Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Cevabım yazınızda yatıyor.

 

Doğa bana benzemez, benden elma büyümez. Elma da keçiye benzemez, et veremez. Ama hepsine birden DOĞA deriz. Teker teker Doğa'daki hiçbirşeye "Doğa" diyemeyiz. DOĞA bütün bunların toplamıdır.

 

Tanrı adını verdiğin şey, tek tek varlıkların hiçbirine benzemez, çünkü o şey hepsinin toplamıdır zaten.

Sen Tanrı diyorsun, bir bakası Doğa diyor.

 

Sadece isimlendirme farklı.

 

Saygılar.

İsimlendirme farklı ana teması ise tamamen farklı, Tanrı sadece doğa değildir benim inancımda, yani panteistler maddeyi Tanrı kabul eder!!!!

 

 

Angel_Cara mesela Hollanda'da en az 5 televizyon kanali sivil halktan para toplamak icin kampanya filmleri yapip yayinladi. Bu sayede bir suru para toplandi ve Turkiye'ye gonderildi. Diger taraftan okullarda cocuklar kendi aralarinda para topladilar. Ama tabii Turkiye bu paralari ne yapti orasi mechul. Gercek yardim elinin kimden gelip gelmedigini dogru arastir da ondan sonra yorum yaz.

Bakın sayın Muki, ben kamu kuruluşlarından değil devletin kendisinden gelen yardımlardan bahsediyorum!!! Bana öyleyse ingiltere, amerika, fransa, italya, yunanistan, ermenistan .... vs. gibi ülkelerden gelen ve devletin kendisinden gelen yardımlara örnek gösterin ki göreyim ben yanlışsam bileyim!!! Ayrıca, insanlıkla devlet adamlığını lütfen karıştırmayın, bir devlet adamı çok fazla acımasız olabilir!!! Ve bir devlet adamı halkının parasını başka bir ülkeye rahatlıkla gönderebilecek kadar da duygusal olmamalıdır, şayet gönderiyorsa bu genelde borç olur!!! Devleti yönetmek çok farklı bir iştir! Öyle basit değil!!!

Gönderi tarihi:
ben demiştim onu

 

her tasarımın bir tasarlayıcısı vardır dedin

 

bende evet tasarımı kabul ettim, peki tasarlayıcı kim dedim !!!

 

ma evrimle bir alaka kuramadım !!! insanın oluşumuyla kainatın oluşumu aynı şey değil !!!

Atom ve atom altı parcasılar hakkında bilgin ne kadar bilmiyorum..

Eğer bu konulara bir göz gezdirisen evrenin oluşumu ve insan oluşumu hakkında daha net bilgilere ulaşabilirsin..

İnsan canlıdır evet ama, insanı oluşturan maddlere bir bak bakalım neler göreceksin..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Bakın sayın Muki, ben kamu kuruluşlarından değil devletin kendisinden gelen yardımlardan bahsediyorum!!! Bana öyleyse ingiltere, amerika, fransa, italya, yunanistan, ermenistan .... vs. gibi ülkelerden gelen ve devletin kendisinden gelen yardımlara örnek gösterin ki göreyim ben yanlışsam bileyim!!! Ayrıca, insanlıkla devlet adamlığını lütfen karıştırmayın, bir devlet adamı çok fazla acımasız olabilir!!! Ve bir devlet adamı halkının parasını başka bir ülkeye rahatlıkla gönderebilecek kadar da duygusal olmamalıdır, şayet gönderiyorsa bu genelde borç olur!!! Devleti yönetmek çok farklı bir iştir! Öyle basit değil!!!

 

Bir depremde -bu deprem hangi ulkede olursa olsun- yardim eli uzatilmalidir, cunku bu olagandisi bir durumdur. Insanlar caresizlikten ne yapacagini, kime sarilacagini bilemezken, siz politik olarak tu kakasiniz dersek bu hangi insanliga sigar orasini bilemem. Bir ulkenin yeterince parasi ve olanaklari varsa, veya para ve yardim almayi gurur meselesi yapiyorsa, elbette yardim kabul etmez. Mesela gene Hollanda'dan ornek verecegim: Sumatra'da meydana gelen depremzedeler icin Hollanda hukumeti kullanima 1.5 milyon Euro sundu. Bu paranin bir kismi 750 bin Euro'su Kizilhaca, 750 milyon Euro'su da yardim mallari, ilac ve lojistik yardim amacli kullanilmak uzere Internationale Organisatie voor Migratie ye verildi. Yani sizin dediginiz gibi bu para borc olarak verilmedi. Zira bu gibi ulkelerin afet bolgelerine verilmek uzere bir butceleri vardir.

