Misafir Bastet Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2009 Ruh ve Ruhçuluk Aldığımız ruhsal bilgilere göre ruhun tarifini şöyle yapabiliriz. Ruh irade ve iktidarı sayesinde her istediği zaman plan tanzim ederek enkarne olacağı (doğacağı) ortamın yasalarına uymak kaydıyla bedenlenebilen şuurlu bir varlıktır. Ruhçuluğun kökenleri insanlık tarihi kadar eskidir. Ruhçu anlayış ve felsefe, tarihin en eski devirlerinden itibaren görülmeye başlanır. Her ilkel toplumda ruhsal olan fikir ve kavramlar mevcuttur. Böyle olması da zorunludur. Çünkü insan kendinde olmayan bir şeyi araştıramaz ve dışarılaştıramaz... Tezahür ettiremez... Tezahür eden her şey, yanlış veya doğru insanda mevcut demektir. Bu konuda felsefi eserleri ve tarihi inceleyerek daha geniş ve kapsamlı bilgiler elde edilebilir. Ruhçu fikirler ve çalışmalar temellerini, spiritualist filozoflardan almışlardır. Doğrudan doğruya, yapılan tecrübeler ve alınan ruhsal tebliğlerden hareket edilerek bir sistem meydana getirilmiştir. Ruhçuluk, deneye ve deney neticelerinin gerçeğe uyup uymadığına bakar. Bu yüzden ruhçu prensipler, hiçbir filozofik sistemin malı değildir. Onların uzanamadığı ve genellikle akıl ötesi, deney ötesi dedikleri konuları hayatın içine indirmiş; insana, hayatın anlam ve önemini öğretmiştir. Kökeni ruhsal alemdir tebligattır. Aslında okul bilimler ve dinler de aynı kaynaktan beslenirler. Peygamberlerin vahyi ilahi tebligattır. Genel anlamda ruhçuluk, maddeciliğin karşıtıdır ama ruh ve maddeyi bir bütün olarak inceler. Ruhu maddeden veya vücuttan ayrı bir cevher olarak kabul eden her mezhep, yol ve doktrin, ruhçudur. Ruhsal iyilik ve moral kıymetlerin, maddi iyilik ve kıymetlerin üstünde yer aldığı pratik bir hayat doğrultusu, ruhçu yaşayıştır. En eski din kitaplarından biri olan ve M.Ö. 1000 yıllarında yazılan vedalarda ruhlardan ve onların insanlarla olan irtibatlarından bahsedilmektedir. Hint’in en eski kutsal kitabı olan Veda’lara göre, kendi kendisiyle öncesiz, sonsuz var olan ve şahsi kişiliği olmayan Allah vardır. Sanskrit diliyle ona brahma denilmiştir... Buda’nın müritleri, ahret sakinlerinin davet edilebileceği inancını kabul etmişlerdir. Ruhsal irşad Budizm’de kendini apaçık göserir. Ölüm ve acı karşısında adeta marazi duygularla sarsılmış olan buda, doğum, ihtiyarlık ve ölüm olmasa idi kendisinin ruhsal gerçekleri öğrenmek için dünyaya gelmesine gerek kalmayacağını söylemiştir. Ona göre insanın dünya mutlulukları için çırpınması, yokluğa ve kısırlığa mahkumdur. İnsan, sağlam bir kazığa ya da direğe bağlanmış gibi, bu dünyadan ayrılmadığı halde, mutluluğun hayaline haykırır durur... Museviliğin kutsal kitaplarından biri olan kabala’nın zohar bölümünde -ruhu ile kadim insan örneği olan insan, cismi ile evrenin küçük ölçüde örneğidir. Bu sebeple de o, küçük bir dünyadır ve insanın bedeninin çeşitli kısımlarıyla, evrenin kısımları arsında bir takım ilişkiler vardır- der. Tevrat’ın bir çok yerinde ruhsal irtibatlar anlatılır. Mısırlılar ise, bu çalışmaları çok ilerletmişlerdi. Eski mısırın bilginlerinden olan Hermes’in kendi hermetizm bildirilerine göre ruhsal irşad ile aldığı tebliğlerde ruhsal mesajların içeriği; -insanın en büyük gayesi bedenini ve hayvani ruhunu terbiye etmektir.- İncilde medyomik olaylardan bahsedilir. Kutsal kitaptaki leviller ve tesniye bölümleri, bize ruhsal irtibata dair, çok açık bilgiler verir. Apollonius De Tyane, Hristiyanlığın ilk asrında, Hindistan seyahati sırasında Gimmnosofist’lerin konuşan eşyalar aracılığı ile ruhları davet ettiklerini gördüğünü söylemiştir. Hz. Muhammed hira dağında bulunduğu zaman, Cebrail’in sesi ve kendisine gelen vahiyler, sonraki mucizeler her biri muhtelif kademelerdeki medyomik olaylardır. Kristof Kolomb, Amerikaı bulduğu zaman, oradaki yetkililerin atalarından kalma yöntemlerle ruhları çağırdıklarını görmüştür. Orta çağ maji(büyü) devriydi. İyi ve kötü ruhlar çağırılırdı. Rönesansta da bu inançlar devam etmiştir. 