Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Sözde Kck AİHM'de...


''biji tirkiye''

Önerilen İletiler

'KCK operasyonu' adı altında tutuklanan 104 Kürt siyasetçisinin avukatları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 13 ve 14. maddelerinin ihlal edildiğini belirterek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Tutuklanan Kürt siyasetçilerine ilişkin iddianamenin hala çıkmadığını dikkat çeken Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, 14 aydır haksız yere tutuklu bulunan müvekkillerinin hala ne ile suçlandıklarını bilinmediğini ve ortada delil olmadığı için iddianamenin hazırlanamadığını söyledi.

 

Kürt siyasetçilere yönelik 14 Nisan 2009 tarihinde 'KCK Türkiye yapılanması içinde yer almak' iddiasıyla başlatılan operasyonda tutuklanan Kürt siyasetçilere ve BDP'li belediye başkanlarına yönelik iddianamenin çıkmamasına tepki gösteren avukatlar, basın toplantısı düzenledi. Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde yapılan kahvaltılı basın toplantısına tutuklu eski DTP ve BDP'lilerin savunma avukatlarından Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Mehmet Emin Aktar ve avukatları Meral Danış Beştaş, Reyhan Yalçındağ, Cihan Aydın, Sezgin Tanrıkulu, Fethi Gümüş, Mesut Beştaş, Abdulkadir Güleç ve Serkan Akbaş katıldı. Toplantısında ilk söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, müvekkillerinin ne ile suçlandıklarını ve hangi delilerle tutuklu bulunduklarını bilmediklerine ifade etti. 14 aydır tutuklu olan müvekkillerine ilişkin 14 ay boyunca her 30 günde bir itiraz ettiklerini ve tutukluluk durumlarının gözden geçirildiğini dile getiren Aktar, 'Ancak öyle bir hal aldı ki bunun gözden geçirilmesi adeta otomatik bir karara dönüştü ve aynı gerekçelerle 30 günde bir tutukluluk hallerinin devamına karar verildi. Mevcut delil durumun isnat edilen suçun niteliği denilerek tutukluluklarının devamına karar verildi' dedi. 14 aylık tutuklamanın tedbir olma niteliğini aştığının altını çizen Aktar, 'Artık tedbir olmaktan çıkıp bir cezalandırmaya dönüştü' dedi.

 

'Soruşturma merciinde delil yok'

 

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun tutuklamayı düzenleyen hükümlerinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kişi güvenliğine ilişkin hükümlerinin bu soruşturma ile tamamen ihlal edildiğini vurgulayan Aktar, şunları kaydetti: 'CMK'nın tutuklama için kuvvetli suç şüphesinin bulunması zorunludur. Bunu neye göre değerlendireceksiniz. Eldeki delillere göre tutuklu bulunan müvekkillerimizin hiçbiri hangi delillere göre suçlandıkları bu güne kadar kendilerine açıklanmış değil.' Aktar, dosyada gizlilik kararı bulunmasından dolayı soruşturma merciinin elindeki delillere ulaşamadıklarını söyledi. Bunun dışında müvekkilleri ile ilgili somut bir iddianın ileri sürülmediğini dile getiren Aktar, 'Kanaatimize göre soruşturma merciinin elinde bu tür deliller bulunmamaktadır. Çünkü bu soruşturma kapsamında tutuklanan ve 14 aydır haklarında dava açılmayan müvekkillerimizin tümü siyasetçiler, insan hakları savunucuları ve önceki dönem belediye başkanları ya da hala görevde olan belediye başkanlarıdır. Bu açıdan bakıldığında somut bir eylemlerinin bu soruşturma kapsamında alınmasını sadece siyasal çalışmalara çerçevesinde kendi aralarında yaptıkları toplantı ve telefon görüşmelerinin kayda alınması suretiyle suçlandıklarını biliyoruz' diye konuştu.

