Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ateist?


Misafir ^^esra^^

Önerilen İletiler

Yanılıyorsunuz sayın kıral. Ben bu foruma girdiğimde müslümandım. Şimdi elhamdulillah imanımdan döndüm dinsiz oldum.Yazılarım hala mevcut. Hatta o zamanlar bile benimle en çok tartışan sizdiniz hatırlatırım.

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=32157

 

Buyrun okuyun

Üye Rumuz (isim) Geçmişi : haksöz 23rd May 2006 - 07:49 AM

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showuser=25143#

 

Yukarıda verdiğiniz iletinin tarihi: Jun 18 2006, 10:20 PM

 

İslam karşıtı olarak verdiğiniz ve benim bulabildiğim

İlk iletinin tarihi: Gönderilme: May 24 2006, 09:58 PM bu tarihli iletinizde, ilk olarak tüm hadislerin uydurma olduğunu söylemişsiniz. (tartışma yaratmak için alıntılamadım, zaten tartışılmış)

İkinci ileti: Gönderilme: May 24 2006, 09:19 PM bu tarihli iletide Hz. Muhammed2i yadsımışsınız... (tartışma yaratmak için alıntılamıyorum, zaten tartışılmış)

Üçüncü ileti: Gönderilme: May 26 2006, 08:27 AM bu tarihli iletinizde Kabe'yi yadsımışsınız. Hacer'ül Esved taşı hakkında belki haklı olabilirsiniz ama Kabe'nin manasını anlamadığınız gayet açıktır. (tartışmak için alıntılamadım, zaten tartışılmış)

Dördüncü ileti: Gönderilme: May 25 2006, 09:41 PM bu iletide Kur'an-a inandığınız halde, resul2e itaat etmediğinizi açıkça söylemişsiniz... (tartışmak için alıntılamadım, zaten tartışılmış)

Beşinci ileti: Gönderilme: May 28 2006, 08:09 AM bu iletinizde sünnet olmayı yadsımışsınız (tartışmak için alıntılamadım, tartışılmış zaten)

Altıncı ileti: Gönderilme: Jun 17 2006, 06:42 AM bu iletide koyu bir mezhepçi olduğunuzu iddia etmişsiniz, hemde 4 sene öncesine kadar... (tartışmak için değil, tartışılmış.)

Yedinci ileti: Gönderilme: Jun 22 2006, 08:23 AM Namazı yadsımışsınız (tartışmıyorum, tartışılmış)

Sekizinci ileti: Gönderilme: Jun 23 2006, 07:33 AM bu ayette, direkt Kur'an ayetiyle cevap verimişsiniz...

Dokuzuncu ileti: Gönderilme: Sep 18 2006, 01:45 AM bu iletide Kur'an-ı direkt olarak yadsımışsınız.

Onuncu ileti: Gönderilme: Sep 18 2006, 12:13 AM yine artık apaçık olarak Kur'an-ın çelişkilerden meydana geldiğini söylemişsiniz...

 

Öncelikle sizdeki "Hızlı Değişim" nedense ilgimi çekti... Foruma katılımınız ve derin bilgisahibi olmanıza ramen İslam'dan dönüp diniz olmanız çok kısa sürede olmuş... Bu çerçevede tüö iletilerinizi gözden geçirdim...

 

Bakın, arkadaşımızın iletilerine, profilinden ulaşabilirsiniz... Benim söylemek istediğim, bir zamanlar koyu bir mezhepçi imişsiniz, sonra birden kişisel bir İslam inancına dönmüş ve Hadis, Peygamber gibi şeyleri yadsımışsınız ve bu foruma gelir gelmez, çok kısa bir sürede o herşeyiyle!!! savunduğunuz Kur'an-ı da yadsımışsınız... Bakın ima etmekten ziyade, size açık açık söylemek istiyorum. Sizin neye inandığınız yada inanmadığınız ve bunun süreci beni ilgilendirmiyor. Söylediklerinizde haklı yada haksız olduğunuzu da iddia etmiyorum... Ama kafası çalışan bir insan olduğunuz belli... Zira öyle ki, şöyle bir kıssa vardır: bir kurbağayı öldürmek istiyorsanız, sıcak suya atarsanız, kurbağa değer değmez zıplar ve sudan kurtulur. Ama kurbağayı suya koyup, yavaş yavaş ısıtırsanız suyu, kurbağa suyun ısındığını pek anlayamaz ve canlı canlı pişerek ölür... Yani arkadaşım, sanıyorum ki sizin Psikoloji bilginiz ve eğitiminiz var ancak uygulamada biraz başarısızsınız... Suyu yavaş yavaş ısıtmaya çalışmışsınız ancak başarılı olamamışsınız... Ve bir dönem sonra tekrar gelerek, artık açıktan birşeyleri itiraf etme yolunu tutmuşsunuz. Yani siz "Bir zamanlar Müslümandım" diye bir yalan söylemeyin ve açık açık yapmaya çalıştığınız ama başaramadığınız şeyi söyleyin... Siz her zaman böyle idiniz... Emin olun ki bu böyle... Çünkü bakın tüm iletilerinizi baştan sonuna kadar, sabırla okudum... Ya neye inanıp inanmayacağınız hakkında ve islam hakkında hiç bir bilginiz yok (ki gördüğüm kadarıyla kendi açınızdan bilgi birikiminiz en azından birazda olsa var), yada suyu yavaş yavaş ısıtmayı denediniz... Yorumu ben yapmayayım, arkadaşlarımız profilinize girip, tüm iletilerinize ulaşabilir ve sabırla hepsini okuyabilirler... Ama çok çabuk pes etmişsiniz ve kendinizi açığa vurmuşsunuz...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 245
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Diyorum ki Hislerinizi "Kalb"inizde hissedersiniz. Siz çok duygusal biri iseniz, Bir caninin kalbi size takılsa yine bu duygularınız değişmez ve hissedeceğiniz yer aynı yerdir... Eğer yazımı dikkatli okumuş olsaydınız, Kalp ile Zeka ayrımını "Organ" olarak bir et parçasının özelliklerine değil "Hislere" bağladığımı anlamanız hiçte zor olmazdı. Ama nedense, nasıl ki İnanç konusuna "Vicdan" açısından bakma kabiliyetinden yoksunsanız, verdiğim açıklamaya da o açıdan bakma kabiliyetinden yoksunsunuz. Bakın tekrar söylüyorum, Cani bir insana da, yumuşak kalpli birinin kalbini takarsanız yine bir değişme olmaz... Ama ben zaten bunu demiyorum ki? yani nasıl bu manayı çıkarttınız bilmiyorum. Bilimsel kılıf uydurduğumu düşünmüşsünüz ama yanılıyorsunuz. Bende tam son söylediğinizden farklı bir şey söylemedim zaten. Algı beyinde gerçekleşir, ve komutları/sinyalleri uygulaması gereken organlara, nöronlar ve oradan sinirler aracılığıyla iletir ve algı böylelikle gerçekleşir değil mi? evet... Bilimin söylediği ve benim kabul ettiğim bu. Ama şu var ki, Soyut ifadelerin duyu organı Kalptir. Mesela görme olayı yine beyinde gerçekleşir ama biz deriz ki "Gözümüz gördü", işitme yine beyinin ilgili merkezinde gerçekleşir ve biz deriz ki "kulağım duydu", acı hissi yine beyinde gerçekleşir ama biz deriz ki "elim yandı"... İnsanın vicdanının acı hissetmesinde insan bu söylediklerimize karşıt olarak "Beynim Parçalandı" demez arkadaşım, "yüreğim parçalandı/içim gitti/kalbim sızladı" derler... Verdiğniz cevap, sadece ve sadece kaldıramadığınız bazı şeylere karşı kızgınlıkla yazılmış çok basit ve son derece sabit bir cevaptan öte bir şey değil... Oysa benim ne demek istediğim apaçık ortada.

 

Hisler kalpte hissedilmez, beyinde hissedilir sayın boşig.

Göz-Beyin-Görme bağlantısı vardır.

Kalp-Beyin-Kan Pompalama/Toplama bağlantısı vardır. Kalp-Beyin-Hissetme bağlantısı yoktur.

 

Kavrama, düşünme, hissetme organının "kalp" olarak düşünüldüğü kültür Mısır kültürüdür.

