Φ politika Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Memleketimi Seviyorum Memleketim,Memleketimi seviyorum: Cinarlarinda kolan vurdum,hapishanelerinde yattim. Hicbir sey dindirmez ic sikintimi Memleketimin sarkilari ve tütünü gibi. Memleketim: Bedrettin,Sinan,Yunus Emre ve otuz Agustos Kursun kubbeler ve fabrika bacalari Benim o kendimden bile gizleyerek sarkik biyiklari altindan gülen halkimin eseridir. Memleketim: Memleketim ne kadar genis: dolasmakla bitmez,tükenmez gibi geliyor insana. Edirne,Izmir,Ulukisla,Maras,Trabzon,Erzurum. Erzurum yaylasini yalniz türkülerinden taniyorum ve güneye pamuk isleyenlere gitmek icin Toroslardan bir kere olsun gecemedim diye utaniyorum. Memleketim: develer,tren,Ford arabalari ve hasta eskler, kavak sögüt ve kirmizi toprak. Memleketim: cam ormanlarini,en tatli sulari ve dag basi göllerini seven alabalik. Memleketim: Ankara ovasinda keciler: kumral,ipekli,uzun kürklerin pirildamasi, Yagli,agir findigi Giresun'un Al yanaklari mis gibi kokan Amasya elmasi zeytin incir kavun ve renk renk salkim salkim üzümler ve sonra kara sapan ve sonra kara sigir ve sonra:ileri,güzel,iyi her seyi hayran bir cocuk sevinciyle kabule hazir caliskan,namuslu,yigit insanlarim yari ac,yari tok yari esir..... Nazim Hikmet Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Dilara annesinin elinden melekler gibi kaydı gitti sonsuzluğa. Henüz beş altı yaşlarındaydı. Kapatılmamış bir kanalizasyon çukurunda çırpına çırpına yaşama veda etti yavrucak! Sanki aşağıda ki şiir Dilara için yazılmış… MEZARLIK Dün akşam gün batmadan Yaşlı ölülerin arasına Bir küçük misafir geldi. Çocuk bahçesinde kovası kalmış. Kumların üstünde küçük küreği. Besbelli çok yorgun hemen uyudu. Doğruldu yerinden yaşlı bir ölü Örttü örtüsünü: Madem ki burada annesi yok, Bu küçük kız bize emanet. İlerde yatan başka bir ölü Yavaşça seslendi: Başında ki kurdeleyi çözüp katlayın Ütüsü bozulmasın. Baki Süha Edip oğlu.. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 tüm şiir severleri yürekten selamlıyorum..şiir dertleşmedir,paylaşmadır,duyguların en güzel anlatımıdır Konuğum Ol Bir akşam konuğum ol oturup konuşalım biz bize Anıların çubuğunu yakıp uzatalım geceyi biraz Geçmişe bir el sallayıp yaşanan günleri konuşalım ve günlerin üstüne çöken dumanlı, isli havaları Kendimize daha az zaman ayırsak da olur geceden Çünkü boğulabilir insan yalnız kendini düşünmekten Kapağı açılmayan kitaplar unutulmuş aşklar gibidir Kitaplardan söz edelim ve onların gizli kalmış sessiz tadlarından Sabaha doğru perdeyi aralayıp ufka bakalım ve bir çocuk gibi hayretle seyredelim güneşin kızıllığını Konuşulmadan kalan daha çok şey vardı diye düşünerek çıkalım güneşle kucaklaşan balkona - Üşütmesin sabah serinliği Bir bardak demli çay burukluğu gibi kalsın gecenin ve sabahın tadı yaşasın anılarımızda Konuğum ol, oturup konuşalım bir akşam ve uzatalım geceyi sözün çubuğunu yakarak Ahmet Telli Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Ah benim sevdalı başım Ah benim şair telaşım Ah benim sarhoşluğum Ah çılgın yüreğim Sus artık uslandır beni Kaç okyanus geçtim böyle Kaç denizde yitip gittim Kırılmış direkler yırtık yelkenlerle Kaç seferden yorgun döndüm Ah benim yaralı ruhum Ah benim insan kusurum Ah benim isyanlarım, ah yalnızlıklarım Gel artık uslandır beni Ah benim iyimser yanım Ah benim aldanışlarım Ah benim kavgalarım Ah pişmanlıklarım Sus artık uslandır beni Zülfü Livaneli Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Seni Saklayacağım Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde, Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmiyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde. Sen göreceksin, duyacaksın Parıldayan bir sevi sıcaklığı, Uyuyacak, uyanacaksın. Bakacaksın, benzemiyor Gelen günler geçenlere, Dalacaksın. Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın. Seni yaşayacağım, anlatılmaz, Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım. Bir gün, tam anlatmaya... Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım... Anlayacaksın. Özdemir Asaf Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 YAŞAMAK "Kör bir kuyuda umut ışığıdır yaşamak Düşleri gerçek yapmak Gökten yıldızlar çalmak Dağlamak kanayan yarayı Ağlamak doyasıya Şarkılı bir masaldır yaşamak Bir özlem yangınıdır yaşamak Acısı derdi çok olsada İnan yinede güzel yaşamak..." Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Oyunlar Ali Cengiz oyunu Haci baba oyunu Karamanin koyunu Sonra cikar oyunu Karagöz oyunu Ciftelli oyunu Kasap oyunu Kelime oyunu Köcek oyunu Amerikan oyunu Tahtarevalli oyunu Cibilliyetini soyunu Bilemezsin huyunu Kimisi yüzüne güler Kimisi kazar kuyunu Secimler geliyor Kime vereceksin oyunu Gelmeyesin oyuna Yilan girmesin koynuna Adam adam olmadiktan sonra Köpek s..... soyuna Demokrasi hürriyet hepsi laf Zehir koyuyorlar suyuna Hürriyet kime,dolarlar kime Et kime kemik kime Kösk kime,gecekondu kime Hak kime,adalet kime Küfür kime,selam kime Havyar kime,kilcik kime ---------------------- Neden pisman oluyor insan Dünyaya geldigine MURAT ERIKE Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 16 Mart , 2007 Ağıt... Çiçekçi bana bir gül ver sevgilime değil bir ölü için Çiçekçi bana bir gül ver İçine gözyaşlarımı sığdırabileyim. Yakasına böyle bir gül takmıştı O gün bir görseydin sen onu Çiçekçi bana bir gül ver Sanki o güldendi bütün mutluluğu Sen de: - Bir arkadaşın öldü Ben diyeyim: - Kardeşim! Çiçekçi bana bir gül ver Götürüp tabutuna iliştireyim. Kaldırımlarda kömür tozları Bacalarda koyu bir duman var Kara bir gökyüzü tek özelliği bu kentin Çiçekçi bana bir gül ver Kapalı perdeleri açabilse gülüm Kapalı kapıları kırabilse Kapalı yüreklere girebilse... Çiçekçi bana bir gül ver - Beyim, gül olmaz ki bu mevsimde! Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 Sunu güneşi hiç görmedim penceremde ne ay doğdu geceme ne bir yıldız hem sıkış sıkış hem çöl kadar ıssız beş yıldır bir şeyler soluyor içimde II dal olsun diye kuşa uzattımdı kolumu omuzlarıma kadar ekmek ufaladımdı yanılıp da bir kez bile konmadı inip üç adımda bitirdim yolumu evet üç adımdabir tokat gibi çarptı yüzüme duvar dibine çöküp avuçlarımı açtım fakat hangisine sapsam ne çok yol var el eli çoğaltmayınca bir yerde uçurumlaşıyor avuç çizgisi de tek başıma yürüsem şimdi barbaros bulvarı`ndan beşiktaş`a bir vapura binsem ya da motora -kaptan dümen kır üsküdar`a- düşteki gibi ansısam birden koyun gibi yatırılıp kazınmış saçımla ayakkabısızlığım.. pantolonsuz bacaklarımla içinizde aykırı bir yaşamım ben ihbar polis filan.. güvertede tutuklanmadan balığın üstüne martının altına yarı yolda kaldırıp gövdemi atsam bulurdum kendimi ayaklarımın dibinde beş yıldır bir şeyler sürükleniyor içimde yıllarca mektupsuz kitapsız bırakıldım bir elimle yazdıklarımı okudum diğer elimle beş yıldır beş koca yıldır bir şeyler kopuyor içimde III şortum ve şıpıdık tokyalarımla gördünüz beni haydarpaşa hastane girişinde beklerken güneş yanığı teninize renk renk giysilerinize bakarken uzun zincirlerle bağlı kollarımı süzdünüz imgeleminiz hemen de devindi -deli bu deli- yüzdeki buruşmadan duymasa da anlıyor insan biraz kötücül biraz acımaklı baktınız yüreğimi şaşırdım dürterek birbirinizi gizliden fısıldaştınız sıkıca kavranıp kollarımdan özenle geçirildim aranızdan -sizi mi koruyorlardı beni mi bilmem- çocuklarınızı kaparak çamurmuşum gibi sıçradınız iki yanıma ama soru sorandır çocuk-baba anne kim neden bu amca... bir çift dikenli tel yumağıydı gözlerim ağlayamadığımca ağladım yanıtınıza IV gün batınca çocuklar erkenden masallarını dinlemeden derin bir uykuya bir yunus dalıp çıkıyormuş gibi suya kalkıyorlar gözlerinde yıldız gülerken bendim öpen bendim silen anne diye üşüyen korkularını ellerimle şafak yangını yıldızları bendim gözlerine koyup giden sabah bir parça da anneler beni öpüyorsunuz bilmeden tadımı