Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2006 Hüzzam bir şarkı adın dudaklarımda... diye başlayan fasit aşk cümleciklerine kurban etmeyeceğim seni. Adın kulaklarımda en soğuk rüzgarların iniltisini bile bastırıyor. Aşk nedir ey yâr? Ya vuslat? Ya kavuşmanın verdiği o rahatlık? Haydi artık patlayacaksa patlasın şu bomba, bu beklemeler canımı sıkıyor... Seveceksen eğer insanı Yüreğin bu kadar geniş ve Bu kadar merhametli isen Tut ellerimden Sev beni Aşkım bir ömürlük yanmalara susamışken Tut ellerimi Düşüyorum Kendi hayatlarımızı kurtaramazken başkalarının hayatlarını kurtarmaya çalışmak bir yücelik belirtisi mi, yoksa acziyet alâmeti mi? Hadi bir şarkı söyle bana. Hüzzam makamında olsun. Fasit aşk cümleciklerine ben kendimi adıyorum... Aşk bir sanrı mı? Benim yüreğim konar mı öyle her çiçeğe? Ben neden her bahar aşık olamam? Satamadım hüznümü firari akşamlara. Zemheri yangınlaradır isyanım... Hayat üç paralık sakızlar gibi çiğneyip çiğneyip atıyor sevdaları. Tüketilmiş aşklar çöplüğü olmuş kalplerimiz. Neresinden tutsak elimizde kalıyor sevda denen illet... Gerçek aşk nedir, sevmek gerekli midir, sen kimsin, ben seni neden seveyim? Yakamoz arası birkaç şiir sarar mısın bana ey dürümcü? Bu akşam ölesiye açım yine aşka... Köpüklü biralara inat bir bardak açık ve çok şekerli çay tadında ŞEREFE! ! ! ! Şeref kimlerin elinde oyuncak? ? ? Sevemem be güzelcim seni...çok geç artık...hangi kireç çözücü çözer bu yüreğin pasını? Işığa koşup da ölen sinekler gibi öyle bir bulanmışım ki ihanetlere ancak zehir paklar bu aşk yoksunu haini... İnce hastalıkların modası geçeli çok oldu. Köhnemiş aşk sandallarında ciğerlerimi tüketecek sevda mikroplarını dezenfekte etmenin yollarını buldum artık. Her sonbahar yeniden ölür, her bahar yeniden dirilirim. Sebep lazım şiir yazmaya, yoksa nerede kaldı benim şairliğim? ? ? Tutamam artık hayatın ucundan. Yakalayamam aşk denen illetin dinginliğini... kaçan trenlerin ardından bakmak üzmez artık beni... Kabul et “sevmek için erken kaybetmek için çok geç beni affet” yâr ol, yâren ol, aşk ol, liman ol. Bak gözlerimin içine. ağlat beni. Belki yeniden sevebilirim o zaman. Nezleli burun çekişlerimin ardına sakladığım matemlerimi silebilirim. Say ki yaşanmamış aşklar efsanesinin baş kahramanıyım. Sana düşen atın atlayıp uzaklara aşk ateşini bulmaya giden şövalyenin rolüdür. Çağırma boşuna gelemem. Yorgunluklarımı sana söyleyemem... Birileri çekiştiriyor yine eteğimden. Rüzgarlarda savuracak saçlarım hiç olmadı benim. Yüzüm kuru ayazlarda yangın, yüreğim neye olduğunu çok iyi bilerek kırgın ve kızgın... Bir aşktan daha yenik çıkacak kadar vaktim yok. Beni çağırıyorlar hiç durmadan. Gelemem diyorum, olmaz diyorlar; bitiremedim daha işlerimi diyorum, bitmez bu dünyanın işleri diyorlar; daha yaşanacak çok aşklarım var benim diyorum, yaşadıklarının ne hayrını gördün diyorlar... bu son diyorum bu son, beklemiyorlar... Gitmeliyim. Biraz sakinleşmeli, daha sağlıklı düşünmeli, hatta varsa eğer bunu bilen birilerinden sevmeyi öğrenmeliyim. Kal demeni bekleyemem güzelcim, gittiğimden bile haberin yok ki... cismim yine burada... ben yine cıvıltılarımla ortalığı şenlendiriyorum. Kırık kanadım her geçen gün iyileşiyor... ya sen? Sen ne alemdesin? ? ? kaçan son trendir bu... elveda aşklarım elveda sancılarım