Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

YOBAZIN AHLAKI... (Daha ilkokul çağında bir kız çocuğuna ''evlenebilir'' fetvası veren zihniyetin egemenliğinde bu güzelim ülkenin hangi karanlıklara)


DİPNOT

Önerilen İletiler

kardeşim neden acaba sana sorduğum sorulara cevap veremek yerine lafı dolandırıp başka şeylere çek meye çalışıyorsun

 

islam senin kafanda kurduğun şeydeğil

kendi kafandan kurduğunuz şeyin geçmiş karşısına baöyle böyle yapıyorsunuz diyor yöneltilen soruları unutuyorsun

 

Az inançlı çok inançlı

bu sorunun cevabını kendin ver müslümanlık Kuran ve HZ.Muhammed dahilinde hareket etmektir Emir ve yasaklarına uymaktır bunlardan herhangibir parçasının ayrılması mümkün değildir

ozaman sence bu kelamları kabul etmeyene ne denir yada bunlar eskida kaldı diyenler bunlar müslüman değildir başka birşeylerse onu bilmem

 

sopnra şüphesiz bunları kabul edip de uymayanlarda vardır bunları inkar etmiyorum ama onlar günahkardır inançsız değil

 

bak kardeşim belirli bir konuma gelip de hakkın rızasına çalışmanın uygun olmadığının hangi sınıfa girdiğini ise sen düşün

 

sevgili Dipnot

bak kardeşim bir malesef şu sınıf insanlar vardır ki onlar da inanan ancak ne ahlakında nede başka hallerinde bunu göstermeyenlere dinin temsilcisiymiş gibi bakıp bakın müslümanlık böyledir diyenler vardır onlara ise ben diyecek söz bulamıyorum sadece kör derim siz ne dersiniz bilemiyorum

sonar demişsinki insana olan sevgim den dolayı buradayım

bak kardeşim o soruyu önceden doğru anladığını düşünüyorum ama cevabını vermediğin için söylüyorum

 

mesajların içereiğinde karşındakinin değer verdiklerine kötü sö edip sonrada onun celalenmesini sağlıyorsun ve sonrada sevgiden bahsediyorun bak kardeşin sakın yanlış anlama

amacın bu demiyorum ama inan burdan böyle gözüküyor

eğer dersenki hayır değilim ve sen benim kalbimi kırın senden özür dilemeye hazırım ama bunun için bi mesajlarına sanırım göz atarsın

zira biz müslümanların kalp kırdığımız zaman uyyamammamız lazım zira Hz.Muhammed(sas) ahlakı bunu gerektirir.

 

Anladım sizi anlayamıyorum...

Fakat bende sizden sizi anlayabilmem için müsadenizle birşey rica edebilirmiyim...

Lütfen düşsel toplum düzeninizden (ütopyanızdan), Devletin yapısı ve devlet organlarından ve düşünü kurduğunuz devletin hukuk yapısının ne olacağından kısaca ve yanlızca Türk dilini kullanarak anlatabilirseniz inanın çok mutlu olacağım...

Sevgilerimle...

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 71
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Anladım sizi anlayamıyorum...

Fakat bende sizden sizi anlayabilmem için müsadenizle birşey rica edebilirmiyim...

Lütfen düşsel toplum düzeninizden (ütopyanızdan), Devletin yapısı ve devlet organlarından ve düşünü kurduğunuz devletin hukuk yapısının ne olacağından kısaca ve yanlızca Türk dilini kullanarak anlatabilirseniz inanın çok mutlu olacağım...

Sevgilerimle...

.

 

böyle dostane isterseniz neden olmasın

 

benim pek siyasi durumlarda bezim olmaz ama herkesin deyaşmak istediği bir durum vardır benim isteğim insanların özgür olmasıdır yani bu günkü gibi bacımın nuruna nede hacımın nuruna karışılmasını istemem ne bir kilisenin hor görülmesini nede şerefiyle dini yaşamayı çalışan başka birinin haklarının kısıtlanmasını istemem bak kardeşim ben öyle bir zaman isterimki öyle bir havayı teneffüs etmek isterim ki herkez mesut olsun Yani asrı-saaadette Efendimiz(sas) in diğer dinlere inananlara ve diğer din adamlara yağtığı serbestliği şimdide görmek isterim bak kardeşim o zaman insanlar o kadar hürdükü her an bir ateist gelip efendimize soru sorabiliyorlardı.

 

bak kardeşim o zamanda birgün bir kaçkişi Ebu bir bölege görevlisini şikayet ederler sebebi ise şudur onlar o görevli ile konuşmak istediklerinde arada olan birine söylüyorlardı sonra o görevli gelip görüşüyordu

yani arda sadece bir kişi olmasına rağmen bu değiştiriliyordu bunun nedeni halka değer verilmesiydi

 

ben halkla görevli kişinin halka karşı kendini sorumlu hissetmesi ni dilerim yani kendini adalete mecbur hissetmesin isterim

 

Yani HZ.Ömer gibi Nitekim o vefaat ettikten sonra bundan habersiz olan iki alimin arasında şu diyalog geçer

 

Bunlar dan biri diğerine derki bu gün Hz. Ömer vefaat etmiştir

Diğeri neden böyle düşündüğünü sorunca

oda şunu belirtmiştir

Bu gün bir kurt kuzuyu yedi

 

Yani kardeşim Hz. Ömerin düşüncesi şuydu eğer birinin koyununu kurt kaparsa ben bunun hesabını veremem

 

BAk kardeşim bu düşüncede olsun ister mecusi ister taşa tapan olsun

hiç bir şekilde halkın önünü kısıtlamasın hiçbir şekilde dine kısıtlama getirilmesin

balk kardeşim belki diyeceksin şimdide din özgürlüğü var

din özgürlüğü varda dinini yaşama özgürlüğü yok

 

bak kardeşim eğer bana sorarsan bunları Allah korkusu olmayan biri yapamaz ama yapacağını bilsem reyim onadır.Ama asla böyle bir şey olacağını zannetmiyorum bu dünya üç günlüktür diyen üç günlük için çalışır.

xxxxx kardeşimin kendini de kastettiği gibi

onlar sadece dilmere mala ve şöhrete bakarlar

 

Onun için kuranın ölçüsünde olmalıdır Hukuk

 

Ancak ülkemiz de sadece müslümanlar yok onun için böyle bir şey düşünemiyorum

Bak kardeşim bu konuları gerçekleştirecek ve diğer bütün konularda her kesimdem insana hitap edecek islamdan başak bir şey bilmiyorum ama sen dersen kivardır o zaman tamam derim ne kadar ve ne şekilde organlardan oluşmuş hiç de aldırmam benim ilgilendiğim içeriğidir.

 

Ama ne olursa olsun baştakilerin kusurları beni ilgilendirmez(Ayetler ışığında bunun hoş birşey olmadığı vardır ki öyledir tabiki ama halk oyuyla geldiği için bişey denilemez onun için insanların kendilerine bakmalıyız )

ülkem benim ülkemdir insan hep insandır gözümdeki değeri değişmiyecektir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

böyle dostane isterseniz neden olmasın

 

benim pek siyasi durumlarda bezim olmaz ama herkesin deyaşmak istediği bir durum vardır benim isteğim insanların özgür olmasıdır .

.

.

.

Ama ne olursa olsun baştakilerin kusurları beni ilgilendirmez(Ayetler ışığında bunun hoş birşey olmadığı vardır ki öyledir tabiki ama halk oyuyla geldiği için bişey denilemez onun için insanların kendilerine bakmalıyız )

ülkem benim ülkemdir insan hep insandır gözümdeki değeri değişmiyecektir

 

Çok özür dilerim ama sizi hiçmi hiç anlamıyorum... Bunlar inanılmaz ve bana çok yabancı... Kurt kapmışmış... Yahu bu ne demek... İnanılır gibi değil... San bana tapsan benim herşeyim ile ilgili inanılmaz şeyler üretip, inanılmaz avuntular bulursun ve bu doğruymuşçasına üretir durursun... Yapmayın artık... Çok küçük bir cevap bekledim... Söylenenlere bakın... Bu ne allah aşkına...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok özür dilerim ama sizi hiçmi hiç anlamıyorum... Bunlar inanılmaz ve bana çok yabancı... Kurt kapmışmış... Yahu bu ne demek... İnanılır gibi değil... San bana tapsan benim herşeyim ile ilgili inanılmaz şeyler üretip, inanılmaz avuntular bulursun ve bu doğruymuşçasına üretir durursun... Yapmayın artık... Çok küçük bir cevap bekledim... Söylenenlere bakın... Bu ne allah aşkına...

