Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 5 Aralık , 2010 Kırmızı ”kitabımız” değişti, günler önce bu konuda yazdığım yazıyı yayımlaycaktım ama araya zamansız bir ayrılık girdi. Sonra gündem füze’lerle, Wikileaks’lerle değişti. "Anayasa üstü" bir metin olan Kırmızı Kitap ile ilgili yazım bugüne kaldı. Neydi Kırmızı Kitap? Anayasanın da şekillenmesinde esas kabul edilecek kadar önemli olan kırmızı kitap, özellikle güvenlik ile ilgili konularda vatandaştan tamamen gizli bir şekilde oluşturulan anayasa üstü bir metindi®. Ulus devlet anlayışı farklılıkları düşman belle(t)mek üzerine kurulunca yönetim anlayışında konformist, statükocu, güvenlik konseptinin en belirgin özellikleri belirginleşir. Bu da bir yolunu bulup düşman/tehdit bulmayı zorunlu kılmaktadır. Vatandaşı kategorize eden; din, mezhep, ırk, siyasi eğilim, sosyal statü, coğrafî farklılık gibi konularda “tehdit/tehlike” sıralaması yapan bu anlayış bugüne kadar vatandaşı 1. ve 2. derecede tehdit ve tehlike addetti. Düşünün kendi vatandaşının düşüncesine düşman ve bu vatandaşlarını da tehdit ve tehlike addeden bir zihniyet… Kurucu felsefesi düşman üretme olan devletimiz, üç yanını denizlerle dört bir yanını düşmanlarla çevirmek durumunda kaldı. Dış düşmanlar yeterli değildi. Anlaşmalarla dış düşmanlarımızla barış olasılığına karşın iç düşmanların amansızlığı ön plana çıkmalıydı ve bu sorun da Kırmızı Kitap’la aşıldı. Vatandaşın değerleri, inançları, eğilimleri tehdit ise bunun zaman zaman “yakın” tehlike olması da gerekliydi! Söz konusu “gereklilik”in sırası İslam’da-Müslümanlardaysa bu kimi zaman Müslüm GÜNDÜZ’lerin eline sopa vererek gerçekleştirildi, kimi zaman da Uğur MUMCU’lar vurdurularak suçu sakallı ve kalpaklı “İran’cıların” üzerine yıkılarak (irtica-şeriat) hortlatıldı. Tabi bu “gereklilik”in nasıl ve nece olduğunu toplumun büyük kesimi bilmiyordu. Halk, oluşturulan “tehdit ve tehlikeleri” essah sanıp “taraf” oldu. Dolayısıyla toplum, “bu acımasız bir oyun, üstelik defalarca aynı yöntemlerle sahnelenen bu oyuna gelmeyelim” diyenleri art niyetli görerek çağrılarını nazarı dikkate almadı. Öyle ya, göz göre göre insanlar öldürülür ve devletin en sorumlu ve yetkili şahsiyetleri topluma bunun “aşağılık ve bıktıran bir oyun” olduğunu söylemek yerine olayın hedefini saptıran beyanatlarda bulunursa toplum inanmayıp da ne yapsın? Üstelik belirlenen sloganlar, görevlendirilen şefler tarafından koroya söyletilince toplum tahrikin zirvesini yaşıyordu; Türkiye laiktir laik kalacak, Kahrolsun şeriat, Şehitler ölmez vatan bölünmez… Bu oyun bıktırınca yeni oyunun fragmanı da değişiyordu; Kahrolsun Komünistler, Komünistler Moskova’ya … Doğrusunu söylemek gerekirse ülkede yalnızca “irtica tehdidi” yoktu. Kimi zaman da komünizmin gelmesi gerekliydi. Devletin bölünmez bütünlüğünü de tehdit eden unsurlar palazlandırılmalıydı. Ülkemizde zaten var olan malzeme yan unsurlarla büyütülüp kırmızı kitabın gereği yapılmalıydı; Ülke her zaman “irtica ve komünizm tehlikesi” ile karşı karşıya bulunmaktaydı! İşte bu son değişiklikle artık ülke/yönetici anlayış vatandaşını ve onların inanç, ırki kimlik, siyasi düşünce vb. farklı tercihlerini tehdit olarak gör(e)meyecek. Ne yani? Bu ülkenin vatandaşı velev ki rejime muhalif de olsa tehlike mi