Zıplanacak içerik

Featured Replies

Gönderi tarihi:

Başbakanın Öfkesi: Hem Kamplaşmayı Körüklüyor, Hem de Zulmü Arttırıyor.

 

Son günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yine öfke içinde, esip gürlüyor...

 

Sanatçılar, medya, muhalefet, Merkel, Heykel ve nihayet Galatasaraylı taraftarlar bu öfkeden nasiplerini alıyor.

 

Galatasaray yöneticilerinin, açılışı yeni yapılan stadlarında ıslıklandığı için Başbakan'dan defalarca özür dilediği yetmedi, Galatasaray Yönetim Kurulu ayrıca özel olarak bir toplantı yapıp yeniden özür dileyecekmiş...

 

* * *

 

Başbakan'ın öfkesi gerçek bir kişisel tepki mi... Bir seçim stratejisi mi?..

 

Yoksa ikisinin bir karışımı mı? Bilmiyoruz; rivayet muhtelif!

 

* * *

 

Her ne nedenle olursa olsun, Başbakan'ın öfkesi ülkedeki kamplaşmayı derinleştiriyor...

 

Belki de istediği bu:

 

Kamplaşmayı derinleştirip, Haziran seçimlerinde AKP'nin oy kaybını önlemek...

 

Hatta olanaklı ise "cepheleşme" stratejisi ile oylarını arttırmak.

 

Kamplaşma derinleşince, toplumun içindeki ilişkiler geriliyor...

 

İnsanlar birbirlerine düşmanca bakmaya başlıyor...

 

Çok kötü bir düşmanlık durumu toplumu pençesine alıyor.

 

Başbakan'ın öfkesinin ikinci sonucu, devlet memurlarının davranışlarında ortaya çıkıyor:

 

Adli mekanizma etkileniyor...

 

Savcılar, yargıçlar daha acımasız oluyor...

 

İdare etkileniyor...

 

Valiler, kaymakamlar daha partizan oluyor...

 

Polis daha şiddetli davranıyor...

 

Maliye memurları ortalığa dehşet saçıyor.

 

Böylece iktidarın toplumdaki baskısı çok artıyor...

 

Adeta bir zulme dönüşüyor.

 

* * *

 

Bu süreç kimseye yarar getirmez:

 

İlişkilerin gerginleşmesi hayatı zorlaştırır.

 

Siyasetin keskin bir kamplaşmaya yol açması herkesi zarara uğratır.

 

Demokrasi, hukuk devleti yozlaşır.

 

Türkiye'nin zaten demokrasi bile sayılmayan "melez rejimi" daha da kötüye gider.

 

Bence AKP'nin ve Başbakan'ın bu "öfke politikasını" ciddi bir biçimde gözden geçirmesi en başta kendileri olmak üzere tüm toplumun yararına olacaktır.

 

Kaynak: Emre Kongar'ın Resmi İnternet Sitesi

Gönderi tarihi:

Basbakan her ne kadar oylarini kaybetmemek icin elinden gelen ne varsa ardina koymuyor,toplumu geriyorsada Basbakan bütün bunlarin yanisira huzursuzdur.

 

Nasil olmasin ki;Onca baskiya,tehdite,hukuksuz tutuklamalara,isgallere,kadrolasmalara,cemaatlasmalara ragmen hala,isliklaniyor,hala protesto ediliyor,bakanlarina yumurtalar atiliyor.Iste budur basbakani huzursuz eden nedenler.Hala ona aciktan karsi olanlarin mevcudiyeti onu cildirtiyor ve zaten yapisinda mevcut olan klinik durum daha cok ortaya cikiyor.

 

Daha durum bakalim,hele bir Mart gelsin,ülke secim havasina ve ortamina girsin,iste o zaman basbakanin bugünlerini arayacagiz.Neler neler olacagini bilmem ama bircok seylerin olacagina inaniyorum.Basbakan iktidar koltugunu kaybetmemek icin her yolu deneyecektir.Iktidar olmasi demek CANKAYA demektir,CANKAYA demek ise Türkiye'nin eyalet sistemi maskesi altinda Güneydogu'nun Türkiye'nin kontrolünden cikmasi ve baskanlik sistemine gecis,dolayisiyla tek adam olmak demektir.

