Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 15 Mayıs , 2010 Söylediklerimin halen anlaşılamamış olmasına hayret ediyorum. Çok açık olarak söyledim: Ben Atatürk'ü eleştirmiyorum kardeşim, ama eleştirmek serbest, buyrun... Ne eleştiremezsin diyen var, ne tehdit eden... Ben eleştirmeme özgürlüğümü kullanıyorum, sen eleştirme özgürlüğünü kullan... Konu bu kadar basit! Hele dini dogma tabusunu Atatürkçülük ile kıyaslamaya dahi kalkışmak... Bundan daha saçma bir şey olamaz... Farelerle balinaları kıyaslamaktan beter, vehameti tanımlanamaz, aymazlığı tarif edilemez bir kıyas... Böyle bir kıyası koy kendi haline, ne hali varsa görsün. Üzerinde kalem oynatmaya bile değmeyecek, hiç ama hiç bir şey anlamamış bir kafanın ürünü bir, fikir demeye layık değil, bir sanrı, çarpık bir yanılsama... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2010 Şunu ilave etmek isterim ki Atatürkçüler değil ama, örneğin Baykal'ın dönmesi için "inadına Baykal, inadına sol" sloganı atanlar değişimin önünde duran, değişmeye direnenler olabilir. Siz artık hiç görüyor musunuz "inadına filanca, inadına sağ" diyen birilerini? "Demokratik Sol Parti" diye bir parti olabiliyorken "Demokratik Sağ Parti" diye bir parti olabiliyor mu?" "Sağ" kavramını bayraklaştıran, sloganlaştıran birilerini görebiliyor musunuz ortalıkta? "Sol" "sağ"ın antitezi bir kavramdır. Birileri illa "sağ" diye diretecek ki siz de "yok illa da sol" diye direteceksiniz. Sağ diye direten kimse yokken sol diye diretmek geçmişe takılmak ve saplanmaktır. Sağ gibi sol kavramının da dillere pelesenk edilmesinden vaz geçmek gerekiyor. Sağ sol filan diye bir şeyler yoktur, yapaydır, asılsızdır, kışkırtmadır, kamplaştırmadır. Bunu eskiden sağcı denilen kesim anladı, sol denilen kesim anlamadı. Sorun Atatürkçülükte filan değil, sorun burda... Plak burda takıldı, iğne ilerlemiyor... Nakarat tekrarlayıp duruyor. Sol... sol... sol... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2010 Insan eger bir sahsi veya görüsü elestirmeye "capinin" yetmedigini düsünüyorsa o sahsi veya düsünceyi elestirenlerede verebilecek bir cevabi asla olamaz cünki, "capi" yetmez. Mantikli hareket etmemiz gerekli. "Bir deneyin bakalim hele, cekinmeyin!" cümleniz aslinda meydan okumak anlamina gelir, yani "capinizin" güclü oldugunu gösterir. Ne kadar tuhaf, elestirmeye gücü yetmiyor ama savunmasina gelince yeteri bilgiye sahip. Bir yerde daha söylemiştim, yine söyleyeyim: Biri tutmuş, biri pişirmiş, biri yemiş, iş bölümü ile bu işler. Eleştirme işini ben üstlenmiyorum, özgürlük değil mi, siz hele eleştirin, benim işim eleştirileri yanıtlamak olsun, olamaz mı? Nasılsa biri eleştiri görevini yerine getiriyor, görev ortada kalmıyor, hep bir ağızdan eleştirilecek diye bir şart mı var? Dinde bile örneğin cenaze namazını küçük de olsa bir grup kıldı mı toplumsal görev yerine geldi sayıyorlar. "Atatürkçülüğün niyetine" bir cenaze namazına durun bakalım, deneyin, çekinmeyin... Ama bize "siz de namaza katılın" çağrısını hiç boşuna yapmayın, biz katılmayacağız. Biz Atatürk karşıtlığının, dogmatizmin, bilim karşıtı gerici karanlığın cenaze namazına niyetliyiz. Siz neyin, hayalinizdeki hangi vehmin cenaze namazını kılmak istiyorsanız kılın, özgürsünüz... Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 16 Mayıs , 2010 Bir yerde daha söylemiştim, yine söyleyeyim: Biri tutmuş, biri pişirmiş, biri yemiş, iş bölümü ile bu işler. Eleştirme işini ben üstlenmiyorum, özgürlük değil mi, siz hele eleştirin, benim işim eleştirileri yanıtlamak olsun, olamaz mı? Nasılsa biri eleştiri görevini yerine getiriyor, görev ortada kalmıyor, hep bir ağızdan eleştirilecek diye bir şart mı var? Dinde bile örneğin cenaze namazını küçük de olsa bir grup kıldı mı toplumsal görev yerine geldi sayıyorlar. "Atatürkçülüğün niyetine" bir cenaze namazına durun bakalım, deneyin, çekinmeyin... Ama bize "siz de namaza katılın" çağrısını hiç boşuna yapmayın, biz katılmayacağız. Biz Atatürk karşıtlığının, dogmatizmin, bilim karşıtı gerici karanlığın cenaze namazına niyetliyiz. Siz neyin, hayalinizdeki hangi vehmin cenaze namazını kılmak istiyorsanız kılın, özgürsünüz... Bence böyle bir yorum yapmadan önce bahis konusu yazinizi tekrar irdeleyip anlamaya calisin. Sizin yukarida yazdiginiz ile bahis konusu yorumunuz arasinda daglar kadar fark var. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 17 Mayıs , 2010 daglar kadar fark var. Hayır, hiç yok... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Dediğim gibi, kendilerini "Kemalist" ya da "Atatürkçü" diye tanımlayan kullanıcıların bu forumda yazdıklarını tarayın. Tabi bunla da sınırlı kalmayan kendilerini aynı şekilde tanımlayan insanlar ve çevrelerin internet sitelerini tarayın. Çıkardıkları gazeteleri tarayın. Atatürk ilkelerinin kapsadığı konularda, herhangi bir yenilik önerdiklerini ya da istediklerini göremeyeceksiniz. İki olasılık vardır. Birincisi Türkiye dünya üzerinde en harika şekilde yönetilen ülkedir. Hİçbir sorunu yoktur. Sistemi mükemmeldir. Dolayısıyla herhangi bir yeniliğe, değişikliğe ihtiyaç yoktur. İkincisi ise, kendilerini "Kemalist" ya da "Atatürkçü" diye tanımlayan insanlar ve çevreler, Atatürk'ün, modernlik, çağdaşlık, devrimcilik, yenilikçilik gibi benimsediği unsurlardan tamamen kopmuş bir şekilde, 90 yıl öncesinin Türkiye ve dünya konjonktürüne göre benimsenen ilkelerin, o halleriyle aynen geçerli olacağını düşünmektedirler. Siyaset dünyasındaki versiyonları ise, halktan kendilerine "neyi değiştirecekleri için" "hangi yeniliği getirecekleri için" değil "neye karşı çıktıkları için" oy vermelerini bekler. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Benim de dediğim gibi... Geçmişe takılıp kalmanın Atatürkçülükle bir ilgisi yok, solculukla vardır. Sosyalist sistemin başarısızlığı ile birlikte derin bir kimlik bunalımına düşen solcular bu kadar derin bir rüyadan uyanmakta zorluk çekiyorlar. Bu sorundan bağımsız olan Atatürkçülük ise bir sorun yaşamadan dimdik ayaktadır, savunucuları yılmaz mücadelecileridir, sadece yeni ortaya çıkan şu dönemde Atatürkçülük hırpalanmaya çalışılıyor. Atatürkçüler ise demokrasiye inançları nedeniyle bu saldırıları sabırla göğüslemekte, ama kesinlikle yılmak yorulmak söz konusu değildir... Söylediklerimin iyi düşünülmesini dilerim. Bu gün "sağ" sözcüğünü slogan ve bayraklaştırarak siyaset yapan kim var? Hiç kimse... Ama hala "sol" sloganı ve bayrağı ile siyaset yapmaya çalışanlar olması, aymazlığın ve takılıp kalmışlığın nerede olduğunun en açık göstergesidir. Sağ sol gibi ayrıştırıcı, sığ, doğal bir ayrımı fikir platformuna taşıyan kısır söylemlerden insanlar artık nefret etmekteler. Bunu eskiden sağcıyız diyenler göreli neredeyse asır olacak, solcuyuz diyenlerin görmesi için bir asıra daha ihtiyaç var gibi. Bunlar öylesine aymazdır ki, dogmalara sarılmak ve dogmatiklerle işbirliği yapmakta bile sakınca görmeyecek kadar şaşkınlaşmışlardır. Kimi tanrıya inanmadığını ama geçenlerde caminin önünden geçerken ürperdiğini filan sayıklayarak saçmalamakta, kimi eski efendisinin baş düşmanına hizmet ederken hiç utanıp sıkılmamakta, aynaya bakarken "ben acaba kimim?" sorusu beynini bile artık kemirmemektedır. Çünkü bunun için bile bilinç düzeyi, bir beyin uyanıklığı gerekir. Kendi at gözlüklerini Atatürkçülerle paylaşmak isteyenlere sözüm: "biz almayalım..." Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Dediğim gibi, kendilerini "Kemalist" ya da "Atatürkçü" diye tanımlayan kullanıcıların bu forumda yazdıklarını tarayın. Tabi bunla da sınırlı kalmayan kendilerini aynı şekilde tanımlayan insanlar ve çevrelerin internet sitelerini tarayın. Çıkardıkları gazeteleri tarayın. Atatürk ilkelerinin kapsadığı konularda, herhangi bir yenilik önerdiklerini ya da istediklerini göremeyeceksiniz. İki olasılık vardır. Birincisi Türkiye dünya üzerinde en harika şekilde yönetilen ülkedir. Hİçbir sorunu yoktur. Sistemi mükemmeldir. Dolayısıyla herhangi bir yeniliğe, değişikliğe ihtiyaç yoktur. İkincisi ise, kendilerini "Kemalist" ya da "Atatürkçü" diye tanımlayan insanlar ve çevreler, Atatürk'ün, modernlik, çağdaşlık, devrimcilik, yenilikçilik gibi benimsediği unsurlardan tamamen kopmuş bir şekilde, 90 yıl öncesinin Türkiye ve dünya konjonktürüne göre benimsenen ilkelerin, o halleriyle aynen geçerli olacağını düşünmektedirler. Siyaset dünyasındaki versiyonları ise, halktan kendilerine "neyi değiştirecekleri için" "hangi yeniliği getirecekleri için" değil "neye karşı çıktıkları için" oy vermelerini bekler. Sahsi kanim birinci olasilik icin!!!! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Ayrı dünyalarda mı, ayrı galaksilerde mi yaşıyorsak, nasıl oluyorsa belirlemelerimiz 180 derece farklı! Ben Atatürkçüler hakkında hiç iddia edildiği gibi bir durum göremiyorum, tam tersine nerede Atatürkçü düşünceyi savunan biri varsa devrimci, ilerici, dogmaya ve sömürüye karşı, aydınlanmacı... Nerede Atatürkçü olmayan biri görürsem de gerici, dogmatik, geçmişe özlem duyan, yenilikleri benimsemeyen, devrimin sözünün bile edilmesine karşı görüyorum. Bu adamları iki benzer kelime çıldırtır: Evrim ve devrim! "Hayvanları severim, ama bir domuz, bir de maymundan nefret ederim" diyenini bile gördüm. Adam sırf evrim teorisi yüzünden maymundan nefret ediyor! Domuzdan niye ettiğini açıklamaya gerek yok. Reform ve devrim sözünü ağzına alanlar yok değil, ama bunlar devrimi dogmaya teslim olmak, reformu her şeyi eskiye, köhneye, tarihin tozlu raflarında yok olmuş olana döndürmek olarak anlıyorlar. Zaten tüm işleri güçleri takiyye, süslü lafları çıkarlarına kullanmak, çekici görünen kavramları sömürü amaçlı eğip bükmek, çarpıtmak. Tekrar edeyim: Atatürk iyi hoş da, Atatürkçüler işe yaramaz diye bir şey yoktur. Bu söylemin altında yatan takiyyedir, ulaşamadığı ciğere pis diyen kedinin tıslamasından ibarettir. Atatürk'e laf edemeyince onu tarihsel bir nostalji, geçmişte kalmış, bugün ne izinden ne tozundan giden kalmamış gariban bir tarihsel figür durumuna düşürme sinsi niyeti vardır. Atatürkçülük aslı gökte yazılı, yeryüzünde bazı fanilerin yanlış yunluş uyguladığı idealde iyi, uygulamada sakat bir şey değildir. Atatürkçülük Atatürkçülerin yaşadığı, yaşattığı fikir ve eylemlerdir. Bu empoze, görünürde Atatürk'ü yücelten, ulaşılamaz konuma getiren sinsi bir Atatürk düşmanlığıdır. Ben ne Atatürkçüler gördüm, aslan gibi, adam gibi, insan gibi, yiğit mi yiğit, mert mi mert... Ne Atatürk'ü sevmeyenler gördüm, kaypak, sinsi, namert, kalbi kötü, niyeti kötü ve beyni kireçlenmiş, belli bir tarzın dışında düşünmemeye şartlanmış. Bana kimse yutturamaz, hiç kusura bakmayın... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Atatürkçülüğün omurgası "Devrimcilik"tir... Devrimci değilseniz, diğer ilkeleri savunmanızın anlamı yoktur, tutarlılığı yoktur... Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Ayrı dünyalarda mı, ayrı galaksilerde mi yaşıyorsak, nasıl oluyorsa belirlemelerimiz 180 derece farklı! . . . Bana kimse yutturamaz, hiç kusura bakmayın... Düşüncelerine tamamen katılıyorum sevgili demirefe yüreğine sağlık. Şunuda söylemeden geçemeyeyim sorsanız herkes Atatürkçü !fazla uzağa gitmeyelim bu forumda bile o kadar zıt görüşler olmasına rağmen herkes ben Atatürkçüyüm diyor. Herkes kendi kalıbına uydurmaya çalışıyor . Bu ne demektir sizce asıl doğru olan ve her aklı selimin kabulü demektir. O nedenle Atatürkü tanımak gerekir saklanları görmezden gelinenleri bilmek gerekir. Dün Atamızın söylediklerini, dün ve bugün sözde Atürkçüyüm diyenler söz ''Türk''olunca faşistlik yine tersini düşünürsek dün ve bugün sözde Atürkçüyüm diyenler konu laiklik olduğunda kominist olarak görüyor. Kendilerini kominist ve faşist görenler bile ben Atatürkçüyüm diyor ! Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 18 Mayıs , 2010 Düşüncelerine tamamen katılıyorum sevgili demirefe yüreğine sağlık. Şunuda söylemeden geçemeyeyim sorsanız herkes Atatürkçü !fazla uzağa gitmeyelim bu forumda bile o kadar zıt görüşler olmasına rağmen herkes ben Atatürkçüyüm diyor. Herkes kendi kalıbına uydurmaya çalışıyor . Bu ne demektir sizce asıl doğru olan ve her aklı selimin kabulü demektir. O nedenle Atatürkü tanımak gerekir saklanları görmezden gelinenleri bilmek gerekir. Dün Atamızın söylediklerini, dün ve bugün sözde Atürkçüyüm diyenler söz ''Türk''olunca faşistlik yine tersini düşünürsek dün ve bugün sözde Atürkçüyüm diyenler konu laiklik olduğunda kominist olarak görüyor. Kendilerini kominist ve faşist görenler bile ben Atatürkçüyüm diyor ! Kimin kendisine ne kadar "Ben Atatürkçüyüm" dediği ya da demediği önemli değil. Atatürkçülük dediğimiz duruşun, algının, düşünce yapısının ne olup olmadığı çok açık ve net bir biçimde ortadadır. Mustafa Kemal'in eylemlerine ve düşünce dünyasına bakın; Dönemin koşullarına ve o koşullarda Atatürk'ün neler yaptığına, yapabildiğine bir bakın; Atatürkçülüğün ne olup olmadığını çok net görürsünüz. Dolayısı ile "Ben Atatürkçüyüm" diyen bir kimsenin, Gerçekte ne olup olmadığını da görürsünüz... Ha ama elbette ki; En az iki insanın olduğu yerde, Aynı kafa yapısında olsalar bile fikir