Φ katakuta Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 kendi ağzınla söledin işte ölçü!!Hz. peygamber zamanında içkinin ölcüsü kalmamıştı çünkü beyini uyuşturup kendinden geçiriyodu insanı..şimdide aynı deilmi!!ölçülü içen varmı acaba içkinin manevi bakımdan azıda zarar fazlasıda zarardır!ne yani azından bişe olmaz die şimdisigaramı içelim!!azla başlar sora çoğalır!!tıpkı sizin düşünceleriniz gibi bir iki soru düşünürsün sora bu soruları sorularla onlarıda yeni sorularla derken bi bakmışsın çıkmazın içindesin ve sora en iisi bunlara kafa yoracağıma bu sorumluluktan kaçayımda varsada nasıl olsa kebab olacaz mantığı gelir peşinden !!en iyisi inkar etmek denir!!iyi özetledim siz sanırım ..güzel bir örnek olarak alabilirsin içkinin azınında çoğununda zarar olabileceğini!! Ne kadar sığ üşünüyorsunuz. Birileri ölçüyü kaçırıyor en iyisi tümden yasaklayalım. Birileri ölçüyü kaçırıyor diye doktorun sizi bağırta bağırta ameliyat etmesini istermisiniz ? !!tıpkı sizin düşünceleriniz gibi bir iki soru düşünürsün sora bu soruları sorularla onlarıda yeni sorularla derken bi bakmışsın çıkmazın içindesin ve sora en iisi bunlara kafa yoracağıma bu sorumluluktan kaçayımda varsada nasıl olsa kebab olacaz mantığı gelir peşinden !!en iyisi inkar etmek denir!!iyi özetledim siz sanırım Siz beni ne kadar tanıyorsunuzda benim hakkımda bu şeklide değerlendirme yapıyorsunuz ? Müslümanlar nedense meseleyi kişiselleştirmeye bayılıyorlar. Ben sanki alkol sevdalısı biriymişim gibi ,bakmışım ki olacak gibi değil,alkolden uzak durmaktansa dnden çıkayım demişim gibi. Hiç bir insan pat diye dinden çıkmaz.Bende yıllardır islama sıkı sıkıya bağlı bir müslümandım. Şurda daha çiçeği burnunda bir kaç senelik dinden çıkmış biriyim.Yaptığım araştırmalar sonucu kuranın insan ürünü bir kitap olduğunu anladığım için dinden çıktım,nasıl olsa kebap olacağım diye değil. Asıl kebap olma korkusu size ait bir müslümanlara ait hastalıktır. Kurandan akla, mantığa, bilime, modern yaşama,isanlığa aykırı ayetler olduğunu görmelerine rağman aman sesimizi çıkartmayalım sonra kebap oluruz mantığı ile hala inadına savunurlar. Alıntı
Φ abraham Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 islama en büyük hakaret böylelerinin ben müslümanım demesi allaha en büyük hakarette böylelerinin allahın kuluyum demesi Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 islama en büyük hakaret böylelerinin ben müslümanım demesi allaha en büyük hakarette böylelerinin allahın kuluyum demesi Umarım müslümanlar da bunu görürler. Saygılar. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 ismnyfsa müslümanlığı böyle mi tanıtıyorsun, yada böyle mi yayacaksın ? Alıntı
Φ b@diCAN Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 bu adamın yaptığının islamla bir ilgisi yok kanımca bende elhamdülillah müslümanım ama bu böle olmamalı!! ama bu demek deildirki diğerleride öyle istisnalardan birisi sadece!!yazık ne diyim Allah affetsin Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 YÜCE ALLAH VARDIR VE BİRDİR ONDAN BAŞKA ALLAH YOKTUR O TEKTİR HZ MUHAMMED(S.A.V) ONUN ELÇİSİDİR RESULÜDÜR BEN BUNA İNANIR VE BUNA SONSUZUN SONSUZUN SONSUZUNA KADAR ŞEHADET EDER İNANIRIM Allah'a Niçin ve Nasıl İnanırız İmanın altı şartından birincisi Allah'a inanmaktır. Akıl sahibi olan ve erginlik çağına gelen her insanın ilk ve en önemli görevi, Allah'ın varlığına ve birliğine inanmaktır. Çevremize baktığımız zaman, hiçbir şeyin kendiliğinden olmadığını görürüz. Güzel bir sanat eseri, bunu yapan bir sanatkârının bulunduğunu gösterir. Meselâ; kullandığımız saati yapan bir sanatkâr, oturduğumuz binayı yapan bir usta yok mudur? Şüphesiz ki vardır. Bunların kendiliğinden meydana geldiğini akıl kabul eder mi? Elbette etmez. Öyle ise; çok ince bir plâna göre kurulan ve mükemmel bir düzen içinde işleyen uçsuz bucaksız kâinatı ve en güzel sanat eseri olan insanı da bir yaratan vardır. İşte bu yaratıcı, sonsuz güç ve kudret sahibi olan "Allah"tır. Evren, Allah'ın varlığını; evrende görülen ahenk ve mükemmel düzen de Allah'ın birliğini göstermektedir. O halde, ilk görevimiz, bizi yaratan ve yaşatan Allah'a inanmak, O'na gönülden bağlanmaktır. Özde, sözde, dilde, seste Allah bir! Yer ettikçe can kafeste Allah bir! Böyle geldik böyle gitmek dileriz İlk nefeste son nefeste Allah bir. Emin Ali SİPAHİ Allah'a Şöyle İnanırız Allah vardır ve birdir. Ondan başka tanrı yoktur. Varlığının başlangıcı ve sonu yoktur. O, her zaman vardı, sonsuza kadar da var olacaktır. Allah varlıklardan hiçbirine benzemez. O'nun eşi ve benzeri yoktur. Varlığı kendindendir. Hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey O'na muhtaçtır. Allah diridir, her şeyi bilir, her şeyi işitir ve her şeyi görür. Kalbimizden geçenleri de bilmektedir. Allah irade sahibidir, diler ve dilediğini yapar. Onun kudreti sonsuzdur, her şeye gücü yeter. Allah yaratıcıdır, dilediğini yoktan var eder, dilediğini de yok eder. Evrende ne varsa hepsini O yaratmıştır. Allah harflere ve sese gerek olmadan söyler. Sözünü Peygamberlerine duyurmuş, emir ve yasaklarını bildirmiştir. Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim Allah'ın sözüdür. Allah, merhameti sonsuz, bağışlaması bol Yüce bir varlıktır. Bize hayat veren, sayılamıyacak kadar nimetler bahşeden O'dur. O, bizi yarattıktan sonra da yalnız bırakmamış, peygamberler göndererek dünyada ve ahirette mutlu olmanın nurlu yolunu göstermiştir. Allah'a böyle doğru olarak inanan ve ona gönülden bağlanan insan, varlıklar arasındaki şerefli yerini almış, gerçek değerini kazanmış olur. Bu inanç, insanın kalbini her türlü kötü düşüncelerden temizler, iyi düşünce ve güzel huylarla süsler. İnsan, hiç kimsenin görmediği yerlerde bile ahlâka aykırı davranışlardan sakınır. Çünkü, Allah'ın her şeyi gördüğüne ve bildiğine inanır. Allah'a iman, her türlü iyiliğin kaynağıdır. Tevhid İnancı İslâmın temeli, tevhid inacıdır. Tevhid, Allah'ın birliği demektir. Kur'an-ı Kerim'de bu konu şöyle açıklanmıştır: «Sizin Tanrınız, tek bir Tanrıdır. Ondan başka tanrı yoktur.» (3) Evet Allah birdir, O'ndan başka tanrı yoktur. O, eşi, benzeri ve ortağı olmayan tek varlıktır. Doğmamış ve doğurmamıştır. Gördüğümüz ve göremediğimiz bütün varlıkları yaratan, yoktan var eden Allah'tır. O, yaratıcı olarak da tek'dir. O'ndan başka yaratıcı yoktur. Allah, hiçbir kusur ve eksikliği bulunmayan, en üstün niteliklere sahip olan çok Yüce bir varlıktır. İbadet yalnız O'na yapılır. O'ndan başkasına ibadet edilmez. Tevhid (Allah'ın birliği) inancı ihlâs sûresinde şöyle açıklanmıştır: «Deki o Allah birdir. Allah Sameddir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O'na muhtaçtır.) O, doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey O'na denk değildir.» (4) Allah'ın birliği inancı, kalbleri aynı amaç etrafında birleştiren, müslümanlar arasında birlik ve beraberliği sağlayan önemli bir güçtür. Allah Sevgisi Allah, bize görmek için gözler, işitmek için kulaklar, konuşan dil, çeşitli işler yapabilen eller ve yürüyen ayaklar vermiş; bizi akıl ve zekâ ile donatarak, varlıklar arasında çok üstün bir durumda yaratmıştır. Sağlık ve mutluluk içinde yaşayabilmemiz için yeryüzünü çeşitli nimetlerle donatmış, teneffüs ettiğimiz havadan içtiğimiz suya kadar her türlü ihtiyacımız karşılanmıştır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Allah'ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz." (5) İnsan, kendisine iyilik edenleri sever. Öyle ise, en çok sevmemiz gereken varlık, Allah'tır. Çünkü O'nun bize olan iyilikleri sayılamayacak kadar çoktur. Biz de Allah'ımızı çok sevmeliyiz. Sevgi, sadece sözle olmaz. İnsan, sevdiğine saygı gösterir, sevdiğinin hoşlanmayacağı bir şeyi yapmaz. Allah sevgisi, O'nun mübarek adını saygı ile anmak, bize emrettiği ibadet görevlerini seve-seve yapmak ve yasak ettiği şeylerden sakınmakla olur. Böyle yaparsak, Allah da bizi sever ve dünyadaki