 

1.Gene aynışeyi yaptın ve cevabı değil başka şeyleri aldın Sana ben böyle bir hassasiyet isterim dedim

2.sana tapacak kadar akılsız olsam heralde şuan ateist olurdum

3.cevabımda sadece İslamıda Düşünmeedim Hür olmadan bahsettim

4.son söylediğin cümleye gelince canımı veririm

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YAMYAM senmisin islam dinini bilen cok arastiran?? haha ya senin aklina sasarim ben kötülemek icin nasilda yalan yanlis ifadeler kullaniyosun.Yemezler söyleym sana. Ne kadin dövmesi, ne 8 yas evliligi, ne hadisi. Birileri seni fena kandirmis. bilmiyormusun islamda kadina verlilen degeri. Cennet annelerin ayaklari altindadir cümlesi sana dayagimi hatirlatiyor. Herkesin esleri üzerinde hakki vardir onlari incitmeyin! diye söyleyen peygamber efendimizi tanimiyormusun????????????? Senin ve senin gibilerin kötülemesiyle bu din zarar görseydi coktaaaan din diye bisey kalmazdi!!!

 

Sonra da "dininizi bilmiyorsunuz" deyince kızıyorlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın suheda:

"Benim bunu yapanlardan midem bulanıyor. "

En baştaki Muhammet 9 yaşında bir çocukla gerdeğe girerse diger yapanlara niye yobazlar diye hakaret ediyorsunuz. İslamın kuralı bu. İter kabul et ister etme.

aşağıdaki olay Buharide anlatılmaktır. 1588 sayılı hadis. Yok böyle bir hadis diyen babayiğit varmı ? Veya 9 yaşı yalan diyen.

 

Aişe 9 yaşındayken 52 yaşındaki Muhammed ile gerdeğe giriyor:

 

Hadisi izleyelim. Aişe anlatıyor:

 

-"Ve be dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine'ye göçmüştük. Haris İbn Hazrec oğullarına konuk olduk. O sırada sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü. Saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. Annem Ümmü Ruman bana geldi. Arkadaşlarım ile birlikte salıncakta sallanıyorduk. Annem beni çağırdı. Yanına gittim. Benden ne istediğini bilmiyordum. Elimi tutup alıp götürdü. Evin kapısına gelince durdu. Soluk soluğa kalmıştım. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Annem, sonra biraz su alıp yüzüme başıma değdirdi. Sonra beni eve soktu. Bir de baktım ki bir takım Medineli kadınlar. Evdeler. Bana şöyle demeye başladılar:

 

-Hayırlı, bereketli olsun. İyi şanslar.

 

Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. Peygamberle birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. Kadınlar, beni ona teslim ettiler. Ve ben o sıralar 9 yaşındaydım."

 

Aişe, Muhammed'in koynuna verilmek üzere götürüldüğünde, salıncakta sallanıp oynayan bir oyun çocuğuydu. Yani Muhammed, 52 yaşında böylesine bir çocukla cinsel birleşimde bulunmuştu.

 

SAHİH-İ BUHARİ' DEN

 

Bir kız 9 yaşına geldiğinde, İslam hukukunda "şehvet konusu" oluyor:

 

Aişe 9 yaşındayken Muhammed'in koynuna sokulmuş olunca, İslam hukuku bundan şu sonucu çıkarıyor:" 9 yaşındaki bir kız, müştehat (şehvete konu olabilecek çağda) sayılır" diyor. Ve bu nedenle de 9 yaşındaki bir kız çocuğu ile evlenilebileceğini bildiriyor.

 

Aişe, Muhammed'in karısıyken büyüyecek ve 18-19 yaşına geldiğinde de Muhammed'in ölümü üzerine, kimi kumaları gibi, çok genç yaşta dul kalacaktır. Ve hiçbir erkekle evlenmemeye "mahküm" edilerek...Muhammed'in karıları, müminlerin anaları sayıldığı için...

 

Bunlarda Muhammedin en tanınmış hanımları.

 

Muhammed'in en tanınmış Hanımları:

1. Hatice

2. Sevde Binti Zem'an

3. Ebubekir kızı Ayşe

4. Ömer kızı Hafsa

5. Huzeyme kızı Zeynep

6. Ümmü Seleme (Hine)

7. Haris kızı Cuveyriye

8. Zeyd kızı Reyhane

9. Zeynep Binti Cahş

10. Ebu Süfyan kızı "Ümmü Habibe" (Remle)

11. Huvey kızı Safiye

12. Haris kızı Meymune

13. Sem'un kızı Marya Kıbti

Muhammed'in boşadığı kadınlar: 1. Dahhak kızı Fadime

2. Zabyan kızı Aliye

3. Kab kızı Mileyke

Muhammed'in nikahlayıp sonradan ayrıldığı kadınlar:

1. Numan kızı Esma

2. Kays kızı Kuiteyle

3. Esma veya Seba (Sena) Binti Salt

4. Necdet kızı Selma

5. Huzeyl kızı Havle

6. Seraf binti Halife

7. Yezit kızı Amre El-Gifariye

8. Yezit kızı Hind El-Kitabıye

9. Davud kızı Mileyke

10. Rufaa kızı Nesatlsat

11. Kab kızı Esma

12. Haris kızı (Saire) Kuteyle

13. Amr kzı Senba/Seyba/Sabiye

14. Cündüp bin Dimre Cind-i'nin kızı

15. Serahil kızı İmeyme (Binti Cevn)

16. Muaviye kızı Amre

17. Süfyan kızı Seba (Sena)

18.Ümmül Haram

19. Hakim kızı Leyla

Muhammed'in mehir parasını ödemeden aldığı kadınlar:

1. Haris kızı Meymune

2. Huzeyme kızı Zeynep

3. Ümmü Serik

4. Hakim kızı Havle

Muhammed'in cariyeleri:

1. Nefise 2. Cemile

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sonra da "dininizi bilmiyorsunuz" deyince kızıyorlar...

 

Yani değilmi? segili yam_yam... Olacak şey değil..

Bir şeyi ne olursa olsun iyi tarafından görmeye alıştırılmışsa (şartlanılmış koşullanma yani) ve birde bu eyleme geçmişse işte en büyük tehlike...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu cevap sana daha daha öncedeverildi ancak görmemezilikten geldin

çok kolay bulunuyorki o kardeşimle aynı bilgileri bulmuşuz.

 

Bak kardeşim hakkı gördüğünde gözünü kapatır ve yalanı ararsan elbette senin yolundakilere açılacaktır yanlızca gözün

 

 

Peygamberliğin gelişinden on yıl sonra, 50 yaşındayken eşi Hz. Hatice’yi kaybeden peygamberimiz (asm.) kendisine hem ev işleri ve çocuklarının bakımında yardımcı olacak, hem de İslâm’a davet faaliyetlerinde destek olacak eşlere ihtiyacı vardı. Bunun için bir yandan yaşlı ve dul bir kadın olan Sevde’yi, öte yandan da en yakın arkadaşı olan Hz. Ebubekir’ in kızı Hz.Ayşe’yi istetti.

 

Hz. Peygamberin bu isteği, vahyin başlangıcından 10 yıl sonradır. Hz. Ayşe vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuştur. Dolayısıyla Hz. Ayşe’nin peygamberimizle evlendiği yaşın 17-18 olduğu ortaya çıkar.

