakın bunları, telâfisi derhal mümkün ve çoğu maddeye bağlı dünya sıkıntılarına ait şeylerden doğma sanmayın!

Elektrikleri kesilmiş evim, açlığa bırakılmış çocuklarım, matbuat isimli esatirî yalan ve tezvir makinesine duyduğum hınç, dâvamızı içeriden ve dışarıdan sürükledikleri çıkmaz, çamaşırlıktaki namaz takkelerine kadar didiklenen Müslümanların hâli, artık bana "Mektubunu aldım, fakat ürküyorum, cevap veremem" demekten bile korkan dostların vaziyeti... Bütün bunlar belki sıkıntılarımın başıydı, ilk kritikleriydi. Fakat yangın çıktıktan sonra bunlara yer kalmadı. Bunların hepsi birden ikinci plâna geçti. Sadece ilâhî hikmet, mücerred çile, yanmak için yanmak, Allah için yanmak... Bunlar kaldı. Bunlar ve ben... Bulunmazı bulmaya, düşünülemezi düşünmeye, muhali kurcalamaya mahkûm ben:

-Nokta ne, çizgi ne, satıh ne, cisim ne, renk ne, ışık ne, ruh ne?.."

 

Necip Fazıl

 

Sevgili Berceste;

Nasıl teşekkür etsem bilemiyorum sana bu satırları buraya taşıman beni çok memnun etti.

Aynı elin aynı düşünceyle yazılmış bir yazısıda benden sevgiyle ve rahmetle anıyoruz Üstadı..

Gönderi tarihi:

Güzel yazı için sanada teşekkürler sevgili suheda...

 

Foruma dönüp baktıgımda gördüm ki hep karsıt düşüncelerin birbirlerine ithamları ve birbirimizi kırıcı bir tablo var...bunlar elbette olacak tartısacagız yeri geldiginde , ama paylasım adına neredeyse hiç birşey kalmamış..

 

Umarım bunların olmaması ve bundan daha ziyade güzel paylaşımlar olması dileğiyle :)

 

 

 

NEYE YAKLAŞSAM SONU UZAKLIK VE KIRGINLIK

ANLA Kİ, ALLAH'TAN BAŞKASIYLA YOK YAKINLIK....

 

Üstad ne güzel demiş değil mi?

Gönderi tarihi:

 

 

İĞRENİYORUM!

~MUTLUYUM,SEVİNÇLİYİM...

 

Bu ne şiddet, ne celal...

 

Elimden doğruca, güzelce, iyice bir yazı mı çıkıyor? İğreniyorum! Hâlâ bu memlekette doğru, güzel ve iyi olanı savunma gayretimden, bu gayretin boşluğunu anlayamamak enayiliğinden iğreniyorum!

 

İyi şeyler yazdığımda, anlayan insanların olduğundan mutluyum sevinçliyim...

Gayretlerim boşa gitmediğinden de mutluyum sevinçliyim...

 

Olanlar ortadayken, hep bugünü yarına erteleyici ve gelmeyecek bir istikbale ısmarlayıcı "cek" ve "cak" edatlarından iğreniyorum!

 

Sistemin, düzenin verdiği olanaklar çerçevesinde,

halkımın iyi şeyler yapabilme gayretlerinden mutluyum...

 

(Perikles) gibi (Attik) Yunan medeniyetinin en haşmetli ve her şeyi tamam cemiyetinde, (Lirik) şiirin babası (Pindaros) şöyle der :"Meğer bütün bir ömür katırlara saman yerine çiçek sunmuşum!"... Ben de aynı meraret duygusuyla güneşi cepte kaybetmiş bir topluma bu sırrı anlatamamanın sefaletinden iğreniyorum!

 

Pindaros'u örnek alıp,

İnsanlarımızı bu şekilde nitelemeyi protesto ediyorum...

Anlatılabildiğinde anlayabilen insanımızın olduğundan mutluyum, sevinçliyim...