 

To the Egyptians, the heart, or ib, rather than the brain, was the source of human wisdom and the center of emotions and memory. Because of its apparent links with intellect, personality and memory, it was considered the most important of the internal organs. It could reveal the person’s true character, even after death, so the belief went, and therefore, the heart was left in the deceased’s body during mummification. In the weighing of the heart rite, the heart of the deceased is weighed in the scale against the feather of the goddess Ma’at, who personifies Order, Truth, what is right.

 

Çevirisi:

Mısırlılara göre, beyinden ziyade, kalb, "ib", insan erdeminin kaynağı, duyguların ve hafızanın merkezidir. Akıl, kişilik ve hafıza ile görünen bağından dolayı o (kalp), iç organların en önemlisi olarak tasavvur edilmiştir. ölümden sonra bile bir insanın gerçek karakterini göstereceğine inanlıldığından, mumyalama işlemi sırasında kalp çıkarılmaz, ölünün vücudunun içinde bırakılırdı. Mahşerde kalbin tartılması işlemi sırasında, ölünün kalbi Düzen, Gerçek ve Doğruluğu temsil eden ilahe Ma'at'ın elindeki tüye karşı tartılırdı.

 

Kalp ortadoğu kültürleri için kavrama, anlama, düşünme, hissetme organı sanılmış. İslamiyet ortadoğu kaynaklı olduğu için, Ortadoğu'daki hakim inanış da Kuran'a geçmiş. (Kuran iddia edildiği gibi Mutlak Güç'ten gelmiş olsa bu sangı Kuran'a geçmezdi)

 

Bazı kültürlerde de başka organlar aynı işi görüyor sanılmış.

 

Mesela, Herkes "yüreğim sızladı" demez sayın boşig.

 

Bazıları "ciğerim yandı" der. Şimdi bu duyguların hissedildiği yer "ciğer" mi oluyor?

Vicdansız adama "kapsiz" demezler. "Ciğersiz" derler. Buna göre vicdan "ciğer"de mi oluyor?

Cesaretsiz adama "yüreksiz" demezler. "Sende var mı o ciğer" derler. Buna göre cesaret "ciğer"de mi oluyor?

 

Cesaret'in başka organlarda (mesela testislerde, mesela kalçada) olduğunu sanan kültürler de var. :stuart:

 

Kalp-Beyin-Hissetme arasında bağ var demek ile,

Ciğer-Beyin-Hissetme arasında bağ var demek aynı şey.

İkisi de yanlış.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hisler kalpte hissedilmez, beyinde hissedilir sayın boşig.

Göz-Beyin-Görme bağlantısı vardır.

Kalp-Beyin-Kan Pompalama/Toplama bağlantısı vardır. Kalp-Beyin-Hissetme bağlantısı yoktur.

 

Kavrama, düşünme, hissetme organının "kalp" olarak düşünüldüğü kültür Mısır kültürüdür.

Çevirisi:

Kalp ortadoğu kültürleri için kavrama, anlama, düşünme, hissetme organı sanılmış. İslamiyet ortadoğu kaynaklı olduğu için, Ortadoğu'daki hakim inanış da Kuran'a geçmiş. (Kuran iddia edildiği gibi Mutlak Güç'ten gelmiş olsa bu sangı Kuran'a geçmezdi)

 

Bazı kültürlerde de başka organlar aynı işi görüyor sanılmış.

 

Mesela, Herkes "yüreğim sızladı" demez sayın boşig.

 

Bazıları "ciğerim yandı" der. Şimdi bu duyguların hissedildiği yer "ciğer" mi oluyor?

Vicdansız adama "kapsiz" demezler. "Ciğersiz" derler. Buna göre vicdan "ciğer"de mi oluyor?

Cesaretsiz adama "yüreksiz" demezler. "Sende var mı o ciğer" derler. Buna göre cesaret "ciğer"de mi oluyor?

 

Cesaret'in başka organlarda (mesela testislerde, mesela kalçada) olduğunu sanan kültürler de var.

 

Kalp-Beyin-Hissetme arasında bağ var demek ile,

Ciğer-Beyin-Hissetme arasında bağ var demek aynı şey.

İkisi de yanlış.

 

Saygılar.

 

Arkadaşım o zaman, böbreğiniz ağrıdığında böbreğinizi tutmamanız gerekir ağrıyor diye... Beliniz ağrıdığında belinizi işaret etmemeniz gerekir. Karnınız ağrıdığında karnınızı ovuşturmamanız gerekir... Parmağınız yandığında yada acıdığında, acıyan/ağrıyan yer olarak parmağınızı göstermemeniz gerekir... Kulağınız ağrıdığında, kulağınızı tutmamanız gerekir. Eliniz kesildiğinde, kesilen yer olarak elinize müdahele etmemeniz gerekir. Kalbiniz sıkıştığında, kalbinizle ilgilenmemeniz, ovuşturmamanız gerekir... Bunlar bir yana aşık olduğunuzda "Kalbim deli gibi çarpıyor", heyecanladığınızda "Kalbim duracak nerdeyse", huzurlu olduğunuzda "Yüreğim/içim huzurlu artık", Hayattan emin olduğunuzda "Artık içim (kalbim) rahat" gibi tümceleri Türkçeden çıkarmanız gerekmektedir... Bakın,, tüm duyuların "Anlamlandırıldığı" yerin "Beyin" olduğunu, merak etmeyin çok çok iyi biliyorum... Bir aralar "Karabasan" denen, bilmezlerce "Ruhun cin eline esir düşmesi" olarak adlandırılan ama aslında "Uyku Felci" olan rahatsızlığımdan ve hoşlandığım bir kimsenin "Sara" hastası olmasından dolayı, Beynin fonksiyonları ve işleyişi hakkında yada "Nöroloji" ile ilgilenmiştim... Merak etmeyin, en az sizin kadar bunlardan anlayabiliyorum... Ama biliyorsunuz ki, Hisler her ne kadar Beynimizde anlamlandırılsa da, meydana geldikleri organlar bellidir. Yani bunun açıklamasını yaptım... Aşık olduğunuzda, huzura erdiğinizde, mutlu olduğunuzda falan "Beynim huzura erdi" "Beynim mutlu" "Beynim deli gibi çarpıyor (aşkı hissetmek)" gibi tanımlamalar duyamazsınız ve söyleyemezsiniz... Vicani bir olayda "Beynim sızlıyor" demezsiniz, "Yüreğim sızlıyor/acıyor" dersiniz... Ha siz eğer böyle tanımlamalar kullanıyorsanız ve bir yeriniz ağrıdığında "yok canım böbreğimden değil o ağrı, beynimden kaynaklanıyor" diyorsanız illa ki, tabi o zaman haklısınız... Ama emin olun, Kur'an-ın bahsettiği "Düşünce" ve Hislerin hissedildiği yer olarak "Kalbin" gösterilmesi bu yüzden... Yani bakın, çok zorlama tesbitlerde bulunuyorsunuz gibime geliyor...

 

Ciğer meselesinde ise, sanırım Kalp ile Ciğer'in aynı yerde bulunmasından kaynaklanan bir yanılgı olabilir bu, tabi eğer o kültürler Karaciğer'i kastetmiyorsa... Bakın, mesela Türk kültürnde ve hala Azeri-Türk kültüründe, "Sine'nin yanması" yani ciğerin, bağrın acı hissetmesi, acı duyması olayı vardır ve ciğerlerine vurarak "Ciğerim yanıyor" derler. Orada dikkat edin genelde hep "Ciğerim Yanıyor" derken bir acı karşısında, sol taraf üzerine vururlar elleriyle... Yani kalbin olduğu taraf üzerine... "İçim yanıyor" derken vurdukları yer yine aynıdır, yoksa "Diyafram"a falan vurulmamaktadır. Yani "Kalp" ile "Akciğer(sine)" arasında, iki organında aynı yerde ve iç içe bulunmasından dolayı bir pekiştirme söz konusu... "Bağrına basmak" "İçi yanmak" "Sinesine vurmak" gibi deyimlerde "Kalp" ile "Ciğer" kelimeleri bir bakıma anlamdaş olarak kullanılmış ve o hislerin yoğun olarak hissedildiği bölgeyi nitelemiştir. Yani o duygular yaşanırken "yav bakalım, sinemize vuruyoruz ama, içindeaslında hangi organ var" dediklerini sanmıyorum... Yani o deyişler bazı duyguların yoğun olduğu anlarda dile getirildiği için, iki kelime aynı duyguyu niteler halde kullanılmıştır. Bu iddianızı yazarken, sanırım buna dikkat etmiş olmalısınız zaten...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yanılıyorsunuz sayın kıral. Ben bu foruma girdiğimde müslümandım. Şimdi elhamdulillah imanımdan döndüm dinsiz oldum.Yazılarım hala mevcut. Hatta o zamanlar bile benimle en çok tartışan sizdiniz hatırlatırım.

