Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Sayın Canraşit... Ben sizin derdinizin ne olduğunu inanın anlamıyorum. Ben burada inancımı, görüşümü, fikrimi açıkça söylüyorum ve bunu yapmam tamamen insan haklarının temel bir unsurudur. Herkesin böyle yapması insan haklarının vazgeçilmez bir ögesidir. Siyasi amaçlarla dini eleştirdiğim tamamen sizin görüşünüz. Böyle düşünürsek hiç ağzımızı açamayız. Galiba sizin istediğiniz de bu. Yanlış görülen her şey eleştirilebilir. Bunun önünde bir engel göremiyorum ve yoktur da. Terine yanlışları dile getirmek bir görevdir, bir insanlık borcudur. Bu görev yerine getirilmezse insanlık yerinde sayar. Siyasi amaçlarla dini kullanan işte o emperyalistlerle başlayan zincir. Bunu yapmayan dindarlarla tabii ki bir alıp veremediğim olmadığını çok kez söyledim. Şimdi benim özgürce görüşümü söylemem alıp veremediğim olarak algılanıyorsa bu niye benim sorunum olsun? Bu bir algı ve özgürlük sorunudur. Eski iletidekinin sadece bir espri olduğunu siz de biliyorsunuz. Buna bu kadar sıkı can simidi gibi sarılmanız doğrusu anlamlı... Ha, ama tabii ki her espri altında bir gerçek barındırır. oradaki esprinin gerçeği çok açık. Kimse radikal, yakıp yıkan birileri istemez. O kişi ılımlı bir kimliğe bürünürse bir yandan rahat edersiniz, ama bir yandan da uyur, sahte bir rahatlık hissedersiniz. Bunu anlamanın bu kadar zor olmaması gerekiyor. Çünkü söze çok ciddi bir onaylama ile girmişim değil mi. Orada emperyalizmden olumlu anlamda söz ettiğimi nasıl çıkartabiliyorsunuz? Çok açık yani, uyku uyuyacağız, ne bu cam çerçeve şangur şungur ne demek? Emperyalizmin "bir şey yok, ben onu ılımlılaştırdım, uyuyun siz, uyuyun, bir şey yok" dediğini söylediğimin çok açık olması lazım! Bu konuda size ekmek çıkması için oturup benim açıkça emperyalizmi savunmuş olmam gerekiyor. Bunu ise hiç yapmadım, her zaman tersini yaptım. Siz biraz daha araştırın! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Tekrar açıkça ifade edeyim: İslam'da fikir özgürlüğü demokrasi filan yoktur, olması da mümkün değil. Yapısında, kökeninde, doğasında yok çünkü. Ilımlı İslam'ı size yutturanlar, Taberi tefsiri yutturmacalarını şeker gibi dogma zehirine kaplayıp yutturanlar dinci faşizme zemin hazırlıyorlar. Hap yutulunca ılımlı tabaka midede eriyip zehir ortaya çıkacak. Eğer dinde öyle bir demokratik özellik olsa, laikliğe gerek kalmazdı. Din dogmatik ve özgürlük düşmanı olduğu için laiklik ilkesi vardır. Ben açıkça söyleyeyim, anlayan anlasın... Ben bu hapı yutmam, herkesi de yutmayın diye uyarıyorum. Benden söylemesi... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 ''Ilımlı İslam''ı yanlış anlama noktasında sayın Katakuta ile uyum içerisinde olduğunuz Ha, durun bakayım şimdi, Katakuta ve ben ılımlı İslam'ı yanlış anlamışız öyle mi? Nesini yanlış anlamışız? Ben burada neyi tartıştığımızı bile anlamakta güçlük çekiyorum. Yazın öğle vakti güneş var mı yok mu diye tartışmak kadar abes bu. Öldürmeyi sürmeyi bıraktık, "İnnel muşrikune necesun!" diyen bir dinin, bunu apaçık söylerken, "yok öyle değilmiştir o, öyleyse de son kullanma tarihi geçmiştir, görmeyin, yok öyle bir şey, görürseniz de dinci kardeşlerimiz incinir, söylemeyin, içinize atın!" diyen mi emperyalistlerin hizmetinde oluyor, gerçeği açıkça dile getiren mi, nasıl oluyor bu yahu? Ben ömrümde böyle çarpık, böyle gerçeğe aykırı ve böyle temelsiz bir sav ile karşılaşmadım! İlk kez karşılaşıyorum ve bravo yani, bu kadar ters bir temelde savunu yapabilme tipik, yok hayır atipik vakasını hayretle izliyorum! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Nasıl o zamana özgü yahu? Böyle bir şey nasıl söylenebilir, benim aklım durdu, havsalam almıyor artık! Öyle bir zaman dilimi varsayın ki insan haklarını ihlal etmek, zorla susturmak, öldürmek, sürgün, tecavüz, soygun geçerli ve mübah olsun. Sonra da "o kabus bitti, şimdi o insan hakları ihlalcilerini kutsal, mübarek, karıncayı incitmez, başını yerden kaldırmaz kişiler olarak tanıma çağı geldi. Az sonra bu kutsal zaman dilimi başlayacak. Geri sayıyorum, şimdi deyince hepiniz inançlarınızı 180 derece değiştireceksiniz. Dört üç iki bir ŞİMDİ!" Bu ne komedidir yahu? Ben ömrümde böyle gülünç bir senaryo duymadım. Hayır benim inancımı, fikrimi ifade etmemi neden istemiyorsunuz, niye susayım, fikrimi söylemeyeyim, onu açıklamadınız bana. İnciler mi dökülür, fincancı katırları mı ürker, ne olur, gezegenler yörüngelerinden mi çıkar? Ha, müslüman kardeşler darılır! Onlar darılmasın, üzülmesin, nerde fikrini söyleyen var soluğu içerde alsın, biz darılalım gücenelim ama susalım, yeter ki onların paşa gönlü hüzünlenmesin! Pek de sulugözdürler, ağlayıverirler! Aman ha! Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Sayın Canraşit... Ben sizin derdinizin ne olduğunu inanın anlamıyorum. Ben burada inancımı, görüşümü, fikrimi açıkça söylüyorum ve bunu yapmam tamamen insan haklarının temel bir unsurudur. Herkesin böyle yapması insan haklarının vazgeçilmez bir ögesidir. Efendim bu konuda size hak vermemiş miydim ? Alıntı ile de hak verdiğimi göstermiştim değil mi? Siyasi amaçlarla dini eleştirdiğim tamamen sizin görüşünüz. Böyle düşünürsek hiç ağzımızı açamayız. Galiba sizin istediğiniz de bu. Yanlış görülen her şey eleştirilebilir. Bunun önünde bir engel göremiyorum ve yoktur da. Terine yanlışları dile getirmek bir görevdir, bir insanlık borcudur. Bu görev yerine getirilmezse insanlık yerinde sayar. Siyasi amaçlarla dini eleştirdiğinizi de hiçbir zaman söylemedim. Ben bir daha bunlarla