Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

saklanmış bir köşeye

üstelik üşümüş iliklerine kadar

dedilerki iyiler kazanır

o halde neden ağlar bütün anneler?

mutlu olmak için mutlu etmek yeter dediler

neden isyankar

en çok sevenler

kalbimin kırıklarından hayaller kurdum

her birinde umutsuzluk izleri

aklım almıyor

sarhoş olup ayıldıkça

kendi içime patladıkça

neden

bu inkarlar

dediler ki hayat güzel

akşamın ışıkları çökünceüzerine

öptüğün o ilk kız çocuğu gelir aklına

kadehlere dolunca rakının beyazı

bir dost meclisinde

edepsizce kelimeler

beyoğlundan aşağı inerken

sıyrılıverirsin tüm sorumluluklarından

aklın alıyormusenin tüm olan biteni

unutulmuşmudur bakırköy sahilinde

körkütük içtiğin geceler

tir tir titrerken

çıkarıp üzerinden yeşil paltonu

suya soktuğunda zayıf bedenini

aklının iplerini salmışken

sonrası yok yeni bir hayat yok yeni bir aşk yok derken

karşına çıkan kız çocuğu

hepsinin ötesinde

uyuya kalmak için

boşalttığın şişeler

 

şimdi beni seven

hayalimi kuran bir kadınım var

karamsarlıklarımı sıyırıyorum kemiklerimden

düştükçe yeniden kalkıyorum

sustukça avazım çıktığı kadar bağırıyorum

sözlerim değişti

yüzümdeki izler kadar

ihtiyarlıyormuyum artık

tanrım bunuda mı yapacaktın bana

en güzel yerinde bir sevdanın

canımı mı alacaktın?

 

köhne bir teknenin yarısı suya batmış

suyun üzerinde karla kaplanmış

tanrım böylemi örtüyorsun artık

yarattıklarının kirliliğini

 

üşüyorum

hala izleri varmı diye

eski sevdalarımın

geçmişe dönmekten yoruldum

şarkılar değişti

sözler değişti

ben değişmedim

yalan!

en önce ben vazgeçtim bu sevdadan

en önce ben yenildim

susmak asalet sandı herkez

ama en çok ben çektim ağrısını

 

geri geldim

elimde avucumda biriktiremediklerim

dokunmadıklarımla yargılayın beni

söylemediklerimle

her sabah uyanıpta soğuk bir evin köşesinde

çaresizliğimle

kaybettimmi?

yoksa kazandım mı?

yalnızlık dediğin

gecenin yarısı uykusundan uyanıpta

sırtını örtecek kimsenin olmaması mı?

 

yine fazla uzattım değil mi?

alışkanlıklarından kurtulamıyor insan

sabrediyor bir süre

sonra yeniden dönüyor türküsüne

birşey olmamış gibi

yıllar geçiyor üzerinden

sonra birşey olmamış gibi

bir sigara daha yakıp

dayanıyor yalnızlığa

ha geçti ha geçecek

 

kırıkları yok artık kalbimin

sevda sözlerim yok

uzun zamandır kazanıyorum bende

bu yarım kalmışlık neden?

ilk fırsatta atıp kendimi boş bir sayfaya

boşalma çabam neden?

ertelemek nereye kadar

hangi acıya kadar kapamak gözlerini

bazen özlemeye bile muhtaç kalıyor insan ya

altı üstü sulugözlü bir yalnızlık

 

ve yarın sabah hiçbirşey olmamış gibi

uyanacak insan

,işine gücüne bakacak

çok çalışıp büyük adam olamayacak

çok para da kazanamayacak üstrelik

erteleyecek günü gelmiş borçlarını

yeni bir kapı arayacak kendine ama cesareti olmayacak

sevdiği kadının kollarında inlerken

bir an

kopacak çırılçıplak bir hayattan

kendine geldiginde sığınıp şielere

bir yudum için yalvaracak

insan

sabah olunca

hiçbirşey olmamış gibi

bir hayat daha yaşayacak

sanki daha önce

defalarca ölmemiş gibi...