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=32157

 

Buyrun okuyun

 

Sizinle en çok tartışan biri olarak buna ben karar vereyim isterseniz,siz müslüman değil vehabiydiniz haksöz,şimdi ondanda feragat etmişsiniz bence bu haliniz o halinizden daha iyi hep böyle kalmaya devam edin olurmu?

Birde hala şükrederek cevap veriyorsunuz bu nasıl bir dinden dönmeliktir.

 

Birşeyi merak ettim bu katakutu sizmisiniz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

duymak istemiyorum demedim yanliz artik ögrenmek istemiyorum demek istedim neden sorma konuyu al bastan yorumlarala oku arkadas cevabi anlarsin.....

 

 

sevgiler saygilar....

 

ben hic mi hic ilgilendirmiyor insanlar neye tapiyor ne neye inaniyor vs...ben müslümanim ve allaha kanimin son damlasina kadar inanacagim ve inaniyorum bu benim gorusumdur esra olarak diyorum.sende ateistsin olabilir birbirimize saygi duymaktan baska bir sey yapamayiz ne ben sana gel inanan ol diyebilirim bede sen bana inanma diyemezsin herkez kendi secimini yapar.insanlari hic bir zaman dini yada baska seyler icin dislamak saygisizlik yapmak hic bir insana yakismaz.

sana saygi duymaktan baska bir sey yapamam,kendinden az anlatmissin ne guzel iste bak söylüyorsun dusuncelerini ayni benim gibi

bende dogdum gunden beri allaha sukrediyorum...

 

 

:clover: çok güzel arkadaşım sağ ol saygılar :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bunlar bir yana aşık olduğunuzda "Kalbim deli gibi çarpıyor", heyecanladığınızda "Kalbim duracak nerdeyse", huzurlu olduğunuzda "Yüreğim/içim huzurlu artık", Hayattan emin olduğunuzda "Artık içim (kalbim) rahat" gibi tümceleri Türkçeden çıkarmanız gerekmektedir...

...

Aşık olduğunuzda, huzura erdiğinizde, mutlu olduğunuzda falan "Beynim huzura erdi" "Beynim mutlu" "Beynim deli gibi çarpıyor (aşkı hissetmek)" gibi tanımlamalar duyamazsınız ve söyleyemezsiniz... Vicani bir olayda "Beynim sızlıyor" demezsiniz, "Yüreğim sızlıyor/acıyor" dersiniz...

 

Atmanıza gerek yol, eski inançlardan dolayı yerleşmiş, mecazi anlamlı ifadelerdir. Dilin gelişim süreci içinde yaşarlar veya kaybolurlar.

 

Arkadaşım o zaman, böbreğiniz ağrıdığında böbreğinizi tutmamanız gerekir ağrıyor diye... Beliniz ağrıdığında belinizi işaret etmemeniz gerekir. Karnınız ağrıdığında karnınızı ovuşturmamanız gerekir... Parmağınız yandığında yada acıdığında, acıyan/ağrıyan yer olarak parmağınızı göstermemeniz gerekir... Kulağınız ağrıdığında, kulağınızı tutmamanız gerekir. Eliniz kesildiğinde, kesilen yer olarak elinize müdahele etmemeniz gerekir. Kalbiniz sıkıştığında, kalbinizle ilgilenmemeniz, ovuşturmamanız gerekir...

...

Hisler her ne kadar Beynimizde anlamlandırılsa da, meydana geldikleri organlar bellidir. Yani bunun açıklamasını yaptım...

 

Belimiz ağrıdığında belimizi işaret ederiz, çünkü ağrıyan yerimiz belimizdir, bize beyin öyle söyler.

Elimiz kesildiğinde elimizle ilgileniriz, çünkü kesilen yerimiz elimizdir, bize beyin öyle söyler.

Kalbimiz sıkıştığında kalbimizle ilgileniriz, çünkü sıkışan yerimiz kalbimizdir, bize beyin öyle söyler.

 

Topal bir bacağı başka bir adama naklederseniz, o adam da topallayarak yürür. Çünkü yürüme işini ayak yapar.

Parmakları olmayan bir eli başka bir adama naklederseniz, o el yeni adamda da parmaksız insanda olduğu gibi "parmak" işlevlerini yerine getiremez. Çünkü Parmakların işlevini parmak yapar.

Gaddar bir adamın kalbini, merhametli bir insana naklettiğinizde ise, mermahetli adam gaddar olmaz.

Çünkü hissetme işini kalp yapmaz.

Hisler Kalp'te meydana gelmiş olsa idi, bu hisleri anlamlandıran organ (beyin nakledilmedi, adam eski beynini kullanıyor) aynı olduğundan, o gaddar kişinin "hislerinin" de merhametli kişiye naklolması gerekirdi. Ama öyle olmuyor.

 

Yani kalbin işlevi "hissetmek" değildir, kan dolaşımını sağlamaktır.

 

Bakın, tüm duyuların "Anlamlandırıldığı" yerin "Beyin" olduğunu, merak etmeyin çok çok iyi biliyorum...

...

Ama emin olun, Kur'an-ın bahsettiği "Düşünce" ve Hislerin hissedildiği yer olarak "Kalbin" gösterilmesi bu yüzden... Yani bakın, çok zorlama tesbitlerde bulunuyorsunuz gibime geliyor...

 

Ciğer meselesinde ise, sanırım Kalp ile Ciğer'in aynı yerde bulunmasından kaynaklanan bir yanılgı olabilir bu, tabi eğer o kültürler Karaciğer'i kastetmiyorsa... Bakın, mesela Türk kültürnde ve hala Azeri-Türk kültüründe, "Sine'nin yanması" yani ciğerin, bağrın acı hissetmesi, acı duyması olayı vardır ve ciğerlerine vurarak "Ciğerim yanıyor" derler. Orada dikkat edin genelde hep "Ciğerim Yanıyor" derken bir acı karşısında, sol taraf üzerine vururlar elleriyle... Yani kalbin olduğu taraf üzerine... "İçim yanıyor" derken vurdukları yer yine aynıdır, yoksa "Diyafram"a falan vurulmamaktadır. Yani "Kalp" ile "Akciğer(sine)" arasında, iki organında aynı yerde ve iç içe bulunmasından dolayı bir pekiştirme söz konusu... "Bağrına basmak" "İçi yanmak" "Sinesine vurmak" gibi deyimlerde "Kalp" ile "Ciğer" kelimeleri bir bakıma anlamdaş olarak kullanılmış ve o hislerin yoğun olarak hissedildiği bölgeyi nitelemiştir. Yani o duygular yaşanırken "yav bakalım, sinemize vuruyoruz ama, içindeaslında hangi organ var" dediklerini sanmıyorum... Yani o deyişler bazı duyguların yoğun olduğu anlarda dile getirildiği için, iki kelime aynı duyguyu niteler halde kullanılmıştır. Bu iddianızı yazarken, sanırım buna dikkat etmiş olmalısınız zaten...

 

Türk kültürüne göre hisseden organ ciğerdir, Ortadoğu kültürne göre kalptir (Ortadoğu'da en kapsamlı yazılı kültüre sahip olan Mısır kültüründeki bu inanışa ilişkin alıntı/link vermiştim). Bilime göre hissetme organı beyindir.

 

Hissetme organının, hangi ogan olduğu konusunda hala anlaşamıyorsak "KAVRAMA, ANLAMA, ANLAMLANDIRMA organının BEYİN olduğu konusunda anlaşacak gibi görünüyoruz. Yukarıda yazdığınıza göre, öyle umut ediyorum.