elveda ihanetlerim elveda hıyanetliklerim elveda gençliğim elveda... ı ıh... bu cümleler fazla arabesk oldu. Şöyle daha tumturaklı bir ifade bulmalı, daha karışık cümleler kurmalıyım ki insanlar benim bir türlü ne dediğimi anlayamasınlar... oysa giden de benim kalan da. Cümleler arabesk ya da kafa karıştıran cinsten ne fark eder... ben gidiyorum ya... Al beni koynuna anne. Kokunu hatırlat bana. Nasıl kadın olunur, nasıl anne olunur, anlat... anlat hele babamla önce evlenip sonra ona nasıl aşık olduğunu... anne izin ver yine senin küçük sarı kızın olayım. Anne tut ellerimi... anne ağlamak istiyorum, beceremiyorum. Bir tokat at yüzüme gözümden yaş fışkırtanından. Ağlamam gerek anne... gözlerim Karadeniz’den Akdeniz’e dopdolu, cümle denizlerin tuzu basılmış gönül yâreme. Tut ellerimden anne, düşüyorum. Ağlamak istiyorum... ...soğuk çıktı yine... ...Üşüyorum... ...Ay parlıyor... ...bu ne zemheridir bre... ...dansetmek istiyorum... ...Ay ışığında benimle dans eder misin? ...Edemezsiiiin........... adamın aklını alırım... “ay karanlık, gece, vurdular beni yarin çevresine sardılar beni”... Alıntı
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2006 *GÖNDERME... -Buzlu bir rakı ziya-fet'inde, aldı aklımı başımdan kurnaz'da.. Şimdi şöyle bir içimi izhar etsem diyorum... NİRAN! Ba'd-ı Rev' Galeyan! Aydınlık-ta olsa zaman, Zemherir'de (Bre..Aman!) nasıl Raks'etsin İnsan! "..öyle akkor-ki gözlerin.." Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 14 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 14 Nisan , 2006 Hüzzam bir şarkı adın dudaklarımda... diye başlayan fasit aşk cümleciklerine kurban etmeyeceğim seni. Adın kulaklarımda en soğuk rüzgarların iniltisini bile bastırıyor. Aşk nedir ey yâr? Ya vuslat? Ya kavuşmanın verdiği o rahatlık? Haydi artık patlayacaksa patlasın şu bomba, bu beklemeler canımı sıkıyor... Seveceksen eğer insanı Yüreğin bu kadar geniş ve Bu kadar merhametli isen Tut ellerimden Sev beni Aşkım bir ömürlük yanmalara susamışken Tut ellerimi Düşüyorum Kendi hayatlarımızı kurtaramazken başkalarının hayatlarını kurtarmaya çalışmak bir yücelik belirtisi mi, yoksa acziyet alâmeti mi? Hadi bir şarkı söyle bana. Hüzzam makamında olsun. Fasit aşk cümleciklerine ben kendimi adıyorum... Aşk bir sanrı mı? Benim yüreğim konar mı öyle her çiçeğe? Ben neden her bahar aşık olamam? Satamadım hüznümü firari akşamlara. Zemheri yangınlaradır isyanım... Hayat üç paralık sakızlar gibi çiğneyip çiğneyip atıyor sevdaları. Tüketilmiş aşklar çöplüğü olmuş kalplerimiz. Neresinden tutsak elimizde kalıyor sevda denen illet... Gerçek aşk nedir, sevmek gerekli midir, sen kimsin, ben seni neden seveyim? Yakamoz arası birkaç şiir sarar mısın bana ey dürümcü? Bu akşam ölesiye açım yine aşka... Köpüklü biralara inat bir bardak açık ve çok şekerli çay tadında ŞEREFE! ! ! ! Şeref kimlerin elinde oyuncak? ? ? Sevemem be güzelcim seni...