Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

fail.gif

 

 

 

Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde 24 Eylül 1996'da 10 tutuklunun ölümü, 24'ünün yaralanmasıyla sonuçlanan olaylarla ilgili 72 sanık hakkında açılan dava, 10 yıl sonra sonuçlandı. Üç sanık beraat etti, yedi görevliye yapılan suçlama zamanaşımı nedeniyle kaldırıldı. Beşer yıla mahkûm 62 görevli ise olay 1999'dan önce meydana geldiği için afla hapisten kurtuldu.

 

Sanıklar katılmadı

 

Diyarbakır 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 59'uncu duruşmaya tutuksuz yargılanan, aralarında rütbeli asker ve polis amirlerinin de bulunduğu 29'u asker, 36'sı polis, biri cezaevi doktoru, ikisi cezaevi müdürü, dördü de infaz koruma memuru 72 sanıktan hiçbiri katılmadı.

Sanık avukatları Olağanüstü Hal uygulanan dönemde kolluk kuvvetlerinin yetkisi olduğu halde silah kullanmadığını, olayda meşru müdafaa şartlarının oluştuğunu ve isyanın tutuklularca önceden planlandığı gerekçesiyle sanıkların beraatini istedi.

Müdahil Sezgin Tanrıkulu ise geçen 10 yılda 30'dan fazla mahkeme heyeti değiştiğini belirtti, "Dava makul sürede sonuçlanmadığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduk. Davanın 10 yıl sürmesi, sanıkların korunduğunun göstergesi. Hiçbir talebimiz kabul edilmedi. Sanıklara soru soramadık. Hoşgörüden faydalanarak serbest dolaşıyorlar. Adalet bekliyoruz" dedi.

 

 

Savcının istediği oldu

 

Savcı Lütfü Karabacak esas hakkındaki görüşünde, 62 polis ve asker sanık için TCK'nın 452/1, 31, 33, 36 maddeleri uyarınca 'katil kastı olmadan birden fazla kişiyi öldürmeye sebebiyet vermek' suçundan ceza verilmesini, 'görevi ihmal' suçundan TCK'nın 230'uncu maddesi gereğince bir yıla kadar hapsi istenen üç emniyet amirinin kanıt yetersizliğinden beraatini istedi.

Mahkeme heyeti, 62 sanığa 'kastın aşılması suretiyle birden fazla kişiyi öldürmek' suçundan TCK'nın 450/5 ve 452/1 maddesi uyarınca önce 18 yıl hapis cezası verdi. Verilen bu ceza, hafifletici nedenlerle altı yıla indirildi. İyi hallerini dikkate alan mahkeme, sanıkların beşer yıl hapis ve üçer yıl kamu hizmetinden menine karar verdi.

Mahkeme, üç emniyet amirinin yetersizliğinden beraatine, dört infaz koruma memuru, iki cezaevi müdürü ile cezaevi doktorunun, işledikleri suça öngörülen beş yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle dosyalarının ortadan kaldırılmasına oyçokluğuyla karar verdi.

Üye hâkim Sadık Gözükara ise sanıkların 'kasten adam öldürmek' suçundan cezalandırılmaları gerektiğini savunarak karara muhalif kaldı. Beşer yıl hapis cezasına çarptırılan 62 sanığın işlediği suçun 23 Nisan 1999 öncesinde gerçekleşmesi nedeniyle aldıkları ceza, 4616 sayılı Şartla Salıverme ve Cezaların Ertelenmesi Kanunu kapsamına girmesi nedeniyle tutuklanmalarının söz konusu olmadığı belirtildi.

Gönderi tarihi:

İŞKENCESİZ BİR DÜNYA, İŞKENCESİZ BİR TÜRKİYE İÇİN DAYANIŞMA

 

İŞKENCENİN ÖNLENMESİNDEN KİM SORUMLUDUR

 

Başkalarına karşı hukukî ya da pratik olarak ödev ve yetkileri olan kişilerin asla kötü muamele yapmayacağı bir ortamı ve koşulları yaratma görevi, devletin yasama-yürütme-yargılama organlarına aittir.

 

Hükümetin Sorumluluğu

Hükümet kurumları ve hükümet görevlileri, insan hakları ödevlerini yerine getirmekle sorumludur ve bu görevlerin yerine getirilmemesi halinde, siyasî, idarî ve cezaî sorumluluklara sahiptir.

