Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bu sorulara yanıtı olmayanlar emin olun sadece bilgi ve düşünce kirliliği yaratıyorlar....


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

1984’te Justin Wintle tarafındaneditörlüğü yapılmış ve 200 civarında yazar tarafından yazılmış birkitap yayınlanmıştı (Dictionary of Modern Culture, Ark paperbacks,London, Boston). Bu Çağdaş Kültürün Yapıcılarıadlı daha önceki bir kitabın ikinci baskısıydı. 20. yüzyılda çağdaşdünya kültürünü yönlendiren ya da ona katkıda bulunan filozof,edebiyatçı, bilim adamı, politikacı, sanatçı, müzisyen üç yüzden fazlainsan arasında tahmin edilebileceği gibi hiç Türk yoktu. Bir Çinli, birHintli politikacı, bir Japon yazar ve geçmişten referans verilen tekbir Çinli vardı, Konfüçyüs. Türkiye’nin bugünkü idarecileri açısındançağdaş kültür bir Hıristiyan ve Yahudi ürünüdür.

 

Bu kültür panoramasında dünya toplumlarının nüfuslarıylaoranlı bir performansları yok. Bir buçuk milyar Müslüman var. Kitaptahiçbir Müslüman yok. Dünyada yaşayanların 3/5’i bu kültür panoramanındışında, çünkü ölçüt çağdaş kültürü yönlendirme ve ona katkı. Bu da,ister beğen, ister beğenme, Batılı.

 

Bu ülkenin çok bilmişleri bu durumdan kendilerine bir dersçıkarırlar mı, yoksa 12. ya da 16. yüzyıla referans vererek avunurlarmı? Peki, bir buçuk milyar Müslüman’ı yönlendiren Tanrı buyruğu veHazreti Peygamber’in çağdaş kültürdeki yerini nasıl tanımlamalı? EğerMüslüman dünyası ve Türkiye çağdaş kültürü hiç etkilememişse, acaba1984’ten sonra bu katkı payı değişti mi?

 

Biz adam başına düşen ulusal geliri arttırıp bu gelirinyarısını her yıl borç olarak Hıristiyan dünyaya verdiğimize göre, bizdede dünya kültürüne katkısı olan birkaç ekonomist yetişmiş olmalı. Nevar ki 2/10 orta öğretim performansı ile dünya bilimine öncü katkıdabulunmamız olanaksız.

 

Çağdaşlığa gâvurluk olarak bakan toplum liderlerimiz, kültüransiklopedilerinin yazdıklarıyla Türkiye’nin durumu arasında bir ilişkikurarlar mı? Bu her iyi niyetli aydının merak ettiği bir şey olmalı!Türkiye’nin sadece Osmanlı döneminde değil, ondan sonra da neden dünyakültür tarihinde bir yeri olmadığını merak ediyor muyuz? Çevrenizdeburunları yere düşse almayacak allameler, profesörler, yazarlar vesürüsüne bereket politikacı (nasıl yetişiyorsa) var. Her biriningeleceğin Türkiye’si için öngörüleri olmalı. En azından eğitim veöğretimin evrensel konumu; din ve devlet ilişkisi; bilim ve teknoloji;dünya kültür yaşamına felsefe, sanat ve edebiyat olarak katılım veTürkiye’nin evrensel kültür statüsü; enerjinin geleceği üzerinde birdüşünce geliştirmiş olmalılar. Emin olun, Sayın okuyucular, bu sorularaaçık yanıtı olmayanlar konuştukları zaman sadece bilgi ve düşüncekirliliği yaratıyorlar.

 

FAKİRLİK VE ÜRETİM

 

Bu soruların olumsuz yanıtlarının arkasında fakirlik var.Çağdaş kültür üreten toplum ne zaman olacağız? Dünyanın en fakirleriarasındaki Müslüman dünyanın ortalama gelirinin Batılılar kadar olmasabile, diyelim onun 1/10’u kadar olması için ne kadar zaman gerekiyor?Müslümanlar çağdaş dünya kültürüne hangi bilgi ve performansla katkıdabulunacaklar? Bunlar yanıtsız kaldıkça, toplum her sömürüye açıktır.Üniversiteye giriş sınavlarındaki %20’lik başarı ortalaması (buna 2/10orta öğretim diyebiliriz) çağdaş kültür üretenler listesine girmemizeolanak veremez. ‘Türkiye’nin gündemini saptayanlar böyle adamları nasılyetiştireceğiz diye mi düşünüyorlar, yoksa ne yapsak da yetişmese diyemi?’ soran çıkabilir.

 

500 yıl boyunca medreselerinde bir tek dünya çapında matematikçi, fizikçi yetiştirmemişolan Türk eğitimi dünyanın enerji ve iklim buhranına girdiği ve bilgitoplumu aşamasına geldiği bir dönemde adı profesör olan kimi zevattarafından imam hatip mezunlarından matematikçi, fizikçi (haşa),biyolog (haşa haşa), kimyager (pardon simyacı) yetiştirme yönteminikeşfetmişe (!) benziyor.

 

Montessori’den bu yana çocukların bütün matematiksel, bilimselyeteneklerini ana mektebinden sonra sergilediklerini öğrenmiştik. Böylebir dünyada medrese üzerine bilim adamı yetiştirme programı düşünen, yada üniversitelerde Türkçe yerine İngilizce öğretim öngören önerilergeliştiren kuşaklar yetiştirdik. Çin’de ya da Amerika’da aynı olanmatematik bilim programlarına bizde hacı ve hocalar tarafından 6 yıllıkbir giriş hazırlığı ile girecek, ve İnşallah-ı Teala çağdaş kültürsıralamasında birinci olacağız. O zamana kadar aç ve susuz kalmazsak.Bu kadar kargaşadan insan aklıyla kurtulamayız. Allah’ın hidayetyollarını göstermesini beklemekten başka çare yok.

 

Türkiye’de görülen sahneler bazı filmlerin hızla geriyesarılmasına benziyor. Eugenio Montale’nin şiir mitosunda doğaya uygunolanlar ve uygun olmayanlardan (kişi bağlamında) söz edilir. BenMüslümanların ya da Türklerin uygun olmayanlar grubunda olduğunainanmam. Gerçi babamın kuşağı toplumdaki cehaleti vurgulamak için‘millet ve illet’ sözcüklerini sık sık yan yana kullanırdı. FakatMustafa Kemal ve arkadaşlarının halkı eğitmek için eski deyimiyle‘cansiperane’ savaş verdiklerini kendi yaşamımda gördüm. İlkcumhuriyetin öğretmenlerini biliyorum. Dünyada eşi olmayan KöyEnstitüleri denemesini biliyorum.

 

Mütegallibe ve II. Dünya Savaşı galipleri tarafından budenemeler sonlandırıldı. Ve nasıl otomobili bol, fakat doğru dürüstkullanıcısı az bir toplum olduysak, okulu bol öğretimi yüzeysel birtoplum olmakta da başarı gösterdik. Çığırından çıkmış bir cehaletfırtınası var. Bu toplum sayı saymayı bilmediği için, istatistikyapamıyor ama, her şeyi çok sayıda üretiyor.

 

tan05082009.gif

 

 

 

 

 

 

 

________________ Doğan Kuban...

Gönderi tarihi:

Ne yapmak lazım sizce?

 

Evet ne yapmak lazım...

Güzel bir soru...

 

Sevgili arkadaşım...

Çağımız bilim çağıdır. Birçok ülkede sayıları gittikçe artan bilimsel araştırmalar yapılıyor ve bunların somut verileri ortaya çıkmakta gecikmiyor. Her gün yüzlerce buluşun patenti alınmakta. Toplumlar bilime, bilimsel araştırmaya önem verdikleri ölçüde gelişip ileri gidiyor.

 

Bilimsel araştırma en kısa tanımıyla bilgi üretmek ve bilinmeyeni bilinir duruma getirmek için belli bir yöntemle çalışmak demektir. Bilimsel araştırmalar çoğu kez toplumdaki bir sorunla ilgili olurlar. O sorun bir konu haline getirilir, konunun sınırlanması yapılır ve araştırmaya geçilir. Araştırmanın sonunda, ele alınan soru için bir çözüm yolu ortaya çıkartılmasıdır...

 

Nasıl ekonomik ve teknik kalkınma ve bağımsızlık, doğa bilimlerindeki araştırmalarla ilgili ise, kültürel gelişme ve bağımsızlık da toplum bilimlerindeki araştırmalarla ilgilidir.

 

Bugün bütün dünyada bilimsel araştırmalar konusunda büyük bir yarışma var. Araştırmacılar el üstünde tutuluyor. Biz bu yarışmada ne yazık ki pek gerilerdeyiz. Arayı kapatmaya çalışmak için devlet ve toplum olarak her türlü özveride bulunmalıyız.

 

Bu yazıda bilim insanının zor yetiştiğine dikkati çekmek isterim. Zorlukla yetişen bilim insanları bir yandan da horlanırsa toplumdaki özverinin anlamı kalmaz. Bu nedenle bilim insanına duyulacak saygı her şeyden önce gelmelidir. Bilim adamını gerekçesiz ve açıklayamadığımız girişimlerle oradan oraya atarak tedirgin etmeyelim. Bilimsel araştırma ancak bilim insanının huzura kavuştuğu bir ortamda gerçekleşir. Bugün bilim-politika ilişkisinde, politika bilime söz hakkı tanımıyor, politika hep bilimin önüne geçiyor. Oysa bilimin öne geçmesi ve politikanın ona uyması gerekir.

