Φ Legendary Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2010 Paylaş Gönderi tarihi: 3 Ocak , 2010 Batı Kültürlerinde Cadı İnancının Tarihçesi Avrupada tarih öncesi devirlerden beri cadılara inanıldığı anlaşılıyor. Nitekim M.Ö. 3000 yıllarından kalma mağara resimlerinde görülen bir boynuzlu yaratığı cadı olarak nitelendirebiliriz. İspanya'dan Rusya'ya kadar uzanan bir alanda bu tip resimlere rastlanmıştır. Mısır Tarihi uzmanı Margaret Murra'ya göre Hristiyanlığın cadı inancı daha önceki putperest devirden kalmadır. Bu konuda kötü ruhlarla işbirliği yapan cadıların gerçekten varolduğu veya bunların tamamen efsane olduğu gibi çeşitli yorumlar yapılmıştır. İncil'de cadılardan sözedilmekte, ilk İsrail kralı Saul'un cadılığı yasak ettiği anlatılmaktadır ama burada söz konusu olan cadı tam anlamıyla yukarıda anlatıldığı gibi değil daha çok geleceği gördüğünü ileri süren bir kahin tipidir. Eski Yunan'da Hemeros cadılardan sözetmiştir. O çağda bilinen en ünlü cadı Medea'dır. Romalı Şair Horatius "Satirae" adlı eserinde mezarlıkta buluşan iki cadının yaptıklarını uzun uzun anlatır. Daha sonraki yüzyıllarda cadılık birden bire arttı. bunda şeytanın tanrı kadar güçlü olduğunu savunan Dualist görüşün de yaygınlaşması etkin bir rol oynamış olabilir. Böylece XIV. yy. da cadılar yakılmadıkça içlerinden şeytanın çıkarılması mümkün olmayan günahkarlar sayılmış bunlar engizisyon mahkemelerinde yargılanmışlardır. Bu devirlerde cadıların Cuma geceleri mezarlıklar da keçi kılığına giren Şeytan'la buluştuklarına zehirli otlar, hayvan ve insan cesetlerinin bazı parçaları ve idam mahkumlarının elbiseleriyle büyü yaptıklarına, Tanrı kadar güçlü saydıkları Şeytan'a taptıklarına, yeni doğan çocukları çalıp cesetleri yediklerine ve istedikleri kişinin balmumundan yaptıkları tasvirini yakarak o kişiyi öldürdüklerine inanırlardı. 1487 de iki papaz "Hericus İnstitoris ve Jakop Sprenger" tarafından cadılarla ilgili bir kitap yazıldı ve Almanya'ya bu kitabı yolladı. "Cadı Tokmağı" adlı bu kitap gerek Katolikler gerekse Protestanlarca büyük ilgi gördü. Kitap cadılığın kökünde doymak bilmez bir cinsi isteğin yattığını öne sürer. Pişman olanların ömür boyu hapsedilmelerini, tövbe etmeyenlerin ise yakılmalarını öğütler. Ayrıca eser psikiyatri tarihi açısından da önemlidir. Çünkü bir insanın birdenbire aklını kaybetmesinin o insanın içine kötü ruhların girmiş olması şeklinde açıklar. Günümüzün bazı topluluklarında Afrika'daki Barotse Yeni Zelanda'daki Maori' de Guetemala'daki Kişe Kızılderililerinde genel olarak cadılara inanılır. Cadılar tabiat üstü güçlere sahip olduklarını bazı yerlerde açıkça söylerler. Pekçok yerde cadıların gece buluştuğuna, tabiat üstü güçler kullanarak biryerden biryere çok çabuk gittiklerine, zehirli içkiler hazırladıklarına, suçunu kabul eden cadının artık büyü yapamayacağına ve bir süre sonra öleceğine inanılır. Büyü yapılacak insana ait birşey ( tırnak, saç, elbise parçası gibi.. ) büyü aracı olarak kullanılır. Divan edebiyatında cadının adı Farsça "cadü" dür. Eski Türklerde cadı hortlamış bir insandır ve hortlamaması için ölünün gömülmeden önce ışıksız bir odada bırakılması, gömülmeden üstünden kedi atlaması gibi sebepler vardır. Hortlayan ölünün mezarı üzerine ateş yakılırsa cadılıktan kurtulanacağına inanılırdı. Hristiyan halk inanışına göre cadı bir ölü değil bir insandır. Masallarımızdaki cadı Hristiyanlarda olduğu gibi büyücü bir kocakarıdır. kaynakça:Meydan Larousse Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.