Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
, ben Arapça kelimelere açıklık getirerek yazdım,siz ise tamamen alıntıyı sizinmiş gibi yansıtmışsınız,bu itibarlar eğer Arapçaya o kadar vakıfsanız şimdi size yazacağım yazıyı bana tercüme edermisiniz...

 

Okuduğunuzu anlamıyor-anlamlandıramıyor derken bunu kastediyordum işte...

 

Ben bir önceki iletimde "şu şekilde itiraz vardır" diyerek bir alıntı yapmıştım. Bunu yaparken de alıntıyı tırnak içine alıp koyulaştırdım ki, kendime ait yazılarla karışmasın diye. Eminim ki sizden başka herkes de o kısmın alıntı olduğunu anlamıştır. Neyse...

 

Önceki iletimin sonunda size bir soru sormuştum. Tekrar soruyorum...

 

Farzedelim ki ilgili ayet "genişleticiyiz" demiş olsun. Tanrı evreni nasıl yarattığını Kur'an'da açıklamış, "İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi?" demiştir. Eğer ilgili ayet "genişleticiyiz" diyorsa bile, bu genişlemenin ilkel bir inanış olan yer ile göğün birbirinden ayrılması suretiyle olduğu aşikar. Böyle iken siz ve bu kabulde olan teistler nasıl oluyorda buradan günümüz biliminin kabul ettiği şekliyle bir genişlemeden bahsedebiliyorsunuz?

 

 

"Bu ayette geçen “sema (gök)” kelimesi Kur’an’ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır." demişsiniz. Bu ya bilgisizliktir, ya da alemi kör, milleti sersem sananların bir uyutma taktiğidir.

 

Kur'an'da göklere ilişkin pek çok ayet vardır ve hepsi de ilkel inanışların eseridir. Bu bağlamda Kur'an'da geçen "gök" ve "gökler" kelimelerinin günümüz evren anlayışıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bunu pek çok yerde, pek çok defa tekrarladım.

 

Kur'an'a göre dünya evrenin içinde yer almaz. Gökler dünya için kubbemsi bir tavandır. Başlangıçta dünya ve gökler bitişiktir ve tanrı ikisini birbirinden ayırmıştır. Ayırma işlemi bittikten sonra önce Dünya'yı , sonra da dönüp gökleri düzenlemiştir. Bunları ben söylemiyorum; bizzat Kur'an'ın tanrısı söylüyor. Buna rağmen siz nasıl oluyor da "gök" kelimesinin uzay ve evren anlamında kullanıldığını iddia edebiliyorsunuz? Buyrun açıklayın lütfen...

Gönderi tarihi:

Sayın yam_yam,

 

Kuran'ın gökten bahsederken uzayı ve evreni kasdettiği açıktır. Günümüz terminalojisinde bile gökler derken uzay anlaşılmaktadır. Nasıl olurda 1400 yıl önce gök deyince başka şey anlaşılır oluyor?

 

Uzay ve evren kelimelerinin arapça karşılıklarını bilmiyorum bilen arkadaşlar varsa paylaşabilirler. Ancak ayette geçen göğü genişletmekteyiz sözü bence mucizevi bir anlatımdır, ister göğü yerden ayırmış olarak adlandırılsın sonuçta evrenin oluşumunda bir ayrışım ve oluşum söz konusudur.

 

Kuran ayrıca evrenin (göklerin) sürekli genişlemekte olduğunu söylediği gibi bir gün dürüleceğini (toplanacağını) da ifade etmektedir. Siz bu dürülme (katlanarak) kelimesinden başka birşey mi anlıyorsunuz, bilimin teorisine görede evren genişlemekte olduğu gibi bir gün yeniden başladığı noktaya dönüşecektir der.

 

İnsan konuşmaya başladığı günden bu yana dil sürekli değişmiş ve gelişmiştir dolayısıyla geçmişin anlatımı ile günümüzün anlatımı yüzde yüz örtüşemez hangi dilde olursa olsun...

 

Buda sözcüklerin dilediği gibi yorumlanmasına imkan tanır...

Gönderi tarihi:

Sayın sardunyam, yanılıyorsunuz... Bu göklerin genişlemesi konusunu çok tartıştık ve bu artık bir temcit pilavıdır, ısıtılmasında yarar yoktur. Kurân anlatımına göre gök bir tavan, bir kubbedir. Kurânda uzay diye bir kavrama raslayamazsınız. Kurâna göre gök yer ile bitişikken ayrılmış ve yükseltilmiş, mucizevi olarak direksiz, yukarda durdurulmaktadır. :) Kıyamet koptuğunda da yıldızlar saçılıp yere dökülecektir. Yani bir anlamda direksiz tutulan gök kubbe, artık tutulmayacak, yere bırakılacaktır. Bu, şeffaf, mükemmel cam kürelerden oluşan Aristo göğü kuramıdır. Daha ortaçağda bile terkedilmiş olan bir anlayıştır. Bu nedenlerle Kurân anlatımda mucizevi hiç bir şey yoktur, yam_yam'ın söylediği gibi milattan öncesi bilimsel bilgilere bile aykırıdır.