olur? Bir ülkenin vatandaşı aynı düşünceye sahip olabilir mi? Aynı dini, Aynı dili, Aynı mezhebi, Aynı dünya görüşünü taşıyabilir mi? Bu ülkede faşist, komünist, despot ve totaliter yönetimlerde bile bulunamayan tek tip insan istendi. Bu basit bir temenninin ötesinde, on yıllarca toplum mühendisliğinin en şedit yöntemleriyle oluşturulmak istendi. Elbette ki vatandaşlar farklı düşünecek, farklı inanacak ve farklı yaşayacaklardır. Bu farklılığı yaşayanlar olarak bizler; Evrensel hukuka aykırı olmamak şartıyla, yani başkasının hak ve özgürlüğünü kısıtlamadan, şiddete başvurmadan doyasıya yaşamak istiyoruz. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 6 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 6 Aralık , 2010 Irticanin tehlike olmaktan cikarilmasi kimlerin hesabina geliyor kimler bundan mutluluk duyuyor? Surasi bir gercek ki;Hakiki müminler yani temiz ve iman dolu duygularla ibadetini yapan,inancini yasayan,birtakim fitne odaklarinin Kurani carpitarak Kuranda olmayan seyleri Kuran mal ederek yaratilan yeni bir dine degilde mantik cercevesinde müslümanligini yasayanlar bu ülkede asla bir tehlike degildi olamazdida cünkü kalbi Allah sevgisi ile dolu olan birisinin,vatan bayrak ve rejim düsmani olmasi zaten mümkün degildir. Kuranda olmayan rahibelerin kullandigi bez parcasini kendilerine simge olarak kabullenip Laiklige karsi mücadele verenler bu ülke icin en büyük tehlikelerden birisidir.Tehlikedir cünkü ALLAHIN TÜRBAN DIYE BIR EMRI OLMAMASINA RAGMEN TÜRBANI ALLAHIN EMRIYMIS GIBI DAYATMAKTADIRLAR.Bundan daha büyük bir tehlike olurmu? Irtica tehlikedir,irtica dün nasil ki Kubilay'in kafasini bedeninden ayirdiysa bugünde ayni seyleri Ergenekon senaryolari ile yapmaktadirlar.EVET ERGENEKON SENARYOSU BENCE KUBILAYIN BASINI GÖVDESINDEN AYIRAN ZIHNIYETIN DEVAMIDIR.Bu nedenle irtica hala tehlikedir.Bunu cemaatlere sirtini dayamis olan bir iktidarin degistirmesi sadece kitabin degistirilmesinden öteye gecmez.TEHLIKE AYNEN DEVAM ETMEKTEDIR.Hemde daha pervasizca...! Bu ülkede kimse kimsenin inancina,ibadetine karismadi.Eger bir ülkede okuldan cok cami,ögretmenden cok imam varsa o ülkede din özgürlügü vardir.Din özgürlügüyle yetinemeyen cevrelerin rejimi hedef almis olduklarini da son 8 yillik AKP iktidari ile yasamaktayiz.Üniversiteleri susturulmus ve zaptedilmis,Askeri kusatilmis yargisi ele gecirilmis bir ülkede Kirmizi Kitabin degismesi hicbirsey ifade etmez.Ihanetin legallestirilmesine yarar sadece. Düsünce bazinda bir insan rejime karsi olabilir.Ama bu karsi olma eger eyleme dönüsmüsse rejim karsitligi suctur. Türkiye'de tehlike degismedi degisen sadece iktidar oldu.Laik rejime karsi olanlar iktidara tasindi yani TEHLIKE IKTIDARDADIR.Kitabin degismesi tehlikeyi degistirmez. saygilarla Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2010 Vatandaşın değerleri, inançları, eğilimleri tehdit ise bunun zaman zaman “yakın” tehlike olması da gerekliydi! Söz konusu “gereklilik”in sırası İslam’da-Müslümanlardaysa bu kimi zaman Müslüm GÜNDÜZ’lerin eline sopa vererek gerçekleştirildi, kimi zaman da Uğur MUMCU’lar vurdurularak suçu sakallı ve kalpaklı “İran’cıların” üzerine yıkılarak (irtica-şeriat) hortlatıldı. TRT'den izleyiciye küfürlü yanıt! TRT 1 kanalında yayınlanan Stadyum