Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DARBENIN ADI BALYOZ


dominik

Önerilen İletiler

 

 

Dünyanin hicbir ülkesinde, o ülkenin serefli bir gazetecisi,"BIZIM ORDUMUZ OLAY CIKARIP FILAN ÜLKEYLE HARP EDECEKTI"diye ahlak disi bir iftirada bulunmaz ve hicbir ahlakli insanda bunlara inanmaz.

 

 

Ne alakasi var simdi ahlak disi bir iftirayla. Genel kurmay dahi en azindan bir "senaryo oparak hazirlanmis bir plandan" bahsediyor, ama siz hala yok diyorsunuz. Yok demekle is bitmiyor, iddaanin yalan oldugunu belgelerle isbatlarsiniz ve is biter orada.

Iddaa sahibi elindeki belgeye göre konusuyor, ya siz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 102
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Sarıkız'a ne oldu ? :grin:

 

Şimdi moda balyoz, yarın o tarafa bakın modayı orası belirliyor bakarsınız darbenin adı kazma kürek olur :D

 

Tekel işçileri direniyor ey taraf halkı, solcu geçinen Amerikancılarla malum cemaat kolkola TSK'yı çökertmeye çalışıyor...

 

Aslında bu iş biraz şeye benziyor dağ fare doğuruyor :P

 

Balyoz tutmadı yenisini alalım... :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Taraf Gazetesi'nin ortaya attığı"Balyoz Darbe Planı" ile ilgili Kâzım KARABEKİR'i anma toplantısında basın mensuplarına konuşan Genel Kurmay Başkanı, Kâzım KARABEKİR'in "Vatandaş, gerçeği ara öğren. Çünkü yalan haber felakettir. Gerçeği arayıp öğrendikten sonra ne yaparsan yap" sözünü hatırlattı ve vatandaşların her okuduğuna, kulaktan dolma duyduğu her söze inanmamasını, doğruluğunu teyit ettikten sonra yorum yapmasını istedi. Böyle gerçekdışı ve hiç bir somut bulguya dayamayan iddialara itibar edilmemesini istedi.

 

Ayrıca Başbuğ, "Darbe iddialarının sürekli gündemde kalmasından kim fayda sağlıyor buna bakmak lâzım. Ben de o zaman bunu soruyorum, darbe iddialarının gündemde kalmasından kim fayda sağlıyor" dedi...

 

***

 

Darbe iddialarının sürekli gündemde kalmasından elbette AKP fayda sağlıyor. Bu şekilde mağduru oynamak AKP'nin birincil politikası.

Bu sebeple darbe iddialarını sürekli gündemde tutuyor. Artık neyin ne olduğunu görebilmek ve araştırmak gerekiyor...

 

Okumayan, araştırmayan, sosyo-kültürel düzeye hiç önem vermeyen, entelektüel yönden çok zayıf, televizyonlarda ve gazetelerde yazan her şeye körü körüne inanan bir toplum olduk çıktık. Bir şey duyduğumuz zaman neden onun doğru olup olmadığını araştırmıyoruz? Neden kaynaksız, ispatsız, delilsiz olarak her söylenene inanıyoruz?

 

Ağzımızı açtık mı medyayı hiç sevmeyiz. Bize göre medya, hep dış mihrakların elindedir ve onlar tarafından yönlendirilmektedir. Peki o zaman o medyada bize inandırılmaya çalışılan şeylere neden doğruluğu teyit etme gereği bile hissetmeden inanıyoruz? Böyle bir toplum, başına gelen her şeyi hak etmiyor mudur? Eğer insanlar gerçekten hak ettiği şekilde yönetiliyorsa evet, hak ediyordur...

 

Bir buçuk yıldır medyada korkunç bir darbe fobisi yayılıyor. Darbe planları yaptılar, ihtilâl yapacaklardı diyerek milletin bilinçaltına, üstüne asker üniforması giyen herkesi bir potansiyel darbeci gibi gösterdiler. Görüp duyduğu şeylere anında inanan, okuma ve araştırma gibi bir özelliği bulunmayanlar da bunlara inanmayı tercih etti. Ama çok tuhaftır darbe yapacağını iddia ettikleri kişilerden birini dahi konuşturmadılar. Yani biz her şeyi, tek taraflı olarak dinledik. Ve ortada somut bir tek delil dahi yok...

 

Taraf gazetesinin kaç tane haberi yalan çıktı (!) bunu görmezlikten geliyor hâlâ dezenformasyon yayınlara inanmayı tercih ediyoruz... Neden?

İradesiz ve çoğunluğa uygun hareket ediyor, bilinçaltımıza dayatılanın dışında düşünemiyoruz çünkü.

Peki bunun bizi götüreceği sonuç neresidir? *******

 

ABD tarafından ortaya yayılan bu "darbe yapılacak" iddiasıyla toplum askerden nefret ettirilmeye çalışılıyor. Mantar gibi bir günde ortaya çıkıp bir anda ülke genelinde var olan Taraf Gazetesi de, birilerinin bu işe ciddi finans sağladığının açık bir göstergesi.

 

Kazın Karabekir'in "Vatandaş, gerçeği ara öğren. Çünkü yalan haber felakettir. Gerçeği arayıp öğrendikten sonra ne yaparsan yap" söylemiyle bizlere ne anlatmak istediğini kavramakta çokça yarar var...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Genelkurmay böyle bir planın varlığını red etmiyor,bu planın bir senaryo olduğunu söylüyor,ancak ülke bu seneryodaki hale gelmiş olsa bile Genelkurmayın görevi hükümeti devirmek değil,hükümetin emrini yerine getirmektir,Genelkurmay Hükümete bağlı bir birimdir,hükümeti devirip yerine yeni hükümet getirme planları yapacağına olası bir tehdit durumunda ülkeyi nasıl savunacağına çalışması en doğru olandır,ayrıca İlker Başbuğ'un dün yaptığı açıklamada dikkat çeken başka bir nokta vardı,''askerimiz düşmanın üzerine yürürken ALLAH ALLAH diyerek yürüyor'' diyordu,sayın Başbuğ'a bir soru,madem öyle neden Namaz kılanları,eşi yada anası örtülü olanları ordudan ihraç ediyorsunuz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TARAF,YENI SAFAK,ZAMAN,VAKIT,BIRGÜN,BUGÜN,STAR gazeteleri,ATV TV kanali,Samanyolu,Kanal 7,TRT ve daha birkac televizyon kanali resmen AKP'nin yayin organidirlar.Bunlarin birkismi mali güclerini yesil sermayeden yani cemaatlerden alirken bir kismida birtakim operasyonlarla AKP'nin resmi kanallari olmustur.AKP'nin birinci parti olmasinda bu gazete ve televizyon kanallari yüklendikleri AKP misyonunu basari ile götürmektedirler.ATV Erdogan'in akrabasi ve Cumhuriyet tarihinde Calik'a devlet bankalarindan hickimseye verilmemis oranda kredi verilmistir.ATV AKP'nin TRT'den ve hatta ondan da önceki resmi kanalidir.

 

Basbakan Erdogan ve etrafindakiler,öteden beri ideolojik olarak zaten Laik Türkiye Cumhuriyetinin ve onun kurucusu Atatürk'e karsidirlar.Bunu defalarca degisik ortamlarda ifade etmislerdir.Yani basbakan Erdogan'in ben siritmdaki gömlegi cikardim demesi gercek degildir.Ilhan Kesici bu gömlek hikayesini söyle ifade etmistir:"Bir insan 50 yasina kadar ayni ideal icin yasamissa,50 yasindan sonra degismesi mümkün degildir,yok eger degistim diyorsa yalandir veya aklini kacirmistir."