çok geç artık...hangi kireç çözücü çözer bu yüreğin pasını? Işığa koşup da ölen sinekler gibi öyle bir bulanmışım ki ihanetlere ancak zehir paklar bu aşk yoksunu haini... İnce hastalıkların modası geçeli çok oldu. Köhnemiş aşk sandallarında ciğerlerimi tüketecek sevda mikroplarını dezenfekte etmenin yollarını buldum artık. Her sonbahar yeniden ölür, her bahar yeniden dirilirim. Sebep lazım şiir yazmaya, yoksa nerede kaldı benim şairliğim? ? ? Tutamam artık hayatın ucundan. Yakalayamam aşk denen illetin dinginliğini... kaçan trenlerin ardından bakmak üzmez artık beni... Kabul et “sevmek için erken kaybetmek için çok geç beni affet” yâr ol, yâren ol, aşk ol, liman ol. Bak gözlerimin içine. ağlat beni. Belki yeniden sevebilirim o zaman. Nezleli burun çekişlerimin ardına sakladığım matemlerimi silebilirim. Say ki yaşanmamış aşklar efsanesinin baş kahramanıyım. Sana düşen atın atlayıp uzaklara aşk ateşini bulmaya giden şövalyenin rolüdür. Çağırma boşuna gelemem. Yorgunluklarımı sana söyleyemem... Birileri çekiştiriyor yine eteğimden. Rüzgarlarda savuracak saçlarım hiç olmadı benim. Yüzüm kuru ayazlarda yangın, yüreğim neye olduğunu çok iyi bilerek kırgın ve kızgın... Bir aşktan daha yenik çıkacak kadar vaktim yok. Beni çağırıyorlar hiç durmadan. Gelemem diyorum, olmaz diyorlar; bitiremedim daha işlerimi diyorum, bitmez bu dünyanın işleri diyorlar; daha yaşanacak çok aşklarım var benim diyorum, yaşadıklarının ne hayrını gördün diyorlar... bu son diyorum bu son, beklemiyorlar... Gitmeliyim. Biraz sakinleşmeli, daha sağlıklı düşünmeli, hatta varsa eğer bunu bilen birilerinden sevmeyi öğrenmeliyim. Kal demeni bekleyemem güzelcim, gittiğimden bile haberin yok ki... cismim yine burada... ben yine cıvıltılarımla ortalığı şenlendiriyorum. Kırık kanadım her geçen gün iyileşiyor... ya sen? Sen ne alemdesin? ? ? kaçan son trendir bu... elveda aşklarım elveda sancılarım elveda ihanetlerim elveda hıyanetliklerim elveda gençliğim elveda... ı ıh... bu cümleler fazla arabesk oldu. Şöyle daha tumturaklı bir ifade bulmalı, daha karışık cümleler kurmalıyım ki insanlar benim bir türlü ne dediğimi anlayamasınlar... oysa giden de benim kalan da. Cümleler arabesk ya da kafa karıştıran cinsten ne fark eder... ben gidiyorum ya... Al beni koynuna anne. Kokunu hatırlat bana. Nasıl kadın olunur, nasıl anne olunur, anlat... anlat hele babamla önce evlenip sonra ona nasıl aşık olduğunu... anne izin ver yine senin küçük sarı kızın olayım. Anne tut ellerimi... anne ağlamak istiyorum, beceremiyorum. Bir tokat at yüzüme gözümden yaş fışkırtanından. Ağlamam gerek anne... gözlerim Karadeniz’den Akdeniz’e dopdolu, cümle denizlerin tuzu basılmış gönül yâreme. Tut ellerimden anne, düşüyorum. Ağlamak istiyorum... ...soğuk çıktı yine... ...Üşüyorum... ...Ay parlıyor... ...bu ne zemheridir bre... ...dansetmek istiyorum... ...Ay ışığında benimle dans eder misin? ...Edemezsiiiin........... adamın aklını alırım... “ay karanlık, gece, vurdular beni yarin çevresine sardılar beni”... çok etkiledi beni bu yazı..sağol paylaştığın için Alıntı
Φ angelflower Gönderi tarihi: 14 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 14 Nisan , 2006 elleirne sağlık buzlu rakı Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 elleirne sağlık buzlu rakı sizinde yüreğinize sağlık arkadaşım selam görüşmeyeli nasılsınız...iyisinizdir umarım.. Alıntı
Φ angelflower Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 iyiim teşekkür ederim sen nasılsın? nerelerdesin kkaç zamandır yoksun? Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 özel işlerim vardı ....onları hallettim de..... ne güzel aranmak... Alıntı
