Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DİN, DOGMALAR VE BİLİM


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Vur abalıya, nasılsa abası kalın mantığı ile, fütursuzca bilime saldırılması ayıbın ötesinde bir garabettir. Bilim olmasa da teknolojik silahlar çıkmasa insanlar birbirini satırla, baltayla doğramayacaklar mıydı? Bu nasıl bir mantıktır? Bu nasıl bir ilkel düşünce ürünüdür?

 

Bilim bir şeyi yoktan yaratıyor değil. Doğada ne varsa onu buluyor. Bir taşı yontarsın, içinde bir şey yoksa istediğin biçimi verirsin. Ama içinde elmas varsa elmas çıkar, kömür varsa kömür çıkar, uranyum varsa uranyum çıkar. İçine onu bilim mi önceden koydu da bulmuş gibi yapıp çıkardı?

 

Bu mantıkla suçlu bilim değil, tapındığınız tanrınız! Bilimi ilah olarak filan gören yok, bu dogmatik düşüncenin ucuz bir vehim ürünü hayal görme hastalığı. Bilimsel adı halisünasyon...

 

Gönderi tarihi:

Bilim olmasa da teknolojik silahlar çıkmasa insanlar birbirini satırla, baltayla doğramayacaklar mıydı? Bu nasıl bir mantıktır? Bu nasıl bir ilkel düşünce ürünüdür?

 

 

Balta ile, satırla bilemedin 100 kişi, bir nükleer bomba ne kadar canlı türü varsa yok ediyor, bayağı adil bir kıyaslama. İster kabul edin ister etmeyin, tüm bu silahları yapanlar bilim adına yapıyor, fizik, kimya, matematik kullanılmadan bunlar yapılabilir mi? İnsanları yaşatmaya çalışan da bilim, yok etmeye çalışan da, bu tezatı görmemek için insanın olan bitenden haberdar olmaması gerekir.

Gönderi tarihi:

Hayır efendim, baltalarla, satırlarla binlerce insan savaş meydanlarında birbirlerini doğramışlardır. Fetih heveslisi iki ordu bir savaş meydanında karşı karşıya gelir ve vahşi çığlıklarla birbirlerine saldırırlardı. Kan gövdeyi götürürdü. Kolları, bacakları, kafaları kopuk cesetler üst üste yığılır ve vahşi hayvanların ziyafetine terkedilirdi.

 

Bir şey kutsal değil diye bu kadar fütursuz ve pervasızca dil uzatmak, diğer yanda bir şeyi kutsal diye tabulaştırırken, eleştirilmesinden gocunurken üstelik, son derce dogmatik ve ilkel bir tavır.

 

Bilime haksız yere dil uzatılmasına asla tahammül edemem.

 

Bu mantık, sizin dogmanıza bile aykırı, farkında bile değilsiniz. Hadiste zamanın silahı ile silahlanınız demiyor mu? Ayette atlar ve silahlarla savaşa hazır olun demiyor mu? O zaman at kılıç idiyse bugün bomba, tüfek.

 

Bundan kaçınamayacağınızı, bunları bilimin yaratmadığını, doğada olanı bulup çıkardığını, siz bulmaz bırakırsanız başkasının bulacağını, zaten de kahretsin, öyle olduğunu, her şeyi ama her şeyi başkalarının bulduğunu nasıl aklınız kesmiyor, nasıl? Nasıl bu kadar fütursuz ve sorumsuzca bilimi suçlayabiliyorsunuz? Hani ilim Çin'de olsa bile aranacaktı ne oldu? Bu da mı güme gitti?

 

Evet biraz öfkelendim, çünkü sorumsuzluk beni üzüyor. Sözlerim ağır olduysa kusuruma bakmayınız...

