Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DEĞİŞEN DİN ALGISI VE DİNDARLAR


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Türkiye'de din algısının son yıllarda nasıl hızla değiştiğini herkes farkediyor mu merak ediyorum. Aslında bu yeni değildi, ama son yıllarda çok hızlandı.

 

Yeni din algısı bir kere felsefede son derece Makyavelist. Amaca giden yolda her şeyi mübahlaştırma son derece yaygın kabul görüyor. Dini görüşün liberalleşmesi, dinde reform ve özgür düşünceye kapı açacak sanılmıştı. Dergilerinde resim basmayan, müzik dinlemeyen, makyaj yapmayan, blucin giymeyen dindarların liberalleştikçe dinin özgür bir anlayışa evrileceği, modern ve açık görüşlü olmaya doğru gideceği sanılmıştı. Fakat tam tersine dindarlık pespaye bir sahteleşmeye gitti. Beynin içinde hiç bir artı gelişme olmadığı halde, dışını kalın bir makyaj tabakası kapladı.

 

Yeni din algısı siyasette tümüyle ilkesizliğin pençesinde ve omurgadan tümüyle yoksun. Radikal dinin ılımlı dine dönüşmesi ile gerici tehdidin yok olacağı sanılmıştı. Dinin eski çağlara dönüş değil, yeni bir ilerici anlayışa motor olacağı umulmuştu. Hiç öyle olmadı. Kişiliksizlik, ulusal onurdan yoksunluk, dış sömürüye açıklık, himaye ve mandayı gönüllü kabul, pısırıklık, ilkelerimiz için boşuna savaşmayalım, didinmeyelim, her tavizi verip kurtulalım anlayışı hakim.

 

Yeni din algısı ideolojide tümüyle kapitalist. Ezilen, sömürüleni savunma anlayışı bir yana, ezme, sömürme sırası bize geldi anlayışı hakim. Bu uğurda emperyalistlerle doğrudan işbirliği var.

 

Yeni din algısının etik anlayışı yok olmak üzere. Mütevazilik, hasetten uzaklık, tutumluluk, aç gözlülüğü yermek filan tarih oldu. Yeni Müslüman Yahudileşti, kutsal kitabında savaşa çağıran peygamberleri Musa'ya "sen ve rabbin ikiniz savaşın, biz oturacağız" diyen Yahudileri yeren bu dinin yeni mensupları şimdi o oturanlar, didinmek, çabalamak istemeyenler oldular. Yahudiler ise kızları bile savaşan, çetin, kimsenin yan gözle bakamadığı bir halk oldular. İşler tersine döndü.

 

"E nasıl olsaydı demirefe, sen ne istiyorsun? Eski din anlayışı mı geri dönsün?"

 

Bu beni ilgilendirmez. Ben bir dış gözlemciyim. İslam'ın nasıl olması gerektiği konusunda ne bir amacım var, ne bir önerim. beni hiç enterese etmez. Bunu dindarlar düşünecekler. Benim din kaygım, dine format verme amacım yok. Paşa gönülleri bilecek. Böyle gideceklerse, "elimiz para, arkamız lüks, ısıtmalı araba koltuğu, gözümüz gönlümüz dünya nimetleri görsün" diyorlarsa, tercihleridir.

 

Benim için farketmiyor. Dogma, radikal de olsa ılımlı da olsa dogmadır. Benim için niteliği değişmez. Diyeceksiniz ki öyleyse bu konuyla niye ilgileniyor, gündeme getiriyorsun?

 

Çünkü ben deterministim. Güneşin kaç milyar yıl sonra hidrojeni helyuma dönüştürme aşamasından helyumu yakma aşamasına geçeceğini, kaç milyar yıl sonra kırmızı dev olup dünyayı yutacağını, o zamana kadar nasıl bir teknoloji düzeyine gelineceğini fena halde merak ederim. O zamana yaşamıyor olacağım beni hiç ilgilendirmez. Nedensellik için canımı veririm.

 

Ben doğayım, ben evrenim, ben zamanım... Çiçekler, yıldızlar, galaksiler evrenler benim kardeşlerim... Uzay zamanında göz açıp kapama kadar olmayan ömrümün hesabını yapmayı hiç düşünmedim. (*) Determinizme göre her şey olması gerektiği şekilde olur. Geçmiş, geleceği örer. Zaten geçmiş ve gelecek görecelidir. Evreni kapsayan bir "şu an" yoktur! Bu ipucu gerçek de bize Einstein'in bir hediyesidir.

 

Tahminin ne, ne oluyor ve ne olacak derseniz, bence genelde din, özelde son din olan, en katı ve dirençli dogma olan İslam dini intihar ediyor ve iyi de ediyor...

 

Çok açık söyledim, bir de çok felsefi oldu, kusura bakılmasın...

 

(*) Işık hızıyla gitsen, şu küçücük galaksinin dışına çıkmaya bile ömrün yetmiyor, ne ömrü ya? Ömür de neymiş? Hikaye... :D

 

Ha, küçük dediğim o galaksi de, dünya topluiğne başı kadar olsa, futbol topu kadar olacak güneşimiz ve diğer yıldızlar, birer toz tanesi kadar olsalar, Asya kıtası kadar olacak bir yapı! Buna karşın evrende gözle görülemeyecek kadar silik. Yok kadar bir şey...

  • Cevaplar 68
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

Genelde dostlarım bana "ölünce yok olacağım düşüncesinden korkuyorum" derler. Ben buna çok gülerim! :lol:

 

Beni ise ne düşündüğümde hafakan basar biliyor musunuz? "Şu evrende haydi bir de bir tek dünyada hayat varsa?" diye düşünmek!!!

 

İnsanların bunu aklı almaz. "Yahu sana ne, olsa ne olmasa ne, varsa mailleşecek misin, uzaylı dost mu edineceksin, yarın öleceksin, yok mu olacaksın, olmayacak mısın, sen asıl bunu düşün!" derler.

 

Bana ne yaaa! :D Tasası bana mı düştü? :P

 

Diyelim yok olacağım. Tasasını çekince olmayacak mıyım? Diyelim olmayacağım. Eee, ne olmuş, ne yapalım yani şimdi? Bunun da mı tasasını çekelim?

Gönderi tarihi:

Yani Dayı... "Enel Hak" gibi bir şey oluyor değil mi, onu demek istiyorsun... :)

 

Anladım ben onu... Başka coğrafyalarda da ona panteizm derler...

Gönderi tarihi:

 

 

Ölümden habersiz yaşayan canlılar için ne din var ne inanç..insandan başka hiç bir canlı,bu hayatın ölümle sonlanacağını bilmeden yaşar..yaşamın ölümle sonlanacağını bilen İnsan,da ölümle yok olmamak için ÖTE,yi icad edip din tezgahını kurar..ve netekim kurulmuş olan bu tezgah şakır şakır işler..:)

 

En eskisinden en yenisine bütün dinler ve inançlar bu gezegenden sonrası için senaryolar üretip oyuncu toplar..bu oyuncularada dinDAR derler..:)

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

 

Ha, küçük dediğim o galaksi de, dünya topluiğne başı kadar olsa, futbol topu kadar olacak güneşimiz ve diğer yıldızlar, birer toz tanesi kadar olsalar, Asya kıtası kadar olacak bir yapı! Buna karşın evrende gözle görülemeyecek kadar silik. Yok kadar bir şey...

 

Gayet guzelce acikladiginiz ve Samanyolu olarak bilinen, içinde Güneş Sistemi'nin de bulunduğu gökada 'da bir toplu igne olan Dunya'da yaşiyoruz. Evrende, bilim adamlari Samanyolu gibi milyarlarca gökadalari olduguna inaniyorlar. Samanyoluna en yakin gok adalarindan biri "Andromeda Gökadası" dir. Bu en yakin gokadasinin ışığının bize ulaşmasi icin 2 milyon sene aliyor. Bu kadar insan akli alamiyan bir evreni yaratan ayni Tanrinin, sanki Musluman erkeklerin sakal ve biyiklarini belli bir tarzda uzatmalarina Tanri onem vermesine inaniyorlar.

 

Umarim, gelecekte insanoglu Din üzerinde ki düsüncelerini geliştirip belki hiç olmazsa Sakal birakmaya luzum görmezler. Ama, bu Turkiye'de binlerce Camii'erin dolu olan manzaralarina ne olacak diye ben sorarim.

 

Cözemedigim çeliski benim için, ben bugünkü manzaralarini seviyorum.

Gönderi tarihi:

Süheyla, belki dünya çok küçük dedikten sonra önemi yok gibi ama, ben buna önem veriyorum, boyutların ne kadar zor kavranabilir ölçekte oluşu bence önemli. O yüzden ayrıntılandırmayı istedim:

 

Dünyanın bir topluiğne başı kadar düşünülmesi, güneşin bir futbol topu kadar düşünüldüğü durumda geçerli. Galaksi ölçeğinde ise bu futbol topunu toz tanesi kadar küçültüyoruz, dünya zaten neredeyse yok oluyor. Bu şartta Samanyolu Asya kıtası kadar oluyor.

 

Samanyolu ise onbeş galaksiden oluşan küme içinde ikinci büyük galaksi. Fakat bin galaksi içeren kümeler var.

 

Ben bunları ilk okuduğumda bu dünya yüzünde uğraştığımız işlere güleceğim gelmişti. Bilim dışında her şey öyle boş, öyle saçma ki... Bu muazzam gerçeklere insanlığı adım adım yaklaştıran bilimden başka hiç bir şeyin zerre kadar anlamı yok...

 

Kimisi de diyor ki "bin yıl sonra bilim bir gerçeği ortaya çıkarmış, bunun sana ne faydası olacak, çoktan ölmüş olacaksın."

 

İyi de benim inancım, öldükten sonra var olup olmamamı etkilemez ki? Var olacaksam da, olmayacaksam da her iki durum da zaten olacağı şekilde gerçekleşir. İnanç, x veya y durumları arasında geçiş sağlamaz. Ha, diyecekler ki ölümden sonrası varsa ne yüzle gideceksin oraya?

