Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AŞK,ın gerçek tarifi..AŞIK,lar okumasın..:)


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Fuzuli, haklısınız, bilinç sorunu evrende yanıt bekleyen en önemli sorundur. Bu sorunu yapay bilinci yapabildiğimizde, bu yapay bilinç bizim doğal bilincimizden üstün bir konuma geçtiğinde, kendini kopyalayıp depolayabildiğinde ve evrene yayılabildiğinde "belki" büyük ölçüde yanıt bulabilecek. Kesin ve tam yanıt olabileceğini sanmıyorum.

 

Anlayacağınız sorunun vadesi çok uzun. Evrenler de canlılar gibi doğar, büyür ve ölür. Evrenimiz de evren soyunun bir üyesidir, evrimleşmektedir. Çapı bu kadar büyüttüğümüzde sorun felsefi bir hal alır, bilimin yöntemleri bu çapa erişemez. Evrenbilimciler bu soruna el attılar, ama alınacak çok yol var. Paralel evrenler, sabun köpüğü evrenler, gazoz kabarcıkları evrenler gibi kuramlar üzerinde çalışıyorlar.

 

Zaman ise çok, güneşin daha en az bir milyar yıl ömrü var. Yüz yılda teknoloji kuantum düzeyini yakaladıysa... Bir milyar yıl sonra sanırım bilinç evreni kapsamış olacak ve bir sonraki evren için kendi tohumunu ekmeye hazır hale gelecek.

 

Evrenimizdeki bilinç de başka ölmüş bir evrenden kalıtlanmıştır, bu benim felsefi inancım. Bu konuda bilimsel kanıt yok.

 

Yalnız evrenlerin eşeyli çoğaldıklarına inanmıyorum. Evrenimiz erkek veya dişi bir evren mi diye bir soru yok! Eğer eşeyli çoğalmanın bir yolunu bulsalardı süper bir hızlanma olurdu evrenlerin evriminde... Canlıların evriminde eşeyli çoğalmanın gelişmesi, süper bir mutasyon artışına ve evrimin hızlanmasına neden olmuştur.

 

Evreni bir defada yaratacak karmaşık yapıda bir bilincin varlığı ise felsefi olarak olanaksızdır. Çünkü daha basitten önce daha karmaşık gelemez. Evren karmaşık, o halde tasarlanmış olmalı diyorsanız, onu tasarlayan daha karmaşık bilinci kim tasarladı sorusuna yanıt veremezsiniz...

 

Bilinç de evrenle birlikte evrilen, ölen, yeniden doğan bir varlıktır...

  • Cevaplar 84
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Gercekten, Bir dede, bir nine nasil oluyorda kendi dogurdugu cocuga degilde cocugunun dogurdugu cocuga asik oluyor "torununa" ? Cocugu kendi kanindan canindan, halbuki torunu ise caninin canindan, yani canan dahami agir basmakta burada, ben sahsen kendi torunumu cocugumdan fazla sevemem, benmi bencillik yapiyorum acaba ?!Dayinin unutulma korkusunuda su sozle noktalayalim iyisimi Unutma unutulanlar unutanlari asla unutmazlar... !!

Gönderi tarihi:

Torun sevgisinin evlat sevgisinden fazla olduğunu ben çevremde çok gözlemliyorum. Bu nasıl oluyor derseniz, çocuğunu şımarır diye sevmekten çekinen sert duran otoriter babalar, torunu görünce çözülüveriyor. Artık şımarırsa şımarsın... :D Çünkü kaygı yok! Bir şey isteyecek de almaktan mı çekinecek? Emekli maaşının tümü feda olsun toruna! :lol:

 

Fakat vurgulanması gereken bir konu var ki, torun kavramının insan türüne özgü oluşu. Tabii akrabalık kavramının en fazla farkında olan tür, en yakın tür olan şempanze. Şempanzeler akrabalarını tanıyabiliyorlar.

 

Fakat insan gibi torunlarına diğer yavrulardan farklı özel bir ilgi göstermiyorlar. Onlara göre bütün küçük yavrular aynı. Torun kavramından haberleri yok.

 

Bunu da bir not olarak düşeyim...

Gönderi tarihi:

Torun sevgisinin evlat sevgisinden fazla olduğunu ben çevremde çok gözlemliyorum. Bu nasıl oluyor derseniz, çocuğunu şımarır diye sevmekten çekinen sert duran otoriter babalar, torunu görünce çözülüveriyor. Artık şımarırsa şımarsın... :D Çünkü kaygı yok! Bir şey isteyecek de almaktan mı çekinecek? Emekli maaşının tümü feda olsun toruna! :lol:

 

Fakat vurgulanması gereken bir konu var ki, torun kavramının insan türüne özgü oluşu. Tabii akrabalık kavramının en fazla farkında olan tür, en yakın tür olan şempanze. Şempanzeler akrabalarını tanıyabiliyorlar.

 

Fakat insan gibi torunlarına diğer yavrulardan farklı özel bir ilgi göstermiyorlar. Onlara göre bütün küçük yavrular aynı. Torun kavramından haberleri yok.

 

Bunu da bir not olarak düşeyim...

 

 

Biz şempanze değiliz..fark burada işte..TORUN,una Aşık olan tek dede var..o da İNSAN.. :D

 

Dört yaşında..o sekize geldiğinde siz yoksunuz..hayal meyal hatırlayacak sizi..yani sizin aşık olduğunuz torun on beş yaşında unutacak sizi..hatırlar belki..dedem benim kulaklarımı ısırırdı..Allah rahmet eylesin..buda bir kaç dakika.. :D

 

Bu konu bilimin konusu..yani aşk.. :D

 

Hormon mormon..VAR değilmi AŞK.. :D

 

Varsa hormonu aşkın..beyindeyse AŞK..her şeye çözüm bulan beyin AŞK,ada bulacak bi çare.. :D

 

Birlikte olmaktan zevk aldığımız,keyif aldığımız İNSAN,lardan ayrılmanın korkusudur belkide AŞK..:)

 

Dostlar..açmaz olaydım bu konuyu..o anki duygu haliydi..torunlarımla olan ilşkime isim aradım..karşıma AŞK çıktı..özür diliyorum hepinizden.. :D

 

Fakat..güzel konudur aşk..güzel sohbetler hep AŞK ile olur.. :D

Gönderi tarihi:

Şimdi önce beni evrimin içermediği bir görüşü evrim içinde var gibi göstermekle suçladın, böyle bir şey olmadığını kanıtladığımda çevirip evrimi tesadüfe dayalı olmakla eleştirmeye başladın.

 

Peki, birinci konu hallolmuş, yanıtını vermişim madem, gelelim evrim tesadüfe mi dayandırılıyor?

 

Kesinlikle hayır. Evrim tesadüfe dayanmaz. Evrimin iki ayağı vardır: 1 Mutasyon 2. Naturel seleksiyon.

