Φ OBJEKTİVİST Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 . 18 Mart 1915 18 Mart 1915 günü Çanakkale Boğazı'nda yapılan, Türk zaferi ve İngiliz/Fransız yenilgisiyle sonuçlanan ''Çanakkale Boğazı Savaşı'' , TC Devleti Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları; Seri No: 3, ''Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi'' 1976, 8. cilt, sayfa 177'de tanımlandığı gibi ''Deniz Savaşı'' değildir... Deniz savaşı iki deniz gücü arasında yapılan savaştır. ''Çanakkale Boğazı Savaşı'' az sayıda Alman hava ve deniz gücü katılımlı, Türk; kara, deniz, hava güçleri ile İngiliz/Fransız; deniz, hava, güçleri arasında yapılan bir savaştır. Bu nedenden ötürü bu savaşa adını açıkladığım kitabın tanımladığı ve adlandırdığı gibi ''Çanakkale Boğazı Savaşı'' demek doğrudur... ''Çanakkale Boğazı Savaşı'' 25 Nisan 1915'te başlayacak olan ve gene İngiliz/ Fransız yenilgisiyle sonuçlanacak olan Çanakkale/ Gelibolu kara savaşlarının öncüsüdür. Çanakkale/Gelibolu savaşları Atatürk gibi bir komutan ve kahraman yaratmıştır... 1914/1918 yılları arası olan 1. Dünya Savaşı ''Petrol Savaşı'' dır. Dünya petrolünün ana kaynakları Osmanlı Devleti sınırları içinde olduğu için 1. Dünya Savaşı'nın asıl ve kök nedeni; o sıralarda yayılmacı, sömürgeci, saldırgan devletler olan İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Osmanlı Devleti'ni parçalamak ve paylaşmak amacıdır... 1 Ağustos 1914'te 1. Dünya Savaşı başlar. Atatürk'ün; 23 Temmuz 1919'da Erzurum Kongresi'nin açış konuşmasında ve 24 Nisan 1920'de TBMM'de söyledigi gibi Osmanlı Devleti'nin çeşitli nedenlerden ötürü bu savaşa katılmamak olanağı yoktur. Osmanlı Devleti 11 Kasım 1914'te; İngiltere, Fransa, Rusya karşıtı ve Almanya, Avusturya yandaşı olarak savaşa katılır. Türk orduları; 1 Kasım 1914'te saldırı başlatan Rus ordularıyla Kuzey/Doğu Anadolu'da, 6 Kasım 1914'te saldırı başlatan İngiliz ordularıyla Irak'ta savaşmaktadır... Rus Çarı 2. Nikola 'nın amcası Rus orduları Başkomutanı Nikola Nikolaiviç , 17 Aralık 1914'te Rusya'nın başkenti St. Petersburg'da, Rusya'nın müttefikleri olan İngiltere'nin ve Fransa'nın büyükelçilerine şunları söyler: ''Kafkasya'da Türkler ile yaptığımız savaşlarda çok büyük ve ağır kayıplar verdik. Yeğenim Rus Çarı 2. Nikola akrabamız olan İngiltere Kralı'na bu durumu defalarca bildirdi ve silah yardımı istedi. Ağır savaş koşullarına rağmen Kafkasya'da Türklere karşı yaptığımız saldırılarımızı sürdüreceğiz. Batıda Almanlara ve Avusturyalılara karşı yaptığımız saldırılarımızı silah yokluğundan ötürü durdurmak zorundayız... İstanbul şehri ve Türk boğazları savaştan önce yaptığımız üçlü anlaşma gereği, savaştan sonra Rusya'nın olmak koşuluyla, Türk boğazlarından geçip bize; top, tüfenk, makinalıtüfenk ve cephane ulaştırmak zorundasınız. Eğer bize silah yetiştirmezseniz Rus orduları Alman ve Avusturya ordularına saldıramaz. Kafkasya'da büyük ve ağır kayıplar vererek Türklere karşı yaptığımız savaş, bir felaketle sonuçlanabilir.''... Rusya'nın Alman ve Avusturya ordularına karşı yaptığı saldırıları silah yokluğundan ötürü durdurmak olasılığı, İngiltere ve Fransa'da panik yaratır. İngiltere, Fransa, Rusya 1. Dünya Savaşı'nda öncelikle Almanya ve Avusturya'yı yenmeyi amaçlamışlardı... Osmanlı Devleti'nin 1913 Balkan Savaşı yenilgisi; İngiltere, Fransa ve Rusya'da; Osmanlı Devleti'nin savaş gücü olmadığı düşüncesini oluşturmuştur. Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı'nda Almanya'dan ve Avusturya'dan sonra, kolayca savaş dışı bırakılacak ve sonra paylaşılacak bir ganimettir ve gerçek böyle olmamıştır. Osmanlı Devleti savaşa katıldıktan sonra Türk orduları tüm cephelerde müthiş bir güçle savaşmaya başlamıştır... Rusya 2 Ocak 1915'te İngiltere ve Fransa'ya sert bir nota verip; Kafkasya'da Rus ordularıyla savaşan Türk ordularının saldırı gücünü azaltacak önlemleri almalarını, Alman ve Avusturya ordularına karşı yaptıkları saldırıları durduracaklarını, Türk Boğazlarından geçip Rusya'ya silah ve cephane ulaştırmalarını bir kez daha ister. Rusya'nın bu kesin ve sert tutumu sonucu İngiltere ve Fransa ''Çanakkale Boğazı Savaşı'' na karar verirler... ''Çanakkale Boğazı Savaşı'' dünya tarihini değiştiren bir savaştır. Bu savaşı Türkler değil de İngilizler / Fransızlar kazansaydı ve Çanakkale Boğazı'ndan geçselerdi ''kısaca'' ne olurdu... ___1) Osmanlı Devleti savaş dışı kalırdı. ___2) Rusya'ya ulaştırılan silahlar ile Rusya/ İngiltere/Fransa; Almanya ve Avusturya'yı yenerdi. ___3) 1. Dünya Savaşı 1915'te biterdi. ___4) İngiltere, Fransa ve Rusya arasındaki anlaşma gereği Rusya; İstanbul'u, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı'ndan oluşan Türk Boğazlarını topraklarına katardı. ___5) Rusya'da komünist devrim olmazdı. ___6) Osmanlı Devleti 1915'te İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya arasında paylaşılırdı. 18 Mart 1915'te ''Çanakkale Boğazı Savaşı'' nda şehit ve gazi olan kahramanları, Türk ulusu hiçbir zaman unutmayacaktır... :clover: ______________________________ M. Erksan Alıntı
Φ arman Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Başka bir topicte bu yazı vardı ama istedim ki burada da paylaşalım.. Allah Tüm şehitlerimizin ruhuna gani gani rahmet eylesin.. KINALI ALİ Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet ediyor, "Nerelisin?" gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı.. Yanına çağırdı ve merakla sordu: "Adın ne senin evladım?" "Ali, komutanım." "Nerelisin?" "Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile kazasındanım..." "Peki evladım, bu kafanın hali ne? Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?" "Cepheye gelmeden önce, anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden yaktığını da bilmiyorum." "Peki" dedi üsteğmen. "Gidebilirisin Kınalı Ali." O günden sonra Ali'nin adı, Kınalı Ali oldu. Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı da alay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı. Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi. "Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum. Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?" Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi. "Sen söyle biz yazalım" dediler. Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de söylenenlerin doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu. "Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin." Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını sorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini merak etmemesini söyledikten sonra, "Biz burada var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir" cümlesi ile bitiriyordu. Tam zarf kapatılırken, Ali, "İki üç satır daha ekleteceğini" söyleyerek, mektubun sonuna şunları yazdırdı: "Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, burada komutanlarım da, arkadaşlarım da benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmek sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet'e gelecek, Onu gönderirken sakın kına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar ellerinden öperim anacığım." Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. İngilizler, kesin sonuç almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz önceleri birer, birer, sonraları beşer, beşer, onar, onar şehit oluyorlardı. Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı, bu durum karşısında çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerine insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için Allah'a dua ediyordu. Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları, komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini istediler. Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye, bile bile ölüme gidiyorlardı. O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan Kınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehit olmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne, babasından mektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile okumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna aile adına babası yanıt veriyordu. "Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim. Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme." Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten sonra "şimdi ananın sana diyeceği var" diyerek sözü ona bırakıyordu. Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından yazılmıştı, şöyle diyordu anası: "Oğlum Ali, yazmışsın ki, kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler. Bizde üç işe kına yakarlar; 1- Gelinlik kıza. Gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye. 2- Kurbanlık koça. Allah'a kurban olsun diye. 3- Askere giden yiğitlerimize. Vatana kurban olsun diye. Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun." Alıntı
Misafir ErdalAktaş Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Dur Yolcu... Dur yolcu! Bilmeden gelip bastigin Bu toprak,bir devrin battigi yerdir. Egil de kulak ver bu sessiz yigin Bir vatan kalbinin attigi yerdir. Bu issiz, gölgesiz yolun sonunda, Gördügün bu tümsek, Anadolu'nda Istiklal ugruna, namus yolunda, Can veren Mehmet'in yattigi yerdir. Bu tümsek, koparken büyük zelzele Son vatan parçasi geçerken ele Mehmet'in düsmani bogdugu sele Mübarek kanini kattigi yerdir. Düsün ki hasrolan kan, kemik, etin Yaptigi bu tümsek amansiz çetin Bir harbin sonunda bütün milletin Hürriyet zevkini tattigi yerdir Necmettin HALIL ONAN Alıntı
Φ asterix Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Çanakkale Otopark Şehitliği Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Yönetimi, Çanakkale Savaşı'nın sembol mekânlarından Bombasırtı'na koskoca bir otopark kondurdu. Hem yasalara aykırı hem de büyük bir saygısızlık örneği bu uygulama, Koruma Kurulu tarafından da onandı. Kurul üyeleri şimdi pişman. Bakalım bu bir fayda getirecek mi? Gürsel Göncü "İlk duyduğumda inanmadım. Bir yanlış anlaşılma var sandım. Sonra fotoğrafları gördüm ve yıkıldım. Büyük bir kızgınlık ve üzüntü arasında gidip geliyorum. Bu nasıl olabilir? Bir millet kendi tarihini nasıl bu denli yok sayabilir? Altında kendi askerinin yattığı bir noktaya nasıl otopark yapabilir? Onlar için ölen bu askerlere en ufak bir saygıları dahi yok." Dört kilometrekarelik alanı kaplayan yeni otopark, birinci hat Türk siperlerinin üzerine inşa edildi. Bombasırtı'nda başlayan otopark, 57. Alay Şehitliği'ne kadar devam ediyor. Burak Gezen / DHA Çanakkale muharebe alanları uzmanı Jul Snelders'in, 1. Dünya Savaşı Forumu adlı web sitesinde yazdığı bu satırlar, herhalde vaziyetimizi yeterince tarif ediyor. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'nda, 1915'teki savaşın belki de en önemli noktası Bombasırtı'nda geçen ay yapılan otopark, tarihimizdeki `kanıksanmış skandallar' arasındaki yerini aldı. Saygısızlıkta sınır tanımayan Orman Bakanlığı ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü yetkilileriyle, Kültür Bakanlığı bünyesinde görevlendirilen sözde uzmanların işbirliği; Türk tarihinin yakın geçmişteki en önemli, sembol haline gelmiş, hatta uluslararası, evrensel bir tarihi miras değeri taşıyan bir köşesini berbat etmiş durumda. Çanakkale muharebeleri sırasında, karşılıklı siperlerin birbirine en çok yaklaştığı mevki olan Bombasırtı ya da Avustralyalıların verdiği isimle Quinn's Post; efsanelerin bile yanında sönük kaldığı gerçek kahramanlıklara, fedakârlıklara sahne oldu. Türkler, Avustralyalılar, Yeni Zelandalılar ve İngilizler bu kritik nokta için canlarını vermişler, göğüs göğüse, süngü süngüye, ama büyük bir centilmenlik içinde çarpışmışlardı. Avustralyalıların, kendi verdikleri isimden yola çıkarak, Türk tarafını belirlemek için kullandıkları "Turkish Quinn's" bölgesi de, bizim birinci hat siperlerimizin bulunduğu siper şebekesini tanımlamaktaydı. İşte tam da bu şebekenin üstünde, 200 metre uzunluğunda ve 20 metre genişliğinde bir otopark var şimdi. Otopark ise, yine fotoğrafta görülen Türk hattının tam üzerinden başlıyor ve yukarıya doğru 200 metre boyunca, neredeyse tüm siper şebekesinin üzerini kapatıyor. Özellikle 1915 Mayıs'ındaki muharebeler sırasında, bu mevkide binlerce asker ölmüş ve savaş koşulları nedeniyle yine öldükleri bu noktaya gömülmüşlerdi. Dört kilometrekarelik bir alanı kaplayan otopark, bugün hem onların, hem de anılarının üzerini kapatıyor. Ve yetkililer buraya gelen ziyaretçilere artık "onlar koyun koyuna işte bu otoparkın altında yatıyorlar' demeye hazırlanıyor. İşin bir diğer trajikomik tarafı da şu: Yetkililer bu otoparkı, hemen yanı başında bulunan 57. Alay Şehitliği'ne gelen ziyaretçilerin yarattığı trafik sıkışıklığını gidermek için yaptıklarını söylüyorlar. O pek sevdikleri resmi ifadeyle `can ve mal güvenliğini sağlamak' için. Ziyaretçi akınına uğrayan söz konusu 57. Alay Şehitliği, aslında tamamen sembolik, hatta gerçekçi olmak gerekirse "uyduruk" bir şehitlik. Oysa üzerine otopark yaptıkları alan, yani birinci hat Türk siperleri büyük bir tarihi değere sahip. Dolayısıyla milli parkın yönetimi, esas olarak ziyaret edilmesi gereken yeri koruma altına alacağına buraya otopark konduruyor ve ziyaretçileri de tamamen sembolik bir şehitliğe yönlendiriyor. Böyle bir zihniyet yönetiyor Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'nı. İşte bu aynı zihniyet yıllardır `bütün bu alan zaten büyük bir mezarlık sayılır, o yüzden orijinal şehit mezarlıklarını ortaya çıkarıp, ihya etmeye gerek yoktur' diye düşünüyor. İşte bu aynı zihniyet şimdilerde `her Türk