 

Çağdaş bir toplum olmak ve yabancı güçler tarafından sömürülmemek için etiğe saygılı bilim insanına söz hakkı tanımak ve her türlü toplumsal sorunlara bilimsel araştırmalar yoluyla yaklaşmaktan başka çare yoktur...

 

 

Saygılar...

DİPNOT...

Gönderi tarihi:

"Köy demek memleket demektir.Ulusal gücümüzün özü orada saklidir.Köy kalkinmadikca ülke kalkinamaz.Köylü bilinclendirilmezse,okutulmazsa,Atatürk'ün devrimleri kentlerin icinde kalacaktir."ISMAIL HAKKI TONGUC

 

Atatürk devrimleri birakin köyleri artik kentlerde bile yok,nasil olsun ki?

Türkiye de aydinlanmanin simgesi olarak kurulmus olan Köy Enstitüleri,tamamen siyasi ve dinsel nedenlerle kapatilmis ve egitimin köylere yayilmasi engellenmistir.Cumhuriyet kuruldigindan bu yana Türkiye'de Cumhuriyete yapilan saldirilar aslinda aydinlanmaya,cagdasliga karsi yapilan saldirilardi.Kendilerine bilim adami süsü veren birtakim prof.lar,tamamen belirli güc odaklarinin hizmetinde calisan sözümona aydinlar,dün solcu bugün libos kesilen ne idügü belirsiz isimler,milletin aydinlanmasi,ülkenin cagdas bir konuma gelmesi icin calismayi fikir üretmeyi bir kenara birakmis tüm benlikleriyle ülkenin demontajiyla ugrasmaktirlar.Böyle bir toplumda hangi cagdasligi ariyoruz.80 yildir Laikligi icine sindirememis olan birtakim küflenmis zihniyet varken bu ülke nasil olurda cagdasliga adim atabilecektir.Cagdas olmak kendini yenilemek,yeni fikirlere acik olmak reformcu olabilmektir.

Egitim cagdas bireyleri yaratir,bireylerden toplumlar olusur.Islamiyet tarihinde evet bilim adamlari, filozoflar yetisti bunu inkar edemeyiz.Ama bugün Islamiyet ne yetistiriyor? lütfen medeni cesaretinizle yanitlayin bu soruyu.Kac tane dünya capinda bilim adami,aydin, yetistirdik bugüne kadar.Üniversitelerimizde bilim yerine siyaset üretiliyor.Her prof.bir cemaatin veya bir kurulusun hesabina calisiyor.Calismayanlar adam yerine bile konulmuyor.Cagdas olabilmek cagdas egitimden gecer.Hedef olarak kendisine;"TÜRKIYE'YI CAGDAS ÜLKELERIN ÖTESINE TASIMA"yi secen ulu önder Atatürk sadece heykelleriyle var artik.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Evet ne yapmak lazım...

Güzel bir soru...

 

Sevgili arkadaşım...

Çağımız bilim çağıdır. Birçok ülkede sayıları gittikçe artan bilimsel araştırmalar yapılıyor ve bunların somut verileri ortaya çıkmakta gecikmiyor. Her gün yüzlerce buluşun patenti alınmakta. Toplumlar bilime, bilimsel araştırmaya önem verdikleri ölçüde gelişip ileri gidiyor.

 

Bilimsel araştırma en kısa tanımıyla bilgi üretmek ve bilinmeyeni bilinir duruma getirmek için belli bir yöntemle çalışmak demektir. Bilimsel araştırmalar çoğu kez toplumdaki bir sorunla ilgili olurlar. O sorun bir konu haline getirilir, konunun sınırlanması yapılır ve araştırmaya geçilir. Araştırmanın sonunda, ele alınan soru için bir çözüm yolu ortaya çıkartılmasıdır...

 

Nasıl ekonomik ve teknik kalkınma ve bağımsızlık, doğa bilimlerindeki araştırmalarla ilgili ise, kültürel gelişme ve bağımsızlık da toplum bilimlerindeki araştırmalarla ilgilidir.

 

Bugün bütün dünyada bilimsel araştırmalar konusunda büyük bir yarışma var. Araştırmacılar el üstünde tutuluyor. Biz bu yarışmada ne yazık ki pek gerilerdeyiz. Arayı kapatmaya çalışmak için devlet ve toplum olarak her türlü özveride bulunmalıyız.

 

Bu yazıda bilim insanının zor yetiştiğine dikkati çekmek isterim. Zorlukla yetişen bilim insanları bir yandan da horlanırsa toplumdaki özverinin anlamı kalmaz. Bu nedenle bilim insanına duyulacak saygı her şeyden önce gelmelidir. Bilim adamını gerekçesiz ve açıklayamadığımız girişimlerle oradan oraya atarak tedirgin etmeyelim. Bilimsel araştırma ancak bilim insanının huzura kavuştuğu bir ortamda gerçekleşir. Bugün bilim-politika ilişkisinde, politika bilime söz hakkı tanımıyor, politika hep bilimin önüne geçiyor. Oysa bilimin öne geçmesi ve politikanın ona uyması gerekir.

 

Çağdaş bir toplum olmak ve yabancı güçler tarafından sömürülmemek için etiğe saygılı bilim insanına söz hakkı tanımak ve her türlü toplumsal sorunlara bilimsel araştırmalar yoluyla yaklaşmaktan başka çare yoktur...

 

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

Yanlışım varsa düzeltin ama tepede seçkin bir grup hazırlasın ve ona göre taban şekillensin diyorsunuz.

 

Halbuki fen bilimleri ile sosyal bilimler arasında fark var. Hatta bu pozitivistlerle diğerleri arasında en önemli tartışma konusudur.

 

Yani çok açık ve net bir çözüm değil; denenmemiş değil. Ve bence özellikle ülkemizde pek çok soruna kaynaklık da etmiş.

 

Bugün fen bilimleri bile belirli bir grup üzerinde yaptığı deneyleri genelleyerek sonuca ulaşırken deney ve gözlemde sıkıntılar yaşanan alanda çok da "objektif" çözümler üretemeyiz. Bu da çözelim derken pek çok yeni soruna yol açamaya neden olabilir.

 

Sizce de mesele öncelikle insanların samimi ve gerçekçi olarak bir şeyleri istemesi ve namusluca, ahlaklıca, disiplinlice, özveriyle çalışmasıyla çözülemez mi?

Gönderi tarihi:

Sizce de mesele öncelikle insanların samimi ve gerçekçi olarak bir şeyleri istemesi ve namusluca, ahlaklıca, disiplinlice, özveriyle çalışmasıyla çözülemez mi?

Sevgili aliO-1...

İnsanların derken bu kişisel bir çabadan çok topyekün bir toplumsal özümseme sorunudur...

Toplumumuzun bilimsel üretimi, kişisel performansların toplamıdeğil, tümel eğitimsel, bilgisel ve görgüsel birikimin, toplumu idareedenlerine ve topluma mal edilmiş olması sorunudur. Türkiye'de böylebir özümseme söz konusu değildir. Akılla inancın kavgası, Batı'nındünyaya egemen kültürünün ve bilimsel üstünlüğünün birkaç yüzyıllık birsüreç içinde gelişmesi sonucudur. Bu Batı'yı tanımlar. Bilim bir yaşamyoludur. Batılı toplumların bu kavgaya getirdikleri çözüm, Kilise'nindevlet idaresindeki etkisini yok ederek olmuştur...

 

Buzdeki bu gelenekte, 1) Felsefe yokluğu,

 

2) Bilimsel söylemde kavramsal düşünce yokluğu,

 

3) Düşün alanında eleştiri yokluğu,

 

4) Nesnel gözlem yoksunluğu.

 

Bu entelektüel ölçütler olmayınca bilimsel ortam da oluşmamıştır.Dolayısıyla ne idarecilerde, ne patronlarda ne de halkta bilimselmotivasyon yoktur. Bunun yokluğu öğretim kurumlarının çağdaş düzeydegelişmesine engel olmaktadır. 20. yüzyılın yarısından bu yana başarılıinsan paradigması olarak topluma sunulan paralı insandır. Böyle birortamda bilimsel tavır bilimsel yaratıcılık kuşkusuz gelişmez...

 

Saygılar...

 

DİPNOT...

 

 

 

 

 

 

Gönderi tarihi:

Biz adam başına düşen ulusal geliri arttırıp bu gelirinyarısını her yıl borç olarak Hıristiyan dünyaya verdiğimize göre, bizdede dünya kültürüne katkısı olan birkaç ekonomist yetişmiş olmalı. Nevar ki 2/10 orta öğretim performansı ile dünya bilimine öncü katkıdabulunmamız olanaksız.

 

Çağdaşlığa gâvurluk olarak bakan toplum liderlerimiz, kültüransiklopedilerinin yazdıklarıyla Türkiye’nin durumu arasında bir ilişkikurarlar mı? Bu her iyi niyetli aydının merak ettiği bir şey olmalı!Türkiye’nin sadece Osmanlı döneminde değil, ondan sonra da neden dünyakültür tarihinde bir yeri olmadığını merak ediyor muyuz? Çevrenizdeburunları yere düşse almayacak allameler, profesörler, yazarlar vesürüsüne bereket politikacı (nasıl yetişiyorsa) var. Her biriningeleceğin Türkiye’si için öngörüleri olmalı. En azından eğitim veöğretimin evrensel konumu; din ve devlet ilişkisi; bilim ve teknoloji;dünya kültür yaşamına felsefe, sanat ve edebiyat olarak katılım veTürkiye’nin evrensel kültür statüsü; enerjinin geleceği üzerinde birdüşünce geliştirmiş olmalılar. Emin olun, Sayın okuyucular, bu sorularaaçık yanıtı olmayanlar konuştukları zaman sadece bilgi ve düşüncekirliliği yaratıyorlar.