 

Bilimsel olarak evrenin yeniden kendi üzerine kapanması görüşü kesin biçimde çürütülmüştür. Evrenin genişlemesinin durmayacağı ve sonuçta evrenin yok olacağı öngörülmektedir. Evren de bizler gibi başlangıçlı ve sonlu bir canlıdır. Nasıl bizler öldüğümüzde moleküllerimiz etrafa dağılacaksa, evren de aynı şekildedir. Aradaki fark, evrenin ömrünün çok çok daha uzun olmasıdır...

Gönderi tarihi:
Okuduğunuzu anlamıyor-anlamlandıramıyor derken bunu kastediyordum işte...

 

Ben bir önceki iletimde "şu şekilde itiraz vardır" diyerek bir alıntı yapmıştım. Bunu yaparken de alıntıyı tırnak içine alıp koyulaştırdım ki, kendime ait yazılarla karışmasın diye. Eminim ki sizden başka herkes de o kısmın alıntı olduğunu anlamıştır. Neyse...

 

Önceki iletimin sonunda size bir soru sormuştum. Tekrar soruyorum...

 

Farzedelim ki ilgili ayet "genişleticiyiz" demiş olsun. Tanrı evreni nasıl yarattığını Kur'an'da açıklamış, "İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi?" demiştir. Eğer ilgili ayet "genişleticiyiz" diyorsa bile, bu genişlemenin ilkel bir inanış olan yer ile göğün birbirinden ayrılması suretiyle olduğu aşikar. Böyle iken siz ve bu kabulde olan teistler nasıl oluyorda buradan günümüz biliminin kabul ettiği şekliyle bir genişlemeden bahsedebiliyorsunuz?

 

 

"Bu ayette geçen “sema (gök)” kelimesi Kur’an’ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır." demişsiniz. Bu ya bilgisizliktir, ya da alemi kör, milleti sersem sananların bir uyutma taktiğidir.

 

Kur'an'da göklere ilişkin pek çok ayet vardır ve hepsi de ilkel inanışların eseridir. Bu bağlamda Kur'an'da geçen "gök" ve "gökler" kelimelerinin günümüz evren anlayışıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bunu pek çok yerde, pek çok defa tekrarladım.

 

Kur'an'a göre dünya evrenin içinde yer almaz. Gökler dünya için kubbemsi bir tavandır. Başlangıçta dünya ve gökler bitişiktir ve tanrı ikisini birbirinden ayırmıştır. Ayırma işlemi bittikten sonra önce Dünya'yı , sonra da dönüp gökleri düzenlemiştir. Bunları ben söylemiyorum; bizzat Kur'an'ın tanrısı söylüyor. Buna rağmen siz nasıl oluyor da "gök" kelimesinin uzay ve evren anlamında kullanıldığını iddia edebiliyorsunuz? Buyrun açıklayın lütfen...

 

Sayın yamyam,

 

******

 

İnkar edenler, evren(gökler) ve dünya(yer) birbirleriyle bitişikken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Yine de onlar inanmayacaklar mı?

Kuran 21-Enbiya Suresi-30

 

Ve evreni(göğü) kuvvetimizle kurduk. Muhakkak ki onu genişletmekteyiz.

Kuran 51-Zariyat Suresi-47

 

Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız. 104-Enbiya.

 

Genişleyen evrenin karşılaşacağı iki tane son senaryosu vardır:

1- Ya evren sürekli genişleyecek ve sonunda bir ısı ölümü yaşanacaktır. Buna Büyük Donma (Big Chill) denmektedir.

 

2- Ya da çekim gücü bir noktada genişlemeye baskın çıkacak ve evren büzülmeye başlayıp sonunda bir tekillikte kaybolacaktır. Buna ise Büyük Çöküş (Big Crunch) denmektedir.

 

bu yazılanları çürütecek "MANTIKLI" bir yazı yazın,yoksa öbür yazdıklarınız polemik bile olmayan teferruat...

 

 

Sayın demirefe,size yazdığım "determinizm" bağlamındaki yazıları anımsayın ve Külli İrade ile Cüzi İrade kavramlarını'da hatırlayıp,oradan "Kuantum" deyip TAKYONLARA bir uzanıp,bu anımsama üzerine Kur'an'ın verdiği bilgiler ışığında olayları bir daha harmanlayıp "OBJEKTİF" olup ******

 

Saygılar.

 

:)

Gönderi tarihi:

flammarionhalfcolorbig.gif

 

giz3.jpg

 

universeancienthebrew.jpg

 

İşte Kur'an'ın evreni böyle bir evren. Böyle bir göğü kitap gibi dürebilir, direksiz tuttuğunuzu iddia edebilirsiniz. Böyle bir gökte çatlak arayabilir, oturduğunuz katı meleklerinize taşıtabilirsiniz.

 

Ama asla ve asla Kur'an'da günümüz evren anlayışına ilişkin en ufak bir bulgu göremezsiniz. Gördüğünü iddia edenler de alemi görmez, milleti akılsız sananlardır...