Gönderi tarihi:

Bilim..birşeyin bir yada birkaç kişi yada toplumun genelinin BİLMESİ..:)

 

İLİM..bilinmeyenlerin totali..daha bilemediklerimizin toplamı yani..:)

 

Şayet bizim bilimsel dediklerimiz tesadüfen var iseler bizler BİLİM diye,Bildim diye kendimizi avutup çevremizi aldatıyoruz..:)

 

Bilgiyle doğru mantıkla VAR edilmiş olanı aynı yöntemlerle bulup paylaşanlara BİLİM İnsanı diyoruz..:)

Gönderi tarihi:

 

Evet biraz öfkelendim, çünkü sorumsuzluk beni üzüyor. Sözlerim ağır olduysa kusuruma bakmayınız... [/font]

 

Demek ki insanın dinine laf edilince öfkeleniyormuş. Ben suçlu bilimdir, o halde bilim bir kenara bırakılsın mı dedim; sadece bir gerçeği vurgulamak istedim. Bu kadar alınmanızın sebebini de anlayamadım.

Gönderi tarihi:

"ilah olarak görülen bilim" "tüm bu olayların sorumlusu" ne demek? Daha ne diyecektiniz ben anlamadım. Dinine laf etmekle filan ilgisi yok. Bilimin din olduğu iddiası dogmatik zihin yapısının ürünü ilkel bir iddiadır. Benim öfkem haksızlığa. Hiç kimseye haksızlık yapılmasına izin vermem. Buna sevmediklerim de dahildir. Suçlamak istiyorsanız iler tutar bir suçlama yapacaksınız.

 

Ben de kalksam "tüm bu olanların sorumlusu tanrı diye taptığınızdır. Bir de şeytanı yarattım, bunları o yapıyor diye iftira ediyor. Her kötülüğü yapan bizzat kendisidir, yalan söylüyor" desem ne olacak?

 

İnsanları zorla ateist yapmaya mı uğraşıyorsunuz nedir? Aman cennetinizde size az huri düşer, fazla kişi girmesin. Ne kadar çok kişiyi ateist yapıp cehenneme postalarsanız, size o kadar çok huri düşer, aman cennetinizi kaptırmayın kimselere!

Gönderi tarihi:
bilimsel dediklerimiz tesadüfen var iseler

Aman diyim Dayı! Bilim ile bir araya getirip tesadüf mesadüf deme, indeterminizme adımını attın ha! Bak ben burada determinist geçiniyorum, fena kapışmamız işten değil! Bir Dayı'mız var şurda, onu da üzmek istemeyiz! :D

 

Tabii ki şaka. Dayı'nın hoşgörüsüne hep güvenmişimdir.

 

Tabii ki bilim doğruyu bulma çabasından çok, yanlışları ayıklama çabasıdır. Bunu çok kez açıklamaya çalıştım. Doğru bulunsa, zaten iş biterdi. Yapacak işimiz kalmazdı. Sıkıntıdan patlardık. Doğru erişilmezdir. Bizler ancak yanlışları ayıklar ve doğruya böylece yaklaşırız. Doğruyu bulmak ve geri kalan her şey yanlıştır demek gibi bir lükse sahip değiliz.

 

Doğru yoktur demek indeterminizmdir. Yukarıdaki paragrafta özetlediğim determinizmdir. Var ama ulaşamıyoruz, çaba sürecek. Pes etmek yok. Hiç ulaşamayacağımızı anlasak, yaklaştıkça uzaklaşan bir serap olduğu ortaya çıksa bile pes etmek asla yok...

 

Bunun dini bir görüntü verdiğinin farkındayım. Alternatif bir din algısı ortaya çıkabiliyor.

 

Bunun ilacı, bilim - felsefe -din üçlüsünün bağımsız alanlar olduğunu kabul etmekten geçiyor.

 

Determinizmi bir din olmaktan koruyacak olan da bu ayrım bilincidir. Felsefi determinizm ile bilimsel determinizmi birleştirmek, bu din ve dogma haline getirme sakıncasını doğurur.

