Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kaç Kişi Böyle Sevebilir?


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Sevginin aydınlatmayacağı hiçbir karanlık yoktu çünkü...

 

Otobüs yolcuları elinde beyaz bir baston taşıyan genç ve güzel kadının otobüse binişini içten gelen bir sempati ile izlediler. Basamakları geçti. Boş olduğu söylenen koltuğu el yordamı ile buldu. Oturdu. Çantasını kucağına aldı. Bastonu koltuğa yasladı.

 

34 yaşındaki Susan, bir yıldır görmüyordu. Bir yanlış teşhis sonucu görmez olmuş, birden karanlık bir dünyanın içine düşmüştü. Öfke... Kızgınlık... Kendine acıma.. Hayatta tek dayanağı artık kocası Mark'tı.. Mark Hava Kuvvetleri'nde subaydı. Susan'ı bütün kalbi ile seviyordu.

 

Susan gözlerini kaybedince, Mark karısının içine düştüğü umutsuzluğu hemen farketmişti. Ona yeniden güç kazanması, kaybettiği kendine güvene yeniden sahip olması için yardım etmeliydi. Susan gene kendi kendine yeterli olduğuna inanmalı, kimseye bağımlı olmadan yaşayabilmeliydi. Sonunda Susan'ı işine dönmeye ikna etti. Peki ama evden işe nasıl gidecekti? Genelde otobüsle giderdi. Ama şimdi koca kenti bir uçtan ötekine tek başına geçmekten korkuyordu. Mark her sabah onu arabası ile işe bırakmayı önerdi. Kendi işi tam aksi yönde olduğu halde...

 

İlk günler Susan kendini rahat hissetti. Mark da, "Görmüyorum, artık hiçbir işe yaramam" diyen karısını çalışmaya başlattığı için mutluydu. Ama bir süre sonra Mark işlerin iyi gitmediğini farketti. Başkasına bağımlı yaşamın Susan'ı mutlu etmesi mümkün değildi.

 

İşe eskiden olduğu gibi kendi başına otobüsle gitmeliydi. Ama Susan hâlâ o kadar hassas, o kadar kırılgan, o kadar öfkeliydi ki... Ne yapabilirdi? "Otobüs" lafı ağzından çıkar çıkmaz, Susan öfkeyle haykırdı: "Nasıl yaparım?.. Görmüyor musun, ben körüm!.. Nerde olduğumu nerden bilirim, nereye gittiğimi nasıl anlarım! Galiba sana ağır gelmeye başladım, beni başından atmaya çalışıyorsun.."

 

Duydukları Mark'ın kalbini fena halde kırdı. Ama ne yapacağını biliyordu..."Her sabah ve akşam otobüsünü arabamla takip edeceğim. Sen bu yolculuğu tek başına yapmaya hazır olana dek sürecek bu..." Tam iki hafta Mark, Susan'ın otobüsünün arkasından gitti. İki hafta boyu karısına görme dışındaki duyularını nasıl kullanacağını anlattı. Özellikle duymanın pek çok sorunu çözeceğini izah etti. Kulakları ona nerede olduğunu söyleyebilirdi. Yeni yaşam tarzına alışmasına yardımcı olabilirdi. Otobüs şoförü ile ahbap olursa, her şey kolaylaşır, şoför her gün ona önde bir yer bile ayırırdı.

 

Nihayet Susan, yolculuğu tek başına yapmaya hazır olduğunu hissetti. Pazartesi sabahı geldi... Ayrılırken, otobüsünün geçici eskortu kocasına, hayattaki en büyük dostuna sarıldı. Gözleri yaşla doluydu Susan'ın... Kocasına öyle teşekkürle doluydu ki... Onun sabrı, sadakati, desteği ve sevgisiyle umutsuzluk uçurumundan nasıl çıkmış, nasıl yeniden hayata dönmüştü.. "Allahaısmarladık" dedi kocasına ve uzun zamandan beri ilk defa ters yönlerde yola çıktılar.

