Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2006 19 yıl Lekeli Hazine İnce bir işçiliğin ürünü el yapımı halılar, tüm dünyada beğeni toplar. Bununla birlikte, her geçen gün, Kuzey Hindistan'daki bu tezgâhta olduğu gibi pek çok dokuma tezgâhında, elyafı sanata dönüştürmek gibi ağır bir işi başka seçenekleri olmadan ya da ücret almadan küçük çocukların üstlendiğini öğrenen tüketicilerin gözünde güzelliklerine gölge düşüyor. Önde gelen bir kölelik araştırmacısı ve ABD merkezli "Free the Slaves" (Kölelere Özgürlük) örgütünün başkanı Kevin Bales, "Şu anda döşemenizin üzerinde elde dokunmuş ithal bir halı varsa," diyor, "büyük olasılıkla köle olarak çalıştırılan bir çocuk tarafından dokunmuştur." Kârlı Yara Mumbai'deki Chatrapati Shivaji tren istasyonunda Krişna adlı çocuk (ön planda), bu iki kadının da dahil olduğu bir şebeke tarafından kontrol edilen pek çok çocuk dilenciden biri. Krişna, yaralı sırtı yoldan geçenlerde acıma duygusu uyandırdığı için sağlam dilencilere kıyasla daha çok para topluyor; ve kadınlar her bir rupiyi elinden alıyor. İstasyonda yatıp kalkıyor, içme ve yıkanma suyunu vagonların altında toplanan su birikintilerinden sağlıyor ve efendilerinin önüne attığı yemek artıklarıyla karnını doyuruyor. Bir Kafeste Geçen Hayat Sureka ömrünün çoğunu, Mumbai'deki (Hindistan) bu yaklaşık iki metre karelik genelev hücresinde geçirmiş. Burası uyuduğu, yemeğini pişirdiği ve birkaç parça kişisel eşyasını tuttuğu yer; ona AIDS virüsü bulaştıran müşterisine de burada hizmet vermiş. Paylaşılan Zafer Francisco Martinez (soldaki) ve Alejandro Benitez'in olağanüstü bir bağ ile birbirine bağlı: İkisi de modern köle sahiplerinden zulüm görmüş, ikisi de kendilerini başka tarım işçilerinin Florida'nın tarla ve bahçelerindeki kölelikten kurtulmasına yardım etmeye adamış. Benitez, bölgeyi terk etmek isteyen bazıları köle olan tarım işçilerini taşıdıkları için patronuyla birlikte silahlı köle sahiplerinin saldırısına uğradığında bir yolcu minibüsünde çalışıyordu. Geçen yıl köle tüccarları Juan, Ramiro ve Jose Luis Ramos'un toplam 34 yıl hüküm giyerek hapse atılmasıyla sonuçlanan davanın açılmasında federal dedektiflere yardımcı oldu. Martinez, yakınlardaki zorla çalıştırıldıkları bir işletmeden kaçtıktan sonra Immokalee İşçi Koalisyonu'na (yukarıda koalisyon merkezi görülüyor) katıldı. Şimdi öteki tarım işçilerini hakları konusunda bilgilendiriyor ve köle olarak çalışmaya zorlanmış mağdurların yeniden özgür bir yaşam kurmalarına yardımcı oluyor. "Kurtarılacak hiçbir kölenin kalmayacağı günleri umutla bekliyoruz" diyor Martinez, "ama köleler olduğu sürece bu yaptığımız işten gurur duyuyoruz." Bugün dünyada, 400 yıl boyunca Atlas Okyanusu üzerinden yapılan köle ticareti sırasında Afrika'dan kaçırılmış olanlardan daha fazla köle var. Modern insan ticareti, yasadışı uyuşturucu kaçakçılığıyla küresel ölçekte rekabet ettiği gibi yaşamları karartma konusunda da onunla başa baş gidiyor. Başlıkta bir söz oyunu yok. Bu makalenin konusu köleler; cüzi bir ücret karşılığı çok çalışıp köle gibi yaşayanlar değil. 