Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Kureyza Meselesi şu ana kadar islam dışı kesimlerin eleştiri ve hakarete varan tespitleriyle ele alnıyor,müslümanların "bu ceza Tevrata göre idi" demleri ile de bitiyordu.Doğrusu içimde devamlı bir sıkıntı vardı.bu haberin sağlıklı olamayacağını düşünüyor ama elimde eski eserlerde bulunan bir kaynak yoktu.İşte böyle bir kaynağı gösteren bir çalışma buldum.

 

 

W. N. Arafat ele almış ve Hamit aydın tarafından tercüme edilmiştir.Makaleyi özetleyerek burada sunuyorum.

 

 

1. İbni İshakın bu konuda istifade ettiği ravilerin çoğu kureyza soyundan gelen medineliler olmuştur.Oysa, bu geç dönem ve kesin olmayan kaynaklar yerine, olaylarla eşzamanlı ve tümüyle sahih bir kaynak olan Kur’an yer almalıdır. Ahzab Suresi’nin 26. ayetinde, anılan olaya çok kısa bir atıf var:

 

"Allah kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını [ferîqan] öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz”.

Ayette –görüldüğü üzere– öldürülenlerin sayısıyla ilgili herhangi bir bilgi yoktur.

 

2. Alimlerin ve tarihçilerin, hikayenin İbni İshak versiyonuna yaklaşımları, ya tereddütler karışmış bir kabullenme, ya da en azından iki önemli vak’ada görüldüğü gibi yargılama ve açık bir şekilde red olmuştur. Çağdaşlarından, ilk hadiscilerden ve fıkıh alimlerinden biri olan Mâlik, net bir biçimde onu “yalancı”, “deccâl”ve “rivayetlerini Yahudilerden alan” birisi olarak tanımlamıştır.Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, Malik, kendi kriterlerini uygulayarak, İbni İshak’ın rivayetlerinin doğruluğundan şüphe etmiş ve yaklaşımını kabul etmemiştir.

 

3. Daha sonraki bir dönemde, İbni Hacer, Malik’in, İbni İshak’ı suçlamasının temel noktalarını açıklamıştır. Onun dediğine göre,20 Malik, İbni İshak’ı suçlamıştır, çünkü o, Peygamber’in gazvelerine dair yazdıklarını, Medine’de yaşayan Yahudi torunlarına başvurarak, Yahudi ataları tarafından kendi bakış açılarıyla aktarılmış olan şekilleriyle elde etmiştir. İbni Hacer21 bahsi geçen meseleleri “Kurayza ve Nadir hakkındaki acayip rivayetler” şeklinde güçlü bir ifadeyle tanımlayıp reddetmiştir. Bu sarih redden daha mahküm edici bir şey olamaz.

 

4. İnsan şöyle düşünmekten kendini alamaz: Bu olayla ilgili olarak eğer 600 ya da 900 kişi öldürülmüşse, bu vak’anın önemi çok büyük olurdu. Kur’ân’da bu hususla ilgili daha net açıklamalar, ibretler ve öğrenilmesi gereken dersler yer almalıydı. Yok eğer sadece, suçlu [savaşmış] liderler öldürülmüşse, bunun sonucunun Kuran’da basit/kısa bir açıklamayla yer alması tabii olacaktır.

 

Kaynaklar hakkında söylenecek son söz: bunlar ne ilgiye şayan, ne de itimat edilir durumdadırlar. Tespitler çok geç bir dönemlere aittirler. Bu nedenle, rivayeti reddetmek için gerekçeler şöyle sıralanabilir:

 

 

Rivayetin etrafındaki şüpheler

 

1. Yukarıda belirtildiği gibi, Kuran’da, bahsi geçen rivayetlere yapılan atıflar çok kısa olup çok sayıda insanın öldürülmesi ile ilgili herhangi bir ifade yoktur. Savaş söz konusu olduğunda, yapılan atıf fiilen savaşanlara yöneliktir. Kuran, tarihçilerin herhangi bir şüphe duymaksızın kabul edecekleri tek kaynaktır. O, [olayla] eş-zamanlı bir metin olup, birçok inandırıcı sebepten dolayı, olayın, sahip olduğumuz en sahih versiyonudur.

