Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Spatyom, Kendiliğinden imajinasyon, Dezenkarnasyon


Önerilen İletiler

Spatyom

 

Spatyoma, tam anlamıyla karşılamasa da, çeşitli tradisyonlarda öte-alem olarak ifade edilen ölüm-sonrası ortamın spiritizmdeki ya da deneysel spiritüalizmdeki karşılığı denebilir. Ruhçu anlayışa göre ruhlar madde-dışı varlık olduklarından spatyomda 'perispri'leri ile bulunurlar. Bu bakımdan spiritüalistler spatyomu ruhlar alemi olarak değil, ölüm-ötesi alem olarak nitelendirirler.

 

 

Oluşumu

 

Ruhçuluğa göre, spatyomun maddeleri maddenin bilinen üç halinden (katı ,sıvı ve gaz) daha farklı hallerde olup, bilinen fiziksel maddelere oranla çok daha akıcı, çok daha az yoğunlukta ve atomik vibrasyonları çok daha hızlı, süptil maddelerdir. Eski Yunan tradisyonunda bu maddeler için aether terimi kullanılmıştır. Bu süptil maddelerin düşünceyle, imajinasyon yeteneğiyle şekil alabileceği kabul edilir.

 

Öleni bekleyen ilk aşama

 

Ruhçuluğa göre ölen her insan ruhu önce, ölmüş olduğunu, daha doğrusu fiziksel bedenini terk etmiş olduğunu anlayamaz, bir bocalama, kargaşa dönemi geçirir. Bu aşamaya spiritler “kendiliğinden imajinasyon” aşaması adını vermişlerdir. İşte ruhçulara göre, cennet ve cehennem sembolleriyle simgelenen, aslında, bu aşamadaki varlığın kendi imajinasyon yeteneğiyle bilmeden kendisinin oluşturduğu huzur verici ya da huzursuz edici sahnelerden ibarettir. Ölüm olayı ile fiziksel bedenini terk etmiş her insan ruhunu spatyumda vicdani bir hesaplaşma bekler. Fakat burada kendi kendisiyle bir hesaplaşma sözkonusudur,herhangi bir cezalandırma sözkonusu değildir.

 

 

 

Üst aşama ve ortamlar

 

Varlığın tekamül düzeyi elverdiği takdirde ulaşabileceği diğer aşamalar sırasıyla, "-- Bu mesaj otomatik olarak gelmektedir. -- aşaması", "şuurlu ve idrakli imajinasyon aşaması" ve nihayet tekamül düzeyi çok yüksek ruhlara özgü olan "kozalite aşaması" olarak bilinir. Bu son aşamanın sözkonusu olduğu kozalite planına (ortamına) yükselebilmiş bir varlık üç boyutlu alemdeki olayların neden sonuç zincirini çözebilecek, daha doğrusu, bu olayların akışındaki neden-sonuç ilişkilerini açıkça görebilecek durumdadır. Fakat klasik spiritüalizmdeki öte-alem anlayışı, öte-alem tasarımı kozalite planında son bulur,yani daha ötedeki bir ortam kavramı klasik spiritüalizmde mevcut değildir. Neo-spiritüalist görüşün getirdiği yeni bir kavram, işte bu kozalite planının da ötesinde bulunduğu varsayılan dört boyutlu alem kavramıdır.

 

 

Teozofideki öte-alem tasarımı

 

Teozoflar fiziksel alem ile ruhsal alem arasındaki aracı-süptil alem için spatyum terimini kullanmazlar, bu aracı alemi astral, mantal, kozal plan gibi çeşitli tabakalar halinde düşünürler. Genel teozofik kabule göre fiziksel dünya ile ruhsal alem arasındaki bu derecelenme 7 tabakadan oluşur.