programına elektronik postayla soru soran izleyiciye TRT'den inanılmaz yanıtlar: ''''Sanane ***** kiskanclik yapma *****'' Söz konusu yazışmayı BirGün yazarı İskender Gürdöl "TRT'den büyük ayıp!" başlığıyla köşesine şöyle taşıdı: Bu hafta toplumda ve sporda ki şiddet olayları üzerine yazı yazmayı düşünüyordum. Fakat, bir internet sitesinde, aşağıda okuyacağınız haberi görünce paylaşmak istedim. Şiddet bu ülkede güncelliğini hiç kaybetmediği içinde o konuda haftaya yazmaya karar verdim. Aşağıdaki metnin noktasına virgülüne dokunmadan sizlere yansıtıyorum. Kıssadan hisse: Şiddet sadece fiziksel darbeyle oluşmaz... Ayrıca kazanç dengesizliği de cabası... “TRT'nin kendilerine mail atan izleyiciye verdikleri cevap şaşkınlık yarattı. 22 Kasım 2010 akşamı TRT 1 kanalında yayınlanan Stadyum programına izleyiciler elektronik postayla soru sorarak katılabiliyor. Program sunucusu tarafından verilen elektronik posta adresine seyirci merak ettiği sorularını bu adrese gönderdi. İletide şunlar yazıyordu: "Sorularımız Hakan Şükür'e... Duyduk ki TRT'den Stadyum programı için her hafta 14 bin TL alıyormuşsunuz... Para da HSBC Bank İstanbul Bomonti şubesine yatıyormuş... Eğer böyleyse... 1-Bu kadar para size neden veriliyor? İçiniz rahat mı... Hayır yani dini bütün bir insansınız ya ondan diyoruz... 2-Bu ücretin vergisi ödeniyor mu? Yani TRT'deki çalışma statünüzün adı nedir? 3-Bu ücretin alınmasında malum cemaatinizin payı ve gücü nedir? Ya da cemaat bu olayın neresinde ne kadar vardır? 4-Toplamda 728 milyarlık bir tutar bir hayli iyi öyle değil mi? Siz ne düşünüyorsunuz? 5-Bakalım bu sorularımız bir cevap bulacak mı? Bekliyoruz... Sevgiler... Saygılar... H.Günel" Bu iletiye TRT'den gönderilen cevap şöyleydi: (Türkçe yanlışları TRT'ye aittir) "Hayri bey hakan sukur geldikten sonra sponsorlugu gelirleri 10 kar artti bunuda yazsaydiniz ridvanlar m.denizliler 3er 5 er trilyon alirken musade ederseniz turk futbolunun en basarili ismida onlarin 6 da birini alsin cemaatle ne alakasi var ideolojik yaklastiginiz her halinizden belli" TRT'den gelen bu cevaba karşılık Günel şöyle bir mesaj gönderdi: "Sorun da bu ya... Bu kadar paraları Hakan Şükür, Denizli, Dilmen niye alır?...Neyin karşılığı bu paralar? Hangi işin? 17 milyon işsizin kıvranarak süründüğü bir ülkede üstelik... İdeoloji diyorsunuz... Bunun neresi ideoloji...? Üstelik ben hala sorularıma cevap alamadım... Sizin mailinizdeki savunma şuna benziyor biraz... Ağca katil ama başkaları benzer programlar yapınca suç değil, TRT yapınca suç... Böyle savunmadı mı TRT de kendisini?... Yuh olsun mu size, bana bizlere... hepimize... olsun mu? Hatta yazıklar olsun mu? Bence olsun..." TRT'den ise bu maile şöyle cevap geldi: "vicdani rahatmis arz talep meselesi ntv spor ve lig tv 3 katini veriyor gitmiyor hayri cim..." Hayri Günel TRT'ye yine cevap yazmaya devam etti: "Cevap bu öyle mi?... Bu kadar ayağa düştü yani Hakan Şükür... Böylesine ***** oldu desenize... Bir de "Hayricim" değil "Hayri'ciğim" olacaktı yanılıyor muyum?... Laubaliliği ise hiç hesaba katmıyorum… Arz talep meselesi öyle mi…?" Ve devlet kanalı TRT'den Günel'e şöyle bir cevap geldi: "Sanane ***** kiskanclik yapma **** seneyede 2 katini verecez rejiden yaziyoruz binlerce mail geliyor nede olsa turk