ayrılıkları olacaktır. Yani "Ben Atatürkçüyüm" diyen herkes, Elbette ki kimi konularda fikir ayrılığına düşecektir. Çok çok basit bir örnek vereyim: Aslan ile Ceylan'ın, doğadaki konumlarına baktığımızda, Ortaya iki sonuç çıkıyor: Aslan'ın Ceylan'ı yemesine ve en iyi avlanabilen Aslan'ın yaşamını ve genlerini sürdürmesine bakarak Ortaya Kapitalist düşünceyi atabilirsiniz. Çünkü güçlü olan, diğerlerini alt edebilen ayakta duruyordur doğada! Fakat yine Aslan'ın Ceylan'ı yemesine bakarak, Aslan'ın sadece gereksinimi olduğu kadar avlandığını Gereksiniminden fazlasına yönelmediğini Ve Ceylan populasyonunda en yaşlı, en hantal ava yöneldiğini gözlemleyerek Ortaya Komunist düşünceyi atabilirsiniz. Çünkü besine gereksinim duyanlar, gereksinimleri kadarını elde ediyorlardır! Fazlasını değil. Yani aynı doğal süreçler, Sizi farklı düşünceler ortaya koymaya itebilir. Aynı ilkelerden hareket etseniz bile... Atatürkçülüğün de temel ilkeleri bellidir ve Devrimcilik ilkesi son derece gelişken bir ilkedir. Ben mesela Sosyalist düşünce yapısını benimsemiş birisi olarak, Atatürkçü ilkelerin, özellikle Devrimcilik ilkesi bu açıdan önem taşımakla birlikte Süreç içerisinde toplumların bu toplumsal yapıyı gerçekleştirebilmeleri için yeterli devinimi sağlayabileceğini düşünüyorum. En azından o süreci başlatabilecek bir bütünlüğü vardır bence. Bu yönde açık kapı sağlayabilir. Ha ama Atatürk bu ilkeleri, ileride Sosyalist olalım diye mi tanımlamıştır ya da benimsemiştir? Hayır tabii ki... Atatürk pragmatisttir... Uzun vadeli süreçlere, pragmatist yatırımlar yapar. Materyalisttir. Fakat Takıyyeci değildir. Ben nasıl ki Sosyalizmin bir adımı olarak görüyorsam, Başkası da çıkıp, aynı ilkeleri, Liberalizm açısından tanımlayabilir. Öyle benimseyebilir. Çünkü Atatürkçülük, ucu açık bir düşünce yapısına sahiptir. Temelleri vardır, belirli bir çerçevesi vardır, Fakat gelişime, gelişime ve eleştiriye son derece açıktır. "Go" oyunu gibi. Tahtada taşların sayısı ve karelerin sayısı bellidir. Fakat hamleler sonsuzdur... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Atatürkçülüğün omurgası "Devrimcilik"tir... Devrimci değilseniz, diğer ilkeleri savunmanızın anlamı yoktur, tutarlılığı yoktur... Çok yerinde bir yaklaşım... Diyorum ya dogamaların yalnızca dini inançlara özgü olduğunu sanan insanlar kendi durumlarının asla dogmayla bağdaşmayacağı gibi bir yanılgı içerisindeler. "Ben ilericiyim çünkü dini inancım yok" şeklinde bir savunu bunun uzantısı. Nereden ve nasıl hasıl olduysa bazı insanlara ben dini inanç sahibi olmadığıma göre, mutlaka ilerici ve aydınlanmacı olmalıyım diye bir kanı hasıl olmuş. Bildiğimiz gibi ortaçağ düşün hayatında Aristo dogması vardı. Düşünsel bazda yapılacak çalışmalar ve tartışmaların üst sınırı Aristo'nun sözleri ve yazıları idi. Yani, Aristo'nun net fikir beyan ettiği bir konuda tartışmak anlamsızdı. Gerekli olanı Aristo söylemişti ve Aristo'nun söylediğinden farklı bir yaklaşım getirmek olanaksızdı. Bir tartışmada Aristo'nun bir sözünü ortaya koymak yeterliydi. Bu tabi kaçınılmaz bir kısırlığı getirdi. Ve Avrupa, reform akımlarına kadar düşün hayatına hiçbir şey katamadı. Hiçbir yeni fikir, yaklaşım geliştiremedi. Kendi felsefe temelleri, kendi dışlarında Araplar tarafından geliştirildi rönesansa kadar. İlericilik, aydınlık, çağdaşlık; düşünsel hayatta sürekli devrim yapmaktır. Çağın gereklerine göre daima yeni fikirler, yeni yaklaşımlar geliştirmektir. Sürekli yeniliği savunmaktır. İlericilik, muhafazakarlığın reddi ve karşıtıdır. Varolanın, değişime ve gelişime kapalı olarak muhafaza edilmesini savunan görüşlerin ilericilikle uzaktan yakından bir alakası yoktur. Sadece muhafazakarlık, gericiliktir. Dolayısıyla benim somut örneklediğim şekilde, yıllar boyu hiçbir yeni fikir, yaklaşım öne sürmeyen kişi ve kesimlerin ilericilikle uzaktan yakından alakası yoktur. Evet ben somut konuşmaktayım. Bir tespit yapmaktayım. Tespitimin yanlış olduğunu iddia eden varsa forum sayfaları verecekleri örnekler için yeterince yer barındırmaktadır. Ama verecekleri örnekler yoktur. Zira dönüp baktıklarında, hiçbir yeni fikir ve yeni yaklaşım ortaya koymadan, hiçbir yeniliği savunmadan kendilerine "ilerici, çağdaş, aydın" gibi sıfatları yakıştırabilmelerinin ironisinden başka görecekleri de yoktur. Atatürk, ilerici bir liderdir. Devrimci bir liderdir. Yenilikçi