 

İnsanlıkdışı muamele, özellikle de işkence yapanların cezalandırılmaması, hatta görevlerine devam etmelerine izin verilmesi, idare tarafından yargıdan, yargı tarafından da cezadan korundukları anlamına gelir. İnsanlığa karşı bu suçları işleyenlerin sistematik olarak korunması, insanlık dışı muamelelerin ve özellikle işkencenin "devlet politikası" olduğuna işaret eder.

 

İnsanlıkdışı muamele yapan görevlinin belirlenememesi halinde de fiili sorumluluk, hükümet idari ve siyasal sorumluluk sistemi içinde belirlenir.

 

Hükümet, devlet politikalarının ve hükümet mevzuatı ile pratiklerinin insan hakları tarafından belirlenmesiyle yükümlüdür. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen hükümetler meşru değildir.

 

Her türlü kötü muamelenin önlenmesi bakımından bu yükümlülüğün gereği, kişi dokunulmazlığı ve kişi güvenliği haklarının her koşulda ve her türden kaygıya karşı mutlak güvence altına alınmasıdır.

 

Kamu Görevlilerin Sorumluluğu

Her kamu görevlisi, kişilere davranış ve muamelelerinde kamuya ve anayasa ile yasalara karşı sorumludur; eylemlerini, insan hakları belirlemelidir. Eylemlerini insan haklarının gereklerine göre belirlemeyen kişinin kamu görevlisi olma hakkı olamaz.

 

İnsanlıkdışı muamele ve kötü muamele yapan kişinin kamuda görevine devam etmesi, bir cumhuriyet düzeninde kamu görevinin niteliğine aykırıdır.

 

Her türlü kötü muamele yapılmasına bilerek izin veren, bu tür muamele yapan başka görevlileri hoş gören, destekleyen ya da kayıtsız koşulsuz sessiz kalan görevliler de, işlenen suçlarda sorumluluk sahibidir.

 

Cezai sorumluluklar, idari sorumluluklar hiyerarşisi içinde belirlenmelidir.

 

Yargının Sorumluluğu

Yargı görevlilerinin varlık nedeni, kamu yaşamında hukukun üstünlüğünü -yasalar, mevzuat ve alışılmış kamu pratikleri hukuka aykırı olsalar da- sağlamak ve korumaktır. Bir cumhuriyet düzeninde hukuk, yalnızca insan haklarına uygun olan normları kapsar.

 

Her türlü kötü muameleden suçlu olduğu konusunda şüphe bulunan kişileri yargının önüne çıkarmak, savcıların görevidir.

 

Bu tür muamele ve cezalandırmaların kovuşturulması, kamu yaşamı bakımından getirdikleri sonuçlar nedeniyle, şikayete bağlı olamaz.

 

İnsanlıkdışı ve kötü muamele ya da cezalandırmalar esasen gizlilik içinde yapıldığından, bu tür muamele ya da cezalandırmaların yapıldığının kanıtlanması bunlara maruz kalan ya da kaldığını iddia edenlere yüklenemez. İşkencede ve insanlıkdışı muamele ya da ezanın her türlüsünde aksini kanıtlama yükü, zanlıya aittir.

 

Her türlü kötü muamele altında alınan ifadeler geçersizdir ve sanıklar aleyhine hiçbir değerlendirmeye yol açamazlar.

 

Bu kuralların gereğini yerine getirmeyen yargı görevlileri, ihlale katılmış olurlar ve yargı görevini kötüye kullanmış olacaklarından, bu görevden yasaklanmalıdırlar.

 

Hekimlerin Sorumluluğu

Serbestliğinden yoksun bırakılan bir kişiyi özenle ve ayrıntılı olarak muayene etmekle görevli her hekim, kişiyi özenle ve ayrıntılı olarak muayene etmekle, muayene sırasında kişiyle yalnız kalmak için çaba göstermekle, muayene sonuçlarını ayrıntılı olarak rapor etmekle ve raporun bir kopyasını saklamakla yükümlüdür.

 

Mesleğin ve etiğin gereklerini yerine getirmesi engellenen her hekim, bu durumu adli makamlara, mümkün değilse meslek kuruluşlarına bildirmelidir.

 

Serbestliğinden yoksun bulunan kişilere her türlü kötü muameleyle aktif ya da pasif olarak her hekim, meslekten yasaklanmalıdır

Gönderi tarihi:

KATLİAM TECAVÜZ VE TÜRLÜ İŞKENCELERİ YAPAN İNSANLIK DÜŞMANI GERİCİ FAŞİST KATİLLERDEN İNSANLIK BİRGÜN HESAP SORACAKTIR.

