Φ nail_amudi Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2009 Etnik Milliyetçilik Yaparak Prim Yapamazsınız!.. Türkiye, Birlikte Yaşama İradesini Hiçbir Zaman Kaybetmeyecek!..” PKK’nın “eylemsizlik” kararını uzatmasının yeterli olmadığını, “koşulsuz silah bırakması” gerektiğini vurgulayan Şerafettin Elçi, önceki gece Can Dündar’ın NTV’de sunduğu “Neden?” programında “etnik milliyetçilik” yaparak eleştirdiği PKK ve DTP’nden farklı bir çizgide olmadığını ortaya koydu. KADEP Başkanı Şerafettin Elçi; “PKK’nın eylemsizlik kararını uzatması yeterli değildir. Bu karar, silah bırakmaya dönüşmelidir. Elde silah durdukça yeniden çatışma ihtimali yüksektir. PKK saflarında silahlı çatışma yanlısı grupların olduğunu biliyoruz. PKK’lıların elinde silah bulundukça, ateşkes veya silahlı eylemleri durdurma söylemleri inandırıcı görülmemektedir. Kalıcı bir barış ve huzur ortamı için PKK, çok net ve kesin bilmeli ki, silahlı mücadele Türkiye’nin başını ağrıtsa da, daha çok Kürtlere zarar vermektedir. Bu nedenle PKK, koşulsuz silahlarını bir daha eline almamak üzere toprağa gömmeli ve silahlı kadrolarını Türkiye dışına çıkarmalıdır. Kürt meselesinin çözümüne yönelik açılımın önünü kesmemelidir. Günümüzde terörist örgüt damgası yiyen bir hareketin başarı şansı sıfırdır. PKK ile DTP aynı çizgidedir. Sadece Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasına koşullanmış bir politika izleyen PKK-DTP, Kürtleri temsil edemez. Çözümün tarafı olamaz” demişti. Programda yaptığı açıklamalarla Kürtler arasında taban bulamayan ve partisi için oy avcılığına soyunan Elçi, önümüzdeki süreçte Kürtler arasında yaşanacak cepheleşme ve yüzleşmenin de işaret fişeğini yakmış oldu. Ben asıl Şeraffetin Elçi’nin; “Kürtler kandırıldılar. Kürt sorunun çözümü federatif sistemdedir. Devletin kurucusu olarak Türkler ve Kürtler belirtilmelidir” sözlerini irdeleyerek, zaman zaman aynı paralelde açıklama yapan DTP’lilere cevap vermek istiyorum. Etnik milliyetçilik yaparak prim sağlamaya çalışan Şerafettin Elçi ve onun gibi düşünenler, tarihi gerçekleri çarpıtıyorlar. Kürtler konusunda önemli çalışmaları bulunan Batılı uzmanlardan David McDowall’a göre, Yavuz Sultan Selim zamanında kendi rızalarıyla Osmanlı’ya katılan Kürtler, genellikle kendi yaşadıkları Doğu Anadolu yöresinde Osmanlı Ordusuna hafif süvari olarak destek verdiler, küçük çaplı çatışmalarda önemli rol oynadılar. Sultan Abdülhamid, kendi adını vererek kurduğu “Hamidiye Alayları” ile Kürtleri bölgede önemli bir askeri güç haline getirdi. Hamidiye Alayları, özellikle Ermeni çetelerine karşı başarılar sağladı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında ise Rus işgaline karşı direndiler. Kürtler, Birinci Dünya Savaşı’nda genel olarak Osmanlı İmparatorluğu’na büyük bir sadakat gösterdiler. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki Osmanlı Ordusu’nun büyük bölümü Kürtlerden oluşuyordu. (Claude Cahen, Osmanlılardan Sonra Anadolu, sf.100 vd)Kurtuluş Savaşı boyunca da durum değişmez. Ankara hükümetine karşı çıkan isyanlar, Kürt bölgelerine kıyasla Türk bölgelerinde daha fazladır. İranlı Kürt tarihi uzmanı Ali Rıza Şeyh Attar, durumu şöyle özetler: “Kürtler, Sevr’e gönül bağlayamazdı; Türk güçlerinin pan-İslamcı sloganları, köklü bir İslami inanca sahip Kürtler için İngilizler tarafından vaadedilen özerklikten daha cazipti.” (Kürtler, Bölgesel ve Bölge Dışı Güçler, s. 109) Mustafa Kemal, Samsun’a çıktığında Kürtlerin sadakatinin farkındaydı ve daha önce Diyarbakır’da 16.Kolordu’da görev yaparken tanıdığı bu insanlara güveniyordu. 