 

Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli’ nin “Asr-ı saadet” kitabında geçer. (İst. 1928. 2/ 997)

 

Hz. Ayşe’nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma’nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz. Eski biyografi kitapları Esma’dan bahsederken diyorlar ki: “Esma 100 yaşındayken, hicretin 73. Yılında vefat etmiştir. Hicret vaktinde 27 yaşındaydı. Hz. Ayşe ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam 17 yaşında olması icap eder. Ayrıca Hz. Ayşe, Hz. Peygamber’den önce Cübeyr’le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.” (Hatemü’l enbiya Hz. Muhammed ve hayatı, Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, s. 210)

 

Muhammed(sas)i bilmeden Muhammedilik bilinmez

 

Bakın kardeşlerim aynı avranışta farklı iki iyet elbette olabilir

 

Bir insan yerdeki taşın konumunu başkasının ayağı takılsın diye de değiştirebilir başkası ise tam tersinide yapabilir.Sizin onun ahlakını bilmeden nasıl oluyorda yorum yapıyorsunuz.Siz sadece bildiğini zannedenlerdensiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

***

 

Israrcı olmayı hiç sevmem ama bunu belirtmemin sebebi yanlış anlaşıldığımı düşünmek.

Cevap vermenizi istediğim konu Dini konular başlığı altında ki ''Yobazın ahlakı''konusuydu...

Gerisi size kalmış sadece yanlış anlamayı düzeltmek istedim...

Sevgili berceste;

 

TÜRBANIN DİLİ başlığında karşılıklı olarak, birbirimizi anlamak ve anlaşılabilmek çabalarıyla yazışıp,

geldiğimiz noktadan sonra birçok şey, sanırım çok çok gerilerde kaldı…

 

Bugün foruma girdiğimde ilk olarak mesajınla karşılaştım, sevinerek okudum.

Göndermiş olduğun yazıyı da ilgiyle okudum teşekkür ederim.

Beni her zaman katılmasam da farklı bakış açılarının ne dediği ve ne anlatmak istediği

her zaman ilgilendirmiştir. Bu sayede yaşama dar bir kalıp ve tek bir görüşle bakmakla

yapabileceğim algılama, değerlendirme hatalarından kendimi korumaya çalışıyorum…

 

***

 

Daha sonra, forumda aynı başlıkta yazmış olduklarıma

senden ve süheda’dan uzatılan dostluk elini görmek beni çok mutlu etti…

 

Bence hepimizi mutlu etmesi gerekende, foruma yeni katılan bir arkadaşın,

 

“Bu kadar güzel ve saygılı tartışma, bilgi paylaşma ve fikirleri savunma ben başka bir forumda görmedim.

Gerçekten arkadaşlar sizleri tebrik ederim. Ben bu forumu çok sevdim”

 

Cümleleri olsa gerek…

O nedenle artık üzerimizdeki sorumluluklar bir kat daha ağır, birbirimize verilmiş olan bir sözümüz,

hepimizin birbirine dost eli uzatarak taahhüt altına girdiği değerlerimiz var artık…

 

şu andan sonra da,

Öne süreceğimiz düşünce ve görüşlerimiz de, yapacağımız değerlendirmelerde,

Aynı şeyleri düşünmesek te, Farklı bakış açılarıyla görüş ve öneriler,

Farklı çözüm ve yaklaşımlar öne sürsek de amacın birbirimizi yok etmek olmadığını,

Biz öyle düşünmüyor da olsak, o görüşlerin var olan doğru yanlarını da görmeye çalışıp,

 

Çözüme yönelik sunumlarımıza duyarlı olabilmeli, anlamaya çalışmalı,

Herkesin kendi durduğu yerden görüş ve önerilerini sunduğunu kabul edebilmeliyiz….

 

Birbirimizin değerlerine saygılı ve duyarlı,

Etik davranışlar içerisin de birbirimizi anlamaya çalışarak,

birer insan olduğumuz gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmadan,

İletişimimizin devam etmesini sağlayabilmeliyiz…

***

 

Bu başlık altında cevaplamamı istediklerinizi yine genel kavramlar açısından ele alıp istediğinizi yapmaya çalışacağım…

 

Dediğiniz gibi yaşamı salt kendi penceremizde görerek değerlendirmeye çalıştığımızda,

Tasvip ettiğimiz, katıldığımız görüş, düşünce ve davranışların hatalarını, görmeyip,

Hatta aynı görüşü paylaştığımız kişi yâda kişilerin bu yanlışlarını tasvip eder duruma bile düşüyoruz…

 

Oysa yapmamız gereken, duyarlı olup gerekeni yapabilmemiz…

Üstelik karşı görüşten kabul ettiklerimizin bu yanlışları eleştirmesi gözler önüne sermesini,

Taraf tutuyor söylemleri yerine eğriye eğri, doruya doğru dürüstlüğünü gösterebilmeliyiz.

 

***

Sadece tek tarafın ideolojisinde ki yanlışların üzerinde durmak ne derece sağlıklı bir yaklaşım sizce?

 

Burada istenen sadece her fikre aynı mesafede yaklaşma hassaslığını gösterebilme

ve bu yönde de eleştirilere açık olup kendi fikrinde ki yanlışları da ortaya koyabilme cesaretidir. ..

 

Öne sürdüğünüz bu yaklaşım olması gereken doğru bir yaklaşımın ifadesi,

Bunu bir başka şekilde ifade etmeye çalışırsak kendimizle yönelik öz eleştirilerimizi

Ne kadar doğru yapabiliyoruz şeklinde de sorabiliriz…

 

Kafamızı kuma gömmenin bize bir yararı olmadığını,

Hatalarımızı bize bir başkası göstermeden düzeltebildiğimiz zaman

Bunun bize çok şeyler kazandıra bileceğini anlamamamız gerekiyor…

 

Bunu bende, sizde, başkaları da ne kadar doğru olarak yapabiliyor

kendimize dürüstçe cevaplayabilmemiz gerekiyor..

Bunun içinde o saydığınız beş maddeye uygun davranabilmeliyiz…

 

Ama gerçek şu ki genelde kendi görüşlerinin eksikliklerini tartışmaya açmak,

Kendi aramızda yapabildiğimiz, yapmaya çalıştığımız bir şey…

Bu her görüş için böyledir...

 

Zaten bunu kendi aralarında tartışabilen görüşler

Her zaman kendilerini yenileme, ilerleme şansına sahip olabiliyor…

 

Genel ortamlarda bunların tartışılması ancak karşı görüşlerin bunu ele almasıyla gerçekleşebiliyor…

Buda her zaman, o görüşlerin yanlışlarını ortaya koyularak yapılıyor…

 

Eğer taraflar bir şeyleri düzeltme amacını güdüyorsa,

Tartışmalar kişisel değil sonuca yönelik olarak yapılabiliyor.

Bunun tersi bir durum söz konusuysa o zaman bir başka başlıkta bir arkadaşımızın belirttiği gibi..

Üzerinde düşünülen, karşılıklı görüşlerin ifade edildiği konular,

 

Karşılıklı, Kişisel çatışma ve tartışmaya döndüğünde ,

 

Kimse diğerinin sözlerinin doğru olup olmadığını tartmadan

 

onu egale edecek nasıl bir cevap uyduracağının derdine düşüyor.

Yada kişisel alınganlıklarımız başlıyor…

 

***

 

Bu örnekte yapılmak istenen islam adına olan yanlışları düzeltmek mi yoksa alttan islamın sözde yobaz ve yanlış bir din olduğu izlenimini vermek mi?

 

Ve 2. Sadece islam adına mı bu toplumda yanlışlar yapılıyor?

 

Atatürk adını agzına alıp yada farklı ideoloji ensuplarının içine düştüğü yanlışlar hiç mi yok?Ebette var..O zaman gerçekten sağduyu varsa her iki ideolojininde yanlışları ortaya konsun bilinsin ve üzerinde konusulsun..Benim belirtmek istedigim budur...Tek taraflı düşünülüp o istikamette hareket edilerek söyledikleriniz asla gerçekleşmez.