askerinin şehit düştüğü siper noktasını bulup işaretleyeceğiz' deyip, sonra bunların üzerine otopark inşa ediyor. İşte bu aynı zihniyet, Conkbayırı'nın tepesine `Mustafa Kemal'in Saatinin Kırıldığı Yer' tabelası asıyor, Alçıtepe'nin zirvesine tuvalet koyuyor, Türk askeri heykellerinin eline modern tüfekler tutuşturup, aslı olmadığı halde Avustralyalı askeri taşıyan Türk askeri heykelleri yapıp, orman yolları açarak tarihi muharebe alanlarını katlediyor. Ve güya can güvenliği'nden bahsederken, Kemalyeri'nin az ilerisinde her yağmurda ciddi şekilde çökme riski taşıyan bir yol inşa ediyor. Yapılan otopark sadece tarihe ve tarihi dokuya bir saygısızlık değil; aynı zamanda yürürlükteki yasalara da aykırı. Doğa Koruma ve Milli Parklar'ın web sitesinde de yer alan ve Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'nda uygulanması yasalaşan Uzun Devreli Gelişme Planı'na göre, `Muharebe alanlarının içerdikleri tüm tarih/kültür (muharebe anıları ve izleri) ve doğa değerleriyle ve peyzaj bütünlüğü içerisinde korunmaları önemlidir- Siper hatları arazide çevreye zarar vermeyecek ve muharebe alanının görünümünü etkilemeyecek tekniklerle işaretlenecektir- 1915 şehitlerimizin isimlerinin belirlenmesi ve şehit düştükleri yerlerin işaretlenmesi çalışmaları başlatılacak ve sonuçlandırılacaktır- her Çanakkale şehidinin son vuruştuğu siper hattını belirlemek mümkündürÉ Park sınırları içerisinde motorlu araç trafiği kısıtlanacaktır, buna mukabil motorsuz araç kullanımı özendirilecektir' Görüldüğü gibi Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve bağlı olduğu Çevre ve Orman Bakanlığı, bizzat yerine getirmekle yükümlü oldukları işleri yapmadıkları gibi, neredeyse tam tersi bir uygulama içerisinde. Ayrıca milli parkın kendi bünyesinde kurmakla yükümlü bulunduğu Tarih ve Kültür Danışma Komitesi de, maalesef fiilen yok ve işletilmemekte. İşin diğer bir acıklı bölümü de, Turizm ve Kültür Bakanlığı'yla ilgili. Zira buna bağlı Çanakkale Koruma Kurulu da, Bombasırtı'na otopark yapımına olur vermiş! Doğa Koruma ve Milli Parklar'ın konuyla ilgili 16 Eylül 2004 tarihli talebine, Koruma Kurulu tam bir hafta sonra, 23 Eylül'de jet bir kararla `evet' demiş. Bu talebe olur veren `uzmanlar'a bir göz atalım: Prof. Dr. Rüçhan Arık (Başkan), Prof. Dr. Sezai Göksu, Doç. Dr. Orhan Reman, Yük. Mim. İlhan Öztürk, Ekrem Özçelik, Uğur Yüksel. Kurulda başkan yardımcısı sıfatıyla bulunan Doç. Dr. Nejat Bilgen ise karara katılmamış, ki böylelikle kurulun tek düzgün, geçmişine ve yasalara saygılı, tarih bilincine sahip üyesi olarak diğerlerinden ayrılıyor. Telefonla ulaştığımız kurul başkanı Prof. Dr. Rüçhan Arık ise bize büyük bir açık kalplilikle `Hengameye getirilmiş bir iştir. Çok üzgünüm. `Devletin işidir, fazla şey yapmayın' dediler. Ama bahane aramıyorum; açıkçası biz de yanlış bir iş yaptık' diye konuştu. Görüldüğü gibi hem yasalara, hem kamu vicdanına, hem de tarihi ve kültürel mirasa aykırı bir uygulama var ortada. Kararı veren kurul üyeleri bile durumun farkında. Bakalım bundan sonra milli parkın yönetimi, yeni olacaklar için nasıl bir kılıf hazırlayacak. Zira alınan karara göre, şimdi de Conkbayırı'na bir otopark yapmaya hazırlanıyorlar. Atlas Dergisi - yazar Gürsel Göncü Çanakkale Şehitlerini saygı ve minnetle bir kez daha anarken, bir yandan onların kanları üzerinden hamaset yaparken diğer yandan üzerlerine toplu konut, otopark yapan zihniyeti de esefle kınayalım. Alıntı