bir liderdir. Çağdaş bir liderdir. Bu yüzden, Atatürk yeni, modern, çağdaş, ileri düşünce ve uygulmaları savunmuş, icra etmiş, gericiler bunları engellemek için uğraşmıştır. Peki, günümüz Türkiye'sinde kendilerine Kemalist diyenlerin, hangi yeni fikirleri, yeni yaklaşımları, ya da savundukları yeni uygulmalara karşı gericiler engelleme ihtiyacı duymuştur? Yok ki böyle bir ihtiyaç duysunlar. Mesela örnek bir itiraf alalım ; "Reform ve devrim sözünü ağzına alanlar yok değil, ama bunlar devrimi dogmaya teslim olmak, reformu her şeyi eskiye, köhneye, tarihin tozlu raflarında yok olmuş olana döndürmek olarak anlıyorlar." İşte güzel bir örnek; Düşüncelerini isnat ettikleri liderin aksine "reform ve devrim" sözcüklerini ve bunların içini dolduracak fikirleri, yaklaşımları ağızlarına bile almaktan korkanlar kendilerine "Kemalist" dedikçe, refor ve devrim sözcükleri sadece gericilerin eline kalır ve onlar da içini istedikleri gibi doldurur. Kısacası, Atatürk ve devrim kadrolarının aksine, Türk düşün hayatına hiçbir yenilik, hiçbir yeni düşünce ve hiçbir yeni yaklaşım getiremeyenlerin (Cyrano bir ithamda bulunmamaktadır. Zira gören varsa bize de göstersin), bu ilkeler adına düşün hayatına hiçbir katkı sağlayamayanların ilericilik, çağdaşlık, aydınlık iddialarının altı bomboştur. İlericiliğin, devrimciliğin, çağdaşlığın ölçütü ne üretildiğidir. Üretilen hiçbir şey yoksa ortada ilericilik, çağdaşlık falan da yoktur. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Atatürk, ilerici bir liderdir. Devrimci bir liderdir. Yenilikçi bir liderdir. Çağdaş bir liderdir. Bu yüzden, Atatürk yeni, modern, çağdaş, ileri düşünce ve uygulmaları savunmuş, icra etmiş, gericiler bunları engellemek için uğraşmıştır. Peki, günümüz Türkiye'sinde kendilerine Kemalist diyenlerin, hangi yeni fikirleri, yeni yaklaşımları, ya da savundukları yeni uygulmalara karşı gericiler engelleme ihtiyacı duymuştur? Yok ki böyle bir ihtiyaç duysunlar. Bu aciklamalar isiginda Türkiye'de gercek Atatürkcülerin sayisi 5% i gecmez! Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 İlericiliğin, devrimciliğin, çağdaşlığın ölçütü ne üretildiğidir. Üretilen hiçbir şey yoksa ortada ilericilik, çağdaşlık falan da yoktur. Mükemmel bir tespit... Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 İlericiliğin, devrimciliğin, çağdaşlığın ölçütü ne üretildiğidir. Üretilen hiçbir şey yoksa ortada ilericilik, çağdaşlık falan da yoktur. Atatürk'ün ismini dillerinden ve posterini ellerinden ve yakalarindan düsürmeyenlerin bu tesbitinizi iyi irdelemesi gerekli. Tabii böyle bir irdelemeyi onlardan dogrusu beklemiyorum ama, genede umudumuzu yitirmememiz gerekli diye düsünüyorum. Dogmacilik ve statükoculuk hevesimiz sona ermedigi sürece kaliplasmis politik düsüncelerimizi betonlastirmaya devam edecegiz. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Kimin kendisine ne kadar "Ben Atatürkçüyüm" dediği ya da demediği önemli değil. Atatürkçülük dediğimiz duruşun, algının, düşünce yapısının ne olup olmadığı çok açık ve net bir biçimde ortadadır. Mustafa Kemal'in eylemlerine ve düşünce dünyasına bakın; Dönemin koşullarına ve o koşullarda Atatürk'ün neler yaptığına, yapabildiğine bir bakın; Atatürkçülüğün ne olup olmadığını çok net görürsünüz. Dolayısı ile "Ben Atatürkçüyüm" diyen bir kimsenin, Gerçekte ne olup olmadığını da görürsünüz... Ha ama elbette ki; En az iki insanın olduğu yerde, Aynı kafa yapısında olsalar bile fikir ayrılıkları olacaktır. Yani "Ben Atatürkçüyüm" diyen herkes, Elbette ki kimi konularda fikir ayrılığına düşecektir. Atatürkçülüğün de temel ilkeleri bellidir ve Devrimcilik ilkesi son derece gelişken bir ilkedir. Ben mesela Sosyalist düşünce yapısını benimsemiş birisi olarak, Atatürkçü ilkelerin, özellikle Devrimcilik ilkesi bu açıdan önem taşımakla birlikte Fakat hamleler sonsuzdur... Haklısınız sevgili Tengerin boşig Atatürkçülüğün ne olup olmadığını çok net bir şekilde görüyoruz söylediği sözlerden anlaşılamayacak gibi bir durumda yok.. Burada benim söylediğim her şey bu kadar açık ve net olurken başkalarının bu düşünceleri kendi kalıbına sığdırmaya çalışıyor olmasıdır. Elbette birden çok insanın olduğu yerde farklı düşünceler olacaktır fakat bu düşünceler o gerçeğin temeli ile oynayamaz sizinde söylediğiniz gibi temelin doğruluğuna inanıyorsa bunun dışında elbette farklılıklar olacaktır