Gönderi tarihi:

Evrenden söz açılmışken:

 

Yunus suresi 10:

O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır.

 

Ay Küre biçiminde bir gök cismidir. Ay’dan gelen ışığın kaynağı Güneş’tir. Ay’ın kendi ışığı yoktur. Zaman da Güneş'e göre ayarlanmıştır.

 

Bir de, Ramazan Ay'a göre ayarlanmıştır. Ancak namaz saatleri Güneş'e göre ayarlanmıştır.

 

Müslümanlıkta namazı Muhammed, Cebrailden öğrenmiştir, denir. Hatta bizzat Cebrail nasıl kılınmasını gerektiğini şekil olarak da göstermiştir, denilir. Önceleri 50 vakitken, Muhammed'in yüksek ricaları üzerine 5 vakite indiridiğini de söylerler. Demek ki, İslamiyetten önceki bazı kavim/kavimler nereden öğrenmişlerse, namaz kılıyorlardı. Çünkü 5 vakite indirildi derken, 50 vakit kılanlar varmış ki 5 vakite indirilmiş. Ve bu vakitler ilginçtir ki, Güneş'e göre ayarlanmıştır. Hicri takvimi (ay takvimi) kullanan Araplar, neden namazlarını da Ay'a göre kılmıyorlardı? Yoksa Namaz denilen dinin direği olan ibadet, pagan (güneşe tapan) bir kavimden; Sabililer'den mi alınmıştı?

Gönderi tarihi:
Sayın sardunyam, yanılıyorsunuz... Bu göklerin genişlemesi konusunu çok tartıştık ve bu artık bir temcit pilavıdır, ısıtılmasında yarar yoktur. Kurân anlatımına göre gök bir tavan, bir kubbedir. Kurânda uzay diye bir kavrama raslayamazsınız. Kurâna göre gök yer ile bitişikken ayrılmış ve yükseltilmiş, mucizevi olarak direksiz, yukarda durdurulmaktadır. :) Kıyamet koptuğunda da yıldızlar saçılıp yere dökülecektir. Yani bir anlamda direksiz tutulan gök kubbe, artık tutulmayacak, yere bırakılacaktır. Bu, şeffaf, mükemmel cam kürelerden oluşan Aristo göğü kuramıdır. Daha ortaçağda bile terkedilmiş olan bir anlayıştır. Bu nedenlerle Kurân anlatımda mucizevi hiç bir şey yoktur, yam_yam'ın söylediği gibi milattan öncesi bilimsel bilgilere bile aykırıdır.

 

Bilimsel olarak evrenin yeniden kendi üzerine kapanması görüşü kesin biçimde çürütülmüştür. Evrenin genişlemesinin durmayacağı ve sonuçta evrenin yok olacağı öngörülmektedir. Evren de bizler gibi başlangıçlı ve sonlu bir canlıdır. Nasıl bizler öldüğümüzde moleküllerimiz etrafa dağılacaksa, evren de aynı şekildedir. Aradaki fark, evrenin ömrünün çok çok daha uzun olmasıdır...

Sayın Demirefe,

 

Şimdi burada sizin ifade etmiş olduğunuz düşünceler sadece bir görüşü anlatıyor, göğün direkler arasında durduğunu ifade eden Kuran, size göre yanlış bir bilg veriyor, dağılıp dökülecek olan yıldızlar, size imkansız geliyor, dünya ve evreni bir bütünken (birleşikken) birbirinden ayrılıp yer ve göğü yaratmış olma düşüncesi garibinize gidiyor olabilir...

 

Bu ifadelerden sizin ne anladığınıza bağlı, yoksa ifadelerin doğruluğu ya da yanlışlığı hakkında kimse hüküm veremez, dil bilimi ve kişisel yorumları daima tartışılır bir konudur, geçmişten günümüze kalan pek çok kitapta kullanılan kelimeler o günlerin ifade biçimleridir.

 

Şimdi bilim evreni kuşatan siyah boşluğun aslında boşluk olmadığı görüşüne vardı. Dolayısıyla buna göre yer ve gök arasında (dünya ile evren) birbirlerini ayrı tutan bir çeşit uzay gazı var demek oluyor, bilimin evrenin yeniden kendine kapanması görüşünün çürütüldüğünü söylemişsiniz ya, bunu neye dayanarak söylüyorsunuz, böyle bir tez varsa bile bu herhangi bir şeyi kanıtlamaz ki, evreni kuşatan uzay gazının bu dürülmede etkisi olup olmayacağını şuanki bilgi ile bilim tespit edemez, olasılıkları tartışır, bilim adamlarıda tezler ortaya atar...

 

Evreni sürekli genişletmekteyiz diyen Kuran'ın o zaman bunu nasıl tespit etmiş olacağı konusunda bir görüşünüz var mı? Biliyorsunuz evrenin genişlemekte olduğunu bilim Kuran'ın gelişinden sonra keşfetti, demekki Hz.Muhammet, bunları birilerinden öğrenmiş yoksa nasıl bilmiş olabilir?

