Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

21 MART ŞİİR GÜNÜ... ( Şiir depremdir, şiir ayaklanmadır, şiir başkaldırıdır, şiir şimşektir, yıldırımdır, gök gürültüsüdür şiir...)


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Memleketimi Seviyorum

 

Memleketim,Memleketimi seviyorum:

Cinarlarinda kolan vurdum,hapishanelerinde yattim.

Hicbir sey dindirmez ic sikintimi

Memleketimin sarkilari ve tütünü gibi.

 

Memleketim:

Bedrettin,Sinan,Yunus Emre ve otuz Agustos

Kursun kubbeler ve fabrika bacalari

Benim o kendimden bile gizleyerek

sarkik biyiklari altindan gülen halkimin eseridir.

 

Memleketim:

Memleketim ne kadar genis:

dolasmakla bitmez,tükenmez gibi geliyor insana.

Edirne,Izmir,Ulukisla,Maras,Trabzon,Erzurum.

Erzurum yaylasini yalniz türkülerinden taniyorum

ve güneye

pamuk isleyenlere gitmek icin

Toroslardan bir kere olsun gecemedim diye

utaniyorum.

 

Memleketim:

develer,tren,Ford arabalari ve hasta eskler,

kavak

sögüt

ve kirmizi toprak.

 

Memleketim:

cam ormanlarini,en tatli sulari ve dag basi göllerini seven

alabalik.

 

Memleketim:

Ankara ovasinda keciler:

kumral,ipekli,uzun kürklerin pirildamasi,

Yagli,agir findigi Giresun'un

Al yanaklari mis gibi kokan Amasya elmasi

zeytin

incir

kavun

ve renk renk

salkim salkim üzümler

ve sonra kara sapan

ve sonra kara sigir

ve sonra:ileri,güzel,iyi

her seyi

hayran bir cocuk sevinciyle kabule hazir

caliskan,namuslu,yigit insanlarim

yari ac,yari tok

yari esir.....

 

 

Nazim Hikmet

Gönderi tarihi:

Dilara annesinin elinden melekler gibi kaydı gitti sonsuzluğa.

Henüz beş altı yaşlarındaydı.

Kapatılmamış bir kanalizasyon çukurunda

çırpına çırpına yaşama veda etti yavrucak!

Sanki aşağıda ki şiir Dilara için yazılmış…

 

MEZARLIK

 

Dün akşam gün batmadan

Yaşlı ölülerin arasına

Bir küçük misafir geldi.

Çocuk bahçesinde kovası kalmış.

Kumların üstünde küçük küreği.

Besbelli çok yorgun hemen uyudu.

Doğruldu yerinden yaşlı bir ölü

Örttü örtüsünü:

Madem ki burada annesi yok,

Bu küçük kız bize emanet.

İlerde yatan başka bir ölü

Yavaşça seslendi:

Başında ki kurdeleyi çözüp katlayın

Ütüsü bozulmasın.

 

Baki Süha Edip oğlu.. :clover:

Gönderi tarihi:

tüm şiir severleri yürekten selamlıyorum..şiir dertleşmedir,paylaşmadır,duyguların en güzel anlatımıdır :clover:

Konuğum Ol

 

 

 

Bir akşam konuğum ol

oturup konuşalım biz bize

Anıların çubuğunu yakıp

uzatalım geceyi biraz

 

Geçmişe bir el sallayıp

yaşanan günleri konuşalım

ve günlerin üstüne çöken

dumanlı, isli havaları

 

Kendimize daha az zaman

ayırsak da olur geceden

Çünkü boğulabilir insan

yalnız kendini düşünmekten

 

Kapağı açılmayan kitaplar

unutulmuş aşklar gibidir

Kitaplardan söz edelim

ve onların gizli kalmış

sessiz tadlarından

 

Sabaha doğru perdeyi

aralayıp ufka bakalım

ve bir çocuk gibi

hayretle seyredelim

güneşin kızıllığını

 

Konuşulmadan kalan

daha çok şey vardı

diye düşünerek çıkalım

güneşle kucaklaşan balkona

- Üşütmesin sabah serinliği

 

Bir bardak demli çay

burukluğu gibi kalsın

gecenin ve sabahın tadı

yaşasın anılarımızda

 

Konuğum ol, oturup

konuşalım bir akşam

ve uzatalım geceyi

sözün çubuğunu yakarak

 

Ahmet Telli

 

Gönderi tarihi:

Ah benim sevdalı başım

 

Ah benim şair telaşım

Ah benim sarhoşluğum

Ah çılgın yüreğim

Sus artık uslandır beni

 

Kaç okyanus geçtim böyle

Kaç denizde yitip gittim

Kırılmış direkler yırtık yelkenlerle

Kaç seferden yorgun döndüm

 

Ah benim yaralı ruhum

Ah benim insan kusurum

Ah benim isyanlarım, ah yalnızlıklarım

Gel artık uslandır beni

 

Ah benim iyimser yanım

Ah benim aldanışlarım

Ah benim kavgalarım

Ah pişmanlıklarım

Sus artık uslandır beni

 

h120200hn6.jpg

:clover:Zülfü Livaneli :clover:

Gönderi tarihi:

Seni Saklayacağım

Seni saklayacağım inan

Yazdıklarımda, çizdiklerimde,

Şarkılarımda, sözlerimde.

 

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek

Ve kimseler görmiyecek seni,

Yaşayacaksın gözlerimde.

 

Sen göreceksin, duyacaksın

Parıldayan bir sevi sıcaklığı,

Uyuyacak, uyanacaksın.