gelmeyin lütfen. Söylediğim şu : Efendim beni sizin dine cephe almanız falan ilgilendirmiyor. İktidarın tutumu yüzünden dine cephe aldığınızı da söylemedim yalnızca iktidarın tutumu yüzünden aynı tutumu göstermenin, yani; dini siyasete alet edenlere karşı dinsizliği siyasete alet etmenin yanlışlığını vurguluyorum. Söylediğim gayet açık ve nettir. Siyasi konularda dinin inanç bazında tartışılmasının tartışılan mevzulara bir katkısının olamayacağını, her şeyi dine bağlayan dogmatiklere öykünür gibi, her siyasi olayda dinden dem vurulmasının ve nedenlerin dine bağlanmasının aşırı indirgemecilik olduğunu söylüyorum. Üstelik, emperyalizmin ürettiği yalanlar üzerinden müslüman toplumları aşağılamanın, düşman görmenin göstermenin bir mantığı olmadığını, dayanaksız olduğunu, hümanist bir yaklaşım kabul edilemeyeceğini gösteriyorum. Hem AKP üzerinden emperyalizme karşı görünüp, hem de emperyalizmin yalanlarını savunmanın yaman çelişkisinden bahsediyorum. Siyasi amaçlarla dini kullanan işte o emperyalistlerle başlayan zincir. Bunu yapmayan dindarlarla tabii ki bir alıp veremediğim olmadığını çok kez söyledim. Şimdi benim özgürce görüşümü söylemem alıp veremediğim olarak algılanıyorsa bu niye benim sorunum olsun? Bu bir algı ve özgürlük sorunudur. Bu başlıkta yazan hiç kimse sizin burada veya gerçek hayatta özgürce fikrinizi söylemenize karşı değil, böyle bir hakkı da yoktur. Zaten burada veya gerçek hayatta engel de olamayacağı gibi, olamaz da efendim nereden çıktı böyle bir algı ?. Mesele şu : Ben, mesela ılımlı İslamı savunan biri gelip, size, işte İslam ve demokrasi sentezi martavallarından söz ettiğinde, sizin çağdaş düşünceli bir insan olarak, buna'' din ile demokrasi farklı kategorilere ait kavramlardır. Onun için ne karşılaştırılabilir ne de bir sentezinden söz edilebilir '' i anlatacağınız yerde, tutup şu ayet bu ayet diye karşınızdakinin iddiasını çürütmeye çalışmanızı eleştiriyorum. Ve ayrıca, bunu yaparken, emperyalistlerce üretilen '' İslam Şiddet ve Terör dinidir '' yalanını ( bana göre ) kullanıp, yine onlarca yetiştirilip ortalığa salınan ( mecazi ), yani ılımlı İslamı savunan birini ikna etmenizin mümkün olmadığını aksine kendi duruşunu sağlamlaştırmasında katkıda bulunduğunuzu söylüyorum. Bu açıdan, bu tavrın emperyalizmin amaç ve hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunan bir tavır olduğunu söylüyorum. Tabi ki, size ambargo getiremem ve getirmem de. Herkes her yerde kendi fikrini özgürce dile getirmelidir. Benimkini lütfen bir uyarı maiyetinde dikkate alınız. Emperyalizmin meşhur böl-yönet ilkesinden bahsediyorum. Meşhur '' tavşana kaç tazıya tut '' taktiğinden...4 darbe 2 muhtıra yaşamış bir ülkenin çocukları olarak artık uyanmamız gerektiğinden söz ediyorum. 80 öncesi, 61 anayası ile sağlanan özgürlük ortamında, özgürce düşünceler üreten gençliği, yetiştirdikleri militanlarla gerçekleştirdikleri saldırılarla savunma durumuna geçirtip, kargaşa ortamı ile radikalize eden ve topluma bu gençleri gösterip, onlarla ilişkilendirdikleri tam bağımsız politika izlemeye çalışan partilerin taban bulmasını önlemeye çalışmak, olmadı meşru durum yaratarak 12 eylül darbesi yaptırmak gibi misyonlar üstlenen Süper Nato'nun, şimdi de benzer taktikle, bölücülük nedeniyle ırkçılığa , dincilik nedeniyle dinsizliğe meyleden ulusalcılara karşı yapmakta olduğu '' sivil darbe süreci'' ni halkın gözünde meşrulaştırdığını görmemiz gerekir artık. Eski iletidekinin sadece bir espri olduğunu siz de biliyorsunuz. Buna bu kadar sıkı can simidi gibi sarılmanız doğrusu anlamlı... Ha, ama tabii ki her espri altında bir gerçek barındırır. oradaki esprinin gerçeği çok açık. Kimse radikal, yakıp yıkan birileri istemez. O kişi ılımlı bir kimliğe bürünürse bir yandan rahat edersiniz, ama bir yandan da uyur, sahte bir rahatlık hissedersiniz. Bunu anlamanın bu kadar zor olmaması gerekiyor. Çünkü söze çok ciddi bir onaylama ile girmişim değil mi. Orada emperyalizmden olumlu anlamda söz ettiğimi nasıl çıkartabiliyorsunuz? Çok açık yani, uyku uyuyacağız, ne bu cam çerçeve şangur şungur ne demek? Emperyalizmin "bir şey yok, ben onu ılımlılaştırdım, uyuyun siz, uyuyun, bir şey yok" dediğini söylediğimin çok açık olması lazım! Bu konuda size ekmek çıkması için oturup benim açıkça emperyalizmi savunmuş olmam gerekiyor. Bunu ise hiç yapmadım, her zaman tersini yaptım. Siz biraz daha araştırın! Pekala, tekrar bakalım efendim : Fakat haksızlık etmeyelim arkadaşlar. Hepiniz mahallenizde bıçkın, gece naralar atıp cam çerçeve indiren bi delikanlı ( Radikal İslamcı )olsa deliliğini giderip uslu olması için onu ılımlılaştırmaya ( Ilımlı İslam )çalışırsınız. Nasihatten anlamazsa bi temiz sopa çekersiniz. ( Emperyalizmin Radikal İslamcılarla savaşı ) Emperyalizm memperyalizm ama mahallenin huzuru sükunu için şart. Yarın işe gidecez baba, uyku lazım gece gece... Çocuklar yarın sınava girecek. Oğlan ( Radikal İslamcı ) gelmiş saat birde heeeyt ulan asarım keserim, cam çerçeve şangur şungur... Olmaz ki!..( Radikal İslamı Ilımlılaştırmak gerekir. Emperyalizm de olsa bunu yapan, olsun. Ilımlı İslamcı, AKP Radikal İslamdan iyidir. ) Saygılar sunarım. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Tekrar açıkça ifade edeyim: İslam'da fikir özgürlüğü demokrasi filan yoktur, olması da mümkün değil. Yapısında, kökeninde, doğasında yok çünkü. İslam bir dindir. Demokrasi ise bir Siyaset Felsefesidir. Dinin içinde bir siyaset felsefesinin yeri kategorik olarak olamayacağından İslamda elbette ki Demokrasi yoktur. Eğer dinde öyle bir demokratik özellik olsa, laikliğe gerek kalmazdı. Din dogmatik ve özgürlük düşmanı olduğu için laiklik ilkesi vardır. Laiklik, Demokrasi, Dine alternatif kavramlar değildir. Din, dogmatik ve özgürlük düşmanı olmasa bile, laiklik ilkesi var olmalıdır, olacaktır. Ilımlı İslam'ı size yutturanlar, Taberi tefsiri yutturmacalarını şeker gibi dogma zehirine kaplayıp yutturanlar dinci faşizme zemin hazırlıyorlar. Hap yutulunca ılımlı tabaka midede eriyip zehir ortaya çıkacak. Taberi, MS.900'lü yıllarda yaşamış Müslümanların çoğunluğu tarafından muteber kabul edilmiş bir tefsircidir. Taberi'nin kimseye şekerle kaplayıp zehir yutturma gibi bir derdi olamaz. ( Tabi, eğer, benim yazdıklarımı 1100 sene sonra okuyanlar o senelerde insan hakları geliştiğinden İslamdan soğurlar, ben en iyisi zehiri şekerle kaplayıp öyle vereyim diye müthiş bir öngörüde bulunmadıysa ) Saygılar sunarım. Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Sayın canraşit... Gerçekten sizi bende çözmekte ve anlamakta zorlanıyorum... Formumuzun demirefe gibi çok değerli, düşünce ve eylemi net bir arkadaşımızı sanki sıkıştırma, tuzağa düşürme, ya da anlamak istememe gibi vs. vs. gibi düşünceler karşısında inanın hayretle ve şaşkınlıkla izliyorum... Ana konu dağılmadan ve kişiselleştirmeden konu başlığına yönelik tartışma ve fikir üretme imkanımız daha geniş tutma titizliği olursa bizler çok memnun olacağız... Saygılala... Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Nasıl o zamana özgü yahu? Böyle bir şey nasıl söylenebilir, benim aklım durdu, havsalam almıyor artık! Öyle bir zaman dilimi varsayın ki insan haklarını ihlal etmek, zorla susturmak, öldürmek, sürgün, tecavüz, soygun geçerli ve mübah olsun. Sonra da "o kabus bitti, şimdi o insan hakları ihlalcilerini kutsal, mübarek, karıncayı incitmez, başını yerden kaldırmaz kişiler olarak tanıma çağı geldi. Az sonra bu kutsal zaman dilimi başlayacak. Geri sayıyorum, şimdi deyince hepiniz inançlarınızı 180 derece değiştireceksiniz. Dört üç iki bir ŞİMDİ!" Bkz. Fransız devrimi, Bolşevik devrimi, Kemalist devrim... Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Sayın canraşit... Gerçekten sizi bende çözmekte ve anlamakta zorlanıyorum... Formumuzun demirefe gibi çok değerli, düşünce ve eylemi net bir arkadaşımızı sanki sıkıştırma, tuzağa düşürme, ya da anlamak istememe gibi vs. vs. gibi düşünceler karşısında inanın hayretle ve şaşkınlıkla izliyorum... Ana konu dağılmadan ve kişiselleştirmeden konu başlığına yönelik tartışma ve fikir üretme imkanımız daha geniş tutma titizliği olursa bizler çok memnun olacağız... Ne tuhaf ! Aynı şeyleri ben de sizin için düşünüyorum. Saygılar sunarım. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Sayın Canraşit, çelişkileriniz o kadar derin ve belirgin ki, yani yeryüzündeki fay kırıkları kadar net ve açık. Ben bu kadar apaçık bir konuyu anlatmaya çalışmaktan gına getirdim. Bir yandan bana dini siyasetle karıştırma diyorsunuz, fakat ılımlı İslam projesi doğrudan bu amaçla hazırlanmış bir proje. Bir yandan emperyalist emelleri gör diyorsunuz, ılımlı İslam tam da emperyalist emellere hizmet etmek için düzülmüş bir kuyruklu yalan. Dini siyasete alet eden karıştıran ben değilim, emperyalistler ve taşeronları. Ben siyaset hakkında da, din hakkında da sadece görüşlerimi, düşüncelerimi, fikir ve inançlarımı söylüyorum. Ne bir art niyetim, ne bir garezim, ne bir çıkarım filan yok. Art niyeti, çıkarı, garezi olanlar ve tüm tarih boyunca olduğu gibi şimdi de bu amaçla dini kullananlar belli. Dün doğrudan dini dayatıyorlardı, şimdi modern değerlerle başedebilmek için ılımlısını dayatıyorlar. Yani din eskiden safiyane, güzel, temiz bir şeydi, yozlaştı, alet oldu diye bir şey yok. Zaten din bu amaçla çıkarıldı, bu amaca hizmet etti ve bu amaçla var oldu. Sonra bu durum anlaşıldı, laiklik ilkesi ortaya çıktı, din sömürüsü ve boyunduruğundan kurtulmak için. Dinciler hâla direniyor, baskı ve sömürü devam etsin diye, aydınlar insan erdemi ve kültürü adına dogma ile savaşıyor. Olay bu. Bunun nesini anlamadığınıza hiç bir anlam veremiyorum... 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Bir yandan bana dini siyasetle karıştırma diyorsunuz, fakat ılımlı İslam projesi doğrudan bu amaçla hazırlanmış bir proje. Bir yandan emperyalist emelleri gör diyorsunuz, ılımlı İslam tam da emperyalist emellere hizmet etmek için düzülmüş bir kuyruklu yalan. Efendim, düşüncelerimi neden anlatamadığımı şimdi anladım. Siz, benim, söz konusu ayet hakkında Taberi tefsiri gibi tarihi yani 1100 senelik muteber tefsirleri dikkate alıp değerlendirme yapmamı '' Ilımlı İslam '' olarak tanımlıyorsunuz. Oysa, Ilımlı İslam ne yeni bir din yorumu ne de yeni bir din anlayışıdır. Ilımlı İslam, Siyasal İslam türevi bir siyaset felsefesidir. Default değerin Müslüman olmak olduğu bir demokrasi çeşididir. Yani, bu '' Sivil Darbe süreci''nin sonunda gelinecek noktada, İslami motifler taşıyan bir anayasamız ve nur topu gibi İslami referans veren partilerimiz doğacaktır. Bu partiler, Sosyal Demokrat da olabilir, Liberal de. Bu modeli bizim üzerimizden Ortadoğu'ya model olarak ihraç edecekler. O ülkeleri de din üzerinden kontrol altına almış ve rahat sömürülebilir hale getirmiş olacaklar. Yani; İran'ınkinden farklı bir model bu Ilımlı İslam. Emperyalizmle barışık. Tekrar ediyorum 1400 senelik İslam tarihinde Taberi dahil o ayeti Selefi Mezhebi dışında bu şekilde yorumlayan tefsirci olmamış. E, Müslümanlar da tefsirlere inanıp ona göre davrandıklarına