 

Şimdi bakalım: Kuran'a göre KAVRAMA, ANLAMA, ANLAMLANDIRMA organı neymiş acaba?

 

Bu amaçla gidip, kalp kelimesinin mecazi anlamda kullanıldığı ayetleri almıyoruz, o tür ayetlerin üstüne sizin deyiminizle "ahanda buldum" diye üstüne atlamıyoruz. Doğrudan kalp kelimesinin organ olarak kullanıldığı bir ayete bakıyoruz.

 

(Ali Bulaç) A'raf-179: Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar ****** olanlardır.

 

(Diyanet Vakfı) A'raf-179: Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.

 

(Edip Yüksel) A'raf-179: İnsanlardan ve cinlerden çok sayıda kişiyi cehenneme mahkum ettik. Kalpleri var, fakat kavrayamazlar; gözleri var, fakat görmezler; kulakları var, fakat işitmezler. Onlar, çiftlik hayvanları gibidir, hatta daha da kötü... Ve onlar, olup bitenden habersizdirler.

 

(Elmalılı) A'raf-179: Andolsun ki, cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, onunla gerçeği anlamazlar, gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır ama onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkındırlar. İşte o gafiller ancak bunlardır.

 

(Süleyman Ateş) A'raf-179: Andolsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalbleri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var, fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapık... Ve işte gafiller onlardır!

 

(Yaşar Nuri) A'raf-179: Yemin olsun ki, biz, cehennem için, cinlerden ve insanlardan, birçok kişiye vücut verdik/birçoğunu döllendirip yaydık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.

 

Bu ayette, organlar ve işlevler eşleştirilmiş. kavramak, anlamak, görmek, işitmek mecazi anlamda kullanılmamış, bunu yapaan organlarla birlikte anılmışlar.

 

Kuran'a göre:

Kalp kavrar, anlar. (Katılmıyoruz)

Göz görür. (Katılıyoruz)

Kulak işitir. (katılıyoruz)

 

Şimdi sayın boşig,

 

Kuran'a göre KAVRAMA, ANLAMA, ANLAMLANDIRMA organı neymiş?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Topal bir bacağı başka bir adama naklederseniz, o adam da topallayarak yürür. Çünkü yürüme işini ayak yapar.

Parmakları olmayan bir eli başka bir adama naklederseniz, o el yeni adamda da parmaksız insanda olduğu gibi "parmak" işlevlerini yerine getiremez. Çünkü Parmakların işlevini parmak yapar.

Gaddar bir adamın kalbini, merhametli bir insana naklettiğinizde ise, mermahetli adam gaddar olmaz.

Çünkü hissetme işini kalp yapmaz.

 

Tüm yazdıklarınız zaten mesnedsiz olmuş ama özellikle şu lafınızı alıntıladım ki, benim ne demek istediğimi kesinlikle anlamamışsınız. Bakın özellikle diyorum ki, Bu hisleri "Kalbimizde Hissederiz"...

 

Kuran'a göre:

Kalp kavrar, anlar. (Katılmıyoruz)

Göz görür. (Katılıyoruz)

Kulak işitir. (katılıyoruz)

 

Şimdi sayın boşig,

 

Kuran'a göre KAVRAMA, ANLAMA, ANLAMLANDIRMA organı neymiş?[/b]

 

Saygılar.

 

Yazdıklarım ve söylemek istediğim gayet açıktır. Siz hala biraz farklı anlıyorsunuz demek istediğimi... Verdiğim örnekler ve önceki yazılarımda yaptığım açıklamalar son derece açıktır. Tekrar tekrar aynı şeyleri söylememin bi lüzumu yok...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BrainSlapper kardeşim, bence boşuna uğraşıyorsun. Bu insanları beyaz boya dolu fıçının içine bile atsan yinede siyah diyeceklerdir.

 

Ya aynısı sizin içinde geçerliyse?

 

Emin olun ki Beyaz boyaya "Beyaz" diyebilecek bir insanım... Benlik'ten uzak olsun ama burada ben bir çok kimsenin "Müslümanlık" açısından yadsıyabileceği fikirleride savundum. BrainSlapper arkadaşımın "Hz. Muhammed'in Yahudilere Yaptıklarını" anlatmamı istediğinde, onu nesnel olarak ele almaya bile özen gösterdim... Bilimsel her türlü kanıtın arkasında durmaya hazırım... Dürüstlük ve Nizam sadece size has değil... Beyaz'a Beyaz diyebilende bir tek siz değilsiniz... Gerçeği görebilende bir tek siz değilsiniz. Anlamadığım şey şu nu nasıl bilemiyor olmanız: Size nasıl ki sizin bildikleriniz ve öğrendikleriniz yani kendi yaşantılarınızla edindikleriniz "Gerçek" ise, diğer insanlarda "Gerçeği" kendi yaşantılarıyla ediniyorlar... Yani kimse size, kendi yaşantılarını kabul ettiremez, sizde kimseye... Çünkü algılarınız farklı anladınız mı? Yani bakın tüm "Öğrenme Psikolojisi" ile ilgilenen herkes, özellikle öğretmenler bunu çok iyi bilirler (yada bilmeleri gerekir)... algıda farklılık vardır, algıda bireysel farklılıklar vardır. Algıda yetersizlik yani bir kimsenin bir konuyu sizden bir akç dakika geç kavraması bile öğrenmelerinizde ve yorumlamalarınızda farklılıklara yol açar... Neyse bu Gelişim Psikolojisinin konu alanına giriyor... Demek istediğim ne derseniz deyin, ben Kalbin "Beyin İşlevi Gördüğünü" iddia etmedim hiç bir zaman... Sadece Manevi Hazların hissedildiği organ olarak niçin nitelendiğini belirtmeye çalıştım... Sizin nasıl nitelediğiniz önemli değil, gördüğüm şey, sadece kendiniz meşru gördüğünüz ve paylaşım için geldiğiniz burada kimsenin paylaşımına saygı duymadığınız...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben Kalbin "Beyin İşlevi Gördüğünü" iddia etmedim hiç bir zaman...

 

Yukarıdaki yazımda "boşig kavrama organı kalp dedi" diye biriddia yok zaten. Kavrama, anlama organı kalp diyen Kuran. Siz sadece "kalbinizde hissedersiniz" diyerek "hissetme organının kalp olduğunu" söylediniz. Bu konuda uzlaşamadığımız için kavrama organı nedir o zaman konusuna geçtik. Zira hissetme organı ortadoğu kültürürne göre beyin, Türk kültürüne göre ciğer, bilime göre beyin idi.

 

Biz de buna karşılık hissetme, kavrama, düşünme, hayal kurma, inanma, aşık olma, vs gibi soyut eylemlerin, sadece anlamlandırma/tanımlama yerinin değil, aynı zamanda gerçekleşme yerinin de beyin olduğunu söyledik.

 

Sayın boşig ben senle uğraşmıyorum. Bana göre senin tanımlamaya çalıştığın "En el Hakk" inancı, Kuran'daki putperest kaynaklı inançtan daha fazla akla yatkın. Senin düşüncelerinde bana göre akla yatkın gelmeyen tek şey, En El Hakk düşüncesi gibi, daha mantıklı, daha saygıdeğer bir anlayışı, putperest kaynaklı bir inancın parçası kabul etmen.

 

Sen Kuran'daki akla mugayir şeyleri savunmak zorunda değilsin. Senin, Hallac-ı Mansur'un, Yunus'un, Mevlana'nın, Ömer Hayyam'ın, Ahmet Yesevi'nin, Nesimi'nin inancı, Muhammed'in inancından daha mantıklı, tamamen barışçı, tamamen sevgi kaynaklı, tamamen ulvi, ve herşeyiyle saygıyı hakeden bir inanç, putperestlikle karıştırılamayacak kadar güzel bir inanç.

 

O güzel inancına İslam etiketi yapıştırıp battal etme.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Ya aynısı sizin içinde geçerliyse?

