Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Kürtler tarihte devlet olamadıkları için dünya tarihinde yer alma konusunda azınlık değerlendirmesi dışına çıkamamışlardır..Tarihte yer alan bir soruna insiyatif olarak taraf olmak için o halkın kendi iradesi ile bir takım ameller içerisine girmiş olmaları beklenir...Bu güne kadar Kürtlerin tarihte insiyatifi amelleri isyanı çağrıştırıyorsa burada gerçekten bir Kürt sorunundan bahsedebiliriz...

 

Sayin evvelsiz,haddim olmayarak bir düzeltme yapmam gerekiyor:Kürtler degildir isyanlar cikaran,Kürtcülerdir.Bunlari birbirinden özenle ayirmamiz gerekir.Yoksa yanlis ve dogru biribirine karisirki bu da dogru bir yaklasim olmaz.Kürt toplumunun yüzde 80'i isyanlara ve teröre karsidir.Bu nedenle Kürt sorunu degil;terör veya Kürtcülük sorunu denebilir ancak.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

 

33 Mehmedin katledilmesi konusu ise sizin ifade ettiğiniz şekli ile yeterli bilgiye sahibi olmadığınızı, kulaktan dolma laflar ile kanaat sahibi

olduğunuzu göstermektedir ki bu hususta bilgiye dayalı asgari müşterek oluşmadığından konu hakkında karşılıklı fikir beyan etmek gereksiz olacak ve 

fikir alışverişi kör dövüşüne dönecektir. Bu sebeple ayrıca bir açıklama yapma ihtiyacı duymuyorum,yaşayan birisi olarak düşüncemi ifade ediyorum

 

Bu güzel tesbitinizi hangi "bizim hocalardan" ögrendiniz?

Gönderi tarihi:

Bu güzel tesbitinizi hangi "bizim hocalardan" ögrendiniz?

 

 

 

Öğrenmenin yaşı yoktur ama önemli olan öğrendim dediğin şeyi gerçekten anlayarak hayatında kullanabilmeyi başarabilmek ve bir parçan olmasını temin

 

edebilmektir.

 

Bu sebeple kendi tercihlerim ve paylaşılmasında fayda olduğunu değerlendirdiklerim konusunda forumun genel durum tespiti ve değerlendirmesi

 

safhasında şahit olduğum tutarsız fikirlerinizden ötürü ( ÖRNEK; ifade ve yazı şekli ile yazım hataları dahil size ait;

 

''Ama ister terörö konuusnda olsun ister diger talepler konuusnda olsun secilenler halki temsil etmiyorlar. hakkini arayanlarda derhal "bölücü ve

 

vatanhaini" olarak fisleniyorlar.'' derken ardından;

 

''Kürt'ler de, Alevi'lerde, Cerkez'lerde, .... Türk'ler gibi bu ülkenin esit vatandaslari. Tümüne ayni yakinlikta olamayan bir devlete sahip

 

cikilmaz, ancak yikilip yerine halki savunan bir devlet kurulur.'' diyorsunuz. Hukuk anlamında hangi devlet kanunlarını incelerseniz inceleyin şu

 

ifade ettiklerinizi eyleme dönüştüren kişilerin tamamı suç işlemiş kabul edilir. Aksini söyleyebilir misiniz?

 

Diğer bir örnek;

 

''Devlet tabiiki hapimizin ve sahip cikmamiz gerekli.'' diyorsunuz ardından ''Kürt sorununu yaratan Türkiye Cumhuriyet devletidir. Onlarin

 

sayesinde PKK gibi bir terörö örgütüde 30 yili askin yasamini sürdürdügü gibi zaman zaman koskoca bir ordunun korkunc rüyasi dahi olabiliyor.

 

Sorgulanmasi gereken noktada burasi.'' diyorsunuz.

 

Sizin yaptığınıza ''Bu ne perhiz ne lahana turşusu'' derler galiba.)

 

 

Bu sebeplerle sizinle konuyu devam ettirmeye gerek görmüyorum. İnşallah daha farklı bir konuda ama bilgi ve belgeye dayanarak yazışma fırsatı

 

buluruz.

Gönderi tarihi:

Sayin evvelsiz,haddim olmayarak bir düzeltme yapmam gerekiyor:Kürtler degildir isyanlar cikaran,Kürtcülerdir.Bunlari birbirinden özenle ayirmamiz gerekir.Yoksa yanlis ve dogru biribirine karisirki bu da dogru bir yaklasim olmaz.Kürt toplumunun yüzde 80'i isyanlara ve teröre karsidir.Bu nedenle Kürt sorunu degil;terör veya Kürtcülük sorunu denebilir ancak.

 

 

saygilarla

Kürtçülük sorunu kelime olarak bana yakın gelmiyor elbette benimde sözünü ettiğim grup kürtçülerdir..Parantez içinde belirtmem gerekir ki ; tarihte bir ülkenin karışıklığında (heleki etnik farklılık içeriyorsa) başrol oynayan sebeplerden birisi milliyetçilik akımıdır..Bu güne baktığımızda kürtlerin dayatma bir milliyetçilik akımına maruz bırakıldıklarını görüyoruz..İşinde gücünde olupta tek derdi evinin rızkı olan insanlar Kürt etniğini bu "dayatma"nın sonucunda sorgulamaya başlamışlarsa (normal karşılanabilir) düşünmek gerekir ;....Nereye geldik?..Kürtçülük...O halde bu günkü sorunları Kürt Sorunları adı altında irdelemek çok da yanlış olmaz zaten sözü edilmek istenilen bellidir merak etmeyin ırksal bir yaklaşımda asla değilim..Saygılar..

Gönderi tarihi:

Kürtçülük sorunu kelime olarak bana yakın gelmiyor elbette benimde sözünü ettiğim grup kürtçülerdir..Parantez içinde belirtmem gerekir ki ; tarihte bir ülkenin karışıklığında (heleki etnik farklılık içeriyorsa) başrol oynayan sebeplerden birisi milliyetçilik akımıdır..Bu güne baktığımızda kürtlerin dayatma bir milliyetçilik akımına maruz bırakıldıklarını görüyoruz..İşinde gücünde olupta tek derdi evinin rızkı olan insanlar Kürt etniğini bu "dayatma"nın sonucunda sorgulamaya başlamışlarsa (normal karşılanabilir) düşünmek gerekir ;....Nereye geldik?..Kürtçülük...O halde bu günkü sorunları Kürt Sorunları adı altında irdelemek çok da yanlış olmaz zaten sözü edilmek istenilen bellidir merak etmeyin ırksal bir yaklaşımda asla değilim..Saygılar..

 

Aydinlatmaniz icin tesekkürler,ben sizin yaziniza Irkcilik anlaminda yaklasmadim.Öyle bir izlenim edinmedim.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Kürtçülük sorunu kelime olarak bana yakın gelmiyor elbette benimde sözünü ettiğim grup kürtçülerdir..Parantez içinde belirtmem gerekir ki ; tarihte bir ülkenin karışıklığında (heleki etnik farklılık içeriyorsa) başrol oynayan sebeplerden birisi milliyetçilik akımıdır..Bu güne baktığımızda kürtlerin dayatma bir milliyetçilik akımına maruz bırakıldıklarını görüyoruz..İşinde gücünde olupta tek derdi evinin rızkı olan insanlar Kürt etniğini bu "dayatma"nın sonucunda sorgulamaya başlamışlarsa (normal karşılanabilir) düşünmek gerekir ;....Nereye geldik?..Kürtçülük...O halde bu günkü sorunları Kürt Sorunları adı altında irdelemek çok da yanlış olmaz zaten sözü edilmek istenilen bellidir merak etmeyin ırksal bir yaklaşımda asla değilim..Saygılar..

 

 

Sizin ifadeleriniz üzerinden hareketle şu hususları öğrenmek istiyorum.Yardımcı olursanız sevinirim.

 

1.Parantez içinde belirtmem gerekir ki ; tarihte bir ülkenin karışıklığında (heleki etnik farklılık içeriyorsa) başrol oynayan sebeplerden birisi

 

milliyetçilik akımıdır..