 

'Tutuklu Kürt siyasetçilere rehine gibi yaklaşılıyor'

 

'14 ay gibi uzun bir sürede davanın açılmamasının dosyada bir ceza soruşturmasının ötesinde ciddi siyasal bir amacın güdüldüğü ve bu siyasetçilerin ciddi bir biçimde rehin tutulduğu inancı hem bizde hem kamuoyunda gittikçe güçleniyor' diyen Aktar, davanın en kısa sürede açılmasını, dosya üzerindeki gizlilik kararının kaldırılmasını ve ne ile suçlandıklarının açıklanmasını istedi. Delillerin karartılması ve kaçma şüphesi gerekçesiyle başvurulan bir yöntem olması durumunda ise bütün delillerin iletişim tespiti ve ortam dinlemesinden ibaret olduğunu ve bu göz önünde bulundurulduğunda delillerin soruşturma merciinin elinde bulunduğu ve bu nedenle hiçbir müvekkillin bu delilleri karartma durumu olamayacağını kaydetti. Ayrıca müvekkillerinin tanınan bilinen siyasetçiler olması göz önünde bulundurulduğunda bunların hiçbirinin kaçma şüphesi altında olmadığının görüldüğünü ifade etti. Aktar, 'Bu nedenle bu dosya açısından tutuklama tamamen keyfi hukuka aykırı, cezalandırma amacının güden bir hale geldi' diyerek kamuoyuna duyarlılık çağrısı yaptı.

 

'Çıkmayan iddianame Kürt sorunu engeline takılıyor'

 

Son operasyonda tutuklanan belediye başkanlarının ellerinin kelepçelenerek teşhir edilmelerinin iddia edilen suçları işleyenlere açılmış bir soruşturma yürütmekten öte politik bir amaç güdüldüğüne dikkat çeken Aktar, iddianamenin geciktirilmesinde de genel olarak Kürt sorunu çözümü konusundaki tıkanıklığın etkili olduğunu kaydetti. Ardından söz alan Av. Sezgin Tanrıkulu, Kürt siyasi hareketinin önüne yargı eliyle geçilmek istendiğini kaydederek, 'Bir yıldan fazla bir süredir sürdürülen operasyonun anlamı budur. Şiddetin yerine yargı konsepti devreye girmiştir. Yargı eliyle Kürtlerin demokratik siyaset yapmasının önüne geçilmek istenmektedir. Diyarbakır'da özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görev yapan savcılar ve hakimler bağımsızlığı bir kenara bırakıyorum tarafsız değillerdir. Bu işin tarafıdırlar, taraf gözüyle baktıkları içinde bu soruşturma 14 aydır devam ediyor. Hukuka aykırılıklar devam ediyor. Biz avukatlar olarak adliyede kendimize muhatap bulamıyoruz. Diyarbakır adliyesinde bu işin muhatabı kimdir belli değildir. Bu işin muhatabı olduğu söylenen bir savcı var ama kendisine telefonla bile ulaşmak mümkün değil' dedi.

 

'Savcıdan taha tecrübeliyiz'

 

Yıllarca avukatlık yaptıklarını ve Diyarbakır başsavcısından daha tecrübeli olduklarının altını çizen Tanrıkulu, şunları ifade etti: 'Şu soruyu sormak lazım kendilerine. Yaptığımız işlemlerin bir tanesinde bile bir hata yok mu? Yüzden fazla kişi 14 aydır tutukludur. 14 defadan daha fazla dilekçe verilmiştir. Bir tanesinde demi bir yanlış yoktur. Birisi için mi bir savcı tahliye istemez. Birisi için mi bir hakim evet bunun hakkında 'tüm deliller toplanmıştır tahliye edelim' demez. Biz biliyoruz o soruşturma dosyaları hakimlerin önünde tahliye için gittiği zaman hiçbir hakim daha kapağını açmadan kararları kalemde yazılır sadece imzaya gider. Bu nedenle bu soruşturmanın yürütülüş biçimine sadece Diyarbakır için değil. bu soruşturma bakımından savcılar ve hakimler kendilerini taraf konumuna sokmuşlardır' diye konuştu.

 

Tutukluların sayısı 1 bin 582'yi aştı

 