 

İnsanlık kültürünün bilim - felsefe - din üçlü sacayağı üzerine oturduğu, bunların birbirinden bağımsız olduğu anlayışı çok önemli. Ben hayatımı bu bilince adadım diyebilirim. Bunu bir kişiye anlatabildiğimde mutlu oluyorum...

Gönderi tarihi:

Hemen hemen bütün forumlarda ciddi bir konu açılır,içine azıcık su katılır.Kısık ateşte 10 dakika kaynatılır servise başlanır.

 

"İnsanlık kültürünün bilim - felsefe - din üçlü sacayağı üzerine oturduğu"

Böyle birşeyi nasıl yazarsın sevgili demirefe?

Saçayağının içinde din'in yeri olur mu?

O olursa milliyet te olur.

İnsanlığı bir kültür olarak görüyor isen üçüncü ayak "yaşam"dır.

İdam'dan başladık determinizm'in içine girdik.

Bugün cuma

Hocamızı bir dinleyelim.

Kalın sağlıcakla,iki gündür hava güzel,kendinizi de sululaştırın çıkın dışarıya tek başına ve kendinize yaşamın içinden güzel bir ziyafet çekin.

Gönderi tarihi:

Tamam, Cuma vaazımı vereyim o halde: :D

 

Böyle bir şeyi rahatlıkla yazarım sayın gugukcuk, çünkü eğer din yok edilmelidir dersen, Pol Pot liderliğindeki Kamboçya Kızıl Kmerlerinin yaptıklarını yapman gerekir.

 

Pol Pot Kamboçya'sında Budist olmak suçtu. Muhalifler kamplara doldurulur ve zor koşullara dayanamayıp tanrıya yakarmak için dua pozisyonu alan (Budizm için diz çöküp ellerini birleştirme) derhal yakalanıp hemen infaz edilirdi. İnfaz yöntemi kafaya naylon torba geçirme şeklindeydi. En ucuz infaz yöntemi olarak bunu bulmuşlardı.

 

Gelecekte insanlık primatların iki ayak üzerine kalkması gibi evrimleşir, dini devreden çıkarır ve iki ayakla koşarmış, hatta giderek felsefeye de gereksinim ortadan kalkar, tek insanlık kültürü bilim olurmuş, ona ben bugünden karışamam. Ben ütopya yazmıyorum burada. Ütopya konusu açılırsa onu orada ayrı tartışırız. Hazır NTVBLM dergisinin bu ayki sayısında da Ütopya konusu var.

 

Bugün için konuşursak bilim sacayağın en güçlü ayağıdır. Horozun ön parmakları gibi dallara ayrılarak en temel kültür unsurlarını oluşturur. Felsefe horoz ayağının arka parmağıdır. İtici güç sağlar. Din ise en zayıf araçtır, mahmuz gibi. Siz ne kadar olmasa da olur deseniz bile, din her zaman ihtiyaç duyulan bir unsurdur, incelir ama kopmaz.

 

Bu bir halk tabiridir, en sevdiğim halk bilgeliği ürünlerinden biridir. Hoşunuza gitsin gitmesin, halk bilgeliği bu gerçeği böyle belirlemiş ve ifade etmiştir. "Din incelir ama kopmaz."

 

Milliyete gelirsek, bir ana unsur değildir, olmasından söz bile edilemez. Hukuk, siyaset, etik, bunlar da ana unsurlar değildir. Uygulama alanlarıdır. Bu alanlara kimi bilimi uygular, kimi felsefeyi uygular, kimi tutar dini uygular. Asıl olan bilimin uygulanması tabii. Felsefe veya dinin uygulanması, benim açımdan aynı derecede çekinceli. Bilim dışında bir referansı kabul etmem.

 

Son söz: Olay ve olgulara ak - kara, var - yok biçiminde yaklaşamayız.

Gönderi tarihi:
yaşayıp isimlendiremediklerinin isimlerini öğrendi...