 

Benim hayatta insanlara bakacak yüzüm varsa, kimseyi incitmemişsem, sonra niye yüzüm olmayacakmış anlayamadım. Aman yanına gidince bana iyi davransın diye tanrıya yağ çekmek bana göre değil. Bu düşünce etik anlayışının iflasıdır bence. Çıkar için tanrıya rüşvet vermek zorunda olduğunu dikte eden anlayış insanı yüceltmez, çıkarcı ve rüşvetçi yapar...

Gönderi tarihi:

Beni ben yapan kimliğimin oluşmasında kendi sorumluluğumun beni oluşturmadaki payının ne olduğu konusunda tatminkar bir cevap bulmuş değilim, düşüncelerin çıkışı bulamadığım labirentlerinde kaybolmuşluğun yalnızlığını yaşıyorum.Bendeki inanç algısı, başkasının inanç algısı da bu konunun temel taşı...

 

Ne ben bir başkası olabilirim ne bir başkası ben olabilir.Örneğin Sayın demirefe sizin inançla ilgili algınızı oluşturan sebeplerle ben muhatap olsaydım sizin gibi düşünürdüm galiba, siz de benim inanç algımı oluşturan sebeplere muhatap olsaydınız siz de benim gibi düşünür, hissederdiniz.Sizin gibi düşünmem için sizin hayatınızı yaşıyor olmakla birlikte sizin hayatınızı siz gibi yaşamış olmam lazım, sizin de benim gibi düşünmeniz, hissetmeniz için aynı.Ne siz benim aklımla düşünebilir, gönlümle hissedebilirsiniz ne de ben sizin aklınızla düşünebilir, gönlünüzle hissedebilirim.

 

Hayatı kendimiz kadar anlıyor, kendimiz kadar yaşıyoruz, inanç konusunda algımız da buna bağlı.Ben Hitler gibi dünyaya bakmak istesem de onun gibi bakamam hayata ve onun gibi algılayamam hayatı veya Mevlana olamam, onun gibi hissedemem, hayatı onun duygularıyla yaşayamam, o olamam.

 

Hiçkimse kendinden başkası olamaz, olamıyor da.Bu bağlamda inanç algısı da insanın kendisi neyse o kadar.İnsanın kendisini kendi yapan ne neler konusunda ise DNA'sından tutun da, ırkına,diline, doğduğu toprağa,içinde bulunduğu kültüre, yaşam çevresine kadar bunları yaşayan insanın bilmediğimiz kendi dünyasındaki algısına kadar o kadar fazla değişkeni sıralayabiliriz ki ne söylesek eksik kalır, yarım kalır.

 

Bunların hepsini birlikte düşündüğümde net bir cevap bulamıyorum hayatın anlamı ve bizim gerçekte niçin var olduğumuz, bireysel olarak varlık sebebimin ne olduğu sorusuna...Herkes farkında olmadan üstüne düşeni yapıyor sanki,bu oyunda farkında olmadan yapılan rol gibi...

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

Beni ben yapan kimliğimin oluşmasında kendi sorumluluğumun beni oluşturmadaki payının ne olduğu konusunda tatminkar bir cevap bulmuş değilim, düşüncelerin çıkışı bulamadığım labirentlerinde kaybolmuşluğun yalnızlığını yaşıyorum.Bendeki inanç algısı, başkasının inanç algısı da bu konunun temel taşı...

*

**

Bunların hepsini birlikte düşündüğümde net bir cevap bulamıyorum hayatın anlamı ve bizim gerçekte niçin var olduğumuz, bireysel olarak varlık sebebimin ne olduğu sorusuna...Herkes farkında olmadan üstüne düşeni yapıyor sanki,bu oyunda farkında olmadan yapılan rol gibi...

 

Muhabbetle...

 

Tabii ki, herkes, "Hayatı kendimiz kadar anlıyor, kendimiz kadar yaşıyoruz" diyebilirsiniz. ... bilmedigimiz, anlamadigimiz seyler sayisiz.

 

Fakat, rasyonel dusunce ile anlamaya calisirsak, bildigimiz gercekler var. Inanc meselesine gelince, Dinlerde kutsal denilen kitaplar asirlarca evvel bugunku bildigimiz evreni anlayamiyan insanlar tarafindan yazilmistir. Bugun, Turkiye'de her Universite mezununun informasyona, bilgiye erişim imkanlari 1400 senedeki insanlardan dahada fazla olmasina ragmen; Muslumanlar Kur'an daki bilgiye öncelik yer veriyorlar.

 

Tabii ki, bu halki şaşırtıyor. Bu celistikleri ortbas etmek icin, olaganustu argumanlar yapiliyor. Islam dininin önemli, mühim, temel derslerini inkar ediyorlar. Muhammedin resmini cizenlerin kafalari kesilmesi; Musluman kadinlarin taşlanarak oldurulmesi; Islam dinini terkedeni katletmesi; 19 universite mezun Muslumanlarinin ucaklari ikiz kulelere çarptırmakla binlerce insanlari katlemesinin ... hep Islam dini ile alakasiz oldugunu iddia ederler.

 

Bunlara inanlar ya kendi kendilerini kandiriyorlar, ya da baskalarini.

 

Felsefe bir yana, bizim yaptigimiz kararlar "inanclarimizdan" dolayi ortaya gelir. Eger Musluman erkekler hakikaten Islam dinini savunarak olunce, cennete gidecekler diye ogrenince ve inanirlarsa, yukardaki insanlik disi cinayetleri yapmak onlar icin cok kolay gelir. Cunku olmekle yeni bir hayata baslayacaklarina inanirlar. Bakire kizlarda bu yeni hayati biraz daha cazibelilestirir. Bu inanclar Islam dininden gelir. Bunu inkar etmek faydasiz.

 

Bunlari soylememin sebebi, yasadigimiz cagda, tehlikeli zamanlar yasiyoruz. Akla sığacak şekilde olan bir senaryoda, zengin bir Musluman veya Musluman devlet, bu inanclar ile, olumden korkmayarak, nükleer silahlar ile milyonlarca masum insanlarin olumlerine sebep olabilir. Bu arada, eminim ki islam dininin bununla bile alakasi olmadigini iddia edenler olabilir.

 

Islam dininde, fundamentalizm yanlısı olan kimseler; dini akidelerde aşırı tutucu olanlar köktendirerek hata yapiyorlarsa, hata o kimselerde degilde, belki de dinin kökündedir. Bu konuyu Muslumanlar serbest yuz yuze konusamazlar.

 

Bakiniz, size bir baska dinden ornek verebilirim. Jainizm (Cainizm) Bu dini takip eden insanlarin bir baskasini oldurmesine imkani yok. Bir baska insani incitmesinin ihtimali dindar olmakla azaliyor. Yani dini takip etmekle, aşırı tutuculukla, dinin köküne donuyor ve hayati o kadar zor oluyor ki, yurumek bile zor oluyor, cunku bir karincaya basarak onu oldurmekten korkuyor. veya su icerken yavas yavas iciyor ki, su icinde bir sinek olmasin diye...Iste bu inanc'dan geliyor.

 

Islam inanclarina gelince, gonul isterki, bir gun doğru sözlü, açık kalpli, korkusuz ve kimseyi incitmekten cekinmeden konuşma, sohbet yuz yuze mumkun olur.

Gönderi tarihi:

Ne siz benim aklımla düşünebilir, gönlümle hissedebilirsiniz ne de ben sizin aklınızla düşünebilir, gönlünüzle hissedebilirim.

Kesinlikle... Son derece doğru bir belirleme yapıyorsunuz. Elbette, işte buna determinizm diyoruz. Yani farklı nedensellikler içinde yoğrulmak, farklı belirlenimler oluşturur ve farklı gerekirlikler, bir anlamda kolay anlaşılsın diye söylüyorum, yazgılar ortaya çıkarır. Dindeki kader ile determinizmin gerekircilik ilkesi farklıdır ama, benzerdir. O bakımdan anlaşılır olması için benzetmekte sakınca yok.

 

O halde farklı yazgılar yaşayan insanları ister ateist, ister teist bir çizgide hizaya sokmak diye bir şey olamaz. Her zaman söylerim, dinin egemen olduğu bir dünya kadar, dinin yasaklandığı, ateizmin egemen olduğu bir dünya da kabus olur. Kısaca, dini veya felsefi inançlar, devlet ideolojisi yapılamaz! Budur!

 

Ama şu var: İnsanların ikiye ayrıldığı, bir kısmının cennete, bir kısmının cehenneme konduğu ve ebediyen bu ayrımın bağdaşmaz bir ayrım olduğu inancı...

 

Kimse kusura bakmasın. Buna asla inanamam, prim de veremem, onaylayamam. Bu inancı yerden yere vurmak son nefesime kadar boynumun borcudur...

Gönderi tarihi:

yurumek bile zor oluyor, cunku bir karincaya basarak onu oldurmekten korkuyor.

Korkarım bundan daha kötü... Bu insanlar yemek pişirmiyor mu? Sudaki milyonlarca bakteriyi haşlayarak öldürecekler? Hadi yemekleri çiğ yediler, ekmek de pişirmediler diyelim. Suyu dezenfekte etmeyecekler mi? Her zaman kaynağından suyu nerde bulup içecekler? Hadi dağın başına gittiler, peki hastalanınca antibiyotik de mi kullanmayacaklar?

 

Hadi onu da kullanmadılar, ölürsem öleyim dediler. Peki vücutlarındaki makrofaj ve antikorlar sürekli bir şekilde mikroplarla savaşmıyor, onları öldürmüyorlar mı? Yoksa hayatta kalamazlardı. Vücutlarında her saat savaşlar olurken yaşadıkları barışın anlamı var mı?

 

Yeryüzünde her an bir canlı bir canlıya saldırıyor. Bunun olmadığı tek bir an olması bir yana, bir anda sayısız saldırı gerçekleşiyor. Ciğerlerinize çektiğiniz havada sayısız mantar sporu ve bakteri var. Eğer bağışıklık sisteminiz bu antijenlere hemen saldırıp yok etmese, onlar size saldırır ve siz yok olursunuz. Bu kadar basittir...