Φ angelflower Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2006 halletmene sevindim Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2006 Bir gün ararsan beni Anıların solmuş yapraklarında Sebep ne olursa olsun Düş yollara Bekliyor olacağım s e n i... Nurten Altınok Alıntı
Φ GÜLSÜN Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2006 ellerine saglik buzlu abi Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 *GÖNDERME... -Buzlu bir rakı ziya-fet'inde, aldı aklımı başımdan kurnaz'da.. Şimdi şöyle bir içimi izhar etsem diyorum... NİRAN! Ba'd-ı Rev' Galeyan! Aydınlık-ta olsa zaman, Zemherir'de (Bre..Aman!) nasıl Raks'etsin İnsan! "..öyle akkor-ki gözlerin.." adın bir siyanür dudaklarımda, söylememeliyim biliyorum. yavaş yavaş sızarken damarlarıma daha birkez bile öpmeden seni ölmek istemiyorum..... Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 Gönderi tarihi: 15 Temmuz , 2007 Neden bu yıkkınlık? Oysa sabrını dağlara tırnaklarınla kazımıştın sen Burada geceler çok soğuk sensiz...sensiz hep üşüdüm ben.. Oysa ben yanıyorum diyordun..öyle diyormuş tuttuğun yıldız falları.. Öfkeli kan rüzgarları titretiyor tenimi Ben şaşkın, tükenmiş, perişan haykırıyorum hala.. Gözlerini, sevdanı, öfkeni yazıyorum Utansın gökyüzü, utansın yıldızlar, utansın insanlık Boyun büken ağaçlar, açmayan çiçekler Korkaklar utansın...ben utanmıyorum... Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Seni bulmaktan önce aramak isterim. Seni sevmekten önce anlamak isterim Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de, Sana hep hep yeniden başlamak isterim. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 adın bir siyanür dudaklarımda, söylememeliyim biliyorum. yavaş yavaş sızarken damarlarıma daha birkez bile öpmeden seni ölmek istemiyorum..... aşkın acısını anlat deseler heralde bu mısralar yeterdi anlatmaya Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 1 Eylül , 2007 aşkın acısını anlat deseler heralde bu mısralar yeterdi anlatmaya ne kadar duyarlısınız.. şiir dostum.. sevgiyle. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 bırak açmasın çiçekler gelmesin bahar sen türkülerini söyle ne çıkar doğmasın güneş bırak gitsin gidecekse böyle hüzünleri yak sevmene bak... Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2007 her yarım esirgenmiş bir günahı tanımlarken bu akşam ayazlarını da al, sırmalarını da dökülen yüzün bende toy bir atın ilk düşüş ağrısı ilki onca şeyin kilitli kalsın söylesem açılırdı ya kapısı susmaların sustum söylemek sana kaldı Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 16 Eylül , 2007 Bu gemi ne zamandır burada Çoktan boşaltmış yükünü Gece de olmuş, rıhtım da bomboş Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa Arkada, güvertede Ah, neresinden baksam sessizlik gene. Yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye İçerde üç beş kişi Yalnızlık üç beş kişi Bir kadeh rakı söylerim kendime Bir kadeh rakı daha söylerim kendime -Söyle be! ne zamandır burda bu gemi -Denizin değil hüznün üstünde. Belki yarın gidecek Bir anı gelecek bir başka anının yerine. İnsan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine. Alıntı
Φ ErdalAktas Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Gönderi tarihi: 29 Eylül , 2007 Ne zamanki Çok istedim Gitmeyi Geldiğimdendi Kendime Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.