 

FAKİRLİK VE ÜRETİM

 

Bu soruların olumsuz yanıtlarının arkasında fakirlik var.Çağdaş kültür üreten toplum ne zaman olacağız? Dünyanın en fakirleriarasındaki Müslüman dünyanın ortalama gelirinin Batılılar kadar olmasabile, diyelim onun 1/10’u kadar olması için ne kadar zaman gerekiyor?Müslümanlar çağdaş dünya kültürüne hangi bilgi ve performansla katkıdabulunacaklar? Bunlar yanıtsız kaldıkça, toplum her sömürüye açıktır.Üniversiteye giriş sınavlarındaki %20’lik başarı ortalaması (buna 2/10orta öğretim diyebiliriz) çağdaş kültür üretenler listesine girmemizeolanak veremez. ‘Türkiye’nin gündemini saptayanlar böyle adamları nasılyetiştireceğiz diye mi düşünüyorlar, yoksa ne yapsak da yetişmese diyemi?’ soran çıkabilir.

 

500 yıl boyunca medreselerinde bir tek dünya çapında matematikçi, fizikçi yetiştirmemişolan Türk eğitimi dünyanın enerji ve iklim buhranına girdiği ve bilgitoplumu aşamasına geldiği bir dönemde adı profesör olan kimi zevattarafından imam hatip mezunlarından matematikçi, fizikçi (haşa),biyolog (haşa haşa), kimyager (pardon simyacı) yetiştirme yönteminikeşfetmişe (!) benziyor.

 

 

________________ Doğan Kuban...

 

Bu yazı ilk bakışta doğru gibi gözükse de içerisine enjekte edilen bazı cümleler, batı merkezli dünya görüşünün ürünü olduğunu gösteriyor.

 

Özellikle Osmanlılardan itibaren İslam’ı geçen yüzyılların şekilci anlayışıyla anladılar. Tıpkı Batı modernliğini aynı şekilci yolla anladıkları gibi.

 

İslâm'ı benimsemek yerine, gerek Yahudi gerek Hıristiyan yerli geleneklere dayanarak, bunları farklı şekillerde armonize ederek kendine has medeniyete dönüştürülüp bu sonucuca ulaşıldığı bilinmeyecek, anlaşılmayacak bir durum değildir.

 

Hala büyük çoğunluk İslamı ve çağdaşlığı kıyafet ve söylem şekilleri olarak anlıyor. Başı kapalıysa Müslüman açıksa değil,Mini etek,şort ile mayo ile açık saçık geziyorsa da çağdaş anlayışı hala devam etmektedir.

 

Bunun en büyük sebebi ise eğitim sisteminin beyinleri yıkamasıdır.

 

İslâm'ı benimsemek yerine, gerek Yahudi gerek Hıristiyan yerli geleneklere dayanarak, bunları farkılı şekillerde armonize ederek kendine has medeniyete dönüştürülüp bu sonucuca ulaşıldığı bilinmeyecek, anlaşılmayacak bir durum değildir.

Gönderi tarihi:

Sevgili aliO-1...

İnsanların derken bu kişisel bir çabadan çok topyekün bir toplumsal özümseme sorunudur...

Toplumumuzun bilimsel üretimi, kişisel performansların toplamıdeğil, tümel eğitimsel, bilgisel ve görgüsel birikimin, toplumu idareedenlerine ve topluma mal edilmiş olması sorunudur. Türkiye'de böylebir özümseme söz konusu değildir. Akılla inancın kavgası, Batı'nındünyaya egemen kültürünün ve bilimsel üstünlüğünün birkaç yüzyıllık birsüreç içinde gelişmesi sonucudur. Bu Batı'yı tanımlar. Bilim bir yaşamyoludur. Batılı toplumların bu kavgaya getirdikleri çözüm, Kilise'nindevlet idaresindeki etkisini yok ederek olmuştur...

 

Buzdeki bu gelenekte, 1) Felsefe yokluğu,

 

2) Bilimsel söylemde kavramsal düşünce yokluğu,

 

3) Düşün alanında eleştiri yokluğu,

 

4) Nesnel gözlem yoksunluğu.

 

Bu entelektüel ölçütler olmayınca bilimsel ortam da oluşmamıştır.Dolayısıyla ne idarecilerde, ne patronlarda ne de halkta bilimselmotivasyon yoktur. Bunun yokluğu öğretim kurumlarının çağdaş düzeydegelişmesine engel olmaktadır. 20. yüzyılın yarısından bu yana başarılıinsan paradigması olarak topluma sunulan paralı insandır. Böyle birortamda bilimsel tavır bilimsel yaratıcılık kuşkusuz gelişmez...

 

Saygılar...

 

DİPNOT...

 

Anladığım kadarıyla batı merkezli bir yaklaşımla açıklıyorsunuz sorunu. O yüzden çözüm konusunda farklı yerlerde olduğumuzu görüyorum.

 

Ama sorun olarak verdiğiniz dört maddeye dair bir şeyler söylemek isterim katkısı olacaksa:

 

1) Felsefe yokluğu diyorsunuz; katılıyorum. Felsefe sözcüğünü bir kaç adamın kendi arasında yaptığı anlamsız konuşma olarak algılıyoruz. Halbuki felsefeden düşünmeyi anlamamız gerekir artık. Düşünceyse bireyin ve toplumun kimliğiyle alakalıdır. Sorarım size biz kimlik sorunumuzu çözmüş bir toplum muyuz ki felsefemiz olsun? Emin olun atalarımızın yüzlerce yıl önce konuştuklarını bugün düşünmeye bile cesaret edemeyiz. Çünkü biz düşünce deyince hala nasıl düşüneceğimizi bilmiyoruz? Kimliğimiz yok ki düşünce faaliyetimizin sınırları, ahlakı, yöntemi(aklıma gelmeyen önemli öğeleri) olsun. Kendini rüzgara bırakmış kayıp yolcular gibiyiz. Ama yine de bizlere umut verici düşünce ürünleri hiç yok da değil. Sorunsa sizin de belirttiğiniz üzere toplumca sahip çıkıp çok daha fazlasını yapamamamız. Çünkü eğitimli, ne istediğini bilen ve bunun için çalışan insanlar değiliz. Ve toplumda gücünü korumak isteyen bir takım insanların da oluşturduğu baskı havası nedeniyle biz aslında göründüğümüz değiliz, istediğimiz değiliz. Doğru olmadığını bilerek yaptığımız onca yanlış işimizle biz günlük hayatımızda tutarlı değiliz ki önemli düşünce ürünlerine toplum olarak sahip çıkalım ve katkı yapalım. Felsefede, düşünmede tutarlılık değil midir mantığın söylediği önemli bir kilit noktası.

 

2) Kavram sorunu bir başka uzun mesele aslında. Dilimiz, tarihimiz, düşünce altyapımız; hemen hemen her şeyimiz derin boşluklarla mevcut bizlerde(içimizde). Toplum olarak önemli kırılma noktaları görmüşüz. Bir toplum düşünün ki katledilmiş yakınları, çektiği açlık ve onca çile üzerine rahata kavuştum diyemeden kültürel bunalımlara sürüklenen. Aslında geçmişten gelen kavram mirası çok gelişmiş; ama biz ne buna sahip olabiliyoruz ne de batının bizden farklı dünyasında oluşmuş olanları algılayabiliyoruz. İşin gerçek yüzünü bilenler de ya yeterli olamıyor topluma bazı şeyleri anlatmakta ya da korkuyor; daha da kötüsü "baskı altında" kalıyor cesaret edenler. Güç mücadeleleri kavramlar üzerinde devam ediyor aslında.

 

3) Birinci madde için söylediklerimle ilgilidir eleştirinin yetersizliği; ikinci madde de katkı yapar bu konuya.

 

4) Nesnel gözlem için de yine yöntem, ahlak, sınırlar vb. gerekir. Halbuki güç mücadelesine kurban verilmiştir bilim ve bu sadece bizim toplum için geçerli değildir. Unutmayalım. Bilimsel faaliyet düzen, istikrar, özgürlük, güç, para vb. pek çok etkenle sürdürülebilir. Zamanla bu etkenlerin aracılığıyla yozlaşması da görülebilir tabi. Bence batı bu noktaya pek çok konuda geldi. Bizdeyse bir gelişme ışığı var. Sorunsa yukarıda anlattığımız kimlik problemi ve güç mücadelelerinin ülkeye, topluma verdiği zarardır yine bence.

Gönderi tarihi:

Bu yazı ilk bakışta doğru gibi gözükse de içerisine enjekte edilen bazı cümleler, batı merkezli dünya görüşünün ürünü olduğunu gösteriyor.

 

Özellikle Osmanlılardan itibaren İslam’ı geçen yüzyılların şekilci anlayışıyla anladılar. Tıpkı Batı modernliğini aynı şekilci yolla anladıkları gibi.

 

İslâm'ı benimsemek yerine, gerek Yahudi gerek Hıristiyan yerli geleneklere dayanarak, bunları farklı şekillerde armonize ederek kendine has medeniyete dönüştürülüp bu sonucuca ulaşıldığı bilinmeyecek, anlaşılmayacak bir durum değildir.