 

Emin olun ki Beyaz boyaya "Beyaz" diyebilecek bir insanım... Benlik'ten uzak olsun ama burada ben bir çok kimsenin "Müslümanlık" açısından yadsıyabileceği fikirleride savundum. BrainSlapper arkadaşımın "Hz. Muhammed'in Yahudilere Yaptıklarını" anlatmamı istediğinde, onu nesnel olarak ele almaya bile özen gösterdim... Bilimsel her türlü kanıtın arkasında durmaya hazırım... Dürüstlük ve Nizam sadece size has değil... Beyaz'a Beyaz diyebilende bir tek siz değilsiniz... Gerçeği görebilende bir tek siz değilsiniz. Anlamadığım şey şu nu nasıl bilemiyor olmanız: Size nasıl ki sizin bildikleriniz ve öğrendikleriniz yani kendi yaşantılarınızla edindikleriniz "Gerçek" ise, diğer insanlarda "Gerçeği" kendi yaşantılarıyla ediniyorlar... Yani kimse size, kendi yaşantılarını kabul ettiremez, sizde kimseye... Çünkü algılarınız farklı anladınız mı? Yani bakın tüm "Öğrenme Psikolojisi" ile ilgilenen herkes, özellikle öğretmenler bunu çok iyi bilirler (yada bilmeleri gerekir)... algıda farklılık vardır, algıda bireysel farklılıklar vardır. Algıda yetersizlik yani bir kimsenin bir konuyu sizden bir akç dakika geç kavraması bile öğrenmelerinizde ve yorumlamalarınızda farklılıklara yol açar... Neyse bu Gelişim Psikolojisinin konu alanına giriyor... Demek istediğim ne derseniz deyin, ben Kalbin "Beyin İşlevi Gördüğünü" iddia etmedim hiç bir zaman... Sadece Manevi Hazların hissedildiği organ olarak niçin nitelendiğini belirtmeye çalıştım... Sizin nasıl nitelediğiniz önemli değil, gördüğüm şey, sadece kendiniz meşru gördüğünüz ve paylaşım için geldiğiniz burada kimsenin paylaşımına saygı duymadığınız...

 

Saygılarımla...

 

Hala bir sürü laf oyunu.Zaten imzanız bile sizi ele veriyor.Siz tek kelimede ne kendinizi nede başka bir şeyi tanımalayamazsınız, mümkün değil.

 

Gerçek Tek'tir. Farklar ise algılardan kaynaklanır... Biz "Gerçeği" farklı algıladıkça yada farkların aslında ne olduğunu anlayamadıkça, "Bize Ait Gerçekler"de hep farklı farklı olacaktır. "Tek Gerçeğe" ulaşabilmek, tüm farklılıkların aslında tek "Bir" gerçeği anlattığını anlayabilmekten geçer: "Ene'l Hakk" (Ben Gerçeğim, Ben O'yum)

 

beyaz renk gerçek ise onun tanımıda tek olur.Onun adıda beyazdır, ne gri ne koyu gri nede açık gri sadece beyaz.

 

Eee efendim ben onu gri olarak algılıyorum

 

Bir başkası ben açık gri olarak algılıyoruum

 

Bir başkası ben onu koyu gri olarak algılıyorum

 

Siz diyorsnuz ki bunların hepsi haklı çünkü hepside tek gerçek olan beyazı kast ediyorlar.

 

Bende diyorum ki, hayır siz laf oyunu yapıyorsunuz.Bu boya beyazdır. lafı o kadar dolandırmaya gerek yok

 

Herkes farklı algılıyor diye gerçek tek olacak , herkes haklı olacak diye bir şey yok o sadece sizin ütopyanız.İnsanlar niçin tartışırlar doğruyu bulmak için. öyleyse İkide bir bana bunu anlatmayın.

 

 

 

Gerçek tektir algılanışıda tektir. Örnek olarak matematik,in kuralları kesindir hiç kimseye göre farklı algılanmaz.

 

2 kere 2 dört eder, başka bir şey değil. Nokta

 

Eğer bir şey matematk gibi bir gerçeklik arzetmiyorsa o zaten gerçek değildir. Bir sanıdır. Sanılar ise ispatlanmadığı sürece gerçek statüsüne konamazlar

 

 

Burda dini konuları konuştuğumuza göre,dinin iddia ettiği, allah,peygamberlik, melekler, cinler,şeytanlar, ahiret, cennet, cehennem gibi konuların hiç biri gerçek değildir.Hatt sanı bile değildir. Sadece birer fantazidir o kadar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çağımızın en meşhur ateistlerinden Reading Üniversitesi'nden emekli olan, yayımlanmış 72 makalesi ve 12 kitabı bulunan, 81 yaşındaki felsefe profesörü Antony Flew 50 yıldır savunduğu düşüncelerindeki değişikliği şu ifadeleriyle açıkladı: "Hayatın var olması için gereken ve içinde inanılmaz bir karmaşık düzen barındıran DNA araştırmaları, hayatın var olmasının ardında zeki bir varlığın bulunduğunu düşündürüyor (gazete alıntısı)

bu forumdaki arkadaşların yaşlarını bilmem ama,80 yaşlarına kadar çizgileri bu olacak gibi.

birde şu fıkrayı hoşgörünüze sığınarak yazıyorum.

Ateistin biri kayak yaparken ıssız bir yerde uçurumdan düşmeye başlamış.

son anda bir dala tutunmuş ve can havliyle başlamış bağırmaya,imdat yokmu kurtaran! o anda gaipten bir ses duymuş kulum seni ancak ben kurtarırım.

ateist biraz şaşırıp tekrar bağırmaya başlamış yokmu başka kurtaran!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sen Kuran'daki akla mugayir şeyleri savunmak zorunda değilsin. Senin, Hallac-ı Mansur'un, Yunus'un, Mevlana'nın, Ömer Hayyam'ın, Ahmet Yesevi'nin, Nesimi'nin inancı, Muhammed'in inancından daha mantıklı, tamamen barışçı, tamamen sevgi kaynaklı, tamamen ulvi, ve herşeyiyle saygıyı hakeden bir inanç, putperestlikle karıştırılamayacak kadar güzel bir inanç.

 

O güzel inancına İslam etiketi yapıştırıp battal etme.

 

Saygılar.