 

Eğer gercekten sizin yazılarınızda ki 1. maddeye evet diyorsak bende sunu derim ki bunlara evet demek için önce samimiyetini ve tarafsızlığını gözden geçirmek lazım...Ve sunlar sarttır ki,

 

1.tarafsızlık 2.objektiflik 3.sağduyu 4.saygı 5.empati

 

islamın sözde yobaz ve yanlış bir din olduğu izlenimini vermek mi sorunuza

 

Kişilerin bunu yaparken neler yazdıklarına yâda,

o yazılardan ne kadar doğru anlamlar çıkarıp çıkarmadığımıza bakarak anlayabiliriz…

 

Elbette ki her iki anlamda da yazanlar ve anlayanlarda çıkabilir…

Bana kalırsa yukarda üzerinde hemfikir olduğumuz değerlere bağlı kalınarak bu sorun aşılabilir…

 

Doğru olanda karşımızdaki yanlışlıkları düzeltmek için bu değerler çerçevesinde yaklaşıp,

Bu yanlışların düzeltilmesi yolunda samimi eleştiri ve görüşler öne sürmekle olur,

Çözümsüzlüğün devamı ancak çevresine sataşmaktan zevk alan

ve egosunu tatmin etmek kaygısında olanlardan başka kimsenin işine yaramaz…

 

***

Sadece islam adına mı bu toplumda yanlışlar yapılıyor?

 

Elbetteki hayır…

Aklınıza toplumu, dünyayı, yaşamı yorumlayan, kurallar, inanışlar üreten

hangi yaklaşım ve bakış açısı geliyorsa hepsi içinde yanlışlar yapılıyor.

 

Buna Atatürk’ün ele alınışı ve değerlendirilmesi dahil…

 

Bunları ele alırken her zaman kişisel çıkarlarını gözeterek yorumlayanlar var ve her dönem olacaktır da…

 

Ancak, dediğiniz gibi toplumsal ve kişisel değerlere çözümler üretmek iddiasında olan bütün görüş ve yaklaşımlar

her zaman ele alınıp değerlendirilir, eleştirilir ve bu insan var olduğu sürece devam edecektir…

Burada sağduyulu insanlara düşen, iyileri, doğruları hepimizin yararına çözümleri,

Akıl süzgecinden geçmiş doğrularla üretmek ve bu değerleri yükseltmeye çalışmaktır…

 

Çözümsüzlük hiçbir zaman kimsenin işine yaramaz…

 

***

Eğer gerçekten sizin yazılarınızda ki 1. maddeye evet diyorsak bende sunu derim ki bunlara evet demek için önce samimiyetini ve tarafsızlığını gözden geçirmek lazım... Ve şunlar şarttır ki,

 

1.tarafsızlık 2.objektiflik 3.sağduyu 4.saygı 5.duygudaşlık

 

Bu tespitleriniz doğru…

 

Ancak bu 1. maddeler söz konusu olduğunda yani bizi ilgilendiren her şeyde olduğu gibi,

 

Tarafsız olmamız söz konusu olamaz,

 

Çünkü, 1. maddelere dayalı çözümlere istiyorsak, çözüm üretmek isteyenlerle sorun üretenler arasında tarafsız olamayız…

 

Eğer tarafsız olmaya çalışırsak o zaman “bana ne kim nasıl çözerse çözsün düşüncesini taşır,

 

Yada çözümsüzlükten yana taraf olmuş oluruz…

 

Tarafsızlık, ancak bizi ilgilendirmeyen sonuçlar söz konusu olduğunda düşünülür.

 

Tarafsızlık, farklı görüşlere ortak çözümleri üretmek sorumluluğunda olan kurumların göstermesi gereken tutumdur

onlarda belli kural ve yasalara taraf olmak ve onlara bağlı kalarak topluma eşit mesafede durmak zorunluluğundadır..

 

Bunun dışında hiç birimiz bizi ilgilendiren ve dahil olduğumuz toplumu etkileyen

hiçbir olay, düşünce, davranış karşısında tarafsız olamayız…

 

Ve elbette yapacağımız her davranış ve eylemde eğer bir insan olduğumuz gerçeğini göz ardı etmiyorsak,

objektif, sağduyulu, saygılı ve duygudaşlık içerisin de yaklaşımlar göstermek zorundayız…

 

***

Sevgili berceste;

 

Mesajına cevap vermek amacıyla Başladığım yazım sorduğun her şeyi cevaplayabilmek kaygısıyla uzadıkça uzadı ve artık içeriği özel olmaktan çıkıp geneli de ilgilendirdiği için foruma gönderiyorum…

 

Son olarak,

 

Bu sayfalarda yapmaya çalıştıklarımızı, Paylaşımlarımızı, karşı duruşlarımızı,

 

Birbirimizin değerlerine saygılı ve duyarlı, davranışlar içerisinde,

Hangi farklılıklarımız olursa olsun birer insan olduğumuz gerçeği ve değerini kavrayan,

 

Yaşamı objektif, sağduyulu, saygılı ve duygudaşlık içerisin de anlamaya çalışıp,

Görüş ve duygularını Paylaşmayı isteyen bütün forumdaşlarıma

 

Selam, sevgi ve saygılarımı yolluyorum.

 

*tna

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

her şeyi kişilere indirgeyip magazinleştiriyorsunuz

müslümanlık muhammetçilik değildir

yine de bir dinin peygamberini bu kadar aşağılamamalıydınız

bir de garip olan bu forumda o kadar insan kaynaklardan inanç ve inananlar lehinde bişeyler sunuyo ama hemen yalanlanıyor

olumsuz bişey olunca hemen inanılmış

 

davutun mezmuru

 

"bana istemimi yapmayı öğret

çünkü tanrımsın benim"

 

"ya rab adın uğruna yaşam ver bana

doğruluğunla kurtar beni sıkıntıdan"

 

..................

"tanrı sevgiidir sevgide kalan tanrıda kalır tanrı da o kişide kalır"

1.yuhanna 4:16

 

bunlar da zebur ve incilden

hadi davutla isayıda karalıyalım!!!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

davutun mezmuru

 

"bana istemimi yapmayı öğret

çünkü tanrımsın benim"

 

"ya rab adın uğruna yaşam ver bana

doğruluğunla kurtar beni sıkıntıdan"

 

..................

"tanrı sevgiidir sevgide kalan tanrıda kalır tanrı da o kişide kalır"

1.yuhanna 4:16

 

bunlar da zebur ve incilden

hadi davutla isayıda karalıyalım!!!!!!!!!

 

Herşeye gücü yeten Tanrı nerede ve neden bir güç vermiyor ve neden İsa, Musa, Muhammed gibi insanları elçi eyliyorda. Anlaşılamaz bir şekilde tüm dünyaya hakim olan birini yaratmıyor sizce... Tüm evreni yaratan tanrının bu dünyayı idare edebilecek organizasyona da sahip olması gerekmezmiydi... Artık gerçekçi olun ve uyanın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın ahirzaman

 

Siz ölümle evlenme yaşlarını karıştırmıssınız. Muhammet öldüğünde Ayşe 18 yaşında idi.

 

Şimi öncede tanıttıığım Buharinin 1588 sayılı hadisi sahtemi .

 

-"Ve be dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine'ye göçmüştük. Haris İbn Hazrec oğullarına konuk olduk. O sırada sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü. Saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. Annem Ümmü Ruman bana geldi. Arkadaşlarım ile birlikte salıncakta sallanıyorduk. Annem beni çağırdı. Yanına gittim. Benden ne istediğini bilmiyordum. Elimi tutup alıp götürdü. Evin kapısına gelince durdu. Soluk soluğa kalmıştım. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Annem, sonra biraz su alıp yüzüme başıma değdirdi. Sonra beni eve soktu. Bir de baktım ki bir takım Medineli kadınlar. Evdeler. Bana şöyle demeye başladılar:

 

-Hayırlı, bereketli olsun. İyi şanslar.

 

Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. Peygamberle birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. Kadınlar, beni ona teslim ettiler. Ve ben o sıralar 9 yaşındaydım."

 

Bana kısaca anlat bu hadis sahtemi ?.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın ahirzaman

 

Siz ölümle evlenme yaşlarını karıştırmıssınız. Muhammet öldüğünde Ayşe 18 yaşında idi.