 

Pazartesi.. Salı.. Çarsamba. Her gün mükemmel geçti Susan için.. Kendini hiç bu kadar iyi hissetmemişti. Yapıyordu.. Başarıyordu. Tek başına başarıyordu.. Kendi kendine gidip gelebiliyordu işte. Cuma sabahı, Susan her günkü gibi otobüse bindi. Ofisinin karşısındaki durakta inerken bilet parasını uzattı şoföre.. . "Sizi kıskanıyorum bayan" dedi, şoför.. Susan şoförün başkasına hitap ettiğini düşündü... Bir körün gıpta edilecek nesi olabilirdi ki?.. "Sizin kadar sevilmek, sizin kadar şefkat ve sevgiyle korunmak çok hoş bir duygu olmalı bayan" dedi şoför.. "Nasıl yani" dedi, Susan.. "Bir haftadır, her sabah yakışıklı bir subay köşede duruyor ve siz otobüsten inene kadar izliyor. Yolu kazasız geçmenize bakıyor, ofisinize girene kadar oradan ayrılmıyor. Sonra size bir öpücük yolluyor, elini sallıyor ve yürüyüp gidiyor. Siz çok talihli bir kadınsınız bayan.." Mutluluk gözyaşları Susan'ın yanaklarından akmaya başladı.Ve birden hatırladı... Mark'ı hiç görmüyordu ama, bir haftadır yanında olduğunu, hem de öyle kuvvetli hissediyordu ki..Talihli, gerçekten çok talihli idi.Öyle bir armağan vermişti ki ona hayat, görmekten daha değerliydi. Bu armağanın varlığına inanması için görmesi gerekmiyordu.....

 

Sevginin aydınlatmayacağı hiçbir karanlık yoktu çünkü...

 

 

Var mi böyle sevgi sizce?

Gönderi tarihi:

Askin ihtimali bile güzel anasini satim, ben kirintilarindan da beslenmeye razim, yeterki gercek olsun! :wub:

 

 

Ask ya olmali ya olmali, baski sözüm yok!

ama nasil bulmali, bu konuda derdim cok

Gönderi tarihi:
Askin ihtimali bile güzel  anasini satim, ben kirintilarindan da beslenmeye razim, yeterki gercek olsun!  :wub:

 

 

Ask ya olmali ya olmali, baski sözüm yok!

ama nasil bulmali, bu konuda derdim cok

10897[/snapback]

 

Hikaye nefisti. :clover:

Yasanmis olduguna da inaniyorum.

 

..ve bir gece aniden arsiz bir hirsiz gibi girer ask insanin gönül kafesine.

o zaman ne yapacagimizi sasir, yaptigimiz sacmaliklarimiza kendimiz dahi güler, mutlulugumuzu hic tanimadigimiz insanlarla bile paylasiriz.

 

ask olmali baska yolu yok... ol-ma-li

yoksa insanligin sonudur sevgisizlik...

tebrikler alaturka

Gönderi tarihi:

BU KADAR SEVEBİLİRMİSİNİZ ????

 

Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri

tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan

sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha

karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı

duraktan, aynı otobüse bindiler.

Gençtiler, çok genç... Birbirileriyle konuşacak

cesareti bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda

başrdılar. İkisi de her sabah otobüse bindikleri

semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı

arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse,

kız ise ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek

için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp,

şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına

geldiklerini, gülerek itiraf ettiler

bir süre sonra...

Okullarını bitirince hemen evlendiler. Mutluydular hem

de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar

ama öylesine sıkı kenetlenmişti

ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar. Ayın

sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor

ve ünlü bir mimar olduklarında da hep

mutluydular. Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara

yenik düşen, banka hesabında para kalmadığı için ya da

tam tersine o hesabı daha da kabarık hale

getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi

onlarınki...

Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri

de büyüdü, büyüdü...

Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir

tedavi sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, "bütün

mutlulukların bizim olmasını beklemek,

bencillik olur" diyerek devam ettiler hayatlarına.

Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler...

"Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp ad!

ama ve adma

"Hayır, ben senin için ölürüm" diye yanıt verirdi

hep...

Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü

kadın, "Bir tanem, kütüphanenin ikinci rafına bak...."

Kütüphanenin ikinci rafında başka bir

not olurdu, "Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni

çok sevdiğimi sakın unutma" Mutfaktaki masadan,

salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya

koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek,

kimi zaman en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da

pahalı armağanlarla karşılaşırdı... Aldığı hediyenin

ne olduğu önemli değildi zaten....

Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar

yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman

buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına

geldiklerinde, daha az çalışmaya karar verdiler. Adam,

hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul

etmeye başladı.

Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel

projelerde görev aldı.

Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün

sahilde dolaşırken, harap durumda bir ev

gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan.

"Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. "Bu

viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi

kafamda çizdim bile. Kocaman terası olan,

martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi

yapalım burayı..." "Sen istersin de ben hiç

hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam.

"Amerika'daki tıp kongresinden döner

dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun! ,

burası bizimdir artık...." Sadece bir hafta ayrı

kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor

oldu adam Amerika'ya giderken. Her gün, her saat

konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar

havaalanında. Fakat birkaç gün sonra, kocasında

bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar

mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. Onu

neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı

ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir

cevap aldı: "Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen

en iyisi o evi unut..."

Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da

acı, daha da çekilmez gelir. Kadın, hiç sevmedi bu

beklenmedik misafiri.

Derdini söylemesi için yalvardı adama, "Senin için

ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil

döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve

sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya

çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu

kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...

Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının

birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken, "Artık

dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım"

diye sözünü kesti arkadaşı. "O, seni aldatıyor. İş

yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla

yemek yiyiyor her öğlen.

Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya...."

"Sus, sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye

bağırdı kadın.

Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla

suçladı....

Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında

bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının

sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı

hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen.

Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını

gördü adamın...

Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen

ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de

yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi.

İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği,

insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık aradığı

gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu

alıp gitti evden. Kapıdan çıkarken, "son bir kez

kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın,

"defol" dedi nefretle...

İlk celsede boşandılar... Modern bir aşk hikayesinin

böyle son bulmasına kimse inanamadı. Arkadaşlarının

desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.

Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika'ya yerleştiğini

öğrendi. Bazen yalnız kaldığında, onu hala sevdiğini

hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor, aşkın

yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin

alması için dua ediyordu.

Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu

söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı.

Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı.

Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen,

buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama

sesi çıkmadı.

"Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız

gerekiyor." dedi genç kadın. Kanepeye ilişti ve

zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: "Hiçbir şey

göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir

saat önce öldü. Geçen yıl Amerika'daki kongre

sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik

ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin

gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu.

Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden

sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber

vermedi. Birlikte Amerika'ya yerleştiğimiz yalanını

yaydı. Oysa ilk karşılaştığınız otobüs! durağının

karşısında bir ev tutmuştu. Tedavi görüyor ve

kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış,

bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim. Sana

bu kutuyu vermemi istedi..." Gözlerinden akan yaşları

durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta

ölmek istiyordu.

Eline kutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl

edebildi. İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu

kutuda. İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları

sırayla oku bir tanem" diyordu... Sırayla okudu;

"Seni çok sevdim",

"Seni sevmekten hiç vazgeçmedim",

"Senin için ölürüm derdin hep, doğru

söylediğini bilirdim."

"Fakat benim için ölmeni istemedim"

"Şimdi bana söz vermeni istiyorum."

"Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?"

son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu

gördü kadın... Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:

"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre

yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı

ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."

 

SEVGİLİ ALATURKA ÇOK GÜZEL BİR HİKAYEYDİ.BENİMDE OKUDUĞUMDA TÜYLERİMİ DİKEN DİKEN YAPAN BU HİKAYEYİ SAYFANA KABUL EDER MİSİN? :wub:

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:
alaturka abla  umudunu kaybetme ben birgün aradığın aşkı bulacağına inanıyorum.Sen sevilmeyi çok ama çok hak ediyorsun ve o kişi bir gün mutlaka seni bulacaktır

20751[/snapback]

 

Kimmiş o kişi yav :blink:

Gönderi tarihi:
alaturka abla  umudunu kaybetme ben birgün aradığın aşkı bulacağına inanıyorum.Sen sevilmeyi çok ama çok hak ediyorsun ve o kişi bir gün mutlaka seni bulacaktır

20751[/snapback]

 

Kimmiş o kişi yav :blink:

20763[/snapback]

 

sende bunu soruyosan artik pes diecem :unsure:

Gönderi tarihi:
alaturka abla  umudunu kaybetme ben birgün aradığın aşkı bulacağına inanıyorum.Sen sevilmeyi çok ama çok hak ediyorsun ve o kişi bir gün mutlaka seni bulacaktır

20751[/snapback]

 

Kimmiş o kişi yav :blink:

20763[/snapback]

 

sende bunu soruyosan artik pes diecem :unsure:

20770[/snapback]

 

:D şaka yaptım bebeğim kızma hemen...