 

2. İslami hükümlere göre, sadece ihanetten sorumlu olan kişiler cezalandırılır.

 

3. Bu kadar çok sayıda kişiyi öldürmek, İslam’ın adalet anlayışına ve Kuran’da geçen “Hiç bir günahkâr başkasının günahının sorumluluğunu yüklenmez” temel ilkesiyle taban-tabana zıttır. Rivayete göre gayet açıktır ki, liderler sayılıydı ve isimleri iyi biliniyordu.

 

4. Bu rivayet ayrıca savaş mahkûmları ile ilgili Kuran’daki hükümlerin zıddınadır. Kur’ân hükmüne göre esirler ya doğrudan serbest bırakılmalı ya da fidye karşılığında salıverilmelidirler.

 

5. Beni Kurayza’dan önce ve sonra gene birer savaş sonrası teslim alınmış diğer Yahudi gruplarına müsamahakâr davranılarak Medine’den çıkıp-gitmelerine izin verilirken, Beni Kurayza’nın katliama tabi tutulması ihtimali zor bir durumdur.

 

Nitekim Ebu Ubeyd b. Sallâm, Kitâbu’l-Emvâl’inde şöyle bir rivayete yer verir:

Hayber Müslümanlar tarafından fethedildiğinde, Hayber halkı içinde öyle bir aile/sop vardı ki, Hz. Peygamber’e çirkin hakaretlerdeki aşırılığıyla şöhret bulmuştu. Hz. Peygamber o gün onlara azarlama sınırlarını geçmeyecek şekilde şöyle hitap etti: “Ey Ebu’l-Hukayk’ın çocukları! Ben sizin Allah ve O’nun Elçisi’ne olan aşırı düşmanlığınızı biliyorum. Fakat bu husus, [geçmişte] kardeşlerinize muamelede bulunduğum gibi size de aynı muamelede bulunmama mani olmayacaktır” [Yani sizi bu kin ve düşmanlığınızdan dolayı yargılayacak değilim]. Bu olay, Beni Kurayza olayından sonra vuku bulmuştu.

 

6. Eğer, yüzlerce insan pazarda öldürülmüş ve bunun için hendekler kazılmış ise, bununla ilgili herhangi bir iz’in olmaması, bahsi geçen yere işaret eden herhangi bir referansın ya da yazının olmaması çok ilginçtir.

 

7. Bu katliam gerçekten olmuş ise, fıkıh alimleri bunu bir emsal karar olarak kabul edeceklerdi. Gerçekte ise, durum bunun tam tersinedir. Fıkıh alimlerinin yaklaşımı ve hükümleri, bunun zıddına olarak “Hiç bir günahkâr başkasının günahının sorumluluğunu yüklenmez” şeklindeki Kur’ânî öğretiye daha uygundur.

Nitekim, Ebu Ubeyd b. Sellâm, bir siret veya biyografi kitabı olmaktan çok bir fıkıh ve fetva kitabı olan Kitab-ul Emval’inde26 konuyla ilgili çok önemli bir olay kaydetmektedir:

 

İmam El-Evzaî zamanında, Abdullah b. Ali’nin (Abbasi lider) vali olduğu bir dönemde, Lübnan’da Kitap Ehli’nden bir grup olay çıkarmıştır. Vali isyanı bastırmış ve sorun çıkaran topluluğun sürgüne gönderilmesi emrini vermiştir. El-Evzai, toplumun ileri gelen müçtehidi yetkisiyle hemen bu kararı reddeder. Bu tavrıyla ilgili gerekçesi ise, isyan olayının, anılan tüm topluluğun iştirakiyle gerçekleşmemiş olmasıdır. “Bildiğim kadarıyla, az sayıda kişinin yaptığı bir hata nedeniyle çok kişiyi cezalandırması Allah’ın bir sünneti değildir, aksine O’nun sünneti çok kişinin yaptığı hata nedeniyle az kişinin cezalandırılmasıdır.”