 

"Balyoz" aynen ondan önceki yalan ve kirli oyunlardan biridir.Sakli gizli olmayan bir seminerin bugün ortaya DARBE PLANLARI diye sürülmesi TSK'ya atilmak istenen iddialardan biridir,sonda olmayacaktir.Muhakkak ki TSK elestirilebilir elestirilmelidir de eger yanlis varsa.Bugün yapilan elestiri degildir aciktan aciga saldiridir ve bu saldirilardaki iddialar gercek olmadigi sürece sonraki saldirilar dahada siddetli olacaktir.Cünkü bu yalanlari kamuoyuna sürenler hayal sükutuna ugrayip basarisiz oldukca dahada ileri gitmektedirler.

 

Bunu bir veya birkac medya kurulusunun misyon olarak yüklenmesini ben ideolojik olarak normal görüyorum ama normal görmedigim bu ülkenin basbakanininda aynen bu medyada cikan haberler dogrultusunda TSK'ya saldirmasidir bu da bana; bu medya kuruluslarinin arkasinda Basbakan Erdogan'in oldugunu söylüyor.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

"Balyoz" aynen ondan önceki yalan ve kirli oyunlardan biridir.Sakli gizli olmayan bir seminerin bugün ortaya DARBE PLANLARI diye sürülmesi TSK'ya atilmak istenen iddialardan biridir,sonda olmayacaktir.Muhakkak ki TSK elestirilebilir elestirilmelidir de eger yanlis varsa.

 

"Balyoz" öncekiler gibi yalan ve kirli oyun diyorsunuz ama diger taraftan da "sakli gizli olmayan bir seminerin bugün ortaya darbe planlari diye sürülmesi..." oldugunu söylüyorsunuz. Önce bu celiskiye isaret etmek isterim. "Balyoz" ya yalan ve kirli oyun ya da gercekten seminer olarak yapilan bir görüsmenin sonucu. Her ikiisde yanyana olamaz.

 

Diger taraftan madem sakli olmayan bir seminerdi de neden TSK önceden kamuoyuyla paylasmadi? Yapilan planlar ortaya cikinca bende derim kendimi kurtarmak icin, yaptiklarimiz sadece bir seminerdi ve gercekleri yansitmiyordu diye. Yok öyle sey, bal gibi planlar ortada, ama simdi artik mesele kendimizi nasil kurtaririz senaryolari yapiliyor.

 

TSK elestirilebilir ve elestirilmeliymiste eger yanlisi varsa, bazilarimiza göre asla yanlisi olmadiki. 1961, 1967, 12 Eylül 1980'de yasananlar icin dahi TSK elestirilmiyor. Sadece Evren icin bir laf söyleyerek ici gecistiriyorlar. Sanki Evren bunu 11 eylüde kendi basina evinde otururken kararlastirdi ve 12 eylül sabahida uyguladi. 12 eylüle de aynen "Balyoz" planlari yaparak gelindi. Abdi Ipekci, 1 mayis 77, ögrenci katliamlari, Maras, Corum katliamlari,.... tümü bu planin bir parcasiydi. Hadin TSK'nin gercek hatalarini gösterin ve elestirinki bide samimiyetinize inanalim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Artık konu bir kör döğüşüne gittiği için aynı sözleri tekrar tekrar çevirip söylemek yersiz olacak ama kısaca: Ordu stratejik araştırmalar çerçevesinde her türlü senaryoyu yazabilir. Dünyada her gün think-tank kuruluşları yüzlerce senaryo hazırlıyor. Kağıt üzerinde kaldığı sürece yok yani, ben de yazabilirim. Obama'ya suikast planı ve Türkiye'yi ABD'ye işgal ettirme senaryosunu oturup yazabilirim. Atıyorum, örnek bu yani... Başka her türlü senaryoyu da yazabilirim. Bunun hukuk bakımından hiç bir şekilde suç teşkil etmediğini bir kere ortaya koymak gerek.

 

O bakımdan ne Başbuğ zor durumda filandır, ne ona hele hele AKP nin yardımını filan :lol: gerektirecek bir durum vardır!

 

Aman da aman cici timsah! Ne de yufka yürekli, iki gözleri iki çeşme... :lol:

 

Bu laf oyunlarını bir geçecekler. Hukuk evrenseldir, kuralları bellidir. Denizfeneri ve ergenekon hukukunu yaygınlaştıracaklarsa bilemem, bir denesinler, belki tutar... Ama bu iş kahvehane dedikodusu ağzıyla olmaz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tam bi komedi. Taraf'ta yazanlardan tutun ordunun darbe planlarına balıklama atlayanlara kadar kimse askerlik nasıl işler bilmiyo demek ki. Ordunun en alt kademeden en üst kademeye kadar sorumlulukları çerçevesinde eylem ve tatbikat planları vardır. Bunlar gerçekleşecek şeyler değil, orduyu bu türlü eylemlere karşı hazır tutmak için hazırlanır ve tatbik edilir. Trakya'da hemen her hafta işgal, saldırı ve savunma tatbikatları yapılır. Hiç kimse çıkıp neden 'Ordu trakya'yı işgal etme planı yapıyo' demiyo? Demez. Çünkü komik olur, yemezler. Bunun bi tatbikat planı olduğu bilinir. Orduda kimyasal mücadelelere karşı tatbikatlar ve eylem planları ya yapılır. Ama kimse çıkıp 'ordu nükleer saldırı yapacak' demez. Çünkü yemezler. Neyi yerler? 'ordu darbe yapacak' dedinmiydi, eczacıların isyanlarını, emeklilerin isyanlarını, tekel işçilerinin isyanlarını felan bi anda unutturursun. Darbelerden kuyruğu yananları da korkutur, söylendirirsin boş boş. Ordu'ya bi tane yetmemiş üç tane, üç te yetmemiş beş tane, beş te yetmemiş 7 tane vermiş vermiş vermiş allahım darbe vermiş.

 

 

Ordunun tabiiki darbe eylem planları var. Ancak bunlar darbenin yapılması ile ilgili değil. İlgili olsa darbe yapıldıktan sonra haberiniz olur, ortada ne fol ne yumurta yokken değil. Ordunun darbe eylem planları, ordunun sorumlulukları çerçevesinde yasal ve hukukidir. Ordunun yetkileri arasındadır ve tatbike, önlem almaya yöneliktir. Bu kadar çok konuşup eleştirenler, bunu nasıl bilmezler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Ordunun tabiiki darbe eylem planları var. Ancak bunlar darbenin yapılması ile ilgili değil. İlgili olsa darbe yapıldıktan sonra haberiniz olur, ortada ne fol ne yumurta yokken değil. Ordunun darbe eylem planları, ordunun sorumlulukları çerçevesinde yasal ve hukukidir. Ordunun yetkileri arasındadır ve tatbike, önlem almaya yöneliktir. Bu kadar çok konuşup eleştirenler, bunu nasıl bilmezler.

Anayasanin hangi maddesinde TSK'ne darbe yapmasi icin bir hak verilmis? Türkiye iki basli oldugu icin TSK kendisine ortam elverdigi icin böyle bir hak cikartmistir, ama asla anayasa ile bagdasmaz. hele hele demokrasi ile hic bagdasmaz. Iki baslilikta bu tür demokrasi karsitlari kendilerine her türlü hakki mal ederler.

 

Darbe plani ordunun yetkileri arasindaymis ve tatbike, önlem almaya yönelikmis. O yüzden tatbikeyi ve önlemleri isimler üzerinden yapmislar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın şimdi, eğri veya nasıl oturuyorsak oturup, doğruyu konuşalım.

 

Varsayalım tüm iddialar harfi harfine doğru. Bilmiyorum, ekleme var çıkarma çarpma bölme var diyorlar, ben onu bilemem. Ama varsayalım bir darbe planı var. Uçağımızı da düşüreceklerdi, camiyi de bombalayacaklardı, insanları stadyuma da dolduracaklardı. Bunların hepsi belgelerle, ses kayıtlarıyla, her şeyiyle harfi harfine var olsun. Var kabul ediyoruz, tamam!

 

Şimdi ordu güvenlikten sorumlu mu, sorumlu. Kurmay yetiştiriyor mu, yetiştiriyor. İç güvenlik tehdidi de var mı, var. Bir yok deyin bakayım! Darbe tehdidinden söz etmiyor musunuz? E, darbe iç tehdit değil mi? Haaa, iç tehdit; var!