 

Şimi öncede tanıttıığım Buharinin 1588 sayılı hadisi sahtemi .

 

-"Ve be dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine'ye göçmüştük. Haris İbn Hazrec oğullarına konuk olduk. O sırada sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü. Saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. Annem Ümmü Ruman bana geldi. Arkadaşlarım ile birlikte salıncakta sallanıyorduk. Annem beni çağırdı. Yanına gittim. Benden ne istediğini bilmiyordum. Elimi tutup alıp götürdü. Evin kapısına gelince durdu. Soluk soluğa kalmıştım. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Annem, sonra biraz su alıp yüzüme başıma değdirdi. Sonra beni eve soktu. Bir de baktım ki bir takım Medineli kadınlar. Evdeler. Bana şöyle demeye başladılar:

 

-Hayırlı, bereketli olsun. İyi şanslar.

 

Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. Peygamberle birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. Kadınlar, beni ona teslim ettiler. Ve ben o sıralar 9 yaşındaydım."

 

Bana kısaca anlat bu hadis sahtemi ?.

Sana daha önce dedim ben hiç bir hadisi inkar etmem ama bir biriyle çelişen varsa elbette hakkın verdiğin iseçerim

 

Bak kardeşim hadis sahtemi

Bilmelisinki Hz.Muhammed (salat ve selam onun üzerine olsun)dedi denilen sürüyle yalan hadis vardır.

Aynı zamanda M.Kemal Atatürk için de aynı şey geçerlidir.Onun adınada söylemediği sözler söylenmiştir.

 

Bu kadar Kendi hususlarında ön planda olan insanların bile yapmadığı şeylere yaptı söylemediği şeylere söyledi denile bilinir.Denilmiştir de amçları hakkı gizlemek olanlar tarafından.

Ki bu buhari hz. hakkında elbette yapılır.

 

Bak kardeşim bir hadis sahih midir değilmidir bu hadis doçentlerinin işidir veya hak ilmi tamamiyle almışların.

Ama ben o ilme sahip değilim.

 

Bak kardeşim sane şunu diyeyim eğer dünyaya ondan daha hayırlı ve daha ahlaklı biri gelmişse

Yarın yevmi kıyammette her kesin huzurunda ben aptalım diye bağırmaya razıyım

 

Onu böyle kabul etmeyende sorun vardır.

 

Dipnot kardeşim yazdığın ,a elbette cevap vardır ancak müsade edersen sözverdiğim bir buluşma noktam var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın suheda:

"Benim bunu yapanlardan midem bulanıyor. "

En baştaki Muhammet 9 yaşında bir çocukla gerdeğe girerse diger yapanlara niye yobazlar diye hakaret ediyorsunuz. İslamın kuralı bu. İter kabul et ister etme.

aşağıdaki olay Buharide anlatılmaktır. 1588 sayılı hadis. Yok böyle bir hadis diyen babayiğit varmı ? Veya 9 yaşı yalan diyen.

 

 

Muhammed'in en tanınmış Hanımları:

1. Hatice

2. Sevde Binti Zem'an

3. Ebubekir kızı Ayşe

4. Ömer kızı Hafsa

5. Huzeyme kızı Zeynep

6. Ümmü Seleme (Hine)

7. Haris kızı Cuveyriye

8. Zeyd kızı Reyhane

9. Zeynep Binti Cahş

10. Ebu Süfyan kızı "Ümmü Habibe" (Remle)

11. Huvey kızı Safiye

12. Haris kızı Meymune

13. Sem'un kızı Marya Kıbti

Muhammed'in boşadığı kadınlar: 1. Dahhak kızı Fadime

2. Zabyan kızı Aliye

3. Kab kızı Mileyke

Muhammed'in nikahlayıp sonradan ayrıldığı kadınlar:

1. Numan kızı Esma

2. Kays kızı Kuiteyle

3. Esma veya Seba (Sena) Binti Salt

4. Necdet kızı Selma

5. Huzeyl kızı Havle

6. Seraf binti Halife

7. Yezit kızı Amre El-Gifariye

8. Yezit kızı Hind El-Kitabıye

9. Davud kızı Mileyke

10. Rufaa kızı Nesatlsat

11. Kab kızı Esma

12. Haris kızı (Saire) Kuteyle

13. Amr kzı Senba/Seyba/Sabiye

14. Cündüp bin Dimre Cind-i'nin kızı

15. Serahil kızı İmeyme (Binti Cevn)

16. Muaviye kızı Amre

17. Süfyan kızı Seba (Sena)

18.Ümmül Haram

19. Hakim kızı Leyla

Muhammed'in mehir parasını ödemeden aldığı kadınlar:

1. Haris kızı Meymune

2. Huzeyme kızı Zeynep

3. Ümmü Serik

4. Hakim kızı Havle

Muhammed'in cariyeleri:

1. Nefise 2. Cemile

 

Yok böyle bir hadis diyen babayiğit varmı ? Veya 9 yaşı yalan diyen. Diye sormuşsun evet var ben...külliyen yalan diyorum kesinlikle yukarda yazdıklarının Buhariye ait olmadığını idda ediyorum bak hadis no demişsin Buhari 1588 oysaki bende ki 1588 de bak ne yazıyor senin yazdıklarınla uzaktan yakından ilgisi varmı?

 

HadisNo 1588

Fasil

HUDUD BÖLÜMÜ

Konu

Zina Haddi

Ravi

İbnu Abbas

Hadis

:

Hz. Ömer (ra)`i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti: "Allah Teala hazretleri Muhammed (sav)`a hak (din ile) gönderdi ve O`na Kitaba indirdi. Bu indirilenler arasında recm ayeti de vardı! Biz bu ayeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resulullah (sav) zina yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah`da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkara sapabilecek ve) Allah`ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalalete düşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinaları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- sübüt bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah`da mevcut bir haktır. Allah`a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teala` nın kitabına ilavede bulundu" demeyecek olsalar, recm ayetini (Kitabullah`a) yazardım."

 

Ben daha önce yukardaki bir yazımda Hz Aişe validemizin yaşıyla ilgili bir kaç yorum yazmıştım zaten tekrar yazmıyacağım Hz.Aişe'nin Peygamber efendimizden önce nışanlı olduğunuda biliyoruz eğer sizin söylediğiniz doğruysa o zaman 7 yaşında falan nışanlanmış olması lazım değilmi? biraz mantık yahu lütfen biraz mantık yürütün.

 

Gelelim diğer bölüme eşlerini yazmışsınız başlı başına yanlışlar dolu bilgileri burda doğruymuş gibi aktarmaya çalışmanızı anlayabilmiş değilim...

 

Bir kere Peygamber efendimiz Hz.Hatice ile evliyken evlilik yapmadı ki Peygamberliğide onunla evli olduğu döneme denk gelir ondan sonraki yaptığı evlilikler

 

1- Haticetü'l-Kübra:

 

2- Hz. Sevde (r.an):

 

3- Hz. Aişe (r.an):

 

4- Hz. Hafsa (r.an):

 

5- Hz. Ümmü Seleme (r.an):

 

6- Hz. Ümmü Habibe (r.an):

 

7- Hz. Zeyneb (r.an):

 

9- Hz. Cüveyriye (r.an):

 

10- Hz. Safiyye (r.an):

 

12- Hz. Meymune (r.an):

 

Bunların dışında bir evlilik yok oysaki sen yukarda Muhammedin boşadığı kadınlar demişsin yok böyle bişey hiç bir eşinden ayrılmamıştır Peygamber efendimiz ayrıca bununla yetinmeyip nikahlayıp sonradan ayrıldıkları demişsin buda yetmemiş buda mehir parasını ödemediği kadınlar demişsin tüm bunlarıda Buhari'den aldığını söylede hep beraber gülelim.ya onlarca kitap okudum Peygamber efendimizin hayatıyla ilgili benim hiç bir yerde görmediğim okuyamadığım bu kaynakları siz nerden bulup çıkartıyorsunuz Allah aşkına birde cariyeleri demişsin bu konuda tam emin değilim ama benim bildiğim Maria var.