16. asrın ortalarına doğru bütü dini akideler ve spritizm kavramları materyalizm tarafından reddedildi. Böyle bir devreye girmeden önce Edward Swedenborg adlı filozof, virjil ve luterin ruhları ile irtibata geçerek tebliğler aldı. 1857 yılında Fox ailesinde meydana gelen olaylar ile Spritizma başlar. Fox ailesinin yeni taşındıkları evlerinde , eşya hareketleri , yer değistirmeleri ve darbe sesleri meydana geliyordu.. 31.03 1858 -de aile kızlarından da biri ile darbelerle iletişim kurmayı başardı. Böylece ruh ile bir çeşit alfebetik iletişim kuruldu. İssac post adlı biri her harfi bir sayı ile ifade ederek öteki dünya ile bir köprü sağladı. İletişim kuran zeka sahipleri aileye, kendilerine verecekleri talimatları yazdırmaya , fakat onlar bunu reddedince bu varlıklar aileyi terk etmeye mecbur olduklarını söylediler...vazifeden kaçmanın ıstıraplı duygusu karşısında , Fox ailesi , tekrar ruh dostlarını çağırarak söylediklerini dışarı aktaracaklarını bildirdiler. bilgiilerin yayılmasında George Willets isimli bilim adamının büyük rolü olmuştur. Böyece yeni bir öğreti doğmaya başladı . maddeci görüşe aykırı , yeni bir öğretiydi. Bu insan ruhunun olumundan sonra da varlığını sürdürdüğünü ve dünya etrafında dolanıp durduğunu ileri sürmekteydi. Bu akıma spritizm adı verildi.. Zamanla öteki dünyadan mesajlar için başka teknikler de denenmeye başlandı. Konuşmaların konusu din veya ahlakla ilgili oluyor...ya da öteki dünyanın durumu ve ölmüşlerin nasıl bir yaşantı sürdükleri anlatılıyordu... Deneyler kısa zamanda bütün Amerikaya yayıldı . 1858 avrupasında hemen hemen her yerde bu işlerle uğraşanlar görüldü. Bu da dağınık evren bilgisini toplayan , genis bir anlayış ve idrakle tanzim ederek , öğreti halinde insanlığa sunan, Henry l. Rivail yüksek ruhu bilgileri yardımı ile ondan fazla eser yazmıştır. Sonradan rehber ruhun arzusu ile Allen Kardec adını almıştır.. Klasık spritualizm-in kurucusu Alen Kardec-e göre; Spritualizm bir gözlem ilmi ve felsefi bir öğretidir. uygulamalı ilimler gibi kabulu , ruhlarla kurulabilen bağlardan ; felsefi oluşu ise bu bağlardan meyadana gelen bütün manevi sonuçlardan ileri gelir. Öyleyse şunu diyebiliriz ki ; spiritualizm , ruhların tebligatından , kökenlerinden ve kaderinden söz eden ve onlarla fiziki dünyamızın ilişkilerini anlatan bir ilimdir. Fransız ezoterist ve okultisti Rene Quenon , ruhçuluğu; esas olarak ,ölülerle konuşmak olanağını kabul etmektir diye tarif eder. Halbuki ruhlarla irtibat , olanak değil vak-a , yani gerçekleşen tabii bir olaydır.. Bütün bunlara bir açıklık getiren neo-spiritualizm olmuştur. 19. asrın ortasında gelişen olaylar neticesinde ve modern ruhçuluğun büyük yenilgiye uğraması ile bunlar , bu defa yeni ve kesin bir hamle aldılar.. 20 şubat 1882 de Sir William Barret-in bilimi ilerletme derneğine teklifi üzerine ruhsal araştırmalar kurumu(s.p.r.) kuruldu .. Profesör henry sidwick s.p.r. başkanı oldu. Kurumun amacı genellikle psişik, spiritik adı verilen olayları incelemek amacı güden herkesi bir araya toplamak olarak saptanmıştı.. Hedef , problemlerin karşısında , herhangi bir ön yargı ya da ön yargıya saplanmaksızın çıkmak; böylece saplantısız ,sağlam bir araştırıcı ve inceleme ruhu kazanmaktı. Önceden taraf tutmamak konusuna s.p.r. her zaman sadık kaldı. Günümüzde dejenere olan klasik spiritualizm karşına dikilen tek kurum olarak İngiltere’de varlığını sürdürmektedir. S.p.r sayesinde günümüzde parapsikoloji akademik hüvviyetine kavuşmuş olup , mühendislik düzeyinde bilimsel araştırmalar yapmaya devam etmektedir. Fransız filozof Achile Biguet-e göre ; - spritualizmaya ait objektif olayları , bir, iki tecrübe ile herkesin hemen gözlemlemesi olanaksızdır...spritualizm esas olarak bir müşahade bilimidir. O, insanı yavaş yavaş ilerleterek , en güzel ruhani kademelere yükseltir. Spirit çalışmalarda , bazen öyle deliller olur ki bunlar, başkaları nazarında hiç bir kıymet ve anlam ifade etmediklerı halde ; onlarla ilgili diğer kişiler için , inandırıcı en kuvvetli deliller olabilir. 