16 Haziran 1919’da Kazım Karabekir Paşa’ya yolladığı telgrafta; “Doğu vilayetleri halkının, Ermeni çetelerinin acımasızlığına ve taarruzlarına hedef olmuş, en büyük felaketi görmüş bir unsur olmak sıfatıyla, birlik ve fedakarlık lüzumunu en önce takdir ettikleri iftiharla görülmektedir. Bu sebeple ben Kürtleri de bir öz kardeş olarak bağrımıza basıp, tek bir milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu dünyaya Müdafaa-i Hukuku Milliye cemiyetleri vasıtasıyla göstermek karar ve azmindeyim.” Zaten Kürt aşiretleri de, “din ve vatan uğrunda açılacak mücadeleye katılmaya hazır olduklarını” Kazım Karabekir Paşa’ya açıkça bildirmişlerdir. Kürtleri, Milli Mücadele’ye kazandıran Atatürk, Hamidiye Alayları’ndan kalan Kürt milisleri önce Müdafaa-i Hukuku Milliye cemiyetlerine, sonra da düzenli orduya katmıştır. Urfa ve Maraş’ın düşman işgalinden kurtarılmasında çok önemli roller üstlenen Kürtler, İsmet Paşa’nın ifadesiyle “Milli Mücadele devamınca bu memleketin evlatlarına yakışır şekilde gayret gösterdiler.” Ancak Kürtlerin, içinde “bağımsız Kürdistan” kurmak isteyen küçük bir milliyetçi grup vardı. Başlarında Şerif Paşa’nın bulunduğu bu “Jön Kürtler”, düşman kuvvetlerle anlaşarak önce 1919’da Paris Konferansı, sonra 10 Ağustos 1920’deki Sevr Anlaşması’nda boy gösterdiler ve tarihte geçerlilik kazanmayan Sevr’e, “Kürt halklarının Türkiye’den bağımsızlık elde etmeleri” yönünde bir madde eklettiler. Ancak bu kadro, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Kürt liderler tarafından şiddetle kınandı. Erzurum, Erzincan, Van ve Diyarbakır’dan 30 ayrı Kürt aşiret lideri, Fransız Yüksek Komiserliği’ne, “Türklerin ve Kürtlerin, soy ve din itibariyle kardeş olduklarını ve hiçbir zaman ayrılıklarının düşünülemeyeceğini, Kürtlerin hiçbir zaman Türkiye’den bağımsız bir devlet olma taleplerinin bulunmadığını” vurgulayan protesto mektupları yolladı. Ahmet Arif, Mehmet Sıdık, Bediüzzaman Said Nursi, Kürtler adına yayınladıkları ortak bildiride, Sevr Anlaşması’nın kabul edilmediğini ve lanetlendiği belirterek, Kürtlerin ayrılık taleplerinin olmadığını vurguladılar. Kürt din alimleri de, Anadolu müftülerinin yayımladığı ve Milli Mücadele’de Atatürk’ün yanında olunduğu yönündeki fetvayı imzaladılar. Lozan görüşmeleri yapılırken Batılı devletlerin Kürtleri “azınlık” olarak göstermekte ısrar etmeleri üzerine ise, Kürt kökenli Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya Bey, 3 Kasım 1922’de Meclis kürsüsüne çıkıp şöyle demişti: “Avrupalılar diyorlar ki, ‘Türkiye’de yaşayan akalliyetlerin (azınlıkların) en büyüğü, en kesretlisi (kalabalığı) Kürtlerdir.’ Bendeniz Kürdoğlu Kürdüm. Binaenaleyh, bir Kürt olarak sizi temin ederim ki, Kürtler hiçbir şey istemiyorlar. Biz Kürtler vaktiyle Avrupa’nın Sevr paçavrası ile verdiği bütün hakları, hukukları ayaklarımız altında çiğnedik ve bütün manasıyla bize hak vermek isteyenlere aynen iade ettik. Türk Milletinin bir ferdi olarak, Türklerle birlikte Devletimiz için kanımızı döktük, onlardan ayrılmadık ve ayrılmak istemedik ve istemiyoruz.” Bir sonraki celsede ise, Diyarbakır, Van, Urfa, Siirt, Bitlis, Erzurum, Erzincan, Mardin, Muş, Kastamonu, Pozan, İzmir, Antep, Malatya milletvekillerinin hepsi şu cümlelerin altına imza attılar: “Türk, Kürt bir kütle-i vahidedir. Kürtler, hiçbir vakit Türkiye camiasından ayrılamaz ve bunu ayırmak için hiçbir kuvvetin gücü yetmez.” (Türk Parlamento Tarihi, II. Cilt, TBMM Yayınları, s.343) DTP lideri Ahmet Türk diyor ki, “Kuzey Irak’ta Kürtler, Saddam tarafından baskı altına alındıklarında dağlara veya Türkiye’ye kaçtılar… Güneydoğu Anadolu’daki şiddet olayları sırasında binlerce insan köylerinden göç etmek zorunda kaldı. Ancak bunlardan hiçbiri başka bir ülkeye kaçmadılar, dağlara da çıkmadılar. Göçmek zorunda kaldıklarında İstanbul’a, Mersin’e veya Antalya’ya gittiler. Bu durum, Türkiye’deki Kürt kökenli Türk vatandaşlarının burayı bir vatan olarak gördüklerinin ispatı değil midir?” (CNN Türk, Ankara Kulisi, 20 Haziran 2009) Yurtseverlik, kan ve ırk bağını değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarlarını ön plana alır. Yurtseverlik, insanlarımızı Türk, Kürt, Rum, Ermeni, Gürcü, Laz, Alevi, Sünni olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak görür ve aralarında ayrım yapmaz. Yurtseverlik, ABD ve AB’ne, Türk düşmanı ya da dostu olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarları bağlamında, eşitlik ve sosyal adalet ilkeleri çerçevesinde bakar. İster Türklük, ister Kürtlük duygusuyla olsun, Türkiye’de etnik çatışmayı körüklemek, Türkiye’ye büyük zarar verecektir. Dünyada etnik milliyetçiliğin marjinalleştiği toplumlarda; büyük kitlelerin ve kitle kuruluşlarının, aynı zamanda aydınların büyük çoğunluğunun o toplumlarda eski “çatışmacı” kültürleri aştıkları ve bu şekilde doğası itibariyle çatışmacı olan etnik milliyetçiliğin toplumdan “tecrit” edildiği görülecektir. Son söz… Anadolu, etnik kaynaşmanın etnik ayrışmayı her zaman yendiği bir yerdir ve hep öyle kalacaktır… Nail Amudi 5 Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2009 Etnik Milliyetçilik Yaparak Prim Yapamazsınız!.. Türkiye, Birlikte Yaşama İradesini Hiçbir Zaman Kaybetmeyecek!..” . . . Nail Amudi "Ne Mutlu Turkum Diyene" denildiginde etnik milliyetcilik olmuyor; "Bir Turk Dunyaya bedeldir" denildiginde etnik milliyetcilik olmuyor; MHP, CHP gibi asiri milliyetci partiler sistemde yerini almisken etnik mMilliyetcilik olmuyor; Kurt sarkiciya catal kasik firlatanlar etnik milliyetci olmuyor;"Turkun Turk'ten baska dostu yoktur" denildiginde etnik milliyetcilik olmuyor; Ama bu yapilanlara ufak bir ses cikaran ETNIK MILLIYETCI oluyor... Etnik Milliyetçilik Yaparak Prim Yapamazsınız!.. Türkiye, Birlikte Yaşama İradesini Hiçbir Zaman Kaybetmeyecek!..” . . . Nail Amudi Bakin neler neler yazmissiniz "Kurtler boyle dedi" "Turkler soyle dedi" gibilerinden. Anlastik... SImdi sorayim size: - Biz Kurtler Sevr'i dusman devletlere siz bizlerin d ilini YASAKLAYASINIZ diye mi iade ettik? - Biz dusmanlarimizla siz bizlerin dilini YASAKLAYIN, kurt kimligimizi "Kart Kirt diye ses cikaran dag Turkleridir onlar" gibi uydurmacalarla INKAR edesiniz diye mi savastik? - Yil 2009, biz sizinle yanana savasirken, beraber kan dokerken, siz daha iki kelime Kurtceye tahammul edemiyesiniz diye mi savastik? 