 

Dudaklarla kalbler arasındaki mesafeden, her akşam başına yorganı çeker çekmez uyuyuveren nefs muhasebesi yoksunu eyyamgüder politikacıdan, tecrit kampı ve iman zindanı haline getirdikleri camilere hissizce girip çıkan marka müslümanlarından iğreniyorum! Gördüğü şeyi nasıl görebildiğini izahtan âcizken gözüyle görmediği için Allahı inkar eden maddeciden iğreniyorum!

 

Kendisini Allah yerine koymayıp, müslümanların müslümanlık derecesini ölçmeyen,

Sağduyu sahibi, müslüman halkımın olduğundan, mutluyum, sevinçliyim...

 

Posayı cevher sanan kabuk milliyetçisinden, çile çekmeden olmaya bakan ezberci medeniyetçiden, hayat ağacını devirmeyi ve nurlu meyveleriyle ateşe atmayı inkilâp sayan devrimbazdan ve bunlara inananlardan, kapılanlardan iğreniyorum!

 

Yine çok bilmişlikle, kibirle milliyetçiye, medeniyetçiye not vermeyen, değerlendirme yapmayan,

insanlarımızın da olduğundan mutluyum, sevinçliyim...

 

Hâsılı, dil adına dilden, ev adına elden, vatan adına vatandan ve köy, köylü, şehir, şehirli, gazete, dergi, kitap, mektep, talebe, muallim, polis, memur, kanun, nizam, kadın, erkek, dost, ahbap ne varsa bunların gerçekleri adına hepsinden iğreniyorum!

 

Sayılan varlıkların gerçekleri adına, gezegenimizdeki, çoğunlukla insan mutluluğu için yapılan,

tüm olumlu şeylerin olduğuna eminim, mutluyum sevinçliyim...

 

Ötesi var mı?...

Ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan, Allahın Kur'anda "belhüm adal-Hayvandan aşağı" diye andığı iki ayaklılardan iğreniyorum!

Ötesi var...

İnsanları, hayvanlarla kıyaslamayan zihniyetlerin de var olduğundan seninçliyim, mutluyum...

Gönderi tarihi:

İster ayır ister bağdaştır

Hayvan olana çare tektir

Melek olana cefa yoktur

Melek olmak varken hayvan olana

Diyecek söz tektir

 

Allah seni halk eyledi

İradenle yol eyledi

İki yolu gör eyledi

Görmeyene çare tektir

 

Mevlam sana bak gör dedi

Bak güzellik benim dedi

Hak yolluna gül indirdi

Görmeye çare tektir

 

Ben kulunum ah yanayım

Goncada sana varayım

Melekliğe buyurayım

Gelmeyene çare dektir

 

Çekilen cefamıdır uğruna

Yoksa gülmü dökecek yoluma

Bakmayandır gerçek a'ma

A'malara çare tektir

Gönderi tarihi:

Sevgili Berceste ve Sevgili Suheda teşekkürler... herkesin anlayamayacağı güzellikteki bu yazıları hele de burada görmek çok iyi geldi . tekrar teşekkür ederim :clover::clover::clover:

 

"insan yaklaştıkça, yaklaştığından ayrı

Belli ki yakınımız yoktur Allah'tan gayrı" N.F.K.

Gönderi tarihi:

***

 

Foruma dönüp baktığımda gördüm ki hep karşıt düşüncelerin birbirlerine ithamları ve birbirimizi kırıcı bir tablo var...

 

bunlar elbette olacak tartışacağız yeri geldiğinde , ama paylaşım adına neredeyse hiç bir şey kalmamış..

 

Umarım bunların olmaması ve bundan daha ziyade güzel paylaşımlar olması dileğiyle :)

 

 

"İnsan olmak,

birbirini anlamak,

paylaşmak, paylaştıkca çoğalmak...

 

Karşıtlıklarımızda, gerçek doğrulara ulaşmak...

 

Bunu birileri Tanrı sevgisiyle,

 

Birileri de insan sevgisiyle de yapıyor olsa ,

 

Sonuçta insana dair her şeyde,

insan için iyi olan her şeyi,

insan olduğumuzu unutmadan,

yaşama geçirmek, bunun farkında olabilmek..."

 

Yazdılarına bu anlamda katılıyor ve seni destekliyorum...