 

Turkiye, Agustos 1999 depreminin ardindan acil durum ve rehabilistasyon faaliyetleri icin Avrupa birliginin 30 milyon Euro'luk ozel bir butceden yararlandi. Buna ek olarak, olagandisi 1 milyon Euro'luk bir odenek, AB'nin kendi fonlarindan deprem sonrasi rehabilitasyon icin tahsis edildi. (Para alindi alinmasina da, kime dogru durust psikolojik destek verildi onu bizim yetkililere sormak lazim.) AB genel butcesi, "Akdeniz ulkelerinde rehabilitasyon" adli bir butce kalemini de icermektedir. Bu kapsamda gelistirilen Marmara Deprem Rehabilitasyon Programi yaklasik 20 milyon Euroya kadar finanse edildi.

 

Yani demek istedigim; afet yasamis bir ulkenin politik durumuna, dinine, diline, rengine bakilmadan politikaciya degil, insanina yardim yapilir. AB bu yardimi yaparken, sizin politikacilariniz ise yaramaz demedi. Hakeza Sumatra'ya yardim yapilirken de, siz muslumansiniz, size yardim yapamayiz demediler.

 

Ve gelelim sizin su dediginize:

 

Ben aslında ırk din ayrımı yapmam ama iş politika olunca her şey değişir, ve değişmek zorundadır.

Avrupa bizim her zaman siyasi düşmanlarımızdı, Türkiye'yi paylaşmak istemediler mi? Onların amaçları hala bu ve bundan vazgeçmiyorlar. Bu yüzden hala düşmanlarımızdırlar.

 

Hani iyi ki irk, din ayrimi yapmam diyorsunuz. Insani yardimi ve politika/politikaciyi birbirine karistirmayin. Ayrica onlarin amaclari hala dediginiz sey ise, bunu kendimiz cok daha guzel basariyoruz. Onlar istemese bile, biz onlara paylastiririz bu ulkeyi bu gidisle, merak etmeyin.

 

Ve sizden ricam, insanlik anlayisini politikaya, dine, renge vesaireye baglamayin. Insan her yerde insandir, iyisiyle, kotusuyle.

Gönderi tarihi:
Turkiye, Agustos 1999 depreminin ardindan acil durum ve rehabilistasyon faaliyetleri icin Avrupa birliginin 30 milyon Euro'luk ozel bir butceden yararlandi. Buna ek olarak, olagandisi 1 milyon Euro'luk bir odenek, AB'nin kendi fonlarindan deprem sonrasi rehabilitasyon icin tahsis edildi. (Para alindi alinmasina da, kime dogru durust psikolojik destek verildi onu bizim yetkililere sormak lazim.) AB genel butcesi, "Akdeniz ulkelerinde rehabilitasyon" adli bir butce kalemini de icermektedir. Bu kapsamda gelistirilen Marmara Deprem Rehabilitasyon Programi yaklasik 20 milyon Euroya kadar finanse edildi.

1999'daki depremde Türkiye'ye kredi verilmiştir hatta bu kredi dediğin gibi rehabilitasyona tahsis edilmiştir. Ayrıca doğal afetler için verilen para yardımlarının sadece bir kısmı geri alınmaz bu da yaklaşık yüzde 25 ya da yüzde 30 civarındadır o kadar!! Paranın büyük bir kısmı geri alınır!!!

Gönderi tarihi:
Atom ve atom altı parcasılar hakkında bilgin ne kadar bilmiyorum..

Eğer bu konulara bir göz gezdirisen evrenin oluşumu ve insan oluşumu hakkında daha net bilgilere ulaşabilirsin..

İnsan canlıdır evet ama, insanı oluşturan maddlere bir bak bakalım neler göreceksin..