  • 5 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Demek kaç kişi böyle sevebilir?

Bu yazıyı mümkün olduğunca düzgün yazmaya çalışacağım.Çünkü bu benim öykümdür.Anneme ve babama uygun bir şekilde yazmaya çalışacağım,bu onları öyküsü.Fakat daha ziyade babamın öyküsü.

Şimdilerde hemen herkes aşık oluyor,hemende seviyor ve sonra unutuyor.Bazıları belki çok seviyor.Aşk acısı benim yanımdan geçti,hemde çok yakınımdan.Bende seviyorum diyorum nişanlıma fakat bakıyorumda babamın aşk ve sevgiden anladığı başka bir şeydi.Sadakat çok önemliydi babam için ve annem vefat ettiği halde bile sadık olmaya devam etti.Kaç kişi böyle sevebilir?

Askerden döner dönmez tanımış annemi babam.Komşu köydenmiş ve gidip istemişler,kırmamışlar babamları ve vermişler.Sonra ben doğmuşum ve üç yaşımdayken annem vefat etmiş.

Asıl öykü burada başlıyor,benim öyküm burada başlıyor daha doğru ifadeyle.

Aşk ve sevginin ne olduğunu o zaman öğrendim.Babam ölene kadar her an bana bunu hissettirdi ve yaşattı.Annemin vefatına alışamadı önce,evlendirelim demişler fakat istememiş.Benim için bile istememiş,çocuğuna bakacak biri ile evlendirelim demişler istememiş.Karımı toprağa gömdüm,başka birinide evime gömmem demiş.

Babam durmadan çalışırdı.Çiftçiydi ve gerçekten durmadan çalışırdı,her işi yapardı.Akşam olunca eline tütün tabakasını alır ve durmadan içerdi.Çalışırken içmezdi fakat evde akşamları durmadan içerdi.Sigaraya o zaman alıştım bende demekki.Akşamları aşkın ve sevginin babamı ne hale getirdini görürdüm.Ölüm acısı demek bence hafife almak olur burada.Ölüm değildi babamı o hale getiren şey annemin yokluğuydu.Özlüyordu ve hırsını işten ve sigaradan alıyordu.

Aşk ve sevgi en iyi gözlerden okunur derler,evet öyle.Gözleri anlamsız bakardı,bana bile anlamsız bakardı.Ben tek evladıydım ve hep öyle oldu.Çok iri ve güçlü bir adamdı babam ve 16 yıl boyunca eridiğini gördüm ve hiçte çaba harcamadı ayakta kalmak için.Eridiğini görüyordu ve bence ölmek istiyordu,bir günde ağladığını duymadım yada inlediğini.Sadece sigara içer ve bakardı.Boşluğa bakardı ve ben anlardım neyi düşündüğünü.Bir şey diyemezdim babama.Nedenini hala bilmiyorum ama hiç konuşmazdım.Sormazdım neden böylesin diye?Çünkü kendimi bildim bileli babamın durum aynıydı,hep boşluğa bakıp sigara içerdi.

Kaç kişi böyle sevebilir?

Sonra babamda vefat etti.Annemi zaten görmedim,fakat babamı gördüm.Babamın bakışlarından annemi tanıdım.

Gönderi tarihi:

'İnsanlar ekleniyor hayatına, insanlar eksiliyor, sen bir kalabalıktan bir başka kalabalığa çok da fark etmeden geçiyorsun, birileri senin hayatından çıkıyor, sen birilerinin hayatından çıkıyorsun.

Teninin parçası olmuş niceleri uzaklaşıyorlar, bir zamanlar adını bile bilmediklerin ise daha sonra en mahrem gülüşlerinin sahibi oluyorlar....

 

'O gitmez' dediğin kaç kişi gitti, asla kopamayacağını sandığın kaç kişiden koptun?

 

Hafızanda birer soluk hayalet şimdi onlar ve sen de onların hafızasında soluk bir hayaletsin…

 

Gelecek, hayatından senden izin almadan kimbilir kimleri soluk hayaletlere çevirecek?...'

Gönderi tarihi:

wallahi öyle de çok insan böyle sewiyor birbirini...

herkesin sevdası tek,biricik...insan o kadar bencil ki hem kendine hem çevresine...herkesin biricik bi aşkı,bi hikayesi var...

herkesin kendine has bi fedakarlığı var...

söylesenize içiniz ne kadar rahat? ne kadar rahat bakabiliyorsunuz karşınızdakinin gözlerine?

