Φ sanemavi Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Gerçek mutluluk ile ilgili bir yazı... O, yoksul bir taşçıydı. Her gün kayaları parçalıyordu. İşi çok ağırdı ; ama çok az aylık alıyordu. Bu yüzden hayatından hiç memnun değildi. " Ben başkalarından daha cok calışıyorum!" diye düşünüyordu. " Benim işim onlarınkinden ağır ve ben onlardan daha az kazanıyorum. Zengin olmak istiyorum. Biraz dinlenirim ve güzel elbiselerim olur. " O anda gökten bir melek indi. Ona, "Zengin olacaksın, güzel elbiselerin olacak" dedi. Taşçı hemen zengin oluverdi. Artık onun da güzel elbiseleri vardı. ve bir iş yapmak zorunda da değildi. Günün birinde kral, onu sarayına davet etti. Sarayın güzelliğine hayran oldu. Kral ondan daha zengindi. Bu yüzden üzüldü. "Ben de kral olmak istiyorum" dedi. Gökten bir melek geldi ve onu kral yaptı. Şimdi bütün gün hiç çalışmıyordu. Çok sıcak bir gündü. Güneş ışınlarını saçıyor , yeryüzü yanıyor mu yanıyordu. Kral kızdı; güneş ondan nasıl güçlü olurdu ki? Yaşamı yine sevmez olmuştu." Güneş olmak istiyorum! " dedi. Melek onu bu kez de güneş yaptı. Şimdi güneş, ışınlarını saçıyor ve dünyada her sey yanıyordu. Ama bir bulut geldi, dünyayla onun arasına girdi. Işınları artık dünyaya ulaşmıyordu. Güneş kızdı; "Bu nedir böyle? Ben buluta hiçbir şey yapamıyorum. Ondan daha kuvvetli olmak istiyorum" deyince melek onu bu kez bulut yaptı. Az sonra bulut, yağmura dönüştü. Yağmurlar toprağa , oradan nehirlere ulaştı. Nehirlerin suları çoğaldıkça çoğaldı. Evleri, tarlaları seller bastı. İnsanlar hayvanlar, tarlalar perişan oldu. Ama sular, kayalara hiç bir şey yapamıyordu. Bulut öfkelendi. "Bu kadar çok su nasıl olurda kayaları aşamaz. Kaya olmak istiyorum." Melek hemen geldi ve onu kaya yaptı. Artık güneşten ve buluttan daha güçlüydü. Aradan çok zaman geçmedi. Elinde balyozla bir adam çıkageldi ve ondan parçalar koparmaya başladı. "Bu da nesi?" dedi kaya. " Ben bu adamdan zayıfım." Sonra birden anladı kuvvetin kaynağının mutluluk olduğunu ve pişmanlıkla haykırdı: "İnsan olmak istiyorum!" Melek onun bu dileğini de yerine getirdi. Kaya insana dönüştü. Şimdi o adam yine kayalardan taşlar koparıyor. İşi ağır ve aylığı az; ama yaşamı seviyor ve mutlu. (Alıntıdır.) Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Gerçek mutluluk ile ilgili bir yazı... O, yoksul bir taşçıydı. Her gün kayaları parçalıyordu. İşi çok ağırdı ; ama çok az aylık alıyordu. Bu yüzden hayatından hiç memnun değildi. " Ben başkalarından daha cok calışıyorum!" diye düşünüyordu. " Benim işim onlarınkinden ağır ve ben onlardan daha az kazanıyorum. Zengin olmak istiyorum. Biraz dinlenirim ve güzel elbiselerim olur. " O anda gökten bir melek indi. Ona, "Zengin olacaksın, güzel elbiselerin olacak" dedi. Taşçı hemen zengin oluverdi. Artık onun da güzel elbiseleri vardı. ve bir iş yapmak zorunda da değildi. Günün birinde kral, onu sarayına davet etti. Sarayın güzelliğine hayran oldu. Kral ondan daha zengindi. Bu yüzden üzüldü. "Ben de kral olmak istiyorum" dedi. Gökten bir melek geldi ve onu kral yaptı. Şimdi bütün gün hiç çalışmıyordu. Çok sıcak bir gündü. Güneş ışınlarını saçıyor , yeryüzü yanıyor mu yanıyordu. Kral kızdı; güneş ondan nasıl güçlü olurdu ki? Yaşamı yine sevmez olmuştu." Güneş olmak istiyorum! " dedi. Melek onu bu kez de güneş yaptı. Şimdi güneş, ışınlarını saçıyor ve dünyada her sey yanıyordu. Ama bir bulut geldi, dünyayla onun arasına girdi. Işınları artık