 

Hala büyük çoğunluk İslamı ve çağdaşlığı kıyafet ve söylem şekilleri olarak anlıyor. Başı kapalıysa Müslüman açıksa değil,Mini etek,şort ile mayo ile açık saçık geziyorsa da çağdaş anlayışı hala devam etmektedir.

 

Bunun en büyük sebebi ise eğitim sisteminin beyinleri yıkamasıdır.

 

Abdüsselam ( 1926 - ...) Fizik bilgini, ilk nobel ödülü alan müslüman bilim adamı.

Ahmed Bin Musa ( 10. yüzyıl ) Sistem mühendisliğinin öncüsü. Astronom ve Mekanikçi.

Ahiz ( 776 - 869 ) Zooloji İlminin öncülerindendir. Hayvan gübresinden amonyak elde etmiştir.

Akşemseddin ( 1389 - 1459 ) Pasteur'dan önce mikrobu bulan ilk bilim adamı, İstanbul'un fethinin manevi babasıdır. Fatih sultan Mehmet' in hocasıdır.

Ali Bin Abbas ( ? - 994 ) 1000 sene önce ilk kanser ameliyatını yapan bilim adamı. Kılcal damar sitemini ilk defa ortaya atan bilim adamıdır. Eski çağın en büyük hekimlerinden olan Hipokrates'in (Hipokrat) doğum olayı görüşünü kökünden yıktı.

Ali Bin İsa ( 11 yüzyıl ) İlk defa göz hastalıkları hakkında eser veren müslüman bilim adamı.

Ali Bin Rıdvan ( ? - 1067 ) Batıya tedavi metodlarını öğreten islam alimi.

Ali Kuşçu ( ? - 1474 ) Ünlü bir türk astronomi ve matematik bilginidir.

Ammar ( 11 yüzyıl ) İlk katarak ameliyatını kendine has biçimde yapan müslüman bilim adamı.

Battani ( 858 - 929 ) Dünyanın en meşhur 20 astrononumdan biridir. Trigonometrinin mucidi, sinus ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgin.

Beyruni ( 973 - 1051 ) Dünyanın döndüğünü ilk bulan bilim adamı ümit burnu, amerika ve japonyanın varlığından bahseden ilk bilim adamı. Beyruni Amerika kıtasının varlığını Cristof Colomb'un keşfinden 500 sene önce bildirmiştir. Matematik, Jeoloji, Coğrafya, Tıp, Felsefe, Fizik, Astronomi gibi dallarda eserler yazmıştır. Çağın en büyük alimidir.

Bitruci ( 13 yüzyıl ) Kopernik'e yol açan öncülük eden astronom bilim adamı.

Cabir Bin Eflah ( 12 yüzyıl ) Ortaçağın büyük matematik ve astronom bilginidir . Çubuklu güneş saatini bulan ilk bilim adamıdır.

Cabir Bin Hayyam ( 721 - 805 ) Atom bombası fikrinin ilk mucidi ve kimyanın babası sayılır. Maddenin en küçük parçası atomun parçalanabileciği fikrini bundan 1200 sene önce ortaya atmıştır.

Cezeri ( 1136 - 1206 ) İlk sistem mühendisi ve ilk sibernetikçi ve elektronikçidir. Bilgisayarın babası; oysa bilgisayarın babası yanlış olarak ingiliz matematikçisi Charles Babbage olarak bilinir..

Demiri ( 1349 - 1405 ) Avrupalılardan 400 yıl önce ilk zooloji ansiklopedisini yazan alimdir ... "Hayatül Hayavan" isimli kitabı yazmıştır.

Dinaveri ( 815 - 895 ) Botanikçi ve astronom bir alim olarak bilinir.

Ebu Kamil Şuca ( ? - 951 ) Avrupaya matematiği öğreten islam bilgini.

Ebu'l Fida ( 1271 - 1331 ) Büyük bir bilgin tarihçi ve coğrafyacıdır.

Ebu'l Vefa ( 940 - 998 ) Matematik ve Astronomi bilginidir trigonometriye tanjant, kotanjant, sekant ve kosekantı kazandıran matematik bilginidir.

Ebu Maşer ( 785 - 886 ) Med-Cezir olayını (gel-git) ilk keşfeden bilgindir.

Evliya Çelebi ( 1611 - 1682 ) "Büyük Türk Seyyahı" ve meşhur "Seyahatname"nin yazarıdır.

Farabi ( 870 - 950 ) Ses olayını ilk defa fiziki yönden ele alıp açıklayıp izah getiren ilk bilgindir.

Fatih Sultan Mehmet ( 1432 - 1481 ) İstanbulu feth eden ve havan topunu icad eden yivli topları döktüren padişahtır. Fatih'in kendi icadı olan ve adı "Şahi" olan topların ağırlığı 17 ton ve bakırdan dökülmüş olup 1.5 ton ağırlığındaki mermileri 1 km ileriye atabiliyordu bu topları 100 öküz ve 700 asker ancak çekebiliyordu..

Fergani ( 9 yüzyıl ) Ekliptik meyli ilk defa tesbit eden astronomi alimi.

Gıyasüddin Cemşid ( ? - 1429 ) Matematik alimi. Ondalık kesir sistemini bulan Cemşid cebir ve astronomi alimidir.

Harizmi ( 780 - 850 ) İlk cebir kitabını yazan ve batıya cebiri öğreten bilgin. Adı algoritmaya isim oldu rakamları Avrupa' ya öğreten bilgin. Cebiri sistemleştiren Bilgin.

Hasan Bin Musa ( ? - ? ) Dünyanın çevresini ölçen, üç kardeşler olarak bilinen üç kardeşten biri..

Hazini ( 6 - 7 yüzyıl ) Yerçekimi ve terazilerle ilgili izahlarda bulunan bilgin.

Hazerfen Ahmed Çelebi ( 17 yüzyıl ) Havada uçan ilk Türk. Planörcülüğün öncüsü.

Huneyn Bin İshak ( 809 - 873 ) Göz doktorlarına öncülük yapan bilgin.

İbni Avvam ( 8 yüzyıl ) Tarım alanında ortaçağ boyunca kendini kabul ettiren bilgin.

İbni Battuta ( 1304 - 1369 ) Ülke ülke , kıta kıta dolaşan büyük bir seyyah.

İbni Baytar ( 1190 - 1248 ) Ortaçağın en büyük botanikçisi ve eczacısıdır.

İbni Cessar ( ? - 1009 ) Cüzzam hastalığının sebeb ve tedavilerini 1000 sene önce açıklayan müslüman doktor.

İbni Ebi Useybia ( 1203 - 1270 ) Tıp Tarihi hakkında eşsiz bir eser veren doktor. İbni Fazıl ( 739 - 805 ) 12 asır önce ilk kağıt fabrikasını kuran vezir.

İbni Firnas ( ? - 888 ) Wright kardeşlerden 1000 sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştiren alim.

İbni Haldun ( 1332 - 1406 ) Tarihi ilim haline getiren sosyolojiyi kuran mütefekkir. Psikolojiyi tarihe uygulamış, ilk defa tarih felsefesi yapan büyük bir islam tarihçisidir. Sosyolog ve şehircilik uzmanı.

İbni Hatip ( 1313 - 1374 ) Vebanın bulaşıcı hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklayan doktor.

İbni Havkal ( 10 yüzyıl ) 10 asır önce ilmi değeri yüksek bir coğrafya kitabı yazan alim.

İbni Heysem ( 965 - 1051 ) Optik ilminin kurucusu büyük fizikçi. İslam dünyasının en büyük fizikçisi, batılı bilginlerin öncüsü, göz ve görme sistemlerine açıklık kazandıran alim. Galile teleskopunun arkasındaki isim.

İbni Karaka ( ? - 1100 ) 900 yıl önce torna tezgahı yapan bilgin.

İbni Macit ( 15 yüzyıl ) Ünlü bir denizci ve coğrafyacı. Vasco Da Gama onun bilgilerinden ve rehberliğinden istifade ederek hindistana ulaştı.

İbni Rüşd ( 1126 - 1198 ) Büyük bir doktor, astronom ve matematikçidir.

İbni Sina ( 980 - 1037 ) Doktorların sultanı. Eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulan dahi doktor. Hastalık yayan küçük organizmalar, civa ile tedavi, Pasteur'e ışık tutması, ilaç bilim ustası, dış belirtilere dayanarak teşhis koyma, botanik ve zooloji ile ilgilendi, fizikle ilgilendi, jeoloji ilminin babası.

İbni Turk ( 9 yüzyıl ) Cebirin temelini atan islam bilgini.

İbni Yunus ( ? - 1009 ) Galile'den önce sarkacı bulan astronom.

İbni Zuhr ( 1091 - 1162 ) Endülüsün en büyük müslüman doktorlarından asırlarca Avrupa'da eserleri ders kitabı olarak okutuldu.

İbnünnefis ( 1210 - 1288 ) Küçük kan dolaşımını bulan ünlü islam alimi.

İbrahim Efendi ( 18 yüzyıl ) Osmanlılarda ilk denizaltıyı gerçekleştiren mühendis.

İbrahim Hakkı ( 1703 - 1780 ) Büyük bir sosyolog, psikolog, astronom ve fen adamı. En ünlü eseri "Marifetnâme" ile burçlardan, insan fizyoloji ve anatomisinden bahsetmiştir.

İdrisi ( 1100 - 1166 ) Yedi asır önce bügünküne çok benzeyen dünya haritasını çizen coğrafyacı.