 

Her ikisi de nedenseldir, determinist açıdan ele alınır, tesadüf yoktur. Zaten tesadüf diye adlandırdığımız bir şey varsa, onun bile nedenleri vardır, determinist ilkeler dışında hareket edebilen herhangi bir parçacık bile olmadığı için, tesadüf yoktur.

 

 

 

Demek evrim tesadüf ile açıklanmıyormuş...

 

Modern Fizikte Kuantum Fiziği'nin fiziğe yeni bir temel oluşturduğuna inanıyorsanız,biliyorsanız atomaltı dünyada ''belirlenemezliğin'' ortaya konduğunu da duymuşsunuzdur.Determinizm bilimin daha yeni kapısını aralamaya başladığı evrenin, yani maddenin özüne doğru yolculuğunda atomaltı dünyadaki belirlenemezlik teorisiyle işlevsel olma özelliğini kaybetmiştir.Düşüncenizi dayandırdığınız determinizm Kuantum Fiziği, kuramıyla yerini kaybetmişken siz hangi olguyu hangi geçerli bilimsel öğretiyle açıklıyorsunuz?

 

Evrim teorisinin canlılığın oluşum sürecinde mutasyon ve doğal seleksiyon ilkelerinin kendisi tesadüfle açıklanıyor yanılıyor muyum?Yani evrim sürecine etki eden mutasyonları, doğal seçilimi kontrol eden mekanizmaya evrim ne diyor, bu süreci yöneten bir bilinç yerine tesadüf kelimesi kullanılmak zorunda kalınıyor ki evrim teorisine tesadüflerin canlıları, canlılığı oluşturduğu teorisi demek evrim mantığına ters olmaz.

 

Soru basit canlılığın oluşma sürecine etki eden bir bilinç var mı yok mu?Evrim'in cevabı canlılık tesadüfler sonucu mutasyonların ve doğal seçilimin etkisiyle ortaya çıkmıştır.Yanlış mı anlamışım ben evrimi, yanlış anladıysam evrimin varsa başka bir cevabı söyleyin de mahrum kalmayım?Şu yazdığım ''Canlılık tesadüfler sonucu mutasyonların ve doğal seçilimin etkisiyle ortaya çıkma'' cümlesinde ''tesadüf'' kelimesi yerine bilinçli bir tasarım yazarsanız ''Akıllı Tasarım'' la karşılaşırsınız.

 

Demek neymiş ''Evrim'' canlılığı tesadüflere bağlayarak tesadüfi mutasyonlar ve doğal seleksiyon sonucu bir sürece bağlayarak anlatıyormuş.Tartıştığımız konu evrimin var olup olmadığı değil, evrime etki eden gücün var olup olmadığı, evrimin buna ne dediği karıştırmamak lazım.

 

Bu arada aşkı evrim yaratmadı, evrene aşka koyan bilinç bizde aşkı var etti.Buna evrim penceresinden bakıp kendi bakışımla ifade edecek olursam evrendeki bilinç canlılığa aşk kattı.smile.gifDüşüncenizin kaynağına dönün,bedeninizi oluşturan hücrelere, hücrelerden maddenin alt parçacıklarına, fotonlara, kuarklara... dönün, kendi özünüzle evrenin özü bir, bir olabilirseniz, olabilirsek evrenle aşkı testesronların mı yoksa evrendeki adı konulmamış bilincin mi var ettiğini anlarsınız, anlarız...Bu cümlemde testestoron maddesi ne kadar da sığ kaldı değil mi?Testestoron dediğiniz bir hormon, özünde madde, maddenin özüne indiğinizde saf enerji.Bu enerjide aşk var, testestorana da aşkta görev vermiş demek ki, evrim dediğiniz evrenin ne kadarı, neyi ki?

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

Yok Dayı'm ya... Olur mu öyle şey. İyi ki açtın mevzuyu. Ne özürü mözürü... Yok öyle bir şey. Sen aynen torunlarını sevmeye devam et. Bu senin en doğal hakkın. Bakma sen bana, bende bir "gerçek" tutkusu var ki, engel olamıyorum. Ben de "gerçek"e aşığım işte... Bir gerçek kırıntısı için ömrümü veririm...

 

Böyle bilmiş bilmiş ahkam kesmem ondan. Asıl kafa şişirdiğim için ben özür dilerim Dayı'm benim...

Gönderi tarihi:

Sayın Fuzuli, kuantumun determinizmi ihlal ettiği sadece bir iddiadır, kanıtlanamamıştır. Etmediği yönünde görüş bildiren fizikçiler çok fazla çoğunluktadır. İhlal ettiğini iddia eden çok azdır. Yobaz baskısının üst düzeylere tırmanması ülkemizde bilim yayıncılığına çok büyük sekte vurduğu için bu tür yayınları izlemek oldukça zorlaştı maalesef. Bu ülke giderek karanlık bir kuyuya çekiliyor. Yaşamayı bırakın, nefes alınmaz, insanın insanım diye gezemediği, insanlığından utandığı bir ülke haline geliyoruz. Tüm insanlık erdemleri, hukuk, bilim, ayaklar altında çiğneniyor, yok ediliyor.

 

Neyse, özetle: Kuantumun kurallarının makro dünyadan bile daha sıkı olduğu ve çok daha kesin bir belirlenimin olduğu yönünde görüş bildiren çok fizikçi var. Bu yönde çok makale okumuşumdur. İsim ver derseniz hatırlamıyorum. İnanmamakta özgürsünüz.

 

Neden belirsizlik ilkesi var derseniz şöyle açıklıyor fizikçiler: Kuantum dünyada gözümüz kapalı olarak porselen tabaktaki taze domates çekirdeklerinin yerlerini belirlemeye çalışan biri gibiyiz. Her dokunduğumuz çekirdek yerinden kayıyor. Kuantum dünyanın küçüklüğü yüzünden gözlem aletlerimiz ve kullandığımız gereçler, bir danteli buldozer kepçesiyle örmeye çalışmaya benziyor.

 

David Ruelle, kitabında eğer evrenin bir köşesinde bir elektron nedensiz ve apansız yok olsaydı, evrenin düzeninin bozulacağını söylüyor. Evrendeki tüm parçacıklar nedensellik ilkesi ile birbirine sıkıca bağlıdır. Başıboş hareket eden tek bir parçacık yoktur. Örneğin kütleçekim evrenseldir. Evrende ne kadar parçacık varsa hepsini istisnasız kapsar.