dünyaya ulaşmıyordu. Güneş kızdı; "Bu nedir böyle? Ben buluta hiçbir şey yapamıyorum. Ondan daha kuvvetli olmak istiyorum" deyince melek onu bu kez bulut yaptı. Az sonra bulut, yağmura dönüştü. Yağmurlar toprağa , oradan nehirlere ulaştı. Nehirlerin suları çoğaldıkça çoğaldı. Evleri, tarlaları seller bastı. İnsanlar hayvanlar, tarlalar perişan oldu. Ama sular, kayalara hiç bir şey yapamıyordu. Bulut öfkelendi. "Bu kadar çok su nasıl olurda kayaları aşamaz. Kaya olmak istiyorum." Melek hemen geldi ve onu kaya yaptı. Artık güneşten ve buluttan daha güçlüydü. Aradan çok zaman geçmedi. Elinde balyozla bir adam çıkageldi ve ondan parçalar koparmaya başladı. "Bu da nesi?" dedi kaya. " Ben bu adamdan zayıfım." Sonra birden anladı kuvvetin kaynağının mutluluk olduğunu ve pişmanlıkla haykırdı: "İnsan olmak istiyorum!" Melek onun bu dileğini de yerine getirdi. Kaya insana dönüştü. Şimdi o adam yine kayalardan taşlar koparıyor. İşi ağır ve aylığı az; ama yaşamı seviyor ve mutlu. (Alıntıdır.) SANEMAVİ...Hoş bir öykü...teşekkürler Alıntı
Φ hircin Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 HIRÇIN...güzel cevap teşkür Alıntı
Φ Leviathan Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 22 Eylül , 2006 Çelişki neresinde bunun? Doğru,ütopyanın anlamına baktım ve çelişki yokmuş (ne yapıyım felsefe derslerini hiç sevmiyordum) Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Doğru,ütopyanın anlamına baktım ve çelişki yokmuş (ne yapıyım felsefe derslerini hiç sevmiyordum) Boşver LEVİ kafana takma...bilmende gerekmiyor zaten... Alıntı
Misafir katre_a Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 mutlu olmak insanın kendi elinde olan bişi midir.Her olaya karşı insan pozitif yaklaşabilirmi... mutluluk çevredemidir yoksa insanın kendi de midir Alıntı
Φ Leviathan Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Boşver LEVİ kafana takma...bilmende gerekmiyor zaten... Boş şeyleri kafaya takmam zaten Alıntı
Misafir €L€KTRO_777 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 insanın hem çevresinde hem kendindedir. insan negatif şeylere pozitif bakmayı bilmeli. ama yürek bu demir deil ya.bi yere kadar ole bakabilir. daha sonrası için dostlarının desteğine kesinlikle ihtiyacı vardır. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2006 mutluysan mutlusundur..mutsuzsan mutsuz..her ikisi aynı anda olamıyacağına göre..sadece biride her dem olmaz..takıl kafana göre..sev ,acılan,keyiflen,,coş,kız,gül, ağla,somurt,kalk, otur..inan hepsi insanca... Alıntı
Φ siyahx Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 alın size mutluluğun tarifi Malzemesi: 1 adet lekesiz gönül. 1 adet açık yürek. 500 gram güler yüz. 250 gram tatlı dil. 100 gram hürmet. 1 çorba kaşığı sevgi. 1 çay kaşığı hoşgörü. 1 su bardağı iyi niyet. 1 tutam samimiyet. 1 Ölçek dürüstlük. Göz kararı saygı. Hazırlanışı: Gönülü duygu tasına atıp güler yüz ile karıştır. Ağzında yumuşattığın tatlı dili üzerine ilave ederken, sevgi ve saygıyı ince ince üzerine ekle. Hürmet, iyi niyet ve hoşgörüden meydana gelen şurubu da buna kat. Samimiyet ölçüsünde parçalara bölerek dürüstçe hayata diz ve yüreğinde pişmesini bekle. Yüreğinde pişirdiğin bu sevgi tatlısını karnın acıkınca değil, ruhun acıkınca ye. Mutluluk sizin olsun. Alıntı