 

 

 

Ruh, spadyoma geçip yoğun maddelerin bağlarından kendini kurtarınca, bilerek ya da bilmeyerek sübjektif hayatının objektif değerler kazanmış olduğunu görür, yani dünyada kendi içine dönükken kurduğu hayalleri burada sanki gerçek varlıklarmış gibi etrafında şekillenmiş halde bulur. Bu işlem için çaba sarf etmesine de gerek yoktur.

 

Onlar kendiliğinden, adeta otomatik olarak gerçekleşirler. Ruhun bilerek ya da bilmeyerek yaptığı bir irade darbesi bu iş için yeterlidir. Söz temsili, bir kitabı düşünen veya isteyen kitabı derhal karşısında bulur, olayın nasıl gerçekleştiğini bilmesi de şart değildir. Bir varlık, objektifleşmiş sübjektif hayatında yaşayabildiği gibi, ilişkide olduğu varlıkların objektifleşmiş sübjektif hayatlarında da bilerek ya da bilmeyerek yaşayabilir. Spadyomda hayat sonsuz çeşitlilik arz eder ve ruhlar bundan büyük yarar sağlarlar.

 

 

Bir ruhun geçmişi ne kadar zenginse, yaşadığı deneyimlerle görgü ve bilgisini ne kadar artırmışsa, spadyum hayatı da o kadar zengin ve güzel olur. Spadyomdaki ruh, başka bir boyuta geçinceye kadar üç boyutlu dünyalarla sübjektif ve objektif ilişkilerini devam ettirir. Bu yüzden, üç boyutlu dünyalarla onların spadyumları arasında sürekli bir ilişki mevcuttur, ilişkinin şekli ve sayısı ise sonsuzdur.

 

Ama öyle bir an gelir ki ruhun üç boyutlu alemdeki çalışmaları mükemmelleşmiş, artık üç boyutlu alemden alacağını almış ve o aleme hakim olmuştur. İşte o zaman ruh bilmediğimiz bazı şartlar altında alemini değiştirip daha üst boyutlara geçer. Üç boyutlu alemle ilişkilerini devam ettirmekle birlikte, artık kainatın diğer alemleriyle doğrudan ilişkiye girmiştir. Bu düzeye gelmiş bir ruhun dünyamızda enkarne olması artık sözkonusu değildir.

 

Üç boyutlu spadyomumuzun ilk aşamadaki niteliği bir nevi şuursuzluk ve karmaşa halidir. Bu aşamadaki ruhlar kendi anlayışlarına uygun olmayan bir ortamın tatsız ve sürprizlerle dolu olaylarıyla karşı karşıyadırlar, şaşkın ve bulanık bir ruh hali içindedirler. Etraflarında olup bitenleri yalan yanlış yorumlamaya çalışırken olayların nasıl meydana geldiğini bilmezler, kendileriyle olaylar arasında bağ kuramazlar. Bu bir -- Bu mesaj otomatik olarak gelmektedir. -- aşamasıdır. Varlıklar birçok objeyi meydana getirir, ama bunların kendi hayal güçlerinin ürünü olduğunu anlamazlar. A. Pauchard’ın ”irade dışı imajinatif kreasyon” dediği bu hale biz ”kendiliğinden imajinasyon yoluyla oluşturulan imajlar” diyoruz.

 

Bu aşamadaki yaşam süresini hiçbir ruh tayin edemez. Bizim zaman ölçülerimize göre pek kısa olan bir süre onların indinde çeşitli uzunlukta olabilir. Genellikle, ruhlar ne kadar çok evrimleşmişlerse bu süre o kadar çabuk geçer. Geri düzeydeki bir ruh için söz konusu süre asırlarca uzun görünür. Belki de dinlerin sözünü ettiği ıstırapları sinesinde barındıran ahiret spadyumun ilk aşamasıdır, yani ruhun kendi bilgisi dışında vicdanından koparak hayal gücüyle meydana getirdiği cennet, araf ve cehennem buradadır!

