Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

MUSA İLE HIZIR'IN BULUŞMASI


yucemanitu

Önerilen İletiler

Kur’an’ın Kehf suresinde Musa Hızır’la buluşmak üzere yanında bir gençle yola çıkar. Şimdi biraz şu sureye bakalım:

Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: “Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim.” Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti. (Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi. (Genç adam): Gördün mü! Dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti. Musa: İşte aradığımız o idi, dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler.(60-64)

 

İki denizin birleştiği yer neresidir? Musa neden durup dinlenmeyecek? Balıklarını unuttular bahsinde bu balıklar yemek için mi eğer yemekleriyse bu yemek nasıl denize atlayıp bir yol tuttu yok balıklar canlıysa adam elinde akvaryumla mı yolculuğa çıkmıştı? Musa’nın “İşte aradığımız o idi” dediği şey ne? Neden geri döndüler?

 

Gördüğünüz gibi Allah’ın apaçık olduğunu çeşitli yerlerde üstüne basa basa tekrar ettiği Kur’an’ın bu ayetleri hiç de açık değil.

(…. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır./Bakara-118; …Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir./Maide-15; …apaçık, apaydınlık Kitap'ın ayetleridir bunlar./Yusuf-1 … Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler./Bakara-187)

Zannedersem Kur’an’ın “apaçık” olduğu iddiasının Kur’an’da yer aldığını göstermek için bu kadar delil yeter.

 

Şimdi tekrar Musa ile Hızır’ın buluşması olayına dönelim.

 

Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı? dedi. Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. (İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? Musa: İnşaallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem. (O kul): Eğer bana tâbi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! dedi. Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi. (Hızır:) Ben sana, benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi. Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi.(Kehf 65-73)

 

Bir gemiye biniyorlar lakin neden biniyorlar ve gemi sahibi onları neden gemisine alıyor bilinmez. Hızır geminin tabanını delmekle meşgulken gemidekiler Hızır’ın tek başına aşağı inmesine neden müsaade etmiş, nasıl kimse bu tanımadıkları adamdan şüphe duymamış ve Hızır geminin tabanını deldiği halde gemi nasıl batmamış bunlar da muamma tabii ki. Yine devam edelim:

 

“Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın! (Hızır:) Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi. Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın. Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi. (Hızır) şöyle dedi: "İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim." "Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı." "Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk." (Devam etti): "Böylece istedik ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin." "Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur."

 

Hele şuna bakın siz, gemiyi delmiş ki sağlam olursa hükümdar el koyuyormuş yahu gemi nasıl batmadı nasıl karaya çıktınız gemi delik delik yoluna devam mı etti bu nasıl iş böyle? Bunu geçelim çocuğu neden öldürdü. "Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk." Diyor Hızır. Yani bir ihtimal üzerine, daha gerçekleşmemiş bir olasılık yüzünden Allah çocuğu öldürtmüş. İyi de o zaman Allah bu çocuğa hidayet verseydi çocuk iyi biri olsaydı daha henüz günahsızken bir suçu yokken ilerde ana babasını azdırma ihtimalinden korkarak çocuk öldürülür mü? Kaldı ki Allah Kuran’ın çeşitli surelerinde dilediğinin kalbini açıp hidayete erdirdiğini dilediğini saptırdığını kendisi söylüyor. Çocuğu neden iyi bir insan yapmak yerine hem saptıracak hem de sapıp ana babasını da azdırmasın diye öldürtecek? İstese çocuğu pekala doğru yola sevkedebilir. ( Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir./ Fatır-8) Diyelim ki Allah bu çocuğu öldürmeyi kafasına koymuş, neden derede boğmuyor, ağaçtan düşürmüyor da Hızır çocuğu bıçaklıyor? Bir peygambere kiralık katil gibi küçük çocuğu öldürtmek de neyin nesi?

 

Peki Hızır neden yaptıklarını açıklamıyor? Neden Musa’nın soru sormasını hoş karşılamıyor? Aynı surede şöyle bir ifade de var: Hakikaten biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü misali sayıp dökmüşüzdür. Fakat tartışmaya en çok düşkün varlık insandır.(Kehf-54) İşte şimdi daha iyi anlaşılıyor ki insanlar tartışmasın, insanlar konuşmasın, soru sormasınlar işte istenen bu. Sus, sorgulama ve itaat et. Özgür düşünceyi ifade özgürlüğünü yüzyıllarca Sokratesler, Voltaireler, Hallacı Mansurlar, Pir Sultan Abdallar, Wilhelm Reichlar savunsun ama Kur’an gelsin yüzlerce yıl insanların uğruna neler verdiği sorgulama özgürce düşünme ve tartışmayı boğsun. Bakın şu ayetin üstüne bilmem artık yoruma gerek var mı: Yoksa daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur. (Bakara - 108)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

"Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk." Diyor Hızır. Yani bir ihtimal üzerine, daha gerçekleşmemiş bir olasılık yüzünden Allah çocuğu öldürtmüş

 

 

ilginç!