 

Bakacaksın, benzemiyor

Gelen günler geçenlere,

Dalacaksın.

 

Bir seviyi anlamak

Bir yaşam harcamaktır,

Harcayacaksın.

 

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,

Yaşayacağım gözlerimde;

Gözlerimde saklayacağım.

 

Bir gün, tam anlatmaya...

Bakacaksın,

Gözlerimi kapayacağım...

Anlayacaksın.

Özdemir Asaf

Gönderi tarihi:

YAŞAMAK

 

"Kör bir kuyuda umut ışığıdır yaşamak

Düşleri gerçek yapmak

Gökten yıldızlar çalmak

Dağlamak kanayan yarayı

Ağlamak doyasıya

Şarkılı bir masaldır yaşamak

Bir özlem yangınıdır yaşamak

Acısı derdi çok olsada

İnan yinede güzel yaşamak..."

:clover:

49336001img9512yi1.jpg

:clover:

Gönderi tarihi:

Oyunlar

 

Ali Cengiz oyunu

Haci baba oyunu

Karamanin koyunu

Sonra cikar oyunu

Karagöz oyunu

Ciftelli oyunu

Kasap oyunu

Kelime oyunu

Köcek oyunu

Amerikan oyunu

Tahtarevalli oyunu

Cibilliyetini soyunu

Bilemezsin huyunu

Kimisi yüzüne güler

Kimisi kazar kuyunu

Secimler geliyor

Kime vereceksin oyunu

Gelmeyesin oyuna

Yilan girmesin koynuna

Adam adam olmadiktan sonra

Köpek s..... soyuna

Demokrasi hürriyet hepsi laf

Zehir koyuyorlar suyuna

Hürriyet kime,dolarlar kime

Et kime kemik kime

Kösk kime,gecekondu kime

Hak kime,adalet kime

Küfür kime,selam kime

Havyar kime,kilcik kime

----------------------

Neden pisman oluyor insan

Dünyaya geldigine

 

MURAT ERIKE

Gönderi tarihi:

Ağıt...

 

Çiçekçi bana bir gül ver

sevgilime değil bir ölü için

Çiçekçi bana bir gül ver

İçine gözyaşlarımı sığdırabileyim.

 

Yakasına böyle bir gül takmıştı

O gün bir görseydin sen onu

Çiçekçi bana bir gül ver

Sanki o güldendi bütün mutluluğu

 

Sen de: - Bir arkadaşın öldü

Ben diyeyim: - Kardeşim!

Çiçekçi bana bir gül ver

Götürüp tabutuna iliştireyim.

 

Kaldırımlarda kömür tozları

Bacalarda koyu bir duman var

Kara bir gökyüzü tek özelliği bu kentin

Çiçekçi bana bir gül ver

 

Kapalı perdeleri açabilse gülüm

Kapalı kapıları kırabilse

Kapalı yüreklere girebilse...

Çiçekçi bana bir gül ver

- Beyim, gül olmaz ki bu mevsimde!

06082112592174wt7.jpg

Gönderi tarihi:

Sunu

 

güneşi hiç görmedim penceremde

ne ay doğdu geceme ne bir yıldız

hem sıkış sıkış hem çöl kadar ıssız

beş yıldır bir şeyler soluyor içimde

II dal olsun diye kuşa uzattımdı kolumu

omuzlarıma kadar ekmek ufaladımdı

yanılıp da bir kez bile konmadı

inip üç adımda bitirdim yolumu

evet üç adımdabir tokat

gibi çarptı yüzüme duvar

dibine çöküp avuçlarımı açtım fakat

hangisine sapsam ne çok yol var

el eli çoğaltmayınca bir yerde

uçurumlaşıyor avuç çizgisi de

tek başıma yürüsem şimdi

barbaros bulvarı`ndan beşiktaş`a

bir vapura binsem ya da motora

-kaptan dümen kır üsküdar`a-

düşteki gibi ansısam birden

koyun gibi yatırılıp kazınmış saçımla

ayakkabısızlığım.. pantolonsuz bacaklarımla

içinizde aykırı bir yaşamım ben

ihbar polis filan.. güvertede tutuklanmadan

balığın üstüne martının altına

yarı yolda kaldırıp gövdemi atsam

bulurdum kendimi ayaklarımın dibinde

beş yıldır bir şeyler sürükleniyor içimde

yıllarca mektupsuz kitapsız bırakıldım

bir elimle yazdıklarımı

okudum diğer elimle

beş yıldır beş koca yıldır

bir şeyler kopuyor içimde

III şortum ve şıpıdık tokyalarımla gördünüz

beni haydarpaşa hastane girişinde beklerken

güneş yanığı teninize renk renk giysilerinize bakarken

uzun zincirlerle bağlı kollarımı süzdünüz

imgeleminiz hemen de devindi

-deli bu deli-

yüzdeki buruşmadan

duymasa da anlıyor insan

biraz kötücül biraz acımaklı

baktınız yüreğimi şaşırdım

dürterek birbirinizi

gizliden fısıldaştınız

sıkıca kavranıp kollarımdan

özenle geçirildim aranızdan

-sizi mi koruyorlardı beni mi bilmem-

çocuklarınızı kaparak çamurmuşum

gibi sıçradınız iki yanıma

ama soru sorandır çocuk-baba

anne kim neden bu amca...