 

Dolayısıyla evet bir canlı radyasyon alayım da mutasyon geçireyim, bakalım yavrularımda faydalı bir değişiklik olur mu dememiştir, bu bakımdan olay tesadüf olarak tanımlanır. Yoksa, evrende determinist ilke uyarınca tesadüf yoktur. Her olgunun nedenleri vardır ve nedensellik, kuralları asla ihlal etmeden işler. Bir toz tanesi bile havada istediği kadar uçsun, yerçekiminden kurtulamaz. Determinist işleyiş kimseye en küçük istisna yapmaz. Kural dışı bir olay gerçekleşemez.

 

Nedenler ve olgular bir durumsallığa (bu kelime çok entel duruyor biliyorum ama başka ifade eden kelime yok) oturmuştur, durumsallık yavaşça yine nedensel bir biçimde değişmektedir, sabit değildir. Kaotik durumlar durumsallıkta ani değişikliklere, yeni bir durumsal oluşmasına yol açarlar. Ünlü örnektir: Bir kelebeğin Pekin'de kanat çırpmasının, Florida'da bir kasırga patlamasına katkısı vardır.

 

Dolayısıyla nedenler ve olgular bir dantel gibi varlığı örmüş ve örmektedir. Bu yapı dinamiktir, örülüp öyle ağ gibi asılı kalmaz, sürekli çözülür ve örülür. Ama örgü deseni kısa süreçlerde sabit gibi gözükür. Uzun süreçlerde değişkendir.

 

Aşkı tekrar ediyorum biyolojik evrim yarattı, kültürel evrimimiz formatladı... Yine tekrar ediyorum evren üstü bir bilinç yoktur, bilinç evrilen, evrenle birlikte ölen, yeni evrenlerde yeniden doğan bir varlıktır. Şu anda bilinç bizleriz, evriliyoruz... Tek bir evren, tek bir bilinç, tek bir insan türü olması felsefi olarak olanaksızdır, akıl dışıdır.

 

Bir çizginin sonunun şu noktada gelmesi gerekir, daha öteye uzanamaz diye bir sınır koyabilir misiniz? Hayır. Zamana, mekana da böyle sınır koyamazsınız, sonsuzdur...

Gönderi tarihi:

Paralel evrenler kuramcısı Everett dünyada yaşamış sayılı dahilerden biriydi. Onun söylediklerini onun gibi dünyaya zamanından önce gelmiş bir çok dahinin söyledikleri gibi, pek kimse anlamadı.

 

Söylediği, özetle: Bu evrende zaman göreceli ise, diğer evrenlerle evrenimizin zaman ve boyut senkronizasyonu olması kesinlikle düşünülemez. Ayrıca, olasılıklar her evrende farklı akmaktadır. Burada ben bilimci olmuşum, başka bir evrende çöpçü, başka bir evrende politikacı olmuşumdur.

 

Ölümü hiçe sayıyordu, çünkü ölüm de göreceliydi, başka bir evrende başka bir olasılığı yaşayacaktı. Bu inancı nedeniyle, öldüğünde karısına ölüsünü boşalmış bir teneke kap gibi çöpe atmasını vasiyet etti ve öldü. Karısı yasal olarak bunu yapamayacağını bildiği için çareyi Everett'in cesedini yaktırıp küllerini çöpe atmakta buldu. Bence karısı Everett'i anlayamamış. Kilise töreni yaptırıp gömdürse de, müslümanlara veya yahudilere verse de onlar kendi ritüellerini uygulasalar farkeden bir şey olmazdı! :) Vasiyetteki mesaj, verilenden ve algılanandan çok farklı aslında. Karısı vasiyeti asla anlayamamış! -_-

 

Hiç farkında değildi, ama fikirlerinin en iyi benimseyicisi kızı olmuştu. Everett yaşamında bunun farkına bile varmadı. Fakat ölümünden sonra babasının yokluğuna dayanamayan kızı, intihar etti. Bıraktığı notta babası olmadan yaşayamadığını, onunla başka bir evrende, başka bir olasılıkta buluşmaya gittiğini yazmıştı... Bir de oğlu vardı, o ise yoğun duygularını müzikle yansıtmaya çalışıyor, şu an ünlü bir müzisyen...

Gönderi tarihi:

Evrende ''evrim'' diye nitelendirilen bir enerji yok.Evrendeki bu enerjinin evrilmesi diye nitelendirdiğimiz süreçlerle tezahürü var, evrim teorisi denilen teori de canlılıkla alakalı enerjinin canlılık oluşturma sürecinin ismi, bu süreci başlatan, bu sürece güç veren değildir kendisi ki önceki yazımda da bahsettiğim gibi Evrim Teorisi de evrime etki eden güç konusunu maddenin kendi bilinçsiz gücüyle, tesadüflere bağlayarak açıklıyordu.Bir örnek verecek olursak elinize aldığınız bir kitapla ilgili olarak kitabı ortaya koyan bilinç, güçle ilgili bu kitabı yazan bir bilinç var, yorumunu yaparsınız.Kitabın kendisi kitabı yazan bilincin kendisi değildir.Kitabı oluşturan güç, kitaba yüklenen mana kitabın kendisi demek, Evrim Teorisi'nde(!) evrime etki eden gücü,bilinci, manayı bilmeden ya da bunu görmezden gelerek evrimin kendisine yüklemekle eşdeğerdir.''aşk'' konusuna gelecek olursak evrendeki kozmik bilinç Evrim Teorisi'nin(!) bahsettiği süreçte canlıda aşk olmasını istedi ki aşk ortaya çıktı.Siz bu noktada evrende evreni kapsayan bir bilincin olmadığına inanıyor, evrenin canlılıkla ilgili bir sürecinde bu sürecin evrendeki bilincin dışında tesadüfen aşkı ortaya çıkardığına inanıyorsunuz.Evrende neden-sonuçlara bağlı düzenli bir sistemin olduğuna inanmak demek yani evrendeki olaylar hakkında determinist bir düşünceye sahip olmak, esasında evrende bir düzen varsa bu düzenin düzenleyicisinin de düzenli bir bilinç olması gerektiğine inanmayı gerektirir mantıken.Bu noktada da ayrılıyoruz, siz evrenin Tanrı diyeceğimiz bir bilincinin olmadığına inanıyor, varsa bir bilinç bunun da maddenin kendisinden kaynaklandığını düşünüyor ve maddenin kendisindeki bilincin de hiçbir amacının olmadığına inanıyorsunuz.Maddenin kendisinde bir bilinç varsa madde bilinçlidir düşüncesini kabullenmeniz gerekir yoksa evrendeki neden-sonuç ilişkisine dayanan bir sistemi tesadüf gibi içi boş bir kavramla açıklamak zorunda kalırsınız ki ve bu bir çelişkidir.Maddede bilinç var diyorsanız Evrim Teorisi'nin bahsettiği süreçte de bilinç aramanız gerekir, Evrim Teorisi'nin bu bilinci tesadüf gibi bu duruma karşılık gelmeyen bir kavramla açıklaması sizin de aynı şekilde buna dayanarak 'aşkı evrim yarattı'' tezinizde aşkın maddenin amaçsız bir süreç haliyle ortaya çıkması düşünceniz hem maddedeki bilince inanıp hem de bunu inkar etmenizdir.