Ya Dayı, yeminle bak bana da aynısı oldu. Kafa patlatıp duruyordum, ne nedir, nasıldır diye. Kendimce bazı sonuçlar çıkarmıştım. Sonra birden determinizmi öğrendim. Yahu dedim, bu tam benim düşündüğüm şey! Ben bunu daha önce nasıl olur da duymam? Çoktan deterministmişim de haberim yokmuş!

 

Tabii bende de önceleri "bizim kültür, bizim insanımız, bizim inancımız, bizim coğrafyamız" taassubu vardı. Öyle empoze etmişler, çare yok, çıkış illa burası oluyor.

 

Bu yüzden ilk olarak Farabi ve İbn Sina dikkatimi çekti. Bunların görüşleri son derece devrimciydi çağları için, nasıl olmuş da Gazali tarafından kafirlikle suçlanmışlardı? İbn Sina Farabi izleyicisi olma suçundan, linçten canını zor kurtarmıştı. Hatta kaçtığı yerde de bağnaz dinci linçinden kurtulamadığı, eceliyle ölmediği iddiaları var. Dine karşı ilk alerjim böyle oluştu. Gazali ise yere göğe konulamıyordu. Alıp İhya'yı okudum. Tam bir fasaryaydı, iler tutar bir yanı yoktu. Nasıl olup Farabi itilmiş, Gazali baş tacı edilmişti?

 

Derken gerisi geldi. Önce klasik determinizmi Farabi'den öğrendim, sonra modern determinizmi kavradım.

Gönderi tarihi:

"ilah olarak görülen bilim" "tüm bu olayların sorumlusu" ne demek? Daha ne diyecektiniz ben anlamadım. Dinine laf etmekle filan ilgisi yok. Bilimin din olduğu iddiası dogmatik zihin yapısının ürünü ilkel bir iddiadır. Benim öfkem haksızlığa. Hiç kimseye haksızlık yapılmasına izin vermem. Buna sevmediklerim de dahildir. Suçlamak istiyorsanız iler tutar bir suçlama yapacaksınız.

 

Ben de kalksam "tüm bu olanların sorumlusu tanrı diye taptığınızdır. Bir de şeytanı yarattım, bunları o yapıyor diye iftira ediyor. Her kötülüğü yapan bizzat kendisidir, yalan söylüyor" desem ne olacak?

 

İnsanları zorla ateist yapmaya mı uğraşıyorsunuz nedir? Aman cennetinizde size az huri düşer, fazla kişi girmesin. Ne kadar çok kişiyi ateist yapıp cehenneme postalarsanız, size o kadar çok huri düşer, aman cennetinizi kaptırmayın kimselere!

 

Ne düşündüğümüzü, ne yazacağımızı size sormamız mı gerekiyordu, pardon, bir daha öyle yaparız. Eleştirilmeyecek hiç bir şey yoktur diyen siz değil miydiniz, yoksa bu sadece demiefeye mahsus bir ayrıcalık mı? Siz 1400 sene önce olmuş olayları olmamış, olmayanları da olmuş olarak sanki oradaymış gibi yazacaksınız biz bu günkü, gözümüzün önünde cereyan eden olayları yazamayacağız öyle mi? Biz insanları zorla AKP li yapacaksınız derken tutarsızlık oluyor ama demirefe herkesi zorla ateist yapacaksınız deyince iler tutar tarafı oluyor. Hem hiç fark etmez, ha ateist ha determinist ha deist hepsi aynı kapıya çıkar.

Gönderi tarihi:

Eleştirinin dayanağı olur. Eleştirmiş olayım bakayım, atayım kafadan, ya tutar ya tutmaz, ne olacak sanki diye eleştiri olmaz. Benim eleştirilerimde kafadan atılmış hiç bir unsur yok. Dogmanızda ne yazıyorsa o! Aynısını aktarıyorum. Değiştirme şansım zaten yok.