 

 

İlk sebep sizce nedir?

 

 

 

2. Bu güne baktığımızda kürtlerin dayatma bir milliyetçilik akımına maruz bırakıldıklarını görüyoruz..

 

 

Kürtlere dayatılan milliyetçilik akımının nasıl, kimler vasıtası ile uygulandığını daha belirgin bir şekilde açıklar mısınız?

 

Aynı insanlar yurt dışında o ülkenin hukuk kuralları içinde hatta çifte vatandaş hakkından da faydalanarak yaşamlarını sürdürürken o ülkenin birlik

 

ve bütünlüğüne zarar verecek ( Kaybedilen insan sayısı ve ekonomik değerler ile yaşanan sosyal travmalar açısından) ve hatta şu anda bizim

 

yaşadığımız boyutta sıkıntıya sokacak tarzda faaliyetlerde bulunmaları halinde tepkinin nasıl olacağını değerlendiriyorsunuz?

 

Hatta bu insanların zaman zaman kendilerinden bahsederken ''Bizim Almanya'da'' veya bazı okumuşları için ağdalı bir Amerikan Türkçesi ile ''Amerika

 

bu konu hakkında genel olarak şöyle düşünmekte'' diyerek fikirlerini söylemelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

 

 

3.İşinde gücünde olupta tek derdi evinin rızkı olan insanlar Kürt etniğini bu "dayatma"nın sonucunda sorgulamaya başlamışlarsa (normal

 

karşılanabilir) düşünmek gerekir ;....Nereye geldik?..Kürtçülük...O halde bu günkü sorunları Kürt Sorunları adı altında irdelemek çok da yanlış

 

olmaz zaten sözü edilmek istenilen bellidir merak etmeyin ırksal bir yaklaşımda asla değilim..

 

 

Bugüne kadar yaşanan tüm olumsuzlukların işinde,gücünde ve evinin rızkını ( Orta veya orta altında gelir seviyesinde olan bir kazançtan

 

bahsediyorsunuz herhalde ) kazanmak çabasında olan birilerinin bu bahsettiğiniz dayatmayı sorgulamasından kaynaklandığını mı ifade ediyorsunuz?

 

Cümleniz içerisinde de geçen Kürt sorunları sizce nelerdir?

 

 

 

Sorularımı cevaplarsanız ortaya koyduğunuz düşünceleri daha net kavramış olacağım. Şimdiden teşekkür ederim.

Gönderi tarihi:

Sizin ifadeleriniz üzerinden hareketle şu hususları öğrenmek istiyorum.Yardımcı olursanız sevinirim.

 

1.Parantez içinde belirtmem gerekir ki ; tarihte bir ülkenin karışıklığında (heleki etnik farklılık içeriyorsa) başrol oynayan sebeplerden birisi

 

milliyetçilik akımıdır..

 

 

İlk sebep sizce nedir?

 

 

 

2. Bu güne baktığımızda kürtlerin dayatma bir milliyetçilik akımına maruz bırakıldıklarını görüyoruz..

 

 

Kürtlere dayatılan milliyetçilik akımının nasıl, kimler vasıtası ile uygulandığını daha belirgin bir şekilde açıklar mısınız?

 

Aynı insanlar yurt dışında o ülkenin hukuk kuralları içinde hatta çifte vatandaş hakkından da faydalanarak yaşamlarını sürdürürken o ülkenin birlik

 

ve bütünlüğüne zarar verecek ( Kaybedilen insan sayısı ve ekonomik değerler ile yaşanan sosyal travmalar açısından) ve hatta şu anda bizim

 

yaşadığımız boyutta sıkıntıya sokacak tarzda faaliyetlerde bulunmaları halinde tepkinin nasıl olacağını değerlendiriyorsunuz?

 

Hatta bu insanların zaman zaman kendilerinden bahsederken ''Bizim Almanya'da'' veya bazı okumuşları için ağdalı bir Amerikan Türkçesi ile ''Amerika

 

bu konu hakkında genel olarak şöyle düşünmekte'' diyerek fikirlerini söylemelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

 

 

3.İşinde gücünde olupta tek derdi evinin rızkı olan insanlar Kürt etniğini bu "dayatma"nın sonucunda sorgulamaya başlamışlarsa (normal

 

karşılanabilir) düşünmek gerekir ;....Nereye geldik?..Kürtçülük...O halde bu günkü sorunları Kürt Sorunları adı altında irdelemek çok da yanlış

 

olmaz zaten sözü edilmek istenilen bellidir merak etmeyin ırksal bir yaklaşımda asla değilim..

 

 

Bugüne kadar yaşanan tüm olumsuzlukların işinde,gücünde ve evinin rızkını ( Orta veya orta altında gelir seviyesinde olan bir kazançtan

 

bahsediyorsunuz herhalde ) kazanmak çabasında olan birilerinin bu bahsettiğiniz dayatmayı sorgulamasından kaynaklandığını mı ifade ediyorsunuz?

 

Cümleniz içerisinde de geçen Kürt sorunları sizce nelerdir?

 

 

 

Sorularımı cevaplarsanız ortaya koyduğunuz düşünceleri daha net kavramış olacağım. Şimdiden teşekkür ederim.

Daha evvel bu sorunları başka platformlarda bolca tartışmıştım..Kendimi ifade etme fırsatı da bulduğum için söylemek istediklerim o ortamlarda daha anlaşılır bir haldeydi..Nispeten yeni olduğum bu platformda tabiki kendimi ifade etmem zaman alacak..Dolayısıyla sözlerimdeki bazı unsurları kavrayamamış olmak gayet doğaldır..Hatta bu benim eksiğimdir..

 

 

Kürt sorunu vardır..Bunun yanında Türk sorunu da vardır...Türkiye'de en önemli sorunlardan birinin kültür anlayışının bilinçsizliği olduğunu düşünüyorum..İnsanların sosyal bir yaşamda beklentilerinin diğer insanların hak ve özgürlükleri ile sınırlı olduğunu düşünüyorum..Milliyetçilik adı üstünde en temel tarifiyle ırk gözeten bir kavramdır..Bir insanın psikolojide en birincil ihtiyaçlarından "aidiyet gereksinimine" hitap ettiğini düşünüyorum..Hatta barınma gereksinimine..Hal böyle olunca bir toplumun bireyleri olduğunun bilincinde olan insanların bu unsuru gözetmelerinide o pencereden gözlemlemek lazım diye düşünüyorum...Bir bireyi o toplumun aidiyet hissine götüren yol tabiki bir kaç sınırlamayla değerlendirilemez..Mesela benim bir şehit yakını olmam bu ülkede "vatan" anlayışımı kökünden etkilemektedir..Ben zaten bu aidiyet hissi için bir bedel ödediğimi düşünüyorum vuku bulan hareketleride o perspektifte değerlendirmem doğal karşılanmalı..Türk milliyetçiliğinin geldiği nokta kavram karmaşası içerisindedir..Asena,Osmanlı ve son olarak Cumhuriyetin,milliyetçiliğin prensiplerini ortaya koyması beklenirken bu gün tam tersi bir durumu yaşıyoruz..Hemen her ilde mağaza isimlerinde yabancı isimlere rastlıyoruz..T.v. de seyrettiğimiz diziler tamamen kültürümüz ve anlayışımızın dışında..Milliyetçiliği ise özde yaşamaya devam etmek istiyoruz ama pratikte yaptıklarımız çelişiyor..Kürtlerin milliyetçiliği ; Türklerden pek bir farkları yok...Ama Türklerin tarihe yön vermiş olmaları sebebiyle idea-fiil anlamında Kürtlerden ayrılan tarafları olduğu aşikar..Tarihte ezilmiş bir ırk olmaları yapılan herşeyi kompleks içinde algılamalarına sebep oluyor Kürtlerin..Kürtler kendilerini evin misafiri olarak gördüler ve bunu değiştirmek için pek bir çabaları olmadı..Taki günümüze kadar..Kürt insanının artık bir çok kişi tarafından "banal" bulunan ilk ihtiyacının "ekonomi" olduğunu düşünüyorum..Mecliste bulunan iradeleri İmralı ağzına baktığı için Kürtlerin sorunları hiç konuşulmuyor,dile getirilmiyor..Kürt insanına (aslında Türk insanına) dayatılan ikincil ihtiyaçlar var..Kürtçe konuşma,etnik kimlik beklentileri,kendilerinin ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüklerini düşünmeleri gibi...Ve bence en önemliside Kürt Milliyetçiliği...Örnek ; Kendimi Türk hissetmem varolmamla alakalı olabilir..Bu da sonuçta maddiyattır..Eğer ülkemde insanca yaşamıyorsam milliyetçilik anlayışım geri plana düşer aç karnına düşünemeyeceğim için..Hatta derimki "hoop noluyo ya biz kanımızı şehit verdik şimdi hastalandık ilaç alamayacak mıyız?..Bende bundan sonra garibanlar milliyetçisi oluyorum" derim çıkarım işin içinden sonuçta yinede bir şeyin milliyetçisi olurum yani.. Bu güne kadar hep doğunun imkansızlıklarını konuştuk..İşte o imkansızlık işinde gücünde olan insanları etkiledi..Aşiret düğünlerinde küçük bir anonim şirket cirosunun havaya saçıldığını,oğlunu sünnet ettirmek için helikopter satın alanını ve nicesini gördük,onları bu imkansızlıklar pek etkilemedi...Onların çocukları İstanbul Hilton'a helikopterle sünnet olmaya gelirken o işinde gücünde olan insanlar "niçin" diye sorgulamaya başladı..Ve asıl önemlisi bu güne kadar içlerinde barındırdıkları aşağılık kompleksleri zincirlerinden kopup kendini ifade etme biçimi olarak algılanmaya başlandı..Güncel kendini ifade etme biçimi "pkk,apo" olduğu için sanki bu oluşumlar Kürt Milliyetçiliğine karşılık geliyormuş havası yaratıldı..Dayatılma sözcüğünü kullanmam ondandır..