Gönderi tarihi:

Cherie: İşkence devlet terörü

 

03/03/2006 (235 kişi okudu)

 

LONDRA - ABD'nin 'terörle mücadeledeki ortağı' Britanya'nın Başbakanı Tony Blair'in avukat eşi Cherie Booth Blair, Guantanamo'da esirlere muamelelere atıf yaparak işkenceyi 'devlet terörü' diye niteledi. Londra'daki düşünce kuruluşu Chatham House'daki konferansta konuşan Blair, "İşkenceye başvuranların mazereti aynı: Teröristler şiddete başvuruyor. Meşru yoldan ikna edemediklerinin iradesini yasadışı yollarla kırmak" dedi. "İşkence bizim düşündüğümüz gibi işlemez. İnsanlar, cellatlarının onlardan duymak istediği her şeyi eninde sonunda söyler" diyen Blair, uluslararası sözleşmeleri hatırlatıp şu ifadeleri kullandı:

"Hiçbir istisna bulamazsınız; savaşta bile... İşkence yasadışıdır; savaşta, savaş tehdidi olduğunda ve diğer acil hallerde de. Uluslararası hukuk, rütbesiz askerden devlet başkanına kadar işkenceye olur veren herkes hakkında soruşturma açılmasını öngörür." (afp, aa)

Gönderi tarihi:

Bir Soldan ülke bir işkence Klasiği

Uygur Türkleri, Kızıl çinin baskısı altında inemeye devam ediyor.....

Uygur Türklerine Çin işkencesi

 

 

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları İzleme Komitesi, Doğu Türkistan’da bulunan cezaevlerinde yaşanan olumsuz şartlar ve insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak başlattığı incelemeleri tamamladı.

 

Komite üyeleri, Doğu Türkistan’da yer alan toplam 103 cezaevi arasında başkent Urumçi’de 12 ve Gulca şehrinde 8 olmak üzere toplam 20 cezaevinde incelemelerde bulundu. Çin Hükümeti’nin izni ile yaptıkları incelemeler sırasında güvenlik birimlerince sıkı takip altında tutulan ve Çinli yetkililerce çeşitli güçlükler çıkarmak suretiyle çalışmaları engellenen üyeler, hazırladıkları raporda; “bölgede işkencenin yaygın olduğu” sonucunu vurguladılar.

Bilindiği üzere Uygur Türklerinin yaşadığı Doğu Türkistan’da yaşananlar, sadece cezaevlerindeki işkence ile bitmiyor. Uygurlar, gündelik yaşamlarında da işkenceyi farklı boyutlarda yaşıyorlar.

Çin’in Uygur Türklerine yönelik yürüttüğü sistematik asimilasyon politikası farklı uygulamalarla devam ederken, 2005 yılı itibariyle özel bir göç uygulaması hayata geçirildi. Doğu Türkistan’daki Han kökenlilerin nüfusunu artırarak Uygur nüfusunu eritmek amacıyla, Çin içindeki diğer bölgelerde yaşayan, çeşitli adi suçlara karışmış veya uyuşturucu bağımlısı şahıslar, Doğu Türkistan bölgesine gönderilmeye başlandı. Hepsi Çin kökenli olan bu şahıslara, Doğu Türkistan’ın en verimli arazilerinden pay ayrılarak, buralarda çiftçilik yapmalarına izin verilirken, Uygur Türkleri asgari yaşam standartlarının bile altında hayatta kalma mücadelesi veriyor.

İşkence, idam, çalışma kampları ve dini baskıların Uygur Türkleri için sıradan olaylar haline geldiği Doğu Türkistan’da, Uygur Türklerinin fakirleştirilmesi politikası çerçevesinde, Çin kökenlilere verilen ticari kredi faizleri düşürülürken, Uygurlara tam tersi uygulamalar söz konusu. Böylece Türklerin Doğu Türkistan’daki zengin yeraltı kaynaklarının bulunduğu bölgelere yatırım yapacak düzeyde sermaye sahibi olması engelleniyor.

Öte yandan, Uygur Türklerinin her türlü haberleşme, iletişim ve internet kullanımları da Pekin Yönetimince yakın takibe alınmış durumda. Zira Türklerin dünya ile bağlantı kurarak sorunlarını duyurma “rizikosu” bulunuyor. Hatta Türkiye’den ve Türkçe konuşulan diğer ülkelerden Doğu Türkistan’a müzik kaseti getirilmesine bile izin yok.

