Misafir skydavar Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2011 İsyan 37 1937 Mart ayı ortalarında Suriye’den Dersime giren Ermenilerin ve Koçgirili Alişer’in etrafa yaptığı menfi propoganda halk üzerinde büyük etki yaratmıştır. Bunları şöyle özetlemek mümkündür: -Dersim’de kadınlar gece askerlerin olacaktır. -Elazığ halkevinde yaptıkları gibi kadınlarla erkekleri birlikte toplayıp mumları söndürecekler -Evlerin iki kapısı olacak, bir kapıda polis bekleyecek ve sizlerin bütün kazandıklarınızı toplayacak -Ekmek, odun ,hatta keçilere toplayacağınız meşe yapraklarını bile vesikayabağlanacak, bunlardan bile vergi alınacak -Sizleri de Ermeniler gibi kesecekler ve sürecekler -Ankara Seyit Rızayı kabul ediyor ve onu Dersim’in reisi sayıyor -Türk Hükümeti istese de Dersim’e giremez, buna yetecek gücü yoktur, nitekim geçmişte de girememiştir. Yukarı Abbasuşağı aşireti reisi Seyit Rıza, Haydaran,Demenan, Yusfan,Kureyşan aşiretlerine adamlar göndererekbunların hükümet aleyhine ittifak kurmalarını sağlamıştır. Bu sırada Dersim aşiretlerinden yusufan aşiretinin reisi Kamer ağanın oğlu ,Yüzbaşı İsmail hakkı beyi öldürmüştür. 21 Mart 1937 (nevruz gecesi)Demenan ve Haydaran aşiretleri Tuceli- Erincan arasındaki Kahmut köprüsünü yıkıp Puh nahiyesini basmıştır. 25 Mart 1937 de Seyit Rıza’nın adamları, Sin köyündeki karakollaı basmıştır. 27 Mart 1937 de Abasanlar , Deşt(Geyiksuyu) karakolunu basmıştır 27 Mart 1937 de Kahmut-Puh arasındaki telefon hattı kesilmiştir. 27 Mart 1937 de Kahmut karakolunu takviye için gönderilen jandarmaya pusu kurulmuştur. 26 Nisan 1937 de 36 jandarmalık eski Askikor karakolu 100 kadar eşkıya tarafından kuşatılmıştır. 27 Nisan 1937 de saat:23.00 da, 80 kişilik bir kuvvet Palu yakınlarındaki 9.seyyar jandarma taburu süvari bölüğüne saldırmıştır. 30 Nisan 1937 de bir grup isyancı Mazgirt köprüsünü tahripetmiştir. Ve aynı anda 3 askeri hedefe daha baskın yapılmştır. 3 Mayıs 1937 de THK ne bağlı bir uçak filosuyla askeri harekat başlamıştır. İsyanın büyümesi üzerine 4 Mayıs 1937 tarihinde “Gayet gizlidir” başlıklı bir bakanlar kurulu kararı alınmıştır. Ve bu kararları içeren uyarı bildirileri hazırlanmıştır. 4.Genel Müfettişlik tarafından eski ve yeni harflerle yerel dillere göre Kırmança-Zazaca çoğaltılarak uçakla bölgeye atılmıştır. “İsyancıların hemen teslim edilmeleri, aksi halde isyancılara yardım edenlerinde zarar görecekleri belirtilmiştir.” Tunceli harekatına Türk ordusu kara gücü dışında hava gücüylede katılmıştır.Elazığ'dan havalanan Türk uçakları, hem gözlem yapmış hemde en sarp noktaları bombalamıştır. İsyanı destekleyen Baytar Nuri Dersimi’nin ifadesine göre Türk ordusuyla isyancılar arasında bir harp yaşanmıştır. İsyanın lideri Seyit Rıza , 10 Eylülde Erzincan’da yakalanmış ( veya teslim olmuş), yargılamalardan sonra Seyit Rıza’yla birlikte 11 kişi idam edilmiştir. 38 deki ikinci Dersim harekatını daha sonra anlatmaya devam edeceğim. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 26 Kasım , 2011 Dün Bülent Arinc Istiklal Mahkemelerini gündeme getirirken bugün de hain Iskilipli bilmem ne hocanin torunu dedesinin itibarinin iadesini istedi. Peki bütün bunlar yasanirken,cumhuriyetci,Atatürk'cü olduklarini söyleyen ve hatta Atatürk'cülügü kimseye birakmayan ve bizlere burada akil vermeye kalkanlar nerede simdi? Demokrasi gelsin dediler, Ordu artik cekilsin dediler,Türkiye'nin önü acilsin dediler dediler oglu dediler,iste asker artik yok.sesi bile cikmiyor.Simdi de asker birsey söylemedigi icin onu söyletmeye calisiyorlar ki mansetlerine taze konu bulsunlar.Darbe olasiligi 30 yildir bu ülkede ortadan kalkmisti,fakat amaclari Türk Ordusunu elimine etmek olanlar ve onlarin dis isbirlikcileri ve hatta uzaktan kumanda edicileri ordunun sessiz kalamasini bile cekemiyordular,bu nedenle senaryolar üretildi yurt disinda ve yurt icindekilere operasyon emri verildi,Amerikali abilerinden silahlari nasil saklayacaklari dersini alirken cekilmis olan video Oda Tv'da yayinlaninca aninda Oda TV'ya baskin emri verildi.Filan yerde kazi yapacaz diyerek medyaya haber veriliyor tam da kameralar calisirken hoppala topraktan taptaze kagitlara sarili silahlar cikariliyor,sanki elleriyle koymuslar gibi,elleriylede koysalar yine de o kadar kolayca bulunmazdi her neyse. Ordunun yoklugunun yani sira aman sende diyen sessiz cogunlugun umursamazligi cumhuriyet ve Atatürk karsitlarini iyice cesaretlendirdi.Artik her atis serbestti.Atatürk dönemi ile hesaplasabilinecekti.Milletse filim seyreder gibi bu olanlari seyrediyordu.Bu seyretmenin arka planinda birazda ürkütülmüslük ve korku vardi.Yani fasist hükümetin korkusu.Biryilda 70 bin kisinin dinlendigi bu ülkede birseylere karsi gelmek öyle her babayigidin harci degildi,böyle seyler birlikle olurdu ancak ama Türkiye'de artik birlik yoktu,herkes kendi basinin caresine bakiyordu.Ülke umurlarinda bile degildi,Atatürk'müs,Cumhuriyetmis,seriatmis,Kürdistanmis hic ama hicbiri milleti ilgilendirmiyordu cünkü millet psikolojik olarak bunlardan soyutlanmisti. Dersim isyani asli Türk olan bir eskiyanin meshur olabilmek ve asiret reislerinin,agalarin,beylerin cikarlari icin kalkistigi bir isyanin elebasisiydi.Hocasi ise At doktoru Nuri Dersimi'ydi.Nuri Dersim'i bir numarali Kürtcü,cumhuriyet düsmani ve hemen her Kürtcü isyanda rol oynamis bir isimdir.Eskiya basinin yapisi bu dolduruslara yatkin oldugu icin ve birde kendisine GENERAL ünvani verdikleri icin kendini unutmus ve devlete karsi ayaklanmisti.Dersimi'nin yardimiyla Inglizlere yazdigi mektupta nasil Türk aslerlerini öldürdüklerini ve onlari basarisizliga ugrattiklarini yaziyor altina da imzasini atiyordu -GENERAL SEYIT RIZA Seyit Riza Ingilizlere Türk askerlerini nasil öldürüdügün ballandirarak anlatmis ama yakalandiginda ise "BEN TÜRK ASKERINE TEK BIR KURSUN ATMADIM"diyerek hem yapisindaki bozuklugu hemde iki yüzlülügü ispatlamistir. saygilarla Alıntı