bir çift dikenli tel yumağıydı gözlerim

ağlayamadığımca ağladım yanıtınıza

IV gün batınca çocuklar erkenden

masallarını dinlemeden derin bir uykuya

bir yunus dalıp çıkıyormuş gibi suya

kalkıyorlar gözlerinde yıldız gülerken

bendim öpen bendim silen

anne diye üşüyen korkularını

ellerimle şafak yangını yıldızları

bendim gözlerine koyup giden

sabah bir parça da anneler

beni öpüyorsunuz

bilmeden tadımı taşıyorsunuz

günboyu sıcacık dudaklarınızda

yaslandığınız ağaçta benim sırtım

çiğniyorsunuz sokakta ayak izlerimi

kokladıkça açan güzelim çiçeği

ansıyın bir zaman yakama taktım

geçerken kulaklarınıza uğultular geliyordur

evet siz de vardınız taksim alanı`nda

hepten unuttuğunuza inanmıyorum mutlaka

omzunuzda omzumun sıcaklığı duruyordur

V duysanız anlasanız bir kez beni

böyle tek başıma geceleri

çığlık çığlığa kalkmazdım

ellerimin arasında kanayan alnımla

çatlak bir duvar gibi bakmazdım

bir elime ateş ötekine barut

çizgi çizgi ben mi kazıdım

değmesin diye bağlasa mıydım

açlık ve ölümle yağarken bulut

gençliğimi kakıp durmayın başıma

bugünden yarına akardım

bir bilseniz neler yaşadım

yüzyıl bebek kalır yanımda

VI asıldım yüreğinizin kapısına

acıyı sevince bölerim

su gibi yaprak gibi gülerim

çıkmayın dokunmadan bana

bir orman gibi yürüyüp elbet

varacaksınız ortasına yolun

ben yatarım bin müebbet

siz çiçeklene-dallana durun

:clover: Nevzat Çelik.. :clover:

Gönderi tarihi:

çok beğendiğim bir şiir...

VENI, VIDI, VIXI

Değil mi ki o derin acılarımla şimdi

Buna destek olacak tek bir kolda yoksunum

Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum

Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle

Anlamalıyım artık : yaşadın yeterince!

 

Değil mi ki ilkbahar kuşatınca her yanı

Doğayı şenlik yerine çevirdiğinde tanrı

Bu görkemli sevdaya aşksız bakıyorum

Değil mi ki gün-gece ışıktan kaçıyorum

Duyarak o en gizli kederi herşeydeki

 

Değil mi ki ruhumda umudum yenik düştü

Değil mi ki bu güller, kokular mevsiminde

Sevgili kızım benim, içimde, ta derinde

Yalnız senin yattığın karanlığa özlem var

Madem ki öldü kalbim, yaşadım yeterince!

 

Yeryüzünde yükümü tek bir gün reddetmedim

Arığım işte orda, burda başak demektim

Yumuşadım gitgide, yaşama gülümsedim

Ve yaşamın o büyük, dipsiz gizi dışında

Dimdik durdum ayakta, kimseye eğilmedim

 

En iyisiyle yaptım yapabildiklerimi

Ne çok uykusuz kaldım, ne çok hizmet götürdüm!

Sonra acılarıma güldüklerini gördüm

Nefretlerine hedef seçildikçe üzüldüm

Anarak çalışıp çektiklerimi

 

Tek kuşun uçmadığı şu dünya sürgününde

Öyle bezgin, ışıksız, ellerimin üstünde

Diğer tüm kölelerin alayları içinde

Taşıdım ağlamadan al kanlara bulanıp

Koparılmaz zincirden payıma ne düştüyse

 

Şimdi bakışlarımın ancak yarısı bende

Ötesi darmadağın acılı gömütlerde

Dönüp de baktığım yok çağıran olsa bile

Sersemlik ve sıkıntı yüklü bir uykusuzum

Hiç gözünü kırpmadan kalkmış şafaktan önce

 

Miskin karanlığımın orta yerinde şimdi

Yanıt vermeye bile gönül indirmiyorum

Canımı sıkıp duran o en günücü ağza

Ulu Tanrım gecenin kapısını aç bana

Ki çekilip gideyim, dönmeyeyim bir daha!

Victor Hugo

Gönderi tarihi:

Senden bilirim yok bana bir faide ey gül

 

Gül yagini eller sürünür catlasa bülbül

 

 

Etsem de abestir sitem-i hare tahammül

 

Gül yagini eller sürünür catlasa bülbül...

 

 

 

Gazeteci HASAN TAHSIN

 

 

 

((((isgal gücleri yaklasti.

ortaya atildi,tabancasini cekti,atesledi.

Düsmanin bayraktari düstü.

Ve Hasan TAHSIN'in üzerine bir ordu kursun yagdi...))))

 

mezarinin yeri bilinmemektedir.ama konak meydaninda güvercinlerle beraber ucmaktadir..))))

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

YANLIZDIK...