 

Boşanma durumunun kısa bir özeti.

28- "Ey Peygamber! Eşlerine söyle: "Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız gelin size boşanma bedelinizi vereyim ve güzellikle salıvereyim."

 

Peygamber efendimiz önce Hz. Aişe r.a.'den başladı: "Sana bir şey söyleyeceğim, ama anne ve babana danışmadan acele ile karar vermeni istemiyorum" dedi. Hz. Aişe: "Ne söyleyeceksin?" dedi. Peygamber efendimiz: "Ey Peygamber! Eşlerine söyle.." ayetini okudu. Hz. Aişe: "Senin hakkında anne ve babama mı danışacağım, kesinlikle, Allah'ı ve Peygamberini tercih ediyorum. Bir de benim hangisini tercih ettiğimi diğer eşlerine söylememeni istiyorum" dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz: "Allah beni güçlük çıkarmam için göndermedi. Beni bir öğretici, kolaylaştırıcı olarak gönderdi. Onlardan biri senin hangisini seçtiğini sorarsa söyleyeceğim" dedi. (Müslim, Zekeriyya bin İshak'tan aktarmıştır)

Ve tüm eşleri Allah'ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu tercih ettiklerini açıkça bildirmişlerdi

 

Aslında çok şeyler yazabilirdim bu konuyla ilgili ama kendim bilgisayarda uzun yazıları okumaktan ve yazmaktan hoşlanmadığım için kimseninde canını sıkmak istemedim sonra devamı gelir nasılsa....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herşeye gücü yeten Tanrı nerede ve neden bir güç vermiyor ve neden İsa, Musa, Muhammed gibi insanları elçi eyliyorda. Anlaşılamaz bir şekilde tüm dünyaya hakim olan birini yaratmıyor sizce... Tüm evreni yaratan tanrının bu dünyayı idare edebilecek organizasyona da sahip olması gerekmezmiydi... Artık gerçekçi olun ve uyanın...

 

Bak kardeşim bilmiyorum ne kadar zamandır inkar ediyorsunuz belkide doğduğunuzdan beri bilmiyorum ne kadar zamandır inananlarla karşılıklı diyolog içerisindesiniz.

 

Ancak onları hiç anlamadığınız yazdıklarınızdan çok da iyi nalaşılıyor %99 daha önce girdiğiniz.

Çünkü yazdıklarınız hep aynı düzeyden

 

kardeşim ne den hep cevabı aynı olan sorular soruyorsunuz

 

Bak karrdeşim MUHAMMED(sas) Allah(cc)ın habibidir.

Alemlere rahmet geldi bir kere ondan öncekilerde son peygambereden Ahmed den bahsettiler.

 

Yani senin dediğin şudur kardeşim

 

"Armut piş ağzıma düş"

 

kardeşim senin amacın Allah(cc) bulamak ona yöneltenin arkasında olmak o yolun üzerine oturmuş şeytan engelininin üstünden atlamak .Ama sen bu ve mesajlarının genelinde İMTİHAN dünya olma durumunu unutuyorsun halbuki Allahı görememe hususunda biz bunlarıda açıkladık.

 

İşte o şeytana takılpta Allahı bulamayanlar varya işte onlar yarın yevmi kıyamette Allah sevgisini ve nurunu tadamıyacklar

ve onlara irin ve ebedi ateş vardır.

 

Allah hepimizi o günün dehşetin den korusun

 

Bak DİPNOT ABİMSİN KARDEŞİMSİN

 

bak sermayen olan ömrün bitiyor cevapalrı içtenlikle arayın aramak ve bulmak isteyene hakkıyla bir kaynakda veririz o kaynakları yalanlamakla olamaz öneemli olan onlara sorularınızı sorup alıp almadığınıza bakmak

 

bi kez olsun düşündünmü ya bu vadem dolduğumda

 

ya o hep bilimden uzzakdediğimiz haksa acaba daha iyi mi araştırsaydık diyeceksiniz

bak kardeim

biz de araştırmadıkımı zannediyorsunuz ama cevap bulunduğunda durulur.

İnşallah bu araştırmalarınızın cevabını bir gün bulurusunuz araştırdığınız kaynakalar hak olsun t.d ve onlar gibiler değil.

ayrıca Allahcc) kavramadan daha derinliklere taş atmaya çalıştığınız için göremiyorsunuz araştırmalarınız bir sıra dahilinde olsun.

 

Allah üzerimizden hidayeti eksik etmesin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yok böyle bir hadis diyen babayiğit varmı ? Veya 9 yaşı yalan diyen. Diye sormuşsun evet var ben...külliyen yalan diyorum kesinlikle yukarda yazdıklarının Buhariye ait olmadığını idda ediyorum bak hadis no demişsin Buhari 1588 oysaki bende ki 1588 de bak ne yazıyor senin yazdıklarınla uzaktan yakından ilgisi varmı?

 

....................

 

Bunların dışında bir evlilik yok oysaki sen yukarda Muhammedin boşadığı kadınlar demişsin yok böyle bişey hiç bir eşinden ayrılmamıştır Peygamber efendimiz ayrıca bununla yetinmeyip nikahlayıp sonradan ayrıldıkları demişsin buda yetmemiş buda mehir parasını ödemediği kadınlar demişsin tüm bunlarıda Buhari'den aldığını söylede hep beraber gülelim.ya onlarca kitap okudum Peygamber efendimizin hayatıyla ilgili benim hiç bir yerde görmediğim okuyamadığım bu kaynakları siz nerden bulup çıkartıyorsunuz Allah aşkına birde cariyeleri demişsin bu konuda tam emin değilim ama benim bildiğim Maria var.

 

 

Size bir başka başlık altında ilgili hadisi göstermiştim. O yüzden hiç bir konuda emin olmadan iddia etmeyin... Size o hadisin Buhari'ye ait olduğunu gösterdik. Üstelik o hadisin "Ravi"si de Aişe'nin kendisidir. Üçüncü, ya da dördüncü ağızdan değildir.

 

Ahzâb(*) Sûresinin 50 . Ayetinde

Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helal kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

Buyrun, Muhammed'in mehir vermeden, kendini peygamber'e bağışlayan ( :wacko: ) kadınların helal olduğunu söyleyen ayet bile var... Siz istediğiniz kadar "inanmam" ya da "yoktur" deyin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Size bir başka başlık altında ilgili hadisi göstermiştim. O yüzden hiç bir konuda emin olmadan iddia etmeyin... Size o hadisin Buhari'ye ait olduğunu gösterdik. Üstelik o hadisin "Ravi"si de Aişe'nin kendisidir. Üçüncü, ya da dördüncü ağızdan değildir.

 

Ahzâb(*) Sûresinin 50 . Ayetinde

Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helal kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

Buyrun, Muhammed'in mehir vermeden, kendini peygamber'e bağışlayan ( :wacko: ) kadınların helal olduğunu söyleyen ayet bile var... Siz istediğiniz kadar "inanmam" ya da "yoktur" deyin...

 

:unsure:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bak kardeşim benim bacıma okumak istiyorsan bilim öğrenmekistiyorsan nurunu kaldıracaksın diyor bu rahat yaşamakmıdır.

elhamdulillah halimize şükerdenlerdeniz ama durum ortada üstelik sadece amacı imam hatip olan kat sayı eşitsizliği ce arda kaynıyan direk meslek liseliler.

 

Aynı zamnda şu kelimene de bak sokaklarda gürül gürül

ellerinden gelse bazılarının ve dünyaya yansımasa evlerimizi basıp din adına ne var hepsine yok etmeye çalışırlardı.

Ben kimin karanlığa karşı mücadeleettiğini çok iyi biliyorum.

 

Eğer ülkemde dört dört lük islam yaşansaydı bu dediklerinin hiç biri olmaz Allah tan kork mayan hiçbir şeyden korkmaz.

 

Gördüğün gericilik faliyeleri nedir?

 

bak kardeşim her mesajında sadece dini kötülüyorsun ama sen daha müslümanda bulunması gereeken ahlakı bile bilmiyorsun.

 

Söyle bakalım neymiş gericilik ve şahıslara takılı kalma.