Ama o adamlar Müslüman olduğu için bende Müslümanım ya zaten. O adamlar Tanrı'ya Teslim oldukları için Tanrı'ya Teslim oldum ya zaten... Bakın, ben İslamiyeti o adamlardan tanıdım... Anlamlandırmaya çabalamaya başladığımda ilk okuduğum kitap İncil'di... Kur'an okuduğum en son dini kitaptır mesela. Tevrat'ı bile daha önce okumuştum... Ama şu var ki; o isimlerini saydığın kimseler sayesinde Kur'an okumaya heves sardım... Önce o kimseleri okuyup, ondan sonra Kur'an okyunca anlayabildim Kur'an-ı... Bakın benim ailem Müslümandır ama biraz bilgisizdirler. Ve zamanında bazı nedenlerden ötürü İslamiyetten başka dinlerle ilgilendim... Ama eninde sonunda hepsinde gördüğüm şey aynı oluyordu; yavanlık... Sonra ilk olarak Yunus Emre'yi okumaya başladım, Mevlana falan... Nurul Arabi geldi ardından vesaire vesaire... Hz Muhammed'i onların gözüyle tanımaya çalıştım, tanıdım... Kur'an-ı taa üniversiteyi bitirirken okudum anca, yani en son onu okumuştum... Ve en son onu okuduğum için zaten Kur'an-ı bile eleştirmekten korkmuyorum... Ben dinle ilgili hiç bir hususu eleştirmekten korkmam... Ama emin olun ki beni İslam'a bağlayan şey, o kimselerdir. Siz nasıl o insanları farklı yorumluyorsunuz bilmiyorum ama ben zorlama olarak "İslam" yaftası yapıştırmak peşinde değilim... Hep te söylüyorum, yanlış anlıyorum gibi gelebilir size, çünkü gerçekten farklı anlıyoruz ama bana anlamlı geliyor bu, napiim... Ben Yunus Emre'yi; Kur'an-ı bir kenara bırakıp ta okuduğum zaman artık tatmin etmiyor beni tek başına... Mesnevi'yi Kur'an-dan ayrı olarak ele aldığımda çok yavan geliyor... Kur'an sadece bir ipucu... Gerçek gizlenmiş gibi sanki içinde... Ancak yorulcaksınız, çaba sarfedeceksiniz, ondan sonra tek bir kelime bulacaksınız o kimselerden ve Kur'an-ı o Kelime dahi size anlamlı kılacak... Bakın Zen Budizminde de aynı şey var... (Beni Budist sanmayın... diyorum hep: hepsi aynı kökenden geliyor, hepsi tek bir dinden geliyor zaten...) Zen Budizminde Öğrenciye bir yazı veriliyor ve üzerinde uzun uzun düşünmesi, anlaması isteniyor... Bakın, anlamlandırmıyor, anlamaya çalışıyor... Yeterince çabaladığını düşününce öğrenci, ustası ona bir kelime veya cümle söylüyor ve öğrenci o üzerinde düşündüğü metinin ne olduğunu, neyi anlatmak istediğini anlıyor birden yani "Aydınlanma=Satori" meydana geliyor... Kur'an da da aynen bu var... Size mantıksız gelen bir ayet yada sure üzerinde saatlerce yada günlerce düşünülüyor... Size komik gelicek ama sonra Yunus'tan, Mevlana'dan, Hallac'tan falan, artık hangisi içime doğmuşsa, tek bir kelime, sanki şifreyi çözecek bir kelime arıyorum, ve bulduğumda birden anlam kazanıyor o ayet yada sure... Oysa mantıksız geldiği de oluyor ilk bakışta, bunu söylemek zor değil benim için... Ama yeterince Tefekkür'e yatınca yani üzerinde düşününce, tek yapmanız gereken o sizi aydınlatacak olan kelimeyi, tümceyi bulmak oluyor... Bulduğunuzda herşey bir anda çözülüyor sanki... Bakın bu anlatmak istediğimin sadece çok basit ve küçük bir betimlemesi... Buda niçin aynı düşünmediğimizin örneklemini sunmak içindi. Bu söylediklerim elbette ki size çok saçma ve mantıksız gelebilir ve gelecektir de zaten, aynı zamanda sizi bağlamayacaktırda... Elbette beni birtakım başka nitelemelerle adlandıracaksınızdır yine, ama emin olun o kimseler olmasa, hakikaten Kur'an belkide BENİM İÇİN anlaşılmaz olurdu... Başkası Kur'an-ı anlamak için o adamları önemsemiyor olabilir, onlar olmadan da anlıyor olabilir, ancak benim için önemliler. Ha ben onlardan önce doğsaydım nasıl olurdu, kimin deyişleriyle anlardım Kur'an-ı? sanırım direkt Hz. Muhammed'in, Hz. Ali'nin deyişleriyle anlardım... Sadece Kur'an için değil bu anlayış; Tevrat ve İncil içinde geçerli aynı şey... Yunus demiyor mu: "Sen sana ne sanırsan, ayrığa da onu san; dört kitabın manası, budur eğer var ise...". Aynısını Hallac-ı Mansur da söylüyor: "Dört kitapta aynı şeyi söylemiş, yalnız başka başka bakmış...". Yani bakın bu en azından benim için eğlenceli bir düşünce çabası ve benim dünyayı anlamamda yeterli oluyor... Ve emin olun, genelde aradığım o tek tümce "Ene'l Hakk" ve "Ene'l Hakk'a dair şeyler" oluyor... İslam'a o etiketi ben yapıştırmıyorum, zaten o etiket onun üzerinde var... Diyorum ya "Gerçek=Hakk(ikat)" Tek bir tane, ama biz farklı farklı algılıyoruz... Ya yine beni "Felsefe Yapmak"la ve "Kafa Ütülemek"le itham edeceksiniz biliyorum ama, kusuruma bakmayın... Aramızdaki farklılığın ne olduğunu anlatmaya çalışıyordum... Ben size "Yanlış Düşünüyorsunuz" demiyorum hiç bir zaman, dememde zaten kimseye, ki demişsem de kazara olmuştur, kusura bakmayın... Sadece farklı anlıyoruz diyorum gerçeği, o kadar...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

....

 

Sayın ertunga,

 

zahmet edip sen okudun mu o alıntıladığın ve alıntılarken bile kime ait olduğunu söyleme zahmetine katlanmayıp, emeğine saygı duymadığın insanın yazısını?

 

Sıkıldım o kadar uzun birşeyi okumaktan, ama okudum.

 

O yazıda kanıt diye sunulan herşey buzdan kristal niteliğinde ifadeler, dokunuca kırılacak şeyler. Hangi kanıtı çürütmemi istiyorsan tek tek yaz, sindire sindire al cevaplarını.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

beyaz renk gerçek ise onun tanımıda tek olur.Onun adıda beyazdır, ne gri ne koyu gri nede açık gri sadece beyaz.

 

Eee efendim ben onu gri olarak algılıyorum

 

Bir başkası ben açık gri olarak algılıyoruum

 

Bir başkası ben onu koyu gri olarak algılıyorum

 

Siz diyorsnuz ki bunların hepsi haklı çünkü hepside tek gerçek olan beyazı kast ediyorlar.

 

Bende diyorum ki, hayır siz laf oyunu yapıyorsunuz.Bu boya beyazdır. lafı o kadar dolandırmaya gerek yok

 

Herkes farklı algılıyor diye gerçek tek olacak , herkes haklı olacak diye bir şey yok o sadece sizin ütopyanız.İnsanlar niçin tartışırlar doğruyu bulmak için. öyleyse İkide bir bana bunu anlatmayın.

Gerçek tektir algılanışıda tektir. Örnek olarak matematik,in kuralları kesindir hiç kimseye göre farklı algılanmaz.

 

2 kere 2 dört eder, başka bir şey değil. Nokta

 

Eğer bir şey matematk gibi bir gerçeklik arzetmiyorsa o zaten gerçek değildir. Bir sanıdır. Sanılar ise ispatlanmadığı sürece gerçek statüsüne konamazlar

Burda dini konuları konuştuğumuza göre,dinin iddia ettiği, allah,peygamberlik, melekler, cinler,şeytanlar, ahiret, cennet, cehennem gibi konuların hiç biri gerçek değildir.Hatt sanı bile değildir. Sadece birer fantazidir o kadar

Arkadaşım, rica ediyorum *****lamayın yaaa... Neyi kastettiğimi çok iyi anlıyorsunuz, kıvırmayın rica ederim... Maddeden bahsetmiyoruz, Beyaz Tavşan'dan bahsetmiyoruz, 2+2'nin 4ettiğinden bahsetmiyoruz... Beyaz boya'dan neyi kastettiğimizi biliyosunuz... Ben Allah'ı, melekleri, şeytanı falan size ispatlama gayretinde değilim zaten... Neye inandığınızda beni ilgilendirmiyor... Benim "Laf Oyunu" olarak nitelendirdiğiniz söylemlerim "Psikoloji"nin temel öğeleridir. Yani bi tarafımdan uydurmuyorum bunları... Pedagoji, Formasyon, Çocuk Gelişimi, Gelişim ve Öğrenme, Gelişim Psikolojisi gibi dalların ilk olarak ilgilendiği alandır bu... Gidip öncelikle beni "Bilimsel olmamakla" itham edeceğinize, bu tür bilgilerle de bir uğraşın isterseniz... Ben algı düzeyinin insandan insana değişkenlik gösterdiğini, anlamada bir çok etkenin önemli olduğunu söylerken uydurmuyorum... Hayır söylediklerim eğer gerçekten uydurmaysa, bütün öğretmenleri ve psikologları falan mesleklerinden geri çekmek lazım, çünkü hiç biri birşey bilmiyor ve uydurma bilgiler üzerinden bir meslek icra ediyor... Yapmayın rica ederim, siz ilgilenmemiş olabilirsiniz bu alanlarla, bu bilgilere yabancı olmanız, onların uydurma yada yanlış olduğunu göstermez... Konumuz son derece açık ve nettir: İnanç... Yani insanın algılarına, anlayış düzeyine, sezgilerine, kavrayışına, bilgi edinebilme düzeyine, güdülenmesine vs bir çok faktöre bağlı içsel bir alandan bahsediyoruz... Beyaz'a Siyah denip denmemesi değil yani konumuz anladınız mı? İdrak edebildiniz mi? İnançtan bahsediyoruz, Doğadan değil... Ben dedim ki, Beyaz'a beyaz diyebilirim... Mesela yazı yazdığım şey bir klavye ve beyaz... Baktığım ekran cam+plastikten oluşuyor ve renkli... Bakın Madde ile ilgili konularda son derece Bilimsel ve Pozitif olabiliyormuşum... Yani sizin söylediğiniz "Beyaz'a Beyaz Diyemezler" tanımlamasının konumuzla uzaktan yakında alakası yoktur... Kaldı ki böyle saçma bir nitelemede bulunursanız, gördüğümüz gibi lafının altında ezilen siz olursunuz... Hiç bir zaman hiçbir şey aynı algı düzeyine indirgenemez ve insanlarca hiç bir zaman aynı şekilde algılanamaz, anlamlandırılamaz... Ufakta olsa algı farklılıkları mutlaka ve mutlaka vardır. İnsanlar bir çekirge sürüsü değil, unutmayın... İçgüdüleriyle hareket eden yaratıklar değiliz... Dediğiniz şey Hayvanlarda geçerlidir. Tüm arılar aynı şekilde algılayabilir, tüm karıncalar aynı şekilde algılayabilir ama insanlar değil, kesinlikle değil. Bu söyledikleriniz Psikoloji bilimine tamemen ters ve zıt bir anlayıştır...