 

Unutulmuş bir tarih kadar eski

Çocuklara anlatılacak kadar

Masaldık

Alanlardaydık

Sloganlar kadar özgür

Çığlıktık

Sahipsiz bedenler bıraktık

Kaldırımlarda

Rutubet kokulu bodrumlarda

Gömülmedik hiç

Ne bir avuç toprağımız oldu

Ne ardımızda duamız

Pankartlara sarılı ömürler bıraktık

Mayıs akşamlarında

Hazirana uzaktık

Kıştan uzakta

Bahardık

Sevgiliye uzatılan kır çiçeği

Anaya yazılan mektup

Ve babadan saklanan

Sigara kadar yanıktık

Şimdi

Mülteci anılar sızıyor akşamlarıma

Kıyımda çıplak türküler

Tarifsiz sabahlar ayazındayım

____________________ :clover:Olcay Okan AVŞAR :clover: ____

ab1591da9.jpg

Gönderi tarihi:

NASIL ŞAİR OLUNUR...

bir düş akarsa ırmakça

şiir olur

ay ışığı yalparsa duru deniz üstünde

şiir aşk olur

kanlı bir göynek örtülürse

/dost olmalıyken/ düşman edilmiş kardeş ölüsüne

şiir ağlamak olur

akla vurulmaya kalkılan prangaların kanattığı bilekler

 

kalem tutarsa

şiir

isyan olur

 

işte insan

bu gibi durumlarda

şair olur

 

________________ :clover:Selahattin ÖZAKIN :clover: ___

 

9220wb2.jpg

Gönderi tarihi:

Dilara annesinin elinden melekler gibi kaydı gitti sonsuzluğa.

Henüz beş altı yaşlarındaydı.

Kapatılmamış bir kanalizasyon çukurunda

çırpına çırpına yaşama veda etti yavrucak!

Sanki aşağıda ki şiir Dilara için yazılmış…

 

MEZARLIK

 

Dün akşam gün batmadan

Yaşlı ölülerin arasına

Bir küçük misafir geldi.

Çocuk bahçesinde kovası kalmış.

Kumların üstünde küçük küreği.

Besbelli çok yorgun hemen uyudu.

Doğruldu yerinden yaşlı bir ölü

Örttü örtüsünü:

Madem ki burada annesi yok,

Bu küçük kız bize emanet.

İlerde yatan başka bir ölü

Yavaşça seslendi:

Başında ki kurdeleyi çözüp katlayın

Ütüsü bozulmasın.

 

Baki Süha Edip oğlu.. :clover:

 

:crying::clover:

 

onu annesinin elinden ve yaşamdan koparan sorumsuzlar vicdanen nasıl rahat ediyorlar acaba

Gönderi tarihi:

Biz beloğlu değiliz hey

Akıp giden seloğluyuz

Taş bağırlı dağlar olsa

Yol bizimdir yol oğluyuz

 

Döşek nedir ermişlere

Yerden gelen yatar yere

Cehennemden beter nere

Anda bile safadayız

 

Adem ejderhası Pir Elvan.

Gönderi tarihi:

İNSANLARI ÇOCUKLARA BÖLEN ÖFKE

 

İnsanı çocuklara bölen öfke,

çocuğu eşit kuşlara bölen,

kuşu, küçük yumurtalara;

yoksulun öfkesi

bir zeytin taşır iki üzüme karşı.

 

Ağacı yapraklara bölen öfke,

yaprağı, eşit olmayan tomurcuklara bölen,

tomurcuğu, görünmez gözeneklere;

yoksulun öfkesi

iki ırmak taşır bir çok denize karşı.

 

İyiyi kuşkulara bölen öfke,

kuşkuyu, benzer kavislere bölen,

kavisi, umulmayan mezarlara;

yoksulun öfkesi

bir çelik taşır iki hançere karşı.

 

Canı bedenlere bölen öfke,

bedeni, benzersiz organlara bölen,

organı, sekiz düşünceye;

yoksulun öfkesi

bir yanardağ ateşi taşır iki kratere karşı.

 

______________________ :clover:César VALLEJO :clover:

11edvardmunchfb7.jpg

Gönderi tarihi:

KALBİM DİNAMİT KUYUSU

 

Beni, gözlerin götürür

Gözlerin

Aşkla, acıyla...

Kuşatmışlar

Sesimi, soluğumu

Kesilmiş

Tuz-ekmek payım

Vurgunum

Ve darda,

Gözaltındayım.

Dal, kor keser

Penceremde açarsa

Kuş, vurulur

Üzerimden uçarsa.

Ve hal böyle böyle,

Yol bu yöndeyken

Gelir,

Ki her gelişinde

Daha da içten

Gelir,

Soluk soluğa

Benim olursun.

Amansız sarmasında

Kollarımın

Esrik,

Çığlık çığlığa

Erir, kar gibi vücudun...

Nicedir,

***** ağzında

Bir salgın,

Bir deprem gibi künyemiz.

Nicedir,

Başımıza zindan dünyamız.

Biz ki

Yarınıyız halkın,

Umudu, yüzakıyız,

Hıncı, namusu...

Şafakları,

Taa şafakları

Hey canım,

Kalbim

Dinamit kuyusu...

 

AHMED ARİF

Gönderi tarihi:

Bırakıp Gidersen Beni
KALBİM DİNAMİT KUYUSU

AHMED ARİF

:clover::clover:

 

İYİLİK NEYE YARAR?

1.

 

İyilik neye yarar,

Öldürülürse iyiler çarçabuk,

ya da iyilik görenler?

 

Özgürlük neye yarar,

yaşarsa bir arada

özgürlerle tutsaklar?

 

Akılsız olmak madem ekmek sağlar herkese,

akıl neye yarar?

 

2.

 

İyi insan olacağınıza,

öyle bir yere götürün ki dünyayı,

iyilik beklenmesin!

 

Özgür insan olacağınıza,

öyle bir yere götürün ki dünyayı,

kavuşsun özgürlüğe herkes,

özgürlük sevgisi geçersiz olsun!

 

Akıllı insan olacağınıza,

öyle bir yere götürün ki dünyayı,

akılsızlık zararlı olsun!