Eğer İmam el-Evzai, Beni Kurayza’nın kılıçtan geçirilmesi rivayetini kabul ediyor olsaydı, bunu bir emsal olarak kabul edecek ve Abdullah b. Ali ile temsil edilen otoriteye karşı itiraz edemeyecekti. El-Evzai’nin, İbn İshak’ın genç bir çağdaşı olduğu da unutulmamalıdır.

 

8. Kurayza rivayetinde, aktif düşmanlık yapan kişiler olarak tanımlanan bazı şahısların öldürüldüğü rivayet edilmiştir. Bunların ihanete sebep oldukları için cezalandırılmaları makul bir sonuçtur. Buradan bütün kabilenin cezalandırıldığı sonucu çıkarılmamalıdır.

 

9. Rivayetin ayrıntıları tamamen Yahudilerin mahrem konuşmalarından oluşmaktadır: Kuşatılmış durumda iken kendi aralarında yaptıkları müzakereler, liderleri olarak Kab b. Esed’in tiradı, bu konuşmada müslümanlara karşı son bir umutsuz eylem yapmak üzere kendi kadınlarını ve çocuklarını öldürme önerisini getirmesi... [bütün bunların Yahudi kaynaklı olması kaçınılmaz olmaktadır].

 

10. Kurayza’nın soyundan gelen kişilerin kendi atalarını yüceltmek istemeleri gibi, olayla ilişkili olan Medinelilerin soyundan gelenler de aynı şekilde hareket etmişlerdir. Olayın, Sa‘d b. Mu‘az’ın Kurayza aleyhine verdiği kararla ilgili olan kısmı, Sa‘d’ın soyundan gelen bir kişi tarafından rivayet edilmektedir. Bu rivayete göre, Peygamber, Sa‘d’a şöyle buyurmuştur: “Sen, yedi kat semadan (ilham edildiği üzere) onların üzerine Allah’ın hükmü ile hükmettin.”

 

Şu bir gerçektir ki, atalarını yüceltmek ya da başlangıçta İslam’a karşı olanları temize çıkarmak amacıyla, sonraki nesillerce birçok hikaye uydurulmuş, bu rivayetlerin çoğu da İbni İshak tarafından rivayet edilmiştir.

 

11. Diğer detayların da kabul edilmesi zordur. Yüzlerce insanın Beni Neccâr’lı bir kadına ait tek bir evde hapsedilmiş olması nasıl mümkün olabilir?

 

12. Bu kabul edilemez katliam rivayetinin gerçek kaynağı, Medineli Yahudilerin soyundan gelen kişiler olup, İbni İshak bu “garib/acayip rivayetleri” oradan almıştır. Böyle yapmakla, İbni İshak diğer alimlerden ve tarihçilerden ciddi eleştiriler almış ve Mâlik tarafından deccal olarak nitelendirilmiştir.

 

Rivayetin kaynakları, bu yüzden, fazlasıyla şüpheli olup haberin ayrıntıları, İslam’ın ruhuna ve Kuran’daki ayetlere taban tabana zıttır. Güvenilir kaynak eksikliği olup, çevresel kanıtlar rivayetleri desteklememektedir. Bunun anlamı, rivayet şüpheli olmaktan da öte bir niteliktedir.

 

 

-http://www.nidadergisi.com/-

 

 

Bu olayı devamlı içim sıkılarak takip ediyordum.Bu makale ile birçok sıkıntım giderdi.İslami kaynakları ne kadar çok fazla okumam gerektiğini anlıyorum.Kim ne derse desin itirazlar yabana atılır cinsten değil.

 

 

Uydurmanın sebebine gelince,ravilerin yahudi torunları olması ve sadın torunu olmasıdır.Bunu bizzat makale açıklıyor.Ancak ben bunun da emevi politikasını bir ürünü olabileceğini düşünüyorum.