Misafir skydavar Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2011 İsyan 38 1937 Dersim harekatına rağmen "ıslah olmayan" Kürt aşiretleri , 2 Ocak 1938 de bir kere daha ayaklanmışlardır. Tunceli bölgesinde asker kaçaklarını toplamakla görevli sabit jandarma müfrezelerinden 7 jandarma eri, Kör Abbas, Keçeci ve Baluşağı aşiretlerine mensup isyancılarla pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Ayrıca isyancılar ,Mercan karakolunu basarak 2 eri daha şehit etmişlerdir. Bu gelişmeler üzerine , kapsamlı bir harekat planı hazırlayan Genel Kurmay Başkanlığı,Dersim ve civarına , Orgenerel Kazım Orbay komutasındaki üç kolordunun katıldığı bir opeasyon daha düzenlenmiştir. Böylece II. Dersim harekatı başlamıştır. 16 Eylül 1938 de arama, tarama ve silahtan arındırma çalışmalarıyla II. Dersim harekatı tamamlanmıştır. 1 Kasım 1938 de ,TBMM nin yeni çalışma yılının ilk toplantı gününde Atatürk hasta olduğu için , Celal Bayar'a okuttuğu konşmasında şöyle demiştir. "Uzun yıllardan beri süre gelen ve zaman zaman aşırı bir durma giren Tunceli'deki haydutluk olayları , belli bir pogram içindeki çalışmaların sonucu olarak kısa bir zamanda ortadan kaldırılmış, o bölgede böyle olaylar bir daha tekrarlanmamak üzere tarihe aktarılmıştır." İşte, çok tartışılan 1937-1938 Dersim harekatı böyle bir süreç takip etmiştir. Alıntı
Misafir skydavar Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2011 Dersim isyan etmedi cumhuriyet saldırdı. CHP katliam yaptı diyen kendi tarhinden bihaber bizim liberallere bir de yabancılar anlatsın. Bizim ki resmi tarih ya , Komünist Enternasyonal'in yayın organı "Rundschau", 29 Temmuz 1937 tarihli sayısında ,Dersimde yaşananları şöyle özetlemiş: "İki ayı aşkın bir zamandan beri Ankara Hükümeti, Dersim bölgesindeki kürt aşiretlerinin yeni bir gerici ayaklanmasını bastırmakla uğraşıyor.Ağalar, kendi yönetim ve yargı yetkileri altında bulunan ahaliden işlerine geldiği gibi vergi alıyor. Bölge gençlerinin büyükbir kısmı, askere gidecek yerde, aşiret reislerinin muhafız birliklerine fedai olarak giriyor. Bugün Kemalist hükümetin enerjik reformları yüzünden kendi iktidarlarını tehdit altında hisseden feodal unsurların ümitsiz bir direnişiyle karşı karşıya bulunuyoruz. İsyan arifesinde tapu kadastro idaresi aşiret reislerinin elinde bulunan halka ait malların incelenmesine ve saptanmasına ilişkin hükümet önlemlerini uygulamaya başlamıştı. Bu durumda feodalizm, kendi yasadışı egemenliğinin iktisadi temellerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu hissetti. İşte özellikle bu önlem isyana yol açan neden olmuştur." Amerikan büyükelçisi G.Howland Shaw'ın ABD dışişleri bakanlığına gönderdiği 26 haziran 1937 tarihli raporundaki Dersim isyanına bakış açısı ise şöyle: "Bölge halkının geri klmışlığı porblemin temel hatlarını oluşturmakta. Yöre halkı,yollar, köprüler, okullar vs yapılmasına karşı koyuyor. En son ayaklanma, hükümetin bölgenin sosyal ve ekonomik