:clover: Bertolt BRECHT :clover:

 

wmm1vq4.jpg

Gönderi tarihi:

İNSANLIK ADINA SAYGIYLA

 

Bir an için doğrulsanız,

Yattığınız o yerden,

Anlattıklarımı bir duysanız,

Delirmiş dersiniz bu adam,

İnanamazsınız kulaklarınızı,

Toz pembe rüyalar içinde,

Görürsünüz, eminim kendinizi

 

Çırasız tutuşan ateş,

Kopyası meleşen koyun,

Derde derman zehirli yılan,

Daha neler neler

Bitmez bir bir saymakla

 

Kimsiniz necisiniz bilinmez,

Mısırlı mı Çinli misiniz?

Hangi köşesinde mekan tuttunuz,

Şu garip diyarda.

Aman, nereliyseniz nerelisiniz bana ne!

Ne fark eder ki, adam olan için.

Bilim, teknik ve düşüncede,

Öncüsünüz, icat ettiğiniz kağıt ve kalem ile.

Aslında, siz layıksınız bütün övgülere,

Unutulmuş olsanız da

Haykırışım size Dünya önünde

İçimdesiniz bu gün gibi

İnsanlık adına.

Saygıyla

 

Durmuş Ali ALTINOLUK

Gönderi tarihi:

Dümende ve başaltlarında insanlar vardı ki;

Bunlar uzun, eğri burunlu

ve konuşmayı şevhetle seven insanlardı.

Sırtı lacvert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için

hiç kimseden,hiç birşey beklemeksizin

bir şarkı söyler gibi ölebilirlerdi.

 

"Allah büyük ama kayık küçük" demiş Yahudi,

İsmail bodoslamadan bir sağanak yedi.

Bir sağanak daha...peşinden üç kardeşler

ve denizi bıçak atmak kadar iyi bilmese idi eğer

alabora olacaktı.

 

Elleri kanayarak çekiyor İsmail kürekleri.

İsmail rahattır,

Kavgadan ve emanetinden başka hiç birşey düşünmemektedir.

Emanet ; ağır bir makineli tüfek..

ve İsmail'in gözü tutmazsa liman reislerini..

taa Ankara'ya kadar gidip onu kendi eliyle teslim edecektir.

 

Rüzgar bocalıyor..belki Karayel gösterecek.

En az on beş mil uzaktadır en yakın sahil.

Fakat İsmail ellerine güvenir,

O eller; ekmeği..küreklerin sapını..dümenin yekesini

ve kemer altında fotikanın memesini aynı emniyette tutarlar.

 

Rüzgar Karayel göstermedi..

yüz kerte birden atlayıp rüzgar bir anda bütün ipleri bıçakla kesilmiş gibi düştü.

İsmail beklemiyordu bunu,

Dalgalar bir müddet daha yuvarlandılar teknenin altında

Sonra deniz dümdüz ve simsiyah durdu.

İsmail şaşırıp bıraktı kürekleri,

"ne korkunçtur düşmek kavganın haricine" diye düşündü.

Bir ürperme geldi İsmail'in içine

ve bir balık gibi ürkerek..

bir sandal,bir çift kürek ve durgun ölü bir deniz şeklinde gördü yalnızlığı.

..ve birden bire öyle kahrolup duydu ki insansızlığı,

yıldı elleri.

Yüklendi küreklere..

kırıldı kürekler.

 

Sular tekneyi açığa sürüklüyor.

Artık hiç birşey mümkün değil

Kaldı ölü bir denizin ortasında kanayan elleri ve mübarek emaneti ile İsmail.

İlk önce küfretti..

sonra el-ham okumak geldi içinden.

Sonra güldü..

eğilip okşadı mübarek emaneti.

Sonra..

sonra malum olmadı insanlara Arhavili İsmail'in akibeti...

 

Nazım Hikmet Kuvayı Milliyet destanı / Arhavili İsmail'İn hikayesi.

 

(ben en çok etkileyen şiirlerinden)

Gönderi tarihi:

Dünya Şiir Günü

 

Şair arkadaşlarımızın önerisiyle, burada olduğu gibi, dünyanın birçok başka yerinde de dilin, özellikle de şiirin iletişim gücüne inananların kutlamaya hazırlandıkları bir bahar günü bugün. Kimileri parklarda, kimileri toplantı salonlarında, kimileri de sevdikleriyle kendi aralarında şiir okuyarak, şiir üstüne söyleşerek, şiir konusunda düşünerek kutlayacaklar bugünü.

 

Şiirin insan acısını, sevincini, öfkesini ve akla gelmeyen daha nice duygularını nasıl dile getirdiğini yeniden hatırlayacaklar.

 

Kimileri Boğazın iki yakasını donatan erguvanlara bakarak yapacak bunu, kimileri nerdeyse yanı başımızda patlayan bombaların eşliğinde, çığlıklar arasında, barut kokusu içinde.

 

Bir yandan ezenleri, ezilenleri, öbür yandan geceleri, yıldızları, kokuları, tepeden tırnağa çiçek açmış ağaçlarıyla insanı deli eden bu dünyayı düşünerek katılacak bu kutlamaya.

 

Şiirin yaşanan her şeyi beş duyumuzu canlandırarak (görerek, işiterek, koklayarak, tadarak, dokunarak) algılamamızı sağlayan bir duyarlık kaynağı olduğunu, şiirin bize duygularımızla düşünmeyi, düşüncelerimizle duymayı öğrettiğini hatırlatacak bize Dünya Şiir Günü Kutlamaları.

 

Özgürlük ve dayanışma özlemi içinde, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine yaşamaya bir çağrı olduğunu düşünecekler şiirin. Yalnızca Edirne’den Ardahan’a kadar değil, Çin’den Peru’ya kadar uzayan bir umutla

.