Gönderi tarihi:

Rahatladın mı sevgili özedönüş? Bu konu seni çok rahatsız ediyordu değil mi? Ama ilgili makale yine "duymak istenileni" vermiş. Sen de bunu duymak istiyordun ve duyunca da rahatladın.

 

Bu konuyla ilgili yığınla sahih derecesinde hadis olduğunu benden daha iyi bildiğine kuşkum yok. Ama işte peygamber'e yakıştırılamayan bir davranış olduğunda hemen savunma psikoloji giriyor devreye. Senin gibi biri bile bu makalede bahsedilen çapsız bahanelere sarılıyorsa, söyleyecek bir şey yok.

 

Dediğim gibi konu peygamber'e yakıştırılamayan bir davranış olduğunda yığınla sahih hadis sudan bahanelerle yok sayılıp Kur'an'a dönülüyor. Peki Kur'an'a döndünüz de ne oldu?

 

"Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz."

 

Erkeklerin öldürülüp de kadınların ve kız çocuklarının esir edildiği buradan anlaşılamıyor mu? Cariyelik bir esaret değil midir? İslam'da cariyelik yok mudur?

 

Ahzab suresi 26.ayeti yazılıyor da, 27. ayeti neden yazılmıyor?

 

"Yerlerini, yurtlarını, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah her şeye Kadir olandır."

 

Bu açık ve net biçimde bir yağmanın legalleştirilmesi değil de nedir?

 

Yağmayı, barbarlığı, vicdansızlığı kendi peygamberine yakıştıramayanlar, inancına toz kondurmamak adına üstelik kendi kaynaklarındaki yığınla argümanı sudan bahanelerle yok saymaktadırlar.

 

Ey müslümanlar! Ahzab 27 orada duruyor... Yağma da mı yalan?

Gönderi tarihi:

Rahatladın mı sevgili özedönüş? Bu konu seni çok rahatsız ediyordu değil mi? Ama ilgili makale yine "duymak istenileni" vermiş. Sen de bunu duymak istiyordun ve duyunca da rahatladın.

 

Bu konuyla ilgili yığınla sahih derecesinde hadis olduğunu benden daha iyi bildiğine kuşkum yok. Ama işte peygamber'e yakıştırılamayan bir davranış olduğunda hemen savunma psikoloji giriyor devreye. Senin gibi biri bile bu makalede bahsedilen çapsız bahanelere sarılıyorsa, söyleyecek bir şey yok.

 

Dediğim gibi konu peygamber'e yakıştırılamayan bir davranış olduğunda yığınla sahih hadis sudan bahanelerle yok sayılıp Kur'an'a dönülüyor. Peki Kur'an'a döndünüz de ne oldu?

 

"Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz."

 

Erkeklerin öldürülüp de kadınların ve kız çocuklarının esir edildiği buradan anlaşılamıyor mu? Cariyelik bir esaret değil midir? İslam'da cariyelik yok mudur?

 

Ahzab suresi 26.ayeti yazılıyor da, 27. ayeti neden yazılmıyor?

 

"Yerlerini, yurtlarını, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah her şeye Kadir olandır."

 

Bu açık ve net biçimde bir yağmanın legalleştirilmesi değil de nedir?

 

Yağmayı, barbarlığı, vicdansızlığı kendi peygamberine yakıştıramayanlar, inancına toz kondurmamak adına üstelik kendi kaynaklarındaki yığınla argümanı sudan bahanelerle yok saymaktadırlar.

 

Ey müslümanlar! Ahzab 27 orada duruyor... Yağma da mı yalan?

 

Duymak istediğimi arıyordum.Ama nedenbu istek vardır.Çünkü bana anlatılan olay ile kureyzada anlatılan birbirleri ile çelişiyordu.Hadislerin sahihlik derecesi üzerinde islam bilginler içinde bir ittifak yok.Klasik dönemde senet sağlığı ön planda tutulmasına rağmen modern dönemlerde metin sağlığı da dikkate alınıyor.Yani anlatıaln bir haberin kuran bütünlüğünden çıkarılmış islamın genel prensipleri ile çelişip çelişmediği..Bu prensiplerin de kişisel görüş ürünü olduğunu söyleyebilirsiniz.Ama neticede uzun haber eleme sonrası ortaya çıktığı için elemeye tabi tutulduğu için dikkatle üzerinde durulmalı ve tarihi belirsizlik olarak tartışmalı halinde bıraklamlıyız.Karar vermemeliyiz.