 

"Elleriyle cizye verecekler" yazıyordu da "küçülerek" kelimesini ben ekleyip "Elleriyle küçülerek cizye verecekler" yapmadım. Nasıl bir intikam duygusuysa, öyle yazıyor. Silemiyoruz da, dokunulmazmış...

Gönderi tarihi:

Eleştirinin dayanağı olur. Eleştirmiş olayım bakayım, atayım kafadan, ya tutar ya tutmaz, ne olacak sanki diye eleştiri olmaz. Benim eleştirilerimde kafadan atılmış hiç bir unsur yok. Dogmanızda ne yazıyorsa o! Aynısını aktarıyorum. Değiştirme şansım zaten yok.

 

"Elleriyle cizye verecekler" yazıyordu da "küçülerek" kelimesini ben ekleyip "Elleriyle küçülerek cizye verecekler" yapmadım. Nasıl bir intikam duygusuysa, öyle yazıyor. Silemiyoruz da, dokunulmazmış...

 

Asıl benim dayanağım var, hem de milyonlarca örnek, hem de günümüzden. Ya Allah aşkına bu insanları öldüren silahlar nasıl yapıldı, kimyasal madde yok mu, fizik kullanılmadı mı, hesaplar yapılmıyor mu, niye kabul etmiyorsun ki, yoksa bunları yapan sen misin?

Öbür yanda yine teknolojik gelişmelerin hayatı yok etmesi yok mu, bunları görmezden mi geleceğiz? Ben bu celallenmeyi bir türlü anlamıyorum, size ne, ben bilimi eleştiriyorum.

Hem kaç defa söyledik, dogma dediğin şey de bir ilim, onun dediklerini anlamak için de belli eğitimden geçmek gerek, hadis bilmek lazım, İslam Tarihi bilmek lazım, Arap Dili ve edebiyatı bilmek lazım, fıkıh bilmek lazım. Öyle google dan okuyup olmuyor.

Gönderi tarihi:

Asıl benim dayanağım var, hem de milyonlarca örnek, hem de günümüzden. Ya Allah aşkına bu insanları öldüren silahlar nasıl yapıldı, kimyasal madde yok mu, fizik kullanılmadı mı, hesaplar yapılmıyor mu, niye kabul etmiyorsun ki, yoksa bunları yapan sen misin?

Öbür yanda yine teknolojik gelişmelerin hayatı yok etmesi yok mu, bunları görmezden mi geleceğiz? Ben bu celallenmeyi bir türlü anlamıyorum, size ne, ben bilimi eleştiriyorum.

Hem kaç defa söyledik, dogma dediğin şey de bir ilim, onun dediklerini anlamak için de belli eğitimden geçmek gerek, hadis bilmek lazım, İslam Tarihi bilmek lazım, Arap Dili ve edebiyatı bilmek lazım, fıkıh bilmek lazım. Öyle google dan okuyup olmuyor.

fıkıh mıkıh bunlar hep saçma sapan şeriat kuralları kuran araştırılacaksa bilimsel olarak araştırılmalı din doğrudur şeriat doğrudur mantığıyla değil dinin saçma ve insan haklarına aykırı oladuğunu bilmeli ama kuranın içinde yazılanların ne anlama geldiğini çözmek için bilimsel yani dil bilgisi ve ozamanki arap kültürü gibi tarihsel olguları araştırıp kuranda anlatılmak istenenleri bulmak gerek ama onu kural koyucu şeklinde değerlendirmemek ve dini inanç nazariyle olaya bakmamak gerek.

Gönderi tarihi:

Suyun yararlarından bahsedildiğinde:

 

"Senin o öve öve bitiremediğin, tapındığın ilahın su, toplu ölümlerin, felaketlerin sorumlusudur. Bu sözümün dayanağı sayısız sel, fırtına ve tsunami, daha yeni, Japonya'da suyun ne kadar zararlı bir şey olduğunu görmedik mi?"

 

desen... Çocuklar bile bu ne saçmalıyor demez mi?