 

Spadyomun ikinci aşamasında da “imajinatif kreasyon” devam eder, hatta evvelkine oranla artar bile. Fakat bu ilk aşamadaki gibi kendiliğinden olmaz, burada ruh imajinatif faaliyetlerinin bilincindedir. İkinci aşamada ruhlar etraflarındaki objelerin nereden geldiğini evrim dereceleri oranında az çok bilirler.

 

Kendi imajinatif kreasyonlarıyla, başkalarından gelmiş imajları yine evrim düzeyleri oranında birbirinden ayırt edebilirler. Bu konulardaki şuurluluk gittikçe gelişen bir seyir izler. Örneğin, ikinci aşamaya yeni geçmiş geri bir ruh varlığında daha çok birinci aşamanın özellikleri ağır basar, şuursuzluk hali henüz pek az değişikliğe uğramıştır.

 

Hatta bazılarında ara sıra yarı netleşen idrak sürekliliği bir şimşek çakışı gibi gelip geçici olur. Bu tür ruhlar spadyom hayatının önemli bir kısmını ve belki de hepsini aynı halde geçirirler. Onların hali, dünyada ne yaptığını bilmeden olayların ardından sürüklenen insanların haline benzer. Ama bu ruhlar da birinci aşamadakiler gibi himaye görür ve desteklenirler. Örnekler onların ikinci aşamadan yukarı çıkamadığını bize gösteriyor. Bu yüzden spadyomdaki hayatları kısa sürer ve tekrar üç boyutlu dünyalara inerler, yani tekrar bedenlenirler.

 

Yine örneklerden anladığımız kadarıyla, dünyadayken ahlaki ve ruhi bilgilerle, sanatla ve dürüst hareketlerle manevi varlıklarını donatmamış ve bu yolda hiç çaba harcamamış olanlar, vakitlerini maddi zevkler peşinde koşarak geçirenler spadyumun geri düzeyli varlıklarını oluşturmaktadır. Ama bu durumu bir ceza olarak düşünmemek gerekir, bu nedensellik yasasının uygulanmasından başka bir şey değildir.

 

Görüldüğü gibi, dünyadayken körü körüne yaşanılan olayların uygulaması spadyomda yapılmaktadır. Ruhlar bu uygulamalardan ne kadar yararlanmış olduklarını ancak spadyumdaki uygulama alanına geçtikten sonra görüp anlayabilirler. Burada alacakları sonuca göre ya tekrar dünyalara inerler ya da spadyumun üst aşamalarında yollarına devam ederler.

 

Spadyomun üçüncü aşamasına nedensellik aşaması diyebiliriz. Çünkü bu düzeye gelmiş ruhlar, kendileri veya başkaları tarafından yapılan işlerin mahiyetini araştırmaya ve kainatı idare eden ‘Büyük Sebep’i idrak yolunda ilerlemeye aday duruma gelmişlerdir. Burada geçen hayat daha çok bir düşünce hayatıdır. Artık ruh milyarlarca yıl boyunca geçirdiği deneyimleri gözlem altına alarak incelemeye ve sonuçlar çıkarmaya yönelir. Üç boyutlu alemi idare eden ilahi yasaların hikmetine nüfuz etmeye çalışır, çünkü üç boyutlu alemin deneyimlerine artık veda etme yolundadır. Öyle sanıyoruz ki bu aşama üç boyutlu alemin tüm gereklerini idrak etmiş, sebep-sonuç zincirinin esrarına vakıf olmuş varlıkların meskenidir.