bu farklılıklarda devrimi yaratacaktır. Atatürkün temel ilkelerinden biri elbette devrimcilik fakat devrimciliği ilkelerin temeli olarak kabul edemeyiz çünkü Atatürk ilkeleri birbirine bağlı olarak bir bütünün ayrılmaz parçası olarak ortak özelliklere sahiptir. Örneğin bana göre Atatürk ilkeleri o zor dönemde milliyetçilik duygusundan kaynaklanmıştı. . Akla ve bilime uygun İlkelerin ortaya çıkmasında milli ihtiyaçların büyük etkisi olmuştur. Cumhuriyetçilik ve laiklik ise Atatürk ilkelerinin esasını oluşturur.o nedenle İlkelerin tamamı bir bütünün parçasıdır. Bir zincir düşünün halkalardan birinin zayıf yada kırık olması o zincirin bir anlam ifade etmediği gibi bütün ilkelerde birbiri ile alakalı olduğundan sonuçta birbirini tamamlar. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Bu aciklamalar isiginda Türkiye'de gercek Atatürkcülerin sayisi 5% i gecmez! Atatürk'ün ismini dillerinden ve posterini ellerinden ve yakalarindan düsürmeyenlerin bu tesbitinizi iyi irdelemesi gerekli. Tabii böyle bir irdelemeyi onlardan dogrusu beklemiyorum ama, genede umudumuzu yitirmememiz gerekli diye düsünüyorum. Dogmacilik ve statükoculuk hevesimiz sona ermedigi sürece kaliplasmis politik düsüncelerimizi betonlastirmaya devam edecegiz. Sayın Dominik, Bu açıklamalarınız doğrultusunda, gerçekten merak ettim de Sormak istiyorum izin verirseniz: Siz, Atatürkçü müsünüz? Atatürkçü müydünüz? Yanıtlarsanız sevinirim... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Şimdi öykü malum: Sekiz on Hintlinin gözlerini bağlayıp filin yanına katmışlar ve filin nasıl bir canlı olduğunu tanımlamalarını istemişler. Adamlar körebe gibi dolanırken her biri filin bir yerine yapışmış. On kişi varsa on farklı fil tanımı çıkmış ortaya... İş Atatürk olunca adamlar değil filin üzerinde dolaşan karıncaların fili tanımlamasına benzer. Atatürk eşsizdir, Türk milletinin tarihi boyunca başına gelmiş en iyi şeydir, bir daha da yakalayamayacağı bir fırsattır. Atatürk öylesine büyük, öylesine büyük bir liderdir. Bu kadar büyük sempatime rağmen, ışığı ile gözlerim kamaşsa da körleşmiyor. Onu aşabilirsek, gösterdiği hedefin de ilerisine geçebilirsek ne mutlu bize diye düşündüğümü daha önce açıkladım. Ata ister ki torun kendisini fersah fersah geçsin. Dünya süperi olsun, yetmesin yıldızları da fethetsin. Ata bundan gurur duyar, "beni attılar bir kenara" demez. Ama daha muasır medeniyet bir vadide, sen bir vadideysen, atanın mirasını yemiş bitirmiş, etrafına bakınıyorsan o Ata huzurla yatamaz. Geçin efendiler geçin, bukalemunlar yıldızları ateş böceği sanır da dilini uzatırmış... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Devrimciliğe gelince... Osman Pamukoğlu Atatürkçülüğün canlı bir timsalidir. Gayri nizami harp anlayışına devrimci bir tarz getirmiştir. Onun Hakkari Dağ Komando Tugayı'na atanmasına kadar karakollar bulundukları mevziyi korumaktan başka bir şey yapmadan bekliyorlardı. Yanıbaşlarındaki ilçeler köyler bile PKK nın cirit attığı yerler olmuştu, korucular aldıkları maaşı ve mühimmatı PKK ya teslim ediyorlardı. PKK Hakkari'yi "çekirdek Kürdistan" ilan etmiş, halk mahkemeleri, vergi daireleri kurmuştu. İstedikleri insiyatifle karakollara baskın yapıyor, baskın sonrası hemen kaçmaya bile gerek duymadan halay çekip kutlama yapıyorlardı. Osman Paşa askeri çakılı olduğu yerden çıkardı. Gayri nizami harbe aynı biçimde karşılık verdi. Yok öyle "teslim ol silahını bırak" yaveleri ile ilk ateşi bekleyip şehit vermek... Askerler pusu atıp teröristlere kan kusturdular. Kışın ortasında kamplarında ani baskınlara uğrayıp yok edildiler. Operasyonlarda yüzlerce ölü veren PKK kaçarken her şeyini bırakarak kaçıyor, ya bir ya iki askerimiz şehit oluyordu. (*) Osman Pamukoğlu'nun bu devrimci askeri anlayışı sayesinde PKK tarihinin en ağır darbesini yedi, hala belini doğrultabilmiş değildir. "Çekirdek Kürdistan" hayali ise suya düşmekle kalmadı, suda eridi gitti... Osman Pamukoğlu'nun devrimci anlayışı "ara, bul, yoket" idi. Çünkü o katıksız, mükemmel bir Atatürkçüdür, kendisine Atatürk'ü örnek alır. Çünkü ilk kez isyanlarda bir jandarma mangamız pusuya düşürülüp beş erimiz şehit edildiğinde Atatürk'ün öfkesinin önünde sabaha kadar hiç bir şey ve hiç kimse duramadı. Kasırga gibi önüne gelen her şeyi yıktı devirdi. Çünkü Atatürk en küçük zaafın sonunun ölüm olduğunu biliyordu. "Üç beş çapulcu" diyenler mi? Atatürk mü? Kıyas mı? Güldürmeyin beni... Bu "üç beş"çi devrimci, reformcu diye maval okumazlar mı bir de! İnsan gülemiyor, kanı donuyor çünkü. Bu milletin her şeyi var. Tek eksiği lider... Tek sahip olmadığımız dürüst, ilkeli siyasetçi... Maalesef... (*) Anılarından: Operasyon sonrası PKK lıların merkezleri ile telsiz konuşmaları: -"Çok yaralı ve şehidimiz vardır." -"Yaralılar ağır ise taşımayın." -"Ölüleri ne yapalım?" -"Ölücüler halletsin." (Ölücüler ölen militanların sayısı belli olmasın diye ceset yoketmekle görevli PKK lılar.) -"Ölücüler de ölmüştür." -"Allah belanızı versin!" Telsiz kapanır. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Tam bagımsızlık ılkesını önemsemeyen,Atatürk devrımcıydı dıyerek Lozanı artık hükmü gecmıs sayar tarzı bır yaklasım sergılemek Atatürkcülük degıldır.Devrımcı olmak temel degerlerı yok saymak degıldır.Atatürkcü olmak ılerıcı olmaktır ama ülkenın bırlık ve bütünlügünü bırtakım ıdeolojık akımlara kurban etmek degıldır. saygılarla Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Devrimciliğe gelince... Osman Pamukoğlu Atatürkçülüğün canlı bir timsalidir. Gayri nizami harp anlayışına devrimci bir tarz getirmiştir. . . . -"Allah belanızı versin!" Telsiz kapanır. Bir çok konuda size hak versem de Osman Pamukoğlu hakkındaki düşüncelerinize katılmıyorum sevgili demir efe Osman pamukoğlu nun Atatürkçülüğünü bilemem ama liderliğine inanmıyorum. 1993-1995 yıllarında 2 yıl tugay komutanlığı yapmıştır. O bölgede askerlik yapanlar bilir hatta onunla aynı dönemde askerlik yapanlarda bilir acaba Osman paşa sırtında 20-30 kg yükle ne kadar yol yürüdü kaç defa sıcak çatışmaya girdi.? Hepimiz biliyoruz ki tugay komutanı helikopterle emniyetli yere gelir etrafında etten duvar örülerek emniyeti alınır ve sonra sıcak çatışmaları telsizden dinler. Diğer tarafta da özel kuvvetlerin asıl kahraman subayları kuzey ırakta çatışmalara girer şehitler ve gaziler verirler kimsenin haberi olmaz. Emekli olunca da kitap yazarlar ve kendilerini kahraman gösterirler. 1993-94 yılında yapılması gerekeni yaptı ondan önceki Tugay komutanından farklı bir şey yapmadı..Ondan sonra gelen komutanda yapmadı. TV ekranlarına çıkarak ve yazdığı kitapla kendisini kahraman gösterdiğine inanıyorum. Konuşmalarına baktığımızda kendisinden başka herkes Hakkâri de görev almaktan korkuyor ,cesur ve kahraman Türk subayı yalnız kendisi! Oysa nice isimsiz kahraman subaylarımız var onlara haksızlık yaptığını düşünüyorum. Ne kitabında nede yaptığı belgeselde kahraman astbuyalardan, uzman çavuşlardan ve askerlerden söz etmiyor. Yanılmıyorsam yedek subaylardan(Asteğmen)biri bu konuyu mahkemeye vermiş ve yazılarında ve belgiselinde onlara da yer vermiş. Geçtiğimiz senlerde ceviz kabuğu programına konuk olmuştu paşanın biri adı kudret Cengiz paşaydı yanılmıyorsam. "Engizek Kartalı" olarak anıldığını söylüyordu kitabının adı ‘Engizek Kartalı-Terörle Mücadele Anıları (İstikamet 10. Köy)" görev yaptığı yer ise 2 yıl Maraş 2 yıl Sivas. Programı izlediniz mi bilmiyorum ama resmen bir komedi Sayın cevizoğlu sonunda dayanamayıp adama ‘,ya paşam sen kartal olduğunu söylüyorsun ama senin kanadını kırmışlar dedi. Uzatmadan asıl kahramanları görmüyoruz ve asıl kahramanlara haksızlık yaptığımızı düşünüyorum. Bu konu aslında başka bir başlık altında tartışılması gereken bir konudur fazla uzatmadan son vereyim. Saygılar. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Haklısınız sevgili Tengerin boşig Atatürkçülüğün ne olup olmadığını çok net bir şekilde görüyoruz söylediği sözlerden anlaşılamayacak gibi bir durumda yok.. Burada benim söylediğim her şey bu kadar açık ve net olurken başkalarının bu düşünceleri kendi kalıbına sığdırmaya çalışıyor olmasıdır. Elbette birden çok insanın olduğu yerde farklı düşünceler olacaktır fakat bu düşünceler o gerçeğin temeli ile oynayamaz sizinde söylediğiniz gibi temelin doğruluğuna inanıyorsa bunun dışında elbette farklılıklar olacaktır bu farklılıklarda devrimi yaratacaktır. Atatürkün temel ilkelerinden biri elbette devrimcilik fakat devrimciliği ilkelerin temeli olarak kabul edemeyiz çünkü Atatürk ilkeleri birbirine bağlı olarak bir bütünün ayrılmaz parçası olarak ortak özelliklere sahiptir. Örneğin bana göre Atatürk ilkeleri o zor dönemde milliyetçilik duygusundan kaynaklanmıştı. . Akla ve bilime uygun