İhvanü-s Safa ( 10 yüzyıl ) Çeşitli ilim dallarını içine alan 52 kitaptan meydana gelen bir ansiklopedi yazan ilim adamı. Astronomi , Coğrafya, Musiki, Ahlâk, Felfese kitapları yazmıştır.

İsmail Gelenbevi ( 1730 - 1791 ) 18 yüzyılda Osmanlıların en güçlü matematikçilerindendi.

İstahri ( 10 yüzyıl ) Minyatürlü coğrafya kitabı yazan bilgin.

Kadızade Rumi ( 1337 - 1430 ) Çağını aşan büyük bir matematikçi ve astronomi bilgini. Osmanlının ve Türklerin ilk astronomudur.

Kambur Vesim ( ? - 1761 ) Verem mikrobunu Robert Koch'dan 150 sene önce keşfeden ünlü doktor.

Katip Çelebi ( 1609 - 1657 ) Osmalılarda rönesansın müjdecisi, coğrafyacı ve fikir adamı.

Kazvini ( 1203 - 1283 ) Ortaçağın Herodot'u müslümanların Plinius'u , astronom ve coğrafyacı bilgin.

Kemaleddin Farisi ( ? - 1320 ) İbni Heysem ayarında büyük islam matematikçisi, fizikçi ve astronom.

Kerhi ( ? - 1029 ) İslam dünyası Matematikçilerinden.

Kindi ( 803 - 872 ) İbni Heysem'e kadar optikle ilgili eserleri kaynak olan bilgin. Fizik, felsefe ve matematik alanında yaptığı hizmetleri ile tanınmıştır.

Kurşunoğlu Behram ( 1922 - ... ) Genelleştirilmiş izafiyet teorisini ortaya atan beyin güçlerimizden. Halen Prof. Behram Kurşunoğlu Amerika da Florida Üniversitesinde teorik fizik merkezinde başkanlık yapmaktadır.

Lagarî Hasan Çelebi ( 17 yüzyıl ) Füzeciliğin atası, osmanlılarda ilk defa füze ile uçan bilgin.

Macriti ( ? - 1007 ) Matematikte başkan kabul edilen Endülüslü Matematikçi ve astronom.

Mağribi ( 16 yüzyıl ) Çağının en büyük matematikçilerinden . Mağribinin eseri olan Tuhfetü'l Ada isimli kitabında üçgen, dörtgen, daire ve diğer geometrik şekillerinin yüzölçümlerini bulmak için metodlar gösterilmiştir.

Maaşallah ( 72? - 815 ) Meşhur islam astronomlarındandır. Usturlabla ilgili ilk eseri veren bilgindir.

Mes'ûdi ( ? - 956 ) Kıymeti ancak 18. 19. Yüzyıllarda anlaşılan büyük tarihçi ve coğrafyacı. Mesudi günümüzden 1050 sene önce depremlerin oluş sebebini açıklamıştır. Mesûdinin eserlerinden yel değirmenlerinin de müslümanların icadı olduğu anlaşılmıştır.

Mimar Sinan ( 1489 - 1588 ) Seviyesine bugün dahi ulaşılamayan dahi mimar. Mimar Sinan tam manası ile bir sanat dahisidir.

Mürsiyeli İbrahim ( 15 yüzyıl ) Piri reisten 52 sene önce bugünkü uygun Akdeniz haritasını çizen haritacı. Günümüzden 500 sene önce kadar önce yaşamıştır.

Nasirüddin Tusi ( 1201 - 1274 ) Trigonometri alanında ilk defa eser veren, Merağa rasathanesini kuran, matematikçi ve astronom.

Necmeddinü-l Mısri ( 13 yüzyıl ) Çağının ünlü astronomlarından.

Ömer Hayyam ( ? - 1123 ) Cebirdeki binom formülünü bulan bilgin. Newton veya binom formülünün keşfi Ömer Hayyama aittir.

Mustafa kemal (1881 -1938) Türk Kurtuluş Savaşı'nın önderi, Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanıdır. Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi'nin askerî, fikrî ve siyasi önderi

Piri Reis ( 1465 - 1554 ) 400 sene önce bu günküne çok yakın dünya haritasını çizen büyük coğrafyacı. Amerika kıtasının varlığını Cristof Colomb'dan önce bilen ünlü denizci.

Razi ( 864 - 925 ) Keşifleri ile ün salan asırlar boyunca Avrupa'ya ders veren kimyager doktor ünlü klinikçi.

Sabit Bin Kurra ( ? - 901 ) Newton' dan çok önce diferansiyel hesabını keşfeden bilgin. Dünyanın çapını doğru olarak hesaplayan ilk islam bilgini. Matemetik ve astronomi alimi.

Sabuncu Oğlu Şerefeddin ( 1386 - 1470 ) Fatih devrinin ünlü doktor ve cerrahlarındandır. Deneysel fizyolojinin öncülerindendir.

Seydi Ali Reis ( ?-1562 ) Ünlü bir denizci, matematik ve astronomi alimidir.

Şemsettin Halili ( ?-1397 ) Büyük bir astronomi bilginidir.

Şihabettin Karafi ( ? - 1285 ) Orta çağın en büyük fizikçi ve hukukçularından.

Takiyyüddin Er Rasit ( 1521 - 1585 ) İstanbul rasathanesi ilk kuran çağından çok ileride asrın önde gelen astronomi alimidir.

Uluğ Bey ( 1394 -1449 ) Çağının en büyük astronomu ve trigonometride yeni çığır açan ünlü bir alim ve hükümdar.

Zehravi ( 936 -1013 ) 1000 sene önce ilk çağdaş ameliyatı yapan böbrek taşlarının nasıl çıkarılacağını ve ilk böbrek ameliyatını gerçekleştiren bilim adamı..

Zerkali ( 1029 - 1087 ) Keşif ve hizmetleri ile ün salmış astronomi alimidir.

Gönderi tarihi:

Kimse bu bilim adamlarını ve son yüzyıllara kadar Müslümanların yaptıklarını görmezden gelmiyor sayın Kaplan-200. Herkesin kabul etmesi gereken bir gerçek var artık. Geri düştük; bir an önce kendimize gelmeliyiz ki devam edebilelim.

Gönderi tarihi:

Abdüsselam ( 1926 - ...) Fizik bilgini, ilk nobel ödülü alan müslüman bilim adamı.

Ahmed Bin Musa ( 10. yüzyıl ) Sistem mühendisliğinin öncüsü. Astronom ve Mekanikçi.

Ahiz ( 776 - 869 ) Zooloji İlminin öncülerindendir. Hayvan gübresinden amonyak elde etmiştir.

Akşemseddin ( 1389 - 1459 ) Pasteur'dan önce mikrobu bulan ilk bilim adamı, İstanbul'un fethinin manevi babasıdır. Fatih sultan Mehmet' in hocasıdır.

Ali Bin Abbas ( ? - 994 ) 1000 sene önce ilk kanser ameliyatını yapan bilim adamı. Kılcal damar sitemini ilk defa ortaya atan bilim adamıdır. Eski çağın en büyük hekimlerinden olan Hipokrates'in (Hipokrat) doğum olayı görüşünü kökünden yıktı.

Ali Bin İsa ( 11 yüzyıl ) İlk defa göz hastalıkları hakkında eser veren müslüman bilim adamı.

Ali Bin Rıdvan ( ? - 1067 ) Batıya tedavi metodlarını öğreten islam alimi.

Ali Kuşçu ( ? - 1474 ) Ünlü bir türk astronomi ve matematik bilginidir.

Ammar ( 11 yüzyıl ) İlk katarak ameliyatını kendine has biçimde yapan müslüman bilim adamı.

Battani ( 858 - 929 ) Dünyanın en meşhur 20 astrononumdan biridir. Trigonometrinin mucidi, sinus ve kosinüs tabirlerini kullanan ilk bilgin.

Beyruni ( 973 - 1051 ) Dünyanın döndüğünü ilk bulan bilim adamı ümit burnu, amerika ve japonyanın varlığından bahseden ilk bilim adamı. Beyruni Amerika kıtasının varlığını Cristof Colomb'un keşfinden 500 sene önce bildirmiştir. Matematik, Jeoloji, Coğrafya, Tıp, Felsefe, Fizik, Astronomi gibi dallarda eserler yazmıştır. Çağın en büyük alimidir.

Bitruci ( 13 yüzyıl ) Kopernik'e yol açan öncülük eden astronom bilim adamı.

Cabir Bin Eflah ( 12 yüzyıl ) Ortaçağın büyük matematik ve astronom bilginidir . Çubuklu güneş saatini bulan ilk bilim adamıdır.

Cabir Bin Hayyam ( 721 - 805 ) Atom bombası fikrinin ilk mucidi ve kimyanın babası sayılır. Maddenin en küçük parçası atomun parçalanabileciği fikrini bundan 1200 sene önce ortaya atmıştır.

Cezeri ( 1136 - 1206 ) İlk sistem mühendisi ve ilk sibernetikçi ve elektronikçidir. Bilgisayarın babası; oysa bilgisayarın babası yanlış olarak ingiliz matematikçisi Charles Babbage olarak bilinir..

Demiri ( 1349 - 1405 ) Avrupalılardan 400 yıl önce ilk zooloji ansiklopedisini yazan alimdir ... "Hayatül Hayavan" isimli kitabı yazmıştır.

Dinaveri ( 815 - 895 ) Botanikçi ve astronom bir alim olarak bilinir.