 

Fakat ne kadar gelişirlerse gelişsinler bu aşamadaki varlıklar henüz üç boyutlu idrakten kendilerini kurtaramamışlardır. Renkler, şekiller, duygu ve düşünceler hep üçüncü boyuta ait şeylerdir ve o realitenin etkisi altındadır. Acaba bu aşama ruh hayatının son aşaması olabilir mi? Şüphesiz hayır! İdrakimizin son sınırını oluşturan bu aşamadan sonra ruhların nasıl, ne şekilde üst boyutlara geçtiğini bilmiyoruz. Bu aleme dört boyutlu alem diyoruz. Aldığımız mesajların bu konuda bizi aydınlatacak durumda olmadığını kabul etmek zorundayız. O alan tüm yeteneklerimizin son bulduğu bir yerdir. Fakat bu öyle bir son ki, yaratılışın ezeli ve ebedi akışı içinde belki bir başlangıç bile olamaz!

 

 

 

Kendiliğinden imajinasyon

 

 

Kendiliğinden imajinasyon, spiritüalist terminolojide kullanılan bir terim olup, neo-spiritüalizm’de “varlığın, iradesi dışında cereyan ettiği izlenimi veren imajinatif faaliyeti” olarak tanımlanır.

 

Kendiliğinden imajinasyon Neo-spiritüalist görüşte varlığın bedenli veya bedensiz oluşu bakımından iki grupta ele alınarak açıklanır:

 

1- Fiziksel bedensiz bir ruh, yani ölüm olayı ile spatyuma geçmiş bir varlık için:

 

Maddi bağların baskısından kurtulmuş vicdanın varlığın iradesini etki altına alıp, şuuraltı imajlarıyla varlığın çevresinde objektif olaylarla dolu bir dünya yaratması. Klasik spiritüalizm (spiritizm) bu imajinatif dünyanın teşevvüş halindeki varlığın kendi imajinasyonuyla, fakat iradesi dışında yaratıldığı görüşüyle bunu “irade-dışı imajinatif kreasyon” olarak adlandırmıştır. İradesiz imajinasyonun olamayacağı görüşünden yola çıkan Neo-spiritüalizm’de ise buna “kendiliğinden imajinasyon” adı verilmiştir.

 

2- Bedenli bir varlık ya da hipnoz halindeki bir denek için:

 

Hipnoz halindeki deneğin imajinasyonunun operatörce (hipnotizör) sevk ve idare edilme durumu. Denek, operatörün telkin ettiği imajlara inanır ve o imajları yaşar. İmajinasyonu yönlendirilen deneğin durumu, spatyumda teşevvüş halinde bulunan varlığın durumuna benzer. Aradaki tek fark, imajinasyonun bu kez, vicdanın etkisi altında olma yerine bir başka iradenin (operatörün iradesi) etkisi altında olmasıdır

 

Dezenkarnasyon

 

 

Dezenkarnasyon, sözcük anlamıyla “etten ayrılma” anlamına gelip, ölüm denilen olaya Spiritüalist terminolojide verilen addır; solunum ve kalp atışlarının durmasıyla anlaşılan bu olay, Spiritüalizm’de “ruh ile yoğun (fiziksel) beden arasındaki ilişkinin kesin olarak kesilmesi” şeklinde tanımlanır. Fakat buradaki “etten ayrılma” ifadesi vücudun içinden çıkıp gitmek anlamında değil, ruhun vücut üzerindeki hakimiyetini durdurması, vücudu etki altında tutmayı bırakması anlamında kullanılır; çünkü madde-dışı bir varlık olan ruh için, mekanla ilgili olan girmek ve çıkmak fiilleri kullanılamaz. Spiritüalist terminolojideki terimlerle dezenkarnasyon, ruhun, perisprisini bedenden çekerek konsantrasyonunu spatyuma kaydırmasıdır.

 

Ölümün spiritüalistlere göre anlamı

 

Spiritüalist görüşe göre, her ölüm aynı zamanda bir doğumdur; çünkü fiziksel bedenini terk etmek spatyumda doğmak demektir. Ruh’un amaç ve etki sahibi, şuurlu ve madde-dışı bir varlık olduğunu kabul eden pek çok düşünür, deneysel spiritüalistler gibi, dünya yaşamını geçici bir rüya, ölüm olayını ise rüyanın bitmesiyle uyanma ve ruhun asli vatanına dönüşü olarak yorumlamıştır.