Misafir katre_a Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 24 Eylül , 2006 SİYAHX HARİKA BİR TARİF AMA ARANILAN CEVAP BU DİİL SANIRIM Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 25 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 25 Eylül , 2006 Mutluluk, varlığı-mızın farkına varmak, o var olmanın kainatla ilişkisini anlamaktır. Doğadaki kuşun, böceğin, açan papatyanın ya da fesleğenin bir parçası olarak canlı olmak hem de eşref-i mahlukat ol-duğunun ayrımında hayatın içinde var olmak. ‘Hayat boyu mutlu olmak mümkün mü?’ diye sorarlar insana. Geçmeyen bir diş ağrısı gibi daimi bir sızı halinde mutluluk duygusu ister insanlar. Mutlu olmak nedir ki daimi olmasını talep ediyoruz diye düşünmeli. Bence mutlu olmak var olmaktan ve nefes alabilmekten geçiyor. Önce var olacaksın ki mutlu olasın. En basit davranışlarımızı, soluk almak gibi rutin bedensel işlevlerimizi “olması lazım” sayarız. Oysa bedenimiz bir şükür ister bizden sağlam işlediği sürece. Zihnimiz de var olmamızın köklerini taşır. Kosova’da savaştan kaçan göçmenlerle söyleşi yaptığımda yaşlı bir teyzenin en sık tekrarladığı dua “Allah’ım, sen aklımı koru!” idi. Çünkü evinden, vatanından, varlığını kanıtlayan her şeyden uzak düşmüştü ve herkesin gösterebildiği bir tek fotoğraf albümü vardı elinde. Mutluluk, varlığımızın farkına varmak, o var olmanın kainatla ilişkisini anlamaktır. Doğadaki kuşun, böceğin, açan papatyanın ya da fesleğenin bir parçası olarak canlı olmak hem de eşref-i mahlukat olduğunun ayrımında hayatın içinde var olmak. Zihin, akıl ve beden beraberliğini kucaklamak gerekiyor kendinin farkına varmak için. “Kendini bil” diyen en eski bilgelik düsturu aynı zamanda “kendin olmak” demek. Kendi olmayan ve de bunu fark etmeden yaşayan, yönlendirilen günümüz insanının yabancılaşması estetikçilere ekmek çıkaran bir tekne. Bu teknede kabaran hamur ruhları olmayan bedenlere kıymet biçiyor. Kopyalardan oluşan insan bedenlerinin çektiği acı ruhların acısı mı acaba? ‘Ben kimim?’ sorgusu yerine hafif ve kolay görünen, parayla satın alınan beden düzeltme işi ne kadar etik? Doktorlar buna hiç ihtiyacı olmayan nice kadını, erkeği doğrarken buna ne tür bir etik bahane katıyorlar? Yoksa etik de mi estetik müdahaleden geçiyor arada? İnsanların sadece “istemek”le mutlu olacağına inandırıldığı, doyurulan arzuların aşk sanıldığı bu dünyada mutlu olabilmek dalından kirazı koparmak kadar kolay değil. Televizyonlar ve tüm araçlar “aşk”ın içini boşaltırken “gezip tozma” ve eş değiştirme aşk diye yutturuluyor. Herkesin mutluluğu şöhrette bulduğu dehşetengiz bir dünya yuvarlanıyor önümüze. Koca koca adamlar, kadınlar önlerinde bir yaftayla ekranda boy gösteriyor. Ne için? Sadece ün, şan ve şöhret adına. Bu sıradan insanları çıldırtan ve sahneye süren “şöhret “ kuyusu nasıl bir derinlik ki herkesi yutuyor? İçi boşalan ve kendi olamayan insanların başkalarına gösterecekleri bir tek şöhretleri kalıyor geriye sanırım. Şöhreti gıdıklayan para daha da etkileyici. Yılbaşından bir gün önce 10-12 yaşlarında bir avuç çocuğa yeni yıldan ne istedikleri sorulmuştu. Hemen hepsi yılbaşı ikramiyesi olan trilyonların çıkmasını talep ediyordu. O yaşta bir çocuk ne yapacak trilyonları? Bunu ana babasından ve toplumdan öğrendiği açık. Kolay bir mutluluk tarifi “çok paraya sahip olmak”tan geçiyor. Hayatta ne yapacağını bilmeyen insanlar bunca parayı ne yapar? Ruhun güzelleşmesi ve gelişmesi sağlanamazsa hangi parayla kendimizi güzel ve özel bulabiliriz? Sadece güçlü hissederiz. Zaten istenen o koca arabaları, evleri ya da eşyaları güç objesi olarak kullanma gayreti. Mutluluk “güzel düşün, güzel gör” mottosunun ardında. Nefret, öfke ve kolaycılığın aşılandığı toplumumuzda, eğitimin olmadığı öğretimimizde mutluluk arayışı zavallı bir yakarış. Suyu olmayan derede balık olmayı istemek gibi. Mutluluk, inişi çıkışı olmayan bir dünyada, bencil heveslerin doyurulması değildir. Mutluluk, sevgiyle bir başkasının elini tutmak, ona yardım edebilme gayretidir. Alıntı