3 Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 6 Ekim , 2009 Dünyanın başka ülkelerinde yaşayan Kürt kökenliler "öerneğin; Suriye, İran, Irak" veya "Avrupa ya da Amerika'da" herhangi bir yerde azınlık adı altında yaşadıklarını kabul ediyorlar mı? Oralarda da Kürtçe istiyorlar mı? Neden Türk toprakları tarih boyunca daima bir Kürt ayaklanması veya Kürt olayı yaşamaktadır? 1 Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Dünyanın başka ülkelerinde yaşayan Kürt kökenliler "öerneğin; Suriye, İran, Irak" veya "Avrupa ya da Amerika'da" herhangi bir yerde azınlık adı altında yaşadıklarını kabul ediyorlar mı? Oralarda da Kürtçe istiyorlar mı? Neden Türk toprakları tarih boyunca daima bir Kürt ayaklanması veya Kürt olayı yaşamaktadır? Bizler, biz Türkler Almanya´yi ikinci dünya savasindan sonra Adam ettik dünyanin lokomotifi yaptik.. ama vagonlarinda dahi yer bulamiyoruz. Alman Ana okullarinda SIKIYSA baska dil konus SIKIYSA COCUGUNU ANA OKULUNA GÖNDERME. Sadece onlara kalbini verebilirsin gerisini zaten aliyorlar? 2 Alıntı
Φ aslan-cimbom Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Bizler, biz Türkler Almanya´yi ikinci dünya savasindan sonra Adam ettik dünyanin lokomotifi yaptik.. ama vagonlarinda dahi yer bulamiyoruz. Alman Ana okullarinda SIKIYSA baska dil konus SIKIYSA COCUGUNU ANA OKULUNA GÖNDERME. Sadece onlara kalbini verebilirsin gerisini zaten aliyorlar? Sadece biz degil diger yabancilar ve Alman'lerin kendileride 1960 lardan sonraki dönemde kalkinmaya bayagi yardim etmislerdir. "Biz Türkler Almanya'yi Adam ettik dünyanin lokomotifi yaptik" sözü bayagi abartili oluyor. O kadarda kendimizi dev aynasinda görmeyelim. Ama kalkinmada tabiiki yabancilarin kücümsenmeyecek katkilari olmustur. Hangi "vagonlarda" mesela yer bulmuyoruz, biraz konuyu acsanizda ne kast ettiginizi anlasak. Siz simci ana okullarda Almanca disinda dillerin konusulmasi yasakmi diyorsunuz? Böyle ise nasil kanitlayacaksiniz? Ana okulu ilk okula baslangictir ve bu ilk ögretime giriyor, sorun nerede? Nasil Türkiye'de mecburi egitim var ise, orada da ayni. Yoksa siz seriatcilar gibi okula ve egitimemi karsiniz? Insan ekmegini yedigi ülkeyi tabiiki yanlsilarindan dolayi elestirebilir ama iftiraya benzer suclamalarda bulunmasi etik bir davranis degil. Almanya'yi begenmeyenleri hangi nedenler orada tutuyor acaba? Kimse Almanya'da yasamak, calismak ve kalkindirmak zorunda degil, isteyen kendi güzel ülkesine geri dönebilir ve katkisini orada yapar. Ama her ne hikmetse terk etmemekte direnmelerine ragmen birde begenmiyorlar. Herkesin dürüst olmasi gerekli. Kimse kendi ülkesine geri dönmek istemiyor, cünki kendi ülkesindeki sosyal yasam haklari, is hayati, meslek ögrenme sansi ve demokrasi o kadarda iyi degil. Tek sebeb bu. Bakin emekli olmus vatandaslarimiz dahi saglik sigortasindan yararlanmak icin tam olarak iliskilerini kesmiyorlar. Nedenide cok acik. Türkiye'de saglik sorunu büyük, hastanelerin durumu belli. Umarim ana okullarindaki Almanca disindaki dillerin konusma yasagini belgeler ile görürüz. 