Φ made in turkey! Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 ........ bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır toprak eğer uğruna ölen varsa VATANDIR ........ mavi gözlü devi ve bütün askerlerini saygıyla anıyorum........ Alıntı
Φ angelflower Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Atatürk ve tüm silah arkadaşlarının , bu vatan için canını vermiş tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun ..... Alıntı
Φ seREnaDE Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 18 Mart , 2006 ANaDOLU insanının MİLLİ MÜCADELESİ'Nİ başlatan bir dönüm noktasıdır ÇANAKKALE,19.yy artığı emperyalizme verilmiş en güzel cvptır.Ve dünyanın Ezilen uluslarına en güzel örnek olmuştur... ÇANAKKALE ZAFERİ'NİN 91.YILINDA, şehitleri ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ü bir kez daha saygıyla anıyoruz.... Alıntı
Φ OBJEKTİVİST Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 19 Mart , 2006 . ''Bizim özümüzde; kimlik sınırlamalarına dayanmayan bir ulus bilinci, güven, hoşgörü ve karşılıklı kabul vardır. Bizim kimlik tartışmalarına ihtiyacımız yoktur, her birimizin bu vatanın bir parçası olduğumuzu hissetmeye ihtiyacı vardır. Bizim ortak kimliğimizi, yurttaşların bütününden oluşan Türk ulusu ifade etmektedir. Etnik, kültürel, sosyal ve de dinsel temellere dayanan farklılıklarımız zenginliğimizdir. Çanakkale Savaşları'nda bu zenginliğimizin en güzel örnekleri yaşanmıştır.'' ''Bu kutsal topraklarda yaşayanlar, 91 yıl önce Çanakkale'nin geçilmesine izin vermediği gibi, din ve tarih istismarına da kesinlikle izin vermeyecektir'' Alıntı
Φ At Avrat Pusat Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Türk Irkının zor şartlar altında kazandığı bu büyük zafer bütün dünyaya bir derstir.. Dünya döndükçe Türk'e meydan okuma cüretinde bulunacakların sonu hep aynı olacaktır!! M. Kemal Atatürk, Silah Arkadaşları ve Şehitlerimizin ruhları şad olsun! Alıntı
Φ alpozan Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Orda ölen gencecik Türk evlatlarını hatırladıkca aklıma Hey Onbesli Türküsü geliyor.Üzülüyorum. Bu vatan uguruna düsen tüm Türk evlatlarının ruhu sad olsun.Mekanları cennet olsun.Tanrı Türk ülkesini korusun. Alıntı
Φ kgkirlangic Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 . ''Bizim özümüzde; kimlik sınırlamalarına dayanmayan bir ulus bilinci, güven, hoşgörü ve karşılıklı kabul vardır. Bizim kimlik tartışmalarına ihtiyacımız yoktur, her birimizin bu vatanın bir parçası olduğumuzu hissetmeye ihtiyacı vardır. Bizim ortak kimliğimizi, yurttaşların bütününden oluşan Türk ulusu ifade etmektedir. Etnik, kültürel, sosyal ve de dinsel temellere dayanan farklılıklarımız zenginliğimizdir. Çanakkale Savaşları'nda bu zenginliğimizin en güzel örnekleri yaşanmıştır.'' ''Bu kutsal topraklarda yaşayanlar, 91 yıl önce Çanakkale'nin geçilmesine izin vermediği gibi, din ve tarih istismarına da kesinlikle izin vermeyecektir'' ++1 farklılıklarımızı zenginliğimiz sayıp,ortak paydada birlik olmamızın vakti gelmedi mi? Alıntı