 

Yok, ilah nerden çıkıyor, her şeyi dini kıstasla değerlendirmek nasıl bir kafa yapısı zorunluluğudur? Her sevdiğine tapın, cennetlere koy, mükafatlara boğ, her sevmediğini lanetle, cehenneme at, işkencelerden geçir. Bu mudur yahu?

 

Bu acil bir durumdur, tedavisinin gecikmesi çok vahim sonuçlara yol açar.

 

Kimse abartıyorum sanmasın. Söylenen ne? Bilimi ilah edinmek. Dogmasına göre bu ne? Şirk. Yine dogmasına göre sonucu? Ebedi işkence... İşte insanlığın en büyük düşmanı, insanları ebediyen düşman etmecesine kamplaştıran, bu dogmadır!

Gönderi tarihi:

Bir kişiyi öldüren kılıç, tabanca, tüfek yetmedi el bombası, top, füze ve nükleer silahlar. Şimdi de insanların toplu katliamını sağlayan bilim.. İşte o ilah gibi görülen bilim tüm bu olayların sorumlusu.

Sayın yılmaz,

 

Bilimi yanlış tanırsak elbette bilim hakkında yanlış düşünürüz. Önce benim anladığım bilimle senin anladığın bilimin farklarını tanıyalım.

 

Bilim, gözlenebilen olguları tanımlama, olguları ve olgular arasında ilişkileri açıklayarak genel ilkelere varma ve bu genellemeleri ve ilkeleri tekrar olgulara dönerek test etme, yani doğrulama veya yanlışlama sürecidir.

 

Bilim, çevremizi daha iyi tanıyıp daha sağlıklı, uzun ömürlü, mutlu olmamız için olanaklar sağlayan, günlük yaşamımızda işlerimizi kolaylaştıran uğraşıların toplamıdır. Bilginin veya bilimin ihtiyaçlardan ve daha mutlu yaşama arzusundan doğması onun en önemli özelliklerinden biridir.

 

Bilim, ilkeli mantığın ulaştığı son aşamanın adıdır.

 

Dikkat edersek tanımlar biribiri ile tamamen örtüşüyor.

 

Şimdi senin tanımına bakalım ve bu tanımlarla örtüştürmeye çalışalım bakalım örtüşecekmi? Ama örtüşmüyorsa geriye dönüp bilimsel tanımlara bir kez daha, bir kez daha göz gezdirip özümlemeye çalışalım. Ve bir daha bilim'e suç bulmayalım. Zira bilim, senin söylediklerinden tamamen ayrı yorumlanan bir disiplin türüdür.

 

Sn. yılmaz, senin bu tanımın bilim'in tanımıyla değil, emperyalizmin tanımıyla uyum sağlamakta.

 

Asıl benim dayanağım var, hem de milyonlarca örnek, hem de günümüzden. Ya Allah aşkına bu insanları öldüren silahlar nasıl yapıldı, kimyasal madde yok mu, fizik kullanılmadı mı, hesaplar yapılmıyor mu, niye kabul etmiyorsun ki, yoksa bunları yapan sen misin?

 

Bunları yapan elbette insan sn. yılmaz.

 

İnsan balta yapar savaşıp üstün olmak, insan öldürmek için, insan balta yapar, odun kırmak, ısınmak, araç gereç yapmak için. Birisi emperyal amaç, diğeri bilimsel amaç.

Gönderi tarihi:

Yahu arkadaşlar, bu inat niye, bilimsel gelişmenin bu olaylara alet edildiği niye kabul edilmiyor? Daha dün insan öldürmek için modern bir silah yapıldığından bahsediliyordu. Bu, duvarın arkasındaki insanı nasıl öldürürüm den çıkılarak yapılmış bir silah, gidip kurbanının tepesinde patlayıp imha ediyor. Uzaydan takip ederek yönlendirilen füzeler, kendi kıtasında öldürdükleri yetmediği için coğrafi keşiflerle yeni insan katliamlarının yapılması... Teknik ilerledikçe insan öldürmenin de nitelik ve niceliği artıyor yani sizin dediğiniz gibi bilim sütten çıkmış ak kaşık değil.