nimetlerden çok daha fazlasını bize ahirette verir. Bir insan için en büyük mutluluk, Allah'ın sevdiği kişilerden olmaktır. ALLAH Yeri, göğü yaratan, Ağaçları donatan, Çiçekleri açtıran, Bir Allah'tır, bir Allah! Doyuran her hayvanı, Yaşatan her insanı, Koruyan şu vatanı, Bir Allah'tır, bir Allah! Allah her yerde hâzır; Ne yaparsam O görür; Ne söylersem işitir; Var'dır, Bir'dir, Büyük'tür. Ben Allah'ı severim, Her sözünü dinlerim. Sabri Cemil YALKUT Gerçek İman Sahibi Bir Genç... Hazreti Ömer, halifeliği zamanında sütçülerin süte su katmasını yasaklamış ve bu emrini her tarafa duyurmuştu. Şehrin asayişini kontrol etmek için bir gece Medine'de dolaşırken yoruldu ve biraz dinlenmek üzere bir evin duvarına yaslandı. Evin içinde anne ile kızı arasında geçen şu konuşmayı duydu: Anne: – Haydi kızım: kalk da sütlere biraz su katıver. Kız: – Halifenin sütlere su katılmasını yasakladığını bilmiyor musun? Anne: – Evet biliyorum. Kız: – Öyle ise Halifenin yasakladığı işi nasıl yapabilirim? Anne: – Kalk da su koy şu sütlere, Ömer seni nereden görecek? Kız: – Ömer görmez ama Rabbim görür. Vallahi ben O'nun göreceği yerde yapmadığım bir işi görmediği yerde de yapmam. Hazreti Ömer, bu konuşmaları dinledikten sonra evine döndü. İyi bir din terbiyesi görmüş bu yüksek ahlâklı fakir kızı oğlu Âsım ile evlendirdi. (6) İşte Allah inancının insanın davranışlarındaki olumlu etkisi... Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 HADİSLER (Allah Rasûlü) “Din nasihattir/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah'a, Kitabina, Peygamberine, Müslümanlarin yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi. Müslim, Imân, 95. Islâm, güzel ahlâktir. Kenzü'l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225. Insanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16. ®2005 İlahiyat Fakültesi Kolaylastiriniz, güçlestirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, Ilm, 12; Müslim, Cihâd, 6. Insanlarin Peygamberlerden ögrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadiktan sonra diledigini yap!” sözüdür. Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6. Hayra vesile olan, hayri yapan gibidir. Tirmizî, Ilm, 14. Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz. (Mümin, iki defa ayni yanilgiya düsmez) Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63. Nerede olursan ol Allah'a karsi gelmekten sakin; yaptigin kötülügün arkasindan bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. Insanlara karsi güzel ahlakin geregine göre davran. Tirmizî, Birr, 55. Allah, sizden birinizin yaptigi isi, ameli ve görevi saglam ve iyi yapmasindan hosnut olur. Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, 1/275; Beyhakî, ?u'abü'l-Îmân, 4/334. Iman, yetmis küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah'tan baska ilah yoktur)” sözüdür, en düsük derecesi de rahatsiz edici bir seyi yoldan kaldirmaktir. Haya da imandandir. Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58. Iki göz vardir ki, cehennem atesi onlara dokunmaz: Allah korkusundan aglayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. Tirmizî, Fedâilü'l-Cihâd, 12. Zarar vermek ve zarara zararla karsilik vermek yoktur. Ibn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta', Akdiye, 31. Hiçbiriniz kendisi için istedigini (mü'min) kardesi için istemedikçe (gerçek) iman etmis olamaz. Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71. Müslüman müslümanin kardesidir. Ona zulmetmez, onu (düsmanina) teslim etmez. Kim, (mümin) kardesinin bir ihtiyacini giderirse Allah da onun bir ihtiyacini giderir. Kim müslümani bir sikintidan kurtarirsa, bu sebeple Allah da onu kiyamet günü sikintilarinin birinden kurtarir. Kim bir müslümani(n kusurunu) örterse, Allah da Kiyamet günü onu(n kusurunu) örter. Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58. Iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmis olamazsiniz. Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sifâtu'l-Kiyâme, 56. Müslüman, insanlarin elinden ve dilinden emin oldugu kimsedir. Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8. Birbirinize buguz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah' i n kullari, kardes olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardesi ile dargin durmasi helal olmaz. Buhârî, Edeb, 57, 58. Hiç süphe yok ki dogruluk iyilige götürür. Iyilik de cennete götürür. Kisi dogru söyleye söyleye Allah katinda siddîk (dogru sözlü) diye yazilir. Yalancilik kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kisi yalan söyleye söyleye Allah katinda kezzâb (çok yalanci) diye yazilir. Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104. (Mümin) kardesinle münakasa etme, onun hosuna gitmeyecek sakalar yapma ve ona yerine getirmeyecegin bir söz verme. Tirmizî, Birr, 58. ( Mümin) kardesine tebessüm etmen sadakadir. Iyiligi emredip kötülükten sakindirman sadakadir. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadir. Yoldan tas, diken, kemik gibi seyleri kaldirip atman da senin için sadakadir. Tirmizî, Birr, 36. Allah sizin ne dis görünüsünüze ne de mallariniza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve islerinize bakar. Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539. Allah' i n rizasi, anne ve babanin rizasindadir. Allah' i n öfkesi de anne babanin öfkesindedir. Tirmizî, Birr, 3. Üç dua vardir ki, bunlar süphesiz kabul edilir: Mazlumun duasi, misafirin duasi ve babanin evladina duasi. Ibn Mâce, Dua, 11. Hiçbir baba, çocuguna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. Tirmizî, Birr, 33. Sizin en hayirlilariniz, hanimlarina karsi en iyi davrananlarinizdir. Tirmizî, Radâ', 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50. Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygi göstermeyen bizden degildir. Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66. Peygamberimiz isaret parmagi ve orta parmagiyla isaret ederek: “Gerek kendisine ve gerekse baskasina ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette iste böyle yanyanayiz” buyurmustur. Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42. (Insani) helâk eden su yedi seyden kaçinin. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah'a sirk kosmak, sihir, Allah' i n haram kildigi cana kiymak, faiz yemek, yetim mali yemek, savastan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadinlara iftirada bulunmak buyurdu. Buhârî, Vasâyâ, 23, Tibb, 48; Müslim, Îmân, 144. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komsusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayir söylesin veya sussun. Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74 Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Cennet, Cehennem, Sırat-ı Müstekîm, Berzâh Ne Demektir? Cennet; Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınanların konulacağı ebedi mükafat yeridir. Cehennem; kafirlerin sürekli olarak kalacakları azap yeridir. Sırat-ı Müstakîm; Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de beyan ettiği dosdoğru yoldur. Berzah; ölümle kıyamet arasındaki zaman dilimidir. Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 1. Müminlerin alçakgönüllülüğü nasıldır? Alçakgönüllü olmak, Kuran'da önemli bir mümin özelliği olarak geçer. Allah ayetlerinde müminlere alçakgönüllü olmalarını emreder. Büyüklenen ve şımarıp azgınlık yapanların da Allah tarafından sevilmediği yine ayetlerde haber verilir. Müminler, Allah'ın herşeyi yarattığını, herşeyin tek sahibi olduğunu ve insanlara tüm nimetleri verenin O olduğunu bilen insanlardır. Dolayısıyla bir mümin Allah karşısındaki acizliğinin farkında olduğu için yersiz bir büyüklenme ve kibir içine girmez. Ne kadar güzel, ne kadar zengin, ne kadar zeki, ne kadar itibarlı olsa da bunlardan dolayı böbürlenmez, çünkü bunları ona Allah'ın verdiğini bilir. Bu yüzden müminlere karşı da tavrı daima tevazulu olur. Kendi özelliklerini ön plana çıkarmaya, sürekli güzel yönlerini vurgulamaya çalışmaz. Çünkü yaptığı herşeyin karşılığını yalnızca Allah'tan bekler. İnkarcıların yeryüzünde büyüklenmesinin aksine, tevazu sahibi müminler alçakgönüllülükle hareket ederler ve bu tevazuları dışgörünüşlerine de yansır. Allah müminlerin tevazulu tavrına bir ayetinde şöyle dikkat çekmiştir: O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam" derler. (Furkan Suresi, 63) Bu ahlaklarının sonucunda Allah müminleri cennetle müjdelemiştir: ...İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver. (Hac Suresi, 34) Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 1. Müminlerin alçakgönüllülüğü nasıldır? Alçakgönüllü olmak, Kuran'da önemli bir mümin özelliği olarak geçer. Allah ayetlerinde müminlere alçakgönüllü olmalarını emreder. Büyüklenen ve şımarıp azgınlık yapanların da Allah tarafından sevilmediği yine ayetlerde haber verilir. Müminler, Allah'ın herşeyi yarattığını, herşeyin tek sahibi olduğunu ve insanlara tüm nimetleri verenin O olduğunu bilen insanlardır. Dolayısıyla bir mümin Allah karşısındaki acizliğinin farkında olduğu için yersiz bir büyüklenme ve kibir içine girmez. Ne kadar güzel, ne kadar zengin, ne kadar zeki, ne kadar itibarlı olsa da bunlardan dolayı böbürlenmez, çünkü bunları ona Allah'ın verdiğini bilir. Bu yüzden müminlere karşı da tavrı daima tevazulu olur. Kendi özelliklerini ön plana çıkarmaya, sürekli güzel yönlerini vurgulamaya çalışmaz. Çünkü yaptığı herşeyin karşılığını yalnızca Allah'tan bekler. İnkarcıların yeryüzünde büyüklenmesinin aksine, tevazu sahibi müminler alçakgönüllülükle hareket ederler ve bu tevazuları dışgörünüşlerine de yansır. Allah müminlerin tevazulu tavrına bir ayetinde şöyle dikkat çekmiştir: O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam" derler. (Furkan Suresi, 63) Bu ahlaklarının sonucunda Allah müminleri cennetle müjdelemiştir: ...İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver. (Hac Suresi, 34) -------------------------------------------------------------------------------- 2. Boş ve yararsız şeylerden yüz çevirmek nasıl olur? Neler "boşve yararsız"dır? "Boşve yararsız şeylerden yüz çevirmek", insanın sadece Allah'ın rızasını kazanacağı davranışlarda bulunmasıyla mümkün olur. Mümin dünyada kendisine verilen süreyi çok iyi değerlendirmesi gerektiğini bilir. Çünkü bu dünyada yaptığı işler sonucunda ahirette sonsuza kadar konaklayacağı yer belirlenecektir. Bu yüzden her yaptığı işle ahirete yönelik bir hayır kazanmaya çalışır. Elbette her insan gibi konuşur, eğlenir, yemek yer, güler, düşünür, çalışır ama bunları yaparken aklında hep insanlara, dine menfaat sağlayacak hayırlı düşünceler vardır. Ayrıca yaptığı her hareket bir amaç üzerinedir. Daima kendisine Allah'ın hoşnutluğunu en fazla kazandıracak işe yönelir. Bu konuyu şöyle örneklendirebiliriz: Araba motorlarının gücü hakkında sohbet etmek her insanın yapabileceği bir şeydir. Ancak bir mümin, yapması gereken daha aciliyetli işler varken, saatlerce bu konu üzerinde konuşmaz. Aynı şekilde bir mümin, yanında Allah'ın dinini anlatabileceği bir insan varken, onunla uzun süre bir spor karşılaşmasında hangi tarafın kazanacağı üzerinde de konuşmaz. Çünkü o anda acil olan, o kişinin Allah'ın varlığını, büyüklüğünü, cennete layık olabilmek ve cehennemden sakınmak için neler yapması gerektiğini öğrenmesidir. Kısacası mümin, dinin ve müslümanların menfaatini ilgilendirmeyen konularda ne uzun süreli bir konuşmaya dalar, ne de bu konulara gereğinden fazla vakit ayırır. Dünyayla ilgili her konuda iyi bir ayrım yaparak, zamanını çok iyi değerlendirir. İçinde bulunduğu anda neyin "boşiş" neyin faydalı şey olduğunu ise vicdanını ve aklını kullanarak ayırt eder ve bu konuda taviz vermez. Kuran'da bir müminin "boşsöz"le karşılaştığındaki tavrı şöyle haber verilir: 'Boşve yararsız olan sözü' işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: "Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz" derler. (Kasas Suresi, 55) -------------------------------------------------------------------------------- 3. Kuran'daki temizlik anlayışı nasıldır? Müminler fiziksel olarak tertemiz insanlardır. Bedenleri, yedikleri yiyecekler, giydikleri giysiler, yaşadıkları ortamlar her zaman temizliği ve düzeniyle göze çarpar. Bulundukları her yeri Kuran'da tarif edilen, tertemiz cennet ortamlarına benzetmeye çalışırlar. Allah müminlerin temizlik anlayışının nasıl olması gerektiğine, aşağıdaki ayetlerde dikkat çekmiştir: Elbiseni temizle. Pislikten kaçınıp-uzaklaş. (Müddessir Suresi, 4-5) Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin... (Bakara Suresi, 172) ... Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut. (Hac Suresi, 26) -------------------------------------------------------------------------------- 4. Kuran'da manevi temizlikten de bahsedilir mi? Allah Kuran'da insanın ruhen temiz olmasından da bahseder. Nefsindeki kötülüklerden uzak duran, nefsini arındırıp temizleyen insanların kurtuluşbulacağına dikkat çeker: Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. (Şems Suresi, 8-9) İnsanın manevi yönden temiz olması, ayette bildirildiği gibi nefsinin emrettiği kötülüklerden tamamen uzak durmasıyla mümkün olur. Manevi yönden temiz olan kişi, samimi bir imana, huzurlu bir ruh haline sahiptir. Yaptığı her işgibi, her düşüncesi de hayırlıdır. Karşısına çıkan her olayda Allah'tan razı olmuşbir tavır gösterir. İçi de dışı ile birdir. Ayrıca Allah'tan gelen herşeyin kendisi için mutlaka hayırlı olduğunu bilir. Böyle insanlar nefislerindeki pisliklerden arınan insanlardır ve Allah Kuran'da bu insanların güzel bir sonla karşılaşacaklarını haber vermiştir: ... Sen, yalnızca gayb ile Rablerinden 'içleri titreyerek-korkmakta' olanları ve dosdoğru namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenip-arınırsa, artık o, kendi nefsi için temizlenip-arınmıştır. Sonunda dönüşAllah'adır. (Fatır Suresi, 18) Doğrusu, temizlenip arınan felah bulmuştur; (A'la Suresi, 14) -------------------------------------------------------------------------------- 5. Kıskançlığın Kuran'daki yeri nedir? Haset, Kuran'da kınanan bir tavırdır. Allah, deneme maksadıyla, insanların nefsini kıskançlığa eğilimli olarak yarattığını, fakat müminlerin bundan sakınmaları gerektiğini Kuran'da bildirmiştir: ... Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 128) Bazı insanlara "kıskanç mısındır?" diye sorulduğunda buna "evet" veya "biraz" diye cevap verirler. Ancak bu cevabın arkasında gizlenen anlamı detaylı olarak düşünmezler. Oysa kıskançlık, insanın, başka birisinin kendisinden herhangi bir yönüyle daha üstün olmasını kabullenememesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu ise, insanı Allah'a karşı büyüklenmeye kadar götürecek bir tutumdur. Çünkü insanlara sahip oldukları bütün özellikleri veren Allah'tır. Dilediğine dilediği kadar verir bunu da kimse engelleyemez. Ayrıca Kuran'da şeytanın, kıskançlık yüzünden Hz. Adem'e secde etmeyerek Allah'a isyan etmesinden söz edilir. Kendisini Hz. Adem'den daha üstün gördüğü bildirilir. Bu durumda karşımıza önemli bir gerçek çıkar: kıskançlık aslında şeytana ait bir özelliktir ve Allah'tan korkan insanın bundan kaçınması gerekir. Allah Kuran'da müminlere, haset eden kişilerin yapmaya kalkışacakları kötülüklerden korunmaları için Kendisi'ne sığınmalarını söylemektedir: De ki: Sabahın Rabbine sığınırım... (Felak Suresi, 1) Ve haset ettiği zaman, hasetçinin şerrinden. (Felak Suresi, 5) Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Kuran'da "alaycılık" ile ilgili bildirilenler nelerdir? Alay, Allah'ın kesinlikle beğenmediği çirkin bir tavırdır. Dinsiz toplumlarda birçok alay konusu bulunur. İnsanların eksiklikleri veya kusurları ile alay etmek, onlara kötü lakaplar takmak bu konuların başında gelir. Allah bu çirkin ahlaka karşı insanları şöyle uyarmaktadır: Arkadan çekiştirip duran, kaşgöz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline; (Hümeze Suresi, 1) Allah'ın Kuran'da dikkat çektiği diğer bir alay şekli ise, inkarcıların inananlarla alay etmesidir. Gaflet içinde olan, iman edenlerin doğru yolda olduğunu kavrayamayan bu insanlar kendilerini inananlardan üstün görerek onlarla alay ederler: Doğrusu, 'suç ve günah işleyenler,' kimi iman edenlere gülüp-geçerlerdi. Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş-göz ederlerdi. (Mutaffifin Suresi, 29-30) Allah bu kişilerin ne kadar büyük bir yanılgı içinde olduklarını ve uğrayacakları sonun kötülüğünü ise şöyle bildirmiştir: Artık bugün, iman edenler, kafir olanlara gülmektedirler. Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmek suretiyle. Nasıl, kafir olanlar, işlediklerinin feci karşılığını gördüler mi? (Mutaffifin Suresi, 34-36) Fakat bunların hepsinden önemli olarak Allah Kuran'da, dinle, Allah'ın ayetleri ile alay edenlerden bahseder. Bu kişilerin, kendilerine Allah'tan gelen her uyarıyı, onları uyarıp korkutmak için gönderilen elçileri yalanladıklarını bildirir. Kuşkusuz bu insanlar Allah'ın büyüklüğünü, gücünü hakkıyla takdir edemeyen, ahirette hesap vereceklerini gözardı eden kişilerdir. Ancak bu kişiler ahirette büyük bir şaşkınlık yaşayacak ve dünyada yaptıkları çirkin alaycılığın karşılığını sonsuz bir azapla alacaklardır. Kuran'da bu gerçek açıkça bildirilmiştir: İşte onlar, Rableri'nin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız. İşte, inkar etmeleri, ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir. (Kehf Suresi, 105-106) Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): "Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim." (Zümer Suresi, 56) -------------------------------------------------------------------------------- 7. İnsanlara çirkin lakaplar takmanın Kuran'daki yeri nedir? Kuran ahlakını yaşamayanlar, kendilerini yüceltmek uğruna insanlara olmadık kötü lakaplar takarak alay ederler, böylece karşılarındaki insanları küçük düşürmeye çalışırlar. Müminler ise asla böyle çirkin bir tavra itibar etmezler. Allah Kuran'da müminleri çok açık bir şekilde bu çirkin davranıştan men etmiştir, bu emre uymayanların da zalimlerden olacağını belirtmiştir: Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakaplarla' çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir. (Hucurat Suresi, 11) Kuran ahlakına uyan insanlar Allah'ın beğenmediği bu davranışı hiçbir zaman göstermezler. Birbirlerini en güzel şekillerde çağırmaya özen gösterir ve birbirlerine Allah'ın samimi birer kulu olarak derin bir saygı beslerler. -------------------------------------------------------------------------------- 8. Dedikodunun Kuran'daki yeri nedir? Allah Kuran'da müminlere birbirlerini çekiştirmelerini yasaklamış, bunu çirkin bir ahlak olarak göstermiştir: ... Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir. (Hucurat Suresi, 12) Ayetteki bu emir gereği, Allah'ın dinini yaşayan, birbirlerine kardeşgibi olan insanlar böyle bir hareketi yapmaktan sakınırlar. Aksine müminler birbirlerini her zaman hayırla anar, her zaman müminlerin güzel yönlerini ortaya çıkarmaya çalışırlar, Allah'a teslim olmuşinsanlarda eksik ve kusur aramaya kalkışmazlar. Dolayısıyla dinden uzak ortamlarda insanlara büyük sıkıntı veren dedikodu, Allah'ın sınırlarını koruyan müminlerin arasında asla yaşanmayan bir ahlak bozukluğudur. Eğer bir mümin birbirlerinde eksik veya hatalı bir tavır görürse bunu o müminin arkasından başkalarıyla çekiştirmez. Bunun yerine müminler doğrudan doğruya birbirlerine bu hatalı tavırlarını düzeltmeleri için öğüt verirler. -------------------------------------------------------------------------------- 9. Herhangi bir konuda ümitsizliğe kapılmak doğru bir davranışolur mu? Allah'ın her varlığın, her olayın yaratıcısı olduğunu bilen, O'nu tanıyıp gücünü takdir edebilen bir insan için herhangi bir konuda ümitsizliğe düşmek söz konusu olamaz. Çünkü Allah her türlü zorluğu açıp gideren, affeden, merhamet eden, sonsuz kudret ve bilgi sahibi olandır. Günlük yaşamın akışı içinde meydana gelen her türlü aksaklık, aniden ortaya çıkan sorunlar, hastalıklar, kazalar, yapılan hatalar, kısacası insanların ümitsizliğe kapılma nedeni olarak gördükleri herşey gerçekte tamamen Allah'ın kontrolünde gerçekleşmektedir. Allah herşeyden haberdar olan, herşeyi bilendir. Sonsuz bir akıl tarafından kaderinin tayin edildiğini bilmek bir insan için olabilecek en büyük rahatlıktır. İşte bunun bilincinde olan bir insan da hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmaz. Ayrıca mümin dünyada yaptığı her hatanın telafisinin mümkün olduğunu bilir, bu yüzden de ümitsizliğe düşmez. Nitekim Kuran'da insanlara Allah'ın rahmetinden umut kesmemeleri emredilmiştir: "... Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87) (Benden onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Zümer Suresi, 53) -------------------------------------------------------------------------------- 10. Duygusallığın Kuran'da yeri var mıdır? Duygusallığın Kuran'da yeri yoktur. Çünkü Kuran'da asıl olan "akıl" sahibi bir mümin olmaktır. Allah, Kendisi'nden korkup sakınananları bir nimet olarak "akıl" sahibi kılar. Akıl sahibi olan müminler ise, olayları her zaman Allah'ın Kuran'da gösterdiği mutlak doğrular çerçevesinde değerlendirirler. Akıl ve vicdanlarının yönlendirmesiyle doğru kararlar verirler. Ve bu şekilde her konuyu kolaylıkla çözüme ulaştırabilirler. Oysa duygusallık aklı örten en önemli etkenlerden biridir. Olaylara akıl kullanarak değil de duygularıyla yaklaşan kişi doğruyu ve yanlışı ayırt edemez. Tarafsız karar veremez, dolayısıyla adaletli olamaz. Kişilerin ne düşündüklerine önem verdiği için süratli ve isabetli kararlar alamaz. Duygusal bir karaktere sahip olan kişinin değerlendirmeleri Kuran'ın ölçülerine göre değil, kendi değer yargılarına göre olur. -------------------------------------------------------------------------------- 11. Kuran'da ihlas ve samimiyet anlayışı nasıldır? "İhlas", kelime anlamı olarak katıksız, saf olma demektir. Kuran'da geçen ihlas kavramı, insanın katıksızca gönülden Allah'a iman etmesi, O'na içten bağlanması anlamına gelir. İhlaslı bir mümin, yaşamı boyunca herşeyi Allah'ın rızasını elde etmek için yapar ve karşılığını da yalnızca Allah'tan bekler. Yaptığı işlerde, insanların düşüncelerine göre hareketlerini yönlendirmek, insanların gözüne girmeye çalışmak gibi samimiyetsiz hesapları yoktur. Bu yüzden her tavrı samimi, içten ve Allah'ın hoşnut olacağı şekildedir. Samimi olan insan öncelikle Allah'a, ardından da insanlara karşı dürüst olur. Çünkü Allah'ın herşeyi görüp, duyduğunu, O'nun karşısında bir gün tüm yaptıklarıyla hesap vereceğini ve tüm düşüncelerinden, her türlü konuşmalarından, her türlü davranışlarından sorumlu olacağını bilir. İşte bu yüzden müminin yaşadığı dürüstlük ve samimiyet onun derin imanının en önemli göstergelerindendir. Allah Kuran'da peygamberlerin daima Allah'ın rızasını arayan ihlaslı tavırlarını inananlara örnek olarak göstermiştir: Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla. Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık. Ve gerçekten onlar, Bizim Katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır. (Sad Suresi, 45-47) Ayrıca Kuran'da, Allah'a karşı samimiyetle yönelen kişiler övülmüşve bu kişilerin hayırlı bir sonuçla karşılaşacakları müjdelenmiştir: ... Allah'a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver. Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir. (Zümer Suresi, 17-18) Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 21. Din günü kafirler ne şekilde tanınacaklardır? (Çünkü o gün) Suçlu-günahkarlar, simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar. (Rahman Suresi, 41) Allah yukarıdaki ayetiyle kafir olanların din gününde yüzlerinden tanınacaklarına dikkat çekmektedir. Bir insan dünya hayatında masum veya güzel görünümlü bir yüze sahip olabilir. Ancak hesap günü için yeniden diriltilen bu insanların o gün sahip olacakları yüzler için Kuran'da "zillet içinde", "bir karartı sarıp kaplamıştır", "toz bürümüştür" ifadeleri kullanılmaktadır. Ayrıca inkarcılar kör olarak haşredileceklerdir. Gözleri, kör olmanın yanısıra korkunç bir görünüm de alacak ve Kuran'da bildirildiğine göre "gömgök" olacaktır. Ve her inkarcı, din gününde bu korkunç görüntüsü ile tekrar diriltilecektir. -------------------------------------------------------------------------------- 22. Hastalık ve zorluk anında müminin tavrı nasıl olur? Müminler, dünyada Allah'ın insanları zorluklarla veya hastalıklarla denediğini bilirler. Bu nedenle en şiddetli hastalıkla veya zorlukla karşılaşsalar bile, daima tevekküllü ve sabırlı davranırlar, hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmazlar. Hastalığı ve zorluğu verenin Allah olduğunu ve bunları yalnızca Allah'ın giderebileceğini bilerek hemen Allah'a yönelirler. Gösterdikleri bu güzel tavırların karşılığına dünyada ve ahirette kavuşmayı Allah'tan umarlar. Allah, Bakara Suresi'nde müminlerin başlarına gelen zorluklara karşı gösterdikleri güzel tavrı şöyle bildirir: Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. (Bakara Suresi, 155-157) -------------------------------------------------------------------------------- 23. Müminlerin yaptıkları işlerde birbirlerine danışmalarının faydaları nelerdir? Allah Kuran'da "Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şura ile olanlar..." (Şura Suresi, 38) ayetiyle müminlerin işlerini birbirlerine danışarak yaptıklarını bildirmektedir. Böyle bir istişarenin maddi ve manevi çok faydalı sonuçları vardır. Herşeyden önce insanın bir işinde başkasına danışarak fikrini alması o kişinin tevazusunu gösterir, ki tevazu Allah'ın beğendiği bir ahlaktır. Diğer bir faydası ise şudur: Bir işte, bir kişi tek başına karar vereceğine birkaç kişi birleşerek daha yüksek bir akıl oluştururlar. Birinin düşünemediğini diğeri düşünür, herkes birbirinin eksiğini kapatır. Böylece alınan sonuç çok daha verimli olur. Yapılan işte elde edilen başarı ise bir değil birkaç kişiye ait olur. Bu da insanın nefsinin bu başarı ile övünmesine, bunu kendine ait bir başarı olarak görmesine engel olur. -------------------------------------------------------------------------------- 24. Kuran'da geçen kıssaların anlatılışsebepleri nelerdir? Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111) Allah, Yusuf Suresi'ndeki bu ayetle Kuran'da anlatılan kıssalarda ibretler olduğunu bildirmektedir. Bu kıssalarda anlatılan olaylar müminler için birçok açıdan örnek teşkil eder. Geçmişte yaşayanların hatalarını tekrarlamamak, geçmişte yaşamışolan peygamberlerin ve müminlerin bazı durumlarda nasıl davrandıklarını ve nasıl başarı elde ettiklerini görerek örnek almak, onların üstün ahlakını görerek uygulamaya çalışmak, geçmişteki olayları ve sonuçlarını gözönünde bulundurarak günümüzdeki olayları değerlendirmek gibi pek çok açıdan bu kıssaların müminler için büyük önemi bulunmaktadır. -------------------------------------------------------------------------------- 25. Geçmişteki kavimler nasıl helak edilmişlerdir? Allah geçmişte yaşamışkavimlere elçiler göndermiş, onları ahiretin ve hesap gününün varlığı ile uyarıp korkutmuştur. Ancak bu kavimlerin çoğu kendilerine gelen uyarıları dinlememişler, Allah'a ve elçilerine başkaldırmışlar ve dinlerini unutmuşlardır. Bunun üzerine Allah onlara ihtar mahiyetinde çeşitli belalar göndermiş, bunlardan ibret almayan bir kısmını da helak etmiştir. Bu kavimlerin başlarına gelen belalar görünüşolarak birbirlerinden farklıdır. Ancak temel özellikleri, insanların hiç ummadıkları bir yerden, beklemedikleri bir anda, hatta çoğu zaman uykuları sırasında gelmesidir. Söz konusu belalar kimi zaman bütün bir şehri veya kavmi yerle bir etmiş, o şehirden bir eser bırakmamış, insanlar için acı ve korku dolu bir azap olmuştur. Allah Kuran'da, pek çok ayette helak olan kavimleri tüm insanlara ibret olarak aktarmaktadır: Görmüyorlar mı, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik? Onlar, bir daha kendilerine dönmemektedirler. (Yasin Suresi, 31) Kuran'da bahsedilen pek çok helak çeşitinden bazıları şöyledir; - Suda boğulma, (İsra Suresi, 103) - Gökten inen azaplar, (Bakara Suresi, 59) - Sarsıntı tutması-deprem, (Araf Suresi, 78) - Sel afeti, (Kamer Suresi, 12) - Dayanılmaz bir ses, (Hud Suresi, 67) - Balçıktan taşyağması, (Hud Suresi, 82) - Kulakları patlatan kasırga, (Kamer Suresi, 19) - Yıldırım çarpması, (Zariyat Suresi, 44) - Yerin dibine geçme... (Necm Suresi, 53) -------------------------------------------------------------------------------- Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Kimlere öğüt verilir? Allah Kuran'da kimlerin öğüt alıp düşüneceklerini bildirmişve müminlere de, "Şu halde, eğer 'öğüt ve hatırlatma' bir yarar sağlayacaksa, 'öğüt verip hatırlat' "(A'la Suresi, 9) ayetiyle bu özelliklere sahip kimselere öğüt vermelerini emretmiştir. Allah'ın öğüt vermenin fayda sağlayacağını bildirdiği kimselerin bazı özellikleri şöyledir: ... İşte bununla, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir... (Talak Suresi, 2) Allah'tan 'İçi titreyerek korkan' öğüt alır-düşünür. (A'la Suresi, 10) ... Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünebilirler. (Rad Suresi, 19) İçten (Allah'a) yönelenden başkası öğüt alıp-düşünmez. (Mümin Suresi, 13) Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver. (Kaf Suresi, 45) Sen öğüt verip-hatırlat; çünkü gerçekten öğütle-hatırlatma, mü'minlere yarar sağlar. (Zariyat Suresi, 55) -------------------------------------------------------------------------------- 27. Öğüte en güzel cevap nasıl verilir? Allah Kuran'da, "Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü: "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır." (Nur Suresi, 51) ayetiyle, müminlerin öğüte nasıl bir karışılık vermeleri gerektiğine işaret etmektedir. Allah'tan ve Allah'ın elçilerinden gelen öğüdü işiterek, buna hemen uyanları Allah cennetle müjdelemektedir. Ayrıca Allah bir başka ayetinde müminler için "Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir." (Zümer Suresi, 18) şeklinde haber verir. Bu ayetin de işaretiyle müminler kendilerine Allah'a inanan kimselerden gelen tüm öğütlere açıktırlar. Onların kendilerine her zaman iyiliği emrettiğini, kötülükten sakındırdığını unutmazlar ve her söylediklerini eksiksizce, samimiyetle uygularlar. -------------------------------------------------------------------------------- 28. İnfak ne demektir? İnfak bir insanın sahip olduğu malını ve imkanlarını Allah yolunda kullanması demektir. Bir insanın hiçbir gelecek endişesi duymadan, "ihtiyacından arta kalanı"nı (Bakara Suresi, 219) Allah yolunda harcamasının karşılığında, Allah ahirette bu kişiye cenneti, dünyada ise harcadıklarının yerine bir başkasını vermeyi vaat eder: De ki: "Şüphesiz benim Rabbim, kullarından rızkı dilediğine genişletip-yayar ve ona kısar da. Her neyi infak ederseniz, O (Allah), yerine bir başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Sebe Suresi, 39) ... kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. (Fatır Suresi, 29) -------------------------------------------------------------------------------- 29. İnfak ederken en güzel tavır nasıl olur? Ne şekilde infak edilir? Allah infakın "gizli veya açık" (Bakara Suresi, 274) olarak yapılabileceğini bildirmektedir. Ancak Allah infak edenlerin kesinlikle "gösterişiçin" infak etmemelerini, infaklarının ardından karşıdaki kişiye sıkıntı verecek bir eziyette bulunmamalarını ve onları minnet altında bırakacak tavırlarda bulunmamalarını da bildirmektedir. Allah verdiği örneklerle gösterişiçin infak edenlerin hiçbir karşılık bulamayacaklarını da hatırlatmaktadır: Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösterişolsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip- güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağanak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağanak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 263-265) -------------------------------------------------------------------------------- 30. Hırsla mal yığıp biriktirmenin ya da cimrilik etmenin Allah Katındaki karşılığı nedir? İnsanlardan bazıları bütün ömürleri boyunca mal ve para yığıp biriktirirler ve bunları Kuran'da tarif edilen hayırlı işlerde kullanmazlar. Büyük bir hırsla, sürekli daha fazla mala-mülke sahip olmak için çalışırlar. Elde ettiklerini ise Allah yolunda harcamak, ihtiyaç içinde olanları doyurmak varken sırf kendi zevkleri uğrunda kullanırlar. İhtiyaçlarından kat kat fazlasını biriktirirler ve göstermelik bazı küçük harcamalar dışında, bunlarla faydalı işler yapmaya yanaşmazlar. İşte bu kişilerin ahirette görecekleri karşılık çok şiddetli olacaktır. Bu karşılık Tevbe Suresi'nde şöyle bildirilmektedir: ... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35) Sahip oldukları şeyleri yığarak biriktirenler ve cimrilik edenler, Allah'ın bu dünya hayatında onları denemek için kendilerine mal ve zenginlik verdiğini kavrayamayan, bunlarla dünya hayatına hırsla bağlanan insanlardır. Allah hiç kimsenin infakına ihtiyacı olmayan, tüm zenginliğin tek sahibi olandır. İnfak ederek Allah Katından bir sevaba muhtaç olan ise insandır. Allah bu gerçeği bir başka ayette şöyle açıklamaktadır: İşte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz; buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise, Ganiy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka bir kavmi getirip-değiştirir. Sonra onlar, sizin benzeriniz de olmazlar. (Muhammed Suresi, 38) Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Zenginliğin ahirette herhangi bir yararı olacak mıdır? Bir insanın ne zengin olması ne de dünyada iken bir güç veya iktidar sahibi olması ahirette ona hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bir insanın dünyada istediği kadar çok parası, malı olsun ölü bedeni toprağa gömüldüğü andan itibaren bu serveti ona hiçbir fayda getirmeyecektir. Eğer inkar edenlerdense, tüm diğer inkarcılarla aynı muameleyi görerek cehennem azabına atılacaktır. Dünyada iken zenginlikleri nedeniyle ayrı muamele gören bu insanlar ahirette benzeri görülmemişbir aşağılanma ile aşağılanacaklardır. Bu onların dünyadaki zenginliklerinden kaynaklanan büyüklenmeleri ve Allah'ın ayetlerini tanımamalarından dolayıdır. Ahirette insanlar Allah'a iman etmelerine ve Allah'tan korkarak O'nun dilediği tavır ve davranışları göstermelerine göre muamele göreceklerdir. Dünyadaki zenginlik ya da statüleri kendilerine hiçbir ayrıcalık sağlamayacaktır. Zenginliğin Allah Katında hiçbir değeri olmadığını bildiren ayetlerden biri şöyledir: Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdiysek, mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri': "Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz" demişlerdir. Ve: "Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz" de demişlerdir. De ki: "Şüphesiz benim Rabbim rızkı dilediğine genişletir-yayar ve kısar da. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar." Bizim Katımızda sizi (Bize) yaklaştıracak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafaat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler. (Sebe Suresi, 34-37) -------------------------------------------------------------------------------- 32. Nefsini savunmamak nasıl olur? Nefsi insana kötülüğü emreder. Nefsin bu özelliği Şems Suresi'nde şöyle bildirilmektedir: Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene; sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun) onu arındırıp temizleyen gerçekten felah bulmuştur. (Şems Suresi, 7-9) Nefsin kötülüğü emretme özelliğini açıklayan ayetlerden biri de Hz. Yusuf'la ilgilidir. Hz. Yusuf hiçbir suçu olmadığı bir konuda iftiraya uğradıktan sonra şöyle demiştir: (Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yusuf Suresi, 53) Hz. Yusuf'un da bildirdiği gibi nefis her zaman kötülüğü emreder. Bu nedenle bir insanın herhangi bir olay karşısında hemen kendini savunmaya geçmesi, haklı olduğunu ispatlamaya çalışması doğru olmaz. Çünkü bir anlık boşbulunmayla nefsine uymuşolabilir. Böyle bir durumda yapılması gereken önce bir düşünmektir. Bir insan samimi ve dürüst olarak düşündüğünde, haklı olduğunu sandığı bir çok konuda aslında hatalı davrandığını anlayabilir. Bunu fark etmek ise bir mümin için büyük bir kazançtır. Çünkü hatası olduğunu görerek kabul eden bir insan, hatasını düzelterek, Allah'ın bağışlamasını ummak için ilk adımı atmışdemektir. Aksi takdirde kendini sürekli haklı çıkarmaya, üzerine hiçbir hatayı kondurmamaya çalışan biri istediği kadar kendisini insanların gözünde haklı çıkarsın, Allah gerçeği bilmektedir. Ve bu gerçek ahirette karşısına çıkacaktır. Bir insanın nefsini daima savunmasındansa, nefsini kınayarak sürekli onun eksikliklerini ve kusurlarını ortaya çıkarması ve bunları gidermek için Allah'a yönelmesi, Allah Katında güzel karşılığı olan bir davranıştır. -------------------------------------------------------------------------------- 33. Dünya hayatına kapılmamak nasıl olur? Dünya, insanların denenmeleri ve ahiret yurduna hazırlık yapmaları için Allah tarafından hazırlanmışözel bir mekandır. Ve bu denemenin bir gereği olarak insanlara çekici gelecek şekilde yaratılmıştır. Dünyanın insana çekici gelen süslerine bir ayette şöyle dikkat çekilir: Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmışaltın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Al-i İmran Suresi, 14) Ayette de belirtildiği gibi birbirinden değerli ziynetler, mallar, kar getiren ticaret, güzel ve zengin eşler, sağlıklı çocuklar, güzel evler, her renkte ve modelde arabalar, çeşit çeşit yiyecekler insanı dünyaya bağlayan değerlerdir. İnsan, bunların Allah'tan birer nimet olarak verildiğini, tümünün geçici olduğunu ve ayette haber verildiği gibi "asıl varılacak güzel yer"in ahirette olduğunu unutmamalıdır. Kendisine sunulan nimetleri de dünyada sorumsuzca tüketerek değil, ahirete yönelik bir hazırlık yapmak için kullanmalıdır. İşte bu önemli gerçeğin bilincinde hareket eden insanlar, dünya hayatına kapılmamışolurlar. -------------------------------------------------------------------------------- 34. Bu dünya hayatına razı olanların durumu ne olacaktır? Kimi insanlar dünyanın geçici ve eksik bir yer olduğunu unutarak ona hırsla bağlanırlar. Allah bu insanlardan Kuran'da şöyle bahseder: Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; İşte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir. (Yunus Suresi, 7-8) Kendilerini Yaratan'ı unutup hırs içinde dünyaya bağlananlar, sonsuza kadar cehennem azabı içinde yaşayacaklarını bilmelidirler. Bu insanlar yaptıklarının karşılığı olarak çok kısa bir yaşamı tercih ederek sonsuz bir yaşamı kaybedeceklerdir. Üstelik dünyada hırsla bağlandıkları bu değerlere ahirette sonsuza kadar tek bir an dahi sahip olamayacaklardır. -------------------------------------------------------------------------------- 35. Bir insan hayatının tamamını Allah için yaşayabilir mi? Hayatın tamamını Allah için yaşamanın nasıl olacağını anlayabilmek için öncelikle hayatın gerçek anlamını bilmek gerekir. Allah, hayatın gerçek anlamını şöyle bildirmektedir: O, amel (davranışve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2) Ayette bildirildiği gibi tüm insanlar davranışlarının nasıl olduğu ile denenirler. Güzel davranışlarda bulunanlar, bunun sonucunda Allah'ın hoşnutluğunu kazanarak cennete girmeyi arzularlar. Bunun için de hayatlarının her anını böyle bir çaba içinde geçirmeleri gerektiğini bilirler. Fakat