 

Ha, karıncalara ben de basmam. Örümceklere büyük saygı duyarım. Kelebek ve arılara ise zarar vermekten ödüm kopar. Bunu neden yapıyorum, evrimin bir mucize olduğuna inanıyorum, onların hepsi bizim öz be öz kardeşlerimiz. Hiç biri ben hayata şu olarak geleyim diye ısmarlamada bulunmadı. Kendilerini determinist bir akışın içinde buldular ve akıyorlar. Bizim gibi...

Gönderi tarihi:

Tabii ki, herkes, "Hayatı kendimiz kadar anlıyor, kendimiz kadar yaşıyoruz" diyebilirsiniz. ... bilmedigimiz, anlamadigimiz seyler sayisiz.

*

**

Islam inanclarina gelince, gonul isterki, bir gun doğru sözlü, açık kalpli, korkusuz ve kimseyi incitmekten cekinmeden konuşma, sohbet yuz yuze mumkun olur.

 

Sayın Suheyla 1400 yıl önce ortaya çıkmış İslam inancı için insanların evreni anlamadıklarından dolayı kendi yazdıkları inanç nitelemesini rasyonel gerçek yani bilimsel bir gerçek olarak sunmuşsunuz.Bu ilgi bilimsel bir bilgi değil efendim.İslam inancının insan aklından çıktığını,İslam inancının öğretilerinin bilimsel gerçekliklerle örtüşmediğini, iddia ettiği değerlerin, durumların bilimsel olarak çürütüldüğüne dair bilimsel bir kanıtınız var mı, varsa düşünceniz için rasyonel gerçek diyebiliriz?Eğer bilim inançla ilgili, inançların evrenle, iddia ettiği ahiret alemiyle ilgili inancın, inançların savını çürütecek delilleri, tezi olsaydı bugün hala inancın insan ruhunda, hayatında bu kadar etkisinin olmaması gerekirdi değil mi efendim?İnançlar hala ayakta mı, evet ayakta, bırakalım belli bir inancı insanın evrenin anlamını, kendinin evrendeki yerini hala çözememiş olması, evren karşısındaki acizliği inanca olan ihtiyacını var kılıyor.

 

 

Bizi var kılan güce evren mi dersiniz inanıyorsanız Allah mı dersiniz ne derseniz deyin aklımızda, ruhumuzda bizi evrenin bilinmeyen gerçek sebebine dair sorgulama duygusuyla, bu bağlamda bir değerler bütününe inanma duygusuyla başbaşa bırakıyor.Ruhumuzda bu bağlamda büyük bir evreni anlamlandırma, var oluş sebebini bilme boşluğu var.Bu boşluğu bizde hangi güç oluşturdu sorusu çok önemli efendim.Bize verilmeyen bir duyguyu taşıyor değiliz.Evren kendisini, bizi bilinçsizce var ettiyse her şey amaçsız bir düzenin sonucuysa hayatın ne anlamı, bilimin ne anlamı, bizim ne anlamımız kalır ki?Bilim dediğimiz evreni yine evrenin kendine sunduğu imkanlarla bize açıklamaya çalışan bir araç, amaç değil bilim.Benim bilime bakışım inancımın yanında onu destekleyen soyut inancımın gerçekliğini somutlaştıran, teyit eden bir kaynak anlayışı.Bilim bu vakte kadar evrenin bir yaratıcısının olmadığı,evrenin bilinçsiz bir kendiliğinden oluşum olduğuna dair bir kanıya varmadı, evrendeki yapı bu düşünceyi barındırıyorsa bu düşünce bilimsel olarak da teyit edilir zaten.Şimdiye kadar bu olmadı.

 

Kitaplı dinlerden birine inanmayıp hayata bilim çerçevesinden bakıp yine kendi dünyamızda oluşturduğumuz inanç da bir inanç, ama bu inanç bilimin kendisi değil, bu inanç evrenin doğru inancı değildir yine efendim.Evrenin bilinmeyenleriyle ilgili bilimsel verili varsaydığımız inancımıza bilimin gerçeklik, kesinlik ilkelerinin üstünlük değerlerini yükleyeceksek bu inanç olmaz bilimsel bir teori veya kanun olur.İnanç boyutu bilimin etki gücünün en az olduğu, söz söyleme yetisinin çok kıt kaldığı bir alan ki felsefi boyutuyla daha bir ön planda bundan dolayı.

 

Sokaktaki insan, hayatın içindeki din boyutuna indiğimde ise mevcut inançların insanlardaki, farklı gruplardaki algısı, yaşanış biçimi inançların kendi değerleri, evren hakkındaki düşünceleri, iddialarıyla ilgili net düşünceler ortaya koymak o derece zorlaşıyor ki doğru olan nedir konusunda kendimi dipsiz bir kuyuda buluyorum.Hayattaki inanç boyutunu hayatın, hayatın içindeki bunu yaşayan insan değişkenleriyle eksik yer kalmayacak şekilde sistemli bir bakış açısıyla anlatmak, algılamak gerçekten zor.

 

İnançların iddialarının doğru veya yalan olduğunu bilmiyoruz, inanç hayatın bir gerçeği, inançların olmasıyla olmamasının dünya düzenini, insanı nasıl değiştireceğini, inançlı olmak mı insanlar için iyi olmamak mı iyi, inanç konusunda hangi düşünce doğru ve insan nerede, durmalı, hayatı nasıl anlamlandırmalı gibi soruların bütünün net bir cevabı var değil, verilen cevaplar da bu soruların kesin cevabı değil.

 

Ki dünyada herkesin akıl düzeyi, iç dünyasındaki algılayış biçimi, duygu dünyası aynı değil.İslam inancı bir gerçeklik ve bu inancı taşıyanlar, bu inancı algılayanlar kadar İslam algısı var diyebilirim.Türkiye de Müslüman, İran da, Arabistan da...Mevlana da Müslüman, Yunus Emre de, Usame Bin Ladin de, Hizbullah da, Saddam Hüseyin de, Kaddafi de...

 

Dini(kitabi) inançsızlık bağlamında da Stalin, Lenin, Maho da en belirgin örnek, her inançsız da bunlar gibi değil...Evren(Tanrı veya başka bir güç nasıl inanıyorsanız) herhangi bir soyut değerler bütününe inanma boşluğunu bizde oluşturmamış olsaydı, öğrendiklerimiz, gerçek bildiklerimiz inanç oluşturmada daha baskın değerler olsaydı, şimdi konuyu farklı bir boyuttan tartışıyor olurduk.Evrenin bizim için oluşturduğu şartlarda yaşıyor, hayata bakıyor ve inanıyoruz.

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

Sayın Suheyla 1400 yıl önce ortaya çıkmış İslam inancı için insanların evreni anlamadıklarından dolayı kendi yazdıkları inanç nitelemesini rasyonel gerçek yani bilimsel bir gerçek olarak sunmuşsunuz.Bu ilgi bilimsel bir bilgi değil efendim.İslam inancının insan aklından çıktığını,İslam inancının öğretilerinin bilimsel gerçekliklerle örtüşmediğini, iddia ettiği değerlerin, durumların bilimsel olarak çürütüldüğüne dair bilimsel bir kanıtınız var mı, varsa düşünceniz için rasyonel gerçek diyebiliriz?Eğer bilim inançla ilgili, inançların evrenle, iddia ettiği ahiret alemiyle ilgili inancın, inançların savını çürütecek delilleri, tezi olsaydı bugün hala inancın insan ruhunda, hayatında bu kadar etkisinin olmaması gerekirdi değil mi efendim?İnançlar hala ayakta mı, evet ayakta, bırakalım belli bir inancı insanın evrenin anlamını, kendinin evrendeki yerini hala çözememiş olması, evren karşısındaki acizliği inanca olan ihtiyacını var kılıyor.

*

**

Dini(kitabi) inançsızlık bağlamında da Stalin, Lenin, Maho da en belirgin örnek, her inançsız da bunlar gibi değil...Evren(Tanrı veya başka bir güç nasıl inanıyorsanız) herhangi bir soyut değerler bütününe inanma boşluğunu bizde oluşturmamış olsaydı, öğrendiklerimiz, gerçek bildiklerimiz inanç oluşturmada daha baskın değerler olsaydı, şimdi konuyu farklı bir boyuttan tartışıyor olurduk.Evrenin bizim için oluşturduğu şartlarda yaşıyor, hayata bakıyor ve inanıyoruz.

 

Muhabbetle...

 

Sayin Fuzuli,

 

Yazinizi iki defa okudum. Aklima ilk gelen sey, keske benimde Turkceyi bu kadar guzel kullanma bilgim veya kabiliyetim olsaydi. Mamafih, cevap vermeden evvel belki bir noktada aciklama gerekli olur. Ben ateist degilim. Eger Ateistin tanri olmadigina iddia ettigini saniyorsaniz, ben "muhakkak" ateist degilim. Eger organize edilmis dinlerin mantik ve sebeplere dayanikli olmadigini one suruyorsam, ayni mantik ve sebeplerle bir yaraticinin olmadigini one surmekler bende ayni hatayi yapmis olurum. Yan, kesinlikle bilmedigimi bilmis gibi one suruyor olurum.

 

Benim dusunceme katilan insanlar genellikle, bu dinlerin yeterli bir delil olmadigini ileri surerler. Yaratici yok demezler. Benim kasabaya ilk defa geldiginizde eger benden belli bir yere "nasil gidilir?" diye sorarsaniz; ben icinde bulundugumuz sokagin "çıkmaz" oldugunu bilebilirim, size oraya nasil gidilir diye bilmedigim halde. Yani, yalniz bildigimi konusurum. Bilmedigimi kabul etmekten cekinmem. Iste, dinler bu bilinmeyen konulara "bilinmis" gibi soz katarlar. Insanlik durumunu daha iyi degilde, daha da kotu yaparlar.

 

Sayin Fuzuli, "inanclarin" hayatimizda etkileri var. Bu noktada eminim ki ayni fikirdegiz. Turkce de "Allah bilir" cumlesi ile, biz kendimizi herhangi bir konuda bilgi edinmekten muaf tutariz. Dindarlikla dahada bilgisiz oluruz. Eger bir Imam Camii'de "Deprem faydan oldu diyenler şeytandır" derse bizim boyle inanclarla, depremler hakkinda bilgimiz yetersiz olur. Bu yuzden Musluman ulkelerinde ki depremler masum insanlari 20 bin , 30 bin lerce hayat alirken, diger ulkelerde ayni felaketler 5-6 hayat alir.