 

Madde dediğimiz evrendeki enerjinin somut hale gelmiş tezahürü, bir görüntüsü.Size göre bu enerjinin hiçbir amacı yok çünkü bir amaç doğrultusunda hareket etmesini sağlayacak bilinci yok.Bilinçsiz bir evrendeki bu kadar sistemi oluşturan ne o zaman?Hem determinist bir yapıda kendi kurallarıyla sistemleri olan bir evren var hem de bu sistemler ne hikmetse hem kendilerinden habersizler hem de niye bu sistemi bu kadar sitemli çalıştırdıklarını bilmiyorlar.

 

Siz evrendeki sistemlerin kendisine evrenin anlamı diyorsunuz ve bunun amacının olmadığına inanıyorsunuz ben ise bu enerjinin bilinçli olduğuna inanıyor ve bir anlamının olduğunu düşünüyorum.Aşk da tesadüfen bizde zuhur etmiş değildir,aşkın bir anlamı,sistematiği,işlevi varsa bizde zuhur etmesinin asıl anlamı da asıl kaynağındadır, bu kaynak Evrim Teorisi olamaz Evrim Teorisi bir kaynak değil zaten, kendisini tesadüfe dayalı bir anlam amacıyla açıklamaya çalışan bir teori aşkın anlamını nasıl açıklayabilir ki?

 

Muhabbetle...

 

 

 

Gönderi tarihi:

evrene aşka koyan bilinç bizde aşkı var etti.

 

Felsefe aynı zamanda bir konuyu sorgulama adına soru sormaktır..

 

Evrene aşkı koyan bilinç'te aşkı kim ve ne var etti?

Gönderi tarihi:

Evrim ne tesadüfle, ne amaçsızlıkla açıklanmaz. Seleksiyon tesadüfen olmaz. Başarılı olan devam eder. Bu tesadüf değildir.

 

Amaç varlığını sürdürmek, hayatta kalmaktır. Bu da amaçsız diye bir kavram olmadığını gösterir.

 

Her konuyu tanrı saplantısı ile açıklamaktan başka bir zihin faaliyeti olmadığı zaman, fikirde, düşüncede bir milim ilerleme olmaz.

 

Tesadüf nasıl yok, tanrı dilediği için... Amaç niye var, tanrı amaçladığı için...

 

Bu saplantı ve fikirsel kısır döngü ile nereye varılır? Hiç bir yere. Dolap beygiri gibi olduğu yerde dönülür ve her dönüşte "doyuran ve bakan efendimiz adına" diye zikir çekilir, efendiye ve seyisine günde beş vakit dolap döndürmeye ara verip saygılar sunulur, sonunda ölünür. İyi dolap beygirliği yaptığı için samanlığa konulup oradan hiç çıkmayacağı şizofren hayali ile avunarak "şahit olurum çiftlik ağamızdan başka ağa yoktur, seyisimiz efendimiz onun has adamıdır" diye sayıklayarak...

Gönderi tarihi:

Evrim ne tesadüfle, ne amaçsızlıkla açıklanmaz. Seleksiyon tesadüfen olmaz. Başarılı olan devam eder. Bu tesadüf değildir.

 

Amaç varlığını sürdürmek, hayatta kalmaktır. Bu da amaçsız diye bir kavram olmadığını gösterir.

 

Her konuyu tanrı saplantısı ile açıklamaktan başka bir zihin faaliyeti olmadığı zaman, fikirde, düşüncede bir milim ilerleme olmaz.

 

Tesadüf nasıl yok, tanrı dilediği için... Amaç niye var, tanrı amaçladığı için...

 

Bu saplantı ve fikirsel kısır döngü ile nereye varılır? Hiç bir yere. Dolap beygiri gibi olduğu yerde dönülür ve her dönüşte "doyuran ve bakan efendimiz adına" diye zikir çekilir, efendiye ve seyisine günde beş vakit dolap döndürmeye ara verip saygılar sunulur, sonunda ölünür. İyi dolap beygirliği yaptığı için samanlığa konulup oradan hiç çıkmayacağı şizofren hayali ile avunarak "şahit olurum çiftlik ağamızdan başka ağa yoktur, seyisimiz efendimiz onun has adamıdır" diye sayıklayarak...

 

''Sen ne kadar bilirsen bil bildiğin karşıdakinin anladığı kadardır.'' diye cevap versem anlar mısınız acaba?Kendi düşüncenizin üstünlüğünü açıklama konusunda söyledikleriniz inançtan öte bir anlam içermiyor, anlatmaya çalıştığım da bu.Düşüncede ilerleme mantığı Evrim Teorisi'nden hareketle evrende tanrı diyebileceğimiz bir bilincin olmadığının bilimsel bir çıkarım olduğuna biat etmek mi oluyor?

 

Evrim Teorisi'ni dahi yanlış aksettiriyorsunuz.Evrime etki eden bir bilinç var mı diye soruyorum Evrim Teorisi'nin kendisi dahi maddenin bilinçsiz evrimine, tesadüfi sürecine bağlıyor siz bunu bile görmüyor, sürecin amacı canlı oluşturmaktı gibi sürecin kendisini sürece etke eden bilinç gibi açıklıyor sorulan soruya karşılık gelmeyen, teorinin dahi temelinde olmayan bir düşünceyi güya bilimselmiş gibi savunuyorsunuz.Düşüncemin değişmesi için kendi inancınız olmayan bir bilgi verin de inanmak zorunda kalsın aklım, kaçamasın bu bilgiden.

 

Sizin tabirinizle maddenin canlı oluşturmadaki anlamı neydi?Cevap:Mutasyon-Doğal seleksiyon Size ''Nasılsınız?'' diye sorsam siz aynı mantıkla ''Adrenalinim fazla salgılanıyor,serotin hormonumda buna bağlı olarak artış var.'' diyerek cevap verdiğinizi düşüneceksiniz.Neyse ''aşk''ı evrim yaratmadı bence, sizce olabilir.

Gönderi tarihi:

Felsefe aynı zamanda bir konuyu sorgulama adına soru sormaktır..

 

Evrene aşkı koyan bilinç'te aşkı kim ve ne var etti?