Ebu Kamil Şuca ( ? - 951 ) Avrupaya matematiği öğreten islam bilgini.

Ebu'l Fida ( 1271 - 1331 ) Büyük bir bilgin tarihçi ve coğrafyacıdır.

Ebu'l Vefa ( 940 - 998 ) Matematik ve Astronomi bilginidir trigonometriye tanjant, kotanjant, sekant ve kosekantı kazandıran matematik bilginidir.

Ebu Maşer ( 785 - 886 ) Med-Cezir olayını (gel-git) ilk keşfeden bilgindir.

Evliya Çelebi ( 1611 - 1682 ) "Büyük Türk Seyyahı" ve meşhur "Seyahatname"nin yazarıdır.

Farabi ( 870 - 950 ) Ses olayını ilk defa fiziki yönden ele alıp açıklayıp izah getiren ilk bilgindir.

Fatih Sultan Mehmet ( 1432 - 1481 ) İstanbulu feth eden ve havan topunu icad eden yivli topları döktüren padişahtır. Fatih'in kendi icadı olan ve adı "Şahi" olan topların ağırlığı 17 ton ve bakırdan dökülmüş olup 1.5 ton ağırlığındaki mermileri 1 km ileriye atabiliyordu bu topları 100 öküz ve 700 asker ancak çekebiliyordu..

Fergani ( 9 yüzyıl ) Ekliptik meyli ilk defa tesbit eden astronomi alimi.

Gıyasüddin Cemşid ( ? - 1429 ) Matematik alimi. Ondalık kesir sistemini bulan Cemşid cebir ve astronomi alimidir.

Harizmi ( 780 - 850 ) İlk cebir kitabını yazan ve batıya cebiri öğreten bilgin. Adı algoritmaya isim oldu rakamları Avrupa' ya öğreten bilgin. Cebiri sistemleştiren Bilgin.

Hasan Bin Musa ( ? - ? ) Dünyanın çevresini ölçen, üç kardeşler olarak bilinen üç kardeşten biri..

Hazini ( 6 - 7 yüzyıl ) Yerçekimi ve terazilerle ilgili izahlarda bulunan bilgin.

Hazerfen Ahmed Çelebi ( 17 yüzyıl ) Havada uçan ilk Türk. Planörcülüğün öncüsü.

Huneyn Bin İshak ( 809 - 873 ) Göz doktorlarına öncülük yapan bilgin.

İbni Avvam ( 8 yüzyıl ) Tarım alanında ortaçağ boyunca kendini kabul ettiren bilgin.

İbni Battuta ( 1304 - 1369 ) Ülke ülke , kıta kıta dolaşan büyük bir seyyah.

İbni Baytar ( 1190 - 1248 ) Ortaçağın en büyük botanikçisi ve eczacısıdır.

İbni Cessar ( ? - 1009 ) Cüzzam hastalığının sebeb ve tedavilerini 1000 sene önce açıklayan müslüman doktor.

İbni Ebi Useybia ( 1203 - 1270 ) Tıp Tarihi hakkında eşsiz bir eser veren doktor. İbni Fazıl ( 739 - 805 ) 12 asır önce ilk kağıt fabrikasını kuran vezir.

İbni Firnas ( ? - 888 ) Wright kardeşlerden 1000 sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştiren alim.

İbni Haldun ( 1332 - 1406 ) Tarihi ilim haline getiren sosyolojiyi kuran mütefekkir. Psikolojiyi tarihe uygulamış, ilk defa tarih felsefesi yapan büyük bir islam tarihçisidir. Sosyolog ve şehircilik uzmanı.

İbni Hatip ( 1313 - 1374 ) Vebanın bulaşıcı hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklayan doktor.

İbni Havkal ( 10 yüzyıl ) 10 asır önce ilmi değeri yüksek bir coğrafya kitabı yazan alim.

İbni Heysem ( 965 - 1051 ) Optik ilminin kurucusu büyük fizikçi. İslam dünyasının en büyük fizikçisi, batılı bilginlerin öncüsü, göz ve görme sistemlerine açıklık kazandıran alim. Galile teleskopunun arkasındaki isim.

İbni Karaka ( ? - 1100 ) 900 yıl önce torna tezgahı yapan bilgin.

İbni Macit ( 15 yüzyıl ) Ünlü bir denizci ve coğrafyacı. Vasco Da Gama onun bilgilerinden ve rehberliğinden istifade ederek hindistana ulaştı.

İbni Rüşd ( 1126 - 1198 ) Büyük bir doktor, astronom ve matematikçidir.

İbni Sina ( 980 - 1037 ) Doktorların sultanı. Eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulan dahi doktor. Hastalık yayan küçük organizmalar, civa ile tedavi, Pasteur'e ışık tutması, ilaç bilim ustası, dış belirtilere dayanarak teşhis koyma, botanik ve zooloji ile ilgilendi, fizikle ilgilendi, jeoloji ilminin babası.

İbni Turk ( 9 yüzyıl ) Cebirin temelini atan islam bilgini.

İbni Yunus ( ? - 1009 ) Galile'den önce sarkacı bulan astronom.

İbni Zuhr ( 1091 - 1162 ) Endülüsün en büyük müslüman doktorlarından asırlarca Avrupa'da eserleri ders kitabı olarak okutuldu.

İbnünnefis ( 1210 - 1288 ) Küçük kan dolaşımını bulan ünlü islam alimi.

İbrahim Efendi ( 18 yüzyıl ) Osmanlılarda ilk denizaltıyı gerçekleştiren mühendis.

İbrahim Hakkı ( 1703 - 1780 ) Büyük bir sosyolog, psikolog, astronom ve fen adamı. En ünlü eseri "Marifetnâme" ile burçlardan, insan fizyoloji ve anatomisinden bahsetmiştir.

İdrisi ( 1100 - 1166 ) Yedi asır önce bügünküne çok benzeyen dünya haritasını çizen coğrafyacı.

İhvanü-s Safa ( 10 yüzyıl ) Çeşitli ilim dallarını içine alan 52 kitaptan meydana gelen bir ansiklopedi yazan ilim adamı. Astronomi , Coğrafya, Musiki, Ahlâk, Felfese kitapları yazmıştır.

İsmail Gelenbevi ( 1730 - 1791 ) 18 yüzyılda Osmanlıların en güçlü matematikçilerindendi.

İstahri ( 10 yüzyıl ) Minyatürlü coğrafya kitabı yazan bilgin.

Kadızade Rumi ( 1337 - 1430 ) Çağını aşan büyük bir matematikçi ve astronomi bilgini. Osmanlının ve Türklerin ilk astronomudur.

Kambur Vesim ( ? - 1761 ) Verem mikrobunu Robert Koch'dan 150 sene önce keşfeden ünlü doktor.

Katip Çelebi ( 1609 - 1657 ) Osmalılarda rönesansın müjdecisi, coğrafyacı ve fikir adamı.

Kazvini ( 1203 - 1283 ) Ortaçağın Herodot'u müslümanların Plinius'u , astronom ve coğrafyacı bilgin.

Kemaleddin Farisi ( ? - 1320 ) İbni Heysem ayarında büyük islam matematikçisi, fizikçi ve astronom.

Kerhi ( ? - 1029 ) İslam dünyası Matematikçilerinden.

Kindi ( 803 - 872 ) İbni Heysem'e kadar optikle ilgili eserleri kaynak olan bilgin. Fizik, felsefe ve matematik alanında yaptığı hizmetleri ile tanınmıştır.

Kurşunoğlu Behram ( 1922 - ... ) Genelleştirilmiş izafiyet teorisini ortaya atan beyin güçlerimizden. Halen Prof. Behram Kurşunoğlu Amerika da Florida Üniversitesinde teorik fizik merkezinde başkanlık yapmaktadır.

Lagarî Hasan Çelebi ( 17 yüzyıl ) Füzeciliğin atası, osmanlılarda ilk defa füze ile uçan bilgin.

Macriti ( ? - 1007 ) Matematikte başkan kabul edilen Endülüslü Matematikçi ve astronom.

Mağribi ( 16 yüzyıl ) Çağının en büyük matematikçilerinden . Mağribinin eseri olan Tuhfetü'l Ada isimli kitabında üçgen, dörtgen, daire ve diğer geometrik şekillerinin yüzölçümlerini bulmak için metodlar gösterilmiştir.

Maaşallah ( 72? - 815 ) Meşhur islam astronomlarındandır. Usturlabla ilgili ilk eseri veren bilgindir.

Mes'ûdi ( ? - 956 ) Kıymeti ancak 18. 19. Yüzyıllarda anlaşılan büyük tarihçi ve coğrafyacı. Mesudi günümüzden 1050 sene önce depremlerin oluş sebebini açıklamıştır. Mesûdinin eserlerinden yel değirmenlerinin de müslümanların icadı olduğu anlaşılmıştır.

Mimar Sinan ( 1489 - 1588 ) Seviyesine bugün dahi ulaşılamayan dahi mimar. Mimar Sinan tam manası ile bir sanat dahisidir.

Mürsiyeli İbrahim ( 15 yüzyıl ) Piri reisten 52 sene önce bugünkü uygun Akdeniz haritasını çizen haritacı. Günümüzden 500 sene önce kadar önce yaşamıştır.

Nasirüddin Tusi ( 1201 - 1274 ) Trigonometri alanında ilk defa eser veren, Merağa rasathanesini kuran, matematikçi ve astronom.