 

Eger, insanoglunun amaci bu hayatta insanin mutluluk ve sağlık içinde yaşama tarzlarini artirmaksa bunu azami hadde nasil çıkarmak mumkun olur diye sormak gereklidir. Bilgili olmak ile mi yoksa bilgisiz olmak la mi? Kur'an ile mi yoksa Fizik, Kimya, matematik kitaplari ile mi? Her konuda insan muzakere eder ama Din konusuna gelince bir yasaklik vardir.

 

Sayin Fuzuli, hiristiyanlar bir zamanlar büyücü kadın diye suclananlari ve ya sihir yapan zannnedilenleri diri diri ateste yakarlardi. Yeterki, sende olan bir hastaligin, sana kotu gozle bakan bir komsunun yaptigini iddia et. Dolayisiyle bu inancla dolu hiristiyanlar insanlari tereddutsuz oldururlerdi. Bugun bunu yapmiyorlar. Cunku inanc meselesinde asirlarca dolu serbest konusmalardan sonra inanclarini degistirdiler.

 

Daha da yakin zamanlarda, Amerikalilar 20inci asirda bilhassa, guneydeki ayeletlerde, zencileri asarlardi. Dini insanlar, avukatlar,doktorlar, marangozlar, bakircilar gelip bu zencilerin asildigi yerlerde siralanip bu vahsi olaylari seyrederlerdi. Bazilari bu zenciler oldukten sonra ölü vücutlarindan dişlerini veya diger parcalarini hatira alirlardi ve ofislerinde bu hatiralari asarlardi. Bugun "irkcilik" yok diyemem ama, tabii ki boyle bir irkcilik olmaz, insan haklari taninmistir. Bugun Amerikan Cumhur baskani bile bir zencidir. Neden bu kadar fark olmustur 100 sene icinde? Niye "inanclar" degismistir? Cunku, insanoglu biribirleri ile tartışmak, münakaşa etmek, müzakere etmek haklarini almistir. Insan hayatlarini düşünce ile değerini artırmis ve kıymetlendirmistir.

Gönderi tarihi:

Korkarım bundan daha kötü... Bu insanlar yemek pişirmiyor mu? Sudaki milyonlarca bakteriyi haşlayarak öldürecekler? Hadi yemekleri çiğ yediler, ekmek de pişirmediler diyelim. Suyu dezenfekte etmeyecekler mi? Her zaman kaynağından suyu nerde bulup içecekler? Hadi dağın başına gittiler, peki hastalanınca antibiyotik de mi kullanmayacaklar?

 

Aaaah.. Ben bu ornegi mantikli olarak degilde; baska bir noktayi temsil etsin diye verdim. Yani, Islam dininde, fundamentalizm yanlısı olan kimselerin, dini akidelerde aşırı tutucu olanlar dinin kökunden ne ders aliyorlar diye arguman yaptim.

Gönderi tarihi:

Sayin Fuzuli,

 

Yazinizi iki defa okudum. Aklima ilk gelen sey, keske benimde Turkceyi bu kadar guzel kullanma bilgim veya kabiliyetim olsaydi. Mamafih, cevap vermeden evvel belki bir noktada aciklama gerekli olur. Ben ateist degilim. Eger Ateistin tanri olmadigina iddia ettigini saniyorsaniz, ben "muhakkak" ateist degilim. Eger organize edilmis dinlerin mantik ve sebeplere dayanikli olmadigini one suruyorsam, ayni mantik ve sebeplerle bir yaraticinin olmadigini one surmekler bende ayni hatayi yapmis olurum. Yan, kesinlikle bilmedigimi bilmis gibi one suruyor olurum.

*

**

***

 

Efendim İslam'la veya başka bir inançla ilgili olsun inançların insanın düşünce özgürlüğüne ket vuran, zihni durağanlaştıran, yaşandığı toplumun ilerlemesine engel olan,ilerlemeye kapalı, bağnaz, tutucu yanı varsa bunun akılla, mantıkla savunulacak bir yanı tabiki yok.Evet bütün dini inançlar özünde doğmatiktir, düşünsel tutuculuk barındırır bu da o insanı inandığı inancın çerçevesinde algı oluşturur, zihni, duygu dünyası o yönde hareket eder.Bir inanç düşünmeyi,sorgulamayı,bilgiyi bilimi yasaklıyorsa o inancın akıl düzeyinde yeri yoktur ve bu inanç hayatın gerçekleri karşısında, bilginin gücü karşısında diz çöker,varlığını sürdüremez.Dini inancın en büyük gücü insanın, evrenin metafizik alanına hitap edişinden, buradaki boşluğu doldurma özelliğinden gelir.Bir inanç dünya dönmüyor, dünya yuvarlak değil düzdür şeklinde bir bilgiyi inanç değeri olarak kabul etse bugün bunun yanlışlığı bilimsel olarak ispatlanmıştır, bundan dolayı bunu söyleyen dinin akıl dışılığı insanüstü bir varlık tarafından bunun söylenmemiş olduğu fikri hasıl olur ki bu inanca inanmanın da mantıksızlığı aşikar olur.

 

İslam'ın algılanış biçimine baktığımızda İslam'ı sizin de bahsettiğiniz gibi bilime kapalı, veya bilime yer vermeyen yanı, tamamıyla doğmatik soyut yanıyla bağnaz bir üslupla algılayan birçok insanı görebiliriz.Bu noktada İslam'ın kendisi bilime karşı gelen bir anlayış inancı ortaya koyuyorsa bu anlayışın temeli İslam'dır deyip İslam'ı bilim karşısında zayıf düşürmek mümkün ve inandırıcılığını bu temelde yok etmek de mümkün olur.Nitekim Allah kendi yazdığı kitapta evren için koyduğu kurallardan ayrı bir anlayış ortaya koyuyorsa kitapta yazanla evrendeki sistem uyuşmuyorsa bu çelişkiden şu sonuç çıkar.Kitapta her şeyi ben yarattım diyen Tanrı kendi yarattığı evrene ters düşen bir değerler bütününe inanmayı istiyor ki bunun inandırıcı hiçbir yanı kalmaz.Ki İslam'da bilime, bilgiye verilen önemle ilgili birçok ayet bulabilir, bilginin, bilmenin öneminin vurgulandığı bir anlayışı bulabilirsiniz.Buna rağmen biri bu anlayışı görmeyip, farklı yorumlayıp dediğiniz bir anlayışla, yani bilimin, bilginin, sorgulamanın İslam'da yeri yoktur, hayattaki her olaya bilimin söylediğinin dışında bilimle örtüşmeyen bir anlayışla ve bunu da İnancın özüne dayandırarak söylüyorsa, hayatı bu inanç düzeyinde anlıyor, algılıyorsa sorun inandığı dinin kendine söylediği anlayışta değil, bu anlayışı anlayamayan kişi veya kişilerdedir.

 

Bu noktada İslam'ın bugünkü algılanışında sizin de eleştirdiğiniz bakış açısı ağır basmaktadır ne yazık ki ki bu İslam olamaz bence.Bilme, sorma,anlama, hoşgörü gösterme,şiddet uygula, yak yık diyen bir yaratıcı olamaz...Mevlana'nın Yunus'un anladığı, yaşadığı İslam bu değil örneğin...

 

Din kitapları bilim kitabı, yani bir kimya, fizik, tıp, coğrafya, tarih kitabı değildir.Bir din kitabının iddiası da bilime gerek yok bende aranılan bütün bilgi var, ben fizik kitabıyım, tarih kitabıyım, tıp kitabıyım iddiasında da bulunmaz.Bilim kendi görevini yapar evreni, olayları,durumları açıklamaya çalışır bize sunduğu bilgileri kabul etmemek veya bir inancın bilime düşman olması, bilimsel bilgilere karşıt bilgiler sunması kendi mantığına sığmayacak bir durum.

 

Ne söylesem tam anlatabilmiş olmuyorum bu konuyla ilgili düşüncelerimi, duygularımı.Derinliği olan, girift bir konu inanç konusu.Kendi içimde dahi bir yere koyamadığım o kadar fazla düşünce var ki yazmakla bitmez, verilen cevaplarla fırtınası dinmez.

 

Evreni anlayacak kadar ne bilgi var ortada ne de olan bilgiyle evreni anlayacak kadar aklımız yetiyor buna.Düşünsen son bulmuyor düşünmesen sorular rahat bırakmıyor.Hayat kendi bildiği yolda sen düşünsen de düşünmesen de ilerliyor.Evren ve biz bu sistemin bu sisteme çok da anlam veremeyen oyuncularıyız, ilginç...

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

 

Bu noktada İslam'ın bugünkü algılanışında sizin de eleştirdiğiniz bakış açısı ağır basmaktadır ne yazık ki ki bu İslam olamaz bence.Bilme, sorma,anlama, hoşgörü gösterme,şiddet uygula, yak yık diyen bir yaratıcı olamaz...Mevlana'nın Yunus'un anladığı, yaşadığı İslam bu değil örneğin...

 

Din kitapları bilim kitabı, yani bir kimya, fizik, tıp, coğrafya, tarih kitabı değildir.Bir din kitabının iddiası da bilime gerek yok bende aranılan bütün bilgi var, ben fizik kitabıyım, tarih kitabıyım, tıp kitabıyım iddiasında da bulunmaz.Bilim kendi görevini yapar evreni, olayları,durumları açıklamaya çalışır bize sunduğu bilgileri kabul etmemek veya bir inancın bilime düşman olması, bilimsel bilgilere karşıt bilgiler sunması kendi mantığına sığmayacak bir durum.

 

 

Bu konuda biraz avantajli hissediyorum kendimi ve bu size haksızlık olabilir. Amerikada yasadigim icin, genellikle hiristiyan toplumu icinde ayni argumanlari duyuyoruz. Tabii ki, hiristiyanlarda biribirleriyle ayni fikirde olmuyorlar dini inanclar hakkinda. Kutsal kitaplarini degisik yorumluyorlar. Sizde Islam dinini kendi komsularinizdan degisik yorumluyabilirsiniz.