Gönderi tarihi:

lügatından konuşmak fiili cıkarılmıs

tartısmaların uzagında bir hayatın hayaliyle

suskunluga dalmış bir faniyim

kanun hükmünde kararnamelerin gölgesinde

gücü elinde tutanlarla iyi gecinmiş

güçsüzleri görmüş ama yanında olmamış

vicdanıyla hesaplaşmalarında

kaybettiği için hep bir üst mahkemede

temyize soyunmuş

özel yetkili savcılar tutulmuş

parası hic cebinden cıkmamış

hep kazanmış ama

gururuna yedirememiş

fakir ama onurlu gencin karşısında

üstelik çirkinmi çirkin

hep güzel kızları kandırmış

babasından kalmış hanları hamamları

ama hiç mutlu olmamış

acıkmış kaybetmeye

kazandıkça büyümüş iiiiçindeki boşluk

hırsından yorgun geceler boyu uyuyamamış

oysa bir gülümseme yetermiş susuzluguna

gücün esiri olmuş

utanmadan üstü açık arabasının arkasına

ama para bende! yazdırmış

yorulmuş

bir gece yarısı klavye başında sızmaya

sabah uyanınca baş agrısı cekmeye hasret kalmış

zenginmiş artık

kaldırıp telefonu oda servisini çağırmış

temiz havlular temiz çamaşırlar

temiz bir banyo

ama bir türlü sıyrılıp sıftalarından

arınamamış...

Gönderi tarihi:

işte tam şimdi

şu anda ne yapıyorsun?

uyuyormusun sarılıp naftalin kokan yorganlara

yoksa bilgisayar başındamısın

gözlerinde çakıl taşlarına inat

benimi bekliyorsun

sabahın olmasına şurada ne kaldı

üşüyormusun

parmaklarımın ucunda hasrete dönüşüyor kelimeler

okuyormusun

bir gecelik diye başlayan her ilişkimde olduğu gibi

bir gecelik hiç ilişkim olmadıki benim

hangi kadına ilişsem

bir yanım hep onda kaldı

 

şimdi

tam şu anda ne yapıyorsun

kendine bir bardak daha çay doldurup

siyah beyaz eski bir filmi mi izliyorsun

ağlamamışsın fakat

her ihtimale karşı kağıt bir mendil yanında

sana arkandan sarılmış

nefesi boynunda

beni

hayal ediyormusun?

izlerken soluk ekranında televizyonun

sevgilisine yetişememiş belkide her zamankinden erken kalkmış bir trenin

çığlığı kulaklarında

ürkek bir güvercinin kar üzerinde yürümesi gibi

uzanıp usulca

bir sigara daha yakıyormusun

hepsinin ötesinde tenin

beni arzuluyormu

her gece bensiz girdiğin o soğuk yatakta...

Gönderi tarihi:

ele avuca sığmaz

çocukluktu bizimkisi

belki de bu yüzden

yazılsada hep bir yanı yarım kaldı.

kaybettikmi yoksa kazandık mı?

nasıl bir mücadeleydi bu

özgürlüğümüzden sıyrılıp

köleliğe sarılmak

neydik birbirimiz için

ihtiyaçlarımızın tutsağımı

yoksa aşk süsü verilmiş birlikteliğin

bağımlısımı?

daha vakti varmıydı

yoksa herzaman olur ya

her zamankinden önce mi bitmişti söyleyeceklerimiz

davetsiz misafiri gibiydik hayatın

belki de bu yüzden rahat bir uykuya muhtaçtık

 

nasıl bir yorgunluk bu

neresini örtsen bedeninin

açıkta kalanı üşür

ve biz hep en çok üşüdüğümüzde

yalnız kalanlardık

gece uyanıp uykusunda

sırtımızı örtecek sevgilisi olmayanlardan...

aşk bu mu?

bir gün bitecek diye dertlerimiz

umutla tutunmak hayata

ama hep o hayata

parmak uçlarında tutunan

bir rüzgar esse yetcek

ha itti beni itcek

sanki dilimin ucunda sevda sözleri

bir an duraksasam

aklımın içinden uçup gitcek

 

aşk bumu

özleyip bir kadını

hep tek başına yaşamak

kısacık bir hayatı...

