Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Bizim ülkemiz için imkansız bir şey Benim demem o ki dostum, bu din tüccarı dini işporta pazarında satanlar, önce mağdur mazlum rolü keserek, peygamber hasırda yattı, fakirlere dağıtmaktan yiyecek ekmek bulamadı diye halkı uyuttular. Çeşmenin başına geçip parmaklarına sıfırlanmış KDV li ahtapot yüzükler, altlarına sosyete traktörü 4x4 ler çekip sömürgecilerle işbirliği yapmaya, sigortasız işçi çalıştırmayı teşvik etmeye, işçiyi, emeği kanına kadar sömürme pahasına ölümlü iş kazalarında ülkeyi dünyada şampiyon yaptıklarında ise "nimeti rabbike fehaddis" oldu! Bu kez bunun propagandasına başladılar. Müslüman rabbinin verdiği zenginlik nimetini açığa vurmalıymış! Yandaş ihalesi yolsuzluklarında, yardım derneği cukkalarında götürdüğü paralarla edindiği servetten utanç duymamalı, göğsünü gere gere "malı götürsüysek allah için götürdük" demeliymiş! Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Dini siyasete alet etmek... Atatürk'ü siyasete alet etmek, milliyetini siyasete alet etmek...Bu değerler insanların hayatında yer edinmiş,insanın siyasi tavrını belirleyen çok önemli değerler...Partiler bu değerler üzerinden, bu değerlerden birine birkaçına bina ettikleri siyasi düşüncelerini savunabilirler, siyaset yapabilirler kanunlar çerçevesinde herhalde.Her siyasi parti kendi siyasi görüşü içinde belli bir değerler bütünü üzerinden siyaset yapmıyor mu?AKP dini değerler üzerinden insanlara hitap etmiyor mu, CHP Atatürk üzerinden seçmenleriyle bağ kurmuyor mu, MHP-BDP milliyetçilik üzerinden siyaset geliştirmiyor mu?Ne olmalı bu değerler siyasi bir partinin bel kemiğini oluşturan, seçmeniyle arasında köprü görevini kuran siyasete alet olan değerler olmamalı mı?İlke ne olmalı?Din siyasete alet olmamalı Atatürk olmalı milliyetçilik olmamalı mı?Ya da sorun şu mu partilerin savundukları değerleri kendi çıkarları için siyasete riyakar bir şekilde alet ediyor olmaları mı?Siyasette kanunlar ölçüsünde bu değerler bir siyasi partinin düşünce temelini oluşturabilir ama savundukları değerlerle yaptıklarının çelişiyor olması mı sorun, samimiyetsizlik mi, kandırmaları mı? Amaç kandırmak, dolandırmak, kendi değirmenine su taşımaksa her insanı inandığı bir değer üzerinden kandırabilir, kendinize çıkar sağlayabilirsiniz değil mi?Atatürk'ü kullanırsınız, inancı kullanırsınız, milliyetçiliği kullanırsınız kullanırsınız da kullanırsınız.Bunu partiler mi kullanıyor sadece toplum da kullanıyor güzelce.Ayçiçeği gibi iktidara göre yön değiştirenler, rozetin birini çıkartıp birini takanlar ne ararsan var.İş ver şu kadar oy sana, bu partiye destek verirsem onlardan görünürsem çok iyi olur benim için diyenler.Bunu yapan da çok... Kim kandırıyor, kim dolandırıyor sizce?İnsan değil mi?Dini siyasete alet etme Aatürk'ü siyasete alet etme, milli değerleri alet etme! Ne olmalı ki? Muhabbetle... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Yolsuzluğun, yalanın dolanın , talanın hiçbir geçerli kılıfı olamaz tabiatıyla.Kimse kalkıp da yaptığı talanı, yolsuzluğu, emek dışı kazancı inanca atıfta bulunarak açıklayamaz buna da kimse inanmaz olsun yapsın, varsın soysun demez herhalde?Bu ülkede insanlar şuna alıştı, alıştırıldı bir şekilde.Bu ülkeyi yöneten parti mutlaka yolsuzluk yapar, yandaşını kayırır, zenginleştirir bu normal karşılanmaya başlandı.Bu güvensizlik bütün partiler için ortak nokta ve bu ortak noktadan her vatandaş kendi partisi içinde ön kabulden sonra kendine yakın gördüğü partiyi veya aynı yelpazedeki bir başka partiyi başka nedenlerle, ümitlerle veya çıkarlarla destekliyor.AKP'ye oy verenler arasında dahi şu ön kabul haline gelmiştir.Biliyorum bunlar da yolsuzluk yapıyor, bundan kaçış yok ama biraz da olsa milleti için yaptıkları diğerlerine nazaran daha fazla şeklinde düşünüyor.Durum bu buna alıştık, hiçkimse, ben iktidara gelirsem yolsuzluk yapmayacağım, yandaşımı kayırmayacağım lafını ciddiye almıyor bu milleti etkilemiyor artık haklı olarak. Bu durum uyuma hali değil, gerçeklerin farkında olma ondan sonra tavır belirleme hali.Öyle bir hale geldik ki bir partinin ortaya çıkardığı yolsuzluğa dahi insanlar önce söyleyene bakarak bazen gülüp geçiyor.Dinime söven Müslüman olsa diyerek.Bu güvensizlik bir anda ortaya çıkmadı.Herkesi bu konuda AKP'ye karşı yolsuzluk yapmayacağına inandıracak bir parti de hala ortada yok. Muhebbetle... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Çıkara alet edilmeyecek hiç bir kavram yoktur. Fakat en kötüsü dinin alet edilmesidir. Bu başka hiç bir kavramla kıyaslanamayacak ölçüde kötü ve tehlikelidir. Devlet söz konusu olduğunda vahamet dünyanın en önemli konusu haline gelecek kadar artar. Diktaya yol açacak dincilik ile kıyaslanabilir en yakın tehdit ırkçılıktır. Fakat ırkçılık dinciliğin eline su bile dökemez. Çünkü ırkçılık nihayetinde insanların bu dünya yüzünde birlikte yaşayamayacaklarını düşünmelerine yol açar. Fakat dincilik sonsuz, arası ebediyen kapanmayacak bir ayrım getirir, bir tarafa sonsuz zevkler, diğer tarafa sonsuz acılar vadeder. Bu ayrım hiç bir kapanma olasılığı barındırmayan dünyada icat edilebilmiş en korkunç ayrımdır. Dolayısıyla laiklik ilkesi demokrasinin en temel şartıdır. Laiklik olmadan demokrasinin tozunun varlığından bile söz edilemez. Dini konular başlığında partilerden bahsetmek istemiyorum. Siyasi konuları izliyorsanız sayın Fuzuli, benim yolsuzluğa kesinlikle bulaşmayacağına tam olarak güvendiğim liderin kim olduğunu ve tüm ömrümde tek güvendiğim parti olan partisini de biliyor olmalısınız... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Sevgili demirefe çok yararlı bir açıklama olmuş. Çok teşekkür ederim sayın erdoğan. Yaptığım açıklamaların hem teorik, hem pratik yönünün iki anahtar cümlesini alıntılamanız, konuyu dikkatle takip ettiğinizi gösteriyor. Emeğimin karşılık bulması beni sevindirdi, varolun. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Yolsuzluğun, yalanın dolanın , talanın hiçbir geçerli kılıfı olamaz tabiatıyla.Kimse kalkıp da yaptığı talanı, yolsuzluğu, emek dışı kazancı inanca atıfta bulunarak açıklayamaz buna da kimse inanmaz olsun yapsın, varsın soysun demez herhalde?Bu ülkede insanlar şuna alıştı, alıştırıldı bir şekilde.Bu ülkeyi yöneten parti mutlaka yolsuzluk yapar, yandaşını kayırır, zenginleştirir bu normal karşılanmaya başlandı.Bu güvensizlik bütün partiler için ortak nokta ve bu ortak noktadan her vatandaş kendi partisi içinde ön kabulden sonra kendine yakın gördüğü partiyi veya aynı yelpazedeki bir başka partiyi başka nedenlerle, ümitlerle veya çıkarlarla destekliyor.AKP'ye oy verenler arasında dahi şu ön kabul haline gelmiştir.Biliyorum bunlar da yolsuzluk yapıyor, bundan kaçış yok ama biraz da olsa milleti için yaptıkları diğerlerine nazaran daha fazla şeklinde düşünüyor.Durum bu buna alıştık, hiçkimse, ben iktidara gelirsem yolsuzluk yapmayacağım, yandaşımı kayırmayacağım lafını ciddiye almıyor bu milleti etkilemiyor artık haklı olarak. Bu durum uyuma hali değil, gerçeklerin farkında olma ondan sonra tavır belirleme hali.Öyle bir hale geldik ki bir partinin ortaya çıkardığı yolsuzluğa dahi insanlar önce söyleyene bakarak bazen gülüp geçiyor.Dinime söven Müslüman olsa diyerek.Bu güvensizlik bir anda ortaya çıkmadı.Herkesi bu konuda AKP'ye karşı yolsuzluk yapmayacağına inandıracak bir parti de hala ortada yok. Muhebbetle... Halki aldatma sanatinda gercekten 1950 yilindan bu yana hicbir iktidar AKP kadar usta olamadi.Bunu itiraf etmek gerekir.Gerek din alaninda,gerek kalkinma alaninda halkin gözünün icine bakilarak halk aldatiliyor fakat halk aldatildiginin bilincine varamiyor cünkü AKP'nin dis görünüsü din kisvesiyle kaplanmis. Atatürk'ün siyasete alet edilmesinden bahsetmissiniz.Bilmiyorum bu millet icin herseyini feda eden bir önderin cagdasligi ve onunda ötesini hedef göstermesini neden siyasetin icine sokmayi,cagdisi kalmakta direnen dinciligin siyasete alet edilmesi ile ayni kulvarda görüyorsunuz. Atatürk durmayi degil yürümeyi,cagdasligin daha ötesine ulasmayi hedef göstermistir.Türkiye'yi yönetenlerin bu hedefi kendilerine siyaset olarak almalari gerekirken baska alanlara kayarak hem bagimsizliktan ödün vermeye,hem üniter yapiyi bozmaya yönelik siyaset yaparken bunu da dinle bagdastirmanin bu ülkeye faydasi nedir.80 yildir bu dini siyasete alet eden kesim -ki ben bunlara dinciler yani dinle oynayan ama dindar olmayanlar diyorum-bu ülkenin kalkinmasinin önüne hep dini diktiler.Okuldan cok cami,ögretmenden cok imam yarattilar.TÜRKCE KURSLARDAN COK KURAN KURSLARI ILE GENC BEYINLERI Türkceye karsi yönlendirip,Latinceye dinsiz anlamina gelen LA DIN adini taktilar.Milleti Araplastiramamis olmanin hinciyla Atatürkcülere saldirdilar,onun gösterdigi medeniyet yolunu dinsizlik olarak lanse ettiler cahil halk kitlelerine.Evet insanlari inandiramazsiniz baska bir partinin AKP'den daha iyi olacagina veye yolsuzluk yapmayacagina.Cünkü AKP onlara bulgur dagitti,ramazan cadirlari kurdurdu,Atatürk'ün yasaklattigi tarikatlari yeniden diriltti simdi de Alevilere:"Istediklerinizi yerine getiremiyoruz cünkü "TEKKE VE ZAVIYELER"hakkinda devrim yasalari var,bizi secerseniz o devrim yasasini kaldirir sizin isteginizi yerine getiririz" diyorlar.Halbuki CEMEVLERI tekke veya zaviye degildir.Cemevleri Alevilerin ibadethaneleridir.Esitlik ve adaletten bahseden AKP,ayrimcilik yapiyor,dini bu ayrimciliga alet ediyor ve Alevileri disliyor.Atatürk birlik ve bütünlük icin mücadele vermisti. saygilarla Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Halki