1946 yılında bedri ruhselman üç ciltlik ruh ve kainat kitabını yayınlayarak neo spritualizmin ilk adımlarını atmış oldu.. ruhlar arasında , Allah, medyomluk, mukadderat icabat, isimli kıtaları ile de bu ekolu getirmiştir. Ruhselman 1950 yılında Türkiye Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar derneğini kurdu.. Ruhselmanın esas faaliyeti , 1935 yılında üstat ismiyle kendini tanıtan , büyük bedensiz varlığın celseleri ile başlar. Alınan tebliğler çok üstün ve değerli bilgiler olarak neo-spiritualizmin kurulmasını sağlamıştır.. Ruhselman , aralıksız çalışmaları ile aldığı bilgileri hazmettikten sonra , başka bedensiz ,yüksek varlıklardan , yeni bilgiler almaya başladı.. Ruhselmanın vaaz ettiği bilgiler arasında , Allah-ın mutlaklığı , ruhun ebediliği , tekamülün zorunluluğu ,tekrar doğusun gerçekliği , hürriyet ve mesuliyetin varlığı alınyazımızın ve dünya icaplarının neler olduğu, sebep-netice esaslarına dayanan bir evren düzeninin ve yüksek idari planların zorunlu varlıkları söylenebilir... Bedri Ruhselman , insanlığın içinde bocaladığı, çeşitli iyi ve kötü davranışlarını topyekün içine alan tek bir bilgi mabedinin inşasını ,temelinden çatısına kadar üzerine almış ve başarmış bir vazifelidir.. Bu öyle bir kubbedir ki , bunun altında bütün dinler, bütün ideolojiler, bütün insan davranışları , bütün niyetler adeta bir pota içinde eritilmişçesine , tek bir anlam ve kapsam kazanmaktadır.. Bedri Ruhselman-ın ülkemizde kurmuş olduğu yeni ruhçuluk ile klasik ruhçuluk arasında, dayandıkları yasalar ve prensipler açısından herhangi bir ayrılık yoktur. Fakat ruhçuluk, sürekli aşama ve yenilenme içinde olan bir öğreti olduğundan, Allan Kardeç ve diğer klasik ruhçuların o çağlarda değerlendirememiş oldukları pek çok yeni bilgi , yeni ruhçuluğun araştırma sahasına dahil olmuştur. Klasik ruhçuluk belli sınırlar içinde kaldığı ve uygulayıcıları tarafından dogmatik bir hale sokulduğundan günümüz insanının hiç durmadan gelişen , araştıran yenileşen düşünce sistemine cevap veremez hale gelmiştir. Düştüğü en büyük handikaplardan biri de Hıristiyanlığın etkisinde kalarak, hıristiyan motiv ve tradisyonlarının çekim etkisinde kamıştır... Ebedi tekamülün sonsuzluk anlayışından ruhu uzaklaştırıp sonuna bir cennet vaad eder hale gelmişlerdir. Spritualizmin dünya üstü gerçekliği ışık spritizmde dünya ve cennet arasına hapis olmuştur. Sonuç olarak Allan Kardeç realitesinden uzak düşmüşlerdir. Çünkü ruhçulukta belli sınırlar içinde kalmak ve dogma yoktur.. Ruhçuluğun temelinde tekamül prensibi vardır.. Ruhçuluk daima kendini yenilemiyorsa ve ilerlemiyorsa , dogmatik bir düşünce ve yaşam tarzına dönüşmüş olur ki , o zaman ruhçuluk , kendi işlevini yapamıyor , işlemiyor , ihtiyaçlara cevap vermiyor demektir.. Örneğin; maddeye bağlanışın nedeni görgü ve tecrübelerin elde edilişi ve arttırılışıdır.. Maddeye bağlanış bir amaç ve neden değil bir tekamül vasıtasıdır. Neo spiritualizm , bu düşüncesi ile klasik spiritualizmden , spiritist felsefeden ve felsefı anlayışlardan ayrılmaktadır. Onlar ruhun olgunlaşmasını maddi bağlarını koparmasında ararlar. Maddeye bağlanış onlarca bir geriliktir. Böyle bir görüş ve düşünüş tarzı , bir netice halinde doğru olmakla beraber , gaye bakımından insanı çok tehlikeli ve zararlı yollara götürebilecek kadar hatalıdır. En başta insanı eylemsizliğe sürükler ve hayattan uzaklaştırır. Cavit UTKU Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.