taşıyorsunuz günboyu sıcacık dudaklarınızda yaslandığınız ağaçta benim sırtım çiğniyorsunuz sokakta ayak izlerimi kokladıkça açan güzelim çiçeği ansıyın bir zaman yakama taktım geçerken kulaklarınıza uğultular geliyordur evet siz de vardınız taksim alanı`nda hepten unuttuğunuza inanmıyorum mutlaka omzunuzda omzumun sıcaklığı duruyordur V duysanız anlasanız bir kez beni böyle tek başıma geceleri çığlık çığlığa kalkmazdım ellerimin arasında kanayan alnımla çatlak bir duvar gibi bakmazdım bir elime ateş ötekine barut çizgi çizgi ben mi kazıdım değmesin diye bağlasa mıydım açlık ve ölümle yağarken bulut gençliğimi kakıp durmayın başıma bugünden yarına akardım bir bilseniz neler yaşadım yüzyıl bebek kalır yanımda VI asıldım yüreğinizin kapısına acıyı sevince bölerim su gibi yaprak gibi gülerim çıkmayın dokunmadan bana bir orman gibi yürüyüp elbet varacaksınız ortasına yolun ben yatarım bin müebbet siz çiçeklene-dallana durun Nevzat Çelik.. Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 17 Mart , 2007 çok beğendiğim bir şiir... VENI, VIDI, VIXI Değil mi ki o derin acılarımla şimdi Buna destek olacak tek bir kolda yoksunum Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle Anlamalıyım artık : yaşadın yeterince! Değil mi ki ilkbahar kuşatınca her yanı Doğayı şenlik yerine çevirdiğinde tanrı Bu görkemli sevdaya aşksız bakıyorum Değil mi ki gün-gece ışıktan kaçıyorum Duyarak o en gizli kederi herşeydeki Değil mi ki ruhumda umudum yenik düştü Değil mi ki bu güller, kokular mevsiminde Sevgili kızım benim, içimde, ta derinde Yalnız senin yattığın karanlığa özlem var Madem ki öldü kalbim, yaşadım yeterince! Yeryüzünde yükümü tek bir gün reddetmedim Arığım işte orda, burda başak demektim Yumuşadım gitgide, yaşama gülümsedim Ve yaşamın o büyük, dipsiz gizi dışında Dimdik durdum ayakta, kimseye eğilmedim En iyisiyle yaptım yapabildiklerimi Ne çok uykusuz kaldım, ne çok hizmet götürdüm! Sonra acılarıma güldüklerini gördüm Nefretlerine hedef seçildikçe üzüldüm Anarak çalışıp çektiklerimi Tek kuşun uçmadığı şu dünya sürgününde Öyle bezgin, ışıksız, ellerimin üstünde Diğer tüm kölelerin alayları içinde Taşıdım ağlamadan al kanlara bulanıp Koparılmaz zincirden payıma ne düştüyse Şimdi bakışlarımın ancak yarısı bende Ötesi darmadağın acılı gömütlerde Dönüp de baktığım yok çağıran olsa bile Sersemlik ve sıkıntı yüklü bir uykusuzum Hiç gözünü kırpmadan kalkmış şafaktan önce Miskin karanlığımın orta yerinde şimdi Yanıt vermeye bile gönül indirmiyorum Canımı sıkıp duran o en günücü ağza Ulu Tanrım gecenin kapısını aç bana Ki çekilip gideyim, dönmeyeyim bir daha! Victor Hugo Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 18 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2007 Senden bilirim yok bana bir faide ey gül Gül yagini eller sürünür catlasa bülbül Etsem de abestir sitem-i hare tahammül Gül yagini eller sürünür catlasa bülbül... Gazeteci HASAN TAHSIN ((((isgal gücleri yaklasti. ortaya atildi,tabancasini cekti,atesledi. Düsmanin bayraktari düstü. Ve Hasan TAHSIN'in üzerine bir ordu kursun yagdi...)))) mezarinin yeri bilinmemektedir.ama konak meydaninda güvercinlerle beraber ucmaktadir..)))) saygilarla Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 18 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2007 YANLIZDIK... Unutulmuş bir tarih kadar eski Çocuklara anlatılacak kadar Masaldık Alanlardaydık Sloganlar kadar özgür Çığlıktık Sahipsiz bedenler bıraktık Kaldırımlarda Rutubet kokulu bodrumlarda Gömülmedik hiç Ne bir avuç toprağımız oldu Ne ardımızda duamız Pankartlara sarılı ömürler bıraktık Mayıs akşamlarında Hazirana uzaktık Kıştan uzakta Bahardık Sevgiliye uzatılan kır çiçeği Anaya yazılan mektup Ve babadan saklanan Sigara kadar yanıktık Şimdi Mülteci anılar sızıyor akşamlarıma Kıyımda çıplak türküler Tarifsiz sabahlar ayazındayım ____________________ Olcay Okan AVŞAR ____ Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 NASIL