 

Siz düşünsel bağlamda bu noktaya geldiyseniz bilimin aydınlatamadığı bir alanla ilgili bütün bilimsel bilgilerin ışığında, felsefe boyutunda farklı düşüncelerden birine ya inanırsınız ya inanmazsınız.Aklımın bu konuyla alakalı bütün sınırlarınız zorluyorum, kendi bildiğim, araştırdığım bilimsel, felsefi bilgiler düzeyinde.Ben evrendeki enerjiyi bilinçli bir kaynağa bağladığımda bu bilincin de nasıl oluştuğuna, bu bilinci oluşturan bir gücün var olup olmadığına dair akabindeki soruları da aklıma geliyor, gelecek de.Sizin için de aynısı geçerli, evrende madde ezeli ve ebedi diyorsanız aynı soruyu yine sormak zorundasınız bu nasıl oluyor, ezel-ebetten kasıt ne, bununla ifade edilebilir mi bu durum,diye.Maddenin ezeli -ebedi olduğuna inanmak, varlığı kendinden olan başlangıç sebebi kendi olan Tanrı açıklamasından daha üstün, daha doğru bir felsefi çıkarım değil.

 

Sizce evrendeki aşkı var eden sebep ne, evrenin var oluş sebebi ne diyerek de daha kapsamlı hale getirebiliriz soruyu?

 

Muhabbetle...

 

 

 

Gönderi tarihi:

sürecin amacı canlı oluşturmaktı

 

............

 

Sizin tabirinizle maddenin canlı oluşturmadaki anlamı

 

Benim nerede böyle anlamsız ve saçma sapan cümleler kurduğumu gösterin, ben de yanıta değer bir konu görüp açıklamaya ve sizin tabirinizle: "Düşüncemin değişmesi için kendi inancınız olmayan bir bilgi verin de inanmak zorunda kalsın aklım, kaçamasın bu bilgiden" dediğiniz türde bir çabaya gireyim.

 

Gerçekten doğru söylemişsiniz: ''Sen ne kadar bilirsen bil bildiğin karşıdakinin anladığı kadardır.''

Gönderi tarihi:

Bakın, ben açıklamaya çalışayım: Karmaşık bir olguyu, ona daha karmaşık bir etkenin neden olduğu ile açıklamak aklen çıkmazdır. O daha karmaşıksa, o da tasarıma muhtaç çünkü. Yani madem karmaşık olan tasarlanmadan, kendiliğinden ortaya çıkamıyorsa?

 

Akıl basitten karmaşığa doğru evrilmeyi gerektirir. Karmaşıktan daha az karmaşık meydana geliyorsa, çıkmaza gidilir.

 

Evrim bu evrenle sınırlı olmamalı. Bu bilimsel değil, felsefi bir çıkarımdır. Bilimin erişemediği noktada felsefi akıl yürütme devreye girer ve olası çözüm önerilerini sunar, bilime yol açar.

 

O yüzden başka evrenler fikri bir inançtır, felsefi inançtır. Ama aklen zorunludur.

Bir çizgiye bitiş noktası koyamayacağımız örneğini hatırlayın, İki ucuna da koyamazsınız. Çizgi ne bu noktada başlıyor diyebilirsiniz, ne bu noktada bitiyor diyebilirsiniz. Bir noktada başlayıp sonsuza uzanan çizgi de olmaz, sonsuzdan gelip bir noktada duran çizgi de olmaz. Başlangıç ve sonları biz tahayyül ederiz. Başlangıç ve son olamaz, akıl ve mantık dışıdır. Her şey sonsuzdur...

Gönderi tarihi:

Benim nerede böyle anlamsız ve saçma sapan cümleler kurduğumu gösterin, ben de yanıta değer bir konu görüp açıklamaya ve sizin tabirinizle: "Düşüncemin değişmesi için kendi inancınız olmayan bir bilgi verin de inanmak zorunda kalsın aklım, kaçamasın bu bilgiden" dediğiniz türde bir çabaya gireyim.

 

Gerçekten doğru söylemişsiniz: ''Sen ne kadar bilirsen bil bildiğin karşıdakinin anladığı kadardır.''

 

Yazınıza karşılık yazdığım uzun bir yazı maalesef internet sıkıntısı nedeniyle silindi, tekrardan aynı yazıyı yazmak istemiyorum.Biz bu konuyu tartışırken Bernard Haısch isimli bir yazarın ''Tanrı Kuramı'' başlıklı bir kitabını sipariş etmiştim ve elime ulaştı okumaya başladım.Tam da tartıştığımız konuyla ilgili yazılmış yazarın kendi penceresinden evreni,olası Tanrı'yı, evreni, bilimin materyalist düşüncesinde gördüğü eksikliği, kitabi dinlerdeki genel Tanrı anlayışı bağlamındaki evrenle olan açıklamalarındaki çelişkiyi bilimsel temeller üstünde felsefi yorumla anlatan bir kitap.

 

Kitabın arka kapağında şu cümleler var:''Bir tarafta gerçekliğin yalnızca madde ve enerjiden ibaret olduğunu, her şeyin laboratuvar ortamında ölçülebileceğini veya teleskop aracılığıyla gözlemlenebileceğini ve eğer bunlar yapılamıyorsa onun var olmadığını varsayan materyalizm, indirgemecilik ve rastgelelilik öncülleri temeline dayalı olan geleneksel bilim vardır.

Diğer tarafta evrimi, 4.6 milyar yaşındaki Dünyayı ve dünya dinlerinin birbiriyle çelişen iddialarını hesaba katmayan Tanrı'ya ilişkin geleneksel dini dogmalar vardır. Tanrı Kuramı kitabında Bernard Haisch her iki dünya görüşünü de bir kenara bırakmakta ve hayatımıza anlam katacak ve aynı zamanda yeryüzündeki yaşam ve evren ile ilgili olarak keşfedilen her şey ile uyumlu olan yeni bir kuram sunmaktadır. Ona göre Nevvton "İşte Tanrı" derken haklıydı ve "Bu dünya yalnızca maddesel değil" derken yanılıyordu. ''

Ben kitabı okuyayım, yazarın felsefesi daha doyurucu, bakışı daha tutarlı ve kapsayıcı.En azından sadece maddeye takılıp kalmamış, doğmatik bir anlayışla materyalist bir dar bakışla düşünmemiş, maddenin de ötesinde, evren bütünlüğünde büyük resme yine bilimsel verilere yaslanarak baktığını görebiliyor, maddeyle sınırlandırılmış bir düşünce ufkunun ötesinde olanı anlamaya çalışıyorsunuz.

Evrendeki bilince doğru bir yolculuk, siz madde durağında bekleyebilirsiniz.

 

 

Gönderi tarihi:

Bilim hiç bir noktada takılmaz, hiç bir durakta beklemez, hiç bir kalıba yerleşmez ve hiç bir konuda son sözü söylemez.

 

Bunların hepsini dogma yapar. Bunlar bilimin değil, dogmanın ayrılmaz vasıflarıdır.

Bunları bilime mal etmeye çalışmak kendi bahçesindeki yerdeki çamuru alıp güneşe sıvamaya çalışmaya benzer.