1 Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 (Etnik ayrımcılığa son verilsin) Bu cümleyi sıkça duyuyoruz ya, bunu bilende konuşuyor bilmeyende, mantıken etnik ayrımcılığa son demek esasında "millet olma unsuruna evet" demeyi gerektirir. Yani o kapıya çıkar. Ama milletin kafası karıştırılıyor, etnik ayrımcılığa son diyenler zaten etnik ayrım yapanların ta kendileri. Tarihi iyi araştırsın Kürt kökenliler ama doğru ve tarafsız kaynaklardan araştırsınlar. Eğer dil, din, renk üzerinden siyasete prim vericek olursak bunun sonu kan ve şiddet olur. Ayrıca medeni ülkeler insanlarına siz farklısınız demez, bugün hükümet ve Dtp biz ve siz farklısınız amaaa diyor sonra da barış içinde olun diyorlar. Önce boz sonra tırnağını kaşı...! Herkes kafasına göre dil, kafasına göre din, kafasına göre ırk diretirse bırakın bölgesel ayrışmayı köylere varana kadar farklılaşırız! Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Sadece biz degil diger yabancilar ve Alman'lerin kendileride 1960 lardan sonraki dönemde kalkinmaya bayagi yardim etmislerdir. "Biz Türkler Almanya'yi Adam ettik dünyanin lokomotifi yaptik" sözü bayagi abartili oluyor. O kadarda kendimizi dev aynasinda görmeyelim. Ama kalkinmada tabiiki yabancilarin kücümsenmeyecek katkilari olmustur. Hangi "vagonlarda" mesela yer bulmuyoruz, biraz konuyu acsanizda ne kast ettiginizi anlasak. Siz simci ana okullarda Almanca disinda dillerin konusulmasi yasakmi diyorsunuz? Böyle ise nasil kanitlayacaksiniz? Ana okulu ilk okula baslangictir ve bu ilk ögretime giriyor, sorun nerede? Nasil Türkiye'de mecburi egitim var ise, orada da ayni. Yoksa siz seriatcilar gibi okula ve egitimemi karsiniz? Insan ekmegini yedigi ülkeyi tabiiki yanlsilarindan dolayi elestirebilir ama iftiraya benzer suclamalarda bulunmasi etik bir davranis degil. Almanya'yi begenmeyenleri hangi nedenler orada tutuyor acaba? Kimse Almanya'da yasamak, calismak ve kalkindirmak zorunda degil, isteyen kendi güzel ülkesine geri dönebilir ve katkisini orada yapar. Ama her ne hikmetse terk etmemekte direnmelerine ragmen birde begenmiyorlar. Herkesin dürüst olmasi gerekli. Kimse kendi ülkesine geri dönmek istemiyor, cünki kendi ülkesindeki sosyal yasam haklari, is hayati, meslek ögrenme sansi ve demokrasi o kadarda iyi degil. Tek sebeb bu. Bakin emekli olmus vatandaslarimiz dahi saglik sigortasindan yararlanmak icin tam olarak iliskilerini kesmiyorlar. Nedenide cok acik. Türkiye'de saglik sorunu büyük, hastanelerin durumu belli. Umarim ana okullarindaki Almanca disindaki dillerin konusma yasagini belgeler ile görürüz. Ana okul nedir? 1 Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Sadece biz degil diger yabancilar ve Alman'lerin kendileride 1960 lardan sonraki dönemde kalkinmaya bayagi yardim etmislerdir. "Biz Türkler Almanya'yi Adam ettik dünyanin lokomotifi yaptik" sözü bayagi abartili oluyor. O kadarda kendimizi dev aynasinda görmeyelim. Ama kalkinmada tabiiki yabancilarin kücümsenmeyecek katkilari olmustur. Hangi "vagonlarda" mesela yer bulmuyoruz, biraz konuyu acsanizda ne kast ettiginizi anlasak. Siz simci ana okullarda Almanca disinda dillerin konusulmasi yasakmi diyorsunuz? Böyle ise nasil kanitlayacaksiniz? Ana okulu ilk okula baslangictir ve bu ilk ögretime giriyor, sorun nerede? Nasil Türkiye'de mecburi egitim var ise, orada da ayni. Yoksa siz seriatcilar gibi okula ve egitimemi karsiniz? Insan ekmegini yedigi ülkeyi