 

benim de bi hikayem var;bence tek...benzersiz...benim de bi hikayem var ; şimdi avuçlarımdan uçan ve başkasının biricik hikayesi olmuş bi adam...

ancak filmlerde hem de en acıklı türk filmlerinde olabilecek şeyler oldu bana da...anlatsam roman olur ,en iyi senaryo ödülü alır cezmi ersözü sollarım yazsam...

ama benim o sewda; anlatsam ne anlarsınız ki? boyumdan büyük cümleler,benzetmeler edebi uyarlamalar yada copy/paste entellektüelliği ile süslesem...duygularınıza tercuman olsam?ne kadar anlarsınız?

ben sewebilirim herkes kadar normal,herkes kadar hastalıklı,herkes kadar...

aşık olsanız tektir o aşk...herkes kadar fedakar,herkes kadar şovalye,herkes kadar romeo olabilirsiniz....ama teksiniz...herkes böyle sewebilir...

herkes böyle sewebilir...

 

asıl imkansız olan,zor olan ne biliyor musunuz?

 

''ne yaparsan yap,ne olursan ol ben seni seviyorum ve hep seveceğim'' demiş,ama şimdi başkasının ''sevgilisi'' olmuş,''yeni odalara hoşbulmuş'' bi adama hala inanmaktır asıl fedakarlık ; iasıl aşk...

başka bi kadının ona methiyeler düzmesine yetecek kadar çok aşk kokmuş bi adamı,ne pahasına olursa olsun hala beklemektir...

 

şimdi söyleyin kaç kişi böyle sevebilir?

Misafir ErdalAktaş
Gönderi tarihi:

sevmek bencilce değil.....sevildiğin kadar sevmektir....

 

.kendinden çok sevebiliyormusun ...sevgi budur..işte :wub:

 

 

HÜSAMETTİN İNCİR AĞACIMI GETİR

 

 

 

bir deli feyz aldı diyordu

 

bütün diktatörleri yeryüzünün

 

bir başkası gökten zembille inmişti

 

ve bir peygamberdi anlaşılmamış

 

biri durmadan koşuyordu

 

üstünde bir don bir gömlek

 

ve bir başkası

 

ölmek diyordu

 

kurtuluş ölmek

 

o genç bir adamdı

 

sakalları uzamış saçları kirli

 

gözleri cam gibi parlıyordu

 

bir noktaya bakıyor

 

sessizce ağlıyordu

 

beni görünce

 

belli belirsiz bir gülümseme geçti yüzünden

 

dedi ki

 

sivaslıyım 27 yaşındayım adım bekir

 

sonra durdu ve bağırdı uzun uzun

 

hüsamettin incir ağacımı getir

Gönderi tarihi:

Herkesin bir sınırı vardır hayatın içinde.Nerede durup nerede hareket etmemiz gerektiğini iyi biliriz, bilirizde nedense bir türlü bunu beceremeyiz.Aşk sevdadan gelir sevda aşkın içinden ama ne aşkı yakalırız ne sevdayı doyasıya yaşarız.Sebebini kimseler bilemez neden biter neden yok olur sevdalar ? Buna neden izin veririz sonra neden umarısızca çırpınırız geri almak için.Halbuki yollar açıktır sevenede sevilenede.

 

Tercihler vardır birde seçimler yaparız belkide bu seçimler bizim hayatımızı baştan sona değiştirecek seçimlerdir.Belki bir peri masalı yaşarız belkide tam aksine kendi kendimize zehrederiz hayatı belkide evet copy/paste sevdalar yaşarız ama bir bakarızki, copy oluyor ama paste olmuyor sevdamız.Ne kadar yapıştırırsak yapıştıralım o içindeki etken yapışkan madde madde olmaktan çıkmış,teknolojiye inat yapışmıyor..

 

 

 

Birde sözler vardır verilen ama bir türlü tutulamayan.Ne kolaydır değilmi birisine söz vermek ne kolaydır değilmi incitmek.Ehh incinen siz olmadığınız için kolay gelir.Ne var canım bu gün git yarın gel sevdalar yaşıyoruz değilmi.Sözün ne ehemniyeti var.Bekle deriz sadece bekle hiç bir şey yapmadan al bir tabure otur ve bekle...Eğer ben gelmezsem bir kahve al kendine otur düşün neden gelmediğimi neden gelemeyeceğimi..