 

Ayrıca her bilim yada alan/uğraşı Matematiksel bir gerçeklik ifade edemez yada edemeyebilir... Bilimlerin bir sıralaması vardır. Mesela Edmund Goblot, Bilimleri sıralarken Matematiği en uç noktaya koymuştur. Çünkü Matematik maddeden tamamen soyutlanmış ve bağımsız olmuştur. Dolayısıyla diğer bilimler Matematik kadar gelişmiş değildir. Diğer bilimler doğa'dan bağımsızlaşamadığı için Matematiğe ancak ve ancak öykünebilirler yada özenebilirler... Matematik doğadan bağımsızlaşabildiği için artık doğada bir karşılığı yoktur Matematiğin... O yüzden hiç bir bilim sandığınız manada bir Matematiksellik ortaya koyamaz... Doğadan kopamazlar... Yine Mantık'ta Matematikle aynı paralelde ilerler... Fizik, Kimya, Tarih, Psikoloji, Sosyoloji gibi bilimlerin kimi Matematiksel işlemleri uygular, kimisi uygulmaz bile ama hiç birisi Matematik ile aynı kefeye konulamaz... Yani tek Bilim ve Gerçeklik olarak Matematiği düşünüyorsanız, önce bir "Bilimlerin Sınıflandırılması"nı inceleyin... Çünkü her Bilimsel bulgu, her zaman 2+2=4 gibi Matemaktiksel kesin bir sonuç vermeye biliyor. Aynştayn'in İzafiyet teorisi/görelilik kuramı bile var bilmiyo musunuz?

 

Ayrıca ben koyabildiğniz bir "Nokta"da göremiyorum.. Oraya üstüne basa basa "Nokta" yazmışsınız ama sanırım asıl nokta burada konuldu...

 

Bu küçümser, kibirli, olumsuz tavrınızı hala sürdürmenize ve araya hala duvar örme çabanıza inatla devam etmenize karşın, ben yine de size Saygılarımı sunuyorum; Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BrainSlapper kardeşim, bence boşuna uğraşıyorsun. Bu insanları beyaz boya dolu fıçının içine bile atsan yinede siyah diyeceklerdir.

 

Çünkü taktiğiniz yanlış siz birşeyin yanlış olduğunu anlatmak için sürekli ondan istifade etmeye çalışıyorsunuz. arkadaşım yıllardır okuyup neredeyse ezberlediğimiz ayetleri alıp üzerine yorum ekleyip "bakın bunlar yanlış" demeniz bizi etkilemez çünkü sizden daha iyi bildiğimiz şeyleri bize yeni birşeymiş gibi sunmaya çalışıyorsunuz,oysaki bizim istediğimiz bunlar değil biz onları zaten okuyup kabul etmişiz.Şimdi sizlerden neler bekliyoruz bir bakalım.

İl önce şundan başlayalım mesela size göre dünya nasıl oluştu,ve ilk canlı neydi dünyada yaşayan,sonra ilk insan nasıl oluştu???

Önce bunlar sonrası gelecek.O kadar ayeti bulup getiren kişiler herhalde bunlarıda bulup getirebilir değilmi?

Bekliyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hala bir sürü laf oyunu.Zaten imzanız bile sizi ele veriyor.Siz tek kelimede ne kendinizi nede başka bir şeyi tanımalayamazsınız, mümkün değil.

beyaz renk gerçek ise onun tanımıda tek olur.Onun adıda beyazdır, ne gri ne koyu gri nede açık gri sadece beyaz.

 

2 kere 2 dört eder, başka bir şey değil. Nokta

 

Eğer bir şey matematk gibi bir gerçeklik arzetmiyorsa o zaten gerçek değildir. Bir sanıdır. Sanılar ise ispatlanmadığı sürece gerçek statüsüne konamazlar

Burda dini konuları konuştuğumuza göre,dinin iddia ettiği, allah,peygamberlik, melekler, cinler,şeytanlar, ahiret, cennet, cehennem gibi konuların hiç biri gerçek değildir.Hatt sanı bile değildir. Sadece birer fantazidir o kadar

 

Bakın, aynı iletideki çelişkinizi görebiliyorsunuzdur sanırım... Bizi "Beyaz"a "Beyaz" diyememekle itham ettiniz... Ardında dediniz ki "Gri falan diyemezsiniz"... Bende diyorum ki: "Beyaza gri demem zaten..." Bu örnek/konu ne ile alakalı: Madde ile...

 

Sonra demişsiniz ki: "Matematik gibi bir gerçeklik arzetmiyorsa...." diye devam etmişsiniz... Bunun anlamını açıkladım, size göre Matematiğin seviyesine ulaşamayan hiçbir çaba Bilim değildir, gerçek değildir... Fizik, Kimya falan... bunu da anladık...

 

En son demişsiniz ki: "Allah, Melek, Cin falan fantezidir" demişsiniz... Yani duygulara yada şöyle diyelim "Sezgilere" dayanır... Yani bu şeyler Manevidir...

 

Peki "Duygulara/Sezgilere dayanan bilgiler için nasıl oluyorda Müslümanları -Beyaz'a Beyaz diyemezler- diyerek Maddi bir süreçle yargılayabiliyorsunuz?" Hem biliyorsunuz bu şeylerin manevi olduklarını, yani sezgisel hayal ürünleri olduklarını, nasıl olupta "Maddi" bir örnekle niteleyebiliyorsunuz...

 

Kaldı ki sizin orada belirtmiş olduğunuz şey aslında "Müslümanların cahilliği, inandıkları şeyleri bilmeden savunmaları, gerçeği görememeleri..." idi... Ama siz neyi nitelediğinizi bile bilmediğiniz halde savınızı yukarıdaki Bilim dışı ithamınızla sürdürdünüz... İlginç...

 

Kaldı ki birde imzama takmışsınız kafayı... Ben zaten kimseyi isimlendirme çabasında değilim ki? Siz benim İnancımı/Felsefemi yargılayacağınıza, önce kendi bilgi düzeyinizi kontrol edebilirsiniz mesela... Hala herşeye "Din" perdesinden bakıyorsunuz. Abartı olacağını bilmeseniz, Futboldaki Şike iddialarını da dine bağlayacaksınız... Size göre tüm kötülüklerin sorumlusu din... İlginç ve bir o kadarda komik bir yaklaşım... Sanırım bunun nedeni, sorunların kaynağındaki asıl nedenleri görememekten kaynaklanıyor... Asıl gerekli cevap, yeni ve en son açtığınız konuda verdim aslında...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çünkü taktiğiniz yanlış siz birşeyin yanlış olduğunu anlatmak için sürekli ondan istifade etmeye çalışıyorsunuz. arkadaşım yıllardır okuyup neredeyse ezberlediğimiz ayetleri alıp üzerine yorum ekleyip "bakın bunlar yanlış" demeniz bizi etkilemez çünkü sizden daha iyi bildiğimiz şeyleri bize yeni birşeymiş gibi sunmaya çalışıyorsunuz,oysaki bizim istediğimiz bunlar değil biz onları zaten okuyup kabul etmişiz.Şimdi sizlerden neler bekliyoruz bir bakalım.