tabiiki yanlsilarindan dolayi elestirebilir ama iftiraya benzer suclamalarda bulunmasi etik bir davranis degil. Almanya'yi begenmeyenleri hangi nedenler orada tutuyor acaba? Kimse Almanya'da yasamak, calismak ve kalkindirmak zorunda degil, isteyen kendi güzel ülkesine geri dönebilir ve katkisini orada yapar. Ama her ne hikmetse terk etmemekte direnmelerine ragmen birde begenmiyorlar. Herkesin dürüst olmasi gerekli. Kimse kendi ülkesine geri dönmek istemiyor, cünki kendi ülkesindeki sosyal yasam haklari, is hayati, meslek ögrenme sansi ve demokrasi o kadarda iyi degil. Tek sebeb bu. Bakin emekli olmus vatandaslarimiz dahi saglik sigortasindan yararlanmak icin tam olarak iliskilerini kesmiyorlar. Nedenide cok acik. Türkiye'de saglik sorunu büyük, hastanelerin durumu belli. Umarim ana okullarindaki Almanca disindaki dillerin konusma yasagini belgeler ile görürüz. 1 Alıntı
Φ aslan-cimbom Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Ana okul nedir? Olay "Ana okul nedir?" degil, bilakis sizin iddaalarinizin dogruluk payini arastirmak. Tartismayi rayindan cikartmaya hic gerek yok. Ben size iddaaniz hakkinda kanit sormusum? Bu kadar iddaali konusmanin herhalde bir kaniti olmasi gerekli. Bize kanitlarinizi sunarken yanlis anlasilmaya meyil vermemek icin ana okul nedir onuda güzel bir sekilde bize aciklarsiniz. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Olay "Ana oku´l nedir?" degil, bilakis sizin iddaalarinizin dogruluk payini arastirmak. Tartismayi rayindan cikartmaya hic gerek yok. Ben size iddaniz hakkinda kanit sormusum? Bu kadar iddali konusmanin herhalde bir kaniti olmasi gerekli. Bize kanitlarinizi sunarken yanlis anlasilmaya meyil vermemek icin ana okul nedir onuda güzel bir sekilde bize aciklarsiniz. Yazdiklarin neyi amacliyor anlasilmiyor? Avrupadan Türklerin neden dönmedigini sormussun.. emekli olan gelir kalmak isteyen kalir bu kadar basit.. Almanyanin ana dili almancadir bunun neyini belgeleyecegim.. Soralim Ana okul nedir? ve hangi kultur e muhatap edilir.. Ve bu verilen kultura karsi cikan göcmen gördünmü? Ben yasadigim ülkeye hangi iftariyi atmisim anlamadim..bir izahat edebilsen! 1 Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Olay "Ana okul nedir?" degil, bilakis sizin iddaalarinizin dogruluk payini arastirmak. Tartismayi rayindan cikartmaya hic gerek yok. Ben size iddaaniz hakkinda kanit sormusum? Bu kadar iddaali konusmanin herhalde bir kaniti olmasi gerekli. Bize kanitlarinizi sunarken yanlis anlasilmaya meyil vermemek icin ana okul nedir onuda güzel bir sekilde bize aciklarsiniz. Ya hu, adam Almanya'da yaşıyor... Daha neyini kanıtlasın... Ne yapsın; Alman Eğitim Müdürlüğünden yazılı belge mi getirsin!? 1 Alıntı
Φ Taner Bayram Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Gönderi tarihi: 7 Ekim , 2009 Bizler, biz Türkler Almanya´yi ikinci dünya savasindan sonra Adam ettik dünyanin lokomotifi yaptik.. ama vagonlarinda dahi yer bulamiyoruz. Alman Ana okullarinda SIKIYSA baska dil konus SIKIYSA COCUGUNU ANA OKULUNA GÖNDERME. Sadece onlara kalbini verebilirsin gerisini zaten aliyorlar? Evet bu iddiali konusmanizi biraz ispatlarmisiniz? Oradan buradan seyler atmak kolay ortaya! Ispat alalim lutfen! Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.