 

Erdogan'in yapisi her seye aciktir.iktidari yalan dolanlarla ele gecirmis ve birdaha birakmayi asla düsünmemektedir eger halk Tunus halki gibi ileri görüslü olamazsa Erdogan yine basaracaktir.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Tunus halki gibi ileri görüslü olamazsa Erdogan yine basaracaktir.

 

saygilarla

 

Şunu bir türlü sindiremiyorum. Tunus ve Arnavutluk Halkı yolsuzluk söylentileriyle ayaklandı, bizde gemicikler alındı, trilyonlar kayboldu, özel vergi afları getirildi, devlet bankalarından kredilerle yandaşlar tv ve gazete sahibi yapıldı, devlet uçaklarıyla özel düğünlere gidildi halkta en küçük bir tepki yok hatta aynı iktidarı yine seçiyor.

Gönderi tarihi:
Başbakan'ın bu "öfke politikasını" ciddi bir biçimde gözden geçirmesi en başta kendileri olmak üzere tüm toplumun yararına olacaktır.

 

Gözden filan geçirmez, çünkü belirlediği stratejinin gereğini uyguluyor. Daha önce hocası Erbakan "eskiden okullar besmele ile açılırdı, siz geldiniz Türküm doğruyum dediniz, Kürt kardeşlerimize de öyle mi, ben de Kürdüm, daha doğruyum deme hakkı doğdu" diyerek etnik bahanesi ile dini temele dayalı bir devlet yapılanması istediğini belli etmişti. Yani maya böyle, Saidlerin mayası bu... Etniği bahane edip, alet edip din diktası kurmak. Milli görüş gömleğini çıkardığını iddia eden Erdoğan de kesinlikle çıkarmadığını, sadece kamufle edip üzerine sözüm ona demokrat ceketi giydiğini ortaya koymuştur.

 

Erdoğan önce açılımı sözde devam ettireceğiz deyip bir kenara itti, bu konunun sadece demokrat görünmek fakat bu görünüm altında etnik ayrımcılığı cesaretlendirmek ve asıl amacına ilerlemek için bir enstrüman, tıpkı demokrasi gibi kullanılıp atılacak bir araç olduğunu belli etti. Arkasından liberallerle de köprüleri attı. Onları da önündeki engel olan orduyu bertaraf etmek için bir enstrüman olarak kullandığını ortaya koydu. Bunun da ardından Alevi katliamlarına fetva veren Ebussud efendileri överek, dedelerin güdümünde yargı gibi söylemlerle dini konuda tarafını da açık etti. Alevileri de kenara itti.

 

Sonunda da "hazretlerinin yanıbaşında ucube heykel, aksırıp tıksırıncaya kadar içenler" gibi söylemlerle bir dini kamplaştırma söylemine girdi. Artık kartlarını açmaya hazırlanıyor, elim güçlü, rest çekerim demeye getiriyor. Ülkeyi ve halkı artık "benim gibi düşünenler ve düşünmeyenler" şeklinde ayırıyor.Protesto edenlere, yani kendisi gibi düşünmeyenlere öfke gösteriyor.

 

Halbuki hocası Erbakan da maçta protesto edilmişti. Fakat protestoculara en küçük serzenişte bile bulunmamıştı. Hocasından ders almadığı belli oluyor. Bir çok diktatör arenalarda tükenmiştir. Hitler Alman ırkının üstünlüğünü olimpiyatlarda altınları Alman sporcuları toplayarak kanıtlayamayınca olimpiyatları terketmişti. Şili diktatörü Pinochet'in de sönüşü bir maçta protesto edilmesiyle başlamıştı. İspanya'da Franko'nun iktidarı da stadyumda protesto edilmesiyle yıkılmaya başlamıştı.

 

İnanç ayrımı, soyut, kimsenin ne kendi inancını, ne aksini kanıtlayamayacağı soyut kabullenmelere dayandığı için son derece tehlikelidir. Irk ayrımından bin beterdir. Irk ayrımında en nihayetinde bu dünya üzerinde birlikte yaşayamayacağına inanır insanlar. Ama dini ayrım, insanlara ebedi, asla kapanmayacak bir ayrılık, hem de birini korkunç işkenceler içinde, birini zevk safa içinde empoze eden korkunç, bir daha arası bulunması olanaksız bir ayrıma iter.

 

Bir ülkede, bir halkın arasında bu kadar korkunç bir ayrımı körüklemeyi kim isteyebilir acaba? Bunu halkın iyi düşünmesi gerekiyor...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.