 

 

bir canlıda atom ve atom altı parçacıklardan oluşur, bir toprakta

 

ama gördüğün gibi ikiside aynı şey değil

 

atom ve atom altı parçacıklar kainatın bilinen en temel yapı taşıdır

 

yani herşey atom ve atom altı parçacıklardan oluşmuştur (öyle sanılıyor, çünkü gözlemlenen o kadar ancak)

 

ve atomlar inanılmaz bir özellikte ve yetenekteler, bunu kesin olarak bilemiyoruz ama o atomlardan bir canlı veya cansız madde meydana geliyorsa bu o atomların muhteşem yeteneklerini gösterir, Allah'ı değil

Gönderi tarihi:

Maddenin aklı yoktur, madde düşünemez..

Eğer bilimle hareket ediyorsanız, bilim bunu söylüyor, hiç bir bilimsel veri yada tespitte maddenin düşünebildiği bilgisi yoktur..

Ama sizin kendi teoriniz ise bunu bilemem..

Ama lütfen bu bulgular bilimseldir demeyin, çünkü bilim madde düşünebilir demiyor demezde..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Maddenin aklı yoktur, madde düşünemez..

Eğer bilimle hareket ediyorsanız, bilim bunu söylüyor, hiç bir bilimsel veri yada tespitte maddenin düşünebildiği bilgisi yoktur..

Ama sizin kendi teoriniz ise bunu bilemem..

Ama lütfen bu bulgular bilimseldir demeyin, çünkü bilim madde düşünebilir demiyor demezde..

 

Saygılar..

 

Zamanında "Madde Düşünebilir mi?" konusunda, eğer konu "Madde Olarak Beyin Düşünebilir mi?" sorusunun cevaplanmasına gelseydi, o zaman cevaplayacaktım bilimsel olarak "Madde"nin düşünüp düşünemediğini. Lakin konu çok dağıldı ve en sonunda amacından uzaklaştı. "Bilgisayar düşünür mü düşünmez mi" çerçevesinden öteye gidilemedi ve hiç mi hiç verimli olunamadı ne yazık ki... Oysa ki çok çabaladım konu o noktaya taşımak için, olmadı yine de... Kimse de o noktaya gelemedi zaten...

 

"Madde olarak beyin düşünebilmektedir"... Bilim bunu ispat etmiştir. "Nöroloji Bilimi" bunu kanıtlamaktadır zaten, ayan beyan ortadadır.

 

Yalnızca bunu söylemek istedim, ayrıntılı açıklamasını yapmayacağım.

 

Herkese Selamlar...

 

Hoşçakalın...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
"Madde olarak beyin düşünebilmektedir"... Bilim bunu ispat etmiştir. "Nöroloji Bilimi" bunu kanıtlamaktadır zaten, ayan beyan ortadadır

 

Bilim bunu açıklamıştır, ayan beyan ortadadır sözü sadece sözdür..

Nasıl açıklamış açıklar mısınız..

Düşünme mekanızması nasıl işlemektedir beyinde..?

Yani bilimsel olarak kesindir dediniz, nedir o bilimsel veriler..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Bilim bunu açıklamıştır, ayan beyan ortadadır sözü sadece sözdür..

Nasıl açıklamış açıklar mısınız..

Düşünme mekanızması nasıl işlemektedir beyinde..?

Yani bilimsel olarak kesindir dediniz, nedir o bilimsel veriler..

 

Saygılar..

 

 

Gördüğümüz gibi, felsefenin merkezi konusu, yüzyıllardır düşünce ve varlık arasındaki ilişki sorunu olmuştur. Şimdi nihayet, bilimin attığı büyük ileri adımlar, aklın gerçek doğasına ve nasıl işlediğine ışık tutmaya başlıyor. Bu ilerlemeler, materyalist bakışın çarpıcı bir doğrulanışını sunar. Özellikle beyin ve nörobiyoloji hakkında yürüyen tartışmalarda durum budur. İdealizmin son sığınağı saldırıya uğramaktadır. Ama bu saldırı, idealistleri inatçı bir direniş göstermekten alıkoymuyor:

 