Φ shırek Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2006 fantastiko bence mutluluk ne oldunu herkeze göre farklı.kimi için ailesı kimi için cocukları kimi için sevdiyi peki sence hangisıdır Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2006 Ya dışındasındır çemberin Ya da içinde yer alacaksın Kendin içindeyken Kafan dışındaysa Çaresi yok kardeşim Her akşam böyle içip kederlenip Mutsuz olacaksın Meyhane masalarında kahrolacaksın Şiirlerle şarkılarla Kendini avutacaksın Ya dışındasındır çemberin Ya da içinde yer alacaksın MURATHAN MUNGAN Çemberin içindekiler..sizler mutluluğa çok daha yakınsınız..şartlarınız çok daha uygun..çemberin dışındakiler için mutluluk bir başkaldırı...amma kendi içindeyken kafası ve yüreği çember dışında olanlar içinse mutluluk imkansız-sen imkansızsın..sensizlik imkansız.. aşk imkansız..- Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2006 imkansız..imkansız..imkansız..ııııyyy... mavi çocuk mu mutluluk..oynarmı bahçemizde..ya sevgi..bir var ..bir yok mu..kaf dağının ardımıdır..anladım..anladım..anka kuşunun kuyruğundaki bir tüy mutluluk...gerçeklere inanılmazken..inanılası aslolan masalmıdır..hadi gel sen..anlat bana.. bilmediğim bir şey söyle bana.. mutluluğu anlat mesela.. bilmediğim birşeyler söylee.. ezbere bildiğim yalanlar olmasın.. **** yeter bu dünyanın cefası derdi.. yeter ahh kaç bahar tükendi.. yıllarca dinlediğim aynı masallar yetti.. gel bana bilmediğim birşeyler söyle.. kurtar bizi diloş..bizki mutsuzluk çocukları..gönder o diyara..hangi diyar mı..alis harikalar diyarı..oyuncak kamyonum..tahta kılıcım..kurşun askerim..hadi beni çocuk yap..hadi ama diloş..bak..bak.. ..akacak şimdi bir boncuk..ya tutamazsam gözlerimi..ya o akacak boncuk..mutluluksa... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 28 Eylül , 2006 imkansız..imkansız..imkansız..ııııyyy... mavi çocuk mu mutluluk..oynarmı bahçemizde..ya sevgi..bir var ..bir yok mu..kaf dağının ardımıdır..anladım..anladım..anka kuşunun kuyruğundaki bir tüy mutluluk...gerçeklere inanılmazken..inanılası aslolan masalmıdır..hadi gel sen..anlat bana.. bilmediğim bir şey söyle bana.. mutluluğu anlat mesela.. bilmediğim birşeyler söylee.. ezbere bildiğim yalanlar olmasın.. **** yeter bu dünyanın cefası derdi.. yeter ahh kaç bahar tükendi.. yıllarca dinlediğim aynı masallar yetti.. gel bana bilmediğim birşeyler söyle.. kurtar bizi diloş..bizki mutsuzluk çocukları..gönder o diyara..hangi diyar mı..alis harikalar diyarı..oyuncak kamyonum..tahta kılıcım..kurşun askerim..hadi beni çocuk yap..hadi ama diloş..bak..bak.. ..akacak şimdi bir boncuk..ya tutamazsam gözlerimi..ya o akacak boncuk..mutluluksa... Ah bi bilsem ne olduğunu yapardım bi iyilik ikimizede... Ben kendimi ikna edebilmiş ya da çıkabilmişmiyim ki soruların içinden...çocukluğumuza geri dönebilmek..işte benim ütopyam!!!