 

Bilim hiç bir durakta beklemeden son sürat ve ivmelenerek yoluna devam ediyor. Size de madde ötesinden bir haber gelecek diye ufuklara boş boş bakmaya iyi devam etmeler... İyi bakın, belki görür gibi olursunuz, gözlerinizi kırpıştırıp yeniden dikkatli bakmayı unutmayın...

Gönderi tarihi:

Her yazdığımdan ifade etmediğim düşünceler çıkarıyorsunuz, dolayısıyla ne cevaplarınız sorularıma karşılıyor ne de anlatmak istediğimi tam anlayabiliyorsunuz.Mevlana'nın sözüyle anlatmak istediğim de buydu, olmadı.

 

Benim bilimle sorunum olduğunu, bilimin bulgularına değer vermediğimi anlatmadığım halde nasılsa anlayan , daha doğrusu düşünmek istediğiniz gibi anlayan sizsiniz.Bilimin geldiği noktada her konuda bulguları, söylemleri, bu bulgular konusunda bilim dünyasındaki tartışmalar,yorumlar, farklı görüşler,bilimin bulguları temelinde geliştirilen felsefi görüşler ortadadır.Sizin bu başlık altında yaptığınız bir konu hakkında bilimsel bir kanunu kendi düşüncelerinizi katmadan aktarmanız değil, tartıştığımız bir konuyla ilgili bilimsel bilginiz düzeyinde felsefe yapmanızdır bunu da benim düşüncelerime, yaklaşımıma karşılık kendi yaklaşımınızı bilimsel bir kanunun ortaya koyduğu nesnel gerçeklikmiş gibi savunduğunuzu zannedip, sizin düşüncelerinizin bilimsel benim düşüncelerimin dogmatik olduğu kanısını dogmatik bir düşünce tavrıyla ifade etmenizdir.

 

Bilimin araştırma alanına girmeyen bir konuyla ilgili kesin yargıda bulunması ne zamandan beri bilimin yöntemi ilkesi olmuştur?Tanrı'nın dini kitaplarda bahsedildiği şekilde varlığı yokluğu ayrı konu, evrende bir yaratıcı bilincin olup olmadığı konusunda bilim neyi ispat etti de kesinlik düzeyinde önce bunun bir Tanrı olamayacağı fikrini kabullenip bu fikre bilimsel bir kabulmüş gibi inanabiliyor ve akabinde karşı düşünceyi doğmatik düşünce olarak algılayabiliyorsunuz?

 

Ayrıca benim medde ötesinden bir haber beklediğimi hangi zihinsel süreciniz sonucunda çıkardınız, kendi anladıklarınızı benim anlattığımı zannediyorsunuz..Bilim bugün maddenin mahiyetini anlamada, dolayısıyla evrenin sırlarını çözmede maddeden maddenin özüne inecek, maddenin anlamını çözebilecek bir kapıyı aralamıştır.Bilim kimsenin tekelinde değildir siz de bilirsiniz diyeceğim ama yazdıklarınıza bakılırsa bilim kendini bazı beyinlere emanet etmiş de tek onların söylediği bilimsel, bilim adına ancak onlar konuşur gibi garip bir anlayışınız var.Şükür ki bilimsel faaliyet alanına bilimin şövalyeliğini yaptığını zanneden insanlar hakim olamıyor da bilim kendi yolunda ilerlemeye devam ediyor.Beni kendi kafanızdaki sadece doğmatik düşünen inançlı insanlarla karıştırıyor, kendi zihninizdeki şablona koyup, düşüncelerim üzerinde de fazlaca düşünme faaliyeti yürütmeden anladığınızı düşünüyorsunuz ve yanılıyorsunuz.

 

Size sorduğum sorulara karşılık yanıt verdiğiniz bakış açısı, daha doğrusu felsefi yaklaşımınız sorulaımın gerisinde kalıyor ki bahsettiğim kitap tam da sorularımın kapsadığı alana karşılık gelecek bir bilimsel, felsefi derinliği içeriyor, size de tavsiye ederim, okuyun, düşüncelerim değişir, ''madde'' korusun, düşüncelerim Tanrı fikrine falan evrilir diye kaygılanmayın.smile.gif

 

Şu an evren hakkında sahip olduğunuz düşünce, maddenin %95'inden habersiz bilimin bulgularından kendi mantığınızla ve örtüşen mantıklarla yapılan felsefi düzeydeki bir inançtan ibaret.Ben sizin durduğunuz yerdeki düşünceyle tatmin olmuyor,maddeye yüklediğiniz mananın evrenin gerçek manası olmadığını düşünüyor,yani yaptığınız bilim felsefesi ve sizinle aynı görüşteki felsefeler evreni açıklamaya yetmiyor, yok yetiyor, ben demiyorum bilim diyor diyorsanız eee o halde evrende merak edilecek bir şey kalmadı demektir.

 

''Aşkı biyolojik evrim yarattı'' düşüncesi bir hastane binasına bakıp, binayı tuğlalar,çimento, demir,kereste,cam bir araya rastgele, tesadüfen gelerek oluşturdu ve binanın da insanların sağlık sorunlarını giderme amaçlı olmasını yine rastgele, bilinçsizce düşündüler demekle aynıdır.Bilim bugün bu binayı görüyor, ne işe yaradığını söyleyebiliyor,binayı oluşturan malzemler hakkında açıklama yapabiliyor ama o binanın hastane olmasını sağlayan, o binayı hastane amaçlı düşünen kimdir, madde midir, bilinçli midir konusunda cevap veremiyor.

 

Sizin ve Evrim Teorisi'nin bu noktada yaptığı açıklama anlamadığı, ne olduğunu tam bilmediği bir olguyu oluşturan asıl sebebi sürecin kendisi zannederek ve bunu da bilinçsiz bir süreç nitelemesiyle anlamlandırarak açıkladığını zannetmesi.

 

''Aşkı biyolojik evrim yarattı.'' bu kadar mı, anlam bilgi bu mu yani.En azından Evrim Teorisi ve onun bahsettiği süreçle ilgili tesadüfilik yerine,ortada düzenli olarak, bir sistem dahilinde, bir amaç doğrultusunda gerçekleşen bir olgu var, bundan hareketle madde evrimi bilinçli olarak, bir amaca yönelik, bütün tesadüfi durumlardan en uygun olanını tercih etme bilincini göstererek gerçekleştirmiş olma durumu var, şeklindeki bir düşünceyle süreci bu manada açıklaması daha anlaşılır, varsa söylenildiği gibi bir durum daha uyumlu olurdu.Darwin bahsettiği evrim sürecinin bu yönüyle fazla ilgilenmemiş, bu olaydaki bilinci,maddenin rastgele, tesaadüfi bir süreç işletmesiyle maddenin bilincine dahi bağlamayarak açıklamış olabilir ama bu açıklama ne gerçeğin ta kendisi ne açıklama bilimin ortaya koyduğu tartışılmaz bir gerçektir.