İl önce şundan başlayalım mesela size göre dünya nasıl oluştu,ve ilk canlı neydi dünyada yaşayan,sonra ilk insan nasıl oluştu???

Önce bunlar sonrası gelecek.O kadar ayeti bulup getiren kişiler herhalde bunlarıda bulup getirebilir değilmi?

Bekliyoruz.

 

Sizi etkilemez tabi, çünkü size o şeyler "doğruluğu tartışılamayacak şeyler" olarak öğretilmiş, ezberletilmiş. Şüphe etmek bile sizi gerer. Durup duruken müşrik olmanın, sonsuza kadar cehenneme gitmenin, sonsuza kadar cehennemden mahrum olmanın mantığı var mı di mi? kafanıza yatmasa da, sonuçta elde edilecek hasılat büyük, kaybedilecek şey çok. Hiç suya sabuna dokunmamak daha iyi di mi?

 

İlk canlı nasıl oluştu?

 

Buna ne sen cevap verebilirsin ne senin peygamberin, ne senin kutsal kitabın, ne de ben.

 

Insanlığın kayıt tutmaya başladığı yıllardan çoooook önce meydana gelmiş şeyler. Yeni yöntemler geliştirip teoriler üretiyoruz. O teoriler yanlış da olabilir, doğru da. Ama yanlış çıkarlarsa günaha girmeyiz, ağlamayız.

 

Ama sen diyorsun ki ben cevabı biliyorum.

 

Bir film vardı, Afrika'da gökten düşen kola şişesine açıklama bulamayınca, bunun tanrı tarafından gönderildiğini sanan bir adam ve kabilesiyle ilgili bir film.

 

Senin durumun da o.

 

Senin için tek çözüm var: Kola şişesi Tanrı tarafından gönderilmiştir. Başka açıklama olamaz.

Çünkü kabilede o şişenin nerden geldiği anlayabilen kimse yoktur.

 

Değil mi sevgili süheda? Başka açıklayıcı bir teori yoksa, senin teorin otomatik olarak doğrudur öyle mi?

 

Saygılar. Kendine iyi davran. Aklına da saygı duy.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizi etkilemez tabi, çünkü size o şeyler "doğruluğu tartışılamayacak şeyler" olarak öğretilmiş, ezberletilmiş. Şüphe etmek bile sizi gerer. Durup duruken müşrik olmanın, sonsuza kadar cehenneme gitmenin, sonsuza kadar cehennemden mahrum olmanın mantığı var mı di mi? kafanıza yatmasa da, sonuçta elde edilecek hasılat büyük, kaybedilecek şey çok. Hiç suya sabuna dokunmamak daha iyi di mi?

 

Diğer Müslümanlar niçin "sorgulamaktan" korkuyor bilmiyorum ama şu konuyu okursanız, Eleştirmekten niçin korkulmaması gerektiği hakkında fikir edinilebilir...

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=77410

 

Bir film vardı, Afrika'da gökten düşen kola şişesine açıklama bulamayınca, bunun tanrı tarafından gönderildiğini sanan bir adam ve kabilesiyle ilgili bir film.

.....

Saygılar. Kendine iyi davran. Aklına da saygı duy.

Aaa evet, o film çok güzel bi filmdi yaa... Adı "Tanrılar Çıldırmış Olmalı", ikinci bölümünün adı "Ve Tanrılar Çıldırdı"... En sevdiğim Filmlerden birisidir...

 

Sizde saygı duyun arkadaşım, inançlara da, inananlara da... Saygı karşılıklı olmalı... Saygı görmek için, Saygı göstermek gerekir...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değil mi sevgili süheda? Başka açıklayıcı bir teori yoksa, senin teorin otomatik olarak doğrudur öyle mi?

 

Saygılar. Kendine iyi davran. Aklına da saygı duy.[/b]

 

Evet aynen öyledir sevgili arkadaşım bana öyle kanıtlar sunmalısın ki benim teorilerimi alt üst etmen lazım birşeyi inkar edeceksin ama neden inkar ettiğini bilmiyorsun hadi Kuranda anlatılan hiç birşeye inanmıyorsun hadi Peygambere inanmıyorsun bende sana diyorum ki NEYE İNANIYORSUN?

SANA GÖRE DÜNYA NASIL OLUŞTU?

İLK CANLI NEYDİ?

İLK İNSAN KİMDİ?

Ben bunları senin ağzından duymak istiyorum benim bildiklerimin yanlış olduğunu söylüyorsun peki senin doğrun ne o zaman????Herhalde kalkıpta sırf kuranda bulduğunu söylediğin çelişkilerle ateist olmadın değilmi?Daha elle tutulur mantıklı açıklamaların vardır herhalde bekliyorum.

Ben kendi aklıma duyduğum saygıyı başka insanların aklınada duymak istiyorum o yüzden bana mantıklı cümlelerle gel lütfen...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet aynen öyledir sevgili arkadaşım bana öyle kanıtlar sunmalısın ki benim teorilerimi alt üst etmen lazım birşeyi inkar edeceksin ama neden inkar ettiğini bilmiyorsun hadi Kuranda anlatılan hiç birşeye inanmıyorsun hadi Peygambere inanmıyorsun bende sana diyorum ki

NEYE İNANIYORSUN?

SANA GÖRE DÜNYA NASIL OLUŞTU?

İLK CANLI NEYDİ?

İLK İNSAN KİMDİ?

Ben bunları senin ağzından duymak istiyorum benim bildiklerimin yanlış olduğunu söylüyorsun peki senin doğrun ne o zaman????

Herhalde kalkıpta sırf kuranda bulduğunu söylediğin çelişkilerle ateist olmadın değilmi?

Daha elle tutulur mantıklı açıklamaların vardır herhalde bekliyorum.

Ben kendi aklıma duyduğum saygıyı başka insanların aklınada duymak istiyorum o yüzden bana mantıklı cümlelerle gel lütfen...

 

Hımmm... Bakın, insanları anlamak için çaba sarfettiğimi hep söylerim. Anlamaya çalışırım hep... Öncelikle kendi düşüncelerimi anlatırım. Ve onları bana yaptıkları yargılarla tanımaya çalışırım... Ama işte insan herkesten bişeyler öğreniyor, ben daha önce bu kadar açık ve net bir soru sormamıştım doğrusu... E her insan mükemmel değildir :stuart: Sorunuz gerçekten güzeldi, hoşuma gitti doğrusu... :clover: :clover: :clover:

 

bana öyle kanıtlar sunmalısın ki benim teorilerimi alt üst etmen lazım

 

Sanırım sizin tüm iddialarınızı tümden asılsız bırakması gerektiğini söylemişsiniz... Bence bunun için ayrı bi konu açılması gerek... Büyük ve sağlam bir istek çünkü bu...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben kendi aklıma duyduğum saygıyı başka insanların aklınada duymak istiyorum o yüzden bana mantıklı cümlelerle gel lütfen...

 

Sana mantıksız gelen cümlelerim neler? Gökten düşen şişenin Tanrı'dan olamayacağını söylemem mi?

 

Yoksa mantıksız olan "bu şişe kesin Tanrı'dandır" demek mi?

 

Hangi teorinin doğru olduğunu bilmiyorum, ama şundan eminim: senin teorin yanlış, çünkü yanlış olduğunu senin teorinin kendisi söylüyor, içindeki çelişkilerle.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

(Ali Bulaç) A'raf-179: Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar ****** olanlardır.

 

:stuart: Bu da "hakaret içermekten sansür yiyen ilk ayet meali" oldu heralde. :blushing:

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:stuart: Bu da "hakaret içermekten sansür yiyen ilk ayet meali" oldu heralde. :blushing:

 

Saygılar.

 

Bu konuda yanılıyorsun sevgili BrainSlapper.Ben bir çok kez tanık oldum.Biz ne zaman kuranda hakaret içeren ayetler var desek, müslüman arkadaşlar itiraz ediyorlardı,bu ayetler peygambere eziyet eden ebu cehi ve ebu lehep için inmiştir diye. Bu sansürleme işi bir program tarafında otomatikmen yapılıyor.

 

Forum yöneticileri bu programa ebu cehili öğretmemişler galiba,herkesi ebu cehilmi sanıyor ne ?

 

:D:D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.