Uygurların devlet daireleri ve stratejik görevlerde çalışmalarına da izin verilmiyor. Bölgede görevli din adamları çeşitli bahanelerle tutuklanıyor ve görev yaptıkları camiler ibadete kapatılıyor.

Uygurlara iki çocuk dışında çocuk sahibi olmak da yasak. Üçüncü çocuğa hamile olduğunun tespit edilmesi halinde kadınlar, hamileliğin hangi ayında olursa olsun! kürtaja zorlanıyor.

Peki, Türkiye ve Çin arasındaki ilişkiler dostane bir şekilde sürerken ve Türkiye, ÇHC Dışişleri Bakan Yardımcısı Lu Guozeng’i 27-30 Aralık 2005 tarihlerinde konuk etmeye hazırlanırken, iki ülke arasında bir köprü oluşturması gereken Uygurlara karşı neden böyle bir politika izleniyor? Nedeni şu; “Çinlilere göre” Müslüman Uygurlar potansiyel birer terörist! Dolayısıyla, 11 Eylül olaylarından sonra dünyada İslami teröre gelişen korku da, Çin’in Doğu Türkistan’da otoritesini sağlamlaştırmak amacıyla yürüttüğü asimilasyon politikalarına mesnet oluşturuyor.

Uluslararası Af Örgütü’nce hazırlanan raporlarda; Çin’in son yıllarda "terörizme karşı mücadele" adı altında onbinlerce Uygur Türkü’nü tutukladığı, birçoğunu ölüm cezasına çarptırarak ’ayrılıkçı’ ve ’terörist’ suçlamalarıyla idam ettiği belirtiliyor. Raporlarda ayrıca; "Çin Hükümetinin şiddete asla başvurmayan ya da desteklemeyen Uygur Türklerini ‘düşünce suçlusu’ olarak tutuklamaya devam etmesi, Çin’in baskı politikasının, terörizmle mücadele boyutunu çok aştığını gösteriyor" deniliyor.

İnsan Hakları Örgütlerinin de Uygur Türkleri ile ilgili olarak yayınladıkları raporlar mevcut. Bu raporlarda da; Pekin Yönetiminin, bölgede sadece barışçı din ve kültür faaliyetlerinde bulunan Müslümanları terörist olarak nitelemeye başladığı, Han kökenli Çinlilerin Doğu Türkistan’a yoğun bir şekilde yerleştirilmesi ile Müslümanların kültürel kimliklerini koruma mücadelesi vermekte oldukları sıklıkla vurgulandı.

Ancak ne yazık ki; insan hakları örgütlerinin raporları ile de belgelenmiş bu utanç tablosu, ne Çin’i ne de “medeni ülkeleri” pek etkilemiyor.

İnsan hakları konu edildiğinde; binlerce insanın katili bir teröristin haklarından dem vuran, Türkiye’yi bölmek isteyenlere omuz veren ve bunun gibi ülkemiz ile ilgili daha pek çok ayrıntıyı insan hakları kapsamında istismar etmekte ustalaşmış olan çevreler için öyle görünüyor ki; Doğu Türkistan’da yaşayanlar ya insan değil, ya da sadece Türk oldukları için insan haklarından muaflar! Ya da geçmiş yıllarda onlarca diplomatımız ve yakını sadece Türkiye’yi temsil ettikleri için Ermenilerce katledilirken, insan hakları savunucularının ortalarda görünmeyip, bilahare Ermenilerin sözde soykırım iddialarını “insan haklarının ihlali” boyutuna zoraki indirgeyerek parlamentolarında kabul eden Avrupa ülkeleri için insan hakları konusu, “sadece Türk olunmaması” şartıyla geçerli!

Çin’de bütün bu olan bitenlere de göz yumulması, yine bu hususlarla mı ilgili bilinmez ama hiç olmazsa Çin’in artık konuyu farklı açılardan da görmeye başlaması zamanı gelmiştir.