Gönderi tarihi:

süzülüp kalmış ters çevrilmiş bir şarap şişesinden

kafayı bulamamış olmanın yarım kalmışlığı

sabah kalkıp işe gitmek olmasa

bu kadar soğuk olmak zorundamı

izmirli bir kıza vurulmak

tutuşup kavrulamadan sönmek

hepsi aklımda

tutunup düşmemek için

erkek olmak ne zor işmiş anne

bu kadar içipte ayık kalmak

ağrına gidiyor insanın

hakkını verememek hayatın

çok çalışıp zengin olamamak gibi

beygir götünde sinek yaşar gibi

yaşamak

ne zor iş anne

çok bilmek lanetimidir insanın

az bilmek ve umursamamak dururken

baktığını görmek suçmudur anne?

kahrından ölememek ne zor iş anne

yinede yaşamaya mahkum kalmak

ölmek isterken delice

bunu hakedicek ne suç işledim ben anne

doymuyor içimdeki hayvan içimi kemiriyor

yinede birşey olmamış gibi kalkıp işe gitmek ne zormuş anne

yazıp yazıp tüketememek içimdeki boşluğu

inanmak ne zor işmiş anne

benimle pazarlıklara oturan bir tanrıya

sahte bir isimle sahte bir yüzle gerçek olmak

bu ben değilim anne

demek ne zormuş

bu yalan benim değil

ben yanlış zamanda yanlış yerdeyim

boynum bükük

isyankarlık kanımda var

konuşamamak ne zor iş anne

içine gömmek olduramadıklarını

olsun buda gecer derken

üstüne üstüne gelmesi hayatının

sayısal oynuyorum kaç gündür

sonuçlarına bakmadan kuponu yırtıp atmak

nasıl olsa kaçıracagım her sabah otobüsü

ben erken gelsem o gec gelir

ben gec kalsam o coktan gitmiştir

her şekilde ve her şartta işe gec kalmak

ve korkmak işsiz kalmaktan

çalışırken bu kadar açken

ya işsiz kalsam korkusu nasıl bitirir benliğini

ağlamak değilde

bu bedene hüznü sığdırmak ne zor iş anne

görenler ayıp diyecek diye değil

sen görürsen üzülürsn diye

her gece hıçkırıklarına susturucu takmak yastığınla

ne zor iş anne

evlat olamamak sana layık

hele bir de erkek olmak

ne zor iş anne....

Gönderi tarihi:

dedilerki hayat güzel

ama kimse söylemedi

geldimi üsüste geliyor tüm kötü haberler

insan bunalıyor

tanrı

tasıyamayacagı yükü yüklemezmiş ya insanın üzerine

illaki zorlayarakmı göstermesi gerekiyor bunu

karşılığı olmadan vermek ona mahsus değil mi?

neden hep bir dua karşılıgında mukafatlandırır?

bu çifte standart niye?

hep mi bize denk gelir talihlsizlikler?

bir şans daha

hiçmi hata yapma şansımız yok biziim

hiçmi yanlış tercih secemeyiz

neden herkesin üç yanlışı götürüken bir doğrusunu

bizim her yanlışımız bütün doğrularımızı alır?

yıkılır yakılır küllerimiz

yeniden doğarız

yeniden yanmak için

bu ceza çok değilmi

neden her ağlayışımız isyan

her sesimizi yükseltmemiz

misliyle geri döner

neden birileriyle kıyas yapılırken

en kötüsü var diye

yaşadığımıza şükür dememiz beklenir

daha iyisi var demek neden yasak bize?

kahrın mabedinde köle olmayı biz mi seçtik

neden bizim tanrımız bolluk vaat etmez

hep kanaatkar olmak ögütlenir

hangi dünyanın cocuklarıydık biz

doğarken gülmek lanetlenir...

Gönderi tarihi:

sevdanın iklimnde kışlar hüküm sürüyor

mutlu olmak dolara endeksleniyor güzel ülkemde

kürtçe bir ağıta bile ağlayamıyor insa

kötüdür diye

ırkım üzerime yakışmış bir leke

bugünlerde en zor iş türk olmak

derimin beyazı alnımın akı önemli değil

yanlışı görüyor olmak

değiştirmeye yetmiyor artık

sevdanın iklimi ipotek altında

doğru düzgün türküm diyemiyor insan

ne önemi var

insanım bile diyemiyorken

aklım almıyor

kuruyor dokundugum bütün dallar

yakılan canların anlamı ağır geliyor

ne kadar ucuzladı artık

enflasyon karşısında kurumuş hayatlar

bu yüzdenmi kalkınıyoruz

refaha bulanmışım boynuma kadar

ama karnım doymuyor

süpermarket köşelerinde dileniyor insanlar

zayıf bir erkek çocugu kara inat

açım abi diyor yanıma yaklaşıp

para istemiyor sadece açım diyor

bu kadarmı düştük biz

bu kadarmı uzak kalddık insanlıktan

iyilik yapmayı bile

siyasi fikirlere bağlayacak kadar

karnım agrıyor hazımsızlıktan

çok şükür doydum derken

o çocuğun açlıktan dilenmesinden

sıcacık bir eve girerken bile

mutlu olamayacakmı insan

sokakta yatan binlerce insanın

soğuktan titrediğini bilirken...