Gönderi tarihi:
İşte Kur'an'ın evreni böyle bir evren. Böyle bir göğü kitap gibi dürebilir, direksiz tuttuğunuzu iddia edebilirsiniz. Böyle bir gökte çatlak arayabilir, oturduğunuz katı meleklerinize taşıtabilirsiniz.

 

Ama asla ve asla Kur'an'da günümüz evren anlayışına ilişkin en ufak bir bulgu göremezsiniz. Gördüğünü iddia edenler de alemi görmez, milleti akılsız sananlardır...

 

Sayın Yam-Yam.

 

Sizden bir istirham'ım olacak nacizane, yapıştırdığınız (resim) gravürler acaba İslam'i kaynaklımı,yoksa Hristiyan'mı eğer lutfeder yazarsanız bizi hem bilgilendirirsiniz hemde neyin ne olduğunu sayenizde öğreniriz...

Teşekkür eder saygılar sunarım.

Gönderi tarihi:
Sayın Yam-Yam.

 

Sizden bir istirham'ım olacak nacizane, yapıştırdığınız (resim) gravürler acaba İslam'i kaynaklımı,yoksa Hristiyan'mı eğer lutfeder yazarsanız bizi hem bilgilendirirsiniz hemde neyin ne olduğunu sayenizde öğreniriz...

Teşekkür eder saygılar sunarım.

 

Bakın ve siz karar verin ne olduğuna...

 

giz3.jpg

 

Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan, sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır. (Yûnus 3)

 

TDK'na göre Arş: İslam inanışına göre göğün en yüksek katı.

 

Yukarıda tanrının arşa nasıl kurulduğunu görebilirsiniz...

 

Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur. Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabbinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı taşır. (Hâkka 16-17)

 

Gök yarılıp çöktüğünde (nasıl olacaksa) arşta kurulu olan tanrı ne yapacak? Tabii arşını sekiz melek yüklenecek ki, arş düşmesin...

 

Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı..... (Lokman 10)

 

Resme iyice bir bakın bakalım... Direkleri görebiliyor musunuz? Göremiyor musunuz... Eeee Allah yarattı mı böyle yaratır işte...

 

O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak görüyor musun? (Mülk 67)

 

Alttan üçüncü kat biraz çatlamış gibi sanki...

 

Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenktar olarak nasıl yaratmış! (Nûh 15)

 

Gördük....

Gönderi tarihi:

EVRENİN GENİŞLEMESİ

 

Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde, 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir:

 

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)

 

Yukarıdaki ayette geçen "sema (gök)" kelimesi Kuran'ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır. Nitekim burada da bu anlamda kullanılmıştır ve evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir.

20. yüzyılın başlarına dek bilim dünyasında hakim olan tek görüş, "evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği" şeklindeydi. Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak "genişlediğini" ortaya koydu.

 

Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20. yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar. Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır. Hubble bu incelemeler sırasında yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Kısacası yıldızlar sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar. Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı.

 

 

Bugün evrende en azından bir milyar galaksinin bulunduğu sanılıyor. Buna, galaksilerden ve galaksiler arasındaki uzaydan oluşmuş sistem diyebiliriz (S. Weinberg, 1998).

 

 

 

Kozmoloji alanında Hubble ciddi çalışmalar yapmıştır. Hubble; birkaç galaksiyi bulmuş ve galaksilerin birbirinden uzaklaştığını ve böylece de evrenin genişlediğini ispatlamıştır. Bu genişlemeyi Doppler etkisiyle açıklamıştır. Doppler olayı kaynak ve dinleyicinin algıladığı sesin ve hızının farklı olmasıdır. Bu olay ışık demeti için de yapıldığında aynı sonuç bulunmuştur. Buna göre bize yaklaşan ışık kaynağının dalga boyu kısalacaktır, aynen bizden uzaklaşan ışık kaynağının dalga boyunun uzaması gibi. Hubble; galaksilerden gelen ışığın dalga boyunun kırmızıya kaydığını yani büyüdüğünü söyledi. Kırmızıya kayma olayını Doppler olayı ile birleştirip yorumladı (A.Y.ÖZEMRE, 1981). Hubble, “red shift” adını verdiği olayın daha uzaktaki galaksiler için daha fazla olduğunu gözlemdi. Yani bizden daha çok hızla uzaklaşıyorlardı. Galaksilerin uzaklaşma hızları, galaksiler arasındaki hızla doğru orantılıdır (A. LIGHTMAN, 1998).

 

 

 

1948 yılında Thomas Hold, Herman Mandı ve Fred Hoyle, Stead State ismi verilen teoriyi ortaya attılar. Buna göre başlangıcı ve sonu olmayan evren olarak nitelendirdiler. Evrenin yaratıldığı ilk anda uzay ve galaksilerin birbirine çok yakın, hatta yapışık olduğudur. Daha sonra büyük patlamanın enerjisi ile ilk evren maddesi dağılıp saçılmıştı. Maddenin yoğunlaşıp sıkışması ile galaksiler meydana gelmiş ve galaksiler arası uzay yavaş yavaş şekillenmiştir. Evren büyük bir hızla genişledikçe galaksiler birbirinden ayrılmış ve uzay ortamı da belirginleşmiştir (S.Y. HAWKING, 1989).