 

Sorduğunuz soruları aslında tam olarak kavrayamamış olabilirim eksik bulduğunuz yönleri irdelerseniz fikir alışverişimize devam edebiliriz ..Saygılar...

Gönderi tarihi:

İlginiz ve zaman ayırıp cevap verdiğiniz için teşekkür ederim.

 

Bazı sorularıma tam cevap alamamakla birlikte sizin ifadelerinizden hareketle konuyu inceleyelim isterseniz.

 

Şöyle ki; siz ''Milliyetçilik adı üstünde en temel tarifiyle ırk gözeten bir kavramdır..Bir insanın psikolojide en birincil ihtiyaçlarından "aidiyet

 

gereksinimine" hitap ettiğini düşünüyorum..Hatta barınma gereksinimine..Hal böyle olunca bir toplumun bireyleri olduğunun bilincinde olan insanların

 

bu unsuru gözetmelerinide o pencereden gözlemlemek lazım diye düşünüyorum...'' diyorsunuz.

 

Ben de diyorum ki bunun aksine durumlar var. Örneğin;İtalyan asıllı Amerikalı, Cezayir asıllı Fransız, Rus asıllı Alman şeklinde. Aynı kandan , aynı

 

kültürden, aynı terbiyeden kısacası aynı ırktan gelmemelerine rağmen nasıl Milliyetçilik yapıyorlar ve bulundukları ülkeye yönelik tehdit sözkonusu

 

olduğunda ortak olarak nasıl tepki koyuyorlar? Aidiyeti nasıl temin ediyorlar ve bunun yok olmaması için nasıl yaşamsal ve hukuksal düzenlemeler

 

yapıyorlar?

 

Bu devletlerin çeşitli kademelerinde görev yapan farklı ırktan bir çok kişi olmasına rağmen uyumlu çalışmayı sizce nasıl sağlıyorlar? Hatta bu

 

ülkelerde zaman zaman yapılan değerlendirmelerde ( Yazılı ve görsel basına çok sıklıkla yansımasada 42 yaşında büyük bir mücadele neticesinde

 

sıfırdan bir ülke kurup başına geçen büyük devlet adamı Atatürk'ün fikirlerine yapılan övgülere rağmen ) model ülke olduğumuz söylense de biz niçin

 

sorun yaşıyoruz dersiniz acaba? Büyük Önderin yaşadığı sürede ülkeyi ulaştırdığı nokta ortada iken 1947 yılından sonra ne olduda problem yaşamaya

 

başladık? Atatürk milliyetçiliğini ne kadar başarı ile uygulayabildik? Milliyetçilik duygularımız arttığı mı azaldığı mı için kötüye gittik. Takdir

 

sizin.

 

 

 

 

''..Türk milliyetçiliğinin geldiği nokta kavram karmaşası içerisindedir..Asena,Osmanlı ve son olarak Cumhuriyetin,milliyetçiliğin prensiplerini

 

ortaya koyması beklenirken bu gün tam tersi bir durumu yaşıyoruz..Hemen her ilde mağaza isimlerinde yabancı isimlere rastlıyoruz..T.v. de

 

seyrettiğimiz diziler tamamen kültürümüz ve anlayışımızın dışında..Milliyetçiliği ise özde yaşamaya devam etmek istiyoruz ama pratikte yaptıklarımız

 

çelişiyor..'' demektesiniz.

 

 

Zannederim yukarıda yapmaya çalıştığım açıklamalarla aynı noktada olduğumuzu ve bir şeylerin yanlış olduğunu kabul etmekteyiz. Ama bu hiç bir zaman

 

vatandaş olarak sorumluluklarımızı bir köşeye bırakıp sadece tenkit ederek çözüm bulabileceğimiz bir konu değildir herhalde. Eğer biz Cumhuriyetin

 

ilk kurulduğu dönemde YENİHİSAR dediğimiz yere şimdi DİDİM diyorsak, kırk yıllık BEHRAMKALE ASOS oluyorsa, yabancı dil öğrenmek değil yabancı dille

 

eğitim yaparak fenden,matematikten,bilimden uzaklaşıyor,yabancılaşıyor isek , milyarlarca lira yatırdığımız dershane paralarının sonucunda

 

üniversiteyi kazanan evladımız mezun olduğunda iş bulamıyorsa tabiiki bir şeyler yapmak ve ortaya koymak zorundayız.Ancak aile sahibi kişiler olarak

 

bizler ''çocuğumuz ya topçu ya popçu olsun para kazansın yeter'' der isek sorunlarımızı tabiiki çözemeyiz.Tabiiki o zaman hitap şekilleri de,

 

tabelalarda, yaşam felsefesi de değişecektir. Problem zannederim büyük çoğunlukla bizde galiba?

 

 

 

Sonrasında;''Mecliste bulunan iradeleri İmralı ağzına baktığı için Kürtlerin sorunları hiç konuşulmuyor,dile getirilmiyor..Kürt insanına (aslında

 

Türk insanına)dayatılan ikincil ihtiyaçlar var..Kürtçe konuşma,etnik kimlik beklentileri,kendilerinin ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüklerini

 

düşünmeleri gibi...Ve bence en önemliside Kürt Milliyetçiliği...'' diyorsunuz.

 

 

Devletin ilgisizliği yani ikinci sınıf vatandaş anlayışı sadece onlara mı yoksa Manisa'da kırk yıl sonra çeşmeden ilk defa su içtiğini şimdiye kadar

 

kova ile dereden su taşıdığını söyleyen insana mı, yoksa halen Karadeniz bölgesinde komandolar gibi ip üzerine kurulu köprüyü kullanarak

 

ihtiyaçlarını karşılayan yöre halkına mı, yoksa gelen sel suyunu kendi imkanları ile atmaya çalışan Edirne halkına mı örnekleri o kadar çok

 

çoğaltabiliriz ki, o zaman kime? Bir üst bölümde ifade ettiğim işsizlik sorunu ise zaten herkes için geçerli.Öte yandan aynı fiziksel şartlarda

 

batıda da yaşayan insanlar var iken onlar taleplerini silahla gerçekleştirmeye çalışmaz iken bölücü bir milliyetçiliği bu çerçevede kabul etmem

 

mümkün değil. Dile gelince bölgede kürtçe daha önce de konuşulmaktaydı şimdi de konuşuluyor. Dolayısı ile bu konu hakkında zaten bir engel yoktu.