aldatma sanatinda gercekten 1950 yilindan bu yana hicbir iktidar AKP kadar usta olamadi.Bunu itiraf etmek gerekir.Gerek din alaninda,gerek kalkinma alaninda halkin gözünün icine bakilarak halk aldatiliyor fakat halk aldatildiginin bilincine varamiyor cünkü AKP'nin dis görünüsü din kisvesiyle kaplanmis. Atatürk'ün siyasete alet edilmesinden bahsetmissiniz.Bilmiyorum bu millet icin herseyini feda eden bir önderin cagdasligi ve onunda ötesini hedef göstermesini neden siyasetin icine sokmayi,cagdisi kalmakta direnen dinciligin siyasete alet edilmesi ile ayni kulvarda görüyorsunuz. Atatürk durmayi degil yürümeyi,cagdasligin daha ötesine ulasmayi hedef göstermistir.Türkiye'yi yönetenlerin bu hedefi kendilerine siyaset olarak almalari gerekirken baska alanlara kayarak hem bagimsizliktan ödün vermeye,hem üniter yapiyi bozmaya yönelik siyaset yaparken bunu da dinle bagdastirmanin bu ülkeye faydasi nedir.80 yildir bu dini siyasete alet eden kesim -ki ben bunlara dinciler yani dinle oynayan ama dindar olmayanlar diyorum-bu ülkenin kalkinmasinin önüne hep dini diktiler.Okuldan cok cami,ögretmenden cok imam yarattilar.TÜRKCE KURSLARDAN COK KURAN KURSLARI ILE GENC BEYINLERI Türkceye karsi yönlendirip,Latinceye dinsiz anlamina gelen LA DIN adini taktilar.Milleti Araplastiramamis olmanin hinciyla Atatürkcülere saldirdilar,onun gösterdigi medeniyet yolunu dinsizlik olarak lanse ettiler cahil halk kitlelerine.Evet insanlari inandiramazsiniz baska bir partinin AKP'den daha iyi olacagina veye yolsuzluk yapmayacagina.Cünkü AKP onlara bulgur dagitti,ramazan cadirlari kurdurdu,Atatürk'ün yasaklattigi tarikatlari yeniden diriltti simdi de Alevilere:"Istediklerinizi yerine getiremiyoruz cünkü "TEKKE VE ZAVIYELER"hakkinda devrim yasalari var,bizi secerseniz o devrim yasasini kaldirir sizin isteginizi yerine getiririz" diyorlar.Halbuki CEMEVLERI tekke veya zaviye degildir.Cemevleri Alevilerin ibadethaneleridir.Esitlik ve adaletten bahseden AKP,ayrimcilik yapiyor,dini bu ayrimciliga alet ediyor ve Alevileri disliyor.Atatürk birlik ve bütünlük icin mücadele vermisti. saygilarla AKP inanç değerlerine değer veren parti kisvesi altında gerçekte inançsız olan inancı kullanan bir parti değil benim nazarımda.Siyasetinde inandığı dinin doğrularıyla uyuşmayan yanları yok mu var.Dört dörtlük Müslüman bir parti değil, komik bir tabir oldu ama böyle.İnanç olarak duruşları değişti.Eski Refah partisi gibi katı,bağnaz düşünmüyorlar inanç bağlamında.Muhafazakar yanlarını hep vurguluyorlar zaten siyasetleri bu yönde. Halkı aldatmaya gelince bu halkı aldatmayan bir siyasi düşünce gösterin bana?AKP aldattıysa akıllı biri çıksın AKP'den daha akıllı davransın da halka aldatıldığını anlatsın.Bunu anlatacak kendini inandıracak bir parti de bulamazsınız ülkemizde.Bir kere AKP'nin dinle aldattığını CHP anlatırsa kimse inanmaz buna zaten inanmıyor kimse de.Önce CHP bu konuda samimi olduğunu anlatmalı, anlatmamalı daha doğrusu samimi olmalı.CHP alay ettiği kesime kendi doğrularını anlatmak istiyorsa önce kendi dışındaki herkesin yanlış düşündüğü, kendi düşünceleri dışındaki düşüncelerin değersiz olduğu algısından vazgeçmeli.Size karşı yazı yazarken nedense hep CHP üzerinden cevap yazma ihtiyacı duyuyorum farkında olsam da olmasam da.AKP'nin yaptığı yanlışları göstermek için AKP'den az yanlış yapan, sözüne güvenilir olan, dinlenebilir, kendini dinlettiren bir parti lazım karşısında.Bunu anlatabilecek bir parti bir üslup,güvenilir ağız yok bugün ortada. Muhabbetle... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 7 Şubat , 2011 Sayın Fuzuli, sorun hiç bir zaman bir partinin olmadığı halde dindar görünmesi, veya olduğu halde dindar görünmemesi filan değil. Partinin lideri, yönetimi, üyeleri, dindar olur, olmaz, bu kendilerinden başka hiç kimseyi ilgilendirmez. Sorun, dinin siyasete karıştırılmamasıdır. Dini ister samimi, ister kötü niyetli, siyasete karıştırmamak, laiklik. Budur yani, bu kadar! Siyasetçinin dindar olup olmamasına bakmaya devam ederek bu ülke bir arpa boyu yol alamayacaktır. Siyasetçi dürüst mü. Ne söyledi ne yaptı. Sözü ile söylemi birbirini tutuyor mu. Kendini aklamak için yalan söylüyor, saklanacak sığınaklar, kalkanlar yaratıyor mu. Serveti hızla artıyor mu. Paraya, lükse, şatafata doymuyor mu. Paranoya derecesinde korunuyor mu. Eleştirilere anında köpürüp avukatlarına mahkemeyi işaret ediyor mu. Kendini zeytinyağı gibi üste çıkarıyor, yandaşını kayırıyor, "ötekileştirme" yapıyor mu... Çok basit yani, ölçü bunlar... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2011 Bir partinin laik olması demek her türlü inanca eşit mesafede durması, bir inanç taşımaması demek değil herhalde!AKP seçmenine Allah'ın adıyla sizden oy istiyorum ve Müslüman olandan istiyorum diye mi sesleniyor?Bize oy veren Müslümandır oy vermeyen Müslüman değil midir, bize oy veren Cennet'e vermeyen Cehennem'e mi gidecek diyor?Bu ülkede İslam'ı savunan inançlı tek parti biz miyiz diyor?Nedir dini siyasete alet etmek önce bunun kesin bir tanımını yapmak lazım ki neyi neye göre tartıştığımızı bilelim.Başörtüsü meselesini AKP sahiplenince dini siyasete alet etmek oluyor kapatma davasına delil teşkil ediyor,başörtüsü yasa değişikliğine destek veren MHP dini siyasete alet etmemiş oluyor hiç de yadırganmıyor.Kara çarşaflı insanlara rozet takan CHP dini siyasete alet etmemiş oluyor- bir arada başörtüsü dağıtmıştı-AKP bunu yapsa suç unsuru olur, oluyor da.AKP inanç ayrımcılığı mı yapıyor yaptığı hizmette ya da siyasetinde, ama hareket ederken inanç değerlerine önem verdiğini gösteriyor. İstenen ne AKP'den laik olsun denirken gerçekten merak ediyorum. Bir siyasetçinin dürüst olup olmaması, eleştirilere tahammül edip edememesi,yolsuzluk yapıp yapmaması laiklikle ne kadar alakalı?Bu başka konu.İkisi de ayrı ayrı değerlendirilir tabi. Ölçü dediğiniz konularda herkes aynı sonuca varmıyor işte Sayın demirefe.Siyaset ülkemizde aşk derecesinde hissedilen, duygusal yanı ağır basan bir konudur insanımız için.İnsan sevdiğinin kusurunu aşkından görmez ya bir kere sevdin mi bir düşünceyi kör oluyor gözün.Kusur musur hak getire.Aynı durum sevmeyen içinde geçerli.Nefret ettin mi bir kere ağzıyla kuş tutsa nafile şeytan görünür gözüne. Bu ülke ilerleyecekse bir kere bizim zihniyetimizle ilerlemez onu biliyorum.Bizim zihniyetimiz mi ne?Farklı düşünen birçok kesim olsa da bu ülkede anlaştıkları tek nokta var.Sen hep yanlışsın ben hep doğruyum ya da benim doğrumdan başka doğru yok.Bu da sisayete her yönüyle yansıyor.Ayrımcılığın alası var bu düşüncede. Muhabbetle... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2011 Çok açık, beğenmediğiniz bir heykeli beğenmediğinizi söylemek fikriniz olur. Ama harakiri marakiri dediniz mi işe dini karıştıryorsunuz. Bu basit güncel örnek... Yetkililerin beğenmediği heykel kaldırılır diye bir şey hiç yok, onu söz konusu bile etmiyorum... Bu anca Saddam Irak'ında olabilirdi... Bu güncel... Anayasaya kılık kıyafetle ilgili madde yazmaya kalkışmak en büyük dini siyasete alet etme girişimidir. Başörtüsü yasası çıkarmaya kalkışmak en büyük dini suistimal girişimidir. Bununla MHP de sabıkalıdır. Zaten Bahçeli Atlantik ötesine biz de sempati besliyoruz dedi, hele şükür ki nasıl olduysa biraz azalıyormuş sempatileri! Bundan büyük laiklik karşıtlığı olmaz. Ayrıca hukuk bilmezliktir. Çünkü kıyafet ne anayasa ile ne yasa ile tanımlanır. Kıyafeti yöbetmelikler düzenler. Ağanın eli mi tutulur, buyursun akademisyenlerini toplasın, yönetmelik hazırlatsın. Elini kim tutuyor? Ne meclise getirmek ister, ne bir şey. Değiştirdim dedin mi değişir. Ne anayasa değiştirmesi, ne yasa değiştirmesi? Anayasada mı yasada mı yazıyor üniversiteye başı kapalı girilmez diye? Yönetmelikte yazıyor. Maksat dini duyguları istismar. Bunlar çekilen iplerdir, ezgiye oynamaktır. Talimat gelir, sahneye konur. Talimat gelir bekletilir. Yeni talimatla bir daha sahnelenir. Mehter marşı gibi. İki ileri bir geri... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2011 Laik bir ülkenin hükümeti Laiklige aykiri davraniyorsa bu anayasal bir suctur.AKP'nin Laiklige karsi egilimlerin odagi oldugu yüksek yargi tarafindan tescillendi ama gecmisinde Ibda-c Üyleigi olan Hasim Kilic sayesinde kapatilmaktan kurtuldu yani ülkeye resmen ihanet edildi. AKP tabii ki bana Allah rizasi icin oy verin demiyor.Yani aslinda bu kelime oyunlari bile argümansizligin belirtisidir.Savunmak ama ne pahasinma olursa olsun hesabidir bu.Dincilerin halki nasil aldattiklarina gelince:öZAL'dan baslayan bu gelenek aynen Erdogan'la devam etmektedir.Cuma günleri bir ordu koruma esliginde önceden adres verilen yandas medya kameralari esliginde namaza gitmek millete "BAKIN BEN MÜSLÜMANIM BANA OY VERIN "demektir.Bu neye benzer: Dis gücler kendi adamlarini isbasinda görmek istedikleri ülkelere operasyon yaparlar.Yanlis anlasilmasin silahli degil.Psikolojik operasyon yaparlar.Türkiye'de yargi bagimsizligi,özgür basin,özgür sendikacilik yoktur.Iktidara karsi hicbir protestoya izin yoktur.Bunu dis gücler bilmezmi,bilirler hemde bizden daha cok bilirler.Ama onlarin adamlari is basindadir.Bu nedenle o is basinda olan adamin desteklenmesi gerekir.Iste bugün bu durumla karsi karsiyayiz.AKP'den önce Avrupa Alevilere karsi yürütülen devlet siyasetini yerden yere vururken sanki simdi Alevilerin her hakki verilmis gibi iktidari destekliyorlar.Veya buna benzer daha bircok örnek verilebilir.PKK konusundada ayni seyi söyleyebiliriz.Türk ordusu PKK'ya karsi mücadele verirken AVRUPA KÜPLERE BINIYOR Türkiye'ye silah ambargosu