 

Tüm insanların başına,insanları yoldan çıkarsın diye şeytan'ı musallat et,git zavallı çocuğu "Anasını,babasını yoldan çıkartmasın" diye öldürt sonrada adaletten söz et. pes.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Bilen var mı bu kıssa acaba tevrat yada incil de geçiyor mu ?

 

 

tabiki geçiyor.. bu hikayeler o coğrafyada anlatılan hikayeler.. tüm masal kitaplarında mevcut...

zaten kuranın yarısından fazlası tevrat ve incilde anlatılan masallardan oluşuyor..

 

kuran da zaten bunu tastikliyor..

 

Enfâl(*) Sûresinin 31 . Ayetinde

Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayrıca hikayede çok ciddi ve hiç bir aklı başında okuyucu tarafından kabul edilebilir bulunamayacak bir anlatım hatası vardır. Anlaşıldığı kadarıyla balık azık olarak yanlarına alınmış pişmiş ya da tuzlanmış, ya da tütsülenmiş, yani bir şekilde azık olarak alınmış bir balık. Yani canlı elbette olamaz. Zaten bu balığın canlanıp denize yolunu tutması bir mucize olmuş oluyor. Zaten Musa da bu mucizeyi bekliyor ki buluşacağı kişiyi nerede bulacağına bu mucize işaret edecek. Zaten de demek buluşma yeri orasıymış diye geri dönüyor.

 

Fakat yardımcısı genç balığı o kayanın orada unutmuş, balığı orada bırakıp yola çıkmış, bir miktar da yol almışlar. Yani canlanıp denize gittiğini görmüş olamaz. Eğer böyle bir şeyi görmüş olsa unutması imkansız olurdu. Anında ortalığı ayağa kaldırırdı, öyle ya, boru mu, salamura balık denize hoplayıp kaçıyor!

 

Sen balığı kayada unut, üzerine bir sürü yol al, nerden görüyorsun balığın canlanıp denize yolunu tuttuğunu? Bu da ikinci bir mucizeyse, kayada bir LCD ekran belirip oradan gördülerse de söylemeli ki ha diyelim, demek böyle olmuş! Yok eğer balığı almaya geri döndüler de tam bulduklarında balık canlandıysa da öyle anlatsın yani!

 

Böyle bir hikayeyi doğru dürüst anlatan kişi şöyle anlatmalıydı: Musa kayanın başında uyur, ya da dinlenir işte bir şey yapar, "getir balığı yiyelim" der. Genç balığı alıp getirecekken balık hop diye denize sıçrar. Genç tabii şaşkınlıkla bağırır çağırır, Musa der "sakin ol, işte ben de bu işareti bekliyordum. Buluşma yeri burası, burada bekleyeceğiz." Derken az sonra Hızır mı neyse her kimse gelir.

 

Kuran'da anlatıldığı şekilde hikaye tutarsız oluyor. Yani bir hikayeyi bile tutarlı, mantıklı anlatamayan bir insanın sosyal hayatı düzenleyecek kurallar koymaya kalkışmaması gerekirdi ama... Neyse...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayrıca hikayede çok ciddi ve hiç bir aklı başında okuyucu tarafından kabul edilebilir bulunamayacak bir anlatım hatası vardır

 

Anlaşıldığı kadarıyla balık azık olarak yanlarına alınmış pişmiş ya da tuzlanmış, ya da tütsülenmiş, yani bir şekilde azık olarak alınmış bir balık. Yani canlı elbette olamaz.

 

Balık avlayanınız yada bununla ilgilenen var mı bilemem ama arada birde olsa dere kenarına gidip balık avladığım çokça olmuştur..İlginç olan şu haziran temmuz aylarının kavurucu sıcaklarında bile 1 kg üstü bir balığın direnci okadar çoktur ki bir kaç saat sonra bile susuz ortamdan sulu ortama geçişte canlandığını görürsünüz...Hemen hemen hepimizde biliriz ki balıklar taze yakalandığında ve üzerinde zaman geçmediğinde yenilmesi gereken bir besin şeklidir....Ve balık yakalandığı andan itibaren azık olarak hazır olan bir besin şeklidir....Kıssayla ilgili diyebileceğim tek şey ve ondan çıkarılacak en önemli ders Yaratıcının O na iman eden kullara yine onların gıyabında onlara yardım ettiğidir...Bu kadarını bile çıkaramıyorsa ve buna anlatım bozukluğu diyorsa insanoğlu ve ortaya bir hiçten fazlasını koyamıyorsa bundan bizede ders düşer....Beşer olarak acziyet içerisindeyiz...Bir adım öteye atamıyacağımız gibi elimzide bilgi olmadan bir adım ötesini algılıyamayız....Sorgulamamı? Siz sizin sorgulanacak bilgileriniz getirin bakalım kim daha doğru bir yol üzerinde. Unutmadan teorik bilgi olmasın lütfen....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Bilim sorgulama üzerine kuruludur, acımasız bir sorgulamadan geçmemiş hiç bir bilimsel bilgi yoktur. Sorgulanmadan bilim olmaz. O yüzden bilim sorgulanmaktan korkmaz. Tam tersine sorgulanmamaktan korkar, sorgulanmazsa bilim olmaktan çıkar çünkü.