 

Önemli olan nokta konunun yasalaştırılmış olması doğru mu tartışılır.

 

Öte yandan bölgede bu kadar sorun var iken mezrada uydu yayını ile televizyon seyredildiğini, otomatik çamaşır makineleri olduğunu ancak elektrik

 

yok diye protestolar yapıldığını,1997 yılında Diyarbakır'dan Şırnak'a kadar bölge halkı da işçi statüsünde çalıştırılarak ihale yolu ile asfaltlama

 

yapıldığı ancak maalesef uygun evsafta olmadığı için kısa sürede sorunlar yaşanmaya başladığınıve bu sebeple yoğun protestolar yaşandığını, GAP

 

projesi kapsamında bölgede birçok sulama kanalları olmasına rağmen halen bir kısmının kullanılmadığını,şeyh ve hocaların başüstünde

 

tutulduklarını, kadın ve kızların sosyal yaşamdaki yerleri konusunda büyük sorunlar bulunduğunu yaşayarak gördüm.

 

Sorunun tamamı devlete mi aittir yeniden düşünülmelidir.

 

 

 

Yazınızın diğer bir kısmında ''Bu güne kadar hep doğunun imkansızlıklarını konuştuk..İşte o imkansızlık işinde gücünde olan insanları

 

etkiledi..Aşiret düğünlerinde küçük bir anonim şirket cirosunun havaya saçıldığını,oğlunu sünnet ettirmek için helikopter satın alanını ve nicesini

 

gördük,onları bu imkansızlıklar pek etkilemedi...Onların çocukları İstanbul Hilton'a helikopterle sünnet olmaya gelirken o işinde gücünde olan

 

insanlar "niçin" diye sorgulamaya başladı..Ve asıl önemlisi bu güne kadar içlerinde barındırdıkları aşağılık kompleksleri zincirlerinden kopup

 

kendini ifade etme biçimi olarak algılanmaya başlandı..'' demektesiniz.

 

 

İşinde gücünde olanlar ırgat veya diğer adı ile amele durumundaki kişilerdir.(Bölgedeki diğer kanunsuz olarak yapılan işlere alet olma meselesini

 

söylemiyorum) Bunlar aileleri ile birlikte çaresiz ve fakirdirler. En önemli özellikleri ise mevcut yapıya uygun olarak erkekler itaatkar bir kul,

 

kadın ve kızlar ise köledir,maldır. Bu durumdan kurtulabilen batıya kaçar ve hayatına yeniden yön vermeye çalışır.

 

Dolayısı ile sorun devleti ilgilendirmekle birlikte yine biz vatandaşların o bölge konusundaki duyarsızlıklarımız sebebi ile büyümüş ve birilerinin

 

istismar edebileceği ciddi bir hassasiyete dönüşmüştür.

 

 

Bu sebeple sizinde ifade ettiğiniz gibi;'' Güncel kendini ifade etme biçimi "pkk,apo" olduğu için sanki bu oluşumlar Kürt Milliyetçiliğine karşılık

 

geliyormuş havası yaratıldı..'' Ülke üzerinde oynanan oyunlar hiç bitmedi.Bu hususu biraz mürekkep yalamış veya biraz bir şeyler okumuş ve özümsemiş

 

herkes görmektedir.1984 yılında farklı bir görüş ve çizgide başlatılan bu istismar 1991 yılından sonra farklı bir yapıya büründü ve sizin ifadeniz

 

gerçek gibi kabul edildi.Bu yanlış anlaşılan süreçte kimin veya kimlerin kazandığı,kimin veya kimlerin neleri kaybettiğinin takdirini size

 

bırakıyorum.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Duygu sömürüsü yapmadan her gün bir evin içinde yaşanan ve hatırlanan gerçek bir kesit, masal değil. Sizi vicdanınızla başbaşa bırakıyorum.

 

BİR KOMANDO SUBAYI' NIN KALEMİNDEN;

 

.....ili kırsalında teröristlerin dur ihtarına

ateşle karşılık vermesi sonucu çıkan çatışmada.güvenlik görevlisi şehit oldu.

 

Ya da

 

......ilinde devriye görevini yerine getiren

..aracına açılan ateş sonucu..güvenlik görevlisi şehit oldu.

 

Ya da

 

......ili kırsalında teröristlerce döşenen

mayının patlaması sonucu.asker yaralandı..

 

Bu nasıl başlar biliyor musunuz?

 

Hava o kadar sıcaktır ki beyninizdeki sıvının buharlaşıp uçtuğunu düşünürsünüz.

Oluştuğu anda kuruyup giden ter damlacıklarından geriye kalan tuzlar

yüzünüzün ve hatta elbisenizin her yanını kaplamıştır.

 

Avucunuzun içindeki ter, yüzünüzdeki gibi kolay kurumadığı için

elinizdeki tüfeğinizin metal kısmı avucunuzun içinde vıcık, vıcık oynar.

Ter ile ıslanan çeliğin kokusu avucunuzun içine ve elinizi sürdüğünüz her yere siner.

 

Önünüzde yürüyen adamın, ayağının kuru toprakla her temas edişinde çıkan toz,

ağzınızın kupkuru olmasına ve zor nefes almanıza sebep olur.

 

Sırt çantanızın askı kayışları yüzünden omuzlarınızı hissetmezsiniz.

Kült ağrıları ancak çantayı sırtınızdan çıkardığınızda fark edersiniz.

 

Bastığınız her taş parçası, her çalı ve bir ayağınızın kaplayabildiği

her yeryüzü parçasından çıkan sesi duyarsınız.

 

Yürüdüğünüz yerdeki her Ağustos böceğinin sesini, dallardaki kuşları,

yüzünüzün etrafında ürkütücü devriye uçuşları yapan arıların kanat seslerini,

ağzınıza ve yüzünüze ya da herhangi bir yerinizdeki küçük yaraların üzerine konmaya

çalışan sineklerin vızıltılarını, ayağınızı bastığınız yerden havalanan yeşil çekirgenin küçücük cüssesine rağmen çıkardığı tok kanat sesini en ince ayrıntısına kadar duyarsınız.

 

Sonra, kendi teçhizatınızın ve önünüzdeki arkadaşınızın ve arkanızdaki arkadaşınızın teçhizatlarının çıkardığı düzensiz seslerin her birini ayrı ayrı duyarsınız.

 

Ve aynı anda önünüzdeki arkadaşınızın nefes alışlarını duyarsınız,

öksürmesini ve hapşırmasını da duyarsınız.

 

Telsizinizden çıkan seslerin ve cızırtıların her biri ayrı ayrı katılır bu senfoniye.

 

Ter ve tozun birleşmesinden oluşan kaygan çamur ,postalın içindeki tüm ayağınızı kaplamıştır, çoraplar önce su toplayıp sonra patlayan yerlere adeta bir deri gibi yapışmıştır.

 

En çok yapmak istediğiniz şey ayaklarınızı yıkayıp, çoraplarınızı değiştirmektir.

Ama bu çok büyük bir lükstür o anda.

 

Çünkü...

 

Çünkü hangi çalının dibinde, hangi kayanın arkasında sizi beklediğini bilmediğiniz

ihaneti arayıp bulmanız ve yok etmeniz gerekmektedir.

 

Bütün masumların hayatı ve huzuru size emanet diye,

öğretmenler bayrak direğine asılmasın diye,

kundaktaki bebekler kurşunlanmasın diye,

binlerce yıllık emanete halel gelmesin diye kahpeliği ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir.

 

Çünkü bunun için bayrağın, silahın, namusun ve şerefin üzerine yemin etmişsinizdir.