uygulamakla tehdit ediyordu,AKP ile bu tehditler son buldu,cünkü Erdogan tam da onlarin arzu ettikleri gibi ülkede bir ayirimciliga baslamis ve PKK ile gizli gizli görüsmeler yapiliyordu.Sonra askere yüklenmeler basladi,askere saldirmalar basladi,Ergenekon denilerek PKK'ya karsi savasmis olan serefli subaylar terörist diye iceri atildi.Tam da AB/D'nin arzuladigi gelismelerdi bunlar. Kibris Rum'lara peskes cekildi ama halka bu cözümsüzlük cözüm degildir diye yutturuldu,bugün de ELINI YAKAMIZDAN CEK diyenlere BESLEME cevabi veriliyor.Kilicdaroglu'nun dedigi gibi,sen bulgur mercimek ve kömür dagittin bunlari dagittigin insanlardami BESLEMEdir. Bakin YÖK'ten nerelere geldik. saygilarla Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 8 Şubat , 2011 Laik bir ülkenin hükümeti Laiklige aykiri davraniyorsa bu anayasal bir suctur.AKP'nin Laiklige karsi egilimlerin odagi oldugu yüksek yargi tarafindan tescillendi ama gecmisinde Ibda-c Üyleigi olan Hasim Kilic sayesinde . . . . saygilarla Haşim Kılıç İBDA-C üyesidir, hangi mahkemenin kararı Sayın politika neye dayanarak bunu kesin bir dille ifade ettiniz açıklanması gereken önemli bir konu. CHP milleti sokağa dökülmeye davet etti bunu demokratik bir hakkı kullanmaya çağrıdır şeklinde iyi niyetle değerlendirebiliriz; lakin Atatürk2ün Bursa Nutuk'uğuna(!) atıfta bulunarak yani aşikarca herkesi hükümete karşı darbe yapmaya teşvik etmek Anayasa'mızca suç bildiğim kadarıyla.Siz Erdoğan'ın cuma namazından ''Bakın ben Müslümanım bana oy verin.'' anlamını çıkartıyorsanız bir başkası da sizin gibi düşünüp CHP için ''Bakın ben darbeciyim, darbe yapılmasını istiyorum, buyrun darbeye.'' anlamını çıkarabilir. Muhabbetle... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Haşim Kılıç'ın kim ve ne olduğunu biz çok net olarak biliyoruz. Onu en iyi bilen Vural Savaş'tır. O konuda en küçük tereddüt yok. Bu projelerin Özal ile başladığını da son derece iyi biliyoruz. Darbe hakkında aklına geleni söyleyenler dünya darbeler tarihini hiç ama hiç bilmiyorlar. Öyle durduk yerde aklına esip de "hadi darbe yapalım" diye darbe yapılmaz. Darbe savaş gibi kapıya dayanan, planlanmayan, öngörülmeyen, kendini dayatan bir şeydir. Bir şey yapılması gerekiyordur, hiç bir şey yapmazsan çok büyük felaketler olacaktır, darbe olur. Yoksa öyle hiç gereği yokken yeşillik olsun diye darbe yapılmaz. Geçmiş olaylara atıfta bulunmak bugün aynısı yapılacak anlamına gelmez. O gün o şartlarda öyle bir direniş vardı, bugün bu şartlara göre farklı araçlarla direniş yapılacak anlamına gelir. "Dün Avrupa bize Sevr'i dayattı, silaha sarıldık, bugün dolaylı yollardan yine Sevr'i dayatıyor" demek, yine silaha sarılıp savaşalım anlamı tasşımaz. Dün silahla saldırıyorduysa silahla karşılık verildi, bugün kapitülasyonlar, açılımlar saçılımlar, dayatmalarla saldırıyorsa siyaseten mücadele edilecek demektir. Cumhuriyet mitingi yapmanın, bilgisayarında Gençliğe Hitabe'nin bulunmasının, Atatürkçüyüm demenin suç unsuru olarak iddianamelere girdiği bir dönemden geçiyoruz. Bu işin nereye varacağı elbet görülecektir... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Benim demem o ki dostum, bu din tüccarı dini işporta pazarında satanlar, önce mağdur mazlum rolü keserek, peygamber hasırda yattı, fakirlere dağıtmaktan yiyecek ekmek bulamadı diye halkı uyuttular. Çeşmenin başına geçip parmaklarına sıfırlanmış KDV li ahtapot yüzükler, altlarına sosyete traktörü 4x4 ler çekip sömürgecilerle işbirliği yapmaya, sigortasız işçi çalıştırmayı teşvik etmeye, işçiyi, emeği kanına kadar sömürme pahasına ölümlü iş kazalarında ülkeyi dünyada şampiyon yaptıklarında ise "nimeti rabbike fehaddis" oldu! Bu kez bunun propagandasına başladılar. Müslüman rabbinin verdiği zenginlik nimetini açığa vurmalıymış! Yandaş ihalesi yolsuzluklarında, yardım derneği cukkalarında götürdüğü paralarla edindiği servetten utanç duymamalı, göğsünü gere gere "malı götürsüysek allah için götürdük" demeliymiş! Hz. Peygamber varlıklıyken de mütevazi yaşamıştır çünkü onun tebliğ ettiği dinde israf haramdır, komşusu açken tok yatan bizden değildir. Şimdi bu deliller varken zenginliği göstermek gerek diyerek lüks içinde yaşamayı kim, nasıl izah edebilir? Daha önce de dediğim gibi, benim için asıl kriterler bunlardır. Size de tavsiyem, bugünkü din istismarcılarına bakıp, Allah katında tek din olan İslam ı eleştirmek yerine toplumsal, ahlaki, ticari kurallarını ön plana çıkartıp o gözle bakmanızdır. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Siyaset ülkemizde aşk derecesinde hissedilen, duygusal yanı ağır basan bir konudur insanımız için.İnsan sevdiğinin kusurunu aşkından görmez ya bir kere sevdin mi bir düşünceyi kör oluyor gözün.Kusur musur hak getire.Aynı durum sevmeyen içinde geçerli.Nefret ettin mi bir kere ağzıyla kuş tutsa nafile şeytan görünür gözüne. Muhabbetle... Zaten o aşk sizin yazılarınızdan da belli oluyor. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 komşusu açken tok yatan bizden değildir. Şimdi sayın yılmaz dostum, şöyle bir şey var: Dindarlar genellikle hadis konusunda biraz sıkıştılar mı "ben anlamam hadis, bana ayet getir" diyorlar. Bu forumda biz bunun çok örneğini yaşadık. Hatta ben bu tutuma öyle uyum gösterdim ki, hadis eleştirisi yapmaz oldum. Nasılsa üzerlerine alınmayacaklar diye. İslam'ın kaynağı olarak sadece Kuran'ı gösterme tavrı bende tamamen bu karşı tavır yüzünden gelişti. Oraya baktığımızda ise apaçık yani, hiç tereddütsüz ve şüphesiz "fakirdin, zengin yaptık" diyor. İçeriğine kimsenin itiraz etmediği bir sözü bindörtyüz yıldan beri herhangi bir zamanda herhangi biri söylemiş ve hadis olarak nakletmiş olabilir. Örneğin kim istemez herkes komşusunu düşünsün. Bu tabii ki iyi bir şey ve bunu herkes destekler. Böyle bir hadis rivayetler arasında bulunamadıysa da yaratılır! Veya "insanların hayırlısı insanlara faydalı olanıdır." Veya "İlim Çin'de de olsa talep ediniz." Şimdi bunlara kim karşı çıkar, kim itiraz eder? Böyle hadisler olmasa da biri mutlaka hadis diye araya koyar yani. Ama Kuran söz konusu olduğunda gerçekten oldukça sağlam bir tarihi belge. En azından sabitlendikten sonra değişmediğini düşünebiliriz. O yüzden Kuran zamanı hakkında oldukça sağlam bilgi veren bir tarihi belgedir. Bakın ben yalnız hep vurguluyorum, din ayrı, siyaset ayrı diye. Bu söylediklerimin siyasi görüşümle hiç ilgisi yoktur. Din ile siyasetin birbirinden bağımsız olduğunu anlamadıkça bu toplum bir arpa boyu yol alamaz. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Şimdi sayın yılmaz dostum, şöyle bir şey var: Dindarlar genellikle hadis konusunda biraz sıkıştılar mı "ben anlamam hadis, bana ayet getir" diyorlar. Bu forumda biz bunun çok örneğini yaşadık. Hatta ben bu tutuma öyle uyum gösterdim ki, hadis eleştirisi yapmaz oldum. Nasılsa üzerlerine alınmayacaklar diye. İslam'ın kaynağı olarak sadece Kuran'ı gösterme tavrı bende tamamen bu karşı tavır yüzünden gelişti. Oraya baktığımızda ise apaçık yani, hiç tereddütsüz ve şüphesiz "fakirdin, zengin yaptık" diyor. İçeriğine kimsenin itiraz etmediği bir sözü bindörtyüz yıldan beri herhangi bir zamanda herhangi biri söylemiş ve hadis olarak nakletmiş olabilir. Örneğin kim istemez herkes komşusunu düşünsün. Bu tabii ki iyi bir şey ve bunu herkes destekler. Böyle bir hadis rivayetler arasında bulunamadıysa da yaratılır! Veya "insanların hayırlısı insanlara faydalı olanıdır." Veya "İlim Çin'de de olsa talep ediniz." Şimdi bunlara kim karşı çıkar, kim itiraz eder? Böyle hadisler olmasa da biri mutlaka hadis diye araya koyar yani. Ama Kuran söz konusu olduğunda gerçekten oldukça sağlam bir tarihi belge. En azından sabitlendikten sonra değişmediğini düşünebiliriz. O yüzden Kuran zamanı hakkında oldukça sağlam bilgi veren bir tarihi belgedir. Bakın ben yalnız hep vurguluyorum, din ayrı, siyaset ayrı diye. Bu söylediklerimin siyasi görüşümle hiç ilgisi yoktur. Din ile siyasetin birbirinden bağımsız olduğunu anlamadıkça bu toplum bir arpa boyu yol alamaz. Sayın demirefe, bir çok uydurma hadis olduğunu kabul etmeyen herhalde yoktur. Gerçek hadisleri nasıl ayırt edeceğiz, sizin de söylediğiniz gibi bir numaralı kaynağa bakarak. Hiç bir hadis Kur'an-ı Kerim e aykırı olamaz. Sadaka Kur'an da var mı, var; sadaka niye verilir, fakirin ihtiyacını karşılaması için, sosyal barış için vs. Tüm zenginler sadaka verse aç komşu kalır mı? Bu nedenle bu hadis-i şerif uydurma olamaz. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 9 Şubat , 2011 Anayasa Mahkemesi AKP hakkinda acilmis olan kapatma davasinda AKP'yi Laiklige aykiri eylemlerin odagi olarak tescillemis fakat Hasim Kilic'in cemaatlerle ilgisinin olmasi nedeniyle karsi oy kullanarak AKP'nin kapatilmasini engellemis sadece para cezasiyla yetinilmistir.Eger TÜRKCE ANLATMAMI ISTERSENIZ:Hasim Kilic Anayasayi cigneyen bir partinin kapatilmasini önlemistir diyecegim.Ha siz diyeceksiniz ki;kim yapmisti o anayasayi,o anayasayi yapanlarin sayesinde AKP iktidar olmustur.Ve o anayasanin mimari olan kisi Kusadasinda keyfini yasamaktadir.RAEFERANDUMDAN ÖNCE HALK ALDATILMIS MANIPÜLE EDILEREK 12 Eylül DARBECILERI YARGILANACAK DENEREK EVET OYLARI ALINMIS FAKAT YALAN OLDUGU KISA SÜREDE ORTAYA CIKMISTIR.AKP halki aldatan bir hükümettir.Cumhuriyet ve Laiklige karsidir,simdilik bunu hazmetmek zorundadirlar,baskanlik sistemi istemesinin altindaki nedenlerden birisi Türkiye'nin LAIK REJIMINI degistirmektir,cünkü dincilere verilmis sözleri vardir. saygilarla Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 bu hadis-i şerif uydurma