 

Yani, "canım bu savaş tatbikatı mı da mavi kuvvet, kırmızı kuvvet ayırıp bir kısım askeri temsili düşman kuvveti yapacaksın?" diyemezsiniz. Evet, aynen onun gibi kurmaylar strateji planlamak, iç tehditleri değerlendirmek ve senaryo dahilinde incelemek için bir karşıt kuvvet oluşturur ve sanal darbe yaptırırlar. Bu seçili ekip darbeyi planlar. Yeni hükümeti, sıkıyönetim komutanlığını isim isim, rütbe rütbe planlar. Olabildiğince gerçek biçimde, gerçek ve güncel yer ve kişi adları da kullanır yani, nihayetinde senaryo bu!

 

Bunu olası bir darbenin gelişimini incelemek için, önleyici çalışma olarak da yapmış olabilir, olası bir işgalde kurulmuş bir kukla hükümeti devirmek için bir strateji çalışması olarak da geliştirmiş olabilir, isim de verebilir, her türlü şekilde bu strateji planlamasını tasarlamış ve olası gelişmeleri bu şekilde incelemiş olabilir.

 

Hatta aksini kesinlikle iddia edemezsiniz, bu çalışmayı AKP ye karşı gelişmesi olası bir darbe olasılığını irdelemek ve gereğinde önlemek üzere bile yapmış olabilir.

 

Senaryo değil mi, kurmayın biri kalkıp vicdansızın birinin rolünü üstlenip camiyi bombalamayı önermiş de olabilir! Senaryo değil mi kardeşim, en kötü olasılığı hesaplamayacak mısın? Kurmayın birine görev verirsin, sen en insafsız, en gaddar darbeci ol, ona göre bir plan yap! Bir diğerine bir B planı hazırlamasını istersin. Stratejik çalışma bu! Her olasılığa açıktır. Sonra alır bu senaryo çalışmalarını inceler, nasıl darbe olabilirmiş, neler olasıymış bakar, ona göre önlem alır, strateji belirlersin, genelkurmaysın yahu! Adın üstünde, genel, kurmay!

 

İster öyle çevirin, ister böyle çevirin, hukuk prensibi son derece açık ve evrensel: Teşebbüs aşamasına geçmeden ananızı babanızı kesmeyi, nükleer savaş çıkarıp insan türünün soyunu tüketmeyi planlasanız, hiç bir şekilde suçlanamazsınız. Belki gişe rekorları kıracak bir sinema yapımına senaryo yazıyorsunuz, güvenlikten sorumlu iseniz, belki her türlü olasılıkları irdeleyen önleyici strateji geliştiriyorsunuzdur!

 

Bir bardak suda koparılan fırtına çok çirkin, yakışıksız, hukuksuz ve yersizdir. İler tutar bir yanı en küçük biçimde yoktur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Ordu plan tatbikatlarını kamu oyu ile paylaşmaz, bu vatanın ve vatan sınırları içinde yaşayanların Özgürlük nedenidirler.. :D

 

Verilen devasa ihaleler paylaşılsın kamu oyu ile..o gizli kapaklı işlerde bir gün elbette çıkacak açığa..TARAF,sızca bakacağız o zamanda..ZAMANsız söz etmeyeceğiz üstelik..VAKİT geldiğinde sözümüzü söyleyeceğiz bizde.. :D belki STAR olacağız bir SABAH kalktığımızda..he canlar ne dersiniz.. :D

 

Yetti gali.. :D bu konuda yani balyozmu fındık kırma çekicimi neyse bi daha yazmıyacağım Nuh Gönültaşa inat..Ahmet Taşgetirene inat..vs..vs..inat.. hatta başbakana inat.. :D y-z-m-a-y-a-c-a-ğ-ı-m.. :D

 

Klavye sesinden midemin açlıktan çaldığı bitmeyen senfoniyi duyamıyorum çünki.. :D

Özel Not:

Geçmiş olsun sayın Bülent arınç..çok büyük bir tehlike atlattınız..size suikast yapılmadan pat diye yakalandı aşçı başı elektirikçi falan..hemde suikast malzemeleri ile,pırasa ıspanak yeşillik birazda.. :D sahi idam edildimi suikastçılar..pek gündeme gelmez oldular.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Islak imza ne oldu ıslak imza? Kurudu gitti mi yoksa? :lol:

 

Daha yeryüzünde böyle çamur at izi kalsın, halkı dolduruşa getirip oyları cebellezi, sorunları unutturup yapay gündemle hay huy gündem saptırma, "vayyy, suikast yapayazdılar nerdeyse! Manavdan aldıkları pırasaları kafama vuracaklardı!" diye acındırma, mazlumu oynama komedileri... Ne deyim artık ya! Böyle rezalet görülmemiştir.

 

Böyle rezalet görüldüyse kalıbımı basarım. Eminim Mussolini ve Hitler'in şu kahverengi ve mavi gömlekli gençlik örgütleri filan daha makul, daha akılcı ve güzel görünen gerekçelerle halklarını ikna etmişler ve örgütlemişlerdir.

 

Arabeskin, duygu sömürüsünün, akıl dışılığın, sokak ağzı dedikodusunun, hukuk dışılığın bu derece pespayesi eminim ilk kez görülüyordur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın şimdi, eğri veya nasıl oturuyorsak oturup, doğruyu konuşalım.

 

Varsayalım tüm iddialar harfi harfine doğru. Bilmiyorum, ekleme var çıkarma çarpma bölme var diyorlar, ben onu bilemem. Ama varsayalım bir darbe planı var. Uçağımızı da düşüreceklerdi, camiyi de bombalayacaklardı, insanları stadyuma da dolduracaklardı. Bunların hepsi belgelerle, ses kayıtlarıyla, her şeyiyle harfi harfine var olsun. Var kabul ediyoruz, tamam!

 

Şimdi ordu güvenlikten sorumlu mu, sorumlu. Kurmay yetiştiriyor mu, yetiştiriyor. İç güvenlik tehdidi de var mı, var. Bir yok deyin bakayım! Darbe tehdidinden söz etmiyor musunuz? E, darbe iç tehdit değil mi? Haaa, iç tehdit; var!

 

Yani, "canım bu savaş tatbikatı mı da mavi kuvvet, kırmızı kuvvet ayırıp bir kısım askeri temsili düşman kuvveti yapacaksın?" diyemezsiniz. Evet, aynen onun gibi kurmaylar strateji planlamak, iç tehditleri değerlendirmek ve senaryo dahilinde incelemek için bir karşıt kuvvet oluşturur ve sanal darbe yaptırırlar. Bu seçili ekip darbeyi planlar. Yeni hükümeti, sıkıyönetim komutanlığını isim isim, rütbe rütbe planlar. Olabildiğince gerçek biçimde, gerçek ve güncel yer ve kişi adları da kullanır yani, nihayetinde senaryo bu!

 

Bunu olası bir darbenin gelişimini incelemek için, önleyici çalışma olarak da yapmış olabilir, olası bir işgalde kurulmuş bir kukla hükümeti devirmek için bir strateji çalışması olarak da geliştirmiş olabilir, isim de verebilir, her türlü şekilde bu strateji planlamasını tasarlamış ve olası gelişmeleri bu şekilde incelemiş olabilir.

 

Hatta aksini kesinlikle iddia edemezsiniz, bu çalışmayı AKP ye karşı gelişmesi olası bir darbe olasılığını irdelemek ve gereğinde önlemek üzere bile yapmış olabilir.

 

Senaryo değil mi, kurmayın biri kalkıp vicdansızın birinin rolünü üstlenip camiyi bombalamayı önermiş de olabilir! Senaryo değil mi kardeşim, en kötü olasılığı hesaplamayacak mısın? Kurmayın birine görev verirsin, sen en insafsız, en gaddar darbeci ol, ona göre bir plan yap! Bir diğerine bir B planı hazırlamasını istersin. Stratejik çalışma bu! Her olasılığa açıktır. Sonra alır bu senaryo çalışmalarını inceler, nasıl darbe olabilirmiş, neler olasıymış bakar, ona göre önlem alır, strateji belirlersin, genelkurmaysın yahu! Adın üstünde, genel, kurmay!