Sonra ben sana 50 tane sebep yaratayım gelmeme mi meşru kılmak adına.Ama sende buna inan olurmu .Sonra yine sana bekle diyeyim bekle bekle ...bekleee....elbet bir gün....

 

Birde vicdan vardır değilmi.Biz nereye gidersek gidelim peşi sıra bizimle gelir ne melem şeydir bu vicdan.Kimimiz rahatızdır bu konuda vicdanımıza hiç kulak asmayız duymayız bile.Aslında azıcık sessiz olsak Kendimizi tatmin etmek için bir başkasının hayatına kast etme dediğini anlarız.Ama inatla fırtınalar yaratır gereksiz gürültüler yapar yaygaralar kopartırız ama vicdanımız susmaz yorulmaz her zaman aynı şeyi söyler durur.Ve bizlerde her zaman duymazdan geliriz..Sanırım duyuncada çok geç olur..

 

 

Şiirlerde yaşar kimiside sevdasını,en masumane haliyle. Geçmiş onu bağlamaz,gelecek endişesi yoktur. Anı yaşar, yaşadığı her anın hazzını her hücresinde hisseder eğer bir gün bitse bile güzeldi diye hatırlar ve şiirlerinde yaşamaya devam eder..Bilirki hiç bir hikaye sonsuza değin sürmez.Nedensiz sevmesinin nedenide budur işte.Kaygısız, tasasız, endişe duymadan sever çünkü sevdaya sevdalıdır.Nazımın da dediği gibi elmanın onu sevmesi şart değildirki o zaten elmayı sevmiştir..Eğer hayatının içinden sevdiği insanı çıkarması gerekiyorsa bunu o kadar onurluca yaparki yaşamına kattıkları ona yeterde artar bile...

 

 

 

Sonuç olarak Herkes kendine yakışır şekilde yaşar aşkını sevdasını,Herkes nasıl sever bilmiyorum açıkçası bilmekte istemiyorum. Yollar vardır sonunda hep birileri olur bekleyen, bekleyen olmadım olmakta istemem doğrusu benim yolumun sonunda bekleyen de olmasın bekleyen olmayı sevmediğim gibi bekleten olma bencilliğinide asla göstermem.Mutlak orta yol vardır değilmi onu size sizi ona taşıyan.....

 

 

EmiLY_pandora....

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

alaturka abla umudunu kaybetme ben birgün aradığın aşkı bulacağına inanıyorum.Sen sevilmeyi çok ama çok hak ediyorsun ve o kişi bir gün mutlaka seni bulacaktır

 

yok be güzelim, yorumsuz bir hayati sectim...

neyime benim boyumdan büyük islere kizismak ;)

 

 

anam kirintisindan bile beslenirim demisim.... ne bos laf etmisim ele -_-

 

 

----------------------------------------------------

b.maradona cok güzel anlatmissin :clover:

Gönderi tarihi:

bazen yaşamınız ağırlaşır ya hani kendinizi bir boşluğa düşmüş gibi hissedersiniz ve genede bu ağırlığa

 

boşluğa rağmen yaşamaya çalışırsınız gerçekten yaşamakmıdır yada sadece şu yada bu şekilde yaşamda

 

olmanın avuntusumudur bilmezsiniz geçer günleriniz işde

 

sonra bir ışık belirir ve arkasından bilmediğiniz bir yola giriverirsiniz o bilmediğiniz yola geçişiniz önce

 

coşkuyla olur çıldırtan bir merak duyarsınız değil günleriniz bir saat sonrasını bile o yolu birlikte

 

yürüdüğünüze inandığınız olmadan düşünemezsiniz

 

ama birlikte yürüdüğünüz yol arkadaşınız yorulur kimi zaman yılgınlığa düşer işde en acısıda burda yaşanır

 

ne yolun sonu görünür ne başı

 

tekrar düşersiniz boşluğa karışırsınız insanların arasına ve gene yaşam ama öyle ama böyle geçer durur ...

 

bir bilinmezliğe doğru yol almaya devam edersiniz...