 

Beyhude Yorulmayın, Kapılar Sürmeli..

 

Artık bu millet bundan ikiyüz, üçyüz sene evvelki millet değil. Günümüzün insanları okuyor, anlıyor, tahlil ve terkiplerde bulunuyor, analiz ve sentezler yapıyor ve araştırıp iyice öğrendikten sonra inanıyorlar. Evet, bugünün mü'minlerinin imanı taklidî değil; onlar, bir ideolojinin peşine takılıp körü körüne onun ardı sıra yürümüyorlar. Tekvinî emirleri okumak ve teşriî disiplinlere dikkat etmek suretiyle bilerek dini benimsiyor ve ona bütünüyle teslim oluyorlar. İslam'ın ulvî hakikatlerini öyle kabulleniyorlar ki, baskılar karşısında dinden vazgeçmek bir yana, cenderelerin içine konsalar, canları çıkacak şekilde sıkıştırılsalar, hatta idam sehpalarına çıkarılsalar da, yine Abdullah ibni Hüzafetü's Sehmî, Habbab b. Eret ve Bilal-i Habeşî efendilerimiz gibi “Ehad, ehad” çığlıklarıyla “Allah birdir; hakiki ma'bud, hakiki mahbub, hakiki matlup sadece O'dur” hakikatını seslendirmeye âmâde bulunuyorlar.

 

Bu açıdan, irticâ dellallarına samimi bir nasihatte bulunmak istiyorum: Beyhude yorulmayın, çeşit çeşit oyunlar oynasanız ve bir sürü entrikalar çevirseniz de bundan sonra umumî efkârı ifsâd edemezsiniz. Artık herkes irticâ ile ne kastettiğinizi biliyor, onunla neyi hedeflendiğinizi fark ediyor ve siz ne yaparsanız yapın millet hangi kıbleye yönelmesi gerektiğinin şuurunda, yoluna devam ediyor. Bundan sonra, despotizmayla, tiranlıkla ve kaba kuvvetle halkı kendi anlayış çizginize çekmeniz mümkün değildir; medenî insanlar karşısında kaba kuvvet hiçbir işe yaramayacağı gibi arkada bir sürü de nefret bırakacaktır. Şayet, siz kendinizi sevdirmek, hatta savunduğunuz sistemin şirin olduğunu göstermek istiyorsanız, herkese karşı yumuşakça, mülâyemetle, hoşgörüyle ve engin bir kucaklayıcılık içinde davranmalısınız. Unutmamalısınız ki, millet kendi değer ölçülerine saygı göstermeyen kimselere hürmet ve muhabbet nazarıyla bakmaz. Eğer, saygı ve sevgi mukabelesi görmeyi diliyorsanız, tarihe yüz karası olarak geçmek ve nefretle anılmak istemiyorsanız, meseleyi gönülleri fethetmeye bağlamalı, halkın değerleriyle asla çatışmamalı, onların duygu ve düşüncelerine kıymet vermeli ve milletin inançlarına saygılı olmalısınız.(alıntı)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Herşeye gücü yeten Tanrı nerede ve neden bir güç vermiyor ve neden İsa, Musa, Muhammed gibi insanları elçi eyliyorda. Anlaşılamaz bir şekilde tüm dünyaya hakim olan birini yaratmıyor sizce... Tüm evreni yaratan tanrının bu dünyayı idare edebilecek organizasyona da sahip olması gerekmezmiydi... Artık gerçekçi olun ve uyanın...

?...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gene neyin peşindesin Dipnot yorulmadınmı bu komik yazılarla uğraşmaktan....Bozmuşsun Şeriatle İrticayla türbanla kısacası Dinle tek sorunun bunlarmı?Benden sana tavsiye tevekkul et en iyi çare odur çünkü.

Ayrıca bişeyler sormak istemişsin galiba senin tabirinle tanrı benim tabirimle ALLAH tabiki herşeye gücü yeter herşeyi işitir görür isterse evreni tepetaklak eder tepemize indirir hoş böyle giderse yakındır gibi geliyor bana,şimdi neden yapmıyor bazı şeyleri düzeltmiyor diyorsun yahu siz şakamı yapıyorsunuz Allah'ın hiç bir emirini yerine getirme tüm yasakladıklarını hayat felsefesi gibi görün sonrada kalkın neden Allah kötülüklere dur demiyor diye komik bir soru sorun bunları,Allah yasaklamamışmı bunları cezanız şudur dememişmi ve mutlaka herkes her yaptığının bedelini ödeyecek dememişmi?yüzlerce Peygamber yetmemiş daha güçlü (burda kasıt ne anlayamadım bilek gücümü acaba)birini bekliyorsunuz insana birşey kaç kez söylenir kaç kez tebliğ edilir onlar yapamadılarda yeni bir Peygamber gelince herşey yoluna girecek öylemi??

Lütfen yahu yazmayın bu ***** sapan yazıları kendi kedinizi gülünç duruma düşürmeyin.

Birde artık gerçekçi olun demişsin bende sana aynını söylüyorum bırak artık bu işleri artık dünyaya dön bak dünya okuduğun cumhuriyet gazetesinden ibaret değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herşeye gücü yeten Tanrı nerede ve neden bir güç vermiyor ve neden İsa, Musa, Muhammed gibi insanları elçi eyliyorda. Anlaşılamaz bir şekilde tüm dünyaya hakim olan birini yaratmıyor sizce... Tüm evreni yaratan tanrının bu dünyayı idare edebilecek organizasyona da sahip olması gerekmezmiydi... Artık gerçekçi olun ve uyanın...

 

 

Gene neyin peşindesin Dipnot yorulmadınmı bu komik yazılarla uğraşmaktan....

..................

Lütfen yahu yazmayın bu saçma sapan yazıları kendi kedinizi gülünç duruma düşürmeyin.

Birde artık gerçekçi olun demişsin bende sana aynını söylüyorum bırak artık bu işleri artık dünyaya dön bak dünya okuduğun cumhuriyet gazetesinden ibaret değildir.

 

Gerçekçiliğin ilkelerini tanıyarak, bilerek,

Gerçekçi olan alıntı hangisi karar verelim;

 

* Samimiyet, İçtenlilik, veya Hassaslık.

* Muhakeme etmek.

* Tarafsızlık.

* Araştırıcı bir ruha sahip olmak.

* Alçak gönüllü olmak.

* Çıkarcılıktan uzak olmak.

* Insan korkusu ya da çevre baskısından etkilenmemek.

* Düşünce özgürlüğüne sahip olmak.

* Yapıcı eleştirilere açık olmak.

 

Samimi ve dürüst bir ruhla gerçeği muhakeme eden birey, bunu mutlaka tarafsızlıkla yapmağa özen göstermelidir. Önceden zaten o konuda taraf tutmuş ya da taraf tutmaya meyilli biri ;

 

* Önce samimi değildir.

* Dürüst değildir.

* Doğru biçimde muhakeme edemez.

* Ortaya çıkan kanıtları göremez, ya da görmemeye çalışır.

* Taraflılık bireyi baskı altında tutar.

 

Birey, "Bana verilen şey acaba ne denli gerçektir?" diye araştırıcı bir ruha sahip olmalıdır.

Özellikle "kutsal" sayılan şeylerin sorgulanmasından korkuluyorsa, bu korkunun baskısı altında birey, ne araştırıcı ne de gerçekçi olabilir.

Birey araştırıcılıkta ne denli derine inebilmişse, gerçekleri o denli güçlü durumda olur.

Doğasında yüzeysel olup sabit fikirli, araştırmacılıktan uzak olan kişilerin gerçekleri ve gerçekçilikleri tehlikeye düşer.

 

Böyle kişiler, kendi "gerçeklerini" körü körüne savunurlar.

Kabul ettikleri şeylerin belki de "gerçek dışı" olabileceğini hiç bir surette hesaba almamışlardır.

Böyle bireylerin "gerçekleri" hiç bir zaman sağlam temellere oturtulmamıştır.

Bu yüzden de böylesi bireyler, kendilerinde olan "gerçekler" için bir tartışmaya,

bir diyaloga, bir yüzleşmeye girmeye asla taraftar olamazlar.