 

İster öyle çevirin, ister böyle çevirin, hukuk prensibi son derece açık ve evrensel: Teşebbüs aşamasına geçmeden ananızı babanızı kesmeyi, nükleer savaş çıkarıp insan türünün soyunu tüketmeyi planlasanız, hiç bir şekilde suçlanamazsınız. Belki gişe rekorları kıracak bir sinema yapımına senaryo yazıyorsunuz, güvenlikten sorumlu iseniz, belki her türlü olasılıkları irdeleyen önleyici strateji geliştiriyorsunuzdur!

 

Bir bardak suda koparılan fırtına çok çirkin, yakışıksız, hukuksuz ve yersizdir. İler tutar bir yanı en küçük biçimde yoktur...

 

Dünyanın neresine giderseniz gidin her ülkenin ordusu bu türlü eylem planları yapar. Film şirketleri bile yapar. Holyvut bir sürü film çekti 11 eylül saldırılarıyla ilgili. Kimse de çıkıp tutuklamadı 'holyvut'un 11 eylül planı var' diye. Neden. Çünkü adamların mesleği o. Ordular eylem planları yapar. Her ülkede olur bu, her ordu da olur. Olmazsa olmaz. Orduların görevidir bu planları yapmak. En gerçekçi biçimde yapacak ki en gerçekçi önlemleri alsınlar. Bu planlarda seminerlerle, toplantılarla ilgili yerlere aktarılır, görüşülür. Bunlar olmazsa ordunun 'önleyici' özelliği ortadan kalkar. Türk ordusunun en önemli özelliği savunma ve önleyici mücadeleyi benimsemesidir. Askerin içinden gelebilecek bi darbeyi nasıl önlersiniz? ya da dış destekli bi darbeyi, 80 darbesi gibisini nasıl önlersiniz? Güncel bi darbe planı kurgularsınız, tatbik edersiniz, sonucuna göre önlem alırsınız. Önleyici olursunuz. Güncel bi darbe planında tayyibin de adı geçer çoban sülünün de. Bu darbe planları da budur. Yoksa Türkiye öyle yapılacak bi darbenin basit hatalarla ortaya çıkabildiği bi 3. dünya ülkesi değil. Türkiye'de kaç darbe önceden önlenebilmiş? Hiçbiri. Şimdi geldi de tayyip mi önleyebiliyo tüm darbeleri? Menderes de tek adamdı zamanında, önleyebildi mi? Aaaa şaştım kaldım! Türkiyede bi darbe olacak olsa ve bunu asker yapacak olsa, o darbeden ancak darbe olduktan sonra haberiniz olur, o zamanda böyle havadan konuşamazsınız zaten. Ordu gerçekten uygulacağı bi darbe planı yapsa, böyle taraf gazetesinin çaylak bi muhabirine yakalancak kadar acemi değil o ordu. Ülke içinde bi isyan çıksa o isyanda kazanacak tek taraf ne siyasetçilerdir, ne partilerdir, ne terör örgütleri ne de polis. Ağır silahlar kimin elindeyse o kazanır. Ordu darbe yapmak istese onu öyle ortaya çıkaramazsınız küçük çocuğun yalanını söyletir gibi. Hiç mi darbe görmediniz. Hiç mi askere gitmediniz. Giden kardeşiniz de mi yok, babanız da mı yok anlatsın size tatbikat nedir, eylem planı nedir felan.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi bakınız darbe savaş gibidir, kapıya dayanır, kaçınamazsınız, istemeden kendinizi içinde bulursunuz. Tabii Afrika ülkelerindeki sabah erken kalkan çavuşun yaptığı darbeden bahsetmiyorum.

 

12 Eylül örneğin... Ülke öyle bir bölünmenin, iç savaşın eşiğine gelmişti ki, uçurumun kenarında sendeliyordu, düştü düşecek. Ülke mengeneye sıkışmış gibi Sovyet ve ABD emperyalizmleri baskısı arasında eziliyordu. Dış servisler, mafya örgütleri cirit atıyor, ona silah, ona silah, sen sağcısın, bak solcular memleketi satıyor, sen solcusun bak sağcılar memleketi satıyor, vurun ha, komayın ha diye ne polis kalmıştı bölünmedik, ne yargı! O kendi adamını yakalamıyor, yakalasa mahkum etmiyor, etse hapisten kaçırıyordu, beriki kendi adamını...

 

Sovyetler dünyada ele geçirmeyi en fazla istediği ülke kucağına düştü düşecek diye pençelerini açmıştı. ABD böyle bir durumda Türkiye'yi işgal etmek için hazırdı, "ABD nin sınırları Kars'tan başlar" açıklaması, ABD başkanının resmi açıklamasıydı, boru değil yahu!

 

Duvarlara "kan gölü üzerinden devrim güneşi doğacak" yazılıyordu, mahalleden mahalleye geçmenin imkanı yoktu, adamı sinek gibi öldürüyorlardı. Üniversitelerde eğitim meğitim hak getire, kampüsler gerilla kampları gibiydi.

 

12 Eylül olmasa iç savaş çıkacağı kesindi. Gençlik ikiye bölünmüştü, bir kısmı Sovyetleri istemezükçü, bir kısmı Amerikayı istemezükçü! Bir de yetmemiş, İran devrimcileri türemişti! Ülke kan gölüydü, göz gözü görmüyordu, tam bir kaos hakimdi, ne eğitim, ne sağlık, ne yargı, ne asayiş, ne güvenlik... Hepsi bir kaosta yuvarlanıyordu.

 

Diyorlar ki 13 Eylülde nasıl bıçakla kesilir gibi kesildi? Yahu nasıl kesilmesin, korku dağları bekler. Ne anayasa var, ne meclis, ne bir şey! Tek adamın iki dudağından çıkan yasa! At pencereden, atarlar. Öldürün, gömün, öldürür gömerler. Ne yasa var, ne mahkeme, ne bir şey. Şüphelendin, yapmış mıdır, yok et! Bu ortamda kimin kılı kıpırdayabilir?

 

Şaka mı, boru mu bu yahu? Nelerden geçti bu ülke. Ne uçurumlardan döndü!

 

Yok uçak düşecekmiş, yok bomba konacak, yok bilmem gayrimüslimlere bilmem ne yapılacakmış da, darbe ortamı hazırlanacakmış! Buna kargalar değil gülmek, ne yaparlar ben bilmiyorum! Öyle kolay mı yahu? 12 Eylülde bile onca kaos tozduman arasında şartlar olgunlaşsın, yersiz haksız bir konuma düşmeyelim diye beklemedi mi Evren?

 

Bu ordu demokratın en hasıdır, öyle iktidar heveslisi filan değildir. Bıçak kemiğe dayanmadan, mecbur kalmadan darbe filan yapmaz. Yaptığında bıçak kemiği oymaya başlamıştı. Yapmazsa iç savaş, ardından Sovyet, ardından Amerika işgali gelecek, aynı Afganistan olacaktık. Bu böylece biline...

 

Türk ordusu darbeci değildir. Türk ordusu vatanseverdir, Türk ordusu fedakardır, Türk ordusu erdemlidir, Türk ordusu aydındır, Türk ordusu ilericidir! Dünyanın en örnek ordusu, Türk halkının gözbebeği ve öz gücüdür!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Islak imza ne oldu ıslak imza? Kurudu gitti mi yoksa? :lol:

 

Daha yeryüzünde böyle çamur at izi kalsın, halkı dolduruşa getirip oyları cebellezi, sorunları unutturup yapay gündemle hay huy gündem saptırma, "vayyy, suikast yapayazdılar nerdeyse! Manavdan aldıkları pırasaları kafama vuracaklardı!" diye acındırma, mazlumu oynama komedileri... Ne deyim artık ya! Böyle rezalet görülmemiştir.