Necmeddinü-l Mısri ( 13 yüzyıl ) Çağının ünlü astronomlarından.

Ömer Hayyam ( ? - 1123 ) Cebirdeki binom formülünü bulan bilgin. Newton veya binom formülünün keşfi Ömer Hayyama aittir.

Mustafa kemal (1881 -1938) Türk Kurtuluş Savaşı'nın önderi, Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanıdır. Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi'nin askerî, fikrî ve siyasi önderi

Piri Reis ( 1465 - 1554 ) 400 sene önce bu günküne çok yakın dünya haritasını çizen büyük coğrafyacı. Amerika kıtasının varlığını Cristof Colomb'dan önce bilen ünlü denizci.

Razi ( 864 - 925 ) Keşifleri ile ün salan asırlar boyunca Avrupa'ya ders veren kimyager doktor ünlü klinikçi.

Sabit Bin Kurra ( ? - 901 ) Newton' dan çok önce diferansiyel hesabını keşfeden bilgin. Dünyanın çapını doğru olarak hesaplayan ilk islam bilgini. Matemetik ve astronomi alimi.

Sabuncu Oğlu Şerefeddin ( 1386 - 1470 ) Fatih devrinin ünlü doktor ve cerrahlarındandır. Deneysel fizyolojinin öncülerindendir.

Seydi Ali Reis ( ?-1562 ) Ünlü bir denizci, matematik ve astronomi alimidir.

Şemsettin Halili ( ?-1397 ) Büyük bir astronomi bilginidir.

Şihabettin Karafi ( ? - 1285 ) Orta çağın en büyük fizikçi ve hukukçularından.

Takiyyüddin Er Rasit ( 1521 - 1585 ) İstanbul rasathanesi ilk kuran çağından çok ileride asrın önde gelen astronomi alimidir.

Uluğ Bey ( 1394 -1449 ) Çağının en büyük astronomu ve trigonometride yeni çığır açan ünlü bir alim ve hükümdar.

Zehravi ( 936 -1013 ) 1000 sene önce ilk çağdaş ameliyatı yapan böbrek taşlarının nasıl çıkarılacağını ve ilk böbrek ameliyatını gerçekleştiren bilim adamı..

Zerkali ( 1029 - 1087 ) Keşif ve hizmetleri ile ün salmış astronomi alimidir.

 

Evet bunlar doğru...

Ama tarihle yüzleşmeyi bir de böyle denesek sevgili kaplan-200...

Şimdi cehalet hastalığının geçmişinden örnekler:

 

1571 yılında Müneccimbaşı Mustafa Çelebi’nin yerine Taküyiddin Bin Ahmed Dımışki adlı bir Mısırlı Astronom, müneccimbaşı olarak atanmıştı. Onun ziç hesaplarının düzeltilmesi için yeni rasatlar yapmak istemesi üzerine III. Murat Tophane’de bir gözlemevi yaptırmıştır (1578). (Osmanlı başkentinde bu tarihe kadar bir rasathane olmaması da ilginçtir.)

 

Taküyiddin, Galata gözlemevi yapıldıktan sonra burada yaptığı gözlemleri içeren ünlü bir astronomi kitabı yayımlamıştı. Ne var ki yapılan gözlemevi, üç ay sonra Şeyhülislam Şemseddin Efendi’nin gökleri gözlemenin uğursuz bir şey olduğunu ve devletin mahvına sebep olacağını anlatan arizesi (jurnalı) nedeniyle Sultan III. Murat tarafından yıktırılmıştı.

 

Evliya Çelebi aynı yerde bir müneccim kuyusunun da IV. Murat zamanında müftü Yahya Efendi’nin fetvası ile doldurulduğunu yazar. IV. Murat dönemi bilim düşmanlığı ile maluldur. Padişahın başhekimi Emir Çelebi, Enmuzec-ut-Tıp adlı kitabında kendi deneyimi olmadan eskilerin söylediklerini kabul etmenin doğru olmadığını yazan bir bilim adamı idi. Fakat düşmanlarının fitnelemesi üzerine Emir Çelebi, sultanın zoruyla çok miktarda afyon yedirilerek 1638’de intihara zorlanmıştı.

 

IV. Murad (1623-1640) döneminde medreselerde okutulan Akaid-i İslam kitabında, ilmihal dışında öğretilen derslerin yaşamsal bir önemi olmadığı anlatılıyordu.

 

Kâtip Çelebi Mizan ül-Hakk adlı kitabında, Abbasi döneminde Hakayik-i Eşya (müspet ilim) geliştiğini söylerken kendi döneminin tutuculuğundan şikayet eder. Felsefe ve müspet ilimlerin medreselerden kaldırıldığını ve ‘Rum’da suk-i ilme kesat geldiğini’ söyler.

 

Ali Paşa, rüştiye ve idadilerde okutulacak bir dünya tarihi için Türkiye’de yazacak biri olmayınca, Fransızcadan bir kitap çevirtmişti. İlgili Maarif Encümeni kitapta yazılanların Kısas-ı Enbiya’ya uymadığı nedeniyle okullarda okutulmasına izin vermemişti.

 

Tanzimat, rüştiye ve idadileri açarak Türkiye’de eğitime büyük bir sıçrama getirmiştir. Mordtmann Isparta’da Türk nüfusun yarısı kadar olan Rumların, Türklerin bakımsız ve hocasız rüştiyelerine karşı, hocaları Yunanistan’dan gelen bakımlı iki rüştiyeleri olduğunu yazar.

 

II. Darülfünun açıldığı zaman (1870) Hoca Tahsin Efendi oksijensiz yanma olmadığını göstermek için öğrencilere bir deney yaptığı, arkadaşı olan Cemaleddin Afgani ise biraz liberal bir konferans verdiği için üniversite kapatılmış ve 1909’a kadar doğru dürüst çalışmamıştı.

 

Bu Türkiye’de cehaletin neden hâlâ ağır bir hastalık olduğunu anlatan bir geçmiştir. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Türkiye’de okuma yazma oranı %10’du. Köyde okuma yazma yoktu. Onlar da nüfusun %90’ı idiler. Türkiye’nin en büyük kara deliği okumamış olmaktır.

 

Müteferrika Matbaası 1727-1794 arasında ancak 18 yıl açık kalmış ve sadece 18 kitap basabilmişti. Avrupa’da 1450-1500 arasında yirmi milyon cilt kitap (yapıt sayısını bilmiyorum) basılmıştır. Bu sayı da bugün Türkiye ile Avrupa arasındaki kültür yoğunluğunun değişmediğini gösterir.

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

Gönderi tarihi:

Kimse bu bilim adamlarını ve son yüzyıllara kadar Müslümanların yaptıklarını görmezden gelmiyor sayın Kaplan-200. Herkesin kabul etmesi gereken bir gerçek var artık. Geri düştük; bir an önce kendimize gelmeliyiz ki devam edebilelim.

'Bu kültür panoramasında dünya toplumlarının nüfuslarıylaoranlı bir performansları yok. Bir buçuk milyar Müslüman var. Kitaptahiçbir Müslüman yok. Dünyada yaşayanların 3/5’i bu kültür panoramanındışında, çünkü ölçüt çağdaş kültürü yönlendirme ve ona katkı. Bu da,ister beğen, ister beğenme, Batılı.''

 

 

500 yıl boyunca medreselerinde bir tek dünya çapında matematikçi, fizikçi yetiştirmemiş olan Türk eğitimi dünyanın enerji ve iklim buhranına girdiği ve bilgitoplumu aşamasına geldiği bir dönemde adı profesör olan kimi zevattarafından imam hatip mezunlarından matematikçi, fizikçi (haşa),biyolog (haşa haşa), kimyager (pardon simyacı) yetiştirme yönteminikeşfetmişe (!) benziyor.

 

Bu yazıya karşılık bu isimleri yazdım sanırım siz yazıyı tam okumadınız yada bu kısmını anlayamadınız.

 

Ayrıca geri düştüğümüzü görmeycek ve bir an önce kendimize gelmemiz gerktiğinin farkındayız...Ben geri düşmedik, kendimize gelmeyelim herşey çok güzel'de demedim.

 

Bunu anlamak için fazla uzağa gitmemize gerek yok,üniversitelrde yetenekli olan gençlerimizi AB-D ye çekenler ve yetiştirdiğimiz bilim adamlarını vs türlü yollardan yok etmelerinden de anlaya biliriz.

Bu oyun yeni değil ...Haklısınız bir an önce kendimize gelmeliyiz.Bir an önce ekonomi,kültür bununla beraber bilimde güçlü olmalıyız.

 

Başımızda bu zihniyetler olduğu sürece yine imkansız gibi gözüküyor....2.Mustafa kemalin gelmesini bekliyoruz.

Gönderi tarihi:

'Bu kültür panoramasında dünya toplumlarının nüfuslarıylaoranlı bir performansları yok. Bir buçuk milyar Müslüman var. Kitaptahiçbir Müslüman yok. Dünyada yaşayanların 3/5’i bu kültür panoramanındışında, çünkü ölçüt çağdaş kültürü yönlendirme ve ona katkı. Bu da,ister beğen, ister beğenme, Batılı.''

 

 

500 yıl boyunca medreselerinde bir tek dünya çapında matematikçi, fizikçi yetiştirmemiş olan Türk eğitimi dünyanın enerji ve iklim buhranına girdiği ve bilgitoplumu aşamasına geldiği bir dönemde adı profesör olan kimi zevattarafından imam hatip mezunlarından matematikçi, fizikçi (haşa),biyolog (haşa haşa), kimyager (pardon simyacı) yetiştirme yönteminikeşfetmişe (!) benziyor.