 

Çünkü önemli olan ayağınız değil, ülkeniz, bayrağınız ve onurunuzdur.

 

İşte bu yüzden lükstür ayak yıkamak, çorap değiştirmek.

İşte bu yüzden senfoniye dönüşmüştür bütün o düzensiz sesler güruhu.

 

Sonra!..

 

Sonra birden tüm sesler kesilir, bıçağın dalı kestiği gibi, makasın kâğıdı,

pensenin bir hoparlör kablosunu kestiği gibi... Bir anda...Kuşların sesleri, arıların ve sineklerin vızıltıları, çekirgenin kanat sesleri hepsi bir anda biter.

 

Gözlerinizi açtığınızda önünüzdeki arkadaşınızı değil, gökyüzünü görürsünüz,

yere düşmüş olduğunuzu anlamanız birkaç saniye sürer.

 

Tek hissettiğiniz kesif bir barut ve yanık et kokusudur,

yüzünüzün toprak parçalarıyla kaplandığını fark edersiniz,

temizlemek için çalışmazsınız.

 

Arkadaşlarınızın bağırarak koşuşturduğunu görür ama kulağınızdaki çınlama ve uğultudan seslerini duyamazsınız. Sesleri yavaş yavaş duymaya başladığınızda ayağa kalkmaya çalışırsınız ama başaramazsınız.

 

Yine birkaç saniye sonra arkadaşlarınızın sesleri arasında 'mayın' kelimesini ayırt eder ve kalkmaya çalıştığınızda ayağınızdaki yoğun ağrıyı fark edersiniz.

 

Ayağınız yoktur ama yine de ağrıdığını hissedersiniz.

 

Ne olduğunu anlamak için baktığınızda ise parçalanmış pantolonunuzun

ve kopmuş ayağınızın farkına varırsınız.

İşte her şey o anda başlar.

 

Avazınız çıktığı kadar bağırırsınız.

Sonra, nefesiniz biter.

Sonra, yeniden nefes alırsınız ve yeniden bağırmaya başlarsınız.

Sonra yine nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine...

 

Yanınıza ilk gelen arkadaşınız size, 'fazla bir şey yok, sadece küçük bir yara' gibi

telkinlerde bulunur. Ama siz arkadaşınız konuşurken de, helikopterle hastaneye götürülürken de artık bir ayağınızın olmadığını biliyorsunuzdur.

Hep bir soru çınlar kafanızın içinde 'neden ben, neden ben, neden ben ?'

 

Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yıllar sonunda, dizkapağınızın

on iki santim altından takılıolan ve her akşam yatarken veya banyoya girerken çıkarıp kenara koyduğunuz takma bacak artık bir uzvunuz olmuştur.

 

Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârlığınız sayesinde vatan var olacaktır.

Sizin bir bacağınızın ne önemi vardır ki!

 

Artık koşamayacak olmanızın, yazın herkes gibi havuza, denize giremeyecek

olmanızın da hiç önemi yoktur.

Vatan sağ olsun yeter.

 

Sonra birilerinin, sizin ödediğiniz vergilerle Fransız televizyonlarında, uğruna yarım kaldığınız vatan hudutlarını hiçe sayan programlara finans sağladığını okursunuz.

Aynı dillerin bundan pişmanlık duymadıklarını söylediklerini de okursunuz.

 

Pamuk'ları, Dink'leri, okursunuz, Bizans çocuğuyum diyenleri duyar,

Ali Kemallere tanık olursunuz, 'koçlar gibi satanları'görürsü nüz. .

 

Türk Bayraklarının yakıldığını, görürsünüz.

Başlarına çuvallar geçirilip aşağılanarak elleri arkalarından bağlanan

Türk askerlerini görürsünüz.

 

Bu aşağılanmaya cevap verecek tankların motor seslerini, helikopterlerin kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini duymayı beklersiniz ama duyamazsınız.

 

Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara 'bayrak' diyenleri görürsünüz, 'uçaklarını çek', 'valiyi çek' diyen başkanları ve karşılarında kekeleyen riyaseti görürsünüz.

 

Yok, yok bu da yetmez.

Askere, polise, öğretmene ateş eden, yol kesip soygun yapan, köy yakan, okul yıkan,

mayın döşeyen teröristlerin sadece 'ben bir şey yapmadım' demelerinin esas kabul edilip, 'suçsuz' sıfatıyla serbest bırakıldığını görürsünüz.

 

Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürsünüz, konuşanlar her konuştuğunda, kekeleyenler her kekelediğinde ve susanlar her sustuğunda siz yeniden vurulursunuz,

yeniden ölürsünüz her defasında.

 

Gövdenizden o toprağa akan kan, bu defa içinize akar,inandıklarınıza, uğrunda savaşarak kendi kanınızı akıtmak pahasına tertemiz tuttuğunuz değerlerinize akar.

 

Sizin kaya arkalarında, çalı diplerinde aradığınız ihanet gelir aklınıza,o mayınları yerleştiren eller gelir.

Sorgulamaya başlarsınız: 'Biz bu ihaneti doğru yerde mi aradık, kuyruğunda dolaştığımız yılanın başı,hep gözümüzün önünde miydi yoksa?' diye sorarsınız kendinize.

 

Onlara verilen maaş'ın sizin vergilerinizden ödendiğini, içinize sindiremezsiniz,

uykularınız kaçar, neden bu vatanı sizin kadar sevmediklerini düşünürsünüz.

 

Bu vatan onların da vatanı değil mi?

 

Onlar da, tıpkı benim gibi namusun ve şerefin üstüne yemin etmedi mi? diye sorarsınız kendi kendinize.

 

Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, on beş yaşında bir askeri okul öğrencisi iken her adımda söylediğiniz, beyninize ve yüreğinize nakşettiğiniz sözler gelir aklınıza':

VATAN, SANA CANIM FEDA'

 

Geri kalan tüm hayatınızın ilk beş dakikası, böyle başlayacak işte ve hayatınız böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar savaşacaksınız ihanetle, her şeye ve herkese rağmen,

bu yolda ölene ya da bu ihaneti bitirene kadar.

 

Siz diyorum, çünkü bu vatan için bedel ödeyen insanların neler yaşadığını,

neler hissettiğini, size rağmen ve sizin için neler yaptıklarını,

neler yapabileceklerini bilin istiyorum.

Okuduğunuz ya da televizyonda duyduğunuzdan daha fazladır yaşananlar.

 

Yani aslında gazetelerin iç sayfalarındaki, minicik karelerde okuduğunuz;

'...ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu,

bir güvenlik görevlisi yaralandı!' haberi aslında o kadar da kısa değildir.

 

Sizin, daha okuduğunuz gazetenin arka sayfasına geçerken unuttuğunuz,

falanca mankenin otel odası maceralarına,

ya da uyuşturucu komasından ölen oğluna 'şehit' deyip Türk bayrağı örten kadının

haberine ayırdığınızdan daha uzun zaman ayırmadığınız bu küçük haber,

birileri için bir ömür boyu sürecek ve asla unutulmayacaktır.

 

Ve siz unuttuktan sonra da başka birileri, 'ne için?' dendiğinde

'vatan için' diyecekleri fedakârlıklarını size rağmen yapmaya devam edeceklerdir.

 

Sizin uyuşmuşluğunuza, duyarsızlığınıza rağmen, sizin rahatlığınıza, sizin vicdanlarınıza rağmen bu kahramanca fedakârlıklar ve bu ilk beş dakikalar yaşanmaya devam edecektir.

 

Asla unutmayınız başınızın üstündeki egemenlik örtüsünün payandası kopan bacaklar, bedeli ise size rağmen bu vatan için akan kanlar, feda edilen canlar, sıcak yuvalarını, babalarının yüzlerini unutan küçücük çocuklarını düşünmeden vakfedilen hayatlardır.

 

Ne kadarını anlayabilirsiniz veya anlamak sizin umurunuzda mı bilmiyorum,

 

ama birileri bunları yaşadı, birileri hala yaşıyor ve emin olun yaşlı dünya döndükçe, Türk vatanı ve Türk Bayrağı için birileri daha tüm bunları yaşayacak.