Amerikalı sinirbilimciler insanlarda bellek oluşumu için gerekli olan temel hücre mekanizmalarının salyangozlarda da mevcut olduğunu buldular. Columbia Üniversitesinden Profesör Eric Kandel, Aplysia Californica denilen bir deniz salyangozunun öğrenme ve bellek yeteneğini inceledi ve bu salyangozların, insanlarda da bulunan bazı temel özellikleri sergilediklerini buldu. Fark şudur ki, insan beyni 100 milyar sinir hücresine sahipken, Aplysia daha büyük boyutlarda ama yalnızca birkaç bin sinir hücresine sahiptir. Bu mekanizmaları bir deniz salyangozuyla paylaşmamız olgusu, idealistlerin (inançlıların) insanoğlunu tüm diğer hayvanlardan ayrı ve uzak, bir tür eşsiz yaratık olarak sunmaktaki inatçı çabalarına yeterli bir yanıttır. Beynin hemen hemen her fonksiyonu bir biçimde belleğe bağlıdır. Bu olguyu açıklamak için hiçbir ilâhi müdahaleye gerek yoktur. Doğal süreçler çok tutucu olma eğilimindedirler. Belli fonksiyonları yerine getirmekte yararlılığını kanıtlamış bir uyarlanma bir kez sağlanınca, artık evrim boyunca sürekli olarak tekrarlanır ve evrimsel avantaj sunduğu bir düzeye dek genişletip geliştirilir.

 

“Beyin mekanizmalarının yorumlanışı, biyolojinin son gizemlerinden birini, gölgeli mistisizmin ve şaibeli dinsel felsefenin son sığınağını temsil etmektedir.”

Steven Rose (Beyin ve sinir bilimci, 1996 yılında İngiliz Biyoloji bölümü başkanlığına getirilmiştir.)

 

Daha geniş yazı için:

http://www.genbilim.com/content/view/2374/39/

Gönderi tarihi:

Yukardaki yazıda bilimsel bulgu olarak verilen bilgi sadece insan beyninde yüz milyar sinir hücresinin olduğu ve diğer bahsi geçen canlıda bir kaç bin beyin hücresinin olduğudur..

Yazının gerisi felsefik popüler bir yorumdur..

Bu hücrelerin düşünme yorumlama muhakeme ve mukayesedeki hareketleri nedir ne şekildedir gibi bir çok soru işareti vardır..

 

Saygılar....

Gönderi tarihi:
Yukardaki yazıda bilimsel bulgu olarak verilen bilgi sadece insan beyninde yüz milyar sinir hücresinin olduğu ve diğer bahsi geçen canlıda bir kaç bin beyin hücresinin olduğudur..

 

Peki ben yakın bir zamanda bunu açıklayacağım... Ama ayrı bir konu açarak... Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Peki ben yakın bir zamanda bunu açıklayacağım... Ama ayrı bir konu açarak... Saygılarımla

Bekliyorum...

Ama yanlış anlamayın muhalefet falan değil, sizinle birlikte bende bunun cevabını arıyorum..

Ruh maddeye canlılık verir, ama düşünme olayının ruhla bağıntısı ne boyuttadır..

Birde madde düşünebilirmi, yani algılayan madde mi ben mi, bensem salt bölge neresi..

Ben neredeyim..

Beynin heryeri ben mi..?

Soru çok..:)

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Bekliyorum...

Ama yanlış anlamayın muhalefet falan değil, sizinle birlikte bende bunun cevabını arıyorum..

Ruh maddeye canlılık verir, ama düşünme olayının ruhla bağıntısı ne boyuttadır..

Birde madde düşünebilirmi, yani algılayan madde mi ben mi, bensem salt bölge neresi..

Ben neredeyim..

Beynin heryeri ben mi..?

Soru çok..:)

Saygılar..

 

Sayın Xlark... Ben sadece "Düşünme"nin bilimsel açıklamasını yapacağım. Hem Psikolojik olarak hem de Nörolojik olarak... Ama sorduğunuz sorular hakkında düşünecek olmamız zaten kaçınılmaz. Bende kimseye muuhalefet etmiyorum. Sadece bildiklerimi paylaşıyorum...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:
Hem Psikolojik olarak hem de Nörolojik olarak

Nörolojik yönü için tamamda..

Psikolojik yönü dediğin an iş bir daha değişir..

Herneyse bekleyelim bakalım,..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

Sayın kral,

 

Geçmişte kim ne kadar bilimsel bilgi açıklamışsa ona muhalefet olmuşsun.