 

21 Mart Dünya Şiir Günü Etkinlikleri

 

Bursa:

BURSA YAZIN VE SANAT DERNEĞİ (BUYAZ), 2007’de de DÜNYA ŞİİR GÜNÜ’nü kendine özgü bir biçemle kutlanacak.

Üç yıldan beridir öykü ve şiir dalında BUYAZ ONUR ÖDÜLÜ veren BURSA YAZIN VE SANAT DERNEĞİ, “2007 BUYAZ ŞİİR ONUR ÖDÜLÜ"nü CEVAT ÇAPAN'a vermeyi kararlaştırdı.

Türkiye de ilk kez, “yaşayan şair ve öykücülere”, değerbilirlik adına verilen BUYAZ ONUR ÖDÜLÜ‘nün gerekçesi şöyledir: "Öykücülüğümüze çok emek verdiniz, vermeye devam ediyorsunuz. İyi ki aramızdasınız, değerinizi biliyor, saygılarımızı sunuyor, nice verimli yıllar diliyoruz."

Ödülü büyük bir sevinçle kabul eden CEVAT ÇAPAN’ın törene katılacağı beklenmektedir.

Dernek, ödül plaketini, 21 Mart günü Bursa Mahfel'de düzenleyeceği DÜNYA ŞİİR GÜNÜ VE 2007 (3.) BUYAZ ŞİİR ONUR ÖDÜLÜ TÖRENİ adlı etkinlikte, Cevat Çapan’a verecek.

Etkinlik programı Cavat Çapan’ın kaleme aldığı “Dünya Şiir Günü Bildirisi” nin Ali Aksoy tarafından okunmasıyla başlayacak, Hilmi Haşal’ın Cevat Çapan ve Şiiri başlıklı bildirisiyle sürecek. Daha sonra BUYAZ üyeleri Cevat Çapan’dan şiirler okuyacak. Etkinlik, Bursalı şairlerin kendi şiirlerini okumalarıyla tamamlanacak.

2005(1.) Buyaz Şiir Onur Ödülü İhsan ÜREN'e, 2006(2.) Buyaz Şiir Onur Ödülü Arif DAMAR'a verilmişti.

 

21 Mart Dünya Şiir Günü, KKTC'de de kutlanıyor.

Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği, gün dolayısıyla 20-21 Mart tarihlerinde çeşitli etkinlikler düzenliyor.

YDÜ Büyük Kütüphanesi'nde Salı günü şairlerle söyleşi gerçekleştirilecek. Etkinlik, saat 19.30'da başlayacak.

Çarşamba akşamı ise, Lefkoşa AKM'de şiir ve müzik dinletisi düzenlenecek. Saat 19.30'da başlayacak geceye, şair olarak Fikret Demirağ, Feriha Altıok, Filiz Naldöven, Gür Genç, Jenan Selçuk, Mark Matthews, M. Kansu, Metin Turan, Mustafa Gökçeoğlu, Neriman Cahit, Neşe Yaşın, Nial Mc Devitt, Oruç Aruoba, Peter Kurman, Raşit Pertev, Stefanos Stefanides, Tamer Öncül, Ümit İnatçı ve Zeki Ali katılacak.

 

Ankara

Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi'nce düzenlenen "Dünya Şiir Günü" etkinliğinin bu yılki teması "Mevlana" olarak belirlendi.

Ozan Sağdıç ile ünlü şair ve yazar Hilmi Yavuz'un konuk olacağı etkinlik, Mevlana'nın 800. doğum yıldönümü dolayısıyla Mevlana'nın şiirlerine ayrıldı.

Etkinlikte, Mevlana'nın şiirleri, Bilkent Üniversitesi öğretim üyelerinden Leyla Tepedelen tarafından İngilizce, Anooshirvan Miandji tarafından Farsça ve Türk Edebiyatı Bölümü yüksek lisans öğrencilerince de Türkçe olarak okunacak.

Etkinlik, Bilkent Üniversitesi C Blok Amfi'de gerçekleştirilecek.

 

Pendik

Pendik Belediyesi 21 Mart Dünya Şiir Günü dolayısıyla Türk Şiirinin Sesleri Etkinliği M.A.Ersoy Sanat Merkezinde Saat 17:00 da başlayacaktır...

 

Kocaeli

Kocaeli Üniversitesi Şiir Etkinlikleri Birimi, 21 Mart Dünya Şiir Günü Etkinlikleri Programını tamamladı ve tüm İzmitlileri (Ön Şart Şiir Seviyor Olmak) resmi ve sivil ayırımı yapmaksızın Merkez Yerleşke Konferans Salonunda görmek istediklerini basın aracılığıyla duyurdu.

Program, açılış konuşması ve onu izleyen Şair İhsan Topçu tarafından hazırlanan "Dünya Şiir Günü Bildirisi”nin okunmasıyla ısınacak. Şair ve Tarihçi, Okutman Şener Aksu ( Şiir Etkinlikleri Birimi Müdür Yardımcısı) yeni bir yapılanma içindeki birim hakkında bilgi verecek. Daha sonra, konuk şairlerimiz Ruşen Hakkı, Tahir Abacı, Salih Bolat, Şeref Bilsel, Cenk Gündoğdu, Elif Sorgun, Mehmet Ali Işık, Nurullah Can ile şiir üstüne söyleşi ve birbirinden güzel şiirlerle renklenen program "Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği” Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. Itır Yeğenağa'nın sunacağı 20 dakikalık bir DVD programıyla sonlanacak. Program konuklarımıza sunulacak katılım belgeleri ile Şiir Etkinlikleri Birimi Kurucusu Sayın İhsan Topçu'ya sunulacak Teşekkür Belgesinin verilmesiyle sonlanacak.