Manhattan Projesi, nükleer silah üretmek üzere II. Dünya Savaşı sırasında ABD, Kanada ve İngiltere tarafından başlatılan proje. Projenin bilimsel başkanlığını fizikçi Robert Oppenheimer, askeri başkanlığını ise General Leslie R. Groves üstlenmiştir.

wikipedia.org

Gönderi tarihi:

kuranın içinde yazılanların ne anlama geldiğini çözmek için bilimsel yani dil bilgisi ve ozamanki arap kültürü gibi tarihsel olguları araştırıp kuranda anlatılmak istenenleri bulmak gerek

:clover:

 

Saçma dediğin kurallar kafadan uydurulmadı, araştırılsın dediğin Kur'an dan çıkarılan hükümlerdir fıkıh ama yukarıdaki yazının, alıntıladığım kısmına tamamen katılıyorum.

Gönderi tarihi:

Kendinizi aynada gördünüzmü..:)

 

Öfkeli olduğunuzda neşeli olduğunuzda..:)

 

İkisi arasındaki FARKI yazın buraya..:)

 

Maalesef ben bu farkı yazamayacağım çünkü neşeli olamıyoruz ki, etrafta olan her şey karamsar ve öfkeli olmamızı sağlıyor ama size söz, eğer neşeli olduğum bir an olursa bakacağım ve yazacağım. :P

Gönderi tarihi:

 

Ben de kalksam "tüm bu olanların sorumlusu tanrı diye taptığınızdır. Bir de şeytanı yarattım, bunları o yapıyor diye iftira ediyor. Her kötülüğü yapan bizzat kendisidir, yalan söylüyor" desem ne olacak?

 

 

O zaman kendiniz önceden yazdıklarınızla çelişkiye düşeceksiniz; cinler, melekler yok deyip şeytan var derseniz olmaz dimi? -_-

Gönderi tarihi:

:clover:

 

Saçma dediğin kurallar kafadan uydurulmadı, araştırılsın dediğin Kur'an dan çıkarılan hükümlerdir fıkıh ama yukarıdaki yazının, alıntıladığım kısmına tamamen katılıyorum.

arkadaşım insanların uymasını gereken tek bir kural vardır ve kurallar buna göre şekillenir oda insan hakkı yani herkesin başkalarına zarar vermeden hayatlarını istedikleri gibi yaşama hakkı bütün kurallar bu temele göre şekillenir kurana göre değil.kuran sadece bir kitaptır kural koyucu olamaz işte kural koyucu olarak görenlerin çıkardıkları kuralları görüyoruz recm,başörtüsü gibi kurallar çıkmıştır ve bunlar aslen insan haklarına aykırıdır yani kitabı kural koyucu olarak gören kişi insan haklarını temel almaz bu yüzden çıkan kurallarda insan haklarına uygun olmaz bu mantık yanlış bişr mantıktır ama kuran kural koyan şeklide değilde araştırılacak bir kşitap olarak görülüp araştırılabilir.

Gönderi tarihi:

Hele şükür. Bilim "ilahının tüm bu kötü işlerin sorumlusu olduğu" iddiasından, kötü işlere alet edildiği söylemine gelebildik.

 

E öyle tabii. Ateş de öyle, her şey de öyle. Bir işkenceci bilim sayesinde sorguladığı kişiyi öldürmeden konuşturmanın ince ayrıntılarını öğrenebilir elbette. Bu tür örneklere kimin itirazı olabilir ki?

 

Şeytan konusuna gelince bazı konuları gözönünde tutmak gerekiyor:

 

1. Tırnak içine alınıp (desem) diye belirtilen bir söz, faraza anlamına gelir. Ben böyle diyorum anlamına gelmez. Hatta farzımuhal, biri dese anlamlarına dahi gelir. Ucu açıktır.