Söylediğin gibi, amacın öğrenmek yada ortaya bir bilgi çıkarmak değil, bilim'e muhalefet olmak.

Tümden gelen tavrından bunu çıkartıyorum.

 

İnsan beyninin tüm fonksiyonlarını buraya koymak, ne benim görevim, ne sen, nede tıpçı yada biyolog olmayan birisinin kısa zamanda anlayabileceği bir olgu.

 

İnsanlığa bilimsel bir bilgi sunabilmek akademik bir süreçtir.

Birbirini takip eden gelişmelerle yüz yıllar almaktadır. Öğrenmekte öyle, yıllar alır.

Siz inançlılar, bu süreci, bilim aleyhine çok iyi kullanmaktasınız.

Bilimsel bulgu aleyhine kullanmakta olduğunuz yüzlerce uydurma, masalımsı, sosyal ve güya doğa bilgileriniz var.

 

Bilim’e yada temsilcilerine, Osirus gezegeninin tüm ayrıntılarını “efendim sen nasıl bilemezsin” diye soramazsın.

Ya geleceği, bilimin araştırmasını bekleyeceksin;

Ya da bu ayrıntıları, Osiruslular'a (admin’e) soracaksın. :)

 

İnsan beyninin bilgileri nasıl algılayıp tekrar hatırladığını anlayabilmek için çalışmalar sürdürülmektedir.

Henüz çözülememiş yönleri elbette olacaktır.

Ancak bu güne kadar kat edilen yol, biraz da olsa bizi aydınlatmaktadır.

Yakın gelecekte tamamen çözüleceğine inancım tamdır.

Kaldıkı, hayvan beyinleri, çeşiti elektrik ve farklı frekanslarla/titreşimlerle uyarlıp farklı hareketler yaptırılmaktadır.

Neyse, yine işin felsefe tarafına kaçmayalım.

 

Dilimin döndüğünce, basitçe, beyinin nasıl kayıt yapıp nasıl hatırladığını anlatmaya çalışacağım.

 

Bir teyp bandı düşünülsün içerisine milyarlarca demir tozu serpiştirilmiş.

Bir de manyetik iki başlık düşünün iletken iki telin başında.

Birisi sesi elektrik sinyaline çevirip telden aktararak diğer taraftaki başlığa gönderip tekrar manyetik enerjiye çeviriyor, Sesin niteliğine göre bandın içerisindeki demir tozlarını şekillendiriyor.

Sese göre şekillenmiş demir tozları da tekrar bir manyetik başlık tarafından okunarak hoparlörden sese çevriliyor.

Bunlar bir özettir. Bilginin bir banda kayıt ve okuma şekli için.

Ayrıntıları elektronik bilgilerden edinilebilir.

 

Beyin hafızaya alma ve hatırlama olgusu da buna benzemektedir.

Beyinde beyin hücreleri dediğimiz yüz milyarlarca nöronlar vardır.

Bu beyin hücrelerini değişik bilgilerle şekillendirip, aralarında gurup ve ağ oluşturmaya yarayan sinaps ağları vardır.

Duyularımızla (görme, işitme vs.) algılanan bilgiler sinirler aracılığı ile beyinin o duyumlarımızla görev yapan bölümüne iletilir.

Belli miktardaki nöron hücreleri bu bilgi konusunda tıpkı banttaki demir tozlarının şekillenmesi gibi guruplar oluştururlar.

Guruplaşmalar bilgi ihtiva ederler. Milyarlarca bilgi guruplaşması oluşur.

Tıpkı bilgisayarlarda bellek çipinin milyonlarca transistordan oluşup her gurubun elektron dizilimleri ile bilgi sakladığı gibi. (ram-bellek)

 

Beyindeki nöron ve sinapslardan oluşan bilgi gurupları, guruplaşma olayındaki frekansı hatırlayarak uyarılır.

Bu, bilginin geri dönüşüm olayıdır.

Geri dönüşümde sinirlerden algıladığı titreşim frekansı ile o bilgiyi hatırlayıp sinirlerle geri dönerek değişik organların çalışmasına yol açar.

 

Bu bilgiler, beyinin bilgi alması ve tekrar geri dönüşümü olayının çok basite indirgenmiş özet şeklidir.