 

 

****

Ve sen bilimselci arkadaşım, nede güzel özetlemişsin yaşama pozitif olarak olumlu yönlerden bakılmasının önemini ve gereğini…

 

Seninde bu yazını bu anlamda önemsiyor ve seni destekiliyorum…

 

~MUTLUYUM,SEVİNÇLİYİM...

..

İyi şeyler yazdığımda, anlayan insanların olduğundan mutluyum sevinçliyim...

Gayretlerim boşa gitmediğinden de mutluyum sevinçliyim...

Sistemin, düzenin verdiği olanaklar çerçevesinde,

halkımın iyi şeyler yapabilme gayretlerinden mutluyum...

Pindaros'u örnek alıp,

İnsanlarımızı bu şekilde nitelemeyi protesto ediyorum...

Anlatılabildiğinde anlayabilen insanımızın olduğundan mutluyum, sevinçliyim...

 

Kendisini Allah yerine koymayıp, müslümanların müslümanlık derecesini ölçmeyen,

Sağduyu sahibi, müslüman halkımın olduğundan, mutluyum, sevinçliyim...

 

Yine çok bilmişlikle, kibirle milliyetçiye, medeniyetçiye not vermeyen, değerlendirme yapmayan,

insanlarımızın da olduğundan mutluyum, sevinçliyim...

 

Sayılan varlıkların gerçekleri adına, gezegenimizdeki, çoğunlukla insan mutluluğu için yapılan,

tüm olumlu şeylerin olduğuna eminim, mutluyum sevinçliyim...

Ötesi var...

İnsanları, hayvanlarla kıyaslamayan zihniyetlerin de var olduğundan seninçliyim, mutluyum...

 

***

 

herkesin anlayamayacağı güzellikteki bu yazıları hele de burada görmek çok iyi geldi . tekrar teşekkür ederim :clover::clover::clover:

 

 

Ben söz ettiğin yazılanları anlayamayacığım konusunda şüpheliyim…

 

Benim gibi algılama kapasitesi olan birçok forumdaş tanıyorum sevgili arkadaşım…

 

***

 

Böyle yapıp, Birilerini işaret etme kaygısıyla yaklaşınca,

 

Bence bercestenin anlatmaya çalıştığı,

 

“Foruma dönüp baktığımda gördüm ki hep karşıt düşüncelerin birbirlerine ithamları ve birbirimizi kırıcı bir tablo var...”

 

söylemine örnek oluyorsun…lütfen yani…

 

 

*tna

***

Gönderi tarihi:

hep aynı şeyler.. oysa ilk tepki ve ima ile karşılık verme çabası bir diğer arkadaşa aitti.

 

ama yine de haklısınız Gecekuşu. bu kadar kapıldığım ve yorumlarıma kattığım için pişman olduğum şeyler var. sanırım dinlenmem gerek. hepinize kolay gelsin.

 

ve bu... ya virgüldür , ya nokta...

 

sevgiyle kalın..

Gönderi tarihi:

GENÇLİĞE HİTABE

 

Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...

"Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...

Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını Allahın, Kur'ân'ında "belhüm adal" dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören... Bu devreleri, yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önündedimdik bekleyen bir gençlik...

Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün "dikey"leri "yatay" hale getirecek bir nida kopararak "mukaddes emaneti ne yaptınız?" diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...

Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün dâvacısı bir gençlik...

Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakkındır" düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik...

Emekçiye "Benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardıcı olamzsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın!" ; Kapitaliste ise "Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!" ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...

Bir buçuk asırdır yanıp kavrulan ve bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik...

"Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan fert fert "ben varım!" cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!" duygusuna sahip bir dâva ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...

Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette strateji ve taktik sahibi bir gençlik...

Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin bir gençlik...

Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhş albümü gazetesi, şaşkına dörmüş ailesi ailesi, ve daha nesi ve nesi, hâsılı, güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine, telkin ve temmişesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tek başına onlara karşı durabilecekdestanlık bir meydan savaşı içinde ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik...

Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerden hiçbirini beğenmeyen, onlara "siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başınıza gelmezdi!" diyecek ve gerçek müslümanlığın "ne idüğü"nü ve "nasıl"ını gösterecek bir gençlik...

Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin alemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, sarınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek bir gençlik...

Bu gençliği karşımda görüyorum. Maya tutması için otuz küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım.

Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim manevî babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır!

 

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!

Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!...

 

Allahın selâmı üzerine olsun...

 

Necip FAZIL

Gönderi tarihi:

Tartışmalardan ve boş polemiklerden ne kadar kaçsakta sanırım bir türlü kurtuluş yok...

 

Tartışmadan ziyade paylasım olsun düşüncesiyle yazdıgım bir yazının devamında bunları yazmak ne üzücü...

 

Bilimselci ne mantıkla kendinize göre Üstad'ın yazısına binaen karsılık yazdıgınızı bilmiyorum ama yaptıgınız hiç te hoş değil...

 

Şayet hayatta gerçekten mutlu bir tablo çizebiliyor ve bu tabloda güzel bir şekilde durabiliyorsanız bu halinizi burada ki! yaptıgınız şekilde değilde kendi kendinize kagıda dökmenizi tavsiye ederim...

 

(bunu belirtmekte ki amacım konunun farklı yönlere çekilmek istenme çabasındandır)

 

Selam ve dua ile...

Gönderi tarihi:

ve her yerde polemik ve tartışma yaratacak şeyler yazıyorsun... Polemik ve tartışmaları başlatıyorsun ve anlamadığım niye böyle garip bir açıklama yapıyorsun. Açıklada anlayayım?

 

Eğer istiyorsan bir kaç polemik çıkaran yazını buraya aktarabilirim....

 

Ama önce yapıyorsun sonra da ucuz bir cümle ile Tartışma ve boş polemiklerden ne kadar kaçsakta gibi bir cümle ile kendini avutuyorsun...

 

Anlamıyorum...

 

Bir kaç polemik çıkaran yazını aktarabilirim diyorsun benim uzun süre önce yazdıgım ateizm ile alakalı bir kaç yazıdan baska polemik çıkaran yazı bulamazsın ve bu noktada da yaptıgın genelleme haksız oluyor...

 

Ki, suan için forumda kimin yazılarının genel anlamda polemiğe açık olduğu bellidir..

 

Genel anlamda yazılarıma bakarsan beni anlayabilirsin...

 

Tabi sonuç yine sana kalmış...

 

Ama burada ben güzel bir paylaşım adına Üstad'ın bir yazısını aktarıyorum ve birisi gelip uzerinde kendine göre oynamalar yaparak adeta ti'ye alıyor...Bu ne kadar etik acaba erdoğan?

 

Sevgilerle...

Gönderi tarihi:

İşte daha yeni postaladığın bir polemik yazısı..

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=27146

 

istiyorsan biraz daha derine gideyim...

 

Benim sana söylemek istediğim polemik yazısı yazmak kötü bir şey değil ama bunu sanki yapmıyormuş gibi yapıp sonrada yukarıdaki cümlelelerinle başka bir tip çizmen...

 

Polemik yazısı yazmak kötü bir şey değildir veya tartışmalar açmakta kötü bir şey değildir...

 

Hep söylüyorum bu çifte standartlar bizi öldürecek...

 

Tartışmanında , fikir paylaşımınında bir edebi , uslubu vardır zannımca benim belirtmek istediğimde bu..

 

Sanırım daha fazla açıklamaya gerek yok anlamak istersen şayet anlarsın...

Gönderi tarihi:

Tartışmanında , fikir paylaşımınında bir edebi , uslubu vardır zannımca benim belirtmek istediğimde bu..

 

Sanırım daha fazla açıklamaya gerek yok anlamak istersen şayet anlarsın...

 

Edepten, usluptan ayrılmış cümleler gösteremezsin...

 

Hakaretin, alaya almanın, yanlışların kutsallığı olamaz...

Helede bu, kendisini ulema sanıp, saf ve bilinçsiz halka yapılınca...

Yanlış yapan kişi üstat (!) olarak nitelenilse de...