 

Böyle rezalet görüldüyse kalıbımı basarım. Eminim Mussolini ve Hitler'in şu kahverengi ve mavi gömlekli gençlik örgütleri filan daha makul, daha akılcı ve güzel görünen gerekçelerle halklarını ikna etmişler ve örgütlemişlerdir.

 

Arabeskin, duygu sömürüsünün, akıl dışılığın, sokak ağzı dedikodusunun, hukuk dışılığın bu derece pespayesi eminim ilk kez görülüyordur...

 

Islak imzayı kuruttular, Bülent Arınç suikastınıda unutturdular çünkü suikast planlandığı esnada yakalanan suikastçiler bir şeyi gözden kaçırmışlar o sırada Bülent Arınç Ankara'da değil Manisadaydı :grin:

 

İlkellik ve barbarlık diz boyu ama adı demokrasi-normalleşme süreci-temiz eller operasyonu falan :D

 

Herkese dokunuyorda bu temiz eller nedense bir Deniz Fenerine birde Akepe'ye dokunamıyor, oysa hakkında bu kadar çok iddia bulunan bir başka siyasi parti mevcut değil Kürtçü partilerden bile daha fazla dosya var haklarında ama dokunulamıyor...!

 

Madem bu kadar demokratsınız, madem bu kadar aksınız, madem bu kadar temizsiniz o zaman hodri meydan kaldırın dokunulmazlıkları tek parti değil misiniz, anayasayı bile değiştirmeye kalkmıyor musunuz neden korkuyorsunuz dokunulursa kötü mü olur?

 

Bunların siyasete getirdikleri tek yenilik kara çalma, askeri hedef alma, günlük, darbe ve suikast haberleri, derinlemesine yolsuzluk dibine kadar yoksulluk...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YA YArın DERBE olursa..

 

bunun cevabını sanırım ya yarın verbiliriz ya da 5 sene sonra..

 

bu ülkede cuntacı zihniyet oldukça biz ülke olarak yerimizde saymaya devam ederiz. yakın tarihimizdeki darbeler bunların en iyi örneği. herkes kabul ederki bir darbe bir ülkeyi 10 yıl geriye götürür. yapılan uzun vadeli planlar yapılamaz ve yeni bir kaos ortamı oluşur. halkı düşünen yok tabiki, bireysel çıkarlar sosyal çıkarların önüne geçimemeli.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

neden korkuyorsunuz dokunulursa kötü mü olur?

Yaprakları düşüverir dokunulunca, küstümotu bunlar...

 

"Aman dokunmayın, ağlayıveririz, yüreğiniz dayanmaz sonra, yüreğinize iner bakın! Başta ağlamaktan sorumlu devlet bakanımız, ona eşlik eden vaaz kürsüsü gülü mendili her dem burnunda hocaefendimiz öyle bir ağlar, öyle bir zırlar, öyle bir acındırırız ki kendimizi, halk galeyana gelir, "nedir bu zulüm allahım, nedir bu işkence?" diye, dokunduğunuza, dokunacağınıza pişman olursunuz! Yüzde doksanbeş oyla geliriz bu kez, hele bir dokunun!"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ergenekon savcısı 'Balyoz'u askere sormuş

 

27/01/2010 09:43

Cumhuriyet Başsavcılığı, Albay Göktaş'ın ofisinden çıkan 51 no'lu DVD içindeki “Balyoz” planıyla ilgili olarak 11 ay önce askeri savcılıktan bilgi istemiş

 

Milliyet gazetesinin haberine göre, Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, davada yargılanan emekli Albay Mustafa Levent Göktaş’ın ofisinden çıkan 51 no’lu DVD içindeki “Balyoz Harekât Planı”ndaki bilgilerle ilgili olarak Genelkurmay Askeri Başsavcılığı’ndan ayrıntılı bilgi istediği ortaya çıktı.

 

Ergenekon soruşturması kapsamında Göktaş’ın ofisinden çıkan ve içinde söz konusu DVD’nin bulunduğu mühürlü torba, 8 Ocak 2009’da İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde açıldı. Bir hafta sonra İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat Yönder, İstanbul TEM Şubesi’ne yazılı talimat vererek, DVD’nin kopyasının alınmasını, ardından adli emanete alınmak üzere orijinalinin ivedi olarak gönderilmesini istedi. 27 Ocak’ta polis, bir kopyasını aldıktan sonra DVD’yi savcılığa teslim etti. Bu DVD “2009/77” sıra numarası ile adli emanete alındı. 23 Şubat’ta da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, DVD’yi Genelkurmay Askeri Başsavcılığı’na göndererek, içindeki bilgilerin “devlet sırrına karşı suçlar, casusluk, devletin güvenliğine ilişkin” olup olmadığının ayrıntılı olarak bildirilmesini istedi.

 

Genelkurmay “gizli” dedi

2 Nisan’da Genelkurmay Askeri Başsavcısı Hâkim Albay Yavuz Şentürk, DVD ile ilgili hazırlanan 8 sayfalık inceleme raporunu İstanbul’a gönderdi. İnceleme raporunda “Özel Kuvvetler Muhabere Eğitim Kısmı” başlıklı dosya içinde yer alan “Balyoz Harekât Planı” için “gizliliği kalkmamıştır” denilirken, “açıklamalar” kısmında da, DVD içinde “ALEV, ATAK, BALYOZ ve YARASA Hrk.pln.ları ve bunlara ait görev bölümü ve mu. ekleri vardır. Çok gizlidir” ifadelerine yer verildi. Ayrıca Balyoz Harekât Planı’ndaki bilgilerin “devlet sırrı” kapsamında “çok gizli” olduğunu ve bu bilgiler üzerindeki gizliliğin kalkmadığı bildirildi. Askeri savcılık ayrıca, DVD’deki diğer harekât planları “ALEV, ATAK ve YARASA” için de “gizlilik değerlendirmeleri kalkmadı” bilgilendirmesinde bulundu.

 

Bu Balyoz o Balyoz mu?

Bu planın ismi ise, Taraf gazetesinde bir haftadır açıklanan planla aynı ismi taşıdığı için kafa karışıklığı yarattı. Zira Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Ferit Güler, Taraf’ın açıkladığı plan konusunda “Şuranın altını çizmek istiyorum ki bu planın ismi asla o iddia edilen isim değildir” dedi. Bazı askeri kaynaklar da, Genelkurmay Başkanlığı’nda 1. Ordu’nun bir savaş planı ve geri bölge emniyet planı olduğunu, ancak bu planın Taraf’ta yayımlandığı gibi olmadığını savunarak “Orduların savaş planlarına tarihi kişilerin isimleri ve bölgeye göre isimler veriliyor. 1. Ordu’nun görev sahası düşünüldüğünde planın adının Meriç olması ihtimali mevcut” dedi.

 

Taraf’ın yayımladığı planla DVD’deki plan arasındaki benzerlikler ya da farklılıklar konusunda ise bugüne kadar resmi bir açıklama yapılmadı. Genelkurmay’ın gizli olduğunu bildirerek varlığını kabul ettiği DVD’deki planın içeriği de bilinmiyor. (Milliyet)

Kaynak: -http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=976998&Date=27.01.2010&CategoryID=77-

Lafı dolandırmadan böyle bir plan varmı onu söyleyin. Yok zamanlamaymış yok 10 asker soruşturuluyomuş konunun özüne dönün lütfen. Hani balyoz değildi planın adı. Resmi evrakta bu isim yazıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sabaha karşı 03:00

 

 

Birinci Ordu’da yapılan seminerde, sıkıyönetim planlarının Powerpoint sunumunda Sıkıyönetim Harekâtı’nın başlama saati 03:00’ı gösteriyor

 

Taraf’ın geçen hafta yayımlamaya başladığı ve içeriğinin birçok ayrıntısını sayfalarına taşıdığı Balyoz Güvenlik Harekât Planı için “yok” dendi, “Harp Oyunu” dendi, “dış tehdit odaklı” dendi, “rutin tatbikat” dendi...