  • 2 yıl sonra...
Gönderi tarihi:
wallahi öyle de çok insan böyle sewiyor birbirini...

herkesin sevdası tek,biricik...insan o kadar bencil ki hem kendine hem çevresine...herkesin biricik bi aşkı,bi hikayesi var...

herkesin kendine has bi fedakarlığı var...

söylesenize içiniz ne kadar rahat? ne kadar rahat bakabiliyorsunuz karşınızdakinin gözlerine?

 

benim de bi hikayem var;bence tek...benzersiz...benim de bi hikayem var ; şimdi avuçlarımdan uçan ve başkasının biricik hikayesi olmuş bi adam...

ancak filmlerde hem de en acıklı türk filmlerinde olabilecek şeyler oldu bana da...anlatsam roman olur ,en iyi senaryo ödülü alır cezmi ersözü sollarım yazsam...

ama benim o sewda; anlatsam ne anlarsınız ki? boyumdan büyük cümleler,benzetmeler edebi uyarlamalar yada copy/paste entellektüelliği ile süslesem...duygularınıza tercuman olsam?ne kadar anlarsınız?

ben sewebilirim herkes kadar normal,herkes kadar hastalıklı,herkes kadar...

aşık olsanız tektir o aşk...herkes kadar fedakar,herkes kadar şovalye,herkes kadar romeo olabilirsiniz....ama teksiniz...herkes böyle sewebilir...

herkes böyle sewebilir...

 

asıl imkansız olan,zor olan ne biliyor musunuz?

 

''ne yaparsan yap,ne olursan ol ben seni seviyorum ve hep seveceğim'' demiş,ama şimdi başkasının ''sevgilisi'' olmuş,''yeni odalara hoşbulmuş'' bi adama hala inanmaktır asıl fedakarlık ; iasıl aşk...

başka bi kadının ona methiyeler düzmesine yetecek kadar çok aşk kokmuş bi adamı,ne pahasına olursa olsun hala beklemektir...

 

şimdi söyleyin kaç kişi böyle sevebilir?

 

:unsure: şekerim bu sözler sanamı ait..

Öyle çokki böyle insanlar tahmin bile edemezsin,zaten sen inanıyormusun gittiği anda biter herşey..Umud edersin,beklersin,sırf gönlün gidişini kabul etmediği için kendince bahaneler uydurur onu aklamaya çalışırsın..

eski bir defteri kurcaladım iyimi yaptım kötmü bilmiyorum kızma bana :)

  • 2 ay sonra...
  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Kaç kişi mi böyle sever?

 

O kadar çok kişi...

 

Sevginin en güzelini,sevginin en özelini,en samimisini yaşayanlara can feda.

 

Benim de canım feda en'leri bana yaşatana...

 

Ne demiş Cahit Usta;

 

Bir kere sevdaya tutulmaya gör;

Ateşlere yandığının resmidir.

Aşık dediğin, Mecnun misali kör;

Ne bilsin alemde ne mevsimidir.

 

Dünya bir yana, o hayal bir yana;

Bir meşaledir pervaneyim ona.

Altında bir ömür dönedolana

Ağladığım yer penceresi midir?

 

Bir köşeye mahzun çekilen için,

Yemekten içmekten kesilen için,

Sensiz uykuyu haram bilen için,

Ayrılık ölümün diğer ismidir.

Gönderi tarihi:

Kaç kişi mi böyle sever?

 

O kadar çok kişi...

 

Sevginin en güzelini,sevginin en özelini,en samimisini yaşayanlara can feda.

 

Benim de canım feda en'leri bana yaşatana...

 

Ne demiş Cahit Usta;

 

Bir kere sevdaya tutulmaya gör;

Ateşlere yandığının resmidir.

Aşık dediğin, Mecnun misali kör;

Ne bilsin alemde ne mevsimidir.

 

Dünya bir yana, o hayal bir yana;

Bir meşaledir pervaneyim ona.

Altında bir ömür dönedolana

Ağladığım yer penceresi midir?

 

Bir köşeye mahzun çekilen için,

Yemekten içmekten kesilen için,

Sensiz uykuyu haram bilen için,

Ayrılık ölümün diğer ismidir.

Gönderi tarihi:

Genc bir adam, elinde bir buket cicekle sahile kosarak geldi... Gözleri söyle bir sahilde gezindi, aradigini göremeyince ilk gördugu banka oturup sevdigini beklemeye basladi. Ellerinde yine her zamanki ciceklerden vardi.

Sevgilisinin en sevdigi cicekler bunlardi.