 

Bakiniz bu konu sanildigi kadar kompleks degildir.

 

- Kur'an ya yaratici tarafindan yazilmistir ya da insan icadidir.

- Muhammad ya bir gercek peygamberdir, yaraticinin elcisi olarak secilmistir ya da degil.

 

Dolayisiyle eger Kur'an bir insan tarafindan yazilip ve Muhammad peygamber degilse, o zaman Islam dinin temel öğreti, doktrini güvenilmez olur. Mamafih, eger Islam doktrini hakiki sahi, gerçek, doğru ise benim gibi kafirler icin muazzam bir supriz bekliyor diyebilirsiniz. Bunu siz eminim ki anliyorsunuz. Ve bir cok Muslumanlar anlarlar. O zaman, samimi konusmamaya sebeb yok.

 

Dikkate almak gerekli nokta:

 

Her dindar hiristiyan da sizin gibi kendi dinini algilayip ve hiristiyan olmak icin hemen hemen ayni nedenleri veriyor. Yalniz siz Musluman olarak, o da hiristiyan olarak. Amaciniz da ayni. Cennete gitmek. Siz Kur'anin hatasiz bir kitap ve Allahdan geldigine inaniyorsunuz. Hiristiyanda kendi kutsal kitabinin kendi tanrisi tarafinda gelen sozleri ile dolu olduguna inaniyor. Fakat siz hiristiyanlarin "nedenlerini" ikna edici bulmuyorsunuz. Ama onlarin nedenleri sizinkilerin aynisi. Siz hiristiyan dinini red ediyorsunuz cunku onlarin dini ispatlarini kabul etmiyorsunuz. Yani Isa'nin Tanrinin oglu veya tanrinin kendisi oldugunu bir turlu kabul edemezsiniz. Haklisiniz. Kabul edilecek bir delil yok. Fakat supriz olan sey, Islam dinindeki olagan ustu hadiseleri ayni sekilde incelemekten cekiniyorsunuz.

 

Hakikatle konusmak gerekirse, siz ve ben (ikimizde) dindar hiristiyan gozunde inanmiyan birisi olarak cehenneme gidyoruz. Ayni zaman da o hiristiyan ve bende sizin gozunuzde inanmiyan birileri olarak cehenneme gidiyoruz. Aradaki fark yalniz ben her dine ayni acidan bakiyorum. Siz ve hiristiyan adam yalniz kendi acinizdan. Eger siz "herkes kendi acindan" bakmali derseniz' niye o zaman, Islam dininde zorlama oluyor?

 

Asirlar once, bilim , ilim adamlarina Mu'tazili diyorlardi. Yani onlarin sorgulama, dusunme ve insanlarin kendi muhakemelerini kullananlara kotu gozlerle bakarlardi dini liderler tarafindan. 1000 sene sonra Muslumanlar o adamlarin yaptiklarina bakip İslam'ın Altın Çağı diye anarlar bugun.

Gönderi tarihi:

Dini inanclar toplum arasinda ki Çakışmalarınin yukselmesine neden olur. Toplumlarin gecinmesine yardim olmaz. Dini inanclar kabilecileri, irkciligi, siyaseti ve her turlu nedeni kullanarak insanlar arasinda ki farklari mikroskop altina alir ve medeniyete engel olur. Her toplum ahlak kurallarini kendi dini inanclari sebepleri ile belirtir. Muslumanlar muslumanlar ile, hiristiyanlar hiristiyanlara yon baglanir. Protestanlar Protestanlarla yan yana; Katolikler Katoliklerle bir arada olur. Bu toplumlarda, biribirlerine nefret, bağnazlık duygulari dini inanclari ile beslenir. Ve ....

 

Filistinde Yahudiler ve Muslumanlar

Balkanlarda Ortodoks Sirplar ve Katolik Hırvatlar; Ortodoks Sirplar ve Bosnali/Arnavutlu Muslumanlar

Kuzey Irlanda'da Protestan ve Katolikler

Keşmir'de Muslumanlar ve Hindular

Sudan'da Muslumanlar ve Hiristiyanlar

Nijerya'da Muslumanlar ve Hiristiyanlar

Hindistan'da Muslumanlar ve Hirisitiyanlar

Fildişi Sahili'de Muslumanlar ve Hiristiyanlar

Sri Lanka'da Budistler ve Tamil hindular

Filipinler'de Muslumanlar ve Hiristiyanlar

Iran ve Irak'ta Siiler ve Sunniler

Kafkaslarda Ortodoks Ruslar ve Cecen Muslumanlar; Musluman Azerbeycanlilar ve Katolik ve ortodoks ermeniler

 

Kavgalar dini ayrimdan ortaya cikar ...

 

Gordugumuz gibi dini catismalar yalniz Sivas, Malatya gibi olaylarda olmuyor. Dini inanclar toplumlari dunyanin her yerinde toplumlari rahatsiz etmek icin devam ediyor.

Gönderi tarihi:
baska bir noktayi temsil etsin diye verdim.

Elbette, tutuculuğun nerelere kadar varabileceğini örneklemek istediniz, anlıyorum. Başka çok örneklemeler de var. Konu inanç olduğunda tutuculuğun bir sınırı ve sonu yok.

 

Ben ise sizin bu örnek verdiğiniz inançta bir mantık gördüğünüzü tabii ki zannetmedim, benim amacım konuyu bir adım daha geliştirip, dini inançta mantık aramanın imkansızlığını vurgulamaktı.

 

Şimdi bir adım daha atarsak: Din önesürümü, tanrının sonsuz kudret sahibi olduğu noktasında takılmış ve sabitlenmiştir. Bunu felsefi ve mantıksal olarak irdelemeyi reddeder. Bu dinde sorgulanamazdır. Tanrının sonsuz kudretli olduğunu sorgulamaz. Neden? Çünkü bu peşin olarak kabul edilip bir kez inanıldı mı, tüm şüphe, itiraz ve reddetmelere karşı delinemez, geçilemez bir koruma kalkanı oluşturulmaktadır zihinde. Her ne mantıksızlık, tutarsızlık, imkansızlık öne sürersen sür. Tanrı sonsuz kudretli değil mi, tutarsızı tutarlı, mantıksızı mantıklı, imkansızı imkanlı kılar. Bu varsayım karşısında tüm çürütme yolları o zihin için kapatılmış olur. Kendi yarattığı koruma kalkanı içinde kendi dogmalarını yaşar gider.

 

Tabu dediğimiz şey de budur. Dokunulamaz, eleştirilemez bir kutsallık varsaymak.

 

Bakınız bilim bir inanç oluşturmaz. Bir inanç önermez, tanrı var yok demez. Bunu felsefe yapar. Bilimin yaptığı nedir biliyor musunuz, dine doğrudan bir eleştiri yöneltmek, bir alternatif oluşturmak, tanrının olmadığını kanıtlamak filan değil.

 

Şudur: Kutsal diye, eleştirilmez, dokunulmaz diye bir şey olmadığını söylemek. Bilimin "şunu araştırmayalım, bunu sorgulamayalım" dediği hiç bir şey yoktur. Tanrı ister var, ister yok olsun, ne var olup olmadığını, ne kudretini filan bilim hiç ama hiç iplemez! İster olsun, ister olmasın. Bu bilimi hiç ilgilendirmez. Olay budur.

 

Son olarak: Yazıp tartıştıkça Türkçeniz gelişiyor, hiç sorun etmeyin Süheyla, meramınızı anlatıyorsunuz. Tahmin ederim ana diliniz başka, ayrıca yine tahmin ederim İngilizce biliyor da olmalısınız. Ee, ne derler bilirsiniz. Bir lisan bir insan, iki lisan iki insan. Tam hakim olmadığınız bir dilde tartışmanız takdire şayan, bize sizi sadece tebrik etmek düşer...

Gönderi tarihi:

Dini inanclar toplumlari dunyanin her yerinde toplumlari rahatsiz etmek icin devam ediyor.

Sudan'ı unutmayın... Sudan dini ve etnik çatışmalarla sonunda bölündü. İşin garip tarafı, bir ülke bölündü yani, resmen, çizgi çizildi, öyle lafta filan değil, yasal biçimde, basbayağı iki ayrı ülke oldu.

 

Ne bir gündeme getiren, ne bir örnek gösteren, ne tartışmalarda bahseden, koskoca Türkiye bu konuda tek yorum yapmıyor, bahsi bile geçmiyor! Ne kadar ilginç değil mi? Sanki koskoca bir ülke, bir halk değil bölünen, bir çiftçinin mirası paylaşılmış sanki!

 

Sudan'ın başındaki Beşir denen adamın ise dünyada serbestçe, yaptığı katliamlardan dolayı tutuklanmadan gidebildiği sadece iki ülke var: Biri Eritre, diğerini siz tahmin edin, evet Türkiye!

Gönderi tarihi:

Bu konuda biraz avantajli hissediyorum kendimi ve bu size haksızlık olabilir. Amerikada yasadigim icin, genellikle hiristiyan toplumu icinde ayni argumanlari duyuyoruz. Tabii ki, hiristiyanlarda biribirleriyle ayni fikirde olmuyorlar dini inanclar hakkinda. Kutsal kitaplarini degisik yorumluyorlar. Sizde Islam dinini kendi komsularinizdan degisik yorumluyabilirsiniz.

*

**

Asirlar once, bilim , ilim adamlarina Mu'tazili diyorlardi. Yani onlarin sorgulama, dusunme ve insanlarin kendi muhakemelerini kullananlara kotu gozlerle bakarlardi dini liderler tarafindan. 1000 sene sonra Muslumanlar o adamlarin yaptiklarina bakip İslam'ın Altın Çağı diye anarlar bugun.