 

Gördüğünüz gibi size bir hayli uzak bir yaşam biçimi bu.

Masalarda oturup 'aydınca' sohbetler etmeye hiç benzemiyor değil mi?

 

Bir an için bile olsa kendinizi onların yerine koyasınız diye 'siz' diyerek yazdım,

sizin onlardan biri olamayacağınızı biliyorum.

 

'Siz' kim misiniz?

Siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz!

Biz de, biz de sizi çok iyi biliyoruz.

'Siz' de bilin ki biz asla unutmayacağız.

 

'VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN'

 

VATAN SİZE MİNETTARDIR..

 

-------------------------------

Bir ölürsem bin doğarım,

Tarihin her sayfasında varım.

Köklerim ezel, arzın merkezinde,

Dallarım ebed, bulutların ötesinde.

Ben hem Doğu'yum, hem Batı'yım,

Ben Türk'ün Hayat Ağacı'yım

----------------------

Gönderi tarihi:

Bu güzel tesbitinizi hangi "bizim hocalardan" ögrendiniz?

Hayır; kendi hayatımızdan öğreniyoruz çoğu şeyi...

 

"Kürt Sorunu" denilen olgu;

Kürtlerin, Mülkiyet ve Çağdaşlaşma Sorunlarından ibarettir.

 

İçerisinde yaşadıkları Feodal kültürün onlara benimsettiği ilkel toplumsallaşma modelini aşamamalarından

Ve bu yapının onlara benimsettiği kafa yapısından, algıdan kaynaklanmaktadır...

 

Buna dair onlarca ve istisnasız örnekler verebilirim.

Ve hatta bir o kadar örnek de verdim forumda.

 

Küçük bir örnek daha vereyim:

Bir akrabamız (bizim sülale çok ırkçı olduğu için olsa gerek) gidip Ağrı'lı bir Kürt Aşiretinin, böyle bildiğin, normal bir Kürt evladı ile evlendi.

Yine çok ırkçı olduğumuz için olsa gerek anadan babadan Türkmen birisinin, anadan babadan Kürt olan birisi ile evlenmesine karşı çıkmadık.

Hatta o kadar ırkçıyız ki, gidip düğünlerinde de oynadık.

Ha ama onların da haklarını yemeyelim;

Onlar da ırkçı oldukları için olsa gerek bir Kürt evlatlarının, bir Türkmen evladı ile evlenmesine karşı çıkmadılar

Ve onlar da oynadılar şakır şakır...

Halay çektik; gerçi ben pek bilmiyordum ama neyse...

Ha ama gerçi Kürt sorununun temelinde, herhangi bir tarafın ırkçı olması yoktur kesinlikle ama sonuçta her iki aile de Irkçıydılar!

 

Her neyse;

Bunların bir çocukları oldu.

Aradan iki sene geçti her "İlkel İnsan" gibi ikiside "Mahkeme Yolu İle Ayrılma" kararı aldılar.

Mahkemeye başvurdular.

Her "İlkel İnsan" gibi ikisi de gerekçelerini sundular.

Ve Mahkeme de "Her İlkel Mahkeme" gibi kararını verdi ve boşadı.

 

Burada tırnak içerisindeki ifadeleri kinaye olarak algılıyorsunuzdur umarım!

 

Ama asıl sorun sonra başladı:

Yani bir tarafın "Oldukça Modern Davranması" ile...

Mahkeme, her "İlkel Mahkeme" gibi, daha 1,5-2 yaşındaki çocuğun velayetini, kendi geçimini sağlayabilmekte olan Annesine verdi.

Yani benim kuzenime...

Benim Kuzenim de her "İlkel Kuzen" gibi mahkemenin bu kararına saygı duydu.

 

Bilin bakalım bu karara saygı duymayan Modern Taraf kimler oldu?

 

Kuzenim, "Her İlkel Kuzen" gibi ama ne yazık ki yine yanılarak, karşısındaki "Modern Kitlenin" (Aşiret oluyor bu kitle),

Mahkemenin bu "İlkel Kararına Saygı Duymalarını" bekledi...

 

Ağrılı Aşiret, birgün, Ağrı'dan toplayabildikleri kadar Aşiret evladını toplayarak, "Son Derece Modern" bir biçimde

Ve "Son Derece Modern" bir kafa yapısı ile küçücük çocuğu, o "İlkel Mahkemenin Kararını Hiçe Sayarak",

Annesinden, son derece "Çağdaş İnsanlık Seviyesine Uygun" bir biçimde Ağrı'ya kaçırdılar.

 

Kuzenimin babası "Tamam alın gidin çocuğu" demek zorunda bırakıldı...

Neden bilin bakalım?

Çünkü Aşiret, son derece "Modern" davranarak,

"Modern bir kafa yapısı ile", çocuğun peşini bırakmazlarsa, sonucuna katlanmaları gerektiği ile tehdit ettiler...

 

Varın muhakemenizi siz yapın...

 

Ortada bir Mahkeme kararı var;

Ve aleyhinde yargıya varılan insanlar "Biz Aşiretiz" bilinci ile Çağdaş Mahkemenin Çağdaş Kararlarını hiçe sayarak

Annesinden koparılıyor...

Daha bu çocuk Süt Bebesi...

Ve bana kalkıp da, o çocuğu annesinden koparan kültürü, kafa yapısını, toplumsallaşma örneğini hoş görmemi bekleyemezsiniz...

 

Size, son derece ırkçı olduğumuz için Kürtler ile olan son derece içli dışlı ilişkilerimizde maruz kaldığımız

Ve temellerini bu kafa yapısından ve bu kültürden alan onlarca sorun aktarabilirim...

Hatta birgün gelirsiniz, kendi gözlerinizle görürsünüz...

Oldukça Bilimsel bir Sosyolojik araştırma ve deneyim olur sizin için...

 

Ve "Türkiye'de Aşiretçilik bitiyor" diyenleri ben hala çok sempatik buluyorum.

Çünkü onlar "Bitiyor" dedikçe, daha da kemikleştiğini gösteren kanıtları gün be gün görüyorum.

Çünkü artık "Aşiret Kültürü" siyasallaşmış ve kimlikleşmiş durumdadır.

Sistem olarak aşiretlere karşı çıkılıyor belki görünüşte

Fakat o toplumsallaşmanın Kürtlere benimsettiği yaşam tarzı, dünya duruşu, kafa yapısı ve kültür

Aşiret yapısına olan bağlılıktan kat be kat daha güçlü bir biçimde savunuluyor.

Hem de Kürt olmayanlar bile bu yapıyı yaşatmak için kendi vicdanlarına bile yabancılaşıyorlar.

 

Kim ne derse desin...

Hayatımda, Kürtler ile bizzat ve doğrudan etkileşimlerde bulunarak elde ediyoruz bazı tespitleri.

Ve hiç kusura bakmayın;

Türkiye'deki sorun, doğrudan Kürtlerin sahip oldukları ve yaşatmak için canlarını ortaya koydukları kültürün,

Çağdaşlığa uyum sağlayamamasından kaynaklanmaktadır.

Bunun karşılığı da kendisini, devletin ard arda yaptığı hatalarda bulmaktadır.

 

Önce çıkın, bu kültür nasıl modernize edilebilir;

Bunun kuramlarını ortaya koyun...

Ondan sonra bir yol alabilelim...

 

Yoksa bilmem kaç yıl önce yaşadığınız travmalar ile belli bir kesime düşmanlık besleyerek, her bulduğunuz taşı fırlatmak çözüm olmuyor.

 

O kültürü ortadan kaldıracaksın kardeşim...

Bunun başka çözüm yolu yoktur...

O mülkiyet sorununu devşireceksin...

Başka yolu yok...

 

İster dilin yasaklanmasını bahane edin;

İster marşı, ister murşu...

Bunların gerisi hep hikayedir...