 

Oysa İstanbul’da iki camiye cuma namazı sırasında saldırılmasını, bir Türk savaş uçağının Özel Filo jetlerince düşürülmesini de kapsayan Balyoz, hazırlanan tutuklama listelerinden, oluşturulan yeni bakanlar kurulundan, yazılan hükümet programından da anlaşılabileceği gibi tam teşekküllü bir darbe planıydı.

 

3 Kasım 2002 seçimleriyle işbaşına gelmiş AKP Hükümeti’ni “iç tehdit” olarak algılayan ve devrilmesini öngören bu planın bazı aşamaları, İstanbul Selimiye Kışlası’nda 5-7 Mart 2003 tarihlerinde yapılan plan seminerinde masaya yatırıldı.

 

Dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan, o seminerde, altında kendi adı olan ve yine o dönemde Kurmay Albay rütbesiyle Birinci Ordu Harekât Başkanı konumundaki Süha Tanyeri’nin bilgisayarından çıktığı elektronik olarak kanıtlanabilen Balyoz Güvenlik Harekât Planı’nın adını anmasa bile, içeriğine ilişkin birçok ipucu verdi...

 

Slaytlar darbeyi anlatıyor

Doğan, o seminerde AKP’ye duyduğu husumeti gizlemedi; bazı katılımcılar da 12 Eylül 1980 benzeri bir müdahale gerektiğinden söz etti. Söz konusu seminerde, planlanan harekâtın iç tehdide yönelik olduğu konusunda kuşku bırakmayan Powerpoint sunumlar da yapıldı. Taraf, bugün bu sunumlardaki slaytların bir derlemesini yayımlıyor. Balyoz darbecilerinin Marmara Bölgesi için nasıl bir sıkıyönetim uygulaması öngördüklerine ilişkin ayrıntılı bilgiler içeren bu slaytları izleyince, Genelkurmay yetkililerinin “dış tehdide yönelikti” dedikleri ve içeriğinden tam olarak haberdar olmadıklarını itiraf ettikleri plan seminerinin kapsamı da günışığına çıkıyor.

 

Kaynak: -http://www.taraf.com.tr/haber/46751.htm-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Söyler misiniz ne zamandan beridir hangi ordu yapacağı bi darbe hakkında seminer verir olmuş? Dünyada ya da Türkiye'de tek bi örneğini gösterir misin? Tarafın haberine bak: 'Birinci Ordu’da yapılan seminerde, sıkıyönetim planlarının Powerpoint sunumunda Sıkıyönetim Harekâtı’nın başlama saati 03:00’ı gösteriyor' diyo. Oldu, bi de saat vermişler. Bu apaçık bi eylem planı ama eğitime ve önlemeye dayalı bi eylem planı. Dünyanın hiçbi yerinde hiç bi darbeci, yapacağı darbeyi öyle powerpointlerle cd'lerle afişlerle teşhir etmez kimseye. Taraf ve onun haberlerine inananlar artık çok komik bi duruma düştüler. Bu Balyoz darbesi haberine sadece askerliğin a'sından bile anlamayan, askeriyenin işleyişine kafasını yoramayan inanır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TARAF'in finasörünün kimler olduklari biliniyor.Ona bir misyon verilmistir.O misyonu yerine getiriyor.Yani onu doldurusa getirenler onunla birlikte hareket ediyor görünselerde aslinda iftiralar hep TARAF'tan geldigi icin onlar sadece TARAF'tan haber verir gibi bir pozisyona girmis oluyorlar.Yani TARAF'i kullaniyorlar acikca.Kullananlar ise Fetulahin takimi.Taraf'in arkasinda basbakan Erdogan vardir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

"Burkay: 'Balyoz' Çorum ve Maraş'ın devamı

28 Ocak 2010 Perşembe, 14:36 POLİTİKA

 

Sosyalist Kürt aydın Kemal Burkay, Maraş ve Çorum olaylarında olduğu gibi Balyoz darbe planında da cami bombalama suçunun muhtemelen Alevilere yıkılarak kaos çıkarılacağını söyledi.

 

Burkay, kendisi hakkında kozmik odalarda dosya tutulup, "Öcalan'dan daha tehlikeli" olarak gösterilmesine de açıklık getirdi. İsveçte yaşayan Kemal Burkay, Ergenekon uzantılarının geçmişte Türkiye'yi nasıl kardeş kavgasına sürüklediğini ayrıntılarıyla anlattı. Kendisi de Alevi olan Burkay, hükümetin Alevi sorununu ele almasını olumlu buluyor; ama bu konuda somut adım atılmasını istiyor. Kemal Burkay, Balyoz planı başta olmak üzere, Türkiye'deki son bazı gelişmeleri Stockholm'de Cihan haber ajansına değerlendirdi.

 

Devlet içinde çete haline gelmiş olan unsurların çılgınca işler yapabileceğini, 50'li yıllardan beri bunu zaten yaptıklarını söyleyen Burkay, "kontrgerillanın devamı" dediği Ergenekon yapılanmasının "gizli ve derin bir ordu olduğunu" vurguladı. Burkay, bu gizli yapının İtalyan gladyosunda olduğu gibi, orduda, poliste, yargıda, siyasi partilerde ve medyada yaygın bir ağ oluşturduğunu tahmin ediyor.

BALYOZ İDDİALARI GAYET DOĞAL

 

Balyoz planını ciddiye almayan kesimlere seslenen Burkay, Cihan'a verdiği özel mülakatta şu ifadeleri kullandı: "-Camilerin bombalanması gibi olaylar olur mu hiç- diyor bazıları. Oysa geçmişte olanlara baktığımız zaman, olur. Zira bu kesim, halkı galeyana getirmek, darbe koşulları oluşturmak için hep böylesine olaylar yapıyor zaten. Kamuoyunun tepki göstereceği eylemler yapıyor, kamuoyunu kandırıyorlar. O yüzden de ben böyle Balyoz iddialarını gayet doğal buluyorum."

 

Balyoz darbe planıyla ilgili, tecrübelerine dayanarak bazı bilgiler aktaran Kemal Burkay, derin yapının, ihtilal ortamı oluşturmak için 50'li yıllardan beri halkı birbirine karşı kullandığını hatırlatıyor: "Kürtleri ezerken Türk milliyetçilerine seslendi. Ya da Alevilere baskı yaptığı zaman Sünni kesimleri kullandı. Dindar kesimlere baskı uygularken de solculardan ve Alevilerden faydalanmaya çalıştı. Onları gerici gösterip, laiklik ve çağdaşlık adına yaptı. Sola karşı İslami hareketleri, İslami hareketlere karşı da solu kullandı."

28 ŞUBAT TİYATROSUNA BEN BİLE İNANMIŞTIM

 

Camiye saldırı planlarının Balyoz'dan önce Maraş ve Çorum olaylarında Alevilere karşı kullanıldığını ifade eden Burkay, "Aleviler camiye bomba attı diye Müslüman Sünni kesimler kışkırtıldı. Kırıkhan'da da denediler, bomba ellerinde patladı. Maraş'ta ne oldu da birdenbire Sünniler kalkıp Alevi komşularına saldırdı? Bunlar da 12 Eylül'e bahane teşkil etti. Çorum'da da hakeza... Bunların altında darbe zeminini hazırlayan kontrgerilla vardı." dedi.

 

Balyoz Planı'nda camilerin bombalanması planının yeni olmadığını yineleyen Burkay, böyle bir olay gerçekleşmiş olsaydı bunun muhtemelen Alevi kesimin üzerine atılacağını vurguladı. Bunun ardından laik kesimlerin kışkırtılarak kaos ortamının genişletileceğini anlatan Burkay, 11 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde de aynı taktiklerin uygulandığını ve başarıya ulaştığını hatırlattı. 28 Şubat'ta da benzer mizansenlerin oynandığını dile getiren Burkay, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin arasındaki tiyatronun çok inandırıcı ve profesyonelce hazırlanmış olduğunu söyledikten sonra şu itirafta bulundu: "Ben dahi inandım bunlara. Çok profesyonelce iş yapıyorlar."