 

 

Sayın Suheyla,

 

Dünyadaki inançlara kendi dünyamızdan ve dünyadan soyutlanarak daha bir üst perdeden, derinlemesine, felsefi düzeyde baktığımızda sizin gördüklerinizi görmemek mümkün değil.Farklı inançlardaki her insan için kendi inancı kesinlikle tek doğru inançtır ve kendi inancı dışındakiler yanlıştır, yalandır.Dediğiniz gibi Hıristiyan için Müslüman'ın inancı yanlış, Müslüman'a göre de Hıristiyan'ın inancı yanlış ve herkes kendi inancının gerektirdiği davranışı sergilediğinde cennete gideceğine inanır, kendi inancının dışındakiler Cehennemliktir başka bir açıdan.Hatta aynı dinin kendi içindeki farklı inanış biçimi geliştirmiş mezheplerinde dahi birbirine karşı aynı bakış açısını görmek mümkün.Kendi mezhebini doğru bulup başka bir mezhebi yanlış görmek gibi.Bu durumun mantığını oluşturmak zor gerçekten.Başında inancın başka bir mantıkla kıyaslanamayan kendi iç mantığı olduğu için neye göre yanlış neye göre doğru sorusunun cevabı yine insanın kendi bakışına kalıyor.Bu noktada eğer Müslümanca bakacaksak İslam kendinden önceki semavi dinler olan Musevilik'i, Hıristiyanlık'ı ve bu dinlerin peygamberlerini içinde barındırır Allah tarafından bu dinlerin oluşturulduğunu insanların bu dinlere kendi sözlerini katması sebebiyle bu dinleri tamamlayan ve en son din olan İslam'ın yine Allah tarafından gönderildiğini söyler.İslam çerçevesinden baktığınızda bu dinlerin yerini İslam'ın içinde bir yere koyabilir, durumu kendi mantığı içinde anlayabilirsiniz.Bu tabloya bakarken ya inancınız vardır, o inanç çerçevesinden bakarsınız ya ateistsinizdir o açıdan bakarsınız ya agnostiksinizdir bu ayrıntılar çok da umrunuzda olmaz.

Dediğim gibi bu tablodan mantıklı düşünce üretebilmemiz, doğru kanılara varabilmemiz için kullanacağımız geçerli bir mantık yok.

 

İnsanı inandıran, inançsız kılan ya da inançla ilgili bilinemezci mantığın bilimsel zeminde bilim diliyle ifade edeceğimiz bilim inançla ilgili şu mantığı yanlışı ispatlanana kadar ortaya koymuştur ve bu konuda kullanmamız icap eden mantık şudur şeklinde genel geçer bir mantıki doğrular sistemi hala oluşmamıştır.Bu konuya bilimsel açıdan baktığımızda bilime dayanarak tartışmaya elvermeyecek şekilde kabul görecek bilimin dini savını bu inanç alanında göremiyoruz.Bilim ne inançların gerçekliğini ne inançsızlığın gerekliliğinin mantığını ne bilinemezci olmanın doğruluğunu ispatlamıştır.Bilimin en zayıf kaldığı nokta budur ki insanlık aleminde insanın hayatına yön veren en belirleyici konulardan biri olmaya devam etmekte, bilimin birikimi, yeni bulguları en az bu alanı aydınlatmaya yetmektedir.Söylemek istediğim bilimi inanç karşısında zayıf göstermeye çalışmak, inancı bilimin yerine koymanın mantığını savunmak değil bu konuya bilimsel bakıldığında bilimin de söyleyecek sözünün ne kadar az olduğu vurgusunu yapıp, bilimsel düşünüyor olmanın inançsızlığı gerektirdiği düşüncesinin,bütün dinlere mesafeli durma yaklaşımının bilimsel düşünce olması mantığının gerçekçi, bilimsel olmadığını anlatmaya çalışmaktır.

 

Akıllı tasarımı, bir yaratıcının olması gerektiğini savunan en üst düzey bilimadamları da var, tam tersini düşünen, savunan bilimadamları da.Hepsi de bilimden hareketle dinin felsefesini yapıyorlar tabiki inanç düzeyinde.

 

 

Evrene inanç kalıplarımdan sıyrılarak baktığımda aklıma şu geliyor:Evrendeki bu yapıyı sağlayan ne, bizi var eden ne?Evrenin bilinçsiz bir güç tarafından kendi kendine oluşmuş olma fikri, evrendeki düzene baktığımda bilinçli bir gücün eseri olma fikrine karşı daha zayıf kalıyor bende.Bu düşüncenin de doğruluğunu yanlışlığını kıyaslayacağımız bir mantık yok.Evren kendinden habersiz olamaz, kendinden habersiz bir evren kendinden haberi olan bir canlıyı, insanı nasıl var etmiş olabilir ki?Ben düşünüyorum beni var eden de neyse düşünüyor olmalı.Evrenin varlık sebebine, bizim dünyadaki var oluş sebebimize cevap olarak kendi içimizde bu alanı doldurmak için bir inanç buluruz.Bu inancı hiç düşünmeden, akıl etmeden, bulunduğu toplumun inancı içinde doğanlar kendiliğinden bu inançları doğdukları toplum içlerine yerleştirir,Müslüman kültürle, Hıristiyan kültürle, Musevi kültürle, Budist kültürle bu boşluk farkında olmadan doldurulur veya din dışı bir inançla,inançsızlıkla.İnsanların geneli değil tabiki bazıları da aldığı inanç kültüründen sıyrılıp tamamıyla kendi aklının, duygu dünyasının etkisiyle kendine bir inanç rotası çizer.

 

Şimdi Sayın Suheyla sizin bu konudaki anlayışınızı, hislerinizi taşımam ve sizin gibi bakmam için sizin yaşadığınız hayatı yaşıyor olmam ve siz olmam lazım ki siz gibi düşünebileyim, hissedebileyim; aynı şekilde sizin de benim gibi düşünebilmez için benim koşullarımda, benim aklımda ve bendeki hislerle hayatı yaşamış olmanız lazım ve bu mümkün değil.

 

Hayatı inanç boyunda anlamlandırmak adına ruhumuzdaki inanç alanını bir şekilde doldurmamız gerekiyor.Neye inanmam hangi inançla yaşamam konusunda bugün geldiğim noktada önceki inancımın kalıpları öyle bir kırıldı ki ne öncekine dönebiliyorum ne de onun yerine koyabileceğim beni tatmin edecek olanı bulabiliyorum.İnanç bağlamında özelime ait bir düşünce.Belki de söylediklerimin bu cümleyle hiçbir anlamı kalmadı.

 

Bir yerde durmam lazım yanlış ya da doğru, herkesin durduğu bir yer gibi... smile.gif

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

 

İnsanı inandıran, inançsız kılan ya da inançla ilgili bilinemezci mantığın bilimsel zeminde bilim diliyle ifade edeceğimiz bilim inançla ilgili şu mantığı yanlışı ispatlanana kadar ortaya koymuştur ve bu konuda kullanmamız icap eden mantık şudur şeklinde genel geçer bir mantıki doğrular sistemi hala oluşmamıştır. Bu konuya bilimsel açıdan baktığımızda bilime dayanarak tartışmaya elvermeyecek şekilde kabul görecek bilimin dini savını bu inanç alanında göremiyoruz.Bilim ne inançların gerçekliğini ne inançsızlığın gerekliliğinin mantığını ne bilinemezci olmanın doğruluğunu ispatlamıştır.Bilimin en zayıf kaldığı nokta budur ki insanlık aleminde insanın hayatına yön veren en belirleyici konulardan biri olmaya devam etmekte, bilimin birikimi, yeni bulguları en az bu alanı aydınlatmaya yetmektedir.Söylemek istediğim bilimi inanç karşısında zayıf göstermeye çalışmak, inancı bilimin yerine koymanın mantığını savunmak değil bu konuya bilimsel bakıldığında bilimin de söyleyecek sözünün ne kadar az olduğu vurgusunu yapıp, bilimsel düşünüyor olmanın inançsızlığı gerektirdiği düşüncesinin,bütün dinlere mesafeli durma yaklaşımının bilimsel düşünce olması mantığının gerçekçi, bilimsel olmadığını anlatmaya çalışmaktır.

*

**

Bir yerde durmam lazım yanlış ya da doğru, herkesin durduğu bir yer gibi... smile.gif

 

Muhabbetle...

 

Akıllı tasarım. Bu dini arguman son zamanlarda ortaya surunup kutsal kitaplardaki zayifliklari ortbas etmek icin. Guzel bir arguman cunku insanoglunun anlamadigi cok cok seyler var. Sanirim ki insanoglu evren nasil yaratildi konularina tamamiyle, sorunsuz ve sorusuz cevap vermemez.

 

Gelelim Akıllı tasarıma. Bu sanildigi "Akıllı tasarım" bir yaratici tarafindan yapildigini gostermek zayif bir argumandir. Cunku, dikkatli bakinca evrene Akıllı tasarım, Akıllı degildir. O yuzden yaratici tarafindan olamaz. Neden? Bu Dunyada yasayan, ayakta yuruyen, havada ucan, topraklarda sürünerek giden %99 Türlerin bugun nesli tükenmiştir. Yoktur. Bu gercek yalniz basina "Akıllı tasarım" argumanini curutur.

 

Eger tabiata bakinca, tabii ki haklisiniz fevkalade komplikasyon goruyoruz. Fakat gordugumuz tasarim en uygun durum degildir. Yani herhangi bir organizmanın büyümesi için en elverişli tasarim degildir. Bu tasarimda fazlalık, regresyon, faydasiz karmaşıklık ve komplikasyon goruyoruz. Biz şaşirtici etkisizlik goruyoruz. Biz ucmasini bilmiyen kuslari goruyoruz. Kalça kemiği olan yilanlari biliyoruz. Balik Türlerinde, semender ve kabuklu hayvanlar ve bunlarin hic fonksiyonu olmuyan gozleri var oldugunu goruyoruz. Bunun sebebi bu hayvanlar yavaş yavaş, milyonlarca yilllar icinde KARANLIK ta gelişmeye devam ettiler. Biz balina baliklarina bakinca onlarin Fetus yapiminda "diş" leri oldugunu goruyoruz ve buyuyunce tekrar içine çekdigini goruyoruz. Butun bunlar gibi incelemeler bir yaraticiya "akilli" bir tasarim oldugunu demekle, yaraticinin pek akilli olmadigina isaret etmektir. Bu yuzden, bu evreni yaratabilecek bir tanrinin sonsuz akilli oldugunu dusunursek boyle hatalar yaptigina inanmamak gerekir. Ama Evrime inanirsak, bu yukarda listeledigim gelismeleri ve hatalari acikliyabiliriz. Dunya'da bugun 350.000 Türlu kınkanatlı böcek var olarak doküman olmus. Peki bunlar evrimden degilde, Tanri tarafindan yapilmis ise, niye Tanri bu bocekleri bu kadar seviyorda 350.000 Türlüsünü yapmis? Bunu evrim acikliyor. Kutsal kitaplar degil.