 

Kuranın buna teşvik edip etmediğine gelince açık bir durum görülmüyor.En azından 800-900 ölüden,islam savaş hukuku ile çelişen konulardan bahsetmediğini görüyoruz.Ki olsaydı zaten bahsederdi.27.Ayeti savaş halinde olan iki grubtan birine gösterieln savaş stratejisi olarak görülebilir.Savaş halinde olmayan bir gruba da şamil olduğu anlamı çıkmıyor.Nasıl çıkarılabilir sizce?

Gönderi tarihi:

 

Kuranın buna teşvik edip etmediğine gelince açık bir durum görülmüyor.En azından 800-900 ölüden,islam savaş hukuku ile çelişen konulardan bahsetmediğini görüyoruz.Ki olsaydı zaten bahsederdi.27.Ayeti savaş halinde olan iki grubtan birine gösterieln savaş stratejisi olarak görülebilir.Savaş halinde olmayan bir gruba da şamil olduğu anlamı çıkmıyor.Nasıl çıkarılabilir sizce?

 

Evet, Kur'an 800 ya da 900 olarak sayı belirtmemiştir. Zaten Kur'an'da sayı ararsanız ya kaç tane karı alabileceğize bakacaksınız, ya da karınızı kaç kere boşayabileceğinize...

 

Kur'an, İslam'ın en temel ibadeti olan namazı günde kaç kere, kaç rekat kılınacağının sayısını vermemişken, siz ölü sayısı verilmediğinden dem vuruyorsunuz. "Çapsız bahane" derken ne demek istediğimi şimdi daha iyi anlayabildiğinizi umuyorum..

Gönderi tarihi:

Evet, Kur'an 800 ya da 900 olarak sayı belirtmemiştir. Zaten Kur'an'da sayı ararsanız ya kaç tane karı alabileceğize bakacaksınız, ya da karınızı kaç kere boşayabileceğinize...

 

Kur'an, İslam'ın en temel ibadeti olan namazı günde kaç kere, kaç rekat kılınacağının sayısını vermemişken, siz ölü sayısı verilmediğinden dem vuruyorsunuz. "Çapsız bahane" derken ne demek istediğimi şimdi daha iyi anlayabildiğinizi umuyorum..

 

:clover:

 

Ayrıca..şu imza olarak kullandığınız dörtlük var yaa.. :clover::)

Gönderi tarihi:

Muhammed sadece Tevrat'ın telif haklarını değil, Yahudilerin her şeyini gaspetmiştir. Bir insanın hayatta, bir toplumun dünyada sahip olabileceği ne varsa hepsini...

Gönderi tarihi:

Bu olayı devamlı içim sıkılarak takip ediyordum.Bu makale ile birçok sıkıntım giderdi.İslami kaynakları ne kadar çok fazla okumam gerektiğini anlıyorum.Kim ne derse desin itirazlar yabana atılır cinsten değil.

 

Sadece savaş mı can sıkıyor acaba? Babası, kardeşi, kocası o gün öldürülen Safiye "kendi rızasıyla" katliamın ardından kiminle gerdeğe giriyor dersiniz?

Hadisin ravisi Enes.