 

 

Muhabbetle...

 

 

 

Gönderi tarihi:

 

Ben kitabı okuyayım, yazarın felsefesi daha doyurucu, bakışı daha tutarlı ve kapsayıcı. En azından sadece maddeye takılıp kalmamış, doğmatik bir anlayışla materyalist bir dar bakışla düşünmemiş, maddenin de ötesinde, evren bütünlüğünde büyük resme yine bilimsel verilere yaslanarak baktığını görebiliyor, maddeyle sınırlandırılmış bir düşünce ufkunun ötesinde olanı anlamaya çalışıyorsunuz.

 

Lafa bak şimdi. Materyalist(maddeci) felsefe dogma oluyor, madde ötesi bakış ise bilimsel oluyor.

 

Böyle bir saçmalık, daha önce de söylediğim gibi kavramların anlamını bilmemekle savunulabilir ancak. Söylemiştim, "Fuzuli dostum, bilgi ve inanç kavramlarının anlamlarını irdelemelisin" demiştim. Es geçilince devam edecek elbette.

 

Şimdi de tekrarlıyorum. Bilimsel veriler, Materyalizm, madde ötesi, dogma.. bu kavramların anlamlarını çok net bir şekilde buraya yazmalısın. Eğer bunları yapmazsak, sayfalar dolusu yazsakta hepsi havada kalacak..

 

Sonra da burada, materyalizmin veya madde ötesi bakışın hangisinin bilgi, hangisinin dogma üretebileceğini tartışalım.

Bilgi nasıl üretilir, dogma nasıl üretilir?

Gönderi tarihi:
Ayrıca benim medde ötesinden bir haber beklediğimi hangi zihinsel süreciniz sonucunda çıkardınız? Kendi anladıklarınızı benim anlattığımı zannediyorsunuz.

Demirefe dostuma haksızlık!

 

İşte madde ötesinden haber beklediğinizin ispatı:

 

maddeyle sınırlandırılmış bir düşünce ufkunun ötesinde olanı anlamaya çalışıyorsunuz.

Bu görüşü tavsiye ediyorsunuz.

Gönderi tarihi:

Bu "fırtına bina, makine, ilaç yapar mı" tarzı örnekler anlamsızdır. Kimse böyle bir iddiada bulunmuyor zaten. Dalgalar karaya bir vurdu, hop diye suda birtakım canlılar oluştu diyor olsaydık haklı olurdu bu örnekler...

 

Evrim başarılı olanların hayatta kaldığını, başarısızların yok olduğunu ve böylece giderek daha başarılı olan canlıların evrimleştiğini söyler. Bunun raslantıyla, tesadüfle bir ilgisi yok...

 

Tesadüfen, rasgele canlılar ölse, başarılı başarısız hiç farketmese, bir yazı, bir tura... Bir başarılı, bir başarısız gitse, tamam tesadüf derdik ama böyle bir şey yok. Başarılılar doğal olarak seçiliyor ve nesilleri devam ediyor.

 

Evrim sadece canlıların evrimi de değildir. Tek bir evren daha öncesi olmaksızın oluşmuş da olamaz. Evrenler de canlılar gibi doğar, ölür ve nesli devam eder.

 

Bu aklen zorunludur. Bir çizgiye başlangıç veya bitişi nasıl, hangi mantıkla tayin edebilirsiniz? Çizgi o noktadan öteye gitmez, orda biter diye neye dayanarak söyleyebilirsiniz?

Gönderi tarihi:

Lafa bak şimdi. Materyalist(maddeci) felsefe dogma oluyor, madde ötesi bakış ise bilimsel oluyor.

 

Böyle bir saçmalık, daha önce de söylediğim gibi kavramların anlamını bilmemekle savunulabilir ancak. Söylemiştim, "Fuzuli dostum, bilgi ve inanç kavramlarının anlamlarını irdelemelisin" demiştim. Es geçilince devam edecek elbette.

 

Şimdi de tekrarlıyorum. Bilimsel veriler, Materyalizm, madde ötesi, dogma.. bu kavramların anlamlarını çok net bir şekilde buraya yazmalısın. Eğer bunları yapmazsak, sayfalar dolusu yazsakta hepsi havada kalacak..

 

Sonra da burada, materyalizmin veya madde ötesi bakışın hangisinin bilgi, hangisinin dogma üretebileceğini tartışalım.

Bilgi nasıl üretilir, dogma nasıl üretilir?

Evreni anlamlandırmada, evrende olup bitenlerin nasılından çok ''niçin?''ini sorgulama bağlamında evreni anlamaya çalışan maddeci ve maddeyle birlikte maddenin niçinini sorgulayan okuduğum kitaptaki anlayışla sizin burda savunduğunuz anlayış arasındaki düşüncemdi söylediklerim.Konuyla ilgili kullandığım, kullandığımız kavramlarda ortak anlamlar üzerinden düşüncelerimizi ifade etmediğimiz anlaşılıyor.Bahsettiğim kitapta ortaya konan felsefe, maddeden öte, maddeyi hiçe sayan, maddeyle ilişkisi olmayan tamamıyla metafizik düşünceler değil.Örneğin yazar bir evrimin olduğuna inanıyor ama ''Evrim Teorisi'nin ortaya koyduğu evrimin nasıl gerçekleştiğine dair düşüncenin ötesinde yine evrimin cevap veremediği niçin konusunda birçok bilimsel alandaki görüşleri de yorumlayarak maddeye dayalı madde niçin böyle davranıyor konusunda maddeye takılıp kalmayıp materyalist yani maddeci düşüncenin ötesinde bir teori ortaya koyuyor.

 

Madde ötesi bakıştan kastım, temeli maddeyle ilişkisiz tamamıyla metafizik düşünceler üretmek, hiçbir kanıtı olmayan bütünüyle soyut düşünceler geliştirmek, bu bakış açısının maddeci bakıştan daha üstün, daha doğru olduğu fikrini savunmak değil.Madde ötesi bakış dediğimde akla doğrudur metafizik, kanıtlanması mümkün olmayan,kanıtlanma kanıtlanmama gibi bir kaygısı olmayan dini inançlar,felsefi düşünce anlayışları geliyor.Cümlemi kelime/kelimeler cımbızlamadan kendi anlam bütünlüğü içinde değerlendirip anlamış olsaydınız evreni anlamakta madde ötesi felsefelerin yani inançların, buna benzer felsefelerin bilimsel dayanaklarla düşünce üreten felsefelerden daha üstün, daha bilimsel olduğu gibi bir düşünceyi savunmadığımı görürdünüz.Konu olan cümlemle anlatmak istediğim okuduğum kitapta yazarın evreni anlamak, evrende maddeyle birlikte maddenin bir evrensel bilincinin olduğunu sadece maddeye takılıp kalan, maddenin nasılını açıklayıp,niçini konusunda kanıtları olmadığı halde bütün anlamı maddeye yükleyen bakış açısına, maddeci anlayışın ürettiği felsefeye karşılık daha kapsayıcı, daha doyurucu,anlamlı, madde ötesi yine maddeden hareketle bir düşünce geliştirdiğini ifade etmekti.