koşullarını iyileştirmek üzere geliştirdiği reform programını dha öce elde edilmiş haklara tecavüz şeklinde gören liderleri tarafıdan başlatldı. General Alpdoğan aşiret reislerini Erzurumda toplayarak onlara hükümetin bölgede yol ve diğer şekillerdegirişeceği iyileştirme programını tanımıştı. Aşiret reisleri bu görüşme sırasında dostane ve anlayışlı göründüler, fakat toplantıdan sonra bölgede sahip oldukları egemenliğin elden gitmesi tehdidi karşısında dönüş yolları üzerinde yer alan bütün köprüleri havaya uçurdulara ve hükümete bir ültimatom göndererek; ancak bölgede jandarma bulundurulmaması, yeni köprülerin yapılmaması, bölgenin devletkurumlarıyla donatılmaması, silahların ellerinden alınmaması, vergilerin karşlıklı görüşmelerle belirlenmesi koşuluyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile anlaşabileceklerini bildirdiler. Aşiret reislerinin bu ültimatomuüzerine. bölgeye askerler gönderildi ve aşiret reislerine karşı savaş başlatıldı." İngiliz the times gazetesinin 16-17 haziran 1937 tarihli sayılarında Dersim isyanının "eğitim ve öğretime karşı koyan" ,"reformlara direnen" aşiretlerce çıkartıldığı duyurulmuştur. Yine geçen gün Yılmaz Özdil'in "Dersim'e ne dersin" başlıklı yazısında şu bilgiler yer alıyor: Başbakanımızın “hikâyesi yürek burkucudur” dediği Seyit Rıza.Kukla’ydı… Kendisini oynatanların ipleri bıraktığını hissedince, paniğe kapıldı, İngiltere Dışişleri Bakanı’na mektup yazdı, Suriye’deki İngiliz Elçiliği’ne gönderdi. Yalvaran mektubunda, Anadolu için “çorak toprak” derken, “Kürdistan bereketli toprak diyordu… “Sayın ekselansları” diye başlıyor, “Türk Hükümeti yaptığı anlaşmalar sayesinde dış baskılardan kurtuldu, Dersim’e girmeye kalkıştı, Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık, direnişimiz karşısında Türk uçakları bombalamaya başladı” diye vaziyeti anlatıyor, “sayın ekselanslarına sesleniyorum, hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyorum, en derin saygılarımın kabulünü rica ediyorum” diye bitiriyor, “Seyid Rıza” diye imzalıyordu. Hal böyleyken… Seyit Rıza’yı “masum” göstermeye çalışan arkadaşlar, böyle bir mektubun asla varolmadığını iddia ediyor. Altında kabak gibi “Seyid Rıza” imzası bulunmasına rağmen, Seyit Rıza yazmadı, Nuri Dersimi yazdı diyorlar. Üstelik, sanki Fransa babamızın oğluymuş gibi, “o mektup Fransa’ya yazıldı, Fransa Devlet Arşivleri’nden doğrulamak mümkün” diyorlar. Gel gör ki… Londra’da The National Archives diye bi yer var. İngiltere devlet arşivi… Kayıt ofisine gidiyorsun, “FO 371/20864/E5529” numaralı belgeyi rica edebilir miyim kardeş diyorsun, hay hay deyip, yukardaki mektubu veriyorlar. 50 pens filan, fotokopisini alabiliyorsun. Demem o ki. Taa 1937’ye gitmek zor ama… Buckhingham Sarayı’yla The National Archives’in arası metroyla üç dakka. Alıntı