Φ doğrucu davut Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2006 . 18 Mart 1915 1 Ağustos 1914'te 1. Dünya Savaşı başlar. Atatürk'ün; 23 Temmuz 1919'da Erzurum Kongresi'nin açış konuşmasında ve 24 Nisan 1920'de TBMM'de söyledigi gibi Osmanlı Devleti'nin çeşitli nedenlerden ötürü bu savaşa katılmamak olanağı yoktur. Osmanlı Devleti 11 Kasım 1914'te; İngiltere, Fransa, Rusya karşıtı ve Almanya, Avusturya yandaşı olarak savaşa katılır. Türk orduları; 1 Kasım 1914'te saldırı başlatan Rus ordularıyla Kuzey/Doğu Anadolu'da, 6 Kasım 1914'te saldırı başlatan İngiliz ordularıyla Irak'ta savaşmaktadır... ''Çanakkale Boğazı Savaşı'' dünya tarihini değiştiren bir savaştır. Bu savaşı Türkler değil de İngilizler / Fransızlar kazansaydı ve Çanakkale Boğazı'ndan geçselerdi ''kısaca'' ne olurdu... ___1) Osmanlı Devleti savaş dışı kalırdı. ___2) Rusya'ya ulaştırılan silahlar ile Rusya/ İngiltere/Fransa; Almanya ve Avusturya'yı yenerdi. ___3) 1. Dünya Savaşı 1915'te biterdi. ___4) İngiltere, Fransa ve Rusya arasındaki anlaşma gereği Rusya; İstanbul'u, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı'ndan oluşan Türk Boğazlarını topraklarına katardı. ___5) Rusya'da komünist devrim olmazdı. ___6) Osmanlı Devleti 1915'te İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya arasında paylaşılırdı. 18 mart 1915 de galip gelmişler çanakkalede peki bundanb sadece 3 yıl sonra ne olmuş . Bu savaş bu kadar şehit sadece 3 yıl içinmi velimiş. ___6) Osmanlı Devleti 1915'te İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya arasında paylaşılırdı. Bu tarihte olacağına 1918 de olmuş. Neticede değişen bir şey yok. Neden çünki Osmanlı ağacına kurt girmişti. Teknoloji savaşını kaybetmişti ta yıllar önceden . 300 yıl matbayı sokmamıştı vatanına. Pantolon giyenleri gavurluk diye renosansı reformları gericiler yobazlar engellemişti. 1915 de bölüşeceklerine 1918 de bölüştüler. Netice hatice değişen bir şey yok. Evet bir destan yazılmıştır ama arkası gelmemiştir. Atatürkün korkusu da zaten buydu. İstiklal savaşında kazandıktan sonraydı esas savaş bundan sonra başlayacaktı. Bu savaş geri kalmışlık savaşı idi. Osmanlıdan parasız pulsuz okumasıı yazması olamayan bir çok köylü kalmıştı. Bunlarla nasıl başacaktı, nasıl varacaktı musassır medeniyete. Bu yobazlar hala uğraşıyorlar Türklerin muassır medeniyete ulaşmasını içine sindirmesini engellemek için. Çanakkale ve İstiklal savaşı henüz bitmemiştir. Bu savaş düveli muazzama karşı değil içimizdeki yobazlara karşıdır. Gericilik ve cehalete karşıdır. Bu savaş kazanılmadan neticeye varmak mümkün değildir. 1 Alıntı
Misafir S.e.t.h Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 1915 de bölüşeceklerine 1918 de bölüştüler. Netice hatice değişen bir şey yok. Sayın doğrucu davut Çanakkale savaşları, daha sonra Kurtuluş savaşını kazanmamıza yol açacak olan Milli Beraberlik ruhunun oluşmasını sağlamıştır. Çanakkale savaşında gösterilen milli beraberlik ruhu ve bunun yarattığı özgüven olmasaydı ve Atatürk bu ruha güvenerek hareket etmeseydi, bu ruhu tekrardan ortaya çıkaramasaydı, ne Kurtuluş savaşı kazanılabilirdi ne de bugünkü şartlarda yaşamamız mümkün olabilirdi. Özetle Çanakkale, Türkiye'nin kurulmasındaki ana kırılma noktasıdır. Saygılar... 1 Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 18 mart 1915 de galip gelmişler çanakkalede peki bundanb sadece 3 yıl sonra ne olmuş . Bu savaş bu kadar şehit sadece 3 yıl içinmi velimiş. ___6) Osmanlı Devleti 1915'te İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya arasında paylaşılırdı. Bu tarihte olacağına 1918 de olmuş. Neticede değişen bir şey yok. Neden çünki Osmanlı ağacına kurt girmişti. Teknoloji savaşını kaybetmişti ta yıllar önceden . 