göre, bu ayet hiç bir zaman uygulanmamış. Bunu nereden öğreniyoruz ? Tarihten. Dini siyasete alet eden karıştıran ben değilim, emperyalistler ve taşeronları. Ben siyaset hakkında da, din hakkında da sadece görüşlerimi, düşüncelerimi, fikir ve inançlarımı söylüyorum. Ne bir art niyetim, ne bir garezim, ne bir çıkarım filan yok. Art niyeti, çıkarı, garezi olanlar ve tüm tarih boyunca olduğu gibi şimdi de bu amaçla dini kullananlar belli. Efendim, iyi niyetinizden tabi ki kuşkum yok. Ben bir oyunu size gösteriyorum. Ben bu oyuna gelmeyelim diyorum. Ben, 80 öncesi Sağ-Sol çekişmesinin bir benzeri yaratıldı diyorum. Yani din eskiden safiyane, güzel, temiz bir şeydi, yozlaştı, alet oldu diye bir şey yok. Zaten din bu amaçla çıkarıldı, bu amaca hizmet etti ve bu amaçla var oldu. Sonra bu durum anlaşıldı, laiklik ilkesi ortaya çıktı, din sömürüsü ve boyunduruğundan kurtulmak için. Din çıkış itibariyle bir sömürü aracı olarak doğmamıştır. Tam tersine ezilen, sömürülen sınıflar için bir sığınma aracı olarak doğmuştur. Fakat, din aidiyeti netice itibariyle tarım toplumlarında birleştirici rol oynamış, sanayi devriminden önce burjuvazinin ortaya çıkışı ile yerini Ulus aidiyetine bırakmıştır. Laiklik fikri, Fransa'da burjuvazinin( kentsoyluluk ) ve ulus bilincinin gelişimine, soylular ve Kralla beraber yönetimde söz sahibi olan bir sömürü aracı olarak kurumsallaşmış-din olan Kilise kurumunun yetkisinin kentsoylular ve köylüler tarafından elinden alınmasına paralel olarak ve öncesinde, dünyevi işlere engel olmasının engellenmesi için dinin vicdanlara indirgenmesi gerekliliği üzerine düşünce üreten aydınlar sayesinde geliştirilmiştir. Burada dinin kendisine karşı değil, bir sömürü ve devlet yönetimine kural koyma aracı olarak kullanılmasına karşı bir başkaldırıyı görüyoruz. Çünkü, bir toplumda din aidiyeti birleştirici bir unsur olduğu zaman, ister istemez dini referans alan hukuk kurallarının da olması kaçınılmazdır. Oysa, bir toplumda ulus aidiyeti birleştirici bir unsur olduğu zaman, din ortak bir payda olmaktan çıkar ve ister istemez din dışı yani insan düşüncesini referans alan hukuk kurallarının da olması kaçınılmaz hale gelir. Böylece, ulus içerisindeki vatandaşların çoğunun mensup olduğu dinin, azınlıkta kalan ve din mensubiyetleri farklı olan diğer vatandaşların üzerinde baskı oluşturması önlenir. Bu bağlamda, bir ulus devlette, kişi hem laik hem dindar olabilir. Devletin laik olmasını kabul etmesi laik olması için yeterlidir. Laikliğin bireye indirgenmiş yorumu Sekülerlik olarak adlandırılır. Seküler olup olmamak da kişinin kendi tercihidir. Dinciler hâla direniyor, baskı ve sömürü devam etsin diye, aydınlar insan erdemi ve kültürü adına dogma ile savaşıyor. Olay bu. Bunun nesini anlamadığınıza hiç bir anlam veremiyorum... Dogmaların devlet üzerindeki hakimiyeti elbette kabul edilemez. Fakat, bu, bir dine karşı olmayı da gerektiren bir durum değildir. Saygılar sunarım. 1 Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Yani din eskiden safiyane, güzel, temiz bir şeydi, yozlaştı, alet oldu diye bir şey yok. Zaten din bu amaçla çıkarıldı, bu amaca hizmet etti ve bu amaçla var oldu. Sonra bu durum anlaşıldı, laiklik ilkesi ortaya çıktı, din sömürüsü ve boyunduruğundan kurtulmak için. Laikliği çıkaranlar laikler mi, haçlı seferleri niye yapıldı, 11 Eylül saldırısından sonra söylenen söz neydi, AB deki 12 yıldız niye var, AB ile anlaşma niye o heykelin altında imzalandı? Y.Yılmaz sizden ne mi istiyor? Evimiz yanıyor mu, yanıyor. Peki siz evinizi söndürmeye gelene senin kitabında şu, şu yanlış, senin peygamberin yalancı der misiniz? Boğulurken seni kurtaracak olana bir dakika kardeş, bak ben her zaman gerçekleri söylerim sen dogmalara inanıyorsun der misiniz? Demem o ki, bilginiz, bildiğini aktarma kabiliyetiniz sayesinde, bizimde karınca kararınca katkılarımızla şunların ipliğini pazara çıkartalım. Onlar açığa çıktıktan sonra varın siz de bizim ipliğimizi pazara çıkartın ama bu gün değil. Zaman kime oy verirsen ver zamanı değil, bir oy bir oydur zamanı. Ben burada polemik yapmak istemiyorum ama ÖNCE VATAN gerisi teferruat. Daha dün söylendi, savaş başlamıştır; yardıma gelene sen git denmez. 1 Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 5 Mart , 2011 Laikliği çıkaranlar laikler mi, haçlı seferleri niye yapıldı, 11 Eylül saldırısından sonra söylenen söz neydi, AB deki 12 yıldız niye var, AB ile anlaşma niye o heykelin altında imzalandı? Y.Yılmaz sizden ne mi istiyor? Evimiz yanıyor mu, yanıyor. Peki siz evinizi söndürmeye gelene senin kitabında şu, şu yanlış, senin peygamberin yalancı der misiniz? Boğulurken seni kurtaracak olana bir dakika kardeş, bak ben her zaman gerçekleri söylerim sen dogmalara inanıyorsun der misiniz? Demem o ki, bilginiz, bildiğini aktarma kabiliyetiniz sayesinde, bizimde karınca kararınca katkılarımızla şunların ipliğini pazara çıkartalım. Onlar açığa çıktıktan sonra varın siz de bizim ipliğimizi pazara çıkartın ama bu gün değil. Zaman kime oy verirsen ver zamanı değil, bir oy bir oydur zamanı. Ben burada polemik yapmak istemiyorum ama ÖNCE VATAN gerisi teferruat. Daha dün söylendi, savaş başlamıştır; yardıma gelene sen git denmez. Sayın y.yılmaz... Öncelikle bulunduğumuz coğrafyadaki sorunlara yakın çevreden değil, uzak çevreden bakmak gerekir!.. Önce dünyayı görmek, küreselleşmeyi algılamak; oradan Ortadoğu'ya uzanmak; bölgede olan biteni kavramak ve nihayet; yeni sınırların gündeme geldiği Ortadoğu'da Türkiye için belirlenen konumu anlamak