Misafir skydavar Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2011 Sonuç olarak bu yazdıklarımın belki bir çok arkadaşa olayları değerlendirirken faydası olur. Ama şu soruları soramadan geçemiyorum: - Tarihte, devletin askerini öldürüp kurtarılmış bölgeler ilan edenlere hakettikleri ceza verilmişken, arka arkaya bu kadar şehit verilirken , bizim başımızda iktidar olanlar ne yapıyorlar? - Bu katliamın sorumlusu CHP dir diyenler o günkü dönemde tek parti olduğundan habersizler mi? Bu katliamı CHP yaptı diyenler nasıl olur da "PKK ile masaya oturan AKP değil devlettir " deme ikiyüzlülüğünü gösterebilirler? -Katliam yapan CHP nin başkanı Dersimldir. AKP de kaç Dersimli vardır? -Alevileri bu işe alet edenler ne kadar samimiler? Düne kadar yargıtaya, anayasa mahkemesine askeri kademelere ne idüğü belirsiz mezhepten insanları doldurmuşlar diyen bir başbakana inanmamız mümkün müdür? Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2011 Dersim: Tarih mutlaka hesap soruyor DER Osmanlıca-Farsça kapı anlamında, sim gümüş anlamında. Dersim, gümüş kapı anlamında. Orada gümüş madeni var. Gümüşün yanında bölgede başka madenler de çıkıyor. 1935’te Dersim adı değiştirilirken, “Tunçeli” deniyor, “tunç” madeninden hareketle, sonrada “Tunceli” oluyor. Dersim’e düzenlenen askeri harekatta “tedip ve tenkil” kavramları yer alıyor. Tedip, haddini bildirme, terbiye etme. Tenkil, tepeleme. O yıllarda Dersim ile birlikte kullanılan bu kavramlar, devletin olayı nasıl ele aldığını göstermeye yetiyor. Dersim “tedibi” sırasında iki Başbakan var, İsmet İnönü ve Celal Bayar var. Buna karşılık üç değişmez aktörün rolünu unutmak yanlış. Mareşal Fevzi Çakmak 23 yıl süreyle Genelkurmay Başkanı, 1944’te ayrılıyor o görevden. Şükrü Kaya, 1927-38 arasında İçişleri Bakanı. On bir yıl o koltukta oturarak, bugüne kadar kırılamayan rekorun sahibi. O zamanki adıyla Umumi Müfettiş, günümüzde Sıkıyönetim Komutanlığına denk düşen görevle, Korgeneral Abdullah Alpdoğan 1936-43 arasında dokuz yıl olağanüstü yetkilerle Dersim’i yönetiyor. HUKUK YERLE BİR 1930’lar... Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, Rusya’da Stalin ülkelerinde insanların tepesine demir yumrukla iniyor. Türkiye’de tek parti yönetimi var. Ayrıca, 1929 dünya ekonomik bunalımı etkisiyle ekonomide devletçilik ön planda. Dönem böyle bir dönem. Bu sırada “Tunceli Kanunu” çıkıyor. Eşine kolay rastlanacak bir yasa değil. Hukuk bütün kurum ve uygulamalarıyla yerle bir. Tüyler ürperten yasanın bazı maddeleri şöyle: - Atanacak komutan-vali, aynı zamanda umumi müfettiş, yani sıkıyönetim komutanı. - Komutan Tunceli ve çevresindeki yedi ilde memurları görevlerinden atabiliyor, ceza verebiliyor. - Tutuklananlara, tutukluluk nedeni bildirilmiyor. İddianame ve yargılama beş günde bitiyor. Karara Yargıtay yolu kapalı. Buna idam cezası dahil. İdamın infazına komutan karar veriyor. - Kürtçe konuşmak yasaklanıyor. - Komutan gerekli gördüğü insanları il sınırı dışına çıkartabiliyor, yani sürgün. Hak, hukuk, insan hakları laf ola, beri gele. O tarihte kimse sesini çıkartamıyor. 