 

Kirmizi, kipkirmizi, kan kirmizisi guller... Sanki dalindan yeni koparilmis gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardi, sevgi kokuyor, ask kokuyor en önemliside özlem ve hasret kokuyordu guller... Hepsinin uzerinde damlalar vardi. Sanki agliyor gibiydiler.

 

Genc adam gullere bakti, sanki onlarla konusuyormus gibi, " Neden agliyorsunuz, bakin ben ne kadar mutluyum " dedi. Az sonra sevdigini görecegi icin kalbi yine deli gibi atmaya baslamisti. Ne zaman onu dusunse, onunla bulusacagini hayal etse kalbi yine böyle yerinden cikacakmis gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine ragmen ikiside sevgisinden hic birsey kaybetmemisti..

 

Onlari hic birsey ayiramazdi... Ne hasret, ne ayrilik, nede ölum... Genc adam telasla saatine bakti. Sevdigi yine gec kalmisti, 1 dakika gec kalmisti. Ustelik o, sevdigini bekletmemek icin dakikalarca önce kosarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Oysa o her zaman bunu yapiyordu. Devamli kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru olurmus diye dusundu... Ve gözlerini önundeki ucsuz bucaksiz denize dikti..

 

Denizin sonu yok gibiydi, tipki sevdigi kiza olan aski gibi denizinde sonu yoktu. Sonsuzluga uzaniyordu...Aslinda bugun onlar icin cok özel bir gundu. Kendi aralarinda sözleneceklerdi. Delikanli önce bunu sevdigine acmis, sonrada gidip 2 tane yuzuk almisti. Bu kadar önemli bir gunde bari, onu bekletmemeliydi.. Ama alismisti artik beklemeye, zarari yok biraz daha beklerim diye dusundu. Gullerin yapraklari nedense hala yasli idi. Bir turlu anlamiyordu onlari. Hersey bu kadar guzelken neden agliyorlardi ki ? İste az sonra sevdigi gelecek, ona sarilacak, kucaklasacaklardi...Sonra söz yuzuklerini takip, evliige ilk adimlarini atacaklardi. Genc adam öyle heyecanliydi ki sevdigine kavusmak icin can atiyordu...

 

Martilara bakti,birbirleriyle oynasip, ucusan martilara... Ne kadar guzel dansediyorlardi Tekrar saatine bakti genc adam.Endiselenmeye baslamisti. Sevgilisi yine gec kalmisti, hemde cok... Bu kadar gec kalmamasi gerekiyordu. İste hergun burada bulusmak icin sözlesmiyorlar miydi? Her gun sahilde, martilara bakarak, denizin onlara anlattigi masallari dinleyerek birbirlerine sarilip hasret gidereceklerine söz vermiyorlar miydi ? O zaman neden gelmemisti yine ??... Aklina kötu dusunceler gelmeye basladi. Hayir.. hayir..olamazdi. Sevdigine birsey olamazdi. Onsuz hayat yasanmazdi ki... O ölse bile devamli benimle yasar diye dusundu genc adam. Bunun dusuncesi bile hos degildi. Gözlerini yere indirdi.

 

Gözyaslarini kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafindaki insanlar ona sanki kacik gibi bakiyorlardi. Rahatsiz olmaya basladi bakislardan. Artik bikmisti... Yine sevgilisi geldi aklina.. Neden gelmedi acaba diye dusunmeye basladi. Gözlerini kapatti. 7 sene oldu dedi. 7 senedir hergun bu sahildeydi, sevdigini bekliyordu. Daha fazla dayanamadi. Kalbi parcalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden 1 damla daha yas gullerin uzerine damladi...

 

Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gidiyim diye mirildandi...Hic olmazsa gulleri her zamanki gibi yanina koyar, ona vermis olurdu... Genc adam ayaga kalkti.

 

Sevdigiyle bulusmak uzere, yesil tepenin ardindaki mezarliga dogru yurumeye basladi...

 

Sevgiler...

Gönderi tarihi:

:(:crying:

 

hiç kimse zamansız ölümler ve ayrılıklar yaşamasın...

 

aslında her ölüm zamansızdır ama anlayın işte herşey güzelken ve daha yaşanacak onca güzellik varken ölüm olmasın.. genç yaşta olmasın...

 

 

off dağıldım yaa... yazamadım ifade bulamadı sözler...

 

:(

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.