Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 İlhan Selçuk hayatını kaybetti Cumhuriyet Gazetesi başyazarı İlhan Selçuk hayatını kaybetti Tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde vefat eden İlhan Selçuk 14 ağustos 2009 tarihinden bu yana konuşma bozukluğu ve kısmi felç nedeniyle tedavi görüyordu. İlhan Selçuk tedavisi nedeniyle 11 Mart 2010 tarihinde vefat eden kardeşi Turan Selçuk’un da cenazesine katılamamıştı. Selçuk kardeşinin vefatından 72 gün sonra vefat etti.. İlhan Selçuk kimdir? İlhan Selçuk, 1925 yılında Aydın'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. (1950) Avukatlık, matbaacılık, dergi ve gazetelerde yazı işleri müdürlüğü yaptı. İlk yazıları 41 Buçuk isimli mizah dergisinde çıktı. (1952). Selçuk 1963 yılından vefat ettiği güne kadar Cumhuriyet gazetesinde yazmaya devam etti. Eserleri... İlk iki kitabı gittiği yerler üzerine bir incelemedir: Güzel Amerikalı (1976), Uzak Komşu Rusyadan Gezi Notları (1967). Mustafa Kemalin Saati (1969)nde belgesel yazılarını derledi, bir de roman yayınladı: Yüzbaşı Selahattinin Romanı (iki cilt, 1973/75). Yeni kitapları: Sovyetler, İran, Amerika İzlenimleri (1976), Yeni Kırallar, Yeni Soytarılar (1976), Ağlamak ve Gülmek (1982), Düşünüyorum Öyleyse Vurun (1984), Görülmüştür (1986), Ziverbey Köşkü (anı, 1987), Japon Gülü (1988). POLİSLERE ÇAY DEMLEMİŞTİ Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya: Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusuydu. Yazılarında sermaye-emek çelişkilerini ortaya koydu. Güneydığu sorunlarına yazılarında yer vermiş biridir. Demokrasiden, özgürlüklerden, Atatürk devrimlerinden yana olan yurtsever bir yazardı. Sabaha karşı polisler evine geldiğinde onlara kendi elleriyle çay yapmış biridir. Vatan. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 İşte son yazısı İlhan Selçuk ameliyata girmeden bir gün önce okurlarıyla vedalaşmıştı. Ergenekon operasyonu nedeniyle geceyarısı apar topar gözaltına alınıp 48 saat "içeride" kalan İlhan Selçuk ameliyatından hemen önce "İkisine de eyvallah" diyordu.... Yani ölüme de kalıma da...Her ihtimale karşı okurlarına işte böyle veda etti.. "İkisini de Eyvallah... Arabayla asfalt yolda giderken birden karşına bir levha çıkar.. “Yol kapalı” Bozulursun... Ama yapacağın bir şey de yoktur. Bugün Pazar!.. Pazartesi günü yürekten ameliyat olacağız, söylenenlere bakılırsa epey gıllı gışlı bir operasyonmuş, nalları havaya dikersek bozulmayalım, olur böyle şeyler. ..... Nalları dikmezsem... Daha görüşürüz... Dikersem, her ne kadar kusurumuz da olsa, affola... İkisine de eyvallah... " Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 Kim ne dedi? CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu: İlhan Selçuk benim kuşağımda derin izler bırakan biriydi. O Cumhuriyet'te açtığı pencereyle toplumun aydınlanmasında öncü olmuştur. Ama son Ergenekon sürecinde büyük bir haksızlığa uğramıştır. O kararı verenler şimdi sanıyorum bir vicdan muhasebesi yapıyordur. Sabaha karşı alınması ve arkasından yapılan muamele kendisini yıpratmıştır. Arkasından bir ameliyat geçirmiştir. Bütün bunlara baktığımızda bir aydının hak etmediği bir süreç yaşadı. Ben bu süreçte İlhan Selçuk'a haksızlık yapıldığı kanısındayım. Altan Öymen: Hem Türk basını, hem Türk milleti için çok büyük bir kayıp. Bütün hayatı boyunca ülkemizin, halkımızın ve tüm dünyadaki insanların iyiliğini hedef alan bir çizgi izledi. Hem basınımızın hem milletimizin başı sağ olsun… Sabih Kanadoğlu: İlhan Selçuk'un vefatı Cumhuriyet Gazetesi ve okurları için büyük bir kayıp. Türkiye Cumhuriyeti yalnız bir yazarını değil, özverili bir evladını, bir felsefecisini, önemli bir aydınını kaybetti. Tüm Türkiye Cumhuriyeti'nin başı sağolsun… Emin Çölaşan: Türkiye'de gazetecilerin dönek olmasının moda olduğu bir dönemde, yıllardan beri aynı çizgisini bozmayan, saygın, onurlu, yurtsever bir gazeteci ağabeyimizdi. Ve birileri tarafından hiç utanmadan ve sıkılmadan "terörist" olduğu iddia edildi. O nedenle gözaltına alındı, cezaevinde yattı bir süre ve ne yazık ki bir hastane odasında yaşamını yitirdi. Büyük bir insandı, örnek bir gazeteciydi. İlhan ağabey'e Allah'tan rahmet diliyorum. Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 İlhan Selçuk'un kaleminden Ziverbey'de yaşadıkları "Gözlerim bağlı olduğundan hiçbir şey görmüyordum..." 12 Mart 1971'de askerlerin verdiği muhtıra sonrası İlhan Selçuk, asker-aydın ittifakından oluşan ve Türkiye'de rejimi değiştirmek amacıyla kurulan başka bir örgütlenme içinde olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. İlhan Selçuk, sol hareketin simge isimleri İlhami Soysal ve Doğan Avcıoğlu'nun da tutulduğu dönemin sorgu merkezi Ziverbey Köşküne götürüldü. Ziverbey Köşkü'nde işkence gören İlhan Selçuk, ifadesinde akrostiş yöntemiyle işkence altında olduğunu yazdı. Mahkemedeki savunmasında akrostiş yöntemini açıkladı, ifadesinin işkence altında alındığını kanıtladı ve beraat etti. Selçuk işkence günlerini serbest bırakıldıktan sonra kaleme aldığı "Ziverbey Köşkü" adlı kitabında anlattı. İşte İlhan Selçuk'un kaleminden Ziverbey'de yaşadıkları: "Gözlerim bağlı olduğundan hiçbir şey görmüyordum. Ayak bileklerime bir alet geçirilmişti. Bir manivelanın ya da vidanın sıkıştırıldığını duyumsuyordum. Öyle bir an geldi ki, bacaklarımı kıpırdatamaz oldum. Bir yağ mı sıvı mı sürüyorlardı tabanlarıma, sonra sopa inip kalkmaya başladı. Kendimi acıya katlanabilir sanırdım. Ancak falakanın verdiği acı hiçbir acıyla kıyaslanamaz. Olayın bir de ruhsal yanı var ki, bedensel acının üstüne biniyor. Kendini aşağılanmış olarak görüyorsun" (alıntı:haberturk.com) Alıntı
Φ Komiser Kolombo Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 21 Haziran , 2010 Ergenekon safsatası atfedilenler bir bir azalıyor. Türkan Saylan ve Erhan Göksel'den sonra İlhan Selçuk. Bakalım ucu nereye varacak! Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2010 İlhan Selçuk’la bir kez görüştüm SONBAHARDI... Yağmurlu bir akşam... Mecidiyeköy’de akşamları da açık olan salaş bir esnaf lokantasında buluşmuştuk İlhan Selçuk’la. Cumhuriyet’ten birkaç arkadaşı eşlik ediyordu kendisine. Sağlık sorunlarına karşın mütevekkil bir gülümsemeyle bakıyordu etrafa. Bana “Seni benimle görürlerse Ergenekoncu derler, ona göre...” diye takılmıştı. Hep beraber gülüşmüştük. Öyle kibar, öyle içten, öyle alçakgönüllü, öyle yumuşak, öyle muhabbet ehli, öyle değer veren, öyle delikanlı, öyle esprili, öyle vakur, öyle egemen, öyle halim selim bir hali vardı ki... Hemen ısınmıştım kendisine. * * * Bunda şaşacak bir şey yok. Ben epey zamandır, karşımdakilere “Acaba aynı kafada mıyız? Acaba aynı görüşte miyiz?” diye yaklaşmak yerine, “Acaba nasıl bir insan?” diye yaklaşıyorum. Durum böyle olunca da... Kabalıkta, hoyratlıkta, acımasızlıkta sınır tanımayan güya “demokrat” adamlara ısınmak zorunda hissetmiyorum kendimi. Tıpkı... Kendilerine “dindar” diyen ama fitne fesat çıkarmakta epey mahirleşmiş düşük insanlarla bir araya gelme mecburiyeti hissetmediğim gibi. * * * Ölçüm şudur: Karşımdakine bakıyorum... Kibar mı? Anlayışlı mı? Alçakgönüllü mü? İçten mi? Vakur mu? Mert mi? Mağdur mu? Halim selim mi? Delikanlı mı? Hemen ısınıyorum kendisine. Karşımdakine bakıyorum: Kafa belden aşağı mı çalışıyor? Hazımsız mı? Muktedirin paçasına mı yapışmış? Gücünü muktedirden mi alıyor? Namert mi? Kalleş mi? Kalpe mi? İçten pazarlıklı mı? Hesapçı mı? Hemen uzaklaşıyorum