gerekir!.. Bugün AB ve ABD'nin gün yüzüne çıkan amacı, ilk aşamada "İsrail-Kürdistan-Ermenistan-Gürcistan" eksenini oluşturmak ve bu eksen üzerinde yer alan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu Kürdistan ve Ermenistan arasında paylaştırmaktır. İkinci aşamada ise Türkiye'nin geri kalanını Sevr'e göre ayrıştırmaktır!.. Yine AB ve ABD bu amaçları doğrultusunda belirlenmiş hedeflere doğru adım adım yaklaşmaktadır!.. Türkiye yakın tehditlerle uğraştırılırken uzak tehditleri algılayamaz hale sokulmaktadır!.. (Türkiye'de bunu görebilenler ise bir kısım çevrelerce, vehim ya da paranoya sahipleri olarak tanımlanmaktadır.) Tüm bunlar sistemli çabalarla sürdürülen belli bir planın parçalarıdır. Amaç; "AB süreci" ile başlayan, "Büyük Ortadoğu" ve "ılımlı İslam" la ivme kazanan, "siyasal İslam" la zemin bulan ve nihayet "bölücü/ayrılıkçı hareket" le tamamlanan bir ortamda dayatma politikalarıyla sonuca ulaşmaktır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, tüm dayatma politikalarına, ulusal hak ve çıkarlarımızı gözeten devlet politikaları/ulusal politikalarla karşı koymak zorundadır!.. Türkiye'nin karşısındaki devletler, ulusal çıkarlarına uygun olarak hareket etmektedirler!.. Türkiye ise, ulusalcı olmayan bir siyasal iradenin elinde, belli bir sona doğru hızla sürüklenmektedir!.. Bu konuda tüm bu olup bitenler bilgi, birikim, bilimsel irdelem, akılcı yaklaşım, araştıran, sorgulayan ve inceleyen birer bireyler olarak çözmek ve analiz etmek zorundayız... Yoksa durum gerçekten çok vahim... Saygılar... 1 Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Bu konuda tüm bu olup bitenler bilgi, birikim, bilimsel irdelem, akılcı yaklaşım, araştıran, sorgulayan ve inceleyen birer bireyler olarak çözmek ve analiz etmek zorundayız... Buyrun efendim o halde yapın '' analizinizi ''. Sayın y.yılmaz size ne demiş ama siz bir yığın bilinen şeyler yazmışsınız. sayın y.yılmaz size bir çözüm öneriyor. sizin cevabınızda ise neye itiraz ettiğiniz de muğlak olmakla birlikte herhangi bir çözüm önerisi yok. Buyrun yapın analizini ve sunun çözüm önerinizi hep beraber bekliyoruz. Saygılar sunarım. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Laikliği çıkaranlar laikler mi, haçlı seferleri niye yapıldı, 11 Eylül saldırısından sonra söylenen söz neydi, AB deki 12 yıldız niye var, AB ile anlaşma niye o heykelin altında imzalandı? Efendim laikliği çıkaranların kimler olduğunun hiç bir önemi yoktur. Önemli olan bir düşüncenin kafamıza yatıp yatmadığıdır. Mantıklı olup olmadığıdır. Gerçek hayatta da bir karşılığı bulunup bulunmadığıdır. Eğer bir düşünceyi doğru bulmuşsak artık bunu üretenlerin kimliği önemsizleşir. Kaldı ki, masonlar üzerine yazılan komplo teorilerinin ufolar üzerine yazılanlardan bir farkı yoktur. Kişilerin fikirlerine değil öncelikle ne olduklarına bakan, cepheleşme mantığı ile fikir tartışması yapmaya alışmış kişilerin tavrını örnek almamız da inanın gerekmez efendim. Saygılar sunarım. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Bakın şimdi Canraşit kardeşim. Yavaş yavaş bir zemin oluşmaya başladı. Ancak; Hiç bir fikir yoktur ki çok önceki devirlerde basit şekilde de olsa akla gelmemiş, düşünülmemiş olsun. Tabii dalga-parçacık ikilemi ve galaksiler gibi hiç bilinemeyecek şeyleri bundan istisna tutabilirsiniz. Ama atom fikri bile böyledir biliyorsunuz. O yüzden ılımlı İslamın yeni akla gelen bir şey olduğu düşünülemez. O yüzden Taberi gibiler de ılımlı İslamı tabii ki düşünmüş ve uygulamıştır. Hatta halife Ömer bile ılımlı İslam uygulamıştır diyebiliriz, her hırsızlık yapanın elini kesmemiştir. Dinin çıkış amacı üzerindeki konum da aynıdır. Kabile şefinin konumunu sağlamlaştırmak için yanıbaşında büyücü hep olmuştur. Bilinen en eski din şamanlıktır ve şamanlar bizim türümüzden daha eski bir insan türü olan Neandarthallerde bile vardı, kabile şefinin yanında otoriteyi sağlamlaştırmak için bulunuyorlardı. Bu demek değil ki din bir şeytanlık, kötülüklerin anasıdır. Değil tabii. Modern zamanlara kadar etkili başka bir araç bulunamadığı için tek geçerli yol olmuştur. Elbette halen de etkili bir araçtır. O yüzden din ortadan kaldırılsın diye bir mevzum, en azından benim hiç olmamıştır. Dinin varlığını tanıyorum. Ancak kötüye kullanımını önlemek için laikliği vazgeçilmez, savsaklanamaz, gözardı edilemez ön şart olarak görüyorum. Ve sayın yılmaz, haçlılar tabii ki laik değildi, Bush da laikliği savsaklayan, gözardı eden "ılımlı laik" ti elbette. Laikliği Avrupa bıraksa bizim daha sıkı sarılmamız lazım. Çünkü Avrupa değeri değil, insanlık değeridir. Peki siz size yardım eden bana "dindar değilsen senin yardımın gerekmez, dinlen de öyle bize yardıma gel" der misiniz? Ben siyaset için inançlarımı, görüşlerimi değiştiremem. Bu insanlık onurumun ölümü olur. Peki köşeye çekilip siyasete karışmayayım mı? Bu nasıl insan hakları, nasıl demokrasi? Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 O yüzden ılımlı İslamın yeni akla gelen bir şey olduğu düşünülemez. O yüzden Taberi gibiler de ılımlı İslamı tabii ki düşünmüş ve uygulamıştır. Hatta halife Ömer bile ılımlı İslam uygulamıştır diyebiliriz, her hırsızlık yapanın elini kesmemiştir. Efendim bayılmadan önce tekrar belirteyim ki; '' ILIMLI İSLAM yeni dir din anlayışı veya yorumu değildir Kuralların esnetilmesi değildir. Ayetlerin çarpıtılarak yumuşatılması değildir ''. Yani; Ilımlı İslam'ın ne olduğu bir çok kaynakta yazıyor efendim yapmayın. Kendi ürettiğiniz kavramlar üzerinden mantık yürütmek olmaz. Dinin çıkış amacı üzerindeki konum da aynıdır. Kabile şefinin konumunu sağlamlaştırmak için yanıbaşında büyücü hep olmuştur. Bilinen en eski din şamanlıktır ve şamanlar bizim türümüzden daha eski bir insan türü olan Neandarthallerde bile vardı, kabile şefinin yanında otoriteyi sağlamlaştırmak için bulunuyorlardı. Bu demek değil ki din bir şeytanlık, kötülüklerin anasıdır. Değil tabii. Modern zamanlara kadar etkili başka bir araç bulunamadığı için tek geçerli yol olmuştur. Efendim ilkel klanlarda sömürü olgusu yoktu ki dinin bir sömürü oluşturma ihtimalinden söz edebilelim. Sömürü, tarım toplumlarında yani feodal sistemin ortaya çıktığı toplumlarda başlamıştır. Bu toplumlarda görülen ilk dinlere ise, ezilen, sömürülen köleler gibi sınıfların sığınma aracı işlevi yüklenmiştir. Elbette halen de etkili bir araçtır. O yüzden din ortadan kaldırılsın diye bir mevzum, en azından benim hiç olmamıştır. Dinin varlığını tanıyorum. Ancak kötüye kullanımını önlemek için laikliği vazgeçilmez, savsaklanamaz, gözardı edilemez ön şart olarak görüyorum. Ve sayın yılmaz, haçlılar tabii ki laik değildi, Bush da laikliği savsaklayan, gözardı eden "ılımlı laik" ti elbette. Laikliği Avrupa bıraksa bizim daha sıkı sarılmamız lazım. Çünkü Avrupa değeri değil, insanlık değeridir. Sayın Yılmaz'ın, Tapınak şovalyelerinin her zaman Papalık'a gösterdiği karşıtlık ve Masonlarla ilişkilendirilmeleri bağlamında bunu söylemiş olduğunu tahmin ediyorum. Ve laiklik fikrini ortaya atan bazı aydınlar gibi dünyadaki düşünsel gelişimin öncüleri arasında Mason olduğu bilinen aydınların olması ile böyle bir bağlantı kuruluyor dogmatik komplo teorisyenleri tarafından. Hiç bir devlet şeriatla yönetilse dahi dış siyasetinde dini kaygılarla hareket etmez. Çıkarlarına göre siyaset üretir. Bush döneminde, Evangelistler ve Neoconların ürettiği '' İslam Şiddet, Terör dinidir '' argümanı, ABD'nin Irak ve Afganistan'ı işgallerini meşru göstermek için kullanılan '' kılıflar ''dır. Ve Bush, ABD'de Cumhuriyetçi partideki Evangelistler ve Neoconların desteğini alarak seçilmiştir. Laikliğin Ilımlısı Serti olmaz. ABD bildiğimiz anlamda Laik bir devlet değildir. Parasında Tanrının isminin yeraldığı, kürtajın dini boyutta tartışıldığı, Kraliçenin Kilisenin başı olduğu bu gibi ülkelerde kabul edilmiş ilke '' Sekülerlik '' tir. İşte Ilımlı İslam dedikleri de, bir nevi buna benzer bir rejimdir. Laikliğin devlet için bir ilke olmaktan çıkarılıp yada çıkarılmasına gerek kalmadan içinin boşaltılıp, 20 senedir Abdurrahman Dilipak gibi İslamcıların anlatmaya çalıştığı, bireyler için sekülerlik kavramının ikame bir değer olarak ön plana çıkarıldığı bir rejimdir. Peki siz size yardım eden bana "dindar değilsen senin yardımın gerekmez, dinlen de öyle bize yardıma gel" der misiniz? Ben siyaset için inançlarımı, görüşlerimi değiştiremem. Bu insanlık onurumun ölümü olur. Peki köşeye çekilip siyasete karışmayayım mı? Bu nasıl insan hakları, nasıl demokrasi? Efendim, biz size, Türkiye'nin rejiminin dönüştürülmesi sırasındaki kontrol edilen iç dinamiklerle yapılan sivil darbenin meşrulaştırılma mekanizmalarını anlatmaya çalışıyoruz. Daha basiti, sizi tenzih ederek söylüyorum : Bölücüler var diye Ulusalcıların bazıları Türkçü söylemle ( siyasete etnik kimlik karıştırmak )savunma yapıyorlar. Buna dayanarak Ulusalcılığı Irkçı gösteren birileri Ulus bilincini aşındırıyor. Dinciler var diye Laiklerin bazıları Din karşıtı söylemle ( siyasete inançsal kimlik karıştırmak )savunma yapıyorlar. Buna dayanarak Laikliği Dinsizlik/Ateistlik gösteren birileri Laiklik bilincini aşındırıyor. Size gelince, zaten her konuyu dini dogmalara bağlamanız yanlış analizler sunuyor. Bu benim size yönelik kişisel eleştirim. Siyasi bir konuda '' hop hadi bakalım ayet tartışalım '' tavrı dinciler gibi. Olacak şey mi bu efendim ? Çağdaş düşünceli bir insan, her olayı tek bir sebebe bağlamaz. Bağlayanlara karşı da Aydınlanma değerlerini özümsemiş biri olarak kavramlarının doğrusunu karşısındakine anlatarak olayların doğru analiz edilmesinin yolunu gösterir. Saygılar sunarım. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Efendim laikliği çıkaranların kimler olduğunun hiç bir önemi yoktur. Din sömürüsünden kurtulmak için laiklik ortaya çıkarıldı dendi, ben de çıkaranların bilakis kendilerinin buna devam ettiğini vurgulamak için yazmıştım. Tabi ki toplumun refahı için kim kural, ilke koyarsa koysun önemli değildir; topluma faydası varsa uygulanır. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Kaynar suyu ılıtmanın tek yöntemi de yoktur, yeni bulunan bir yöntem var diye eskiden kullanılan yöntemi yok olamaz! Pastörize yöntemi yeni bulunduysa eskiden de çok teknik olmasa bile daha farklı yöntemler vardı. Amerika değil ki bir kez keşfedildi mi yeniden keşfetmeye gerek kalmasın! Sömürü de aynı. Kabile reisinin en iyi ve büyük parçayı alması tabii ki ilkel bir tür sömürüdür. İnsanı bırak, şempanze sürüsünde de durum aynıdır. Onu da bırak, hayat daha başladığında arkaebakteriler bile hazır ve konsantre besin kaynağı olarak fotosentez yapan bakterilere yöneldiler. Onlar da güneşten besin sentezleyen bakterilerin bu artı değerini sömürdüler. Hiç bir kavramı yeni çıktı diye sunamazsınız. İlkel bir biçimde de olsa kesin bilinmeyen bir tarihte vardır. Her şeyin versiyonları, fraksiyonları, yorumları ve ılımlısı vardır. "Bir devlet ya şeriat devleti, ya laik devlettir, arasatı yoktur" diye bir şey olamaz. Din sömürüsünden kurtulmak için laiklik ortaya çıkarıldı dendi, ben de çıkaranların bilakis