 

2. Soyut kavramlar deyimsel atamalara tamamen açıktır. Bir insanı şiddetle kovmak için cehenneme git demek gibi, kötü olduğunu anlatmak için şeytan olduğunu söylemek gibi. İyi olduğunu anlatmak için "senin annen bir melekti yavrum" :D demek gibi...

 

3. Sözcükler insanlık kültür ürünleridir, patenti, kullanım hakkı yoktur. "Benim kültürümün malı, sen kullanamazsın, AİHM'e başvurur, patent haklarımı tazmin ederim" diyemezsin.

 

Ben sayın yılmaz'ın başta da bu son söylemi dile getirmek istediğini, ama söze kastını aşan bir ifade ile girdiğini varsayıyorum, bu kabul ile de tamam, olur böyle şeyler, önemi yok diyorum.

Gönderi tarihi:
Kendinizi aynada gördünüzmü

Şart değil. Karşımızdakinin yüzü de çok farklı oluyor. On yaşa varan farklar gözlenebiliyor. Neşeli insanın cildi, gözleri parlaktır, çizgiler azalır. Öfke pek değil ama moral çöküntü çok yaşlı gösteriyor. Yüze çizgiler doluyor, gözlerin feri sönükleşiyor ve cilt matlaşıyor.

 

Öfke süreklilik kazanmaz ve denetlenirse bir motivasyon kaynağıdır. Öfkesini denetleyememek bir hastalıktır, tedavi gerektirir. Ayıp değil, ben bir ara denetleyemiyordum, tedavi oldum. Çatıda çanak çömlek bulunduruyor ve öfkemi onlardan çıkarıyordum. Sonra bu işte bir terslik olduğunu farkettim ve doktora gittim. Bayan bir doktordu. İçtenlikle derdimi anlattım. Genelde gözlerini önlerindeki kağıttan kaldırmazlar. Bu kaldırıp gözümün içine baktı. "Hiç olur mu, bu tür kırma dökmeler öfkeni biler, doğru sanılan ama yanlış bir tutumdur, asla öfkeni o şekilde yatıştıramazsın" dedi. "Ben başkasına zarar vereceğime cansız varlıklara zarar verdiğimi ve iyi bir şey yaptığımı sanıyordum" dedim. "Hayııır" dedi. "Çok yanlış bir düşünce. Bir gün mutlaka kendine veya başkasına zarar verirsin. O çanak çömleği hemen çöpe atacaksın."

"Peki ne yapacağım?" diye sordum.

"Kolay" dedi. "Şimdi ben sana tek bir ilaç yazacağım, bir haftadan önce etkisi olmuyor diye bırakma. Bir hafta sonra kuzuya döneceksin. Yalnız bitince kendin ilacı tekrar alıp kullanma, bana danış, öyle." Konuşma bu kadar, e özel muayenehane değil, devletin polikliniği, çok bile.

 

Ben bununla alışkanlık yapar filan demek istedi sanmıştım ama değilmiş. Ses tonundan bir şeyler döndüğünü anlamıştım. İlacı alınca ilk işim prospektüsüne bakmak oldu. Konu açıklığa kavuştu. Uzun süreli kullanılırsa insanı her yönüyle tam kuzuya çeviriyormuş!

 

Doktorun dediği de bu kadar çıkar! Tam bir hafta sona meee, kuzu! Hiç bir şeye tepki vermeyişimden ben bile ürktüm. Neler buluyorlar yahu dedim. Bitirince yenisin almak mı, deli miyim, kutuyu bile bitirmedim. Bu zamanda bu kadar da kuzu olmak iyi değil dedim. Aslında bu da yanlış, kutuyu bitirmeliydim ama neyse artık...

 

Bazen çevremdekiler "bitirmedin o kutuyu, biz çekiyoruz ceremesini " derler.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.