 

 

 

Evrenin bu genişlemesi ne kadar sürecek diye düşünülebilir. Bu sorunun iki cevabı vardır:

 

 

 

1. Evrenin genişlemesine açık evren denir. Evrenin yoğunluğu uzaklaşan galaksileri tutacak kadar değildir. Gravitasyonel çekim kuvveti yetersiz olduğundan galaksiler birbirinden uzaklaşır ve genişleme devam eder (S. WEINBERG, 1998).

2. Kapalı evren modelidir. Uzayı sürekli genişlemeye zorlayan evrenin iç enerjisi, evreni kendi içinde tutmaya yarayan çekim kuvveti karşısında yetersiz kalır ve evrenin genişlemesi durur, evren büzülmeye başlar (A.Y. ÖZEMRE, 1981).

 

 

 

Evrenin genişlemesini 1917 yılında Einstein, “Genel Relativite Teorisi” ile açıklamıştır. Bu teoriye göre uzay-zaman ilişkisi vardır. cisimlerin kütleleri ile orantılı olarak uzay-zaman ağını büküp çökerttiklerini ortaya çıkarıyordu. Uzak yıldızlardan gelen ışık uzay-zaman ağına girince eğiliyor ve yıldıza doğru yaklaşıyordu. Bu sapma derecesi 3o-5o arasında olmaktadır. Bu da evrenin genişlemesine değişik bir yaklaşım getirmektedir (A. DEMİRSOY, 2001).

 

BİLİM ADAMLARI BÖYLE DİYOR

Gönderi tarihi:

TDK'da Arş'a açıklama getiren kişi, ondan ne anladığını ifade etmiş... Bu Arş'ın gerçekte ne olduğunu bize anlatabilir mi?

 

Göğün yedi kat oluşu konusunda da sorulacak soru şudur: hangi gök?

 

Kuran'ın ÖSS'de çıkan çoğu sorudan daha çok şaşırtmacalı ve ironik olduğunu düşünüyorum, kişilerin insiyatifine ve düşünme kapasitesine kalmış, isteyen istediği anlamı çıkarabilir...

 

Yukarıdaki resim Allah'tan indirilmediğine, bizler gibi bir insanın hayal gücü ile anladığını çizdiği bir resim olduğuna göre, kanıt olarak sunulamaz, şimdi bende bir resim çizebilirim aralara direklerden ne anladığımıda gösteririm ama bu sonuçta benim bakış açımdır, benden başkasına bir anlam ifade etmez...

 

İslam felsefesi ve karşıtlık tartışması uzar gider, herhangi bir sonuca varılamaz, melek denildiğinde birileri kanatlı küçük bebek heykelcikleri ya da resimleri yapar, birileri insansı varlıklara benzetir, bense çok daha başka bir şey olduğunu düşünürüm, henüz insanlık bilgisinin kavrayamadığı bir varlık olduğunu sanırım... Şeytan denildiğinde de elinde çatal kırmızı suratlı kızrak kuyruklu bir şey anlamadığım gibi...

Gönderi tarihi:

Bir çok şey gözden kaçırılıyor. Çizilen resimleri tabii ki insanlar çizdi. Ama kendilerine betimlenen evren modeli doğrultusunda çizdiler. Kimse o resimleri kanıt diye yapıştırmadı. "İnsanlara evren böyle betimlendi" diye yapıştırdı.

 

O resimleri çizenler de kendilerine betimlenen şeyi yanlış filan anlamadılar. Kutsal kitaplarda nasıl betimlendiyse öyle çizdiler. Çünkü onlara yer ve gökün önce bitişik olduğu, sonra ayrıldığı söylendi. Sonra göğün direksiz olarak yukarda tutulduğu, yere düşmekten korunduğu söylendi. Göğün tavan yapıldığı, kandillerle süslendiği söylendi. Bütün bunlar yer merkezli bir evren modellemesidir. Modern evren kuramları ile yakından uzaktan ilişkili değildir. Gökte çatlak olmadığı söylendi. Gökte çatlak olur mu? Tabii ki olmaz. Kubbede çatlaklık olur. Bu da göğün bir kubbe, bir cisim olarak düşünüldüğünü gösterir. Kıyamette göğün yarılacağı, yıldızların yere saçılacağı söylendi. Bunların günümüz bilimi ile en küçük alakası var mı?

 

Hiç bir kutsal kitapta en küçük bir kozmolojik bilgi kırıntısı dahi verilmiş değildir. Ha, siz bunu Kurân astronomi kitabı değil ki versin diye savunursunuz, o ayrı... Ama yok evrenin genişlediğini bildirmiş, yok bilimin yeni keşfettiğini önceden haber vermiş... Böyle bir şey kesinlikle yoktur.