 

Biyolijide, her hayvan icin, hemen hemen 10 cesit virüs goruyoruz. Bazilari bizim bedenlerimize tecavüz edip hucrelerimizi mahvediyorlar. Ornegin, HIV virüs ve bir cok diger bakteriler gibi insan bedeninde gelisiyorlar ve yeni ilaclara direniş kuruyorlar. Evrim bunlari acikliyor. Bunlari ne Kur'an aciklar ne de Tevrat'ın birinci kitabı Tekvin.

 

Biyoloji erkekleri soyle aciklar. Erkeklerin idrar torbası prostatindan gecer. Erkelerin prostati yaslanirken - bilhassa 60 yasindan sonra - şişer. Bu tasarimdan dolayi erkekler sık sık tuvalete gitmek zorunda kalirlar. Kadinlarda Pelvis, yanlarda ve önde iki kalça kemiği,guzel ve elverisli bir sekilde tasarim yapilmamistir. Bilhassa dogum yaparken. Her sene Dunyada yuzbinlerce kadinlar bu tasarim hatasindan dolayi ıstırap çekmek zorundalar. Engelli gebelik bazan kopma, kırılmaya neden olup tibbi bir "obstetric fisula" denilen hastaliga duserler. Bu hastalikli kadinlar idrarını tutamayan duruma dusup hayatlarini istirap icinde yasarlar. Kocalari onlari bosar ver yalniz kalirlar. Boyle "Akilsiz tasarim" ornekleri tabiatta cok var. Bunlari yaraticiya mal etmek "gunah" olur.

 

Bilim her seyi acikliyamaz olabilir. Ama Kutsal kitaplarin iddiasinda ki bu Dunya 6.000 sene once yaratilmis olmasinin 100% ve tereddutsuz yanlis oldugunu aciklar.

Gönderi tarihi:

Elbette, tutuculuğun nerelere kadar varabileceğini örneklemek istediniz, anlıyorum. Başka çok örneklemeler de var. Konu inanç olduğunda tutuculuğun bir sınırı ve sonu yok.

*

**

Son olarak: Yazıp tartıştıkça Türkçeniz gelişiyor, hiç sorun etmeyin Süheyla, meramınızı anlatıyorsunuz. Tahmin ederim ana diliniz başka, ayrıca yine tahmin ederim İngilizce biliyor da olmalısınız. Ee, ne derler bilirsiniz. Bir lisan bir insan, iki lisan iki insan. Tam hakim olmadığınız bir dilde tartışmanız takdire şayan, bize sizi sadece tebrik etmek düşer...

 

Evet Dini inancta Mantik aramanın imkansızlığını bende nihayet kesfettim. Bu yuzden, dikkat edersen artik Kur'an ayetlerini kullanarak tartismaktan vazgectim.

 

Kalinlastirdigim yazilariniza katiliyorum. Zaten ben Sayin Fuzuliye bunu alatmak istemistim. Tanri hakkinda.

 

Turkcem uzerindeki iltifatiniza cok tesekkurler. Sanirim daha da iyi kendimi acikliyabiliyorum. Mamafih bazan Ingilizce olan kuvvetli kelimeleri Turkcede bulamiyorum. Bu beni biraz engelliyor. Ornegin, Ingilizce de "reason" kelimesi cok kuvvetli sekilde kullanilinir. Fakat Turkcedeki benzeri kelimeler [Reason: Sebep, neden] biraz zayif oluyor, ayni anlami ifade etmekte zorluk cekiyorum. Bilhassa, benim dusuncelerimde hep "reason" ve "power of reasoning" kullanarak yapiyorum. Turkcede bu kelime[sebep, neden] biraz havasiz gibi geliyor bana. Reason kelimesi Ingilizcede "fiil" olarak ta kullanilir. Iste boyle seyler cok var. Ama, idare etmeye calisiyorum. tekrar tesekkurler.

Gönderi tarihi:

Sudan'ı unutmayın... Sudan dini ve etnik çatışmalarla sonunda bölündü. İşin garip tarafı, bir ülke bölündü yani, resmen, çizgi çizildi, öyle lafta filan değil, yasal biçimde, basbayağı iki ayrı ülke oldu.

 

Ne bir gündeme getiren, ne bir örnek gösteren, ne tartışmalarda bahseden, koskoca Türkiye bu konuda tek yorum yapmıyor, bahsi bile geçmiyor! Ne kadar ilginç değil mi? Sanki koskoca bir ülke, bir halk değil bölünen, bir çiftçinin mirası paylaşılmış sanki!

 

Sudan'ın başındaki Beşir denen adamın ise dünyada serbestçe, yaptığı katliamlardan dolayı tutuklanmadan gidebildiği sadece iki ülke var: Biri Eritre, diğerini siz tahmin edin, evet Türkiye!

Zaten Islam Dunyasinda Sudanin Darfur bolgesinde olan olaylara verilen sessiz tepkiler, dinin bir daha "ahlak" ile alakasiz oldugunu gercekten ispat eder. Cunku "ahlak" kendi cikarlarina gore ifade edilir, insanlik tarafindan degil. Eger "Ahlak" insanoglunun mesutlugunu artirmasi ve iztirap cekmesinin azaltilmasi olarak tarif etmek mümkün olursa, dinin ve bilhassa Islam dininin bununla alakasi yok oldugu gorulur. Bunu tekrar tekrar kabileci olarak diger kabilelerde olan istiraplara goz yumarak gosterirler.

 

Gercek Ahlak nedir? Bilim bunu kesinlikle henuz belirtmemistir. Mamafih, bu konuyu tartisarak "reason" kullanarak ilerleme yapabiliriz. Diyelimki belkide objektifli bunu tarif edebiliriz, yani her ulkede, her kabilede her toplumda gecerli olan bir "ahlak" nedir diye. Eminim ki biz hemfikirdeyiz, eger dersek bir komsunuza tecavuz etmek, veya onu oldurmek bu "gercek ahlakin" kurallarindan biri degildir. Eger insanoglu tecrübelerine, yaşantılarina ve hayatina bakinca goruyoruzki "sevgi" duygusu "nefret" duygusundan mesut olmak icin daha da elverisli oluyor. Bu yuzden insanogluna gosterdigimiz sevgi ile "ahlak" oranini gosteriyoruz. Bunu dinler ne kadar besliyor ve nefret duygusuna ne kadar basiyor? Dinler "ahlak" kavramini manasiz seylerle, ornegin kisa etekli kizla veya turbansiz kadinlari ile ölçü sistemi yapmistir. Oysa ki, bu orneklerin insanoglunun mesutlugu ve istirabin azalmasi ile hic bir alakasi yoktur. Bu yuzden, Turkiyede Darfur'daki milyonlarca insanlarin istirap cekmesine tepkisiz kalip, bunun yaninda insanlarin istiraplarini yukselten olaylari yaratmakla ahlaka katililirlar, yani Madimak otelinde olan felaket gibi. Cunku dinin tanittigi ahlak "ahlak" degildir. Irkcilik veya "nefret"tir. Sevgi degil.

 

Bu yalniz Islam dininde degil. Hiristiyan dininde de ogledir. Insanlar "ahlak" ne oldugunu sasirmislardir. Bir depremde 30.000 kisi olur. Masum insanlar, cocuklar, besikte olan bile "mini" bebekler hayatlarini kayip ederler. 78 yasindaki bir yasli adam kurtulunca, "beni Allah korudu" der. Yani, sanki Allah onu kurtarirken, "mini" bebekleri unutmus gibi ... bu onun aklina gelmez, cunku, yalniz kendi hayatinin kiymetini bilir ve bunu Allahin sayesinde kurtararak Narsisizm veya özseverlik yapar. Bu zannetigi "ahlak" tir.

Gönderi tarihi:

Akıllı tasarım. Bu dini arguman son zamanlarda ortaya surunup kutsal kitaplardaki zayifliklari ortbas etmek icin. Guzel bir arguman cunku insanoglunun anlamadigi cok cok seyler var. Sanirim ki insanoglu evren nasil yaratildi konularina tamamiyle, sorunsuz ve sorusuz cevap vermemez.

*

**

Bilim her seyi acikliyamaz olabilir. Ama Kutsal kitaplarin iddiasinda ki bu Dunya 6.000 sene once yaratilmis olmasinin 100% ve tereddutsuz yanlis oldugunu aciklar.

 

 

Ben de evrim konusunda örneğin maymunlarla ortak bir atadan gelmiş olma savı var ya(Yanlış bilmiyorumdur umarım?smile.gif) bu savla ilgili olarak bugün hala bildiğimiz maymunlar nasıl olmuş da değişmemiş şaşıyorum, cevap varsa zevkle okurum.Bilim evrimin gerçekten da canlıların bir ortak atadan evrimleşerek geldiğini eksik gedik bırakmadan bütün bilimadamlarının da hemfikir olacağı şekilde şüpheye yer vermeden açıklarsa nasıl ki Güneş'in Dünya etrafında dönmediğini, Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü gün gibi biliyorsak bu teoriye de kimse karşı çıkamaz duruma gelir.

 

Evrimin de iddia ettiği gibi canlılar evrimleşmiş de olabilir, canlılar evrim geçirmişse bu evreni kontrol eden bir gücün olmadığı anlamına gelmez.Evrim bilinçli mi bilinçsiz mi sorusu da bu noktada önemli.Yine merak ettiğim bir konu neden canlıların geneli çift olarak var erkek ve dişi olarak?Erkek ve dişinin üremesi için erke ve dişi canlının bu üremeye elverişli bir şekilde evrilmesinin bir amaç doğrultusu dışında amaçsızca kendiliğinden öylesine oluşması,tesadüfi olması tesadüfle açıklanamayacak kadar bilinç içeriyor.Canlı türlerinin bu kadar çeşitli olmasının Evrim'deki açıklaması ne?DNA'yı oluşturan moleküllerin sistemli bir araya gelişi, içinde canlının kodlarını barındırması hangi mantığa dayandırılabilir?