kendilerinin buna devam ettiğini vurgulamak için yazmıştım. İşte bu durum da tam benim söylediğim bu gerçeğin doğal sonucudur. Laiklik geldi, sihirli değnek dokundu, din sömürüsü sıfırlandı. Böyle bir şey yoktur. "Demokrasi bir gelir pir gelir, geldi mi saadetler fışkırır, güller açar gülistan olur, yarı demokrasi, arası arasatı yoktur" diye bir şey olmadığı gibi. Demokrasinin de ağır aksakı, kör topalı vardır. Bu değerler titizlikle korunması gereken çiçeklere benzerler. Korunmazlarsa solar ve kaybedilirler. Onlar açığa çıktıktan sonra varın siz de bizim ipliğimizi pazara çıkartın Üzgünüm, bu benim için geçersiz öneri. Ben suçladığım kişilerin suçlama nedenim olan davranışlarını taklit edemem. İkiyüzlülük, riyakarlık, takiyye yapamam ve gizli ajandam yoktur. Ben neysem oyum. Torbada başka yüzüm yok! Ben gerçekten demokratım, özgürlükçü ve aydınlanmacıyım. Evrensel değerleri Batı terketse ben etmem. İnsanlık kültürünü onlar yozlaştırsa biz yüceltmeliyiz. Demokrasiyi araç ve kalkan olarak kullanmıyorum. Türk ulusunun her türlü inancıyla, her türlü etniğiyle, her türlü fikir ve ideolojisiyle bir bütün olarak çağdaş uygarlık düzeyini yakalamasını istiyorum. Kimseyi dışlamıyorum. En ağır eleştirdiğim kimseleri de dışlamak için değil, uyarmak için eleştiriyorum. "Sadece siz yoksunuz, türlü çeşitli inanç, fikir ve etnik var" diyorum. Hepsi bir arada, laik demokratik sosyal bir devlet çatısı altında birlikte yaşamalıdır. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Peki siz size yardım eden bana "dindar değilsen senin yardımın gerekmez, dinlen de öyle bize yardıma gel" der misiniz? Bu soruyu bana sorduğunuza inanamıyorum, yukarıda açıkça sizden yardım istemişim adeta yalvarmışım; daha önceden de aynı isteği defalarca tekrarlamışım. Bu gün Ulusal Kanalda Sonar Araştırma Şirketi Müdürü Hakan Bayrakçı bir tespit yaptı, Türkiye muhafazakarlar ve Atatürk ilkelerine bağlı kesimler diye ikiye ayrılmış durumda gibi bir şey söyledi. Bence bu yanlış bir tespit, muhafazakar olup ülkede olup bitenin farkında olan insanlar da var, bu insanlardan biri de Arslan Bulut yanında oturuyordu. Ülkede şu an ulusalcılar ve emperyalizme alet olanlar var. Biz ulusalcıların asgari müşterekte bir araya gelmesini talep ediyoruz. 1 Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Türk ulusunun her türlü inancıyla, her türlü etniğiyle, her türlü fikir ve ideolojisiyle bir bütün olarak çağdaş uygarlık düzeyini yakalamasını istiyorum. Kimseyi dışlamıyorum. En ağır eleştirdiğim kimseleri de dışlamak için değil, uyarmak için eleştiriyorum. "Sadece siz yoksunuz, türlü çeşitli inanç, fikir ve etnik var" diyorum. Hepsi bir arada, laik demokratik sosyal bir devlet çatısı altında birlikte yaşamalıdır. Ben size riyakarlık yapın demedim. En basitinden, inançlı bir arkadaşınız yok mu, arkadaşlığın sürmesi için fedakarlık yapılması gerekmez mi, size göre dogma olan, arkadaşınızın ibadet kabul ettiği bir eylemi, defalarca gündeme getirir misiniz? Farzedin ki koalisyon yapıyoruz, nasıl olacak, hep sizin dediğiniz mi olacak? Hep keser olmaz biraz da balta kullanmak gerekmez mi? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 size göre dogma olan, arkadaşınızın ibadet kabul ettiği bir eylemi, defalarca gündeme getirir misiniz? Evet. Bıkmadan usanmadan. Çünkü o benim inançlarımı eleştiriyor diye ben ona darılmam. Ben onun inançlarını eleştiriyorum diye darılacaksa kendi bilir. Benim anlayışımda dostluk inanca bağlı değildir. Politik görüş, meslek, hobi, eğlence, spor, gezi, sosyal aktivite, yardım dernek ve sandıkları... Bu birliktelikler dostluk için iyidir. Bunlara inanç sokan olursa ve inancı ayrıştırıcı olarak kullanırsa buz keserim. Ya ben ordan giderim ya o gider. Hoşgörünün h'sini göstermem. Ayrıştırıcı olarak kullanmaz, bu aktivitelerden inancını bağımsız tutarsa inancına saygı gösteririm. İnancını bu durumda göz önünde tutmam. Askerde en çok ve uzun sohbetler ettiğim, çarşı iznine birlikte çıktığım kişi, bir PKK teröristi idi. Tüm izin tartışma ile geçerdi. Bana çok sinirlenirdi. Tartışma bittiğinde dostluk bakiydi. Hapisten çıkıp direk sakıncalı piyade olarak askere alınmıştı. Birlikte nöbet tutardık, tel devriyede ortada karşılaştığımızda benim G3 dolu olurdu, onunki boş. Ona şarjör verilmezdi. "Silahına güvenme, süngüm takılı" derdi, gülerdik. Hiç anlaşamadık, o ayrı. Son günümüzde: "Biz devrimimizi yaparken karşıma çıkma, seni gözümü kırpmadan vururum" dedi. Güldüm. "Durum senin hapse girmenden önceki gibi değil, devrim filan yapmayacaksınız" dedim. "Devrim yapmaya kalkmayın, ben de seni vururum" demeye gerek duymadım, çünkü bu söz benim için gülünç bir şeydi. Büyük konuşmuşum! Şimdi onunla tekrar tel devriyedeki gibi karşılaşmamın olası olduğunu, ama onun da silahının dolu olacağını düşünebiliyorum, bu o zamanki gibi gülünç bir hayal gibi gelmiyor artık! Bir başka en iyi dostum ise hapis yatmamış da olsa radikal bir dinciydi. En küçük fırsat bulduğunda sakalını uzatırdı. (Bazen uzun süren arazi tatbikatlarına giderdik. Ben her yerde yanımda permatik bulundururdum.) "Karavana bitsin, ben aç kalır sana karavana ayırırım" derdi. "Bunu yapman ile ben senin inancını paylaşmam" deyince açık biçimde bozulurdu. Fakat bu dincilerin inançlarını empoze etmelerinden hep bıkkınlık getirmişimdir. Dostluk hatırına inanç beklentileri olmasından hep rahatsız olurum. Bu beni daha da iter. İnancın dünyevi herhangi bir işe karıştırılması bana itici gelir. Bir başka en iyi dostum, bana karşılıksız para verecek kadar iyi bir dosttu, eyyamcı, gününü gün eden bir turist rehberiydi. Askerden sonra gelmemi, bani turist kızlarla tanıştıracağını söyledi. Gitmedim. Sadece bana verdiği paraları ödemek istedim, kabul etmedi. Nihal Atsız grubu ile iyi konuşurdum, kendilerine Selefi diyen dincilerle iyi konuşurdum, en radikal komünistle ve en radikal ülkücülerle, nurcuların her fraksiyonu ile çok iyi diyaloglarım olmuştur. Bu lise hayatımdan askerliğe kadar böyledir. Tabii askerliği çok geç yaptım. Sonra ev bark, iş güç tabii, o işler bitti... Neyse diyeceğim, dostluk da inançtan ayrı... İnanç dostluğa engel olmamalı. Oluyorsa orda durmam, dünyayı bağışlasa minnet etmem... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 muhafazakar olup ülkede olup bitenin farkında olan insanlar da var Gayet tabii kardeşim, Erbakan'ın vasiyetini hepimiz duyduk ve açıkçası ben ürperdim yani! Tüm hayatı boyunca karşı olduğum bir liderden bu sözleri duyunca tüylerim diken diken oldu. Bir an ölümünde olsun Erbakan'ı seveceğim geldi yani! İnancımız, hatta politik görüşümüz ne olursa olsun, elbette bir araya gelebilmeliyiz. Hiç kimse kimseye "bu benim inandığıma inanmıyor" diye kem bakmamalı. Bu bir kem bakma sebebi değil çünkü. İnanç kişiseldir, başkasının inanmamasından veya tersine inanmasından etkilenmez. İnancın güzelliği bursa zaten, Tek inanan sen de olsan dönmezsin inancından. İnanç böyle kutsal olur ve asil, değerli olur. Destek göreyim, arka bulayım, çevrem, cemaatim, kayıran, avanta sağlayan yandaşım olsun diye inanç, en itici ve berbat şeydir. Bakınız, size bir destek, çıkar sağlamayacağını bildiğiniz halde size ters birinin dostluğu çok daha değerlidir. Kedi köpekle arkadaş olsa buna hayret etmezsiniz. Ama kedi ile kuşun dostluğu benim gözlerimi yaşartıyor, inan insan olduğuma utanacağım geliyor. Bir anıt, bir abide gibiler. Benim bir kedim vardı, balkona gelen güvercinlerle dost olmuştu. Ne doyumsuz manzaraydı, gözlerim yaşarırdı izlerken... Bakın kardeşim, açık söylüyorum: Bu inanca dayalı düşmanlık da bize emperyalistler ve taşeronları tarafından dayatılan bir durum. Kimse kimseye inancını eleştirdi, paylaşmadı diye düşman olmaz! Bu 27 Mayıs öncesi oldu bir, 12 Eylül öncesi oldu iki, bu da üçüncüsü... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Buyrun efendim o halde yapın '' analizinizi ''. Sayın y.yılmaz size ne demiş ama siz bir yığın bilinen şeyler yazmışsınız. sayın y.yılmaz size bir çözüm öneriyor. sizin cevabınızda ise neye itiraz ettiğiniz de muğlak olmakla birlikte herhangi bir çözüm önerisi yok. Buyrun yapın analizini ve sunun çözüm önerinizi hep beraber bekliyoruz. Saygılar sunarım. Tabikide memnunuyetle sayın Canraşit... Bakın... Yakın zaman içerisinde Arap ülkelerinin ayaklanmaları'nın dışsal boyutunda bölgeye hakim ve önemli aktörü ABD'dir ve ABD bölgede belirli bir strateji değiştirdiğini net bir şekilde algılayabiliyoruz. Nedeni ise; İster Kuzey Afrika'da olsun, ister başkanlık ya da krallık koltuğunda hala oturan, halktan kopuk yaşayan tüm siyasal liderler aslında tümü (iran, Libya dışında) ABD ile işbirliği içerisindedir. Bu nedenle Arap halkları nezdinde ABD'nin imajının bu kadar bozuk olmasının en önemli nedeni de yine ABD'nin bu yaklaşımıdır. Açıkça görülmektedir ki bölgede ABD, radikal İslamcıların iktidara gelmelerini engellerken, İran'ı da karşısına alan ve İsrail ile bir arada yaşamasını öğrenmiş olan Arap liderlerin iktidarda kalmasını özellikle istediği ve harzuladığı için, halktan kopuk olan ve adeta birer nefret ikonu haline gelmiş olan Hüsnü Mübarek, Zeynel Abidin, vb. liderleri desteklemiştir. Tüm bunlardan ve elindeki mevcut liderlerden ötürü ise bu stratejide bir değişikliğe gidilmekte ve sanıyorum 2000'lerin başında ortaya atılan “Büyük Ortadoğu Projesi'ne” gerçeklik kazandırılmaya çalışılmaktadır. Buna göre Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Arap devletlerinde halk desteğine sahip yönetimler oluşturulacak, muhalefet / ara muhalefet vb. temsilcilerinin daha fazla/çok daha yüksek oranlarda meclise girmelerine izin verilecek ve bunun sonucunda basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile belli bir noktaya kadar işletilebilecek hale getirilecek ancak yine de Batı ile işbirliği içerisinde olacak hükümetler oluşturulacaktır. Burada en önemli nokta ise; Bana göre bölgede ne yazıkki bu politikadan/politikalardan olumlu ya da olumsuz etkilenecek en önemli güçler ise maalesef Türkiye, İsrail ve İran olacak olmasıdır... Türkiye ise bu değişimin olumlu oluşması durumunda daha fazla karmaşaya mahal vermeden galiba hem ABD'nin hem de Arap halklarının yanında yer alacaktır diye düşünüyorum... Saygılar... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2011 Tüm bunlardan ve elindeki mevcut liderlerden ötürü ise bu stratejide bir değişikliğe gidilmekte ve sanıyorum 2000'lerin başında ortaya atılan “Büyük Ortadoğu Projesi'ne” gerçeklik kazandırılmaya çalışılmaktadır. Buna göre Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Arap devletlerinde halk desteğine sahip yönetimler oluşturulacak, muhalefet / ara muhalefet vb. temsilcilerinin daha fazla/çok daha yüksek oranlarda meclise girmelerine izin verilecek ve bunun sonucunda basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ile belli bir noktaya kadar işletilebilecek hale getirilecek ancak yine de Batı ile işbirliği içerisinde olacak hükümetler oluşturulacaktır. Zaten işbirliği içerisinde değiller miydi, bu değişikliğin sebebi ney? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.