ŞAİR OLUNUR... bir düş akarsa ırmakça şiir olur ay ışığı yalparsa duru deniz üstünde şiir aşk olur kanlı bir göynek örtülürse /dost olmalıyken/ düşman edilmiş kardeş ölüsüne şiir ağlamak olur akla vurulmaya kalkılan prangaların kanattığı bilekler kalem tutarsa şiir isyan olur işte insan bu gibi durumlarda şair olur ________________ Selahattin ÖZAKIN ___ Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Dilara annesinin elinden melekler gibi kaydı gitti sonsuzluğa. Henüz beş altı yaşlarındaydı. Kapatılmamış bir kanalizasyon çukurunda çırpına çırpına yaşama veda etti yavrucak! Sanki aşağıda ki şiir Dilara için yazılmış… MEZARLIK Dün akşam gün batmadan Yaşlı ölülerin arasına Bir küçük misafir geldi. Çocuk bahçesinde kovası kalmış. Kumların üstünde küçük küreği. Besbelli çok yorgun hemen uyudu. Doğruldu yerinden yaşlı bir ölü Örttü örtüsünü: Madem ki burada annesi yok, Bu küçük kız bize emanet. İlerde yatan başka bir ölü Yavaşça seslendi: Başında ki kurdeleyi çözüp katlayın Ütüsü bozulmasın. Baki Süha Edip oğlu.. onu annesinin elinden ve yaşamdan koparan sorumsuzlar vicdanen nasıl rahat ediyorlar acaba Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Biz beloğlu değiliz hey Akıp giden seloğluyuz Taş bağırlı dağlar olsa Yol bizimdir yol oğluyuz Döşek nedir ermişlere Yerden gelen yatar yere Cehennemden beter nere Anda bile safadayız Adem ejderhası Pir Elvan. Alıntı
Φ OBJEKTİVİST Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 İNSANLARI ÇOCUKLARA BÖLEN ÖFKE İnsanı çocuklara bölen öfke, çocuğu eşit kuşlara bölen, kuşu, küçük yumurtalara; yoksulun öfkesi bir zeytin taşır iki üzüme karşı. Ağacı yapraklara bölen öfke, yaprağı, eşit olmayan tomurcuklara bölen, tomurcuğu, görünmez gözeneklere; yoksulun öfkesi iki ırmak taşır bir çok denize karşı. İyiyi kuşkulara bölen öfke, kuşkuyu, benzer kavislere bölen, kavisi, umulmayan mezarlara; yoksulun öfkesi bir çelik taşır iki hançere karşı. Canı bedenlere bölen öfke, bedeni, benzersiz organlara bölen, organı, sekiz düşünceye; yoksulun öfkesi bir yanardağ ateşi taşır iki kratere karşı. ______________________ César VALLEJO Alıntı
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 KALBİM DİNAMİT KUYUSU Beni, gözlerin götürür Gözlerin Aşkla, acıyla... Kuşatmışlar Sesimi, soluğumu Kesilmiş Tuz-ekmek payım Vurgunum Ve darda, Gözaltındayım. Dal, kor keser Penceremde açarsa Kuş, vurulur Üzerimden uçarsa. Ve hal böyle böyle, Yol bu yöndeyken Gelir, Ki her gelişinde Daha da içten Gelir, Soluk soluğa Benim olursun. Amansız sarmasında Kollarımın Esrik, Çığlık çığlığa Erir, kar gibi vücudun... Nicedir, ***** ağzında Bir salgın, Bir deprem gibi künyemiz. Nicedir, Başımıza zindan dünyamız. Biz ki Yarınıyız halkın, Umudu, yüzakıyız, Hıncı, namusu... Şafakları, Taa şafakları Hey canım, Kalbim Dinamit kuyusu... AHMED ARİF Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Bırakıp Gidersen Beni KALBİM DİNAMİT KUYUSU AHMED ARİF İYİLİK NEYE YARAR? 1. İyilik neye yarar, Öldürülürse iyiler çarçabuk, ya da iyilik görenler? Özgürlük neye yarar, yaşarsa bir arada özgürlerle tutsaklar? Akılsız olmak madem ekmek sağlar herkese, akıl neye yarar? 2. İyi insan olacağınıza, öyle bir yere götürün ki dünyayı, iyilik beklenmesin! Özgür insan olacağınıza, öyle bir yere götürün ki dünyayı, kavuşsun özgürlüğe herkes, özgürlük sevgisi geçersiz olsun! Akıllı insan olacağınıza, öyle bir yere götürün ki dünyayı, akılsızlık zararlı olsun! Bertolt BRECHT Alıntı