 

Bütün kutsal metinlerdeki bilgiler, Aristo evren modelinin ifadesidir. Kafadan atma tabii ki değildir. O zamanın bilimi, öyle diyordu. O zaman için geçerli evren modeli öyle olduğu için bu kutsal kitaplar da öyle yazmışlar.

 

Ha yağmurun yağdırılıp bitkilerin bitirildiğini, söylemişsin, ha göğün tavan yapılıp süslendiğini, söylemişsin. Aynı şey... Göz ne görüyor, nasıl algılıyorsa onu yazmış... Ha, fazladan ne söylemiş, kıyamette yeryüzünün kuruyacağını kıyamette göğün yere düşeceğini söylemiş. O zaman Aristo evreni teoremi dini bir metine dönüşmüş.

 

Bugün bir din ortaya atacak olsan "Görmediniz mi tırnağınızın üstü kadar yongada cigabaytlarca bir ve sıfırı kodlayıp bilgilerinizi saklayan rabbinin kudretini? O silikon ve germanyumun, nikel ve kadmiyumun, daha bir çok metal oksit bileşiğinin ilahıdır. Hepsi ve daha bilmediğiniz nice yarıiletken kristallerle elektroniğe hükmeder. Transistör ve entegreler onun lütfundandır. Sizin amellerinizi de öylece muhafaza eder ve onları sizden mutlaka soracaktır" derdin.

 

Konu budur...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Allah'ın kulu ve halifesi MEHDİ diyor ki;

 

Rumuz,ATEİSTTANRIYIM diyor ki;

 

...gerçeği açıklıyoruz? sırrı hakikati itiraf ediyoruz.TANRI ATEİSTTİR???

 

ATEİSTLER ATEİST OLAN TANRININ ÖZ KULLARIDIR...ONUN BOYASINA BOYANMIŞLARDIR...

 

ONLARDAN NEMRUT,FİRAVUN VE MUVİYE MAKAMINDA OLANLARI VARDIR?

...İBRAHİM,MUSA VE ALİ MAKAMINDA OLANLARI VARDIR.........................

  • 2 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Merhaba,

İddalarınız Allah'ın olmadığı yönünde(haşa).Öncelikle Allah seyirci veya kıskanç gibi benzetmeler yapmışsınız.AllAH seyirci değildir kuşkusuz biz insanlar dünyaya bir sınav için gelmişizdir ve yaptıklarımız nihayetinde cennet veya cehenneme gideceğiz.AllAH seyirci değildir o yaptıklarımız görür üzülür çünkü bize verdiği aklı onu sorgulamakla,kötü zanlarda bulunmakla kullanırız.Tamam bir düşünelim ALLAH yok?Nasıl oldu da geldin dünyaya?Dağlar nasıl oluştu?Herşey nasıl oldu?Herşeyin nasıl çözümü var?Allah kıskanç da değildir.Öyle olsa idi iyi zanlarda bulunanları cennetle mukafatlandırmazdı.Cevaplarınızı bekliyorum...(DOĞRU YOLU BULMANIZ DİLEĞİYLE)

Gönderi tarihi:

Tamam bir düşünelim ALLAH yok?Nasıl oldu da geldin dünyaya?Dağlar nasıl oluştu?Herşey nasıl oldu?Herşeyin nasıl çözümü var?Allah kıskanç da değildir.Öyle olsa idi iyi zanlarda bulunanları cennetle mukafatlandırmazdı.Cevaplarınızı bekliyorum...(DOĞRU YOLU BULMANIZ DİLEĞİYLE)

 

Sevgili EmeLLL...

Güzel başlamızsın...

En azından sorgulayabiliyorsun...

Diyorsun ki!...

Nasıl oldu da geldin dünyaya, herşey nasıl oldu...

Eee mademki sorguyla başladık..

Biz de soruyoruz...

Tanrı nasıl birden bire oldu ki...?

Kim verdi ona o gücü...?

Kendiliğinden olabilen birşey olabilirmi...?

Onu da yaratan birşey olabilirmi...?

...

Yazınızın sonucunda (DOĞRU YOLU BULMANIZ DİLEĞİYLE) yazmışsınız...

Evet haklısın...

Ama maalesef o doğru yol sizin beklediğiniz, hayal ettiğiniz ve istediğiniz yol değil...

Doğru yol...

Akıl ve Bilim yoludur...

 

Saygılar...

DİPNOT...

Gönderi tarihi:

İnsanlık varolduğundan beri hep bu tarz tartışmalar yapıldı, hatta savaşlar çıktı. Ama kimse bir sonuca ulaşamadı.

 

Bugün bizler tartışıcaz, yarın çocuklarımız...

 

Tanrı'nın nasıl varolduğu çok büyük bir sır. Ve bu sırrı insan oğlunun çözemeyeceği aşikar.