Gönderi tarihi:

hadi unut bunları

unut ve arkanı dön

yaşam bazen tatlı yalanlar söyler

hiç üzülme

işte hayat mutlu son bu

bir bakarsın düzelmiş herşey

ve güneş doğmuş yeniden

karanlığın üzerine

derler ya en karanlık

sabah olmadan önceki andır diye

yalan

en karanlık en son mumun söndüğü andır!

 

elinde avucunda kalmaz insanın

utanır sıkılır içine atar

kim görse iyi sanır

iyi değildir hiçbirsey

ölsen gömülsen

bir namazlık saltanatın kalır

büyük amacların büyük umutlarında

başkalarının sofrasıında meze kalır

bir melodiye takılır dinleyen

ne güzelmiş şerefe der

bir kadeh rakıya

gömülür

senin toprağa gömüldüğün gibi

Gönderi tarihi:

elimizde ne kaldı

birkaç düş parçacıgı

birkac hayır duası

her zaman iyi bilirdikleri toplayınca

bir halta yaramıyor artık

her zaman mutlu olamıyor insan

iyi niyetleri biriktirip

sustunmu hic

bogazına düğümleri dizip

kaldınmı bir gün gidecegini bilerek

hangi dilde sevmiştin beni

simdi türkceye cevirmekteki bu zorlugun

neden susuyorsun

hepsinin sonunda ayrılık

arkanı dönüp gittiğinde aynı kapıya cıkmıyormu

hepsinden önce beni sevdigini soyleyip

sarılmakla bitmiyormu

en acısı yorulmakla geciyormu gecenin bir yarısı

lanetinden usanmış

yazacak birşey yok diyemi

simdi kendimi tekrar etme cabam

aklım cıkacak yoksun diye geri döndüğümde

bu yüzden dönmüyorum geriye

ne söylesem kırılacaksın

bu yüzden durmadan yeni sessizlikleri

eklemek ucuna sensizliklerin

her kapısı yokluğuna açılıyor

aklımın dehlizlerinin

işi bitince parasını bekleyen bir fahişe gibi

üstünü giyindikten sonra

dikip gözlerini gözbebeklerime

otur biraz da konuşalım

yeter seviştiğimiz

biraz da ruhumun ırzına geçelim

yeter kokusu zevkten terlemiş bedenlerin

nefesini sal tenime

bahar gelsin

sabah güneş doğmadan önce

Gönderi tarihi:

sarsılıyor tüm bildiklerimin temeli

dünya bu buz dagının görünen yüzü gibi

beni dibe bağlayan yaşanmışlıklarım

yaşlılığımdan utanıyorum

körpe teninin üzerinde

nasılda çaresiz inlerken

beyaz yalanlarım

bence palavra

ne kadar içsek

sabah ayılıp uyanmıyormuyuz

ne kadar içsek

o kadar derine inebiliyormuyuz seninle?

bir düş kurduk birlikte

bir ev bir hayat

bir olmayacak şey

mutluluktan sarhoş

ne içtiğimiz

ne içemeden lavaboya döktüğümüz

hepsi palavra

ne inandığımız

ne de inanmadığımız

böyle bir dünya yok

hepsini biz uydurduk

öncesine bakmadan

sonrasını okuyabiliyormuyuz

öncesini yaşamadan

sonrasına kapılabiliyormuyuz

palavra

yine bir umut söndürüyoruz kültabaklarında

sonra yeni bir tane yakıp

inanıyoruz

palavra

kendimizi kandırıyoruz

her birlikte yattıgımızda

kendimizi aldattıgımız gibi

tenimizi yakan soğuğa inat yanarken

alev alev

buğusunda camların

önce yazıp sonra üzerini karaladığımız

kendi yalnızlığımız

hepsi cok anlamlıydı

hepsi cok inandırıcı

ödüllere değer birer oyuncuyduk biz

alkış sesi duyamadan ayrıldık sahneden

belki de bu yüzden

hep biraz tatminsiz kaldık

Gönderi tarihi:

yörüngesini kaybeden tek kendim sanıyordum ...yazamadığım her cümleyi zaman içinde haykırdım ,bana dönen sesi duydular sandım ama yanıldım ,bir uçurumdan bağırınca geriye sadece kendi sesin dönüyormuş,bilmiyordum ...öğrettiler öğrendim ve o gün sustum