75 yıl sonra dosyalar açılıyor. Tarih hesabını mutlaka soruyor. Kimsenin yanına kar kalmıyor. TEHLİKELİ SULAR Dersim Tedibine giden yolda 1925 Şark İslahat Kanunu, 1927 İskan Kanunu, 1927 Umumi Müfettişlikler, bazı genelgeler, Tunceli Kanunu devletle uyuşmayan, isyan eden halkın kaderini çiziyor. Bugün bu ve benzeri bütün olaylarla hem yüzleşmek, hem barışmak zamanı. Yoksa, sürekli kaşımak ve suçlamak çok tehlikeli. AKP, CHP’yi tek yönlü suçluyor. CHP kendi içinde farklı düşünenleri suçluyor. Oysa, biraz tarih okumak gerek. Aygün’ün kitabı iki yıl önce çıktı SİYASETTE Dersim tartışmasına ve Türkiye’nin gündemine değişmesine CHP milletvekili Hüseyin Aygün yol açıyor. Zaman gazetesine verdiği bir demeçle. Hüseyin Aygün Ankara Hukuk Fakültesi mezunu, 1998’den sonra Tunceli’de avukatlık yapıyor, Uluslararası Af Örgütü üyesi. 2009’da Dersim üzerine bir kitap yazıyor. “Dersim 1938 ve Zorunlu İskan” başlığı ile. Kitap şu sırada beşinci baskıdan altıncı baskıya gidiyor. İki yılı aşkın süredir piyasada satılan kitap, Aygün’ün Zaman gazetesine verdiği demecin belgelerle donatılmış çok geniş bir hali. Özdeki fikir aynı, ama elbette pek çok belge ve olay aktarılıyor. Aslında bugüne kadar Dersim ile ilgili yüze yakın belgesel kitap yayınlanıyor. Hiç biri bugün yaşadığımız tartışmayı alevlendirmiyor. Bir demeç ortalığı yıkıyor. Çünkü, AKP olayı günümüz siyasetine taşıyor, CHP’yi sıkıştırdığına inanarak, yükleniyor. Bazı CHP’liler de, kendi içlerinde yangına körükle gidiyor. -www.hurriyet.com.tr- 29 Kasım 2011 Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2011 Dün akşam ART de Özcan Yeniçeri nin programı vardı. Baytar Nuri nin kendi yazdıklarından bu olayı anlattılar. Bu isyanların tek bir amacının, bunun da "bağımsız Kürdistan" olduğu söylendi. Ayrıca bu Baytar ın vasiyetinde defalarca İNTİKAM sözünü tekrarladığına şahit olduk. Yani masumlar öldürülmüş laflarının masal olduğunu kendi yazılarından anlıyoruz. Adam şu kadar asker öldürdük diye övünerek anlatıyor. Alıntı
Misafir skydavar Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2011 Benim asıl anlamadığım nedir biliyor musunuz? Ben sade bir vatandaşım söylenenler doğru mudur değil midir diye şöyle bir tarih araştırması yapıyorum. Bu konuda araştırma yapanları elimden geldiği kadar okumaya gayret ediyorum. Şimdi şu söze bir bakalım: Dersim’e düzenlenen askeri harekatta “tedip ve tenkil” kavramları yer alıyor. Tedip, haddini bildirme, terbiye etme. Tenkil, tepeleme. O yıllarda Dersim ile birlikte kullanılan bu kavramlar, devletin olayı nasıl ele aldığını göstermeye yetiyor. Yani aslında bunlar o kadar uslular ki genç cumhuriyet birdenbire dedi ki; bunlar iyi terbiye edilmemiş ve bizimde elimiz kaşınıyor eh bunları bir güzel tepeleyelim. Nasıl o ana gelene kadar gelişen hatta osmanlıdan beri süregelen azgınlıklar göz ardı edilir.? Efendim kalkışma olmamış. Ben soruyorum şimdi her seferinde biz ayaklandık diyen kürtler nasıl olur da şimdi bunu