Φ maraspoli Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 İNSANLIK ADINA SAYGIYLA Bir an için doğrulsanız, Yattığınız o yerden, Anlattıklarımı bir duysanız, Delirmiş dersiniz bu adam, İnanamazsınız kulaklarınızı, Toz pembe rüyalar içinde, Görürsünüz, eminim kendinizi Çırasız tutuşan ateş, Kopyası meleşen koyun, Derde derman zehirli yılan, Daha neler neler Bitmez bir bir saymakla Kimsiniz necisiniz bilinmez, Mısırlı mı Çinli misiniz? Hangi köşesinde mekan tuttunuz, Şu garip diyarda. Aman, nereliyseniz nerelisiniz bana ne! Ne fark eder ki, adam olan için. Bilim, teknik ve düşüncede, Öncüsünüz, icat ettiğiniz kağıt ve kalem ile. Aslında, siz layıksınız bütün övgülere, Unutulmuş olsanız da Haykırışım size Dünya önünde İçimdesiniz bu gün gibi İnsanlık adına. Saygıyla Durmuş Ali ALTINOLUK Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Dümende ve başaltlarında insanlar vardı ki; Bunlar uzun, eğri burunlu ve konuşmayı şevhetle seven insanlardı. Sırtı lacvert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden,hiç birşey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirlerdi. "Allah büyük ama kayık küçük" demiş Yahudi, İsmail bodoslamadan bir sağanak yedi. Bir sağanak daha...peşinden üç kardeşler ve denizi bıçak atmak kadar iyi bilmese idi eğer alabora olacaktı. Elleri kanayarak çekiyor İsmail kürekleri. İsmail rahattır, Kavgadan ve emanetinden başka hiç birşey düşünmemektedir. Emanet ; ağır bir makineli tüfek.. ve İsmail'in gözü tutmazsa liman reislerini.. taa Ankara'ya kadar gidip onu kendi eliyle teslim edecektir. Rüzgar bocalıyor..belki Karayel gösterecek. En az on beş mil uzaktadır en yakın sahil. Fakat İsmail ellerine güvenir, O eller; ekmeği..küreklerin sapını..dümenin yekesini ve kemer altında fotikanın memesini aynı emniyette tutarlar. Rüzgar Karayel göstermedi.. yüz kerte birden atlayıp rüzgar bir anda bütün ipleri bıçakla kesilmiş gibi düştü. İsmail beklemiyordu bunu, Dalgalar bir müddet daha yuvarlandılar teknenin altında Sonra deniz dümdüz ve simsiyah durdu. İsmail şaşırıp bıraktı kürekleri, "ne korkunçtur düşmek kavganın haricine" diye düşündü. Bir ürperme geldi İsmail'in içine ve bir balık gibi ürkerek.. bir sandal,bir çift kürek ve durgun ölü bir deniz şeklinde gördü yalnızlığı. ..ve birden bire öyle kahrolup duydu ki insansızlığı, yıldı elleri. Yüklendi küreklere.. kırıldı kürekler. Sular tekneyi açığa sürüklüyor. Artık hiç birşey mümkün değil Kaldı ölü bir denizin ortasında kanayan elleri ve mübarek emaneti ile İsmail. İlk önce küfretti.. sonra el-ham okumak geldi içinden. Sonra güldü.. eğilip okşadı mübarek emaneti. Sonra.. sonra malum olmadı insanlara Arhavili İsmail'in akibeti... Nazım Hikmet Kuvayı Milliyet destanı / Arhavili İsmail'İn hikayesi. (ben en çok etkileyen şiirlerinden) Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Dünya Şiir Günü Şair arkadaşlarımızın önerisiyle, burada olduğu gibi, dünyanın birçok başka yerinde de dilin, özellikle de şiirin iletişim gücüne inananların kutlamaya hazırlandıkları bir bahar günü bugün. Kimileri parklarda, kimileri toplantı salonlarında, kimileri de sevdikleriyle kendi aralarında şiir okuyarak, şiir üstüne söyleşerek, şiir konusunda düşünerek kutlayacaklar bugünü. Şiirin insan acısını, sevincini, öfkesini ve akla gelmeyen daha nice duygularını nasıl dile getirdiğini yeniden hatırlayacaklar. Kimileri Boğazın iki yakasını donatan erguvanlara bakarak yapacak bunu, kimileri nerdeyse yanı başımızda patlayan bombaların eşliğinde, çığlıklar arasında, barut kokusu içinde. Bir yandan ezenleri, ezilenleri, öbür yandan geceleri, yıldızları, kokuları, tepeden tırnağa çiçek açmış ağaçlarıyla insanı deli eden bu dünyayı düşünerek katılacak bu kutlamaya. Şiirin yaşanan her şeyi beş duyumuzu canlandırarak (görerek, işiterek, koklayarak, tadarak, dokunarak) algılamamızı sağlayan bir duyarlık kaynağı olduğunu, şiirin bize duygularımızla düşünmeyi, düşüncelerimizle duymayı öğrettiğini hatırlatacak bize Dünya Şiir Günü Kutlamaları. Özgürlük ve dayanışma özlemi içinde, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine yaşamaya bir çağrı olduğunu düşünecekler şiirin. Yalnızca Edirne’den Ardahan’a kadar değil, Çin’den Peru’ya kadar uzayan bir umutla . 