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi buradan alınabilir.

Gönderi tarihi:
Maddenin aklı yoktur, madde düşünemez..

Eğer bilimle hareket ediyorsanız, bilim bunu söylüyor, hiç bir bilimsel veri yada tespitte maddenin düşünebildiği bilgisi yoktur..

 

bende bunu iddia etmedim zaten

 

atomların yeteneğinden bahsettim

 

atomlar bir araya gelerek bir düzen oluşturabiliyorlar, müthiş bir yetenekleri var, bir insandaki atomlarda aynı, bir kayadaki atomlarda aynı ama birleşerek çok değişik formlar kazanıyorlar

 

ve sonuçta düşünebilen bir maddeye dönüşebiliyorlar

 

bunun en güzel kanıtı insanoğludur

 

kendi kendine tesadüf olarak oluştuğuna ben inanmıyorum, çünkü gördüğünüz gibi bunlar belli bir sisteme ve tabiata göre hareket ediyorlar.

 

hiç bir hareketi ve canlılığı olmayan bir incir çekirdeği toprakla etkileşerek kocaman bir ağaç meydana getiriyorsa, bu yaratıcıyı değil o incir çekirdeğinin ve temel olarak tabiatın, en önemliside atomların kabiliyetini gösterir, çünkü bunlar gözümüzün önünde olan şeylerdir, deneylenebilir ve gerçektir.

Gönderi tarihi:
Beyindeki nöron ve sinapslardan oluşan bilgi gurupları, guruplaşma olayındaki frekansı hatırlayarak uyarılır.

Bu, bilginin geri dönüşüm olayıdır.

Geri dönüşümde sinirlerden algıladığı titreşim frekansı ile o bilgiyi hatırlayıp sinirlerle geri dönerek değişik organların çalışmasına yol açar.

 

Arkadaşım bunaları yazmana gerek yok, bunlar bilinen şeyler ve ben bilme asla karşı değilim tam tersine bilimsiz yapamam..

Yukarda bahsedilen şeyler, bilginin depolanması, aktarılması ve mantıksal birimlerle bilginin çağrılması ile ilgili, içerisinde düşünmeyle ilgili bir olgu yok..

Düşünmek, iyi kötüyü bilmektir, muhakeme yapmaktır, irade demektir..

Allah aşkına Pc nin iradeyle ne alakası var..

Pc sana bağımlıdır, sen irade edersin pc irade ettiğin şeyi sana sunar..

Hardisk ram ve işletim sistemleri bunlar beynimizde çok harika bir şekilde vardır..

Tıpkı Pc gibi..

Ama algı ve irade bunaları aşar..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:

zaten kuranda sizi iyilikle kötülükle deneyeceğiz diyor yüce tanrı ama bizim algılayamadığımız zahiren bize kötü görüken bitakım hadisatın arkasında birtakım çeşitli hikmetler olabilir.çoğumuz çoğu zaman başımıza gelen kötü bi olayla ilgili yav iyiki böyle olmuş başıma daha kötü şeyler gelebilirdi demişizdir.

Gönderi tarihi:
zaten kuranda sizi iyilikle kötülükle deneyeceğiz diyor yüce tanrı ama bizim algılayamadığımız zahiren bize kötü görüken bitakım hadisatın arkasında birtakım çeşitli hikmetler olabilir.çoğumuz çoğu zaman başımıza gelen kötü bi olayla ilgili yav iyiki böyle olmuş başıma daha kötü şeyler gelebilirdi demişizdir.

 

Afet olayi (deprem, sel baskini, tsunami vs.) yasayip da anasini babasini, evladini, kardesini ve diger bircok yakinini kaybeden insanlar da zaten boyle dusunuyor. "Iyi ki boyle olmus, basima daha kotu seyler de gelebilirdi."