futbolunun krali ve adami hakan var yayinda raitingler super sen bile seyrediyosun ya *****" İşte TRT'nin Hayri Günel'e verdiği nihai cevap böyleydi. Kısacası Türkiye sonunda devlet televizyonundan "****" yanıtının verildiğini de gördü. “ --------------------------- Hakan Şükür´ü tanirmisin bilemem ! biraz tanitayim bir kizi sevmisti izmitli nisanlanmisti kiz basini kapatmadigi icin sonradan cok sevdigi nisanlisini terk etmisti. Ve bu kiz gölcük depreminde fefat etti... Tabii ki bu durum Hakanimizi hic etkilemedi.. Bakin futbolu birakmamak icin cok direndi daha dogrusu parayi birakmamakta direndi olmadi.. TRT sahip cikti, arzuladigi paralari bir nebze kavustu..Iman demek para demek oldugunu bizzat onun altina imzayi atti. TRT bu durumu görüpte baska imza cikartabilirmiyiz.. Hakan Şükür´ün eline simdi kimin sopasi eline gecti !!! Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2010 TRT'den nemalanan sadece hakan sükür degil.Bütün cemaat mensuplari,Erdogan yandasi ne kadar gazeteci varsa TRT'den milletin vergilerini sömürmektedirler.TRT bildigimiz gibi devletin kanaliydi ama simdi misyon degisti iktidar yani Erdogan'in kanali oldu. TRT'nin Avrupa'da bazi ülkelerde özellikle Almanya'da bazi eyaletlerde yasaklanmis ve hatta kablodan cikarilmis olmasi ve Almanlarin TRT'nin neden yayindan cikarildigina gösterdikleri gerekceye baktigimizda ne kadar hakli olduklarini bir kez daha anliyoruz.TRT erdogan ideolojisini tüm dünyaya yayma cabasindadir.Türkiye'de önceleri insanlar TRT'nin haberlerine cok güvenirdiler.Cünkü arastirmalar sonucu haberin dogrulugu tespit edildikten sonra verilirdi.Haysiyetli ve onurlu televizyonculuk budur iste.Borazan olan televizyon kanallari ulusun düsmanidirlar,cünkü ulusa asla gercekleri aktarmaz savunduklari siyasi iktidarin kendilerine verdikleri misyona göre haber yapar serefli insanlarida karalarlar. hakan sükür Trt'den nemalanan tek kisi degildir.Ne kadar cemaatci,AKP yandasi varsa trt'nin kadrolarindadir, özellikle akp'li bakanlarin veya milletvekillerinin bircogunun yakinlarida trt'den zengin olmaktadir.fehmi koru,ali bayramoglu,mümtazer türköne gibi cemaat medyasinin belli basli isimleri trt'den para kazanmaktadirlar.trt'den derken yani milletin alinteri paralarindan kesilen vergileri midelerine indirmektedirler.Elektrik faturalarinda trt payi vardir.Türkiye'nin nüfusuna göre kac milyon kisinin elektrik faturasi ödedigini hesap edersek trt'nin bu paralari nasil yandaslara aktardigini ve bunun her ay olduguna göre nasil müthis bir meblaga vardigini sanirim kafasi calisan her Türk vatandasi hesap edebilir. Türkiye her taraftan isgal altindadir.Kayseri Belediyesinde ortaya cikarilan yolsuzluk tek degildir.Tüm AKP'li belediyelerde yolsuzluklar yapilmakta fakat cemaatin savcilari bunlara arastirma acmamaktadirlar.Cemaatin diyorum,cünkü AKP ile Türkiye genelinde yapilan kadrolasmalar sonunda,savcilar,hakimler,valiler,kaymakamlar özellikle secilmis kisilerdir.Cumhuriyeti savunan savci ve hakimlerin basina neler geldigini Ilhan Cihaner olayinda,BALYOZ HAKIMI olayinda ve daha bu anlamda sayisiz olaylardan biliyoruz. saygilarla saygilarla Alıntı