özlemini duyduğum sıcaklık...masumiyet...mutluluk duymak herşeyden...baharın gelişinden...yatağımın içinde daldığım tatlı hülyalarımla kendimden geçişim...o coşku...o deli dolu yürek!! İsterdim yapabilmeyi isterdim Figgaro...ama elden birşey gelmiyor... Biz büyüdük ve kirlendi dünya Bir çözüm bulabilirsek birbirimize söyliyelim olur mu? Hoşçakal... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2006 Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, İkincisinde, daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım. Temizlik sorun bile olmazdı asla. Daha çok riske girerdim. Seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doğuşu izler, Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim. Görmediğim bir çok yere giderdim. Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten. Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın. Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan, Gitmeyen insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım. Eğer yeniden başlayabilseydim, İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. Ama işte 85'indeyim ve biliyorum... Ölüyorum... Jorge Luis Borges ................................................. Dün akşam şairin dediğini yaptım..Yağmur yağıyordu ve şemsiyemi özellikle almadım. O kadar müthişti ki... anlatamam..mutluydum, gerçekten...uzunca zamandır kendimi o kadar iyi hissetmemiştim...yaşıyordum...hissediyordum...yetmezmiydi? Anı yakalamıştım işte... Sevgili şair,dilerim gittiğin yerde yaşarken yapamadıkların için şans verilmiştir sana Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2006 Mutluluk deyince bence;Dünya ve ahirette devam eden huzurdur.... Bizi mutlu eden birşeyin sahibi olmak değil,tadına varmaktır. ... Öyle şeyler vardır ki arkadaşım..sahip olmadıkça tadına varamazsın... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2006 Mutluluk deyince bence;Dünya ve ahirette devam eden huzurdur.... Bizi mutlu eden birşeyin sahibi olmak değil,tadına varmaktır. ... Tabii..bazı şeylere sahip olmadan da tadına varabiliriz..doğa gibi..ama bu herşey için geçerli değil bence..ne dersin? Alıntı
Φ Leviathan Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2006 Beni son günlerde mutlu eden şey;haftanın5,5 günü(6 ya da çıkıyor) arı çalışıp 1 günde olsa güzel bi tatil yapmak Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2006 Gönderi tarihi: 30 Eylül , 2006 huzur... Huzur...şu bildik tekerlememiz.. Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Karadenizlilik........ Hayatın her boyutu hakkında söyleyecek bir şeyleri bulunan en özel kavramdır Karadenizlilik.... Türkiye’nin neresine giderlerse gitsinler fazla değişmeyen davranışları, inançları, gelenekleri ve yaşam biçimleriyle kendini belli etmeleri... Tabancalı, tüfekli ilginç düğünleri; efsane haline gelen zekaları; türlü çeşitte ilginç gündelik adetleri; güzelim türküleri; meşhur “Temel” fıkraları; olağanüstü sağlıklı ve lezzetli mutfakları ile...Bunlar aklıma geliyor.. Yani bir başka deyişle Karadenizli olmanın bir mutluluk vesilesi olduğunu mu demeye getiriyorsun? Bense bunu Çingenelerde farkettim.Hayatı bu kadar basit ve derinleştirmeden yaşayan her dem duyguları ortada ve coşkulu başka bir insan topluluğuna rastlamadım. Karadenizlilerde özeldir...buna bir itirazım asla olamaz Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Huzur...şu bildik tekerlememiz.. evet diloş ondan Alıntı
Φ AsiMeLek Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 3 Ekim , 2006 şuanda bir tabak dolusu baklava yedim mutluluk budur Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.