 

Bu yazıya karşılık bu isimleri yazdım sanırım siz yazıyı tam okumadınız yada bu kısmını anlayamadınız.

 

Ayrıca geri düştüğümüzü görmeycek ve bir an önce kendimize gelmemiz gerktiğinin farkındayız...Ben geri düşmedik, kendimize gelmeyelim herşey çok güzel'de demedim.

 

Bunu anlamak için fazla uzağa gitmemize gerek yok,üniversitelrde yetenekli olan gençlerimizi AB-D ye çekenler ve yetiştirdiğimiz bilim adamlarını vs türlü yollardan yok etmelerinden de anlaya biliriz.

Bu oyun yeni değil ...Haklısınız bir an önce kendimize gelmeliyiz.Bir an önce ekonomi,kültür bununla beraber bilimde güçlü olmalıyız.

 

Başımızda bu zihniyetler olduğu sürece yine imkansız gibi gözüküyor....2.Mustafa kemalin gelmesini bekliyoruz.

 

Tamam 500 ifadesi belki fazla iddialıdır ancak son yüzyıllarda yaşanan bir süreçtir bilgi ve düşünce faaliyetlerinin gerilemesi.

 

Yani bu isimler tartışma konusu değil derken kastettiğim de bu; size bir örnek mesela:

 

İsmini verdiğiniz bir bilim adamı:

Takiyyüddin Er Rasit ( 1521 - 1585 ) İstanbul rasathanesi ilk kuran çağından çok ileride asrın önde gelen astronomi alimidir.

Ben de başka bir başlıkta bu bilim adamının ismini vermiştim; gerçekten çok önemlidir bilim tarihinde. Ama bakınız sayın Dipnot da diyor:

1571 yılında Müneccimbaşı Mustafa Çelebi’nin yerine Taküyiddin Bin Ahmed Dımışki adlı bir Mısırlı Astronom, müneccimbaşı olarak atanmıştı. Onun ziç hesaplarının düzeltilmesi için yeni rasatlar yapmak istemesi üzerine III. Murat Tophane’de bir gözlemevi yaptırmıştır (1578). (Osmanlı başkentinde bu tarihe kadar bir rasathane olmaması da ilginçtir.)

 

Taküyiddin, Galata gözlemevi yapıldıktan sonra burada yaptığı gözlemleri içeren ünlü bir astronomi kitabı yayımlamıştı. Ne var ki yapılan gözlemevi, üç ay sonra Şeyhülislam Şemseddin Efendi’nin gökleri gözlemenin uğursuz bir şey olduğunu ve devletin mahvına sebep olacağını anlatan arizesi (jurnalı) nedeniyle Sultan III. Murat tarafından yıktırılmıştı.

İçindeki bilgileri birebir doğrulayacak kadar ayrıntılı bilgim yok ama böyle bir "yıkım" olayının gerçekleştiğine dair çok yaygın bir söylemden haberdarım.

 

Anlatılan bu; bir süreçle günümüze ulaşmışız. Ve artık günümüzdeyiz; şimdi ne yapmak lazım?

 

Bence sizin de bu soruya vereceğiniz cevaplar vardır ve burada "doğulu bilim adamı, batılı bilim adamı" kavgası yapmaya gerek yok. Çünkü bilimin gelişiminde sizin de adını verdiğiniz sayın Abdüsselam'ın da dediği gibi tüm medeniyetlerin, toplumların katkısı vardır.

 

Abdüsselam:

"Bilim dünyası bütün insanlığın ortak mirasıdır. Doğu ve Batı, Kuzey ve Güney eşit olarak bilime iştirak etmiştir."

Gönderi tarihi: (düzenlenmiş)

Anlatılan bu; bir süreçle günümüze ulaşmışız. Ve artık günümüzdeyiz; şimdi ne yapmak lazım?

 

Bence sizin de bu soruya vereceğiniz cevaplar vardır ve burada "doğulu bilim adamı, batılı bilim adamı" kavgası yapmaya gerek yok. Çünkü bilimin gelişiminde sizin de adını verdiğiniz sayın Abdüsselam'ın da dediği gibi tüm medeniyetlerin, toplumların katkısı vardır.

 

Abdüsselam:

 

 

Evet ne yapmak lazım...

Haklısınız birşey yapılmalı...

Ama ne?...

Galiba şuradan başlayabiliriz...

Bugüne bir bakarsak...

Doğu ile (islam dünyası ile) kıyaslama yaparsak...

Bugün Türkiye, çağdaşlığı ve laikliği seçmiş, kadınını yasal eşitliğekavuşturmuş, bu sayede de İslam ülkeleri arasında en özgür ve belirginbir gelişme düzeyi yakalamış tek İslam ülkesi!

Daha somutlaştırırsak: CBT sayı 1039'daki rapora göre, İslamdünyasında 57 ülkede 1.3 milyar insan yaşıyor.

Bu ülkeler arasında,emeğiyle, insanıyla, üretkenliğiyle, yaratıcılığıyla gelir bakımındanOrta Avrupa ülkelerine yaklaşabilmiş belki de tek ülke Türkiye!

Ülkemiz bunu iki kaldıraçla başardı: Çağdaş uygarlığın hukuk ve eğitim sistemi ve bu sistemin dayanağı/temeli olan laiklik!

Çağdaş hukuk, yasa karşısında eşitliği ve anayasal sistemi (Parlamento, siyasal partiler, güçler ayrılığı, hukuk devleti!) garanti ediyor...

Çağdaş eğitim de bilimsel teknolojik düşünmeyi, planlamayı, üretmeyi teşvik ediyor!

Hıristiyan dünya, Türkiye'yi, İslam dünyası dışında görmek istemiyor!

AB ve ABD'nin egemen kültürü ve temsilcileri bize şunu diyor: Kardeşim İslamın sınırları dışına çıkma! Sen o dünyanın parçasısın,orada kal; seni aramızda bizlerden biri gibi görmek istemeyiz! Buna negerek var!. Bize benzemek ve yaklaşmak senin neyine..

"Bon pour L'orient".. bununla idare et...

Ve ben sana bu konuda istediğin desteği de vereceğim...

(ki şu han ülkemizin başındakiler tamamıyla bunu yapıyor ve bu düşüncenin ekmeğine yağ sürüyor...)

Utanç verici bir durum bana göre...

Demekki öncelikle bu oyunları görmemiz, hissetmemiz, farkına varmamız ve önlemini almamız gerekiyor...

Yoksa daha çooook havanda su döveriz....

 

Sevgi ve saygılarımla...

DİPNOT...

Tarih: Düzenleyen: DİPNOT
Gönderi tarihi:

Öncelikle gelir bakımından Türkiye'den ileri doğu toplumları var(aman petrol canım petrol). Türkiye'yi diğer açılardan da hemen en ileri ilan edemeyiz(Malezya ve İran gelişme açısından önemlidir). Ancak Türkiye özellikle ortadoğunun karışık coğrafyasında batı ile ve doğal olarak "güç merkezi" ile somut ilişkiler geliştirebilen ve batılı hayat tarzıyla içe içe yaşayan bir ülkedir. Olumlu ve olumsuz getirileri vardır bunların. O yüzden sizde gördüğüm "batılı olmak iyi" yaklaşımına katılmıyorum tamamıyla.Hatta ülkemizdeki batıcılığın bizi kimliksiz hale getiren bir sürece dönüştüğünü düşünüyorum ki ne batılı olabiliyoruz ne doğulu, ne kuzeyliyiz ne güneyli. Daha önce de söyledim çözümde farklı yerlerdeyiz. Ben asla hukukun, adaletin, eğitimin ve benzerlerinin batıdan geleceği inancını taşımıyorum. Herkes kendi bünyesine göre bir şeyler yapmak durumundadır. Doğruları ve yanlışlarıyla birilerini taklit etmek ya da özümsemek doğru değildir. Sadece ve sadece doğruların, gerçeklerin alıcısı ve vericisi olmalıyız. Batı ya da doğunun değil. Ben bu doğruların ve gerçeklerin de ancak Allah'ın peygamberleri aracılığıyla gösterdiği yolla açığa çıkacağına inanıyorum. Bu yol tüm Peygamberlerin ortak yoludur, bu yol yeryüzünde gerçeğin peşine düşmüş ve ondan bir şeylere ulaşmış olanların yoludur. Lütfen beni bir çok zaman olduğu gibi yanlış anlayıp farklı toplumların veya bireylerin uygulamalarıyla eleştiri getirmeyiniz sözlerime. Çünkü ben bu yolun en temiz, en katıksız halinden bahsediyorum ki bu ne doğunun ne de batının tekelinde olabilir.

Bu işin çözümünde birilerinin bizim hakkımızda düşündüğü şeylerden çok kendimiz hakkında ne düşündüğümüz önemlidir. Ve ben bunları düşünüyorum. Ne doğu ne batı sınırlar bizleri. Bu yüzden zaten birey olarak, toplum olarak ve hatta devlet olarak kendimizi tekrar tekrar sorgulamalıyız.

Gönderi tarihi:

Öncelikle gelir bakımından Türkiye'den ileri doğu toplumları var(aman petrol canım petrol). Türkiye'yi diğer açılardan da hemen en ileri ilan edemeyiz(Malezya ve İran gelişme açısından önemlidir).

.

.

 

Evet sevgili 'ali0_1' bu konuda size aynen katılıyorum.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.