Φ raif bostan Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 15 Aralık , 2010 türkiye belkide derin dünya devleti taqrafın gelecekte şeriatla yönetilen bir yer haline getirilmeye çalışılıyor bunun için toplumun değerlerini korumaya çalışıyorlar ve bu sayede şeriat inancını insanlarda muhafaza etmeye çalışıyor ve bence bu şekilde gelecekte şeriat devleti kurma hevesindeler. Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2010 türkiye belkide derin dünya devleti taqrafın gelecekte şeriatla yönetilen bir yer haline getirilmeye çalışılıyor bunun için toplumun değerlerini korumaya çalışıyorlar ve bu sayede şeriat inancını insanlarda muhafaza etmeye çalışıyor ve bence bu şekilde gelecekte şeriat devleti kurma hevesindeler. İnanın bu saptama/tespit üzerinde doktora tezi hazırlanacak cinsten; Nasıl gelecek bu şeriat? Bu heves hükümetin ve Ak Parti nin hangi tavrında var, anlayabilmiş değilim. Alıntı
Φ raif bostan Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2010 ak parti muhafezakar bir parti peki neyi muhafaza ediyor elbetteki dini ve islam kültürünün getirdiği kültürü ve modern olmayan töre benzeri değerleri. Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 ak parti muhafezakar bir parti peki neyi muhafaza ediyor elbetteki dini ve islam kültürünün getirdiği kültürü ve modern olmayan töre benzeri değerleri. İşte bunu bilmiyordum! Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 türkiye belkide derin dünya devleti taqrafın gelecekte şeriatla yönetilen bir yer haline getirilmeye çalışılıyor bunun için toplumun değerlerini korumaya çalışıyorlar ve bu sayede şeriat inancını insanlarda muhafaza etmeye çalışıyor ve bence bu şekilde gelecekte şeriat devleti kurma hevesindeler. İnanın bu saptama/tespit üzerinde doktora tezi hazırlanacak cinsten; Nasıl gelecek bu şeriat? Bu heves hükümetin ve Ak Parti nin hangi tavrında var , anlayabilmiş değilim . Sevgili 'Ahmet AY'; Ak Parti'nin ne tür gündemleri olduğunu ve hangi tavrında bu heves ve amaçların açığa çıktığını çok iyi gözlemlediğinizden eminim. 2002 den bu yana adım adım ve fırsat gördüğü her gelişmede bunları yaşama geçirdiğini anlamamanız mümkün mü? Düşüncelerini ve gözlemlerini nitelikli olarak bu sayfalara aktarma çabasında olan sizin, "Anlayabilmiş değilim" ifadesi ne anlama geliyor o zaman? _ Görmemezlikten gelmek? _ Önemsememek? _ Heves olduğunu kabullenip gerçekleşebileceğine ihtimal vermemek? _ Analamıyormuş gibi görüntü verip gizli bir destek vermek? _ Ya da "aynı görüşleri paylaşmadığınız halde" kişisel ve bölgesel siyasi beklentilerin gerçekleşmesi amacıyla geçici de olsa işbirliği ve birlikte hareket etme stratejisi OLABİLR Mİ acaba.? "Ak Parti nin hangi tavrını, neden anlayamamış olduğunuzu" açamanız ve yazılarınızı takip edenleri tutarlı bir yaklaşımla ikna etmeniz gerekiyor... * * * ak parti muhafezakar bir parti peki neyi muhafaza ediyor elbetteki dini ve islam kültürünün getirdiği kültürü ve modern olmayan töre benzeri değerleri. İşte bunu bilmiyordum! Sevgili 'Ahmet AY'; Forumun diğer bölümlerinde bulunan başlıklarını ve yazılan iletileri dikkatli bir şekilde takip ediyorsanız eğer aşağıdaki ilişimde yazılanları okumuş olmalısınız... http://www.turkish-media.com/forum/topic/204214-veda/page__view__findpost__p__903604 Orada ikinci paragrafta yer alan "Bazen söylemek istediğini tam ifade edemeyen bir üyeye, iyi ifade yeteneği