kimi insanlar bu noktada önemli bir yanılgı içindedirler. Sadece ibadetleri yapmanın ve haramlardan sakınmanın Allah rızası için olduğunu ve bunların dışındaki zamanların dinle bir ilgisinin bulunmadığını zannederler. Oysa insan yaşadığı her anda, her konuşmasında, aklından geçirdiği her düşüncede, yaptığı her türlü işte Allah'ı en fazla hoşnut etmenin yolunu aramalıdır. Örneğin dünyada her insan çalışır ve para kazanır. Ancak hayatını Allah için yaşayan bir insan, Allah'ın dinine daha fazla hizmet edebilmek için çalışır ve kazancından kendine sadece ihtiyacı kadarını ayırarak, kalanını Allah'ın hoşnut olacağı yerlerde harcar. Bu insan her sohbetinde Allah'ı en hoşnut edecek konuşmaları yapar. İnsanlara Allah'ı hatırlatır, onları kötülükten meneder ve onlara iyiliği emreder. Çevresini ve dostlarını Allah'ın hoşnut olacağı insanlardan seçer. Bu seçimi yaparken dünyevi çıkarlarını veya dini yaşamayan insanların kıstaslarını dikkate almaz. Her an, "şu an Allah'ı en fazla nasıl hoşnut edebilirim?" diye düşünür. Dinin en temel şartlarından biri, hayatın tamamının Allah için geçirilmesidir. Bu nedenle Allah müminlere şöyle söylemelerini emreder: De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (En'am Suresi, 162) -------------------------------------------------------------------------------- 36. İnsan kendini neden yeterli görmemelidir? Allah'tan korkan bir insanın hayattaki en büyük amacı Allah'ı razı edecek bir ahlaki yapıya sahip olmaktır. Bunun için kendisini eğitmesi, sürekli olarak daha üstün bir ahlakı yaşama çabası içinde olması gerektiğini bilir. Çünkü samimiyetin, dürüstlüğün, çalışkanlığın, fedakarlığın, tevazunun ya da diğer güzel özelliklerin "üst sınırı" yoktur. Yani bir insanın "ben en güzel ahlaka ulaştım bundan daha iyisi olamaz" demesi mümkün değildir. Kendisini her açıdan eksik gören, daha iyisini arayan bir insanın manevi yönden gelişmesi çok hızlı olur. Böyle bir kişi süratle hatalarından arınır, her gün daha üstün bir ahlaka doğru ilerler. Aksi takdirde eğer insan bir konuda kendisini yeterli görürse daha iyisini aramak ve uygulamak için bir çabası olmaz. Eksiklerini ve hatalarını bulamaz ve düzeltemez. Bu da onun ilerleyememesine neden olur. Allah Kuran'da insanın kendisini herhangi bir konuda müstağni görmesinin yani yeterli bulmasının büyük bir hata olacağını şöyle bildirmiştir: Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden. (Alak Suresi, 6-7) İşte bu yüzden insan kendini gerek Allah'ı razı edecek hayırlı işler yapma, gerekse manevi yönden kendisini geliştirme konusunda kesinlikle yeterli görmemelidir. Allah'ın kendisine verdiği akıl ile, hep daha iyisini, daha güzelini, daha üstününü, daha mükemmelini talep etmeli ve bu konuda samimi bir çaba göstermelidir. -------------------------------------------------------------------------------- 37. Dinde zorlama var mıdır? Bu sorunun cevabı bir ayette açık olarak verilmiştir: Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256) Ayette bildirildiği gibi dini yaşama konusunda bir insanın zorlanması söz konusu değildir. Diğer insanlara Allah'ın varlığını ve Kuran ahlakını anlatmak müminin sorumluluklarındandır. Bu sorumluluklarını yerine getirmek isteyen müminler diğer insanların hidayetine vesile olmak için dini anlatır; fakat Allah hidayet dilemedikten sonra hiçbir şey yapamayacaklarını bilerek bundan gerisini kişinin vicdanına bırakırlar. Çünkü Allah'ın ve ahiretin varlığı apaçık ortadadır. Allah'ın çağırdığı doğru yol ile şeytanın çağırdığı sapıklık arasındaki ayrımı görmek son derece kolaydır. Hangisinin daha güzel ve daha karlı olduğunu her insan kendi vicdanıyla rahatlıkla anlayabilir. Bu nedenle Allah'tan korkan insanlar zaten bir baskı ya da zorlamaya gerek kalmadan doğru yola tabi olurlar. Allah Kuran'da inananlara düşen görevin yalnızca doğruyu anlatmak olduğunu pek çok ayetiyle bildirmiştir. Bir ayette şöyle denir: Eğer seninle çekişip-tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir. (Al-i İmran Suresi, 20) Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 din dersi alıyoruz galiba !!! Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 38. Hayırlarda yarışmak ne demektir? İnsanlar iman derecelerine göre birbirlerinden ayrılırlar. Kimi insan Allah'a hiç iman etmez. Kimisi ise sahip olduğu şiddetli Allah korkusu nedeniyle sürekli olarak salih amel işlemeye ve dine hizmet etmeye çalışır. Hayatının her anında Allah'ı razı etmeye çalışan bu insanları Allah Kuran'da şöyle haber vermiştir: İşte onlar, hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler. (Müminun Suresi, 61) Bu insanlar sabahtan akşama kadar sürekli olarak dine hizmet etmeye, dinin ve müminlerin menfaatine olacak salih ameller işlemeye, kısaca her adımlarında Allah'ı razı edecek bir güzellik sunmaya çalışırlar. Bunun için sürekli düşünmek, dua etmek, Allah'ın en çok razı olacağı tavrı aramak ve bunu bularak uygulamak gerektiğini bilirler. Bu yüzden sürekli Allah'a yakınlaşabilecekleri, O'nun ululuğunu hakkıyla takdir edebilecekleri şekilde derin bir düşünme içindedirler. Düşünmedikleri, dünyanın geçici yararına dalıp ahireti unuttukları bir an dahi olmasına izin vermezler. Katıksız olarak iman ettikleri için, yaşamlarının her anını Allah için geçirirler ve bu konuda gaflete kapılmazlar. Durmaksızın Allah'ı ve onun büyüklüğünü düşünmek Allah korkularını şiddetlendirir. Allah'ın Kuran'da emrettiği gibi, bir işten boşaldıklarında, hemen başka bir işle yorulmaya devam ederler. İşte bu kişiler "yarışıp öne geçenler"dir ve Allah onları cennet ile müjdelemiştir: Yarışıp öne geçenler de, öne geçmişöncülerdir. İşte onlar, yakınlaştırılmış(mukarreb) olanlardır. Nimetlerle-donatılmışcennetler içinde; (Vakıa Suresi, 10-12) -------------------------------------------------------------------------------- 39. Mümin nelere sabreder? Müminin en önemli özelliklerinden birisi sabırdır. Ancak Kuran'dan öğrendiğimiz sabır, karşılaşılan sıkıntı anında tahammül göstermek demek değildir. Mümin ömrü boyunca karşılaştığı her durumda, her an Allah'ı en çok razı edeceği tavrı seçme konusunda sabır gösterir. Allah müminleri, açlık, korku, canlarından ve mallarından eksiltme, bolluk gibi çeşitli durumlarla imtihan eder. Kuran'da tarif edilen mümin ise hangi durumda olursa olsun, sabırla Allah'ın hoşnutluğunu arar. Bollukta Allah'a şükreder, darlık ve sıkıntı anlarında Allah'a tevekkül eder, dinin ve müminlerin menfaati her zaman kendi menfaatinden önce gelir. Ömrü boyunca güzel ahlakın her detayını sabırla uygular. Samimidir, dürüsttür, fedakardır, çalışkandır, şevklidir, her zaman sözün en güzelini söyler, sürekli olarak dine hizmet etmeye çalışır. Kısacası Allah'ın güzel gösterdiği herşeyi sabırla uygular. Bunun karşılığında Allah sabreden kullarını şöyle müjdelemiştir: Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. (Bakara Suresi, 155-157) -------------------------------------------------------------------------------- 40. İnkar edenlere de bu dünyada mal, mülk verilmesinin hikmeti nedir? İnkarcıların sahip oldukları mal ve güç onların hep daha azgın insanlar olmasına neden olmuştur. Bu, Allah'ın Kuran'da açıkladığı bir sırdır. Allah onların sahip oldukları mülkün sadece dünyaya ait olduğunu, müminlerin hiçbir şekilde bunlara karşı bir imrenme duygusu yaşamamalarını emretmiş, bu mülkle onların küfrünü artıracağını, en sonunda hepsini topluca cehenneme süreceğini vaat etmiştir. Bu önemli sırrı açıklayan ayetlerden biri şöyledir: Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55) Alıntı