olamaz. Yo, olabilir. İlla olumlu bir şey uydurulmamış olacak diye bir kural yok. Bakın din bir kurum olarak toplumda yerleşiktir. Dinden olumlu katkı alınmayacak diye bir kayıt yok. İnsanlar üzerinde etkili olan ve kaçınılmaz olarak kurumsallaşmış bulunan bu olgudan yararlanılmayacak, dinden gelen hayır istemem kalsın diye bir şey de yok. Olumlu söylemler ister peygamber olduğuna inanılan bir kişinin ağzından çıkmış olsun, ister sonradan ona atfedilmiş olsun, olumludur. Kullanılır, nakledilir, öğüt olarak, vecize olarak, hatta dayanak olarak verilir. Bunlarda sakınca yok. Benim de böyle referanslar verdiğime şahit olmuş olmalısınız. Daha geçen gün Kuran'da günlerin insanlar arasında döndürüldüğüne dair bir ayeti dayanak gösterdim. Tevrat'ta, ki en karşı olduğum dogmanın en şiddetlisidir, ama içinde geçen "şimdi değilse ne zaman" sözü hayatta en beğendiğim çarpıcı sözlerden biridir. Sakıncalı olan, işi ileri götürüp toplum üzerinde bunlara dayanarak dine dayalı bir otorite kurmak. Laikliği ortadan kaldırmak. Yanlış olan bu. "Din illa her konuda doğruyu söylemiştir, toplum üzerinde otorite dindir, beşeri kurallar olmaz, allahın kanunları olacak" filan dendi mi, iş rayından çıkar. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Yo, olabilir. İlla olumlu bir şey uydurulmamış olacak diye bir kural yok. . . . otorite dindir, beşeri kurallar olmaz, allahın kanunları olacak" filan dendi mi, iş rayından çıkar. Size samimi bir soru, cevap verip vermemek tabi ki size kalmış. Kur'an dan ayetler getirip yorum yapıyorsunuz, peki siz Kur'an a inanıyor musunuz? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Kur'an a inanıyor musunuz? Tabii ki cevaplarım, ne demek. Bilakis hevesle cevaplarım. Bana soru sorulmasına bayılmak gibi bir huyum vardır. Hayatta en sevdiğim şey sorudur. Cevabım: Ben her şeye inanırım. Fakat soruyu "Kuran'ın tanrıdan geldiğine inanıyor musun" diye sormanız gerekirdi. Böyle sorulduğunda da cevap aynı: Ben her şeye inanırım... Bu konu hiç çetrefil değildir, çok kolaydır. Bakın hemen açıklayayım: Ben su depom temizdir, depomda hiç koli basili yoktur diye bir iddiada bulunursam, bunu nasıl kanıtlarım? Deponun her yerinden su örnekleri alır, tahlil ederim. Koli basili çıkmazsa iddiam kanıtlanır. Polis bana dese ki "evinde uyuşturucu varmış." Ne yapması lazım? O uyuşturucuyu bulup çıkarması lazım. Tabii cebinde gizlice getirdiği paketi zulaya atıp "ahana buldum" diye çıkarmazsa! Benim de tanrının olmadığı iddiam olursa, bunu kanıtlamam için tüm zaman ve mekanı tarayıp "bakın gördünüz mü, yok işte, yok" demem lazım. Bu felsefi olarak böyledir. Felsefede kuraldır bu yani. Yok kanıtlanamaz. O yüzden ben bir şeyin olmadığına inanma lüksünü kendime tanıyamam. Olmadığına inandığım herhangi bir şey yoktur. Ha, belki UFOlara, cinlere, uzaylılara filan inanmadığımı söylemiş olabilirim. Bu farklı bakın. Hakkında kanıt olmayan bir şeye kestirmeden yok deyip atabiliyoruz bazen. Aslında bu dil tembelliği. "Var olduğuna dair kanıt yok" dememiz gerekirken dil tembelliği edip tek kelime kullanıveriyoruz. Bunu daha çok bir sohbet havasında yaparız. Ama ciddi ciddi felsefi olarak sorulursa hiç bir şeye yok demem... NOT: Sadece samimi cevap verdiğime inanmanız için belirtiyorum: Sorunuzu görür görmez yanıt verdim. Yani düşünüp politik bir cevap hazırlamadığıma güvenin lütfen. Canlı sohbet olmadığı için arada zaman oluyor. Gerçekten sorunuzu şimdi gördüm. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Polis bana dese ki "evinde uyuşturucu varmış." Ne yapması lazım? O uyuşturucuyu bulup çıkarması lazım. Tabii cebinde gizlice getirdiği paketi zulaya atıp "ahana buldum" diye çıkarmazsa! Benim de tanrının olmadığı iddiam olursa, bunu kanıtlamam için tüm zaman ve mekanı tarayıp "bakın gördünüz mü, yok işte, yok" demem lazım. Bu felsefi olarak böyledir. Felsefede kuraldır bu yani. Yok kanıtlanamaz. O yüzden ben bir şeyin olmadığına inanma lüksünü kendime tanıyamam. Olmadığına inandığım herhangi bir şey yoktur. NOT: Sadece samimi cevap verdiğime inanmanız için belirtiyorum: Sorunuzu görür görmez yanıt verdim. Yani düşünüp politik bir cevap hazırlamadığıma güvenin lütfen. Canlı sohbet olmadığı için arada zaman oluyor. Gerçekten sorunuzu şimdi gördüm. Senin samimiyetinden şüphe duymamak ne mümkün sevgili demir efe, bende bunu samimiyetle ifade ediyorum... Görüldüğü gibi ister istemz samimi olduğumuzu bir kez daha ifade etmemiz gerekiyor bu sanal alemde... Benimde son satırımda yatığım gibi... Yüz yüze görüşmek gibi olmuyor... Yanıtında açıklamalarını okurken iki şey dikkatimi çekti... Kurana inanmakla, kuranın tanrıdan geldiğine inanmanın aynı çerçevede yanıtlanacak bir şey olduğunu kabul etmemiz mümkün... Ama tanrının var olup olmadığı aynı şey değil diye