Gerçek şudur; Uygurlar Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygılı, ülkesini sevdiğini beyan eden bir toplumdur. Yani ne ayrılıkçıdır, ne de terörist! Küresel terör ağının çemberindeki radikal İslamcılarla da alakaları yoktur. Ancak baskı politikalarının devam etmesinin, “haksızlığa isyan psikolojisi”nin gelişmesine, bu durumun da sadece Çin dışında faaliyet gösteren Uygur kökenli bazı grupların ve onların destekçilerinin işine yarayacağı bilinmelidir. Yani esas tehlike; insanca yaşamaktan başka bir arzusu olmayan ama ne dilini, ne dinini, ne kültürünü yaşayamayan bu insanların, “özgürlük mücadelesi” kisvesi altında kolaylıkla yönlendirilmeye müsait hale gelmeleridir.

Ümit edelim ki; ÇHC Dışişleri Bakan Yardımcısı Lu Guozeng’in, ülkemizi ziyareti, soydaşlarımızın sorunlarına da çözüm kapısını aralasın…

 

Bozan

Gönderi tarihi:

Bir terörist bir okula bomba yerleştiriyor (zaman ayarlı olabilir )

Yakalanıyor ama kimse bombayı hangi okula yerleştirdiğini bilmiyor ve teröristinde söylemeye niyeti yok.. Zamanda sınırlı.. Nasıl konuşturursunuz ? ;)

Gönderi tarihi:

şu türkiyede kimse hak ettiği şeyi almıyor zaten ............

her şey kurulu düzen doğrultusunda akıp gidiyo kimsede buna dur demiyo.......

 

 

kurulu düzen doğrultusunda akıp giden sisteme karşı dur diyen çok ama

 

dur diyenlere etiket yapıştıran çok

Gönderi tarihi:

Bu bozan rumuzlu yobaz ve kafatasçı zat, yine kendi saplantılarını, hezeyanlarını ve hastalıklı ruh halini ortaya dökmüş. Devrimci (insani) değerlere saldırmak, karaçalmak, ve çamur atmak için, hertürlü çirkefliği, her türlü düzenbazlığı, her türlü şarlatanlığı kendsine mübah görüyor.

Bu zatın saçmalıklarını ve barbarca tavrını her gördüğümde, insan olmak kavramını yeniden yeniden sorguluyorum.

Gönderi tarihi:

Bir terörist bir okula bomba yerleştiriyor (zaman ayarlı olabilir )

Yakalanıyor ama kimse bombayı hangi okula yerleştirdiğini bilmiyor ve teröristinde söylemeye niyeti yok.. Zamanda sınırlı.. Nasıl konuşturursunuz ? ;)

 

 

 

 

sokacaksın gıcına jopu

sonra verceksin penisine 180wolt elektriği sonra askıya alacaksın tanzikli suyla dozajı arttıracaksın sonra askıdan indirip vantilatörün önüne dikeceksin çiğerleri çürüsün diye. sonra lastik işkencesine geçip en son filistin askısına alacaksın ki bak nasıl ötüyor pis terorist.. :angry:

 

 

"İşkence bizim düşündüğümüz gibi işlemez. İnsanlar, cellatlarının onlardan duymak istediği her şeyi eninde sonunda söyler"

Gönderi tarihi:

işkenceler, yazılabilecekler ve sansürlenecekler diye ikiye ayrılıyor. Veya başka açıdan söylersek, iki tür işkence var: Kınanacak işkenceler, savunulacak (veya görmezden gelinecek) işkenceler.

Irak'taki işkenceleri, şu veya bu nedenle manşetlerine çıkaranlar, kendi ülkelerindeki işkenceyi hala görmezden geliyorlar... :angry: Ulucanlar'ı, Burdur'u, Buca'yı, Bayrampaşa'yı, F tiplerini hatırlamıyorlar

 

 

HER KİM OLURSA OLSUN CANA KIYAN CANİDİR.....

Gönderi tarihi:

Masum insanların canına kıyan CANİLER her türlü muameleyi hakederler..

Yukarıda sorduğum çok mantıklı bir soruya kimse ciddi cevaplar verememiş.. Slogan atmaktan başka bişi becerdiğiniz yok.. ( zaten bu yüzden halk sizi ciddiye almıyor ya ):)

Gönderi tarihi:

Masum insanların canına kıyan CANİLER her türlü muameleyi hakederler..