 

Halkın artık bu oyunları gördüğünü söyleyen Burkay, bir kısım insanların ise bu işlerin aslını bildikleri halde bu yanlışı desteklemeyi sürdürdüklerini dile getirdi.

BALYOZ, TÜRKİYE İÇİN TEMİZLENME FIRSATI

 

Elinde silahı olanların topyekün Türkiye'yi tehdit ettiğini savunan Burkay, "Her şey apaçık, Türkiye tam bir batağa düşmüştür ve eğer tez zamanda çıkış yolu bulunmazsa bu batak herkesi yutabilir. Çıkış ise her zaman dediğimiz gibi, demokrasinin, özgürlüklerin yolunu tıkayan engellerin bir an önce temizlenmesidir. Cunta anayasası bunların başında gelir. Ayrıca Emasya ve Ordu İç Hizmet Kanunu'ndaki darbe gerekçeleri temizlenmeli; Kürt sorununun çözümü için bir an önce laftan öte somut adımlar atılmalı." diye konuştu. Kemal Burkay, bu gibi konularda kararsızlığın, militarist diktatörlük isteyenlerin işini kolaylaştıracağını vurguladı.

 

Ordu içinde birilerinin suça bulaştığını ve bazı derin yapılanmalara gittiğini söyleyen Burkay, "Şimdi sorun şu, Ordu bu içindekileri ayıklayabilir mi? Onlarla arasına bir çizgi çekebilecek mi?" diye sordu. Sızdırmaların engellenmeye çalışılması konusunda ise, "Ne kadar tedbir alsalar da bir yerde iz bırakıyorlar. Nitekim 'en başarılı suçlular bile bir yerde iz bırakır' derler. Bu bakımdan şanslı sayılırız. Toplum, bir şekilde aydınlanıyor. Onlar da planlarını ileri götüremiyorlar." ifadelerini kullandı.

 

Eylem yapan, ama üstlenmeyen hatta varlığı bile inkâr edilen gizli yapının ilk defa üzerine gidildiğini söyleyen Burkay, hükümeti de hedef alan bu yapıya karşı AK Parti'nin meşru müdafaa yaptığını, bu noktada söz konusu bu illegal yapıyla mücadelenin ülkenin arınması için şans olduğunu söyledi: "Bu zamana kadar bu işlerin üzerine 'devlet sırrı' diye gidilemiyordu. Ülkeyi kirlettiler ve devleti bir bataklığa çevirdiler."

 

'KOZMİK ODA'DA KEMAL BURKAY İSMİ

 

Burkay, 1983 yılında askerlik yaparken 'Kozmik Oda'ya giren Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür'ün, "En dikkatimi çekici şey, o dönem hazırlanan raporlarda PKK'dan daha çok, Kemal Burkay'ın liderliğini yaptığı Özgürlük Yolu ve DDKD hareketinin tehlikeli görülmesiydi." şeklindeki değerlendirmesine şaşırmadığını da kaydetti. Siyasetle uğraşan herkesin derin devletin planlarını tahmin edebileceğini söyleyen Burkay, "Derin devlet neden sizi Öcalan'dan daha sakıncalı ve tehlikeli görüyordu?" sorusuna şöyle cevap verdi:

 

"Şundan olabilir ki, Kürt hareketi 60 ve 70'li yıllarda normal seyri üzerinde gidiyordu, bir ırmağın yatağından gürleşerek akması gibi. Bunu önlemek için sol ve Kürt hareketlerini yanlışlıklara sürüklediler. Yani içine ajanlar sızdırarak, provokasyonlar yaptırarak, şiddete sürükleyerek yanlışlar yaptırdılar." Burkay, 60'lı yıllarda TİP içinde siyaset yaptığı dönemde de, gençleri şiddete sürüklemek için çabaların olduğunu vurgulayarak, aynı oyunun sağ kesime de oynandığını ve karşılıklı savunma ve saldırma güdüsünün oluştuğunu belirtti. O dönemlerde özellikle devrimci geçliği harekete geçirmek için Mahir Kaynak gibi MİT ajanlarının çok çaba sarf ettiğini ve bunda da başarılı olduklarını söyleyen Burkay, o zaman Doğu Perinçek'in de ayrı bir faktör olduğunu, solun bölünmesinde ve yanlışa sürüklenmesinde rol oynadığını söyledi

 

Söz konusu dönemlerde kendisinin, memleketi Tunceli'de olduğunu ve kitlelere ulaşmaya çalışıp bunda da muvaffak olduklarını aktaran Burkay, "bu tür provokatörlerin oralara da müdahale ederek, yaratılan birikimi dağıtıp heder ettiklerini" ifade etti. Genel olarak solu ve Kürt hareketini şiddete itip, kitlelerden soyutlamak ve ezmek için gerekçeler bulunduğunu söyleyen Burkay, "Sol ve Kürt hareketleri bu tuzağa düşmeyip yasal zeminde kalabilseydi kendileri de ülke de şimdi çok daha iyi bir yerde olacaktı. Siz şiddete başvurursanız, kitlelerle bağınızı da koparmış olursunuz. Sonra da ezilir, bastırılırsınız. Plan da buydu." şeklinde sözlerini sürdürdü.

 

11 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde benzer oyunların oynandığını ve neticede kadrolarının dağıtıldığını söyleyen Burkay, o dönemlerde derin devletin kendilerini en büyük hedef olarak gösterdiğini öğrendiğini iletti. 80'lerde askere gidenlere söylenen, "PKK o kadar tehlikeli değil, onları silahla ezeriz. Asıl tehlike Kemal Burkay gibiler. Çünkü onlar siyasi olarak yapılanıp kitleselleşiyorlar" sözlerinin bugün Mahmut Övür'ün söyledikleriyle aynı olduğunu belirten Burkay, "Çünkü 12 Eylül rejimi bizi daha sakıncalı görüyordu, biz Kürt hareketi barışçı yollarla ifade ediyorduk ve kitleler de buna sahip çıkıyordu. Bu, onları rahatsız ediyordu" dedi.

ÖCALAN: DEVLET BİZE ÖRGÜTÜ KURDURDU, SİLAHIMIZI VERDİ

 

Kürt hareketinin barışçı ve kitlesel bir biçimde geliştiği bir aşamada, Kesire-Abdullah Öcalan çiftinin de ileriye sürüldüğünü iddia eden Kemal Burkay, Öcalan'ın birçok kez "PKK'yı kurduk, üç yıl süreyle ekmeğimizi, silahımızı devlet verdi verdi korumamızı sağladı" dediğini, PKK'yı devlete dayanarak kurup geliştirmekle övündüğünü aktardı. Devletin bazen derin devlet ile iç içe geçtiğini söyleyen Burkay, devleti bazen böyle ateşle oynadığını ifade etti ve ekledi: "Meseleleri şiddete boğmak, demokrasiyi geriletti her seferinde."

 

Kürt hareketini sabote etmek için icat edilen PKK'nın Kürt hareketini terörize ettiği gibi, aslında Türk tarafını daha fazla militarize ettiğini belirten Burkay, "Türk halkı ordunun arkasında, Kürt kesiminin bir kısmı da PKK'nın arkasında konumlandı. Böylelikle bizim gibi barışçıl çözümler isteyenlerin eli zayıfladı. Ülke de şiddet sarmalına girdi. Sorunlar çözüldü mü peki?" diye sordu.

KÜRTLER VE SOLCULAR OYUNA GELDİ

 

Solu ve Kürt hareketlerini de eleştirdiğini ifade eden Burkay, "Derin devletin ne yapmaya çalıştığını anlıyoruz. Ama solcular ve Kürtler, bütün kışkırtmalara rağmen keşke demokratik mücadelelerden sapmadan yollarına devam edebilselerdi." dedi.