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

ALLAH VAR

 

Arkadaşlar sizlere çok yüksek hızlarla uçabilen kuşların sağ sağlim iniş yapabilmelerin den

anlatmak istiyorum özellikle kartal gibi yüksek hızlarla uça bilen kuşlardan sonsuz kutret sahibi

onların bedenine çok özel bir sistem yerleştirmiştir bir kartal iniş yaparken kuyruğnu vucuduna göre bir açıyla aşağı çekerek hızını azaltır kanatlarının uclarını alçaltarak onları fren olarak kullanır hızını kaybederken kanatların üstünde oluşan hava akımı onun düşme tehlikesinin artmasına neden olur bu tehlikeyi alulas denilen özel tüylerini kaldırarak önler alulaslar uçan kuşların kanatlarının uçların da bulunan üç dört adet tüy öbeğidir bunlar kanat yüzeyin de havanın çizgi halin de akmasına yardımcı olur artık kuş tüm hızını kaybettiğin de dev pençelerini

uzatır dalı kavrar ve tamamen durur böyle bir sistem kendiliğin den nasıl oluşur yaratıcının (ALLAHIN ) bu kuşa verdiği sistem dir

Gönderi tarihi:
ALLAH VAR

 

Arkadaşlar sizlere çok yüksek hızlarla uçabilen kuşların sağ sağlim iniş yapabilmelerin den

anlatmak istiyorum özellikle kartal gibi yüksek hızlarla uça bilen kuşlardan sonsuz kutret sahibi

onların bedenine çok özel bir sistem yerleştirmiştir bir kartal iniş yaparken kuyruğnu vucuduna göre bir açıyla aşağı çekerek hızını azaltır kanatlarının uclarını alçaltarak onları fren olarak kullanır hızını kaybederken kanatların üstünde oluşan hava akımı onun düşme tehlikesinin artmasına neden olur bu tehlikeyi alulas denilen özel tüylerini kaldırarak önler alulaslar uçan kuşların kanatlarının uçların da bulunan üç dört adet tüy öbeğidir bunlar kanat yüzeyin de havanın çizgi halin de akmasına yardımcı olur artık kuş tüm hızını kaybettiğin de dev pençelerini

uzatır dalı kavrar ve tamamen durur böyle bir sistem kendiliğin den nasıl oluşur yaratıcının (ALLAHIN ) bu kuşa verdiği sistem dir

 

Allah Kuşlara kanatları uçsunlar diye değil,insanlar mangalda kızartıp yesinler diye yaratmış.

 

Nahl 79 Göğün boşluğunda emre boyun eğdirilmiş olarak uçuşan kuşları görmediler mi? Onları orada Allah'tan başkası tutamaz. Kuşkusuz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.

 

Ayeti dikkatili oku.Kuşları havada tutan kanatları değil,Allah.Bu duruma göre kanatlar daha önce dediğim gibi bize mangal yapalım diye yaratılmış.

Gönderi tarihi:
Allah Kuşlara kanatları uçsunlar diye değil,insanlar mangalda kızartıp yesinler diye yaratmış.

 

 

Arkadaşım kuşların kanadı yeniyor yenmiyor ben bundan bahsetmedim saygılar

Gönderi tarihi:
.......... böyle bir sistem kendiliğin den nasıl oluşur yaratıcının (ALLAHIN ) bu kuşa verdiği sistem dir

 

 

Kuşun o yeteneği tabiattan kaynaklanıyor, rastlantı değil, kuş maddeden oluşmuştur, yetenek maddededir

 

Kuş birdenbire oluşmamıştır, birdenbire oluştuğuna dair bir bilginiz varsa akıllı bilinçli bir tasarımdan geldiğine inanırım (ama dini kavramlarla değil, çünkü dini Tanrı için ekstra bir ispat gerekiyor)

Gönderi tarihi:

Allah var mı yokmu diye tartışıyorsunuz,bence varlığı ve ya yokluğu değil önemli olan konu,

asıl önemli olan onun varlığı yada yokluğu karşısında bizim nasıl davrandığımız.

Varolduğunu gözönüne alırsak;şunu bilmeliyiz ki biz insanoğlu yaratıcının

bir parçası olabiliriz ama ''kulu'' değiliz.Kimseye kulluk kölelik peşinde koşup

koskoca bir ömrümüzü mahvetmeyelim,dünyaya geliş amacımız kişiliğimizi

karakterimizi iyiye doğruya yönelerek geliştirmek olgunlaşmaktır bunda başka

bir amaç yok,hiçbir yüce varlığında bizim kulluğumuzu köleliğimizi

istediği filan da yok,zaten bu yaratıcının yüceliğe yakışmaz.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.