Φ emrah19 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM ALLAHI yok sayan dinsizlere ders olur inşallah BU YAZDIKLARIM MÜSLÜMANIM ELHAMDÜLLİLLAH Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim” anlamındaki, “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve rasûlühü” ifadesidir. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 ALLAHI yok sayan dinsizlere ders olur inşallah Dinsizler Yaratıcıyı yok saymaz, dinleri yok sayarlar, böyle sizin gibi bir sürü yazı alıntılayıp hiç bir gerçeğe işaret etmeden, masallar alemini gerçekmiş gibi anlatanlara yanlışlarını göstermeye çalışırlar. saygılar Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Ölçüyü kaçırırsan yemekte zararlıdır ama aklı başında olan hiç bir insan genelleme yapıp yemek zararlıdır demez Bağımlılık yapan ve azdan çoğa geçişi kuvvetle muhtemel olan özellikle uyuşturucu bir etki yapan her türlü içecek yada maddenin azı ve çoğu bu yüzden yasaktır.. Örneğin zina konusundada zina yapmayın demez, zinaya yaklaşmayın der, yani ucundan kaptırdığınız an tümünüde kaybetme riskiniz yüksek olan şeylerdir bunlar.. Bir arkadaşımızda M.Ö 4000 yılarda alkol biliniyordu din kopya çekti falan yazmış.. İyide arkadaşım alkolün zararını islam keşfetmiştir mi dedim.. O na kalırsan zinada biliniyordu, faizde biliniyordu.. Ama belki bu zararın ciddiyetini bilmişyorlardı yada bu zararı ortadan kaldıracak bir uyarı yada yasaklama gerekiyordu.. Kur'anda geçen ve günümüz teknolojilerine ışık tutan ve buradada tartıştığımız gök olaylarından, depremlerden, dağların etkilerinden, yörüngelerden bahsetmiyoruz.. Zaten var olan ve bu var olan gerçeklerin sistematik bir biçimde zararının ve belirtilip yasaklanmasından bahsediyoruz.. Saygılar.. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Bağımlılık yapan ve azdan çoğa geçişi kuvvetle muhtemel olan özellikle uyuşturucu bir etki yapan her türlü içecek yada maddenin azı ve çoğu bu yüzden yasaktır..Örneğin zina konusundada zina yapmayın demez, zinaya yaklaşmayın der, yani ucundan kaptırdığınız an tümünüde kaybetme riskiniz yüksek olan şeylerdir bunlar.. Bir arkadaşımızda M.Ö 4000 yılarda alkol biliniyordu din kopya çekti falan yazmış.. İyide arkadaşım alkolün zararını islam keşfetmiştir mi dedim.. O na kalırsan zinada biliniyordu, faizde biliniyordu.. Ama belki bu zararın ciddiyetini bilmişyorlardı yada bu zararı ortadan kaldıracak bir uyarı yada yasaklama gerekiyordu.. Kur'anda geçen ve günümüz teknolojilerine ışık tutan ve buradada tartıştığımız gök olaylarından, depremlerden, dağların etkilerinden, yörüngelerden bahsetmiyoruz.. Zaten var olan ve bu var olan gerçeklerin sistematik bir biçimde zararının ve belirtilip yasaklanmasından bahsediyoruz.. Saygılar.. Oburluk hasatalığıda böyledir.Azdan azdan derken,bağımlılık yapar bakmışsınki sonunda sumo güreşçisi olmuşsun. Demekki yemek yemek az veya çok farketmez sağlığa zararlıdır.İşte sizin mantığınız bu. Tutturmuşsunuz zina zina diye ama bir türlü ne zinanın nede evliliğin tarifini yapan olmadı. Uygulamaya bakarsak iki kişinin hoca önünde ki merasimi evlilik saylıyor.İki insan birbirini seviyorsa ve aralarında ilişkiyi resmiyete dökmek istemiyorlarsa,dini merasimde istemiyorlarsa kimseyi ilgilendirmez. Başkalarının cinselliğine bu kadar kafa takmak anlamak mümkün değil.Size ne kardeşim. Hangi hakla insanların ilişkilerini yok zina idi yok bilmem ne idi diye katagorilere sokmak istiyorsunuz ki. Alıntı
Φ iSLAMCI1980 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Allah vardır ve birdir ondan başka ilah yoktur HZ.MUHAMMED S.A.V ALLAHIN elçisi resuludür yok diyen kimse ALLAH İSLAMDA onlara öldükten sonra ve kıyamette hesabını soracak ve Cehenneme yollayacaktır. inkarcılarda ebediyen o cehennemde kalacaklar ve inkar etmenin cezasını çekeceklerdir Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Oburluk hasatalığıda böyledir.Azdan azdan derken,bağımlılık yapar bakmışsınki sonunda sumo güreşçisi olmuşsun Oburluk bağımlılıktan değildir arkadaşım, metobolizma ve mide ile ilgilidir, bu konuda hormonal dengede önemlidir.. Yukarda bahsettiğim şeylerle oburluğun uzaktan yakından alakası olmadığını sende biliyorsun.. Ama tebi beni destekleyecek halin yok.. Tutturmuşsunuz zina zina diye ama bir türlü ne zinanın nede evliliğin tarifini yapan olmadı. Uygulamaya bakarsak iki kişinin hoca önünde ki merasimi evlilik saylıyor.İki insan birbirini seviyorsa ve aralarında ilişkiyi resmiyete dökmek istemiyorlarsa,dini merasimde istemiyorlarsa kimseyi ilgilendirmez. Başkalarının cinselliğine bu kadar kafa takmak anlamak mümkün değil.Size ne kardeşim. Hangi hakla insanların ilişkilerini yok zina idi yok bilmem ne idi diye katagorilere sokmak istiyorsunuz ki. Bu kadar basit yani öylemi. Hadi bekarın bekarla yaptığı nikahsız ilişkinin toplumsal yada ailevi çok büyük bir yasnkısı yok diyelim.. Ya evlilerin yaptıkları..? Yada biri evli diğeri bekar..? Yani bütün bunların yankısı sence çok mu normal olur..? Arkadaşım farklı bir dünyada yaşamıyoruz, sende bende bu dünyadayız ve çevremizde olup bitenleri sen ben ve herkes biliyor, zina sebebiyle yıkılan yuvalar, cinayetler vs ..vs. Kısacası yukardada belirttim ki, siz Kur'an-ı Kerimde geçen herşeyi toptan reddettiğiniz için zinayıda savunuyorsunuz içkiyide, aynen bir üst iletide yazdığınız gibi... Saygılar.. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 5 Mayıs , 2007 Oburluk bağımlılıktan değildir arkadaşım, metobolizma ve mide ile ilgilidir, bu konuda hormonal dengede önemlidir..Yukarda bahsettiğim şeylerle oburluğun uzaktan yakından alakası olmadığını sende biliyorsun.. Ama tebi beni destekleyecek halin yok.. Bu kadar basit yani öylemi. Hadi bekarın bekarla yaptığı nikahsız ilişkinin toplumsal yada ailevi çok büyük bir yasnkısı yok diyelim.. Ya evlilerin yaptıkları..? Yada biri evli diğeri bekar..? Yani bütün bunların yankısı sence çok mu normal olur..? Arkadaşım farklı bir dünyada yaşamıyoruz, sende bende bu dünyadayız ve çevremizde olup bitenleri sen ben ve herkes biliyor, zina sebebiyle yıkılan yuvalar, cinayetler vs ..vs. Kısacası yukardada belirttim ki, siz Kur'an-ı Kerimde geçen herşeyi toptan reddettiğiniz için zinayıda savunuyorsunuz içkiyide, aynen bir üst iletide yazdığınız gibi... Saygılar.. Gelelim evli insanların ilşkilerine. İki insan resmi nikah yapmışlarsa bunlar birbirlerini aldatmayacaklarına dair sözleşme yapmışlar demektir değilmi. Eğer bunlardan biri diğerini aldatırsa,mağdur olan taraf, eş, sözleşmeye ihanet ettiği için isterse boşanır değilmi ? İnsanlara dayak atarak yada taşlayarak yuvaların yıkılmasına çözüm olacağınımı sanıyorsunuz? Benim bir şey savunduğum filan yok. Bırakın diyorum aldatılan veya mağdur olan kim ise modern hukuka göre ne yapması gerektiğini çok iyi bilir diyorum,başklarının buna karışmaya hakkı yok diyorum. Bu gayri resmi ilşikiyi savunmakmı oluyor ?O zaman bende size derimki, Madem islamı savunuyorunuz, farzedinki en yakınınız zina etti,toplumun içinde sopalanarak,veya taşlanarak teşhir edilmesini istiyorsunuz? Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2007 İnsanlara dayak atarak yada taşlayarak yuvaların yıkılmasına çözüm olacağınımı sanıyorsunuz? Benim bir şey savunduğum filan yok. Bırakın diyorum aldatılan veya mağdur olan kim ise modern hukuka göre ne yapması gerektiğini çok iyi bilir diyorum,başklarının buna karışmaya hakkı yok diyorum. Bu gayri resmi ilşikiyi savunmakmı oluyor ?O zaman bende size derimki, Siz herhangi bir olaya karşı size göre yapılması gerekenleri yazıyorsunuz. Herkes siz değil, zina sebebinden meydana gelen felaketleri, yıkılan yuvaları ve cinayetleri hiç mi duymadın.. Dedimya uzayda değiliz bunları hem basından hem çevremizden görüyoruz duyuyoruz.. Saygılar.. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 6 Mayıs , 2007 Siz herhangi bir olaya karşı size göre yapılması gerekenleri yazıyorsunuz.Herkes siz değil, zina sebebinden meydana gelen felaketleri, yıkılan yuvaları ve cinayetleri hiç mi duymadın.. Dedimya uzayda değiliz bunları hem basından hem çevremizden görüyoruz duyuyoruz.. Saygılar.. Pekş size göre yapılması gerekli olan ne.Nasıl bir çözüm yolu öneriyorsunuz ? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.