düşünüyorum... Burada aramızda ufak tefek nüans farklılıkları olabileceğini göz ardı etmeden aynı şeyleri düşündüğümüzü söylemem mümkün... O nedenle bu konuda temelde bir tartışma yapmayacağımızı bildiğim için varlık yokluk konusunda derine inecek bir şeylerden söz etmek yanlış olur... Ancak sen yanıtı vermişsin Yok kanıtlanamaz. diye. Ben buna varlığının kanıtlanabilmesi için önce varsayımlar yaratıp ardından bu varsayımları kanıt gibi sunmanın da anlamsız olacağını ifade etmek istiyorum...Tıpkı insan yaşamına evde olmayan uyuşturucuyu varsayım bir kanıt olarak kullanarak müdahele eden polisler gibi; ne yazıkki, teist kavramları kanıtlamaya çalışanlarda dogmaları kullanarak aynı yöntemleri uyguluyorlar... Bu arada Kuranın allah katından gelip gelmediği "Yok kanıtlanamaz." gerçeğinden ayrı olarak, çok rahatlıkla anlaşılabilecek bir şey olduğu için ve sadece basit olarak öne sürülen iddiaların kaynağına ve kaynağın yine kendisini şahit olarak göstermesine bakarak bile bir şeylerin ters gittiğini kavramak mümkün... Mesele inanç olduğu için kim kendini ne şekilde inandırmak isterse ona yapılabilecek bir şey olmadığına göre tartışmanın da bir anlamı olmadığını belirtmek lazım... Tabii ki, sırf inandığı için kendini ayrıcalıklı görenlerin dayatmaları olmadı sürece... Yazını okuyunca sanki karşımdaymışsın gibi işin teorisi ve felsefine dalmadan, bir sohbet havasında bunları ifade etmek istedim... Sevgilerimle Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Değerli dostum GeceKuşu, dikkatini çeken her iki konuda da haklısın. Ben sözü fazla uzatmak istememiştim, aslında detaya girersek konuyu çok ayrıntılandırmak olası. Ama sorulana her zaman kısa yanıt vermek, ayrıntıya boğmamak faydalıdır diye düşünüyorum, saygılar benden... Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Tabii ki cevaplarım, ne demek. Bilakis hevesle cevaplarım. Bana soru sorulmasına bayılmak gibi bir huyum vardır. Hayatta en sevdiğim şey sorudur. Cevabım: Ben her şeye inanırım. Fakat soruyu "Kuran'ın tanrıdan geldiğine inanıyor musun" diye sormanız gerekirdi. Böyle sorulduğunda da cevap aynı: Ben her şeye inanırım... Bu konu hiç çetrefil değildir, çok kolaydır. Bakın hemen açıklayayım: Ben su depom temizdir, depomda hiç koli basili yoktur diye bir iddiada bulunursam, bunu nasıl kanıtlarım? Deponun her yerinden su örnekleri alır, tahlil ederim. Koli basili çıkmazsa iddiam kanıtlanır. Polis bana dese ki "evinde uyuşturucu varmış." Ne yapması lazım? O uyuşturucuyu bulup çıkarması lazım. Tabii cebinde gizlice getirdiği paketi zulaya atıp "ahana buldum" diye çıkarmazsa! Benim de tanrının olmadığı iddiam olursa, bunu kanıtlamam için tüm zaman ve mekanı tarayıp "bakın gördünüz mü, yok işte, yok" demem lazım. Bu felsefi olarak böyledir. Felsefede kuraldır bu yani. Yok kanıtlanamaz. O yüzden ben bir şeyin olmadığına inanma lüksünü kendime tanıyamam. Olmadığına inandığım herhangi bir şey yoktur. Ha, belki UFOlara, cinlere, uzaylılara filan inanmadığımı söylemiş olabilirim. Bu farklı bakın. Hakkında kanıt olmayan bir şeye kestirmeden yok deyip atabiliyoruz bazen. Aslında bu dil tembelliği. "Var olduğuna dair kanıt yok" dememiz gerekirken dil tembelliği edip tek kelime kullanıveriyoruz. Bunu daha çok bir sohbet havasında yaparız. Ama ciddi ciddi felsefi olarak sorulursa hiç bir şeye yok demem... NOT: Sadece samimi cevap verdiğime inanmanız için belirtiyorum: Sorunuzu görür görmez yanıt verdim. Yani düşünüp politik bir cevap hazırlamadığıma güvenin lütfen. Canlı sohbet olmadığı için arada zaman oluyor. Gerçekten sorunuzu şimdi gördüm. Kur'an a inanmak demek zaten Allah ın Kelamı olduğuna inanmak olduğu için bu şekilde sormuştum, çünkü inanılıyorsa zaten kendisi ne olduğunu beyan ediyor. İnanıyorsanız o zaman bir çelişki doğmuyor mu, Kur'an bizzat Hz.Muhammed (sav) in Allah ın kulu ve elçisi olduğunu beyan ediyor. Anladığım kadarıyla siz ona inanmıyorsunuz. Bu konuda da Raif Bostan la aynı inanç içerisinde olduğunuz fikri bende hakim, yanılıyor muyum? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Gönderi tarihi: 12 Şubat , 2011 Sayın yılmaz, kategorize etme zorunluluğu hissediyorsunuz. Bu size dogmaların öğrettiği bir davranış kalıbı. İnançlar kategorize edilemez, dünyada yaşayan insan sayısında inanç vardır. Bakın aynı noktaya döndük, inançlara sınır, standart, kalıp, ölçek koyamazsınız. Bir kişi bir inanç sisteminin adını kullansa da onun kendine özgün bir biçimine inanabilir, insanlara tek tip üniforma giydirir gibi inanç kalıpları biçemezsiniz... Not: Özür dileyerek küçük bir öneri: Cevap verdiğiniz yazının tamamını değil, bir anahtar cümlesini alıntılamanız, çok daha şık duracaktır, hem de sayfa enflasyonuna yol açmayacaktır. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.