M.Nejat Gacar

 

Marmaris

2. Marmaris "Kadın ve Sanat" etkinlikleri kapsamında 21 Mart Dünya şiir günü "Kadın ve Sevgi Şiirleri" etkinliği düzenliyor. Etkinliğe Adalardan birçok Yunanlı sanatçıda katılıyor.

 

İzmir

Çocuk Şiirleri Günü etkinlikleri kapsamında 21 Mart Çarşamba günü İzmir Gültepe Turgutreis İlköğretim Okulu’nda bir söyleşi gerçekleştirilecek. Etkinlik saat 10.00’da başlayacak.

 

Yer:Gültepe Turgutreis İlköğretim Okulu

Saat: 14.00

 

Alsancak Belediyesinin düzenlediği Dünya Çocuk Şiirleri Günü'etkinliği,

Kitap - Söyleşi

Y.Bekir YURDAKUL

Okul Etkinlik Yeri: Peker İlköğretim Okulu / Eskiizmir

Gönderi tarihi:

Önümüzdeki haftanın "KÜTÜPHANE HAFTASI" olması nedeniyle biz bu hafta okulumuzda çeşitli etkinlikler yapmaktayız. Bilmeyenler vardır diye söylüyorum, ben bir ilköğretim kütüphanecisiyim, "ee madem Kütüphane Haftası önümüzdeki hafta o halde siz neden etkinlikleri bu hafta yapıyorsunuz" diyenler için de "çünkü önümüzdeki hafta İstanbul'da yapılan mesleki etkinliklere katılmak istiyoruz da ondan" şeklinde bir cevap verebilirim :) Herneyse, bu hafta öğrencilerimizi, bir çok yazarla daha tanıştırmayı, bunun yanı sıra kitaplarla buluşturmayı sağladık hala da sağlamaya devam ediyoruz... En önemlisi evet, bugün 21 MART ŞİİR GÜNÜ'ydü ve çocuklarımızı bugünün anısına bir de şairle buluşturduk... Bilmem adını duydunuz mu? Altay Öktem... Çok tatlı bir insan, çok da başarılı, kendisiyle tanışıyor olmaktan bugün şeref duydum... Sevgili Dipnot'un eklediği Cevat Çapan tarafından kaleme alınmış olan "Dünya Şiir Günün Bildirisi"ni okuyarak söyleşisine başlayan Altay Bey, bence bizim günümüze şöyle okkalı cinsinden bir imzasını attı... Bugün bizlerle paylaştığı her cümle benim için inanın bir değerdi...

 

Ha bu arada bir cümlesi vardı ki sormayın arkadaşlar: "Şiir seven insan ile şiir sevmeyen insanın aşkları bile başka olur... Şiir seven, delicesine bir coşkuyla aşkını yaşar, uçlara gitmekten korkmaz, sınırları tanımaz; şiir sevmeyenin aşkı ise tam tersine duygudan yoksun, KÜT (onun kullandığı tabirdi hiç değiştirmedim) bir aşk olur."

 

Ben, Can Yücel, Nazım Hikmet, Pablo Neruda hayranı olarak, bugün burada onların şiirlerinden birini değil de çok sevgili ALTAY ÖKTEM'in şiirlerinden birini sizlerle paylaşmak isterim :) Hoşçakalın, ŞİİRİMSİ AŞKLAR diliyorum hepinize....

 

 

Biz seninle ikimiz şubat gibiydik

Kayadan düşsek ağrımazdı bir yerimiz

Küçücük bir taş görsek irkilirdik

 

Öyle sıkılırdık ki birbirimizden içimiz kalkardı

Bir şiiri tersten okumak bile anlamlıydı

Karıncaları başparmağınla ezmek

Sinek kanatlarını yakmak o günlerde

 

Hiç boş kalmayan ama hep yalnız

Bir otel odası gibiydik seninle

Boşuna aldatılırdık, boşuna susardık

Boşuna bakardık çöken bir balkondan kendimize

 

Bir anlam veremezdik çekip gitmememize

Her aşk aynıdır zaten çoğalır kan kaybettikçe

 

Altay Öktem

Gönderi tarihi:

Senin bu topraklar cocugum

 

 

Senin bu topraklar cocugum!.

Senin bu Canik daglari,bu Agri'lar,bu Toros'lar,

Bu yediveren gül bahceleri

Ve su alabildigine uzayan

Yesili düslerde

Yasantiyi kuslarda unutmus

Bagrini güne acmis duru ovalar

Bulutlara gönül komus kuru ovalar..

Senin velhasil dört yaniyla

Edirne'siyle,Izmir'iyle,Van'iyla

Bu topraklar cocugum.

 

Senin bu efeler,bu dadaslar,

Senin bu halaylar,bu horonlar,bu hancer barlar,

Vurdukca yeri titreten dizler,

Alin teriyle yikanan yüzler,

Ve senin su gün dogumunda demir pasi

Gün batiminda ,gelincik tarlasi denizler,

Senin su,yedi iklimi burcu burcu kucaklayan

Dügün cicegi nakisli,

Mor menekse bakisli,

Cavus üzümü gözlü topraklar,

Senin su,ak dizlerine yaslanip kisin

Kehribari kiskandiran sarisin

Portakallar,mandalinler,muzlar,

Senin,duman duman daglar kara sevdali basiyla

Su kerpic,su toprak ocaklar sicak asiyla

Su mutlu vadiler bol günesiyle

Senin cocugum!..