Halkı aşağılayan, hayvanlarla katırlarla eş tutan görüşlerine,

müdahale tapkisi almalıdır/alacaktır...

 

Asıl üstat kişiler (!), bilgisini, kültürünü ünstünlük olarak kullanmayan,

kibirli davranmayan, alçakgönüllü insanlardır...

Gönderi tarihi:

"İman insanı insan eder belkide bir sultan eder kötü söz ise insanı gayet aciz canavar bir hayavan eder"

 

İnsan ahlak ve yaşam bakımından ortada dır.

 

Ancak eğer bir insan ahlaktan nasip almamışsa ve düşüne bilen iyi ve kötüyü ayırabilen bir varlık olmasına rağmen ahlaksızlaşıyorsa bu kişiye hayvan değil hayvandan da aşağı demektir.

 

Bilimselci merak etme biz kimin alçak gönüllü kimin üstad olduğunu iyi biliyoruz.

Gönderi tarihi:

"İman insanı insan eder belkide bir sultan eder kötü söz ise insanı gayet aciz canavar bir hayavan eder"

 

İnsan ahlak ve yaşam bakımından ortada dır.

 

Ancak eğer bir insan ahlaktan nasip almamışsa ve düşüne bilen iyi ve kötüyü ayırabilen bir varlık olmasına rağmen ahlaksızlaşıyorsa bu kişiye hayvan değil hayvandan da aşağı demektir.

 

Bilimselci merak etme biz kimin alçak gönüllü kimin üstad olduğunu iyi biliyoruz.

 

:clover:

 

Edepten, usluptan ayrılmış cümleler gösteremezsin...

 

Hakaretin, alaya almanın, yanlışların kutsallığı olamaz...

Helede bu, kendisini ulema sanıp, saf ve bilinçsiz halka yapılınca...

Yanlış yapan kişi üstat (!) olarak nitelenilse de...

Halkı aşağılayan, hayvanlarla katırlarla eş tutan görüşlerine,

müdahale tapkisi almalıdır/alacaktır...

 

Asıl üstat kişiler (!), bilgisini, kültürünü ünstünlük olarak kullanmayan,

kibirli davranmayan, alçakgönüllü insanlardır...

 

Bu yorumlarına karsın benim söyleyebileceğim sadece yazıyı önyargı ile okudugundur o yazıda insanları aşagılama yada kibirli bir tavır asla yok...

 

Sadece kendini insanlıktan uzak bir noktaya koyup o istikamette hareket eden kendi kendini asagı konuma itip samimiyet ve insanlıktan nasip almak istemeyen insanlardan bahsediliyor...

 

Ve bende bir kardeşi , arkadaşı yada farklı renkte , farklı ideolojide ve dünyanın bir ucundaki herhangi biri acı çekiyorsa , haksızlığa ugruyorsa bu noktada bile Üstadın dediği gibi ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan iğreniyorum !

 

Selam ve dua ile...

Gönderi tarihi:

:

Ve bende bir kardeşi , arkadaşı yada farklı renkte , farklı ideolojide ve dünyanın bir ucundaki herhangi biri acı çekiyorsa , haksızlığa ugruyorsa bu noktada bile Üstadın dediği gibi ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan iğreniyorum !

 

Selam ve dua ile...

 

Bu yazının altına aynen bende imzamı atarım :clover::clover:

Gönderi tarihi:
(Perikles) gibi (Attik) Yunan medeniyetinin en haşmetli ve her şeyi tamam cemiyetinde, (Lirik) şiirin babası (Pindaros) şöyle der :"Meğer bütün bir ömür katırlara saman yerine çiçek sunmuşum!"... Ben de aynı meraret duygusuyla güneşi cepte kaybetmiş bir topluma bu sırrı anlatamamanın sefaletinden iğreniyorum!

 

Yunanlı bir şairden örnek alıp,

halkına aynı duyguyla katır diyebilmeyi kabullenen...

Toplum deyimiyle halka katırlığı layık gören...

Toplumu, sözüm ona bilinçlendirmekten sefil düştüğünü söyleyen,

bu aymaz insanın, kişiliğinden de ben iğreniyorum...