inkar ederler.? Aynı şey ermeni meselesinde de geçerli. Osmanlı bir sabah kalktı ve hadi bugün bir değişiklik olsun içimden geldi , çok canım çekti dedi ve ermenileri kesti. Tartşmanında bir uslubu vardır. Koyarsınız önünüze belgeleri onun üzerinden yaparsınız tartışmanızı. Tek taraflı söylemlerle ancak emperyallere hizmet edersiniz. Bakın bu başlıkta Ahmet Hakan denen şahsın bir yazısı yapıştırılmış diyor ki: "Mağaralarda zehirli gazla öldürülenler" O devirde Türkiye de zehirli gaz üretimi yok yabancı ülkelerden alım da yok. Dersim olaylarından seneler sonra yabancı ülkeler Türkiy ye zehirli gaz satımına başlamış Bize düşmana gerek yok. İçimizdekiler bize yeter. Ayrıca şunları da belirtmek istiyorum. 1-Öncelikle tarihi olayları bugünün şartları ile değerlendiremezsiniz 2-Dünyanın hiç bir yerinde , sivillerin ve masumların zarar görmediği bir savaş gösteremezsiniz. 3-Bu özür dileme merakı nedir anlamadım. Yarın sizler , "allah kahresin sizleri ,dağda bizim gerilla kardeşlerimizi katlettiniz. Onlar aslında oraya çiçek toplamaya gitmişlerdi. Çabuk özür dileyin bakayım" derseniz inanın hiç şaşırmayacağım. Ben kafkaslarda , balkanlarda katledilen Türkler ve ülkemde katledilen masumlar ve siviller için kimseden özür beklemiyorum. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 29 Kasım , 2011 CHP milletvekili Hüseyin Aygül yaptigi aciklamada söyledikleri ile gündemde tartisilanlarin hicbir ilgisi olmadigini sözlerinin tamamen carpitildigini ve bundan böyle hangi gazetelerle söylesi yapmamak gerektigini anlamis oldugunu belirtti. Bu aciklama gösteriyor ki gercekten bu adamin sözleri carpitilarak mansetlere tasinmis ve CHP milletvekili oldugu icin CHP'ye karsi bir kocbasi olarak kullanilmak istenmistir.Bu gazetecilik adina yapilmis olan bir ahlaksizliktir,böyle bir konuyu carpitmanin bedelinin cok agir olmasi gerekirdi aslinda ama bu ancak hukuk devletlerinde olur Türkiye'de degil. Beni asil sasirtan demeyecegim cünkü hic sasirmadim ancak cok önemli birseyi ögrenmis oldum.Basbakan dahil olmak üzere Dersim üzerinden Atatürk'e yüklenen basbakani takiben,ahirdan bosanmislar gibi birdenbire Atatürk'e karsi acilmis olan saldiri ve hakaret kampanyasi cok dikkat cekici bir durumdur.TARAF'i,STAR'i,YENI SAFAK'i,aAKIT'i,ZAMAN'i,SAMANYOLU VE KANAL 7'yi saymiyorum onlar zaten sicilli Atatürk düsmanidirlar,onlarin disinda kalanlarin Atatürk'e nasil saldirdiklarini ibretle izledim.Ve su kadarini diyebilirm ki bugüne kadar biz Atatürk'cüyüz,cumhuriyete sahip olacagiz diyenlerin hicbirisinin gercekci olmadigidir.Belki kücük bir azinlik gercekten Atatürk'cü ve Cumhuriyetcidir geri kalan cogunluk degildir. Simdi soruyorum:Tuncay Özkan tutuklanmadan önce Cumhuriyet mitingleri tertip edilmisti.Ve bu mitinglere bir milyona yakin insan gelmisti.Tiunca Özkan'in tutuklanmasinin üzerinden yillar gecti.Bu gecen yillar icerisinde Atatürk'e ve cumhuriyete karsi cok vahim saldirilar gerceklest.Peki nerede