 

Türküler cagrilir,Urfa dolaylarinda

Aras kiyilarinda,Firat boylarinda,

Ve tüm Anadolu'mda,hasat zamani,harman zamani..

Duymuslugun vardir elbet cocugum!.

Özlem üstünedir bu türküler

Sevda üstünedir,

Gözyasi boncuk boncuktur

Sözlerinde türkülerin.

Dinle Emrah'tan,Karacaoglan'dan,Dertli'den

Dinle Dadaloglu'nun sazindan,

Satiroglu'nun sesinden,

Mevsim mevsim,renk renk,yara yara

Yüregine baldiran zehri gibi aksin bu türküler

Ve seni baglasin bu topraklara cocugum!..

 

Dinle Mevlana'da ney seslerini

Dinle de,nefes nefes,gönül gönül

Yitir kendini..

Döndükce yildizlara degsin basin

Döndükce cini yesili isiklarla yikansin düsün,

Sonra Yunusum seni ilahilerle Hakka götürsün..

 

Senin ellerine,senin isikli düsüncelerine

Birakildi bu topraklar

Su bacalari tütmeyen ocaklar

Su alabildigine uzayan bozkir

Seni bekliyor cocugum yillardir.

 

Trabzon'u, Erzurum'u Edirne'siyle

Dadasiyla efesiyle

Her seyiyle velhasil

Senindir bu topraklar,senin cocugum!.

 

HASAN KAYA MANIOGLU-Isik yagmuru

Allah rahmetini ondan esirgemesin

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

" Her seyini kaybetsen de hayallerini

kaybetmeyeceksin.

Neyi aradıgini hic unutmayacaksın"

 

Acı,

ağulu dikenler gibi ruhuna dolandıgında,

öfke,

kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda,

keder,

yaslı bir ağac gibi üstüne yıkıldığında,

duracaksın,

durup, gümüş bir su gibi akan sabahın taseliğine

bakacaksın,

sana iki yüz yıl önceden haberler tasıyan

alaycı kargaların sesini

dinleyeceksin,

cicieklerini kolayıp derin bir soluk

alacaksın.

Ölüm seni kusattığında, tam o sırada, hayatı

şüneceksin.

Acıyı, öfeyi, kederi ulu gölgeliğe yatıracaksın

bir zaman, " dinlenin biraz" diyeceksin.

Bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün

istiridyeleri acarak,

bir sevinc arayacaksın.

Hayaller kuracaksın.

Hatıralarını bir daha gözden gecireceksin.

Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri.

Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri

Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan

tenleri.

Seni sakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına

gülenleri.

Sevinclerini , hayallerini, hatıralarını,

sevdalarini, sevismelerini,

özlemlerini, şakalarini bir bir yerleştireceksin icine,

hayat denilen mucizenin sana verdigi armağanları

sıkıca kucaklayacaksın.

Ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kusattığında,

tam da o zaman, hayatı düsüneceksin.

Güzel bir haber gelecek belki yarin sabah.

Belki bir mektup alacaksın.

Sana gülümsemesini cok istediğin gülümseyecek belki sana.

Serüvenci gemiciler gibi mechul denizlerde

kaybolduğunda,

tam da o zaman, karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin.

Gözcünün " kara göründü" diye bağırdığını hayal

edeceksin.

Kara, hic görünmese bile, hic olmazsa neyi aradıgını ve neyi kaybettiğini

beleceksin

cektiğin onca fırtınanın, varmayı umdugun o umutlu

hedefle mana kazandığın anlayacaksın.

Her şeyini kaybetsen de hayallerini

kaybetmeyeceksin.

Neyi aradığını hic unutmayacaksın.

Sevincleri ne kadar hatirlarsan, acının derinliğini

o kadar kavrayacaksin.

Yasadığın ve yaşayabileceğin güzel seyleri ne kadar

cok düsünürsen

öfken o kadar keskinlesecek.

Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın.

Geleceginle arana, dibinde canavarların dolaştığı

bir ucurum koyduklarında,

nasıl biteceğini bilmediğin atlayısşnı yapmadan önce,

gecmişine, sevinclerine, hayallerine yaşlanıp güc alacaksın.

Sevdiğın bir türküyü mırıldanmaktan hic vazgecmeyeceksin.

Bir cicek ilistireceksin yakana.

Ölüm seni kusattgında, tam da o zaman hayati düsüneceksin.

En azgın, en ihtiraslı sevismelerini...

En cılgın hayallerini...

En cagıltılı kahkahalarını...

Acı,

agulu dikenler gibi ruhuna dolandıgında,

öfke,

kızıl bir küheylan gibi koşturdugunda,

keder,

yaşlı bir ağac gibi üstüne yıkıldıgında,

duracaksin,

durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine

bakacaksın,

sana iki yüz yil önceden haberler tasıyan alaycı

kargaların sesini dinleyeceksin,

ciceklerini koklayıp derin bir souk alacaksın.

Ölüm seni kusattiğında, tam o sırada , hayatı

şüneceksin.

Acıyı, öfkeyi, kederi ulu gölgeliğe yataracaksın

bir zaman,

" dinlenin biraz" diyeceksin.

Onları, sefkatle dinlendireceksin.

Cünkü onlara yine ihtiyacin olacak.

 

Ahmet Altan

blumenml1.gif

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.