Yukarıda sorduğum çok mantıklı bir soruya kimse ciddi cevaplar verememiş.. Slogan atmaktan başka bişi becerdiğiniz yok.. ( zaten bu yüzden halk sizi ciddiye almıyor ya ):)

 

al sana bir ev ödevi en mantıklı cevabı bulacaksın içerisinde bu cümleyi anlayana kadar oku kücük birde ipucu vereyim sana özellikle şu kısım üzerinde dur " onlardan duymak istediği her şeyi "

 

 

"İşkence bizim düşündüğümüz gibi işlemez. İnsanlar, cellatlarının onlardan duymak istediği her şeyi eninde sonunda söyler"

 

kolay gelsin :clover:

Gönderi tarihi:

Yine mantık oyunları yapmaktasın mohi.. Gerçekçi ol istersen.. Sence ben seni elimde çiçeklerle mi konuştururum yoksa başka şeylerle mi ? Zaman kısıtlı bir çok insan ölecek .. Konuşman gerek .. Ne yapmak lazım mohi ? Ucuz sloganlar mı atarak konuşturucam seni ? :D

Gönderi tarihi:

Yine mantık oyunları yapmaktasın mohi.. Gerçekçi ol istersen.. Sence ben seni elimde çiçeklerle mi konuştururum yoksa başka şeylerle mi ? Zaman kısıtlı bir çok insan ölecek .. Konuşman gerek .. Ne yapmak lazım mohi ? Ucuz sloganlar mı atarak konuşturucam seni ? :D

 

bak ödevini iyi çalış özellikle dediğim kısmını

zira hala anlayamadın yine aynı cevap gelirse senden artık anlatıcaz ne yapalım :)

Gönderi tarihi:

bahçelievlerde katlettiğiniz 7 gencecik öğrenciyi. maraşta çoluk çocuk kadın yaşlı demeden katlettiğiniz 110 masum insanı. sivasta hunharca yakıp kül ettiğiniz 37 canı

acaba hangi yöntemle surguladınız.

hem size insan canı almak. barbarca hunharca katliam yapmak yetkisini kim verdi. müslümanlık adına mı yaptınız bu barbarca katliamlarınızı. sizin müslümanlığınız bu mu.

Gönderi tarihi:

12yaz.jpg

Ferai Tınç (Gazeteci-yazar)

1972 yılında 12 Mart muhtırasından sonra solculara karşı büyük bir tutuklama kampanyası başladı. O zaman İhtilalci İşçi ve Köylü Partisi ile birlikte çalışıyordum. 1972 Ağustos'unda örgütü çökertmek için yapılan kampanya sırasında yakalandım. Ankara Emniyeti´nde 15 gün kaldım ve işkence gördüm. Ayrıca Yıldırım Bölge Askeri Cezaevi'nde de işkence sürdü. Sorgulama süresince manevi işkence dışında dövdüler, ayaklarımı sopalara bağlayıp ayaklarımın altı parçalanıncaya kadar falaka attılar. Vücudumun çeşitli yerlerine elektrik verdiler. Bu işkence gece gündüz 15 gün sürdü.

A474D33EA4C84F4881CC5D22b.jpg

Profesör Halil Berktay (Sabancı Üniversitesi)

1972 yılının mayıs sonu ile haziranın ilk yarısı boyunca toplam 19 gün aralıklı olarak işkenceye maruz kaldım. 27 Mayıs'ı Ankara Emniyeti'nin 7 veya 8. katındaki ünlü nezarethanede 4 gün bir banka kelepçeli olarak geçirdik. Oradan çeşitli bodyguard´lara birebir kelepçelenerek, gözlerimiz bağlanarak, bir askeri araca bindirilerek bilinmeyen bir yöne götürüldük. Buranın bir askeri garnizon olduğu çok belliydi, çünkü gözlerimiz açıldığında sadece subaylar ve askerler vardı. Tek kişilik hücrelerde yataklara kelepçelenerek işkenceye tabi tutulduk. Falaka ile birlikte kombine olarak elektrik işkencesi uygulandı. El, ayak parmaklarım, kulak memem ve dişlerimden elektrotlar bağlandı. Bir yandan falaka bağlanırken diğer yandan elektrik veriliyordu. Bunu uygulayan insanlar sivil giyimli subaylardı. İşkencenin münferit olduğunu, önünün alınamadığını, polisin eğitimsizliğinden kaynaklandığına dair saçma sapan zırvaları elimizin tersiyle kenara bırakmak gerekir. Bize işkence yapan insanların sorunu eğitimsizlik değildir. Aksine özel işkence eğitimi almışlardır.