21 Mart Dünya Şiir Günü Etkinlikleri Bursa: BURSA YAZIN VE SANAT DERNEĞİ (BUYAZ), 2007’de de DÜNYA ŞİİR GÜNÜ’nü kendine özgü bir biçemle kutlanacak. Üç yıldan beridir öykü ve şiir dalında BUYAZ ONUR ÖDÜLÜ veren BURSA YAZIN VE SANAT DERNEĞİ, “2007 BUYAZ ŞİİR ONUR ÖDÜLÜ"nü CEVAT ÇAPAN'a vermeyi kararlaştırdı. Türkiye de ilk kez, “yaşayan şair ve öykücülere”, değerbilirlik adına verilen BUYAZ ONUR ÖDÜLÜ‘nün gerekçesi şöyledir: "Öykücülüğümüze çok emek verdiniz, vermeye devam ediyorsunuz. İyi ki aramızdasınız, değerinizi biliyor, saygılarımızı sunuyor, nice verimli yıllar diliyoruz." Ödülü büyük bir sevinçle kabul eden CEVAT ÇAPAN’ın törene katılacağı beklenmektedir. Dernek, ödül plaketini, 21 Mart günü Bursa Mahfel'de düzenleyeceği DÜNYA ŞİİR GÜNÜ VE 2007 (3.) BUYAZ ŞİİR ONUR ÖDÜLÜ TÖRENİ adlı etkinlikte, Cevat Çapan’a verecek. Etkinlik programı Cavat Çapan’ın kaleme aldığı “Dünya Şiir Günü Bildirisi” nin Ali Aksoy tarafından okunmasıyla başlayacak, Hilmi Haşal’ın Cevat Çapan ve Şiiri başlıklı bildirisiyle sürecek. Daha sonra BUYAZ üyeleri Cevat Çapan’dan şiirler okuyacak. Etkinlik, Bursalı şairlerin kendi şiirlerini okumalarıyla tamamlanacak. 2005(1.) Buyaz Şiir Onur Ödülü İhsan ÜREN'e, 2006(2.) Buyaz Şiir Onur Ödülü Arif DAMAR'a verilmişti. 21 Mart Dünya Şiir Günü, KKTC'de de kutlanıyor. Kıbrıs Türk Sanatçı ve Yazarlar Birliği, gün dolayısıyla 20-21 Mart tarihlerinde çeşitli etkinlikler düzenliyor. YDÜ Büyük Kütüphanesi'nde Salı günü şairlerle söyleşi gerçekleştirilecek. Etkinlik, saat 19.30'da başlayacak. Çarşamba akşamı ise, Lefkoşa AKM'de şiir ve müzik dinletisi düzenlenecek. Saat 19.30'da başlayacak geceye, şair olarak Fikret Demirağ, Feriha Altıok, Filiz Naldöven, Gür Genç, Jenan Selçuk, Mark Matthews, M. Kansu, Metin Turan, Mustafa Gökçeoğlu, Neriman Cahit, Neşe Yaşın, Nial Mc Devitt, Oruç Aruoba, Peter Kurman, Raşit Pertev, Stefanos Stefanides, Tamer Öncül, Ümit İnatçı ve Zeki Ali katılacak. Ankara Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi'nce düzenlenen "Dünya Şiir Günü" etkinliğinin bu yılki teması "Mevlana" olarak belirlendi. Ozan Sağdıç ile ünlü şair ve yazar Hilmi Yavuz'un konuk olacağı etkinlik, Mevlana'nın 800. doğum yıldönümü dolayısıyla Mevlana'nın şiirlerine ayrıldı. Etkinlikte, Mevlana'nın şiirleri, Bilkent Üniversitesi öğretim üyelerinden Leyla Tepedelen tarafından İngilizce, Anooshirvan Miandji tarafından Farsça ve Türk Edebiyatı Bölümü yüksek lisans öğrencilerince de Türkçe olarak okunacak. Etkinlik, Bilkent Üniversitesi C Blok Amfi'de gerçekleştirilecek. Pendik Pendik Belediyesi 21 Mart Dünya Şiir Günü dolayısıyla Türk Şiirinin Sesleri Etkinliği M.A.Ersoy Sanat Merkezinde Saat 17:00 da başlayacaktır... Kocaeli Kocaeli Üniversitesi Şiir Etkinlikleri Birimi, 21 Mart Dünya Şiir Günü Etkinlikleri Programını tamamladı ve tüm İzmitlileri (Ön Şart Şiir Seviyor Olmak) resmi ve sivil ayırımı yapmaksızın Merkez Yerleşke Konferans Salonunda görmek istediklerini basın aracılığıyla duyurdu. Program, açılış konuşması ve onu izleyen Şair İhsan Topçu tarafından hazırlanan "Dünya Şiir Günü Bildirisi”nin okunmasıyla ısınacak. Şair ve Tarihçi, Okutman Şener Aksu ( Şiir Etkinlikleri Birimi Müdür Yardımcısı) yeni bir yapılanma içindeki birim hakkında bilgi verecek. Daha sonra, konuk şairlerimiz Ruşen Hakkı, Tahir Abacı, Salih Bolat, Şeref Bilsel, Cenk Gündoğdu, Elif Sorgun, Mehmet Ali Işık, Nurullah Can ile şiir üstüne söyleşi ve birbirinden güzel şiirlerle renklenen program "Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği” Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Prof. Dr. Itır Yeğenağa'nın sunacağı 20 dakikalık bir DVD programıyla sonlanacak. Program konuklarımıza sunulacak katılım belgeleri ile Şiir Etkinlikleri Birimi Kurucusu Sayın İhsan Topçu'ya sunulacak Teşekkür Belgesinin verilmesiyle sonlanacak. M.Nejat Gacar Marmaris 2. Marmaris "Kadın ve Sanat" etkinlikleri kapsamında 21 Mart Dünya şiir günü "Kadın ve Sevgi Şiirleri" etkinliği düzenliyor. Etkinliğe Adalardan birçok Yunanlı sanatçıda katılıyor. İzmir Çocuk Şiirleri Günü etkinlikleri kapsamında 21 Mart Çarşamba günü İzmir Gültepe