200 yıl öncesinin insanları da değil. Konu dünyanın her tarafında alınıp satılan, esir edilen, şiddet gören, sırtından para kazanılan 27 milyon insan. Yani, dini zenginlerden alıp fakirlere veren Robin Hood’un barındığı ormandan alan Sherwood Şatosu kuzeybatı Bosna’da Priyedor’un hemen dışındaki ana yolun kıyısında bir hayalet gibi yükseliyor. Burası eski demiryolcu, sonradan ise Bosna’da köle kaçakçısı olarak nam salmış Milorad Milakoviç’in idarehanesi. Kale kapısı görünümlü girişi adaleli, dövmeli delikanlılar bekliyor. Bir taraftaysa Milakoviç’in üç Sibirya kaplanı, kafesli bölmelerinde av peşindeymiş gibi dolanıyor. Kasvetli bir bahar sabahı oraya tek başıma vardım (çünkü yerel rehber ya da tercümanların hiçbiri bana eşlik etmeye cesaret edememişti) ve 54 yaşındaki irikıyım evsahibimi, camekânlı yüzme havuzunun başında öğle yemeği için kurdurttuğu sofrada beni beklerken buldum. Sherwood’un efendisi yaptığı işten hiç utanmıyor. Bir keresinde, Priyedor’daki genelevleri için satın aldığı kadınlarla ilgili sicilini ayrıntılarıyla kamuoyuna açıklayan gözüpek bir insan hakları eylemcisine şöyle sormuş: “Kadın satmak suç mu? Futbolcular da alınıp satılmıyor mu?” Bosnalı bir Sırp olan Milakoviç, eylemci kadını sözünü sakınmadan konuştuğu için ölümle tehdit etmişse de bana yaklaşımı daha yumuşaktı. Deniz ürünleri salatası ve biftekten oluşan hafif havuz başı yemeğimizi yerken, eski Doğu Bloku’ndaki anavatanlarının harap olmuş ekonomisinden kaçıp akın akın gelen genç kadınlar hakkında tartıştık. Milakoviç, Bosna’da fuhuşu yasallaştırmaya yönelik projesini hayata geçirmek için yanıp tutuştuğunu söyledi: “Amaç insanların alınıp satılmasını durdurmak; çünkü o kızlar da birer ana–baba evladı.” Bu evlatlardan biri de aralıksız sigara içen Victoria adlı miyop bir sarışın. Daha 20’sinde uluslararası köle ticaretinin tecrübelilerinden. Yaşamının üç yılını esaret altında geçirmişti. Yani hapsedilerek ya da özgürlüğü kısıtlanarak çalışmaya zorlanan veya şiddet yoluyla denetim altında tutulan ya da bir biçimde meta muamelesi gören dünya üzerindeki tahminen 27 milyon erkek, kadın ve çocuktan biriydi. Victoria’nın serüveni 17 yaşında, eski Sovyet cumhuriyeti Moldova’nın ekonomik açıdan çökmüş başkenti Kişinev’de okulunu bitirir bitirmez başlamıştı. “Ne iş vardı ne de para” diye açıklıyor sadece. Bu yüzden bir arkadaşı –“en azından ben arkadaşım olduğunu düşünüyordum” diyor– Türkiye’deki bir fabrikada iş bulmasına yardım edebileceğini söylemiş, o da bu fırsatın üzerine atlayarak arkadaşının Romanya üzerinden arabayla kendisini götürme teklifini kabul etmişti. “Ama batıya, Sırbistan sınırına doğru gittiğimizi fark ettiğimde bu işin içinde bir bit yeniği olduğunu anladım.” Artık çok geçti. Sınıra vardıklarında bir grup Sırp’a teslim edilmiş, adamlar onu 18 yaşında gösteren yeni bir pasaport düzenlemişti. Onu yaya olarak Sırbistan’a götürmüş ve direnirse canından olacağını söyleyerek tecavüz etmişlerdi. Sonra da korumalar eşliğinde, yıllar süren ve soykırımla örülü bir iç savaşın ardından uluslararası yardım sağanağıyla yeni baştan kurulmakta olan Bosna–Hersek’e gönderilmişti. Victoria artık sadece alınıp satılan bir metaydı ve iki yıl boyunca farklı genelev sahipleri tarafından ortalama 1500 dolara 10 kez satılmıştı. Sonunda, dört aylık hamileyken kürtaj korkusuyla kaçmıştı. Onu Mostar’da, bir grup Bosnalı kadının himayesinde saklanırken buldum........... Yazı: Andrew Cockburn Fotoğraflar: Jodi Cobb
Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2006 19 yıl indiana jones komedi filmi olmasaydı bu yazının ciddiyeti anlaşılırdı herhalde
Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2006 19 yıl Efendiler ve köleler adrenalin dünya kurulduğundan buyana her zaman vardır ve ileride de varolacaktır.Bu bir insanlık ayıbından öte bir insanlık ihtirasıdır.Bir oylama yapsalar evde bir cok kolaylık yaratacak robotları kimler almak istemez ki? Bunların robot yada canlı bir varlık olması neyi değiştirecek ki?Yarının insanları kölelerini robotlardan sececek zamanımızın insanları da insanlardan.Asıl insanı üzen şey bu ihtirastan hiçbir şekilde kaçamayacağız Bugun Hindistan Yarın bir başka ülke ne farkedecek ki. Beni yıllardır düşündüren ve asla içinden çıkamadığım bir konuyu taşımıssın.her insan belli bir ölçüde köle beli bir ölçüde efendidir sonucu ile bunu rafa kaldırmışken hay allahhh Gecenin bir vakti hayli geç te olsa bana yazı yazdırdın ya çok ömürsün
Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2006 19 yıl iyiki konu tekrar taşınmış her insan bir ölçüde köle bir ölçüde efendidir denilerek rafa kaldırılmışsa tekrar taşınması çok iyi olmuş çarlık zamanında rusyadaki kulakları bi araştırsanız iyi olur ozaman anlarsınız ordaki canlar kulaklara karşı efendi olabilmişler mi İnsan bazen özgür, bazen köle olamaz; insan, her zaman ya tam özgürdür, ya da değildir. Sartre nicomedias arkadaş bu sözü imzası olarak kullanır
Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2006 19 yıl ..aslında adaletsizler..hayatın adil olduğunu iddaa edenlerdir..adrenalin in yazmış ve bizlere belirtmiş oldukları, insanın varoluşuyla varolan birşey.ama olmuyor işte .insanın bencilliği,düşüncesizliği,yaşamın sadece kendisinin bulunduğu alandan ibaret olduğunu sanan :dokunmayan yılan bin yaşasın muhabbeti de var tabii.her şeyin hayırlısı..duyarlı olma hali umarım birgün insanlarda alevlenir.o kadar sönük ki..
Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2006 19 yıl Meseleyi tarihin yapraklarına taşıyıp oradaki sebep sonuçlar ile tahlil edersek sanırım genel dogruları yakalasak ta ayrıntıları atlamış olacağız sevgili sara_k.Elbette ki konuya olan hassasiyetini anlıyorum.Ben sadece köle ve efendi kavramının arasında netleşebilecek bir çizginin olmadığını her kölenin içinde efendi olmanın yattığını bunun bir siyasi görüş olmadığını biyolojik dürtülerden kaynaklandığını ifade etmeye çalışmıştım.Sanırım mizahi ifadelerimden olsa gerek yeterince ifade edememişim. Her insan özgürdür ama nerede? Elbetteki kendi içinde özgürdür.Tüm özgürlüğünüzü kendi düşlerinizde sınırsız olarak yaşayabilirsiniz.Ama fiziki dünyaya pratik yaşama geçis yaptığınızda oradan taşıyabilecekleriniz efendi yada köle yapınızı biçimlendirecektir.Ben halkımın kölesiyim şiarı efendiliğin sempatikleştirilmesi değil mi? Binlerce insana hükmedebilirsiniz Hitler gibi ama eva braun karşısında kölesiniz.Ona hükmedemezsiniz zira duygularınız size hükmetmeye başlar.Batılı ideologlar bu ayrıntıları hep atlarlar Çünkü şeytanla karşılaşmak istemezler. Bugün ülkemizde binlerce cocuk tamirhane-ayakkabı atölyelerinde kimyasal tesislerde çalıştırılıyor.Hindistan örneği ancak geleceğini satın almış ülkelerdeki refah toplumunu rahatsız eder.Bizim gibi ülkelerde ise görmek istemediğimiz yaralarımızı hatırlattığı için etkileniriz.
Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2006 19 yıl bazen alisleşip harikalar diyarına gömülüyoruz Kimileri için kadınların deli olduğu kibar bir adam, kimileri için aktif cinsel hayatı olmayan bir diktatör, kimileri için de bir homoseksüel. Beraber olduğu birçok kadını intihara sürükleyen Hitler'in aşk hayatı, listeye eklenen son isimle tekrar incelemeye alındı hürriyetten alıntı yaptım okuyun kurt amcanın aşk hayatını tahlil edelim o zaman onun insanları yok etmesinden köleleştirmesinden geçelimde lider halk ilişkisini irdeleyelim bazı konularda sorgulama yapmaya gerek yok liderin içindeki kölelik kölenin içindeki liderlik duygusunu irdelemek esas konuyu kaçırmaya sebep bu irdelemeler değilmiki hitleri sempatik yapıyor hitler çocukluğunda babası tarafından kemerle dövülmüş ezik büyümüş yaptıkları normal diyenler bile var uzun uzudadıya yazmak istiyorum gugukcuğa anlatmak istiyorum tehlikey ama bugün kafamı toplayamıyorum söylemek istediğim o kadar ççok şey varki sana yakılan kölelerden bahsetmek istiyorum herşeyden ama kafam dağınık doğruyu yanlış anlatmaktan korkuyorum klvyemin ıslanmasından korkuyorum olaya psikolojik değil sosyolojik bak nolur bu duyarsızlık neden
Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 19 yıl nasıl da şaşırmış deli zenci öğrenince hayvan hakları derneğinin bütçesinin azınlık hakları derneğininkinden büyük olduğunu
Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 19 yıl Köle Tacirliği Birleşmiş Milletler raporu belki bir fikir verebilir; bu rapor insan kaçakçılığı ile ilgili. BM'nin yayınladığı rapora göre insan kaçakçılığı sisteminin mağdurlarının büyük bir bölümü eski Doğu Bloku ülkeleri ve Afrika’dan geliyor. Götürüldükleri noktalarsa Batı Avrupa ve ABD! Asya ise hem çıkış noktası, hem de hedef bölge durumunda. Çok çalışan işçileriyle meşhur Çin ve “seks turizmi”yle ünlü Tayland en fazla kaçağın çıktığı ülkeler listesinin başında yer alıyor.
Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 19 yıl Sonunda ihtiyar Yüreğindeki sevgiyi Döktü ellerine Uzattı yanlızlığın gecesine Kucakladı kederleri Yandı yüreği Gözlerine Güneşi aldı Sırtına geceyi Çözmek isterken bilmeceyi Tükeniverdi Bir çocuk gördü onu Koştu yanına Oturdu Tuttu sevecenlikle elini Seyretti soğuyan bedenini Baktı gözlerine Güneşi gördü Döktü sevgisini ellerine Karanlığa yürüdü. sevgili sara k bu soruna duygusal yaklaşımlarınız beni fevkalade etkiliyor.Elbette ki kölelik-efendilik kavramlarının arasındaki o hain noktayı öne sürmeye çalışmıştım.Bm'lerin tüm raporları sadece gerçeği görebildikleri ölçüde dogrudur.Efendiler toplulugunun bakışı diyebiliriz o raporlara Zira Birleşmiş milletlerde temsil yetkisine sahip olanlar sadece kendi toplumlarında efendi olanlar değil mi? Ülkemizde bu tip istismarlar aileden gelir.Hangimiz babamıza sigara -gazete ekmek almaya gitmedi?Yıllarca aile reisi kavramı babaya hükmetme yetkisi vermedi mi?Hangi cocuk demokratik haklarını kullanabildi? Öylesine karmaşık ve içinden çıkılmaz bir şey ki tam çıkacağınız yerde yeni bir açılımla karşı karşıya kalıyorsunuz. Michel de Monteigne denemeler isimli kendi öz yaşam felsefesi kitabında insanın asli görevinin yaşamak olduğunu çalışmanın bir görev olmadıgını cok didaktik bir şekilde anlatır.Çalışmak insan için gereklidir ama yeterli değildir kavramı zamanımızda değişmiştir.Çağımız insanları çalışmanın vazgeçilmez bir parcası olmuşlardır ,oysaki çalışma insanın bir parçası olması gerekirken. Sonuç itibarı ile çalışmanın-gelirin olduğu her yerde efendi köle ilişkileri olacaktır.Kadınların ve çocukların bu tabloda acımasızca yer almaları sadece olayın türevinden başka birşey değildir.
Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 19 yıl O şiir 1985 yılında yazıldı.Ben o ihtiyar, sen o cocuk. Susarsan güneşin geceye döner karanlıkta kalırsın hadiiiii uzat elleriniii
Gönderi tarihi: 26 Mayıs , 2006 19 yıl gugukcuk klavyem yine ıslanıyor ismindeki -cuk küçültme eki değil yani ha ama afrikadakki hindistandaki kölelerden sadece tacirler sahipler sorumlu değil ben sorumluyum gibi sen de sorumluymuşsun gibi
Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2006 19 yıl Köleler ve Köle sahipleri Hammurabi yasaları, yalnız mezopotamya da değil köleci dünyanın tümünde üretim ilişkilerinin özelliklerine ışık tutar . Babil de egemen güç küçük ve ota köle sahiperinden oluşuyordu.Hammurabi yasaları her şeyden önce onların çıkarını koruyordu.Yasa metninin birçok paragrafı doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak köle sahiplerinin çıkarlarını korumaya ayrılmıştı.Bu yasaya göre başkasını kölesini yaralayan ya da hayvanına zarr veren sahibine ödenecek ufak bir para cezasıyla cezalandırılıyordu.Bir başkasının kölesinin öldürülmesi halinde suçlu ölen kölenin sahibine bir köle veriyordu.Köleler ail durumları hiç hesaba katılmaksızın satılıyor hiç bir koşula bağlı olmaksızın armağan ediliyor ya da herhangi birşey karşılığında değiştiriliyor ya da miras konusu oluyorlrdı. Köle sahiplerinin mülkiyet hakkına karşı çıkan kimse ağır bir şekilde cezalandırılıyordu.Bir kölenin çalınması ya da kaçan bir köleye yataklık edilmesi ölüm cezasıyla cezalandırılıyordu.Her köle kendi sahibini gösteren bir damga taşıyordu.Bu damgayı silecek olan her özgür kişi ağır bir ceza tehdidi altındaydı.Üretim arçlarından yoksun olan köleler en ilkel haklardan da yoksundular... Zubritski Mitropolski Kerov
Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2006 19 yıl Köleler ve Köle sahipleri Hammurabi yasaları, yalnız mezopotamya da değil köleci dünyanın tümünde üretim ilişkilerinin özelliklerine ışık tutar . Babil de egemen güç küçük ve ota köle sahiperinden oluşuyordu.Hammurabi yasaları her şeyden önce onların çıkarını koruyordu.Yasa metninin birçok paragrafı doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak köle sahiplerinin çıkarlarını korumaya ayrılmıştı.Bu yasaya göre başkasını kölesini yaralayan ya da hayvanına zarr veren sahibine ödenecek ufak bir para cezasıyla cezalandırılıyordu.Bir başkasının kölesinin öldürülmesi halinde suçlu ölen kölenin sahibine bir köle veriyordu.Köleler ail durumları hiç hesaba katılmaksızın satılıyor hiç bir koşula bağlı olmaksızın armağan ediliyor ya da herhangi birşey karşılığında değiştiriliyor ya da miras konusu oluyorlrdı. Köle sahiplerinin mülkiyet hakkına karşı çıkan kimse ağır bir şekilde cezalandırılıyordu.Bir kölenin çalınması ya da kaçan bir köleye yataklık edilmesi ölüm cezasıyla cezalandırılıyordu.Her köle kendi sahibini gösteren bir damga taşıyordu.Bu damgayı silecek olan her özgür kişi ağır bir ceza tehdidi altındaydı.Üretim arçlarından yoksun olan köleler en ilkel haklardan da yoksundular... Zubritski Mitropolski Kerov
Gönderi tarihi: 27 Mayıs , 2006 19 yıl Mülk kavramına dahil edilmiş kölelerin tarihinin zaman akışı içerisinde değişiklik göstermesi bu sorunu hiçbir zaman çözemedi.Sanırım bu sorunun temelinde yatan asıl gerçek talep arz ilişkisidir. Talep varsa arz bir şekilde oluşur .Bu yada şu şekilde olmasının neticeye bir katkısı yoktur. Peki bu düzen degişmez mi? Tabii ki değişir.Neden olmasın ki? İnsani ihtiraslardan arınmış toplumlarda böyle bir talep oluşmaz.Oluşmayan talep ise arz'ı yaratmaz. Sevgili sara_k biz güzel bir hayal kuruyoruz ve sende bende bunun farkındayız.Belki binlerce kendini bilen insanlık onurunu taşıyan insan bizler gibi düşünüyor ve kalben bizi destekliyor.Ama bu sayı sinsice düşünenlerin ve hayatta hatıraların bile para ettiğine inanan paragözlerin yanında ne kadar cüz'i kalıyor. Önemli olan tek şey duracagımız yerin zindeliği ve diriliği savunduğumuz şeyin gerçekliğidir.Ellerini uzat karanlığa derken bunu kasdetmiştim.Elbetteki yorulacaksın yılacaksın ihtiyarlaşacaksın merak etme tanımadıgın o cocuk seni farkedecek biraz mizahi biraz kurnaz sanabilirsin beni bunlar beni yaralamaz.Sadece yanlış anlaşılırsam kahrolurum Cok güzel bir konuda bu yazıları okuyanlar kendi içlerindeki sorgulamaları yapmaya başladıklarında durmaları gereken konumlarıda belirleyeceklerdir.Biz bundan insanlık adına gurur duyacağız bencil olmadan. yazılarını da yorumlarını da sevmeye başladığımı belirtmek isterim sevgilerimle
Gönderi tarihi: 28 Mayıs , 2006 19 yıl teşekkür ederim "bencillik" hakkında Eski toplumada saklanıp satılan her şey hatta insanlığa yararlı olacak bilgi bile bir mal haline gelirken... Hiç kimse patent ya da telif hakları için alfabe ya da sayıları bulanlara ya da bir ağacın meyvesini yere dökmek için sopa kullanan ilk adama ödemek zorunda olduğumuz paradan daha fazlasını ödememelidir. bunu yazmak istedim ama konudan sapmamak için yine Kerov'dan Yurttaşlık haklarından yararlanan yurttaşlarda kendi aralarında zenginler ve yoksullar olarak ayrılıyorlardı.Yoksullar yaşamlarını sürdürebilmek için , iş avadanlıklarını, parayı vb zenginden ödünç almak zorundaydılar .Borçların ödenmemesi halinde eğer borçlu toprağa sahip bulunuyorsa toprağı da dahil olmak üzere mallarına el konuluyordu.Yoksullaşan yurttaş borçları yüzünden küöle haline geliyordu.Borçlu (hemen her zaman ailesi üyeleri de ) belirli bir süre için biçimsel olarak köleleşmiş kabul ediliyordu.Ama gerçekte ömrü boyunca köle oluyordu.Kendi yurttaşlarını satın alıp el emeği arayan köle sahiplerine kiralayan yeni bir tip köle tacirleri ortaya çıkıyordu. Dostoyevski der ki "Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur."Bu söz gün geçtikçe doğruluk kazanıyor.Ulus topluluğu insan topluluğuna biraz daha katıldıkça , her insan ulus topluluğunda biraz daha kaynaştıkça , her birimiz gün geçtikçe daha geniş ölçüde sorumlu oluyoruz.Nazi rejimine karşı koymamış her almanı bu rejimden sorumlu saydık.İster bizde ister başka bir memlekette olsun , ırksal ya da ekonomik bir baskı oldu mu , bunu açığa vurmayanların her birini sorumlu tutuyoruz.Uluslar arasında gidip gelme ve haberleşmelerin bu kadar kolay olduğu bir çağda , dünyanın herhangi bir yerinde bir haksızlık işlenmişse ,hepimiz bu haksızlığın sorumluluğunu taşımaya başlarız. jean paul sartre
Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2006 19 yıl Mülk kavramına dahil edilmiş kölelerin tarihinin zaman akışı içerisinde değişiklik göstermesi bu sorunu hiçbir zaman çözemedi.Sanırım bu sorunun temelinde yatan asıl gerçek talep arz ilişkisidir. Talep varsa arz bir şekilde oluşur .Bu yada şu şekilde olmasının neticeye bir katkısı yoktur. Peki bu düzen degişmez mi? Tabii ki değişir.Neden olmasın ki? İnsani ihtiraslardan arınmış toplumlarda böyle bir talep oluşmaz.Oluşmayan talep ise arz'ı yaratmaz. Sevgili sara_k biz güzel bir hayal kuruyoruz ve sende bende bunun farkındayız.Belki binlerce kendini bilen insanlık onurunu taşıyan insan bizler gibi düşünüyor ve kalben bizi destekliyor.Ama bu sayı sinsice düşünenlerin ve hayatta hatıraların bile para ettiğine inanan paragözlerin yanında ne kadar cüz'i kalıyor. Önemli olan tek şey duracagımız yerin zindeliği ve diriliği savunduğumuz şeyin gerçekliğidir.Ellerini uzat karanlığa derken bunu kasdetmiştim.Elbetteki yorulacaksın yılacaksın ihtiyarlaşacaksın merak etme tanımadıgın o cocuk seni farkedecek biraz mizahi biraz kurnaz sanabilirsin beni bunlar beni yaralamaz.Sadece yanlış anlaşılırsam kahrolurum Cok güzel bir konuda bu yazıları okuyanlar kendi içlerindeki sorgulamaları yapmaya başladıklarında durmaları gereken konumlarıda belirleyeceklerdir.Biz bundan insanlık adına gurur duyacağız bencil olmadan. yazılarını da yorumlarını da sevmeye başladığımı belirtmek isterim sevgilerimle Avrupada bazi ülkeler cocuklari köle gibi calistirarak onlarin o kücücük sirtlarindan ekonomisine katki yapmaya calisan ülkelerden cocuklarin yaptigi biinen bircok ürüne boykot koydular.Ayni sekilde yapilan birkampanya ile yabani ve nesli tükenen hayvan derileri ve kürklerinin alinip satilmasi tam olmasa bile büyük ölcüde engellendi.Herkes acikli yazilar yazabilir,köleligi efendiligi elestirebilir önemli olan yazmak elestirmek degildir.önemli olan yazan ve elestiren olarak üzerine düsen görevi yerine getirmektir.eger dünyanin bir kösesinde bir insanlik drami yasanirken diger bir kösesinde zevk icin havaya dolarlar firlatiliyorsa insanlik sükut etmistir. Saygilarla
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için şimdi oturum açın.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.