 

Evet evren görünürde maddeden maddenin daha ötesine giderseniz bir enerjiden oluşuyor.Evrende asıl olan maddedir, maddenin kendisi tek gerçektir, evren açıklanırken evrende olup biten her olgu, durum maddeyle açıklanır diyen materyalist anlayış evreni açıklamak adına ortaya çıkmış bir felsefedir.Bu anlayış evrenin bir amacının, bilincinin olup olmadığı konusunda ise yine maddenin kendisiyle maddenin devinimiyle açıklamaktadır değil mi?Evrim Teorisi'nden örnek verecek olursak maddeden canlılık oluşum sürecinin ''nasıl'' olduğu açıklanmakta ama niçin madde canlı oluşturmuştur, bu evrendeki maddeye bürünmüş enerjinin bilinçli,amaçlı bir süreç geliştirmesi midir, yoksa hiçbir amacı olmayan maddenin amaçsızca ortaya koyduğu süreç midir konusunda elle tutulur, kanıtlanabilir, nesnel gerçeklik düzeyinde bir açıklaması olmayıp sürecin kendisini, sürecin anlamı olarak görmesi bunu da maddenin bilinçsiz rastgele bir devinimine bağlaması felsefi bir yorumdur,çıkarımdır.Bu açıklama maddeci bir açıklama olup doğruluğu bilinmeyen ama kesinliği taraftarlarınca inanılan materyalist bir düşüncedir, ve bu kesin böyledir fikrinin kabulü,savunulması, bunun bilimsel bir gerçeklik olduğu algısı felsefesi yapılan bilimsel bir düşüncenin doğmatik tezahürüdür.Bu düşünce beraberinde şu çıkarımı da savunmaktadır.Evren Tanrı denilen evrensel bir bilinç tarafından var edilmemiştir,evren evreni oluşturan enerjinin bilinci olmayan, amacı olmayan devinimidir.İşte bu düşünce bilimin kanıtladığı bir düşünce değil, bilimin felsefi yorumlarından birinin ortaya koyduğu doğmatik bir düşüncedir.Niçin mi doğmatik diyorum?Kesinliği ıspatlanlanmamış ama kesinliğine kesinlik derecesinde inanılan, savunulan her düşünce doğmatikdir de ondan.Ve her insanın hayatında benimsediği bir felsefi anlayış vardır dolayısıyla her insan biraz doğmatiklik taşır normaldir.Önemli olan bunun farkında olacak kadar doğmatik olmamaktır.Hayatımıza yön veren her düşüncenin doğruluğu bilimsel olarak ispatlanmış olsaydı hayatta bugün felsefe diye bir alan kalmaz, insanda inancın yerini bilimsel kanunlar, teoriler alırdı, bilimde artık evrende gizli kalmış hiçbir bilgi yok açıklamasını yapardı.

 

Bilimin felsefesiyle ortaya konan düşünceler bilimsel kanunlar değildir,bunu iyi ayırdetmek gerekir.

 

Okuduğum kitabın ortaya koyduğu kuram da bilimsel verilere dayanarak bilimin aydınlatamadığı evrenin anlamına dair ortaya konan felsefi bir Tanrı Kuramı yaklaşımı.Maddeci anlayış evrenin tek gerçekliğinin bilinci olmayan, amacı olmayan enerjinin maddeye dönüşmüş devinimi derken okuduğum kitap bu enerjinin amaçsız, bilinçsiz bir nerjiden ibaret olmadığı düşüncesinin daha anlamlı olduğunu iddia ediyor, evrendeki bu enerjiye bilinç yüklüyor ve adına Tanrı diyor.Kitabi dinlerde anlatılan Tanrıy'la evreni bilinçli var ettiğini düşündüğü Tanrı aynı değil.

 

Konuyla alakalı doğmatik olmayan gerçekliği size ya da felsefeye dayanmayan dünyanın yuvarlak olduğu kadar kesin olan savunduğunuz düşünceyi söyleyin de dünyanın yuvarlak olduğuna inanmayan gerçeklerden, bilimden bihaber bir düşünce taşıyan ve gerçeği öğrendiğinde bundan utanan biri olayım?

Gönderi tarihi:

evrendeki bu enerjiye bilinç yüklüyor ve adına Tanrı diyor.

Karmaşık bir olgu tasarıma muhtaç ise, o karmaşayı tasarlayan daha karmaşık bir bilincin tasarıma nasıl olup muhtaç olmadığını nasıl açıklıyor?

 

Tasarım dediğimiz, çok uzun zamanda yararsız gelişmelerin yok olup, yararlı olanların devam etmesidir. Evrim bilinci ortaya çıkardığında, tasarlanmış evrim başlamış olur. İnsan biyolojik evrim aşamasından kültürel evrim aşamasına geçmiştir, bunu teknolojik evrim aşaması izleyecek.

 

Bu evrim, güneşimiz sönmeden ve evrende ısıl denge oluşup evren ölmeden önce çok yüksek bir düzeye ulaşmış olacak ve tek evren, bizimki değil. Bilinç kendini kalıtlayacak, başka evrenlerde yeniden doğmanın bir yolunu bulacak.

 

Zaman, mekan gibi varlığa da başlangıç ve son tayin edemeyiz. Düşünüyoruz, o halde varız. Hep vardık, yok da olmayacağız...

Gönderi tarihi:

Konu olan cümlemle anlatmak istediğim okuduğum kitapta yazarın evreni anlamak, evrende maddeyle birlikte maddenin bir evrensel bilincinin olduğunu sadece maddeye takılıp kalan, maddenin nasılını açıklayıp,niçini konusunda kanıtları olmadığı halde bütün anlamı maddeye yükleyen bakış açısına, maddeci anlayışın ürettiği felsefeye karşılık daha kapsayıcı, daha doyurucu,anlamlı, madde ötesi yine maddeden hareketle bir düşünce geliştirdiğini ifade etmekti.

Madde ötesi, madeden hareketle düşünce geliştirmek ne demek? Maddeyi etkileyecek madde ötesi olgu nedir? Kasıt enerji ise; maddeye aittir..

 

Yok eğer enerjiyi, maddeden bağımsız olan, hatta bilinci de olan bir yaratıcı güç olarak anlatmaya çalışıyorsan, böyle bir şey masallarda geçiyor. Bilimsel bir yönü yok.

 

Enerji, maddenin ayrılmaz diğer halidir, ürettiğidir.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.