kendisinden. * * * Ama İlhan Selçuk söz konusu ise, kuşkusuz bundan çok daha fazlasını söylemem gerekir. Bir kere ben “Yazının bir mimarisi vardır” cümlesini ondan öğrendim. “Ödünsüzlük” denilen olgunun erdemini de. Yıllarca yazıyla ayakta kalınabileceğini de ondan öğrendim, kaç yaşına gelirsen gel hep “delikanlı” olunabileceğini de. “Etrafındakileri sadece bir tılsımla değil, ancak başka tür özelliklerin varsa etkileyebilirsin” hükmünü de ondan öğrendim. Vursalar bile düşünmeyi. Vursalar bile düşündüğünü ifade etmeyi. İnat etmeyi. Sebat etmeyi. Bir duruş sergilemeyi... Hepsini ama hepsini ondan öğrendim. Eh, bunlar da az şey değildir sanırım. Zor zamanda demokrat olmak EY Kürt sorununun çözümüne kendilerini adamış demokrat kalemler! Kolay zamanlarda... Açılım yapılıyor, tarih yazılıyor diye hava attınız. En uçuk fikirleri ortaya atmakta bir sakınca görmediniz. Öcalan’ı paşa yapmak bile istediniz. Hükümete akıl verdiniz, danışmanlık yaptınız... Ama bir talihsizlik oldu, rüzgâr tersine döndü. Şimdi iktidar, tıpkı 90’lardaki gibi, “Vuracağız, kıracağız... Göz açtırmayacağız... Kökünü kurutacağız...” diyor. Sizden ise “tıs” bile çıkmıyor. Duruma bir el atmanızı bekliyorum. Kardeş Türküler’le kardeş olduk ÖYLE bir zamana denk geldi ki “Kardeş Türküler” konseri, tam isabet! Türkçe baraklara Rum ezgileri, oynak Roman havasına Ermeni ağıtları, Kürtçe türkülere Yozgat havası karıştı. Sırrı Süreyya ile Dilber Ay ikilisine şapka çıkardık. Diyarbakırlı Ara Dinkjian’ın uduna hayran kaldık. Canlandırmalara, danslara meftun olduk. Mezopotamya’dan Balkanlar’a gittik geldik. Tüylerimiz diken diken oldu ve sonunda öyle dolduk ki... Biz, Açıkhava Tiyatrosu’nu dolduranlar, “Yaşasın halkların kardeşliği” diye bağırmaktan kendimizi alamadık. Uzak durulacak mekânlar *BİR: İçeri girdiğin andan itibaren görevlilerden, “Bunun burada ne işi var” bakışı yayılıyorsa. *İKİ: Sipariş verdiğin bir ürün için “Kalmamış” derken bir zevk alma durumu söz konusu oluyorsa. *ÜÇ: Suratlar asıksa... Yaşam enerjin tükeniyorsa... *DÖRT: Mekân sahibi lüzumsuz bir kasma haline kendini kaptırıp etrafta zabıt kâtibi gibi dolaşıyorsa... *BEŞ: Mekân sahibi, kendi mekânına ait sorunlarla bütün gece kafa şişirmeyi marifet biliyorsa... Benim gözümde ‘Vakit’ meselesi VAKİT’in dünkü manşetini, her zamanki gibi yine midem bulanarak okudum. Güya PKK Alevilerin kontrolüne girmiş, güya Aleviler Ergenekoncu imiş ve güya Ergenekoncu PKK, hükümeti zor durumda bırakmak için askerleri öldürüyormuş. Gazeteyi hemen buruşturup, layık olduğu yere, çöp sepetine attım. * * * Aslında Vakit falan hikâye... Adamlar karakterlerinin gereğini yapıyorlar... Asıl mesele şu: Mide bulandıran, ayrımcılık yapan, fitne çıkaran, Alevi düşmanlığında sınır tanımayan bu tahrik odağına Başbakan Erdoğan, “gazete” muamelesi yapmaya devam edecek mi, etmeyecek mi? Benim için “Vakit meselesi”, artık böyle bir meseledir....İlhan Selçuk’la bir kez görüştüm. Ahmet HAKAN Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2010 Gönderi tarihi: 22 Haziran , 2010 İlhan Selçuk İçin Ağlamak Hem Sosyalist... Hem Atatürkçü ... Hem Aydınlanmacı... Hem Evrensel... Hem Ulusalcı... Hem Dünya Vatandaşı... Hem Anadolulu... Hem Antiemperyalist... Hem Hümanist... Hem Demokrat... Hem Cumhuriyetçi... Hem Bağımsız... Hem Küresel... Hem Düşünür... Hem Köşe Yazarı... Hem Gazeteci... Hem İmtiyaz Sahibi... Hem Lider... Hem Nefer... Hem Akılcı... Hem Duygusal... Hem Mevlana'nın Hoşgörüsü... Hem Hz.Eyüp'ün sabrı... İlhan Selçuk İçin Ağlamak... Bütün bu değerler için ağlamaktır! -------------------------------------------------------------------------------- Emre Kongar... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.