 

Böylesi bireyler, inandıkları şeylerin bir diyalog, tartışma,

ya da yüzleşmede "gerçek dışı" çıkacağı korkusu içindedirler.

Böylelerin gergin, sinirli veya kızgın olmalarının,

ya da tartışmaya açık olmamalarının bir nedeni de budur.

Samimiyet, dürüstlük, tarafsızlık,

muhakeme edici ve araştırıcı bir ruhla gerçekleri kabul edenlerin durumu daima zaferle sonuçlanır.

Böylelerin "gerçekleri" daima sağlam temeller üzerine oturtulmuştur.

 

Gerçekçi olmak isteyenler, düşünce özgürlüğüne önem verirler.

Çünkü bir düşüncenin diğer düşünceden daha farklı, daha üstün ve daha yararlı olabileceğini bilirler.

Kendi düşüncelerinde eksik kalmış, derine inilmemiş,

ya da yanlış değerlendirilmiş bir yer varsa,

bunun ortaya çıkmasını memnuniyetle kabul etmek isterler.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yobazın Ahlakı!..

 

''Evleneceklerin tasarruf ehliyetine sahip olmaları gerekir. Bu da yedi yaşına ulaşıp iyiyle kötüyü ayırt etme gücünü elde etmekle gerçekleşir. Alt yaş sınırı kızlarda 9 erkeklerde 12'dir...''

Bu satırları okuduğumda karşı konulamaz bir tiksintiyle midemin bulandığını, utanç duygusuyla yüzümün alev alev yandığını hissettim... Beş yaşında bir kız babası olarak, bunu yazan ve dağıtan insanlar adına insanlığımdan utandım...

 

Daha ilkokul çağında bir kız çocuğuna ''evlenebilir'' fetvası veren zihniyetin egemenliğinde bu güzelim ülkenin hangi karanlıklara, hangi ilkelliklere, hangi sapıklıklara savrulabileceğini düşünüp dehşetle titredim...

 

İnsanlara güzelliği, doğruluğu, eşitliği ve kardeşliği anlatması gereken dinin yobaz ellerde nasıl bir sapkınlığa, ne tür bir faşizme, ne denli koyu bir ayrımcılığa yol açacağını görüp bu ülkenin insanları adına korktum...

 

Din bu olamaz... Kitabın adı: Delilleriyle Aile İlmihali.

Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamdi Döndüren imzasını taşıyan 635 sayfalık kitapta, dokuz yaşında evlendirilecek kız çocukları dışında da tüylerinizi diken diken edecek her türlü ''bilgi'' mevcut!.. İslam toplumunda medeni kanunla çelişen durumlarda şeriat hükümlerinin uygulanması gerektiği anlatılan kitapta neler mi var? Satırbaşlarıyla bakalım:

 

-__ Kadından ve ''gâvurdan'' şahit olmaz: Şahitlerin iki erkek veya bir erkek iki kadın olması gerekir. Şahitler Müslüman olmalıdır...

-__ Akraba evliliği caiz: Akraba evliliği öne sürüldüğü gibi önemli zararlar meydana getirecek nitelikte olsaydı bunu İslam yasaklardı...

-__ Doğum kontrolü yasak: Gaye neslin sürdürülmesi olduğuna göre evli çiftler gebeliği önleyen yöntemlere başvurmamalıdırlar...

-__ Kadını iz bırakmadan döv: Kadının yatakta yalnız bırakılması da bir yarar sağlamazsa o, bir çeşit disiplin ve eğitim amacıyla, bedeninde iz bırakmayacak şekilde dövülebilir...

-__ Değnek cezası ve kölelik: Bekârların zinasında yüz, kadına zina iftirası atana seksen, içki içene seksen değnek cezası örnektir. Suçu işleyen köleyse cezalar yarı yarıya iner...

 

Nasıl, beğendiniz mi?! Adının başında Prof. sıfatı taşıyan ve Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran 'ın, ''Mensubumuz olmasından utanç duyuyoruz'' dediği bu zat, kaçıncı asırda yaşadığından habersiz olmalı ki; içkiye bile seksen değnek ceza biçerken, suçu işleyenin ''köle'' olması durumunda cezanın yarı yarıya ineceği fetvasını da verebiliyor!!!

 

Zavallı ülkem... Peki, bu kitap nerede dağıtılıyor?

Tuzla Belediyesi'nin nikâh salonunda, şeker niyetine!!! Kapağında Tuzla Belediyesi'nin nal gibi logosunun bulunduğu kitap, yeni evlenen çiftlere hediye ediliyor!.. Diğer bir anlatımla, Türkiye Cumhuriyeti'nin mega kenti İstanbul'un en büyük ilçelerinden biri, devlet kesesinden buz gibi şeriat propagandası yapıyor!..

 

Haber Radikal gazetesinde yayımlanıp büyük tepki çekince Tuzla Belediyesi ne yaptı dersiniz? Tabii ki her zaman yapılanı; Belediye basın danışmanı Sadettin Acar , yaptığı açıklamada aynen şöyle dedi:

 

1-___ Kitabın içeriğini bilmiyoruz. Şeriat kuralları öneren unsurlar yer alıyorsa hemen toplatırız. Bu unsurları bilip de bu kitabı dağıtmamız mümkün değil...

Tuğla gibi kitabı her önüne gelene bedava dağıtan belediye, içeriğinden habersiz!. Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci bu açıklamanın ne kadar komik kaçacağını görmüş olmalı ki, iki gün sonra gerçek düşüncesini şu sözcüklerle anlattı:

2-___ Çok faydalı bir eser... Bu kitap, güncel evlilik problemlerine İslami kurallar ışığında açıklık getiriyor...

Bu zihniyetin ne olduğunu iyice anlamak açısından altın değerinde bir açıklama... Bakın ve görün ey halkım; Türkiye nasıl bir karanlığa doğru koşar adım sürükleniyor, anlayın artık...

3-___ Tehlike evinize, çocuğunuza dek uzandı!..

.

fgdf8hz.jpg

.

____________________________________________________________________

KAYNAK: Cumhuriyet 04.05.2006 / ÜMİT ZİLELİ

Herşeye gücü yeten Tanrı nerede ve neden bir güç vermiyor ve neden İsa, Musa, Muhammed gibi insanları elçi eyliyorda. Anlaşılamaz bir şekilde tüm dünyaya hakim olan birini yaratmıyor sizce... Tüm evreni yaratan tanrının bu dünyayı idare edebilecek organizasyona da sahip olması gerekmezmiydi... Artık gerçekçi olun ve uyanın...

Gene neyin peşindesin Dipnot yorulmadınmı bu komik yazılarla uğraşmaktan....

Lütfen yahu yazmayın bu ***** sapan yazıları kendi kedinizi gülünç duruma düşürmeyin.

Birde artık gerçekçi olun demişsin bende sana aynını söylüyorum bırak artık bu işleri artık dünyaya dön bak dünya okuduğun cumhuriyet gazetesinden ibaret değildir.

Yorumsuz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biliyorsun herkesin cevaplarını bildiği bir imtihan imtihan değildir..!!

(kralx)

 

İmtihanı yapanın sonuçlarını kesin olarak bildiği, bu sonuçların müsebbibinin kendi olduğu, bu sonuçları değerlendirenin kendi olduğu ve başka kimseye karşı yükümlü olmadığı bir durum da imtihan değildir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yasin Suresi

 

Ayet 14-15

 

 

O vakit ki onlara iki -elçi- yi göndermiştik.Hemen onları yalanlayıverdiler.Sonra bir üçüncü ile kuvvetlendirdik.Dediler ki: Muhakkak biz sizlere gönderilmiş elçileriz.

 

-O inkarcılar da- dediler ki:Siz bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz.Ve rahman hiçbir şey indirmedi.Siz başka değil,ancak yalan söyliyenlersiniz.

 

 

 

Tüm dünyaya hakim olmayan biri niye yaratılmıyor soruları daha önce de sorulmuş!!!

 

Oralara da değineceğim...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.