 

Fasil : NİKAH BÖLÜMÜ

Konu : Resulullah (sav)`ın Zevceleri

Ravi : Enes

Hadis : Resulullah (sav) Hayber`e geldi. Allah kaleyi fethetmeyi müyesser kılınca, kendisine safiyye Bintu Huyey İbni Ahtab`ın güzelliğinden bahsedildi. safiyye`nin kocası savaş sırasında öldürülmüştü. Kadın daha yeni evlenmişti. Aleyhissalatu vesselam, ganimetten pay olarak kendisine onu seçti. Oradan safiyye ile birlikte çıktılar. Revha nam mevkiye geldiler. Aleyhissalatu vesselam orada gerdek yaptı. Sonra küçük bir yaygı içerisinde has (denen hurma, yağ ve keş`ten mamul bir yemek) hazırladı. Sonra bana: "Etrafındakileri çağır!" buyurdu. Bu, Resulullah (sav)`ın Safıyye için verdiği düğün yemeği idi. Sonra oradan Medine`ye hareket ettik. Resulullah (sav) safiyye için, bineğinin terkisine bir örtü seriyordu. Sonra devesinin yanıda çömelip dizini dayadı. safiyye (ra), dizine basarak deveye bindi.

HadisNo : 5617

Gönderi tarihi:

Sîre (3:251) Tabakât (3:426) ve Taberî (3:56) gibi kaynaklarda belirtildiği üzere, Beni Kureyza kabilesi hakkında verilen hüküm, büluğ çağındaki erkeklerin boyunlarının vurulması şeklindeydi. Bunun için, çocukların etekleri açılıp bakılarak ergen olduğuna karar verilenler ölüm çukurunun başına, olmadığına karar verilenler esir pazarına yollanmışlardır.

 

Sıcak iklimlerde ergenlik yaşı dikkate alındığında vahşetin boyutları tüyler ürperticidir...

Gönderi tarihi:

İşin doğrusu, Yahudiler ve müşrik Araplar İslam’a karşı birlik olup savaştıkları için filan değil, tam tersine bu konuda çok yetersiz kaldıkları, birlik olamadıkları için yok edilmişlerdir. Hepsi Allahın adamı olarak gördükleri Muhammed’in fazla ileri gitmeyeceğini sanmışlardı. Fakat Müslümanlar organize, bilenmiş ve örgütlüydüler. Diğerlerinde hiç böyle bir şey yoktu. Kabileciliğin pençesindeydiler. Arap yarımadasında o dönem yaşanan değişimin anahtarı budur. Yoksa soyut faraziyelerin gerçekte bir gücü olduğundan filan değildir.

 

Günümüzde de aynı durum vardır. İnsanlar yine Allahın adamları ileri gitmezler, kötülük gelmez, ne de olsa içlerinde Allah korkusu var gibi iyi niyetli düşünceler içindedirler. Fakat Allah korkusunun ne yaptıracağı ne yaptırmayacağı pek öyle net değildir.

 

Muhammed başından beri Yahudileri bir şekilde temizlemek istiyordu. Onların kurduğu devletin içinde hiç olmamasını yeğliyordu. Yani Yahudiler ağızlarıyla kuş tutsalar yaranmaları olası değildi. Müslüman bile olsalar münafıklıkla suçlanacaklardı.

 

Muhammed Yahudilerin yok edilmesi için sürekli soyut bahaneler icat ederek Cebrail fenomenini alet etmiştir. Cebrail’in gelip savaş emri getirdiği, suikasti haber verdiği gibi gaipten haberleri öne sürmüştür. İlk olarak Beni Kaynuka kabilesini sürgün etmek için bazı her toplumda olacak sürtüşme ve olayları bahane etti. Sıra Beni Nadr kabilesine geldiğinde sürgünle yetinmek istemiyor, katliam yapmak istiyordu. Bu amaçla kabileyi muhasara ettiğinde savaşa kışkırtmak, saldırmalarını sağlamak amacıyla bahçelerini yaktı, yaş, ürün veren canlı ağaçlarını kestirdi. Bunun fitne ve bozgun olduğu söylentileri yayılmasını engellemek için bir ayet icat etti. Bu ayete göre ağaçlar Allahın emriyle kesilmişti, itiraz hakkı yoktu. Yani itiraz eden Allaha itiraz etmiş olurdu. Bu konuyu da böylece halletti fakat Beni Nadr gaza gelip saldırmadı. Güzelim yaş canlı hurma ağaçları boşuna kesilmiş oldu. Böylece onları da katliam edemeden sürgüne göndermek zorunda kaldı.