Gönderi tarihi:

Herkesin yazdıklarını okudum..evet kabul ediyorum sonsuz bir konu bu ama benim kabul edemediğim sorgusuz sualsiz kabullenmek.. Allahın en büyük varlık olduğunu söylüyorsunuz.. O kadar buyuk bir varlık nasıl oldu da bu kadar yanıldı hiç sormuyorsunuz..Bu kadar buyuk bir varlık, yarattıklarına kendini ispat için yine kendi yarattıklarından faydalandı; "Musa seni peygamber yapıyorum, hadi git, benim varlığımı anlat onlara. İsa, Musa beceremedi hadi bu seferde sen anlat, I-Ih İsa da olmadı, Muhammed, bak artık bu son sende anlatamazsan başka kimseye vermeyeceğim bu görevi.." mi dedi..Bu kadar buyuk bir varlık yanıldı mı? Sırf bu deneme yanılma yöntemi nedeniyle din savaşları yüzünden sayısız insan öldü...????

 

Tek gerçek, bilimsel gerçekliktir...Tanrının varlığını/yokluğunu ispatlıyamıyoruz çünkü dünyanın şu anda gelmiş olduğu bilimsel nokta henüz bunu yanıtlayacak seviyede değil..ama şimdilik!...

Gönderi tarihi:

Merhaba Dipnot,

Yorum ve ilginize teşekkürlerimi sunarak başlıyorum.Okurken yüzümde hafif bir tebessüm oluştu.Rica ederim yanlış anlamayın şahsiyetinize hakaret amaçlı söylemiyorum.Fakat herşeyin olduğu gibi benim anlattıklarımın ve sizin sorduklarınızın mantıklı bir cevabı var.Şimdi AllAH'ın varolduğunu farz ederek varsa kim verdi ona o gücü demişsiniz.Sizce ALLAH bize onun sonsuz ve mükemmel zekasını verir mi?Tabii ki hayır.Böyle olsa zaten niçin geldik ki dünyaya?Vermediği için biz insan aklımızla onun güç ve kudretinin nerden geldiğini bilemeyiz.Bu hep meçhul kalacaktır.Zaten O'nu görmeden,varlığını hissederek inanmak daha güzel daha manalı değil midir sizce de?Kendiliğinden oluşabilen demişsiniz.Tabii bizim basit zeka ve hayatımıza göre imkanı yok.ALLAH bambaşka.Ben eminim ki doğru yoldayımdır.Size bir öneride bulunacağım.Avusturalyalı gencin müslüman oluş hikayesini ben önerdiğim için değil de belki aynı yönde akan hayatınıza farklı bir ön katacak sizi belkide benim bahsettiğim doğru yola götürecek.Tabii belki..

 

Akıla ve bilime gelecek olursak bunlarında ortaya çıkmasını ağlayacak bir şeyin olması gerekir yoksa ne saçma olur değil mi?Nede olsa siz bir şeyin kendiliğinden oluşamayacağını savunuyorsunuz?Akıl ve bilimde oluşamaz o zmaan insanda dünyada...Bu sizin iddanız.Bu arada akıl ve bilime bende inanıyorum şüphesiz.AllAH'ın yarattığı herşeye inandığım gibi!

 

Saygılar,hürmetler...

Gönderi tarihi:

Ben İnançsız kişilere diyeceğim tek bir şey var,

 

Bir İnanca özgü Anneleri veya Babaları Öldüğünde DİN'İ vecibelere göre gömmesinler ,Çukuru acıp fdirek GÖMSÜNLEr...

 

Bu zamana kadar sanırım böyle bir şey görmedik değil mi ?

 

Boşuna burda tartışmaya Gerek yok bu tip Konuları !!!!

 

''GÖREN İLE GÖRMEYEN BİR OLURMU ''

 

O Yüzden istediğiniz kadar uğraşın eğer AKIL istemiyorsa GÖNÜL Kabul etmiyorsa ne derseniz deyin O kendi bildiği yoldan dönmeyecektir, Nasıl Siz dönmüyorsanız !!!

Gönderi tarihi:

''GÖREN İLE GÖRMEYEN BİR OLURMU ''

 

O Yüzden istediğiniz kadar uğraşın eğer AKIL istemiyorsa GÖNÜL Kabul etmiyorsa ne derseniz deyin O kendi bildiği yoldan dönmeyecektir, Nasıl Siz dönmüyorsanız !!!

 

Sayın Kul fukara.

Gören ile görmeyenin bir olmamasının sebebi kanımca bakan tarafların kusuru olmaktan çok bakışlara müdahil olanın tarafgirliğidir.

 

 

Yâsîn Sûresinin 9 . Ayetinde

Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.

 

Dilediğini doğru yola iletip dilediğini saptırdığını beyan eden tanrı,Her nedense sizi doğru yola iletmeyi,bizleri ise saptırmayı tercih etmiştir.

 

Câsiye Sûresinin 23 . Ayetinde

Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah’ın; (halini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?