 

"Bu yapılsaydı bence bugün bizler ve Türkiye çok daha iyi bir yerde olurduk. Ama bunu sağlayamadık, silahtan yana olanlar baskın çıktı. Böyle olmasaydı bizler göçmen durumuna düşmeyecektik, şu an Türkiye'de daha somut barış ve özgürlük şartlarını konuşuyor olacaktık. Bundan uzağız; çünkü kavgalı duruma düştük. İşler silaha döküldükten sonra insanların bir araya gelmesi, konuşması öyle kolay değil. Çünkü deniyor ya; savaşmak barışmaktan kolaydır."

 

Millet olarak artık oynanan oyunları ve tuzakları görme zamanı geldiğini söyleyen Burkay, "Sistem demokratik değil, baştan beri halkı adam yerine koymuyor. Halkı idare etmek için de Alevi'yi Sünni'ye karşı kullanmış, Türkü Kürde karşı kullanmış, milliyetçi kesimlerle solcuları birbirine karşı kullanmış. Bu baskı rejimi, iktidarını sürdürebilmek için halkı kullanmış. Yapılacak şey, Türkiye'nin özgürleştirilmesi için bütün kesimlerin el ele vermesidir. Bu zamana kadar faşizan, tek renkli bir toplum yaratılmaya çalışıldı, şimdi ise çoğulcu bir toplum olmaya ihtiyaç var. Demokrasiyle olur bu da." şeklinde sözlerini sürdürdü.

 

Türkiye'deki inanç özgürlüklerinin de artık genişlemesi gerektiğine ve bunun çoğulcu toplum şeklinde olması gerektiğine işaret eden Burkay, "Başı açıkla, başı kapalı bir arada yaşabilmeli. Alevi ile Sünni de. Ama hakları olan herkesin haklarını da tanımalıyız önce. Bu zamana kadar bizi o kadar birbirimize karşı kullanmışlar ki, şimdi birbirimize güvenimiz kalmamış. Çok sesli ve çok renkli bir toplum için el ele verelim; bu gidişatı değiştirmeliyiz" dedi.

AK PARTİ ARTIK EYLEME GEÇMELİ

 

Bu noktada her şeyi AK Parti'nin yapmasını beklemenin de gerçekçi olamayacağını, AK Parti'nin reformlar noktasında desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Burkay, hükümete de artık somut adımlar atma vazifesinin doğduğunu söyledi: "AK Parti ne yazık ki yalnız gözüküyor. Ordu, yargı oldukça statükocu bir konumda, adım atmasına fırsat vermiyorlar. Buna rağmen AK Parti'nin gerçekçi adımlar atması lazım. Laik ve Alevi kesimin endişelerini anlamaya çalışması lazım, onların içinde çok demokrat, aydın insanlar var. Şu an Sol ve Alevi kesimler niçin CHP'nin çevresinde toplanıyor?"

 

Sosyalist ve Alevi bir aydın olarak, Alevi Çalıştayı'nı da çok olumlu bulduğunu dile getiren Burkay, bunun devamında somut bazı adımlar atılması gerektiğini dile getirdi. Kemal Burkay, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Tunceli ziyaretinin çok büyük bir jest olduğunu, bu yönde atılan ve atılacak her adımın bölge insanında karşılık bulacağını sözlerine ekledi."

Kaynak: -http://www.stargazete.com/politika/burkay-balyoz-corum-ve-maras-in-devami-haber-240918.htm-

 

Gercektende Corum'da Alaaddin camiisi Aleviler tarafindan bombalaniyor diye tüm camiilerde cuma namazi sirasinda propaganda yaptilar ve sonuc herkes tarafindan biliniyor. Camii bombalaniyor sözlerini duyan cemaat disari cikip Alevi avlamaya basladilar ve artik önüne geleni yaktilar ve kestiler.

 

Bunlari Türkiye yasadi ve karanlik gücler her dönem bu tür planlar yapmaya hazirdir. Bu anlamda tabiiki Basbug'un sözleri, Asker camii bombalamaz dogru. Onlar bombalayacakti ama suc büyük bir ihtimalle Alevilerin üzerine atilacakti, aynen Corum'da ve Maras'ta yasadigimiz gibi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Berrak suda balık avlamak, bulanık suda avlamak gibi değildir. O çatışmaların yaratıldığı ortamda ülke tam bir kaosun içindeydi. İç savaş çıktı çıkacak, eller tetikteydi. Bir yandan Sovyetler kucağını açmış, olgun armut düştü düşecek diye yalanırken, bir tarafta ABD sınırlarının Kars'tan başladığını söylemekteydi. Tüm kargaşayı çıkaranlar da ordu filan elbette değil, bunların istihbarat örgütleriydi. Türkiye CIA ile KGB nin satranç tahtasına dönmüştü. Bu cenderenin içinde bir küçük kıvılcım çaktın mı anında kulaklarını tıka durumu vardı!

 

Ortamı olmadan istersen yüz camiyi bombala, gölden ördek gibi toplarlar. Gülünç, absürd hayali senaryolardır. Böyle bir senaryonun söz konusu edilmesi zekaya hakarettir. Aynen marangozun suikastçi olması iddiası gibi trajikomik ötesi gülünçtür, kargalar bile gülmez...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Berrak suda balık avlamak, bulanık suda avlamak gibi değildir. O çatışmaların yaratıldığı ortamda ülke tam bir kaosun içindeydi. İç savaş çıktı çıkacak, eller tetikteydi. Bir yandan Sovyetler kucağını açmış, olgun armut düştü düşecek diye yalanırken, bir tarafta ABD sınırlarının Kars'tan başladığını söylemekteydi. Tüm kargaşayı çıkaranlar da ordu filan elbette değil, bunların istihbarat örgütleriydi. Türkiye CIA ile KGB nin satranç tahtasına dönmüştü. Bu cenderenin içinde bir küçük kıvılcım çaktın mı anında kulaklarını tıka durumu vardı!

 

Ortamı olmadan istersen yüz camiyi bombala, gölden ördek gibi toplarlar. Gülünç, absürd hayali senaryolardır. Böyle bir senaryonun söz konusu edilmesi zekaya hakarettir. Aynen marangozun suikastçi olması iddiası gibi trajikomik ötesi gülünçtür, kargalar bile gülmez...

Bir an olsun sanki simdi 12 eylül oldu ve Kenan Evren konusuyor. 12 Eylülü ve getirdiklerini ne kadar sagliksiz irdeledigimizin bir göstergesidir. Cuntacilarin her dönem darbe yapabilmeleri icin gereken ortamin yaratilmasi gerektigini unutuveriyoruz. Türkiye'deki darbelerin gercek nedenleri ülkedeki demokrasi hareketini bastirmakti. Her darbelerin sonunda ülkenin demokrasi konusunda ne kadar gerilere gittigide bunun güzel bir aciklamasidir.

Cuntacilarin ülkeyi ne kadar sevdikleri, vatandasi ne kadar koruduklarini iskence sehbalarinda binlerce sucsuz insanlar üzerinden biliyoruz. 17 yasindaki genc cocugu dahi bir gecede 18 yapip asilmasinin önündeki engeli dahi yok edebildiler. Ülkede seriatin gelismesi icin her türlü gelismenin yollarinida actilar. Hatirlatayim mecburi din dersleri hala "laik ve atatürkcü" TSK nin cuntacilari tarafindan uygulamada.

 

Her zaman söylemisimdir, 12 eylül cuntasi gercekten kendisine laik nesilleri yetistirmeyi basardi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ortamın hazırlanması... 12 Eylülde akan kan, 13 Eylülde nasıl birden durdu... Bunlar şehir efsanesi türü ezberlerdir, her gün topluma talim ettiriliyor. Medya kullanılarak empoze ediliyor ve bu kalıplaşmış belli ezberlerin belli bir kesimin ağzında sürekli tekrarlanması sağlanıyor. Toplumsal hipnoz ve toplumsal beyin yıkama yapılma çabası bunlar. Aklı başında olanlar kanmıyor. Ezberci zihinler ise şartlanıyor.

 

Dön baba dönelim oynamaya niyetim olmadığı için bu efsanelerin iç yüzünü bir daha bir daha açıklayamam...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.