olan bir üyenin" anlamsız ve gereksiz yaklaşımlarını ele alan ifadeleri iyi değerlendirerek özümseyip, ona uygun yaklaşımlar içinde olmalı mıyız diye sormak istiyorum... Umarım "İşte bunu bilmiyordum!" yaklaşımınızı ele alarak kastımı aşmadan neyi ifade etmek istediğimi anlatabilmişimdir. Saygı ve sevgilerimle Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 Cumhuriyet tarihinin görülmemis kadrolasmasi ki bu dinci bir kadrolasmadir yani öyle zararsiz bir kadrolasma degildir.Tüm kösebaslari cemaat elemanlarinca doldurulmus,gazeteler satin alinmis ve gazetelerde POLIS ELEMANI olarak calisan "ELEMAN GAZETECILER"türetilmistir. Bak bunu bilmiyordum demek aslinda söyleyecek baska bir savunmasi olmayanlarin sözlerine benziyor. Graham Füller'in (graham füllerin kim oldugunu bilen yoksa yazayim;CIA'NIN ORTADOGU GÖREVLISI VE TÜRKIYE MASASI SEFIYDI" Abdullah Gül'le olan samimiyeti zaten bize pekcok kokuyuda birlikte veriyor.Graham Füller'in SIYASAL ISLAM üzerine yazmis oldugu kitabinin Türkiye ile ilgili bölüm leri okunmaya deger."BAK BUNU BILMIYORDUM"a o bölümde yanit verilmis. 8 yildir Erdogan iktidari adim adim seriata dogru yol almaktadir.Bakin dokunulmazliklar konusunda ne diyor"EVET PROGRAMIMIZDA VAR AMA BEN KENDIMI YEM ETMEM"iste bu itiraf herseye deger.Erdogan ya basaracaktir ya da kacacaktir,bugüne kadar hala Isvicre'de hesabi olmadigina dair bir belge sunamadi kamuoyuna. Erdogan ve yoldaslarinin hedefinde Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin rengini seklini degistirmek vardir.Bu nedenle TSK'ya saldirdilar.Bu nedenle eleman gazetecilerle isbirligi yaptilar.Bu nedenle yargiyi bir referandum oyun ile kucaklarina oturttular ve orduyu hadim ettiler.Ordu bugün samar oglani yapilmistir.Her önüne gelen artik orduya hakaretler edebilmekte ve malum kesim tarafindan bastaci edilmektedir. Irtica Türkiye'yi yönetiyor fakat KIRMIZI KITAP'ta irtica artik bir tehlike olmaktan cikariliyor.Bu ne büyük gaflet ve dalalettir.Bunuda ben Türk'üm diyen hertkes seyretmektedir.Bu uykuya dalanlar uyandiklarinda bircok seyin artik cok gec oldugunu anlayacaklardir. TüRKIYE ADIM ADIM SERIATE YAKLASMAKTADIR.Bak bunu bilmiyordum demekle yok olmaz gercekler.WIKILEAKS ERDOGAN'in kimligini aciklamistir fazlasini bilmenin bir geregi yok artik saygilarla Alıntı
Φ Ahmet AY Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 Sevgili 'Ahmet AY'; . . . Saygı ve sevgilerimle Kurumsal ve bireysel düşünceniz, siyasi eğiliminiz, politik duruşunuz, inancınız vs. açık ise bunu başka yöne çekmenin bir anlamı yoktur. Hele hele bir isimden ve/veya nitelemeden hareketle "düz mantık"la manipüle etmek oldukça sorunlu bir yaklaşım olsa gerek. Örneğin; Muhafazakar olan bir parti "neyi muhafaza edecek" türden soruya vereceğiniz cevap soru kadar müşkülat barındırır. Zira muhafazakarlık sayın yorumcu yazarın ifade ettiği gibi "din muhafızı" anlamı taşımaz. Taşısa bile dini "yönetim, şeriat getirir" anlamı taşımaz. Bu sebeple sayın yorumcu yazarın mealen "muhafazakardır o halde" diye devam eden cümlesindeki yargıya verilecek cevap; "İşte bunu bilmiyordum" olmalıydı. "Anlayabilmiş değilim" ifademden de bahsedecek olursam; Gerçekten de Ak Parti 2002'den beri ülkeyi daha demokrat, daha özgürlükçü; vesayetlerden kurtarma mücadelesi veren ve zaman zaman tökezleyen bir parti olarak görüyorum. Saygı ve sevgilerimle. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 Gönderi tarihi: 17 Aralık , 2010 Kurumsal ve bireysel düşünceniz, siyasi eğiliminiz, politik duruşunuz, inancınız vs. açık ise bunu başka yöne çekmenin bir anlamı yoktur. Hele hele bir isimden ve/veya nitelemeden hareketle "düz mantık"la manipüle etmek oldukça sorunlu bir yaklaşım olsa gerek. Örneğin; Muhafazakar olan bir parti "neyi muhafaza edecek" türden soruya vereceğiniz cevap soru kadar müşkülat barındırır. Zira muhafazakarlık sayın yorumcu yazarın ifade ettiği gibi "din muhafızı" anlamı taşımaz. Taşısa bile dini "yönetim, şeriat getirir" anlamı taşımaz. Bu sebeple sayın yorumcu yazarın mealen "muhafazakardır o halde" diye devam eden cümlesindeki yargıya verilecek cevap; "İşte bunu bilmiyordum" olmalıydı. Saygı ve sevgilerimle. Sevgili 'Ahmet AY'; Alıntıladığım ilk bölümü kastım anlaşılamadığı ya da gereği kadar açık ifade edemediğim için ve polemiğe neden olmamak amacıyla yanıtlamak istemiyorum... Umarım anlayışla karşılarsınız... "Anlayabilmiş değilim" ifademden de bahsedecek olursam; Gerçekten de Ak Parti 2002'den beri ülkeyi daha demokrat, daha özgürlükçü; vesayetlerden kurtarma mücadelesi veren ve zaman zaman tökezleyen bir parti olarak görüyorum. Çok açık olarak bakış açınızı ifade etmişsiniz... Elbetteki görüşünüze saygı duyuyorum ama sadece görüntüye bakarak yapılan değerlendirmeler olarak değerlendiriyorum. "Daha demokrat ve özgürlükçü", olmak konusunu sizin de benim de ve bizler gibi düşünen diğer yurttaşların yıllardır talep ettiklerimizi ve uğruna mücadele ettiğimiz değerler olarak ele aldığımzda, sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için "Ne kadar" sorusuna yanıt aramamız gerektiğini düşünüyorum. Akp ve lideri - "Ne kadar demokrat?" - "Ne kadar özgürlükçü?" - Bu sorulara "daha demokrat, daha özgürlükçü" diye vereceğimiz yanıt "kuzuların olmadığı yerde keçileri Abdurrahman çelebi olarak görmek", görüntüye bakarak bilerek kendimizi kandırmaktan öteye gitmeyeceğini düşünüyorum. O zaman şu soru çıkar karşımıza, kime göre "daha demokrat ya da özgürlükçü?" Ve biz hangi demokrasi ve özgürlükleri istiyoruz? Hafta sonundan bu yana yaşanan gelişmelerde Akp ve liderinin ve diğer sözcülerinin görünen tepkileri ve yaptıkları yorum ve yaklaşımlar ve hatta cumhurbaşkanının taraf olduğunu dekelere eden ifadeleri ne kadar demeokrat ve özgürlükçü olduklarının ip uçlarını vermiyor mu bizlere? Vesayet konusunda da farklı düşünüyorum sizden. Kimleri kimin vesayetinden kurtarma çaba ve amacı içerisindeler ve bunu yaparken ne kadar demokrat, özgürlükçü ve hukuka uygun davranışlar sergiliyorlar. Ayrıca bütün bunları hangi amaçla yaptıklarını ve kimleri "Vesayet ve himayeleri altına" almaya çalıştıklarını görmezlikten gelerek yapılacak bir değerlendirme "zaman zaman tökezleyen bir parti olarak" değerlendirme yapmanıza neden olabiliyor. Hangi konuda yaptıkları bir girişimi olması gerektiği şekilde sonlandırdılar? Verbileceğimiz bir tek örnek hatırlayabiliyor muyuz? Neden peki? Neden net bir yanıt vermekte zorlanıyoruz? *** Neyse bu böyle uzar gider... Saygı ve sevgilerimle... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.