 

İsrâ Sûresinin 46 . Ayetinde

Kur’an’ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur’an’da (ibadete layık ilah olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar

 

Kuranı her ne kadar bizlerde siz gibi anlıyabilmeyi istemiş olsakta,Allah dilemedikçe bunun mümkün olmayacağıda aşikardır.Dilerim saptırdığı biz kullarını bir gün doğru yola iletmeyi diler, bizleride hidayete erdirir ve genişliği yerlerle gökler kadar olan cennetinden bizleri mahrum bırakmaz.

Gönderi tarihi:
Ben İnançsız kişilere diyeceğim tek bir şey var,

 

Bir İnanca özgü Anneleri veya Babaları Öldüğünde DİN'İ vecibelere göre gömmesinler ,Çukuru acıp fdirek GÖMSÜNLEr...

 

Bu zamana kadar sanırım böyle bir şey görmedik değil mi ?

 

Boşuna burda tartışmaya Gerek yok bu tip Konuları !!!!

 

''GÖREN İLE GÖRMEYEN BİR OLURMU ''

 

O Yüzden istediğiniz kadar uğraşın eğer AKIL istemiyorsa GÖNÜL Kabul etmiyorsa ne derseniz deyin O kendi bildiği yoldan dönmeyecektir, Nasıl Siz dönmüyorsanız !!!

 

Sen bugünkü gömme adetlerinin tümüyle İslami olduğunu mu düşünüyorsun?

Ölü gömme adetlerinde; mezara tahtalarını neredeyse 45 derecelik açı ile koymaktan, mezar taşlarının abide gibi dikilmesine kadar;

Birisi öldükten sonra ardından 7, 41 ve 52nci günlerde tören yapılması, adına etli yemek verilmesi, helva karılması, başına taş dikilmesi, ölüyü kefenleme...

Hepsi İslam öncesi Türk Kültürünün de geleneğidir zaten.

Türkler Müslüman olduktan sonra bu adetleri bırakamamışlar ve en azından içine dua ekleyerek İslami bir hale bürümüşlerdir ve sürdürmüşlerdir.

İnançsız bir insanda diyelim ki Türk ise eğer, İslami duaları o törenlere dahil etmeden o gelenekleri pek ala yerine getirebilir ve ölüsünü o biçimde gömebilir.

 

Ayrıca Anne-Babalarımızın ölülerine de değer verdiklerini uslamlayarak/düşünerek, o inançsız insanları yumuşak olabileceklerini düşündüğünüz karınlarından vurmak amacıyla, onlara hakaret edermişçesine ve küçümsermişçesine bu biçimde bir ileti yazabilmenizi hiç ahlaki bulmuyorum.

Biz genelde konularımıza anne ve babalarımızı ve hatta onların ölülerini bile dahil etmiyoruz.

O yüzden biraz tartışma adabı edinerek tartışmaya katılırsanız çok daha verimli olur kanısındayım.

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

mrb arkadaşlar..

allah vardır -yoktur.. bu ayrı bir konu

ama dünya gerçeklerine bakarsak,

din her topluma lazım olan bir felsefedir..

dinsiz bir dünyada insanlar huzur bulamazlar..

hayat çekilmez olur..

bu yüzden inanç konusunu kurcalamamalı,

insanlar neye inanırlarsa inansınlar ama mutlaka inansınlar..

çünkü din

fiziki anlamda

en zararsız uyuşturucudur..

allah vardır diyelim, inanalım...

çünkü allahın dini beyinlerdeki en etkili polistir

7 milyar insanın başına polis dikemessiniz

ama akıllarına din olgusunu yerleştirirseniz,

onlar allah korkusuyla suç işlemezler..

bunun için en etkili toplum kontrol aracının din oldugunu düşünüyorum..

allah var - yok.. bunu bırakın tartışmayın..

faydalı bir inançtır..

bunu bilerek susun bence..

Gönderi tarihi:

mrb arkadaşlar..

allah vardır -yoktur.. bu ayrı bir konu

ama dünya gerçeklerine bakarsak,

din her topluma lazım olan bir felsefedir..

dinsiz bir dünyada insanlar huzur bulamazlar..

hayat çekilmez olur..

 

ama akıllarına din olgusunu yerleştirirseniz,

onlar allah korkusuyla suç işlemezler..

bunun için en etkili toplum kontrol aracının din oldugunu düşünüyorum..

allah var - yok.. bunu bırakın tartışmayın..

faydalı bir inançtır..

bunu bilerek susun bence..

 

Din savaşlarını gözönüne aldığınızı sanmıyorum.yok sayıyor,insani olgunlaşmanın eğitimle değilde,dinle olabileceğine inanıyorsunuz.

kendinizi kandırıyorsunuz.Sandığınızın aksine Din insanları birbirine düşman etmekten öte bir işleve sahip değildir.

 

Tevbe(*) Sûresinin 24 . Ayetinde

De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”

 

Ana,baba,kardeş arasındaki sevgiye bile sınırlama koyan,aynı inancı paylaşmadığın insanlarla dostluktan men eden inançlarmı insani gelişimi sağlayacak.Din insani ilişkilerin gelişiminin önündeki en büyük engellerden biridir.Kendisi gibi inanmayanlara karşı acımasızlık üretmekten öte geçemez.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.