30 yılda sürse hikayedir;

70.000 Kürt ölse de hikayedir;

30.000 Kürt Olmayan ölse de hikayedir;

Milyonlarca faili meçhuller olsa da hikayedir...

Gönderi tarihi:

Kürtler tarihte devlet olamadıkları için dünya tarihinde yer alma konusunda azınlık değerlendirmesi dışına çıkamamışlardır..Tarihte yer alan bir soruna insiyatif olarak taraf olmak için o halkın kendi iradesi ile bir takım ameller içerisine girmiş olmaları beklenir...Bu güne kadar Kürtlerin tarihte insiyatifi amelleri isyanı çağrıştırıyorsa burada gerçekten bir Kürt sorunundan bahsedebiliriz...

Kürtler hukuki olarak Azınlık konumunda değillerdir.

Azınlık tanımı aynı zamanda "Ayrıcalık" tanımını da getirir ki;

Demokrasilerde hiçbir kişi, zümre, cemaat ya da etnik unsura ayrıcalıklar ve kayırımlar verilemez diye biliyorum ben...

 

Bir kesim bir isyan çıkarıyor ve o isyan çıkaran kesime sorun atfediyoruz diye

Doğru bir adlandırma yapıyor olmayız.

İsyan edenlerin taleplerine bakılır;

Adına haklar talep ettikleri kesimin toplumsal yaşamına ve kabullerine bakılır;

Taleplerin nasıl ve ne çerçevede edildiğine bakılır;

Adına haklar talep ettikleri kesimin, toplumun diğer kesimleri ile olan bağlarına ve ilişkilerine bakılır;

Sorun bundan sonra net bir adlandırmaya tabi tutulur...

 

Örneğin 1940lara kadar Kürtlerin yaşadıkları bölgede çıkmış hiçbir ayaklanmayı "Kürtçü Ayaklanma" olarak niteleyemeyiz.

Çünkü hiçbirisi "Kürtçülük" temelinde olgunlaşmış ve bu yönde talepleri gerçekleştirebilmiş ayaklanmalar değildir.

Yani "Kürt Milliyetçiliği Çapında" olan ayaklanmalar değildir.

Bir ayaklanmanın Ulusal çapta olabilmesi için öncelikle birleştirici olması gerekir;

Taleplerinin Ulusal olma yönünde olması gerekir;

Ulusallaşmayı sağlayabilecek bir disiplinin, iradenin, ilkenin ve öncü kadronun olması gerekir;

En önemlisi destek olabilecek bir Burjuva ekonomisinin en azından temellerinin atılmış ve Feodalizmin ortadan kalkmış olması gerekir...

Kürtlerin yaşadıkları bölgelerde çıkan isyanların hiçbirisinde bu özellikleri göremezsiniz...

En önemli kanıtı da bu isyanların, hep yine Kürt Aşiretlerinin desteği ile bastırılmış olmasıdır...

Onların devlete bu isyanları basıtmak yönünde destek vermelerindeki amaçları da,

İsyan edenler ile aynıdır:

İsyan edenler; daha fazla kayırılmak, vergi vermemek, asker yollamamak (işçi kaybı demektir) ve diğer aşiretlerden toprak almak istediklerinden...

İsyanları bastıranlar da; İsyanlar, isyancıların lehine sonuçlanırsa, ellerinde avuçlarındaki toprakları kendileri gibi Kürt olan aşiretlere kaptıracaklarını bildiklerinden...

 

Sırf kürtlerin yaşadıkları bölgede çıktı diye isyanları "Milliyetçi" bir kimliğe bürümek

En azından büyük haksızlıktır.

 

Türkiye'de Kürt sorunu yoktur...

Türkiye'de bir Uyumsuzluk sorunu vardır...

 

Dünyanın neresinde olursa olsun;

Bir taraf egemenliği halka vermek istiyor,

Diğer taraf ise Feodal/Aşiret Beylerinin elinde bırakmak istiyorsa

Mutlaka kan dökülür...

 

Amerika İç Savaşı'nda da bu olmuştur;

Fransız Devrimi'nde de;

Türk Devrimi'nde de...

 

Ha ama şu var bir de:

Diğerlerinde, halkın kendisi, kendilerini boyunduruklarına alanlara karşı mücadele etmişken;

Kürtler ne yazık ki onları boyunduruk altına alan ağaları için canlarını vermekten çekinmemişlerdir.

Dünyada belki de tek örnektir ama önemli bir örnektir.

Kürtleri ile ilgili olgunun çözüme ulaşamamasının en temel nedenini çok net biçimde ortaya koymaktadır:

Bu sorunu, Kürtlerin kendileri bile çözmekten fersah fersah uzaktırlar...

Ve çözüm, kesinlikle onların keşfedebilecekleri bir noktada değildir artık...

Çünkü artık o yapı, psikolojik ve kültürel olarak kemikleşmiş durumda...

Baksanıza; çözüm arayışı yok kesinlikle...

Ya hu 30 yıldır mücadele edilir tamam da;

Hiç mi bir argümanda değişiklik olmaz?

Siyasete sokuyorsun adamları;

Aynı talepler...

Sokmuyorsun, dağa çıkıyorlar;

Aynı talepler...

Talepleri talep ediş şekli değişiyor ama talepler değişmiyor bir türlü...

Dünyanın neresine giderseniz gidin;

Talepler gelişmiyor ve değişmiyor sadece talep ediş biçimi değişiyorsa;

Orada bir gelişim yoktur;

İlkellik ve anlayışsızlık vardır...

 

Amerika'yı düşünün:

Her zaman kapitalist...

Ya silahla sömürmek ister, ya siyasetle, ya ekonomi ile...

Yöntem değişir ama amaç değişmez...

Çünkü talebi doğrudan doğa kanunudur:

Güçlü olan, istediğini, nasıl olursa olsun almalıdır...

İlkelce...

 

Rusya örneğin:

Sıcak denizlere inmek hep amacı olmuştur...

Bu çerçevede ya Slavları kullanmıştır;

Ya Ermenileri...

Kah Türkiye'ye yardım etmiştir Kurtuluş Savaşında,

Kah sonrasında dişlerini göstermiştir...

Yöntemi değişmiş ama amacı değişmemiştir...

 

Her ilkel ve koşullanmış kafa yapısı bundan ibarettir.

Kürtçü zihniyetin de bu kapitalist ve emperyalist zihniyetten farkı yoktur.

30 yıldır taleplerinde bir gelişme yoksa ve hala aynı şeyleri başka başka yöntemlerle dikte ediyorlarsa

Bu gelişme değil;

Statükoculuktur...

Statükoculuğun da en kesin ilacı;

Statükoculuğu yok etmektir...

Yani:

Devrim'dir...

 

Türkiye'de;

İster askerli olsun, ister askersiz...

İster aydınlı olsun, ister aydınsız...

Kesinlikle egemenliği halka teslim edecek

Ve bu ülkeyi Feodalizmden, Şeriatçılıktan, Dogmatizmden ve Statükoculuktan kurtaracak bir Devrim'e ihtiyaç vardır.

 

Ecevit'in çok sevdiğim bir sözü vardır:

"Bu düzen değişmelidir"

 

İkinci Cumhuriyetçi değilim kesinlikle;

İlkelerimiz bellidir bizim...

Fakat bu düzeni bu hale getirenler değiştirilmelidir...

Gönderi tarihi:

İlginiz ve zaman ayırıp cevap verdiğiniz için teşekkür ederim.

 

*

 

*

 

Bu sebeple sizinde ifade ettiğiniz gibi;'' Güncel kendini ifade etme biçimi "pkk,apo" olduğu için sanki bu oluşumlar Kürt Milliyetçiliğine karşılık 

 

geliyormuş havası yaratıldı..'' Ülke üzerinde oynanan oyunlar hiç bitmedi.Bu hususu biraz mürekkep yalamış veya biraz bir şeyler okumuş ve özümsemiş 

 

herkes görmektedir.1984 yılında farklı bir görüş ve çizgide başlatılan bu istismar 1991 yılından sonra farklı bir yapıya büründü ve sizin ifadeniz

 

gerçek gibi kabul edildi.Bu yanlış anlaşılan süreçte kimin veya kimlerin kazandığı,kimin veya kimlerin neleri kaybettiğinin takdirini size

 

bırakıyorum.