 

 

Spiritüalistlere göre dezenkarnasyonun oluşumu

 

Spiritüalist görüşe göre, ölüm aşama aşama gerçekleşen bir olay olup, can çekişmesi sırasında insan maddi belirtiler bakımından ölmüş sayılmasa da, ruh maddeden kısmen kurtulmuş durumdadır, yani spatyuma -- Bu mesaj otomatik olarak gelmektedir. -- başlamış durumdadır. Ruh bu sırada adeta iki alemde yaşıyor gibidir. Bu durum, ruh ve beden ilişkisinin gevşediği hipnozdaki üç aşamayı andırır: Ölenin “teşevvüş” adı verilen bocalama hali hipnozdaki telkin aşamasına, öldükten sonraki uyuşukluk hali hipnozdaki katalepsi aşamasına, spatyumdaki lüsidite hali de hipnozdaki somnambül aşamasına benzer.

 

İlk aşama

 

Teşevvüş adı verilen hal şöyle açıklanır: Yeryüzündeki son dakikasını bitiren, gözünü derhal öteki alemde açmaz; bir -- Bu mesaj otomatik olarak gelmektedir. -- dönemi geçirir. Bu -- Bu mesaj otomatik olarak gelmektedir. -- aşamasının en belirgin özellikleri, dezenkarne olan (bedenini terkeden) varlığın, bedenini terk etmiş olduğunu anlayamaması ve maddeye bağlılığını, dünyevi alışkanlıklarını (dünyevi düşünme alışkanlığı vs.) terk edememesi yüzünden girmekte olduğu yeni aleme uyum gösterememesidir. Bu bocalama, kargaşa haline teşevvüş ve bu aşamaya “kendiliğinden imajinasyon aşaması” adı verilir.

 

 

 

Ölüm hakkında vecizeler

 

“Ölüm, asıl vatanına ulaşmak için ruhun kurtuluşundan başka bir şey değildir.(...) Her beşikte bir mezarın tohumu vardır.” (Platon)

 

“Hiçbir insan yok olmak için yaratılmamıştır.” (Camille Flammarion)

 

“Ancak ölümden sonradır ki, hakikaten yaşamaya başlarız.” (Çiçero)

 

“Asil ruhlar için ölüm, karanlık bir tutsaklık yaşamının sona ermesidir. Dünyada bütün çabalarını kötü işlerde kullanmış olan ruhlar içinse ölüm bir rahatsızlıktır.” (Plütark)

 

“Yaşam bir rüyadır, ölüm de bir uyanış.” (Voltaire)

 

“Ölüm bütün servetleri denk kılar. Cenaze töreninin görkemi onları tekrar derecelendirmez.” (Montesquieu)

 

“Ölmekten ne korkarsın;korkma , ebedi varsın.(…) Ölür ise ten ölür;canlar ölesi değil.(...) Kara toprağın altında, gül deren elleri gördüm.” (Yunus Emre)

 

“Can, sahrasına vararak tenden ve dünya sıkıntısından kurtuldu. O âlem, zerre zerre diridir. Her zerresi nükteden anlar, söz söyler (…) Başsız ayaksız seferler eder, dişsiz dudaksız şekerler yerdim. Sakinleriyle zahmetsiz zikre, beyinsiz fikre dalar, onlarla latifeler ederdim. Gözlerim kapalı olarak bir alem görür, elsiz avuçsuz güller devşirirdim.” (Mevlana Celaleddin Rumi)

 

“İnsanlar için gerçek olan dünya yaşamıdır, uykudayken yaşanılanlar birer rüyadır, spatyumun idrakli ruhları içinse dünya yaşamı bir rüya gibidir." (Allan Kardec,spiritizmin kurucusu)

 

kaynaklar:

vikipedi

spatyom

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.