Turgutreis İlköğretim Okulu’nda bir söyleşi gerçekleştirilecek. Etkinlik saat 10.00’da başlayacak. Yer:Gültepe Turgutreis İlköğretim Okulu Saat: 14.00 Alsancak Belediyesinin düzenlediği Dünya Çocuk Şiirleri Günü'etkinliği, Kitap - Söyleşi Y.Bekir YURDAKUL Okul Etkinlik Yeri: Peker İlköğretim Okulu / Eskiizmir Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Önümüzdeki haftanın "KÜTÜPHANE HAFTASI" olması nedeniyle biz bu hafta okulumuzda çeşitli etkinlikler yapmaktayız. Bilmeyenler vardır diye söylüyorum, ben bir ilköğretim kütüphanecisiyim, "ee madem Kütüphane Haftası önümüzdeki hafta o halde siz neden etkinlikleri bu hafta yapıyorsunuz" diyenler için de "çünkü önümüzdeki hafta İstanbul'da yapılan mesleki etkinliklere katılmak istiyoruz da ondan" şeklinde bir cevap verebilirim Herneyse, bu hafta öğrencilerimizi, bir çok yazarla daha tanıştırmayı, bunun yanı sıra kitaplarla buluşturmayı sağladık hala da sağlamaya devam ediyoruz... En önemlisi evet, bugün 21 MART ŞİİR GÜNÜ'ydü ve çocuklarımızı bugünün anısına bir de şairle buluşturduk... Bilmem adını duydunuz mu? Altay Öktem... Çok tatlı bir insan, çok da başarılı, kendisiyle tanışıyor olmaktan bugün şeref duydum... Sevgili Dipnot'un eklediği Cevat Çapan tarafından kaleme alınmış olan "Dünya Şiir Günün Bildirisi"ni okuyarak söyleşisine başlayan Altay Bey, bence bizim günümüze şöyle okkalı cinsinden bir imzasını attı... Bugün bizlerle paylaştığı her cümle benim için inanın bir değerdi... Ha bu arada bir cümlesi vardı ki sormayın arkadaşlar: "Şiir seven insan ile şiir sevmeyen insanın aşkları bile başka olur... Şiir seven, delicesine bir coşkuyla aşkını yaşar, uçlara gitmekten korkmaz, sınırları tanımaz; şiir sevmeyenin aşkı ise tam tersine duygudan yoksun, KÜT (onun kullandığı tabirdi hiç değiştirmedim) bir aşk olur." Ben, Can Yücel, Nazım Hikmet, Pablo Neruda hayranı olarak, bugün burada onların şiirlerinden birini değil de çok sevgili ALTAY ÖKTEM'in şiirlerinden birini sizlerle paylaşmak isterim Hoşçakalın, ŞİİRİMSİ AŞKLAR diliyorum hepinize.... Biz seninle ikimiz şubat gibiydik Kayadan düşsek ağrımazdı bir yerimiz Küçücük bir taş görsek irkilirdik Öyle sıkılırdık ki birbirimizden içimiz kalkardı Bir şiiri tersten okumak bile anlamlıydı Karıncaları başparmağınla ezmek Sinek kanatlarını yakmak o günlerde Hiç boş kalmayan ama hep yalnız Bir otel odası gibiydik seninle Boşuna aldatılırdık, boşuna susardık Boşuna bakardık çöken bir balkondan kendimize Bir anlam veremezdik çekip gitmememize Her aşk aynıdır zaten çoğalır kan kaybettikçe Altay Öktem Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Senin bu topraklar cocugum Senin bu topraklar cocugum!. Senin bu Canik daglari,bu Agri'lar,bu Toros'lar, Bu yediveren gül bahceleri Ve su alabildigine uzayan Yesili düslerde Yasantiyi kuslarda unutmus Bagrini güne acmis duru ovalar Bulutlara gönül komus kuru ovalar.. Senin velhasil dört yaniyla Edirne'siyle,Izmir'iyle,Van'iyla Bu topraklar cocugum. Senin bu efeler,bu dadaslar, Senin bu halaylar,bu horonlar,bu hancer barlar, Vurdukca yeri titreten dizler, Alin teriyle yikanan yüzler, Ve senin su gün dogumunda demir pasi Gün batiminda ,gelincik tarlasi denizler, Senin su,yedi iklimi burcu burcu kucaklayan Dügün cicegi nakisli, Mor menekse bakisli, Cavus üzümü gözlü topraklar, Senin su,ak dizlerine yaslanip kisin Kehribari kiskandiran sarisin Portakallar,mandalinler,muzlar, Senin,duman duman daglar kara sevdali basiyla Su kerpic,su toprak ocaklar sicak asiyla Su mutlu vadiler bol günesiyle Senin cocugum!.. Türküler cagrilir,Urfa dolaylarinda Aras kiyilarinda,Firat boylarinda, Ve tüm Anadolu'mda,hasat zamani,harman zamani.. Duymuslugun vardir elbet cocugum!. Özlem üstünedir bu türküler Sevda üstünedir, Gözyasi boncuk boncuktur Sözlerinde türkülerin. Dinle Emrah'tan,Karacaoglan'dan,Dertli'den Dinle Dadaloglu'nun sazindan, Satiroglu'nun sesinden, Mevsim mevsim,renk renk,yara yara Yüregine baldiran zehri