Av. Meral Danış Beştaş ise, operasyonda 3 genel başkan yardımcılarının ve onlarca il yöneticilerinin yine il başkanlarının içinde olduğun yüzlerce kişinin Türkiye genelinde tutuklandığına dikkat çekti. Sayıların her gün arttığını belirten Beştaş, 'Son olarak iki gün önce Balıkesir'de il yöneticilerimizin de bulunduğu 32 kişinin gözaltına alınmasının ardından her yaştan her kademeden toplam 1582 kişi tutuklandı. Bunların hemen hemen hepsi üye, yönetici, belediye başkanı, il başkanı, belediye meclis üyesi olmak üzere herkes tutuklu. Bu partimize yönelik ciddi bir tasfiye konseptinin parçalarıdır. Bu sadece Diyarbakır'da bir operasyonla da izah edilemez. Nerde BDP'nin il ve ilçe örgütü varsa orada bir operasyon var. Ve yasal olarak çalışmalarını yürütenler tutuklanıyor' dedi. Şırnak KCK dosyasının Mardin'de KCK dosyası, Van'da hala açılmayan bir dosya var. Siirt'te tutuklamalar olmasına rağmen hala dava açılmadı. Diyarbakır'da biliyorsunuz hala açılmadı. Bu yargının partimizin karşısına her fiilimizin her söylememizin her açıklamamızın kriminalize edilerek bir suç tipi yaratılmaya çalışılıyor. Ortada bir suç ve suçlu kavramı yoktur. Yargı bu işin tarafı haline gelmiştir. Kürt sorununun çözümsüzlüğünde yargıya verilen rol budur' şeklinde konuştu.

 

'13. ve 14. maddelerin ihlalinden dolayı AHİM'e başvurduk'

 

On yıllardır birçok alanda gelişen hak ihlalinden dolayı Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından mahkum edildiğini hatırlatan Av. Reyhan Yalçındağ da, hala aynı zihniyetle karşı karşıya olunduğunu söyledi. 14 aydır tutuklu bulunan müvekkillerinin haklarının başından beri ihlal edildiğini ifade eden Yalçındağ şöyle, konuştu: 'Hala elimizde hiçbir somut veri bulunmamaktadır. Maalesef birçok iddiayı biz yasadışı bir biçimde basına sızan ve müvekillerimizin özel yaşamları ile kişilik hakkı ile alakalı hakları ihlal edilmekle birlikte basından öğreniyoruz. Biz avukatlar olarak öğrenemiyoruz. Ekranlardan öğreniyoruz. Bu anlamda da adil yargılama ilkesi 14 aydır sistematik bir biçimde ihlal edilmektedir.' Tutuklu olanların muhalif kimliklerinden kaynaklı tutuklu bulunduklarını düşündüklerini vurgulayan Yalçındağ, 'Bu nedenle hem ayrımcılık söz konusu. Ne için orada tutulduklarını bilmedikleri için bir işkence ve kötü muamele durumu olarak tanımlıyoruz. Bizatihi o mekanda haksız ve hukuka aykırı bir biçimde tutuklu olmalarının kendisi bile Avrupa insan haklarının sözleşmesinin açık bir şekilde ihlalidir. İşkence yasağı, gayri insani muamele yasağı ve kötü muamele yasağı anlamındadır. Bizler müvekillerimizin haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle birkaç ay önce davayı AHİM'e götürdük zaten. Tutuklama tarihleri farklı olduğu için diğer gruplar daha farklı tarihlerde götürüldü. AHİM nezdinde bir süreç başlatılmıştır' dedi. Gazetecilerin sorusu üzerine Yalçındağ, 13 ve 14. maddelerinin ihlalinden dolayı Diyarbakır'daki 104 tutuklu için AHİM'e başvurduklarını belirtti.

 

'Hakimler delilleri emniyette mi inceledi?'

 

Emniyette mühürlenip bir kamyonla adliyeye getirilen ve delil olduğu söylenen dosyaların mühürlenin bile sökülmeden daha sonra bu dosyaların tekrar emniyete geri götürüldüğünü ve dosyaların artık emniyetten gelmediğini belirten Av. Cihan Aydın, 'Bu durumda iki olasılık var. Ya hakimler emniyete gittiler ve dosyaları incelediler. Ya da hakimler ve savcılar bu dosyaları görmeden delilleri incelemeden bir karar verdi' dedi. Cezaevlerinin kapasitelerinin yüzde yüz üstünde bir oranla dolduğuna dikkat çeken Aydın, 'Bu tutuklamaların ne kadar keyfi, hukuk dışı olduğunu gösteriyor. Bununla paralel olarak tutukluların yaşadığı ciddi sağlık sorunları, beslenme ve yatma gibi sorunları var.

 

'Suç yol suçlu yok'

 

Av. Fethi Gümüş ise, bu operasyonda klasik bir yargılanmanın burada olduğunun mümkün olmadığın belirtti. Operasyonun tamamen siyasi bir operasyon olduğunu dile getiren Gümüş, 'Bir suçlu bir suç yoktur. Bu anlamda bir operasyon yapılmamıştır' dedi.

 

DİYARBAKIR-DİHA

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.