simdi bu mitinglere katilan Atatürkcüler ve cumhuriyetciler,ne oldu bunlara,buharmi oldular,baska ülkelerimi göctüler ki hicbirisi yok ortalikta.O zaman bana söyle deme hakki dogmuyor mu:SIZIN ATATÜRKCÜLÜGÜNÜZ VE CUMHURIYETCILIGINIZ YALANLAR ÜZERINE OTURMUSTU GERCEKTE NE ATATÜRKCÜSÜNÜZ VE NEDE CUMHUIRIYETCI.Eger gercekten böyle olsaydiniz bu sivil darbeciler bu kadar kolaylikla ülkeyi isgal edemezlerdi. saygilarla Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 30 Kasım , 2011 Gönderi tarihi: 30 Kasım , 2011 CHP milletvekili Hüseyin Aygül yaptigi aciklamada söyledikleri ile gündemde tartisilanlarin hicbir ilgisi olmadigini sözlerinin tamamen carpitildigini ve bundan böyle hangi gazetelerle söylesi yapmamak gerektigini anlamis oldugunu belirtti. Bu aciklama gösteriyor ki gercekten bu adamin sözleri carpitilarak mansetlere tasinmis ve CHP milletvekili oldugu icin CHP'ye karsi bir kocbasi olarak kullanilmak istenmistir.Bu gazetecilik adina yapilmis olan bir ahlaksizliktir,böyle bir konuyu carpitmanin bedelinin cok agir olmasi gerekirdi aslinda ama bu ancak hukuk devletlerinde olur Türkiye'de degil. Beni asil sasirtan demeyecegim cünkü hic sasirmadim ancak cok önemli birseyi ögrenmis oldum.Basbakan dahil olmak üzere Dersim üzerinden Atatürk'e yüklenen basbakani takiben,ahirdan bosanmislar gibi birdenbire Atatürk'e karsi acilmis olan saldiri ve hakaret kampanyasi cok dikkat cekici bir durumdur.TARAF'i,STAR'i,YENI SAFAK'i,aAKIT'i,ZAMAN'i,SAMANYOLU VE KANAL 7'yi saymiyorum onlar zaten sicilli Atatürk düsmanidirlar,onlarin disinda kalanlarin Atatürk'e nasil saldirdiklarini ibretle izledim.Ve su kadarini diyebilirm ki bugüne kadar biz Atatürk'cüyüz,cumhuriyete sahip olacagiz diyenlerin hicbirisinin gercekci olmadigidir.Belki kücük bir azinlik gercekten Atatürk'cü ve Cumhuriyetcidir geri kalan cogunluk degildir. Simdi soruyorum:Tuncay Özkan tutuklanmadan önce Cumhuriyet mitingleri tertip edilmisti.Ve bu mitinglere bir milyona yakin insan gelmisti.Tiunca Özkan'in tutuklanmasinin üzerinden yillar gecti.Bu gecen yillar icerisinde Atatürk'e ve cumhuriyete karsi cok vahim saldirilar gerceklest.Peki nerede simdi bu mitinglere katilan Atatürkcüler ve cumhuriyetciler,ne oldu bunlara,buharmi oldular,baska ülkelerimi göctüler ki hicbirisi yok ortalikta.O zaman bana söyle deme hakki dogmuyor mu:SIZIN ATATÜRKCÜLÜGÜNÜZ VE CUMHURIYETCILIGINIZ YALANLAR ÜZERINE OTURMUSTU GERCEKTE NE ATATÜRKCÜSÜNÜZ VE NEDE CUMHUIRIYETCI.Eger gercekten böyle olsaydiniz bu sivil darbeciler bu kadar kolaylikla ülkeyi isgal edemezlerdi. saygilarla Önemli degil yarin giderler Suriyenin huzuru icin savasirlar.. K.Irak´da ´´akan kan´´ kan degildi demek ki onlarda öyle yürek vardi deriz. Savastan önce savasmamasi gerekenler zaten bedelli ile bedelleri ödenmeye baslandi mi onu tam bilmiyorum. Herhalde bunlarin hepsi tesadüf olamaz.. Büyük gün yakin. Tanrı hepimizi korusun.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.