 

Saygılar.

Siz,benim hangi görüşte olduğum kanısındasınız?

Gönderi tarihi:

Kürtler hukuki olarak Azınlık konumunda değillerdir.

Azınlık tanımı aynı zamanda "Ayrıcalık" tanımını da getirir ki;

Demokrasilerde hiçbir kişi, zümre, cemaat ya da etnik unsura ayrıcalıklar ve kayırımlar verilemez diye biliyorum ben...

*

*

İkinci Cumhuriyetçi değilim kesinlikle;

İlkelerimiz bellidir bizim...

Fakat bu düzeni bu hale getirenler değiştirilmelidir...

Yanlış anlamışsınız sanırım..Kürtler Türkiye'de azınlık değil ama dünya hala Kürtleri devleti olmayan bir topluluk olarak görmekteler..Dünya,Kürtleri azınlık görüyor lafı bunadır çokda yanlış olduğunu düşünmüyorum..Kürtler azınlık konumunda değillerdir elbette ama.....Bazı Kürt oluşumları kendilerinin ırkları dolayısıyla Türk halkında olmayan hak ve talepleri dile getirmeleri Kürtlerin azınlık konumunda görülmek istenmesi sonucunu düşündürüyor..Hem eşit vatandaşlık için mücadele ettiğinizi söyleyeceksiniz hemde bir çok konuda kendinize özel haklar verilmesini isteyeceksiniz...Tezattır gayet tabiki..

 

Ayaklanmaların nasıl bilinçli temellere dayanması gerektiği konusunda görüşlerinizi yazmışsınız ama söylediğiniz çoğu kavram isyan,ayaklanma değil devrimi tarif ediyor..Adı üstünde isyanlar genelde çıkar konusunda şiddete dayanan toplu davranış biçimidir..Akraba evliliğiniz ve süreciyle ilgili yazdıklarınızı okudum..Sorun sanırım benimde her platformda dile getirdiğim Kürtlerin Kültür anlayışıyla ilgisi...Kürtlerin anlayışları Türk toplumunun anlayışına uymamaktadır..Biz Türkler sorunları çözmek adına bunun sonlanmasını arzu ederken Kürt anlayışı sorunların her birinin yeni bir sorun doğurarak devam etmesini arzuluyor..Örnek ; Kan davası...

 

 

Güzel diyorsunuz bu düzeni bu hale getirenler değişmelidir..Mesela bir ton kömüre yada bir çift beyaz eşyaya oyunu satan yurdum insanı...Mutlaka değişmelidir..

Gönderi tarihi:
Yanlış anlamışsınız sanırım..Kürtler Türkiye'de azınlık değil ama dünya hala Kürtleri devleti olmayan bir topluluk olarak görmekteler..Dünya,Kürtleri azınlık görüyor lafı bunadır çokda yanlış olduğunu düşünmüyorum..Kürtler azınlık konumunda değillerdir elbette ama.....Bazı Kürt oluşumları kendilerinin ırkları dolayısıyla Türk halkında olmayan hak ve talepleri dile getirmeleri Kürtlerin azınlık konumunda görülmek istenmesi sonucunu düşündürüyor..Hem eşit vatandaşlık için mücadele ettiğinizi söyleyeceksiniz hemde bir çok konuda kendinize özel haklar verilmesini isteyeceksiniz...Tezattır gayet tabiki..

 

Ayaklanmaların nasıl bilinçli temellere dayanması gerektiği konusunda görüşlerinizi yazmışsınız ama söylediğiniz çoğu kavram isyan,ayaklanma değil devrimi tarif ediyor..Adı üstünde isyanlar genelde çıkar konusunda şiddete dayanan toplu davranış biçimidir..Akraba evliliğiniz ve süreciyle ilgili yazdıklarınızı okudum..Sorun sanırım benimde her platformda dile getirdiğim Kürtlerin Kültür anlayışıyla ilgisi...Kürtlerin anlayışları Türk toplumunun anlayışına uymamaktadır..Biz Türkler sorunları çözmek adına bunun sonlanmasını arzu ederken Kürt anlayışı sorunların her birinin yeni bir sorun doğurarak devam etmesini arzuluyor..Örnek ; Kan davası...

 

 

Güzel diyorsunuz bu düzeni bu hale getirenler değişmelidir..Mesela bir ton kömüre yada bir çift beyaz eşyaya oyunu satan yurdum insanı...Mutlaka değişmelidir..

 

Kürtler dünyada "Azınlık" olarak algılanabilir;

Fakat bu öyle oldukları anlamına gelmiyor işte, onu diyorum bende...

 

Örneğin Kürtçü kesim "Türkiye" adını bile tartışırlar ve hatta bu forumda bile bu adın "Irkçı" bir yaklaşımla Türkler tarafından verildiğini iddia eder.

Ancak hiç birisi bilmez ki Türkmenler, Anadolu'ya "Rum İli" derlerken,

Anadolu'ya 1000 yıldır "Türkiye" diyenler Bizans idi, Avrupalı devletler idi...

Hatta Fatih bile kendisini "Rum İli'nin Hakimi" olarak adlandırırdı, Kayzer'in yerine...

Roma'nın devamı gibi...

"Türkiye"; "Türklerin Yaşadıkları Yer" anlamına gelir;

Fakat o dönemde bu adı kullananlar, Anadolu'da sadece Türkmenlerin yaşamadıklarını da bilirler.

O yüzden bu adlandırma daha çok "Türklerin Hakimiyetindeki Yer" anlamına gelmektedir.

Yüzyıllar içerisinde de bu ad;

Irksal ifadesinden sıyrılıp, Anadolu'da belirli bir siyasi örgütlenme içerisindeki tüm toplulukları kapsar hale gelebilmiştir.

Diğerleri gelememiştir.

O yüzden "Türklük" ifadesi "Kürtleri" de kapsamaktadır;

Ve hiç kimse kendi ülkesinde Azınlık konumunda değildir; olamaz.

 

Ayrıca Kürtlerin, sözünü ettiğim dönemde gerçekleştirdikleri hareketler "Devrim" niteliğinde değildirler ve olamazlar.

Fakat tam anlamı ile "Karşı Devrim" niteliğinde ayaklanmalardır; buna katılırım...

 

Bugün Kürtçü ve Şeriatçı kesim tarafından gerçekleştirilen harekatta bir "Karşı Devrim Harekatı"dır.

Gönderi tarihi:

Kürtler dünyada "Azınlık" olarak algılanabilir;

.

.

.

Bugün Kürtçü ve Şeriatçı kesim tarafından gerçekleştirilen harekatta bir "Karşı Devrim

 

Harekatı"dır.

Sanırım aynı dilden konuşuyoruz smile.gif ..Bir iki evvelki mesajımda Kürtlerin herşeyi tersinden anlayan komplekslerini bir kenara bırakmaları gerektiğini söylemiştim..Bu ülkede artık bir durum tespitinde bile bulunamıyorsunuz..Irkçı yaftası hazırda bekliyor..Buda kendimizi ifade etmemizi zorlaştırıyor..Bundandır Kürtlerin şu komplekslerini bırakmalarını söylemem..Birçok platformda Kürt sorunlarını tartışırken "hassas" Kürtler tarafından her sözümüz tersinden anlaşıldı doğru anlamaları içinde bir çaba içerisine girmekten sıkıldım açıkcası..

 

 

Karşı devrim konusunda aynen katılıyorum size..İyi forumlar...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Irkçı düşüncelerin Köşe yazılarının altına imza atarak pkk sorununu Kürt sorunu diye yutturmaya çalışıyorsunuz.

 

Sizlerde biliyorsunuzki bu gerçek olmayan tarihlere gerçek olmayan hikayelere kendi zihniyetinizden başkası inanmaz, çünkü geçerli bir dayanağınız yok.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.