Gönderi tarihi:

bazen

yanan son mumu söndürdüğü anda

üşümeye başlar insan

usulca aralar perdesini

karanlık sokaklara bakarken

soğuk cama dokunur parmak ucuyla

buğusuna yazmak ister

sonra sıkılır

alışınca gözleri karanlığa

sanki mavi pelerinini giymiş gibi

güçlerinin farkına varınca

titremesi geçer

tüm bildiği uyuması gerektiğidir oysa

alkol yetmezliğinin ağrısı kafasının içinde

döner ha döner soğuk yatağında

bazen insan

yanan son mumu söndürdüğü anda anlar

üşüdüğünü

yüzüne çarpılmış gibi

eksikliği

işaret dilinde konuşan birine tutulmuş

ne kadar uzak oysa

sevebilir mi?

sınava tabi tutulmuş

çoktan seçmeli

ama hiçbirini seçemez

tek umudu

dudaklarının okunabilme ihtimali

seni seviyorum derken

oysa

gözlerden de belli olmazmıydı bu

uzaklara dalıp giderken

illa ki söylemek mi gerekiyordu

yanındaydım işte

gitmem mi gerekiyordu?

 

bazen insan

yanan son mumu söndürdüğü anda anlar

ne kadar üşüdüğünü

kanı çekilir gibi olduğunda damarlarından

zor nefes aldığında

yediremediğinde gururuna

onursuz bir terkedilişi

taşıyamayacağını anladığında

yarattığı iki kişilik dünyayı

çöker dizlerinin üzerine

ne yürüdüğü yollar

yakın gelir artık

ne zaman

geçiyordur eskisi gibi

daha az odasını kulllanmaya başladığında evinin

işte o zaman anlar

ne kadar boş olduğunu

tek kişiye yetecek kadar yemek yapmaya başladığında

ve ne kadar da saçma gelir insana

bir televizyon için iki kumanda

koca evde kalınca tek başına

insan anlar

diğer yarım dediği çekip kapıyı gittikten sonra

Gönderi tarihi:

şehirlerarası bir yolculukta rastladım sana

nereye gidiyordun bilmiyorum

nerden geldiğini de

sadece yolcuydun bu yolda...

mola yerlerinde

ayakların açılsın diye inip otobüsten

bir sigara eşliğinde voltalar atan

yorgunluktan mı daha belirgin olmuştu

gözlerinin altında halkalar

yoksa zaten her zaman ordaydıda

sen mi saklıyordun

savaş boyalarıyla

 

üşümemek için mi sımsıkı sarınmıştı şalına

yoksa

sana sarılacak birine sahip olamadığın için mi

üşümüştün o kadar

anons geçildiğinde otobüsün kalkacağının

yüzünün burukluğundan okunuyordu

bir sigara daha içmek için çaresizliğin

 

yol boyunca yanına kimse oturmamıştı

yoksa senmi almıştın o bileti

kimse sınırlarını geçip

sana yaklaşmasın diye

uyumadın hiç

geceye inat karanlık tarlaları izledin yanından geçtikçe

görememek umrunda değilmiş gibi

biliyordun çünkü

göremesen de yeni filizlenmeye başlamış

başakların sarı renklerini

 

aceleyle çıkmış olmalıydın evden

belki de zavallı bir kapıyı çarpıp söylenerek

kolunda siyah bir çanta

içinde öfke kıvılcımlarıyla

yanmaya hazır gibi

 

nerden geldiğini nereye gittigini bilmiyorum

sadece bir yolcuydun sende diğerleri gibi

belki de yeni bitirilmiş bir ilişkinin

en fazla sahipleneni

cesur ama bir o kadar çekingen

sana uzatılan bir sigarayı kabubl etmeyecek kadar gururlu

üst üstemi gelmişti herşey

başka yolu yokmuydu

bu kadar uzağa seni atacak

neler oldu

hepsi aklındamı?

yaşadıklarından kaçınca

kendinden kaçabilecekmiydin bilmiyorum ama

benim kadar yorgundun

her mola yerinde

bacaklarım açılsın bahanesiyle

bir sigara daha söndürecek kadar

sahip olduğun her umudun üzerinde...