11a.JPG

 

Yaşar Okuyan (Eski Devlet Bakanı)

Bir partinin genel sekreter yardımcılığı görevinde olan bir insana ``Ulan eşşoğlu eşek sil şurayı'' dediğinizde bu bir işkencedir. 17-18 yaşındaki bir insanı dövmek de işkencedir. 12 Eylül ihtilalinden sonra 2 yıl 11 gün cezaevinde yattım, 10 yıl idamla yargılandım. Mamak Dil Okulu'nda şartlar daha medeniydi. Daha sonra Mamak Askeri Cezaevi'ne naklettiler. Mamak, cezaevi bile değil. Daha kapıdan girişinizde sağcı solcu ayrımı yapmadan A Blok´un girişindeki kafese konuyorsunuz. Hayvanat bahçesindeki kafesler gibi. Orada emir dışında yapılan en küçük bir harekette, ensenize, kafanıza, sırtınıza cop iniyor. Kafesten sonra beni Taha Akyol'la aynı hücreye attılar. Orada coplandım ama çarmıha gerilmedim. Kafamızı, bıyıklarımızı yoldular. Görüşmede eşimiz, çocuğumuzun karşısında, hazır olda `Andımız'ı okutturuyorlardı. İyi okuyamadın deyip arkadan tekmeliyorlardı. Bunlar ailenizin gözü önünde oluyor. 24 saatin hepsi işkenceydi. İki tahta sedirin 55 santimetre ötesindeki yuvarlak çukuru tuvalet olarak kullanıyorsunuz. Konuşmanız, sigara içmeniz yasak. Erden tuvalete gitmek için izin istiyorsunuz. Er ``Daha yeni gittin lan'' diyor. 55 santim ötenizde ihtiyacınızı gideremiyorsunuz.

4251rop.jpg

 

Rıdvan Budak (Eski DSP Milletvekili)

 

12 Eylül 1980´de 30 yaşındaydım, Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkanı, DİSK Yönetim Kurulu üyesiydim. ``Teslim olun'' çağrısının yapıldığı ilk örgüt DİSK´ti. Durumu anlamak için 3-4 gün bekledim. Selimiye Kışlası´na teslim olmaya gittim. Çok üst düzey sendikacılar o gün teslim olmadılar. Kendinizi hiçbir şekilde düzen dışı kabul etmiyorsunuz. Sonuçta biz sendikacıyız. Onların gerekçesi şu: Solcusunuz, büyük hak taleplerinde bulunuyorsunuz, grev yapıyorsunuz, direniş yapıyorsunuz. Kendim teslim oldum. 120 gün boyunca gözaltında kaldım. Metris´te ve Davutpaşa Kışlası´nda Otağ-ı Hümayun denilen kubbeli bir yerde işkenceye maruz kaldım. Davutpaşa Kışlası içinde 2.5 yıl hapis yattım. Bana sorguda bu genç yaşta bu göreve nasıl geldiğimi sordular, hangi siyasi grupların desteklediğini, sosyalist blokla ilişkimi sorguladılar.

Orada size ``Kennedy´i sen öldürmüştün'' diye suç yüklemeye kalksalar kabullenebilirsiniz. Sıkıntılı bir süreçti. Size kötü davranan kişi sizin doğrularınızı almak istemiyor. İhtilalin ihtiyacı olanı alıyor. Kaba dayakçı olanın konuyu ne kadar bildiği de meçhul. Marksizm diyemiyor, Markizm diyor. Kaba dayak yedim. 7-8 kişi aralarına alıp dövdüler. Genç olduğum için direndim. Unutulmayacak kadar işkence gören arkadaşlarımız oldu. Bazıları ruhsal sıkıntı çektiler.

İşkence 20 yaşında örgüt içinde olan birini daha keskinleştiriyor. Türkiye bu süreci kapatmak zorunda. Türkiye artık zor durumda bırakılmamalıdır.

 

oral.jpg

Oral Çalışlar (Gazeteci-yazar)

 