Gönderi tarihi:

Edepten, usluptan ayrılmış cümleler gösteremezsin...

 

Hakaretin, alaya almanın, yanlışların kutsallığı olamaz...

Helede bu, kendisini ulema sanıp, saf ve bilinçsiz halka yapılınca...

Yanlış yapan kişi üstat (!) olarak nitelenilse de...

Halkı aşağılayan, hayvanlarla katırlarla eş tutan görüşlerine,

müdahale tapkisi almalıdır/alacaktır...

 

Asıl üstat kişiler (!), bilgisini, kültürünü üstünlük olarak kullanmayan,

kibirli davranmayan, alçakgönüllü insanlardır...

 

Evet çok ama çok Haklısınız ...:clover::clover::clover:

Gönderi tarihi:

"İman insanı insan eder belkide bir sultan eder kötü söz ise insanı gayet aciz canavar bir hayvan eder"

 

İnsan ahlak ve yaşam bakımından ortada dır.

 

Ancak eğer bir insan ahlaktan nasip almamışsa ve düşüne bilen iyi ve kötüyü ayırabilen bir varlık olmasına rağmen ahlaksızlaşıyorsa bu kişiye hayvan değil hayvandan da aşağı demektir.

 

Bilimselci merak etme biz kimin alçak gönüllü kimin üstad olduğunu iyi biliyoruz.

 

Sayın 'ahirzaman';

 

Size bir şey sorabilirmiyim?

 

"İman insanı insan eder belkide bir sultan eder kötü söz ise insanı gayet aciz canavar bir hayvan eder"

 

Bu sözü kim söylemiş öğrenebilirmiyim?..

Gönderi tarihi:

Edepten, usluptan ayrılmış cümleler gösteremezsin...

 

O sözü size söylememiştim genel bir söylemdi...

 

 

Kendi insanlarını katıra benzetenlere söyleyecek bir lafım yok benim...

 

Ne diyeyim başka... Bu kin niye... Çok yazık...

 

Cumhuriyet düşmanları iş başında başka bir şey demeyeceğim...

 

Bu forum git gide şeriat yanlılarının izleri ile dolmaya başladı...

 

 

Sevgili Erdoğan sizden her zaman aynı tarzı görüyoruz...Bir iki söz ve hemen ardından siz şeriatçısınız...

Sizi hakikaten anlamıyorum...

Ben bu sözü üstüme alınmadım ama merak ta ettim kimler şeriatçı acaba?

Burada kimler şeriatçı lütfen açıklarmısınz?

Gönderi tarihi:

tabiki söylerim

 

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hz. Söylemiştir

 

tabiki ordaki kötü söz tahmin edersinizki bir çok anlama gelmektedir.

 

Teşekkür ediyorum...Bende öyle tahmin etmiştim...

 

Buna bağlantılı başka bir soru soracaktım ama vazgeçtim...

 

İncinmenizi istemiyorum...

Gönderi tarihi:

sorma vardır sorma vardır

hakkıyla sorarsanız ve ilmim dahilinde olursa neden olmasın

 

TÜRBAN VE BAŞÖRTÜSÜ ARASINDAKİ FARK...

 

BAŞÖRTÜSÜ; yüz yıllardır Anadolu kadınının, annelerimizin, başlarına koyup fazla sıkmadan çene altında bağlayıp uçlarını sarkıttığı bir alışkanlıktır. Başı güneşten, rüzgârdan korur. Saçları tümü ile kapatmaz, saçların bir kısmı açıkta kalır.

 

Başörtüsünün sıradan ve sevimli bir örtü olmaktan öteye, siyasal hiçbir amacı, hiçbir yanı yoktur. Bugüne değin bu konuda hiçbir sorun olmamış, başörtüsünden ötürü hiçbir sıkıntı yaşanmamıştır. Başörtüsünün dinsel bir yanı da yoktur.