 

Fakat içinde kalan katliam tutkusunu son kalan Yahudi kabile olan Beni Kureyza’da uygulamaya geçirdi. Nasılsa herkes Allahın emri yutturmacasına geliyordu. Buna da Allahın emri der geçerdi, öyle de yaptı. Önce hakem tayini ile katliamın sorumluluğundan bir parça kurtulmaya çalıştı, sonra yine Cebrail fenomenini alet edip Cebrail’in de katliamı onaylar emir getirdiğini söyledi. Rahmet peygamberi olduğu iddia edilen Muhammed, eteği açılıp ergen olduğuna karar verilen çocuklar dahil, insanların başlarının kesilip ölüm çukuruna doldurulmalarını soğukkanlılıkla gölgeden izledi.

 

Eee, ne de olsa Allahın emriydi, Allah emredince akan sular dururdu… Allah ise emirlerini bir çok aracı kullanarak iletiyordu… Böylece sorumluluk kimin üzerinde kalıyor pek belli olmuyordu… Soyuta atamayla her işin içinden sıyrılınabiliyordu… İyi yöntemdi… İşe yarıyordu… Hâla yarıyor… Yine yarayacak…

Gönderi tarihi:

Resulullah (sav) safiyye için, bineğinin terkisine bir örtü seriyordu. Sonra devesinin yanıda çömelip dizini dayadı. safiyye (ra), dizine basarak deveye bindi.

 

Ailesinin başlarını kestikten sonra ve 24 saat içinde Safiyyeyi yatağa gotüren Muhammed, çok centilmenmiş.

Gönderi tarihi:

1) Teslim olmuş bir kavimin tüm erkeklerini öldürüp, zenginliklerine elkoymak ve kadınlarını da cariye, eş diye almak İslamın hep bahsedilen barış ve merhamet dini olması ile çelişmiyor mu?

 

2) Hadiste bahsedilen (...ki sahih hadislerdendir) daha 1 gün evvel kafasını kestiğiniz bir adamın yaşca küçük kızıyla gerdeğe girmek sizce Peygamber olduğunu iddia eden birine yakışıyor mu?

 

3) Bu olayın sırpların "Srebrenisca" katliamı arasındaki tek fark Radiçin'in peygamberliğini ilan etmiş olmaması mıdır? Benzerlikler ne yazık ki korkunç.

  • 4 yıl sonra...
Gönderi tarihi:

Rahatladın mı sevgili özedönüş? Bu konu seni çok rahatsız ediyordu değil mi? Ama ilgili makale yine "duymak istenileni" vermiş. Sen de bunu duymak istiyordun ve duyunca da rahatladın.

.

.

.

Ey müslümanlar! Ahzab 27 orada duruyor... Yağma da mı yalan?

 

Herhangi bir kitabı bir cümlesini okuduktan sonra yargılamak mı doğru? Onun bunun "kulaktan kulağa" oynayarak aktardıklarını gerçek "kabul edip" onun üstünden gerçeği bulmaya çalışmak mı doğru? Ey bu dünyadaki hayvanların en akıllısı, aklını kullanmaz isen bu neyin havası...

 

Kuyuda taş var diyene de, o taşı arayana da selam olsun...

 

Şahsınıza alınmayınız sayın yam_yam, hislerime tercüman oldunuz.. Teşekkür ederim.

  • 1 yıl sonra...
Gönderi tarihi:

aslında her birine ayrı ayrı cevap yazmak da mümkün idi ama genelde zihniyetleri islam ve peygamber eleştirmeni olduğu için bunun faydası olmaz..Allah gerçekleri görmek nasib etsin.

  • 1 yıl sonra...
Misafir Atlı Karınca
Gönderi tarihi:

Hangi türden kaynağa bakılırsa bakılsın, Kureyza, fanatizmin tarihe düşürdüğü en feci hatıra olmuş...

Dinde zorlama olmadığı söylenirken, ayaküstü din değiştirip biat edene sevdanın yolları, dininde samimi durup sebat edene ise kurşunlar... İnanılır gibi değil!

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.