İlk alınmam 12 Mart 1971'de oldu, 24 yaşındaydım. Sonra 80 döneminde yeniden alındım. Bu dönemde poliste işkence görmedim ama cezaevinde çok dayak yedim. 12 Mart'ta Mamak'taydım. Erken yakalandığım için çok ağır işkence görmedim ama dayak vardı. TİP Kurultayı'nda İçel delegesi olarak yaptığım konuşma nedeniyle bölücülük suçlamasıyla yargılandım. Dev-Genç'in MYK üyesi ve SBF Sosyalist Fikir Kulübü Başkanı´ydım. Aydınlık Gurubu'nun yöneticilerinden biri olmam nedeniyle baskı gördüm. Darbenin başında yakalandığım için henüz işkenceler başlamamıştı. Ama cezaevine girdikten sonra saçlarımızı kestirdiler, zorla kravat taktırmak için dayaktan kafalarımız, gözlerimiz şişti. O günün koşullarında Türkiye modern, özgür ve eşit bir ülke olsun diye düşünürken, gencecik yaşımızda tepemize bir karabasan çöktü. Memleketin bütün ağırlığı genç omuzların üstüne bindi. Bu ruh haliyle mahkemelere girdik. Benim yanımda Deniz Gezmiş'i götürüp idam ettiler. Şimdi Deniz Gezmişlerin söylediklerini, tepkilerini düşününce, bunlar bugün artık normal kabul ediliyor. Genç yüreklerimiz özgür bir Türkiye istiyordu. Avrupa'ya uyum yasaları adı altında yapılan değişiklikleri istemiştik. Bu nedenle arkadaşlarımızı öldürdüler, idam ettiler. Biz de o gencecik yaşımızda ölümle-yaşam arasında sıkışıp kaldık. O dönem gençtik ve direngendik. Şimdi düşününce, o uygulamalara nasıl göğüs gerebildiğime şaşırıyorum. Ben uluslararası ilişkiler bölümü öğrencisiydim. Normal şekilde devam edebilseydim belki diplomat, milletvekili, elçi olacaktım. Ben tamamen devlet tarafından dışlandım. Devlet kurumlarında çalışmam mümkün olmadığı için yolumu böyle çizdim. Keşke o acılar çekilmeseydi, arkadaşlarımızı kaybetmesek, normal yaşamlar sürdürseydik.

 

 

İŞKENCE İNSANIN EN KARANLIK YÜZÜDÜR...............

Gönderi tarihi:

bak ödevini iyi çalış özellikle dediğim kısmını

zira hala anlayamadın yine aynı cevap gelirse senden artık anlatıcaz ne yapalım :)

 

Türkçesi yeterli olmayan mohi .. Dikkat edersen son iletim cevap değil soru iletisiydi. Tıpkı bir öncekinde olduğu gibi.. :lol:

Ayrıca sen soruma cevap verebilecekmisin ? Çok mu zor soruyorum ? ;)

Gönderi tarihi:

artık farz oldu açıklamak.

 

"İşkence bizim düşündüğümüz gibi işlemez. İnsanlar, cellatlarının onlardan duymak istediği her şeyi eninde sonunda söyler"

 

pardon filmini izledin mi ?

işkencenin mantığını çok güzel anlatan (traji komik bir dille) bir filmdir ilk iş bir adet edin o filmi ve izle

işkence seni doğruya götürmez senin doğruluğuna inandığına götürür.

Gönderi tarihi:

:lol: Hey Allah yiliğini versin emi mohi.. Akşam akşam öldürdün beni yine.. :D

Yani sana sorduğum çok mantıklı ve o kadar da zor olmayan ( bana göre değil ama tabi seni bilemem ) soruma cevabın için bana bir filmden mi örnek verecektin.. Bu kadar mı sıkışır bir insan . :)

Bak biraz daha kolay sormaya çalışıyım .. Umarım bu kez anlarsın.

 

Bir terörist var diyelim.. Bu canlı bomba eylemi yapacak. Durdurulması gerek. Bunun örgü arkadşını yakaldın. Ondan canlı bomba olacak arkadaşının yerini öğrenmek istiyorsun. Zaman kısıtlı onlarca masumun hayatı sözkonusu .. Nasıl konuşturursun bu adamı ? Pardon filmini izlettirerek mi ! :D ona felsefeyi anlatarak mı ?

Gönderi tarihi:

ağcayı nasıl konuşturamıyor devlet. sizin sevgili kahramanınız kendini mesih ilan ediyor.

 

ya kırcıyı nasıl 2 kez yanlışlıkla salıveriyor.

 

sedat peker. karagümrük çetesi. kürşat yılmaz. erdal acar.

bjk li sinan hangi mafya babası için adalet sistemini yerle bir edip kimin adına pazarlık yapıyor.

 

alaaddin çakıcı nasıl hapisten elini kolunu sallayarak kaçabiliyor.

baklava çalan çocuklar 20 yıl hapis yatarken hücrede çürürken.

 

ya abdullah çatlı ile sedat bucak hüseyin kocadağ aynı arabada nasıl bulunabiliyor.

 

bunları hiç düşündün mü.

hiç sorguladın mı bunları.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.