300 yıl matbayı sokmamıştı vatanına. Pantolon giyenleri gavurluk diye renosansı reformları gericiler yobazlar engellemişti. 1915 de bölüşeceklerine 1918 de bölüştüler. Netice hatice değişen bir şey yok. Evet bir destan yazılmıştır ama arkası gelmemiştir. Atatürkün korkusu da zaten buydu. İstiklal savaşında kazandıktan sonraydı esas savaş bundan sonra başlayacaktı. Bu savaş geri kalmışlık savaşı idi. Osmanlıdan parasız pulsuz okumasıı yazması olamayan bir çok köylü kalmıştı. Bunlarla nasıl başacaktı, nasıl varacaktı musassır medeniyete. Bu yobazlar hala uğraşıyorlar Türklerin muassır medeniyete ulaşmasını içine sindirmesini engellemek için. Çanakkale ve İstiklal savaşı henüz bitmemiştir. Bu savaş düveli muazzama karşı değil içimizdeki yobazlara karşıdır. Gericilik ve cehalete karşıdır. Bu savaş kazanılmadan neticeye varmak mümkün değildir. Sayın doğrucu davut ( bunu söylemek garip geldi birden, meğer bir adaşım varmış ) Sayın Seth'in dediklerine aynen katılıyorum bu konuda. Çanakkale zaferi milli birlik fikrini ateşleyen bir kıvılcım olmuştur. Kurtuluş Savaşımızın ruhunun ve Mustafa Kemal paşa dahil komuta kademesinin nüvesinin oluşmasında Çanakkale savaşının etkisi büyüktür. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Sayın doğrucu davut ( bunu söylemek garip geldi birden, meğer bir adaşım varmış ) Sayın Seth'in dediklerine aynen katılıyorum bu konuda. Çanakkale zaferi milli birlik fikrini ateşleyen bir kıvılcım olmuştur. Kurtuluş Savaşımızın ruhunun ve Mustafa Kemal paşa dahil komuta kademesinin nüvesinin oluşmasında Çanakkale savaşının etkisi büyüktür. Biz hep Çanakkale Savaşları ile ilgili olarak Liman Von Sanders Paşa'ya olumsuz gözle baktık ya da baktırıldık. Hep Atatürk'ün Alman komutanlarla anlaşamadığı bilgisinden hareket ettik. Oysa Liman Von Sanders, Çanakkale Savaşının en çetin ve umutsuz günlerinde Mustafa Kemal'deki askeri dehayı keşfedebilecek kadar bilgili Ve komutayı ona verdirtecek kadar ileri görüşlüdür bence. Eğer Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşlarında bir önder olarak sivrilmişse, Bunun nedeni Liman Von Sanders'in komutayı ona bırakabilme iradesinden kaynaklanmıştır. Değilse komutayı kendisi sürdürme inadında da bulunabilirdi ve Mustafa Kemal, Anafartalar Kahramanı olamayabilirdi diye düşünüyorum. 1 Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2009 Biz hep Çanakkale Savaşları ile ilgili olarak Liman Von Sanders Paşa'ya olumsuz gözle baktık ya da baktırıldık. Hep Atatürk'ün Alman komutanlarla anlaşamadığı bilgisinden hareket ettik. Oysa Liman Von Sanders, Çanakkale Savaşının en çetin ve umutsuz günlerinde Mustafa Kemal'deki askeri dehayı keşfedebilecek kadar bilgili Ve komutayı ona verdirtecek kadar ileri görüşlüdür bence. Eğer Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşlarında bir önder olarak sivrilmişse, Bunun nedeni Liman Von Sanders'in komutayı ona bırakabilme iradesinden kaynaklanmıştır. Değilse komutayı kendisi sürdürme inadında da bulunabilirdi ve Mustafa Kemal, Anafartalar Kahramanı olamayabilirdi diye düşünüyorum. Bence de doğru düşünüyorsun. İlave olarak, Alman savaş teknolojisinin ürettiği topların da özellikle deniz savaşları sırasındaki katkısını unutmamak gerekir. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.