İlkelerin ortaya çıkmasında milli ihtiyaçların büyük etkisi olmuştur. Cumhuriyetçilik ve laiklik ise Atatürk ilkelerinin esasını oluşturur.o nedenle İlkelerin tamamı bir bütünün parçasıdır. Bir zincir düşünün halkalardan birinin zayıf yada kırık olması o zincirin bir anlam ifade etmediği gibi bütün ilkelerde birbiri ile alakalı olduğundan sonuçta birbirini tamamlar. Kaplan, "Devrimcilik" ilkesi, ne yazık ki "Milliyetçilik" ilkesinden önce gelmektedir. Hatta daha nesnel baktığınızda, Milliyetçilik ile birlikte tüm diğer ilkeler Aslında "Devrimcilik" ilkesinin parçası ve sonucu konumundadırlar. Ve bu ilkelerin hepsi başlı başına "Devrim" niteliğindedirler Türk Ulusu için. Şöyle düşün: Monarşi'ye alışmış olmasına bir yana bırakın, Başta padişahın olması gerekip gerekmediğini bile sorgulamaktan uzak, 600 yıl boyunca Osmanlı güdümünde yaşamaya alışmış, "Sürü" olarak yaşamını sürdürmeye zorla alıştırılmış bir topluma, "Bireysel Özgürlük ve Haklar" temelinde bir bütün olarak hareket etmeyi öngören "Milliyetçilik" düşüncesini benimsetiyorsunuz. Monarşi'yi yıkıp, Yerine Ulus Devlet inşa ediyorsunuz... Geleneksel Toplum'un yerine "Ulus Toplum"u inşa ediyorsunuz. Bu, başlı başına Devrim'in kendisidir. Dolayısı ile Milliyetçilik ilkesi, Devrimcilik anlayışının bir parçasıdır; Devrimcilik ilkesine bağımlıdır, taabidir. Devrimcilik ilkesi, diğerlerinden önce var ve benimsenmiş olmasaydı, Ne Milliyetçilik olurdu, ne de diğerleri... Tüm ilkeleri ele alalım: Monarşik bir Devlet sistemini ve geleneksel bir toplumu; Ulus/Milli Devlet ve Ulus/Milli Toplum'a bürüyorsunuz... Bu bir Devrimdir... Din Toplumu'nu ve siyasasını; Din'den ayı, Materyalist temelli Laik bir bilince bürüyorsunuz... Bu bir Devrimdir... Toplumu "Kul" ve Padişah'ı "Tanrı'nın Gölgesi" olarak yerleşmiş anlayışı silip; Yerine, tüm hakları toplumun tümüne eşit olarak pay eden, dağıtan Halkçı bir ilke getiriyorsunuz... Bu bir Devrimdir... Egemenlik Padişah'ın elindeyken; tutup Cumhuriyet'i getiriyor ve Egemenliği halka veriyorsunuz... Bu bir Devrimdir... Feodal Sistem henüz çökmemişken ve Burjuvazi gelişmemişken, Dahası kend toplumunuzu bırakın, tüm dünya ekonomik karmaşa yaşarken; Geleneksel, Kapitalist ya da Sosyalist üretim yerine Devletçiliği uyguluyorsunuz başarı ile... Bu bir Devrimdir... Bütün ilkeler ve yerleştirilmeleri süreci Tam anlamı ile birer devrimdir. Atatürk'ün "Devrimcilik" ilkesi, diğer ilkeler ile eş değer değildir. Onları kapsayıcıdır... O diğer beş ilkeyi var eden tek ilkedir Devrimcilik ilkesi... Hele hele Milliyetçilik ilkesi, Kendi nedeni olan Devrimcilik'ten nasıl oluyor da daha önemli oluyor? Bu aynen; Anayasa önemlidir ama Bayrak daha önemlidir demek kadar mantıksız oluyor. Bayrağı tanımlayan şey Anayasa'nın kendisidir çünkü. Diğer ilkeleri de vücuda getiren ilke, Kaçınılmaz olarak Devrimcilik ilkesidir... Tüm diğer ilkeler, sistemin parçasıdır. Zamanı gelince yenilenmeye, düzenlenmeye gereksinim duyarlar. Aralarında sadece Devrimcilik, zorlama ile yenilenmeye gereksinim duymaz; Çünkü yenilenme, eytişim, gelişim; Devrimciliğin doğasında vardır... Diğer ilkeler, Devrimciliğe uyum sağlarlar Ve başka da çareleri yoktur, var kalabilmek ve gelişebilmek için... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Ben de şöyle düşünüyorum: Altı ilkenin beşi de değişebilir. Halkçılık... Belki öyle bir karınca kolonisi gibi ileri teknolojik bir toplum olur ki halk diye bir şey olmaz. Bir tekno-toplum olur. Milliyetçilik... Belki millet diye bir şey kalmaz, bir dünya toplumundan başka kimse kalmaz. Devletçilik... Belki artık devlet diye bir şey olmaz, bir siber sistem olur. Bu örneklerden giderek cumhuriyetçilik ve laiklik hakeza... Ama değişmeyen tek şey değişimdir. Tüm bunlar olsa da sistem sabitlenmeyecek, yine devinecek ve değişecektir. Değişimin önünde hiç bir şey duramayacaktır. O yüzden devrimcilik en başta gelen ilkedir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 19 Mayıs , 2010 Yani şu şekilde daha iyi açıklayayım: Farzımuhal Atatürk insanın bile elinde beş parmak var filan diye yanılıp yenilip altı değil beş ilke koysaydı... Koymadığı ilke de devrimcilik olsaydı... İşte o zaman yanmıştı gülüm keten helva... Al o beş ilkeyi, ne yaparsan yap, Atatürkçülük hava civa olurdu o zaman... Bu kadar kesindir, nettir konu... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.