TÜRBAN veya SIKMABAŞ; Filistin 'de, özellikle İran 'da çıkmış ve son otuz yıldır bizim ülkemize de girmiş siyasal içerikli, İslamcı bir simgedir. Saçların tümü görülmeyecek biçimde iyice kapatılır. Arap diline ilişkin ''tesettür'' sözcüğünün karşılığı Türk dilinde ''örtünmek'' sözcüğüdür. Başörtüsü olan ''türban'' , ''tesettür-örtünmek'' olgusu içinde algılanır. İngiliz ve Fransız dillerinde; bir tür deniz yaratığının helozonlu-burmalı sarmal kabuğu da ''turban'' sözcüğü ile adlandırılır.

 

Türban genel anlamıyla başörtüsü değildir; tartışma konusu olmasının nedeni de, başörtüsü olma özelliğinden kaynaklanmamaktadır. Tarikattan olanları ve tarikatları ayırt etmek anlamında ''ruhani kıyafet'' sayılmak gerekir. Ruhani kıyafet sayılmaması durumunda, her tarikat ve her cemaat tarafından ayrı ayrı belirlenmiş, tarikat ve cemaatlerin simgesel kıyafetidir. Bu anlamda da, yasadaki söylemiyle ''Türk inkılabına, rejimine ve vahdetine (birliğine) '' aykırı kıyafetlerdir.

 

Böylece, saçların ve başın hava alması bile önlenir. Üzerinde de ayrıca bir örtü çekilir. Boğazdan da sıkıca bağlanır. Bu tür baş bağlamanın, başörtüsüyle, türbanla hiçbir ilgisi yoktur. Dini en uygar biçimde yaşayan Anadolu kadını, böyle bir baş bağlama biçimi kullanmamaktadır. Bu tür baş bağlamanın dinsel bir yanı olsa Müslüman Anadolu kadınının böyle bir örtünmeyi uygulaması gerekirdi. Bu giyinme biçimi dinin bir gereği de değildir. Öyle olsaydı, İslam ülkelerinin, Peygamber soyundan geldiklerini bildiğimiz yöneticilerinin eşlerinin de bu tür baş bağlamaları gerekirdi.

 

Oysaki yakın zamanda, ülkemize gelmiş, Peygamber soyundan gelen Ürdün Kralı'nın, Suriye Devlet Başkanı'nın, Pakistan Devlet Başkanı'nın eşlerinin hepsinin başları açıktı. Onların uygar, çağdaş, pırıl pırıl görünümlerinin yanında, yalnızca bizimkilerin başları bağlıydı ve bu durum hepimizin yüreğini yaralıyor, ülkemizin aydınlık yüzüne aykırı düşmuyormu?.

 

 

İşte ben de dipnotun bu fikri ve aynı fikirdeolanların bu fikrinden iğreniyorum

Gönderi tarihi:

F E Z A P I L O T U

 

Yirminci yuzyilin ablak yuzlu pilotu

Buldun mu Ay yuzunde olume care otu ?

Bir odun parcasina at diye binen cocuk

Basinda celik kulaf, sirtinda plastik gocuk.

Uzaklari yenmis Fatih edasindasin|

Dibsizligin dibini bulmak sevdasindasin...

Allah'a dil cikarir gibi kustah bir yaris...

Farkinda degilsin ki, Ay Dunya'ya bir karis

Fezada milyarlarca isik, yol, mesafe;

Seninki, saniyelik zafer, ilmi hurafe

Kavanozda, kendini deryada sanan balik;

Ne aci vahset, magrur ilimdeki kalabalik;

Fezada 'Allah diye bir sey yok' iddiasi

Gel gor, kac fuzeye denk, bir mu'minin duasi;

Rafa kaldirmak icin ruhlarini durduler;

Gunes diye kalpteki gunesi sondurduler.

Bilmediler; kalptedir, kalptedir asil feza;

Kalptedir, olumsuzluk kefili kutsi imza.

Sayidan sonsuzluga sinif gecirtecek not;

Bizdedir ve bizdedir Ars'a giden astronot,

Ve mekandan arinmis ve zamandan ilerde,

Fezayi teslim alma sirri bizimkilerde.

 

Bizimkiler isiga gem vurarda binerler;

Yerden goge cikmazlar, gokten yere inerler......

 

Necip Fazil KISAKUREK 1972

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.