 

Dogmatizm ise sorgulanmama üzerine kuruludur. Dogma da sorgulandığı anda özelliğini yitirir. Bilimsel düşünce tarzını dogmatik düşünce tarzının yerine yerleştirmenin tek yolu sorgulamayan zihinleri dönüştürüp sorgulayan hale getirmektir. Bilimsel eğitimin ana amacı budur. Dogmatik eğitim demiyorum, dogmatik zihin köreltme ve iğdişleme ise, çocuk yaştayken zihni zincirlere vurma, sorgulamaktan korkutma yöntemi ile zihin köleleri yaratır.

 

Yani insanlar hiç mi düşünmüyor, görünmez tanrılı dinler görünür tanrılı dinleri aşağılarken "bak hakaret ediyorum, cevap bile vermiyor. Bu mu tanrı?" argümanını kullanabiliyorlarken, aynı argümanı bir ateist kullandığında niye kabahat olabiliyor? E, sen de aynı argümanı kullandın? "Ağaya beleş" mantığı da, nerden geliyor bu ağalık? Bu ayrıcalığı ve çifte standardı neye dayanarak kendine tanıyor, başkasına tanımıyorsun ki?

 

Tanrıya küfrettin, öbür dünyada gösterecek gününü, şimdi ellemiyor. E hadi sen puta küfrettiğinde de put seni büyük esas tanrıya havale etti, sesini çıkarmadıysa? Dogmanın dogma ile mücadelesinden insanlığa bir şey çıkmaz... Yani biraz mantık, başka bir şey değil...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilim sorgulama üzerine kuruludur, acımasız bir sorgulamadan geçmemiş hiç bir bilimsel bilgi yoktur. Sorgulanmadan bilim olmaz. O yüzden bilim sorgulanmaktan korkmaz. Tam tersine sorgulanmamaktan korkar, sorgulanmazsa bilim olmaktan çıkar çünkü.

 

Dogmatizm ise sorgulanmama üzerine kuruludur. Dogma da sorgulandığı anda özelliğini yitirir. Bilimsel düşünce tarzını dogmatik düşünce tarzının yerine yerleştirmenin tek yolu sorgulamayan zihinleri dönüştürüp sorgulayan hale getirmektir. Bilimsel eğitimin ana amacı budur. Dogmatik eğitim demiyorum, dogmatik zihin köreltme ve iğdişleme ise, çocuk yaştayken zihni zincirlere vurma, sorgulamaktan korkutma yöntemi ile zihin köleleri yaratır.

.

.

.

Demirefe dostumuzun yukardaki sözleri, beyinlere derince kazınacak sözler. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayrıca hikayede çok ciddi ve hiç bir aklı başında okuyucu tarafından kabul edilebilir bulunamayacak bir anlatım hatası vardır. Anlaşıldığı kadarıyla balık azık olarak yanlarına alınmış pişmiş ya da tuzlanmış, ya da tütsülenmiş, yani bir şekilde azık olarak alınmış bir balık. Yani canlı elbette olamaz.
Bilim sorgulama üzerine kuruludur, acımasız bir sorgulamadan geçmemiş hiç bir bilimsel bilgi yoktur. Sorgulanmadan bilim olmaz. O yüzden bilim sorgulanmaktan korkmaz. Tam tersine sorgulanmamaktan korkar, sorgulanmazsa bilim olmaktan çıkar çünkü.

 

Dogmatizm ise sorgulanmama üzerine kuruludur. Dogma da sorgulandığı anda özelliğini yitirir. Bilimsel düşünce tarzını dogmatik düşünce tarzının yerine yerleştirmenin tek yolu sorgulamayan zihinleri dönüştürüp sorgulayan hale getirmektir. Bilimsel eğitimin ana amacı budur. Dogmatik eğitim demiyorum, dogmatik zihin köreltme ve iğdişleme ise, çocuk yaştayken zihni zincirlere vurma, sorgulamaktan korkutma yöntemi ile zihin köleleri yaratır.

 

Dogma iddia edipte dogmayı eleştiren, bilgiden bi haber olupta bilimsel davrandığını iddia eden.Evet bencede bu sözler diğerleri gibi unutulmayacak....

İnsanı üzen daha ziyade kişisel olarak beni.'' Birileri bir yerleri işaret ediyorda o işaret ettikleri alan hakkında ne kaynak nede metin gösterebiliyorlar'' Üzücü olan bu

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.