Gönderi tarihi:

yarıda kalmış

yaşamasa bilmeyecek

ağzına bir kaşık bal çalınmış

belki bu kadar canı yanmayacak ama görmüş

daha iyisi varken

hep daha kötüsü var diye

sükürlerle yaşamış

sanki hakediyormuş gibi

en kötüyü

sorgulamamış çok

oluruna bıbrakmış

bir süre sonra

istemekten vazgeçmiş

ne zaman bir amacı olsa

daha çok canı yanmış

bir süre sonra

umut etmekten de vazgeçmiş

akşam olunca sabahı

sabah olunca akşamı beklemiş

yeniden doğmayı aklından çıkardığından beri

ölmeyi sıradanlaştırmış

anlamış ki oyun böyle oynanıyor

küsüp ben artık oynamıyorum demeyi bile

nimet sanmış

her nimet gibi

bunada hasret kalmış...

Gönderi tarihi:

hepsi yalan

hayat güzel değil

kandırıyorlar bizi

biri bize yalan söyledi

her sabah kalkıp işe gidiyoruz

hep bir yanımız boşlukta

biz bu boşluğu doldurma çabasına hayat diyoruz

yalan

dolmuyor hiçbirşey

sağ cebimizden alıp soldakine koyuyor

kendimizi zengin sanıyoruz

avucumuzdan kayıp gidiyor zaman

her söylenene inanıyor

her yüzümüze gülene eyvallah diyoruz

yalan

mutlu son yok baba

sende yalan söyledin bana

mutlu hayat yok

daha az üzgün insanlar var sadece

sevgilisinin koynunda yatarken

daha çabuk uyuyanlar var

ama mutlu insan yok baba

koyunlarını kaybeden cobanlar gibiyiz

sonra tanrısı tarafından buldurup

sevinen

zaten onlar bizimle değilmiydi?

kim üzdü bizi?

kime şükrediyoruz

her bulduğumuzda

kahrolası bir bumerang gibi mutluluk

önce fırlatıp ardından bakıp

bize geri gelsin diye adaklar adıyoruz

kırılmıyor bu zincir

biz her sabah daha yanlız uyanıyoruz

her sabah daha yorgun

sanki hiç uyumamış gibi

uykumuzu bizden çalan kim

kimlere eyvallah edip

ucuz zaferlerle kendimizi tatmin ediyoruz

dünyayı değiştiremeyeceğimiz bu kadar ortadayken

bir gün daha yaşamak için

aslında kimi kandırıyoruz?

Gönderi tarihi:

elime yüzüme bulaştırıyorum herşeyi

ne doğru düzgün bir işçi olabiliyorum

ne sevgili

hep bişilerim yarım

hep geç kalıyorum buluşmalara

fazlasını tüketiyorum hakettiğimin

fazlasını alıyorum bu hayattan

üstüne nankörlük edip

isyan ediyorum tanrıma

hangi güzelliği hakettim ki ben

hangisine layık oldum

elimde avucumda alkol kokan mısralar

hangi kelimeye hakkını verdimki ben

biryerlerden aşırmışım

duygularım benim değil

iyi oynuyorum diye yakışsın bekliyorum üzerime

giydiğim tüm yalanlar

ben hiç beceremedim sevmeyi

yalan sevdalar kurdum kendime

kumdan kaleler gibi

ilk rüzgarda yıkıldılar

sonra oturup başına ağladım

erkek olamadım

yüzleşip hatalarımla

doğruları bulamadım

hep yarıda bıraktım

korktum çünkü

hata yapmaktan

bu yüzden hicbirsey yapmadım

hep kaçtım

hep saklandım

oturup köşemde takdir edilmeyi bekledim

dilendim mutlulugu

artıklarıyla yetindim zengin hayatların

ben hiç beceremedim sevmeyi

dünyayla yüzleşmeyi

direnmeyi zorluklar karşısında

yorgundum hep

hazırını bekledim olmadı

hep iyisini istedim ama birşey yapmadan

ucuzunu aldım kampanyalardan

sonra elmide kalınca

isyan etmeyi sevdim

hiç beceremedim sevmeyi

bir kız çocuğunu

kendimle birlikte onuda en derinlere gömerken

düşünemedim

biterken hikayem

onu yukarıda tutmayı...

  • 2 hafta sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.