 

Evrim Teorisi'ni en ince ayrıntısına kadar bilmiyorum ama Teori'nin gerçek yanı olan canlıların zaman içinde değişim göstermesi o derece genellemeyle ifade edilmekte ki kanımca bir grip virüsü için sürekli kullandığınız ilaca karşılık virüsün kendini geliştirmesindeki evrimin genelleme yapılarak bu virüs için ileriye doğru bir evrim ötelemesinde bulunursak bu virüs milyonlarca yıl sonra eli ayağı olan beyni olan bir canlı olur ve bundan eminim demekle aynı gibi.

 

Başka bir örnek nemli iklimde yetişen fındık fidesini daha az nemli bir ortama diktiğinizde nemli yerdeki ortamdan daha kısa, daha cılız kalmasından hareketle, bulunduğu şartlara uyum sağlıyor(Veya hiç uyum sağlamıyor, yok oluyor.)olması mantığından hareketle demek ki bu fide milyonlarca yıl önce papatyaydı bugün bu hale evrildi demek gibi bir şey yine.

 

Kuran'da Allah insan için topraktan yarattık, diğer canlıları da yarattık hizmetinize sunduk yer.Bütün canlıların atası ortaktır, evrim yoktur veya vardır demiyor.Bilim Evrim Teorisi'deki bir evrimi bütün yönleriyle açıklarsa, tamam o halde Tanrı yok demek ki gibi bir sonuç bu teoriye bağlı olarak çıkarılacak bir sonuç değil.Evrim Teorisi'nin özüne tesadüf kavramını bilimsel bir kavrammış gibi yerleştirmeye çalışanlar Tanrı'nın yokluğu inancına bilimi alet edip felsefesini yapıyorlar, yaptıkları bilim değil.Evrim Teorisi Tanrı'nın varlığını ya da yokluğunu ispat etme üstüne kurulu bir teori değil bunu Darvin de söylüyor yanlış hatırlamıyorsam.Lakin Evrim'i tesadüfe bağlayıp bilinçli bir gücü saf dışı bırakma çabası bilimin tavrı değil, sonucu da değil.

 

Din kitapları dediğim gibi fizik, kimya, tıp kitabıyım iddiasında bulunan kitaplar değil.İnananlar da bu kitaplara gerek yok, din kitabı var orada ne gerek var bilime, başka kitaba diyen insanlar değil.Böyle diyenler yok mu, var, bu hatalı düşünce de onların sorunu artık.Bilimin görev alanı, çalıştığı, yaptığı iş belli.İnançla aynı alanı paylaşıyorlarmış algısı ikisi birbirinin alternatifiymiş gibi algılama mantıklı değil, kim bu şekilde düşünüyorsa.İnanç inançtır, bilim bilim, ikisi de hayatta bir yer işgal ediyor, ikisinin de birbirine girdiği, ortak işgal ettiği alanlar var.Bir gün Bilim Tanrı gerçekten yok derse ben de yaşıyor olursam hala bu sistemi oluşturan Tanrı değilmiş, bildiğimiz Tanrı değilmiş derim, dediğine inanırım.

 

İslam'da dünyanın 6 günde yaratılması konusuyla ilgili olarak Kuran'da ''yevm'' kelimesi 24 saatlik dilim manasında, süresi belli olmayan dönemleri ifade etmek için de kullanılıyor yanlış bilmiyorsam.Dünya yokken zaman yoktu ki 6 gün kavramı 24 saatlik 6 günü ifade etmek için kullanılsın.Bu ifadeyle tam ne anlatılmak istenmiş ben de bilmiyorum.Bilim 15 milyon yıl bulmuşsa 15 milyon yıldır.Bir din zamanla kıyaslanacak net bir süre söylüyorsa bunun için ve bu bilimin bulduğuyla tutmuyorsa ortada o din için bir inandırıcılık şüphesi var demektir.Ki Allah bugüne kadar bilimin söylediğini kenddi kitabında net bir ifadeyle önceden söylemiş olsaydı bugün inançları tartışıyor olmazdık, inanmayan az kişi olurdu kanımca, ve bu dünya ve bizim varlığımızın nedenleri olarak İlahi kitapta sunulanların kendi içindeki mantığı da çürürdü.

 

Benim bilimle hiçbir sorunum yok, bilim hayatın ne kadar içindeyse benim de hayatımın içinde o yerde.Evrendeki sistemi çözmeye çalışan,evreni anlamlandırma adına bilgi üstüne bilgi katan bilimi zevkle elimden geldiği kadar takip etmeye çalışıyorum.

 

Muhabbetle...

Gönderi tarihi:

Ben de evrim konusunda örneğin maymunlarla ortak bir atadan gelmiş olma savı var ya(Yanlış bilmiyorumdur umarım?smile.gif) bu savla ilgili olarak bugün hala bildiğimiz maymunlar nasıl olmuş da değişmemiş şaşıyorum, cevap varsa zevkle okurum.Bilim evrimin gerçekten da canlıların bir ortak atadan evrimleşerek geldiğini eksik gedik bırakmadan bütün bilimadamlarının da hemfikir olacağı şekilde şüpheye yer vermeden açıklarsa nasıl ki Güneş'in Dünya etrafında dönmediğini, Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü gün gibi biliyorsak bu teoriye de kimse karşı çıkamaz duruma gelir.

*

**

Muhabbetle...

 

Sayin Fuzuli, evrim konusundaki sorunuz; yani;...

"maymunlarla ortak bir atadan gelmiş olma savı var ya(Yanlış bilmiyorumdur umarım?Gönderilen Resim) bu savla ilgili olarak bugün hala bildiğimiz maymunlar nasıl olmuş da değişmemiş şaşıyorum"

Birazcik gercek sinavlari degistirerek sormakla, evrimcileri yanlis olduklarini gostermektir. Oysa ki, gercek sav sudur: Insan maymundan yavaş yavaş gelişmemistir. Insan İnsansılarla akrabadir ama insansılardan da yavaş yavaş gelişmemistir. Insanoglunun Afrika'da ki modern insansil hayvan[Goril ve Şempanze gibi ...] ile ortak bir atadan gelmiş olma savı var. Ortak atanin 5 - 8 milyon once var oldugu sanilir. Milyonlarca yil once, bu ortak ata iki degisik soy, nesil ture bolunup birbirinden uzaklaşarak ayrıldilar. Bu nesilerin biri yavaş yavaş "Goril ve Şempanze" olarak gelişmistir; ikinci nesil yavaş yavaş ilk insan atasi denilen "hominids" olarak gelişmistir.

 

Sayin Fuzuli, Din ile bilim arasindaki farki onlarin gorevlerini aciklamakla siz daha zor bir duruma kaliyorsunuz. Eger dinin bilim alaninda gorevi yok ise, o zaman, yalniz iddiada olundugu gibi bir "ahlak" klavuzlugu yapar diyebilirsiniz. Bakiniz, siz Kur'an dan konusurken belki koruyucu bir tarzda objektifli olamazsiniz. O yuzden, Tevrat Çıkış (Exodus) kitabina bakalim. Bu kitaba gore, Muslumanlarin da inandigi "On Emir" vardir.

 

Dini inanışa göre, Musa'ya Sina Dağı'nda Tanrı tarafından 2 taş tablet üzerinde verildiği söylenen ahlaki öğretiler vardir. Bu yazilar o kadar derin; çok malumatlı; engin ki; yalniz bunlari Tanri kendisi yazmak istemis ve Musa'ya vermis. Iste buyrun ...

 

1. Karşımda başka ilahların olmayacak.

2. Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.

3. Yehova'nın, Rab'ın ismini boş yere ağıza almayacaksın.

4. Sebt gününü takdis etmek için onu hatırında tutacaksın. Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın, fakat yedinci gün Allah'ın Rab'e Sebttir. Sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların ve kapılarında olan garibin hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü Rab gökleri, yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı.

5. Babana ve anana hürmet edeceksin.

6. Öldürmeyeceksin.

7. Zina etmeyeceksin.

8. Çalmayacaksın.

9. Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın.

10.Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.

 

 

Yaratici yarattigi insanlara bu "on emirin" o kadar onemli oldugunu dusunmusku, ama ... dogru durust bir ahlak kurallarini vermeyi unutmus. Ilk 4 kurallari bosa harcamis. Cunku ahlak ile alakasi yok. 5-9 kurallari ahlak ile alakali ama buna luzum varmi ki? Bu cesit ahlak hemen hemen Dunyanin butun kulturlerinde, toplumlarinda goruyoruz. Ve bu insanlar bunu kendi basina yapmislar, Musa'nin kim oldugunu bile bilmeden. Mantik ve biyoloji ilen aciklanan nedenler var, niye insanlar annesine ve babasina hurmet gosterirler. Genellikle insanoglu katilleri, hirsizlari sevmezler. Şempanzeler bile kendiler arasinda boyle sosyal duygularini gosteriyorlar. Insanlarda, Şempanze akrabasi olarak ayni sosyal duygulari gostermesi cok normal olur.

 

Yani, bu on emirle, Tanri firsatini kacirmis iyi bir ahlak kurallari vermeye. Ornegin "Köleligin" ahlaksiz oldugunu unutmus.

 

Bakiniz insan tarafindan yazilan, Jainizm(Cainizm) dininde ahlak uzerinde bu cumle vardir:

 

"Hic bir canli yaratiga zarar verme, kötüluk etme, baskı yapma, Kölelik yaptirma, hakaret etme, eziyet veya iskence etme, oldurme."

 

Boyle bir cumle Ibrahimin dinlerinde YOK! Hiristiyan Kutsal kitaplari cok buyuktur. Binlerce sayfalari var. Boyle bir cumleye yer yokmus. Kur'an da bir cok sayfalar var, ama yine de boyle bir ahlak ogreti yapmaya luzum gormemis. Niye?

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.