gibi aksin bu türküler Ve seni baglasin bu topraklara cocugum!.. Dinle Mevlana'da ney seslerini Dinle de,nefes nefes,gönül gönül Yitir kendini.. Döndükce yildizlara degsin basin Döndükce cini yesili isiklarla yikansin düsün, Sonra Yunusum seni ilahilerle Hakka götürsün.. Senin ellerine,senin isikli düsüncelerine Birakildi bu topraklar Su bacalari tütmeyen ocaklar Su alabildigine uzayan bozkir Seni bekliyor cocugum yillardir. Trabzon'u, Erzurum'u Edirne'siyle Dadasiyla efesiyle Her seyiyle velhasil Senindir bu topraklar,senin cocugum!. HASAN KAYA MANIOGLU-Isik yagmuru Allah rahmetini ondan esirgemesin saygilarla Alıntı
Misafir birce Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 " Her seyini kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin. Neyi aradıgini hic unutmayacaksın" Acı, ağulu dikenler gibi ruhuna dolandıgında, öfke, kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, keder, yaslı bir ağac gibi üstüne yıkıldığında, duracaksın, durup, gümüş bir su gibi akan sabahın taseliğine bakacaksın, sana iki yüz yıl önceden haberler tasıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin, cicieklerini kolayıp derin bir soluk alacaksın. Ölüm seni kusattığında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin. Acıyı, öfeyi, kederi ulu gölgeliğe yatıracaksın bir zaman, " dinlenin biraz" diyeceksin. Bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün istiridyeleri acarak, bir sevinc arayacaksın. Hayaller kuracaksın. Hatıralarını bir daha gözden gecireceksin. Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri. Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan tenleri. Seni sakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına gülenleri. Sevinclerini , hayallerini, hatıralarını, sevdalarini, sevismelerini, özlemlerini, şakalarini bir bir yerleştireceksin icine, hayat denilen mucizenin sana verdigi armağanları sıkıca kucaklayacaksın. Ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kusattığında, tam da o zaman, hayatı düsüneceksin. Güzel bir haber gelecek belki yarin sabah. Belki bir mektup alacaksın. Sana gülümsemesini cok istediğin gülümseyecek belki sana. Serüvenci gemiciler gibi mechul denizlerde kaybolduğunda, tam da o zaman, karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin. Gözcünün " kara göründü" diye bağırdığını hayal edeceksin. Kara, hic görünmese bile, hic olmazsa neyi aradıgını ve neyi kaybettiğini beleceksin cektiğin onca fırtınanın, varmayı umdugun o umutlu hedefle mana kazandığın anlayacaksın. Her şeyini kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin. Neyi aradığını hic unutmayacaksın. Sevincleri ne kadar hatirlarsan, acının derinliğini o kadar kavrayacaksin. Yasadığın ve yaşayabileceğin güzel seyleri ne kadar cok düsünürsen öfken o kadar keskinlesecek. Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın. Geleceginle arana, dibinde canavarların dolaştığı bir ucurum koyduklarında, nasıl biteceğini bilmediğin atlayısşnı yapmadan önce, gecmişine, sevinclerine, hayallerine yaşlanıp güc alacaksın. Sevdiğın bir türküyü mırıldanmaktan hic vazgecmeyeceksin. Bir cicek ilistireceksin yakana. Ölüm seni kusattgında, tam da o zaman hayati düsüneceksin. En azgın, en ihtiraslı sevismelerini... En cılgın hayallerini... En cagıltılı kahkahalarını... Acı, agulu dikenler gibi ruhuna dolandıgında, öfke, kızıl bir küheylan gibi koşturdugunda, keder, yaşlı bir ağac gibi üstüne yıkıldıgında, duracaksin, durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın, sana iki yüz yil önceden haberler tasıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin, ciceklerini koklayıp derin bir souk alacaksın. Ölüm seni kusattiğında, tam o sırada , hayatı düşüneceksin. Acıyı, öfkeyi, kederi ulu gölgeliğe yataracaksın bir zaman, " dinlenin biraz" diyeceksin. Onları, sefkatle dinlendireceksin. Cünkü onlara yine ihtiyacin olacak. Ahmet Altan Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.