Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
O sizin devlet dediğiniz "akepe" devlet filan değil... Bir şeylerinde boncuk buldular zannedip sözde reform gerçekleştirdik diye size yutturuyorlar. Hiç bir şeylerinde hiç bir şey buldukları filan yok...

Su devleti lütfen bir aciklarmisiniz burada? Madem söylediginiz gibiyse neden devlet AKP'nin cikislarini durdurmadi? Diger taraftan siz Kürtce konusmanin hangi dönemde bile serbest kaldigini ve yasagin yanlis oldugunu itiraf eden hükümeti bilmiyorsunuzki, her seyi AKP yapti zannediyorsunuz. Demekki gercekten bazen burada bosuna yaziyoruz ve konusuyoruz.

Gönderi tarihi:

Doğu illerinin, ayrılıkçı, politikalara, yem edildiği, artık gün gibi ortada. Kürt aydınları, kürtçenin serbest olduğunun farkına varamadılar. Hala ,aynı şeyi söylüyorlar. Bitti artık serbest , yeni bir şeyler bulun. Mesela sol söylemleri seviyorsunuz. Ağalık sistemine biraz karşı çıksanız, topraksız köylü için, toprak isteseniz. Ve toprak işleyenin su kullanananın deseniz. Uluslar arası emperyalizme karşı çıksanız. İNsan haklarından, töre cinayetlerinden ,kız çocuklarının , öğrenim hakkından, işsizlikten , dem vursanız da,. Bizde sizi gerçek aydın zannetsek. Solcu zannetsek. Bizi biraz kandırsanız. *****

Gönderi tarihi:
Doğu illerinin, ayrılıkçı, politikalara, yem edildiği, artık gün gibi ortada. Kürt aydınları, kürtçenin serbest olduğunun farkına varamadılar. Hala ,aynı şeyi söylüyorlar. Bitti artık serbest , yeni bir şeyler bulun. Mesela sol söylemleri seviyorsunuz. Ağalık sistemine biraz karşı çıksanız, topraksız köylü için, toprak isteseniz. Ve toprak işleyenin su kullanananın deseniz. Uluslar arası emperyalizme karşı çıksanız. İNsan haklarından, töre cinayetlerinden ,kız çocuklarının , öğrenim hakkından, işsizlikten , dem vursanız da,. Bizde sizi gerçek aydın zannetsek. Solcu zannetsek. Bizi biraz kandırsanız. *****

Aydinlari tanimadiginizi acik ve net bir dilde yazmissiniz. Siz hayal ettiginiz "sol aydin" ariyorsunuz. O hayalinizi baska yerde aramaniz gerekli. Biraz sag tarafiniza bakarsaniz hayelleriniz gercek olacak.

Gönderi tarihi:
Yanlış... "Politik bir kurum değildir" derseniz doğru olur. Asker politik tercih belirtemez, yani filanca partinin ülkeyi daha iyi idare ettiği veya edeceği yönünde görüş bildirmez. Ülkenin yönetimi, yani siyaseti, güvenliği ile birebir ve doğrudan ilişkilidir. Bunun için asker siyaset üzerinde görüş bildirir...

 

TDK

siyasi

sıfat (siya:si:) Arapça siy¥s³

 

1 . Siyasetle ilgili, siyasal, politik:

"Siyasi işlere karışmamanı tavsiye ederim."- P. Safa.

2 . isim Siyasetçi, politikacı:

"Müdür bey, siyasiler koğuşunda başladı bu geceki teftişine."- K. Korcan.

 

 

politik

sıfat Fransızca politique

 

1 . Politika ile ilgili, siyasi, siyasal:

"O dönem politik ortam zaten kızışmıştı.

 

 

 

Siyaset üstünde görüş bildirmek...

 

Ne demiştik; herkes kendi komikliği ile vs. vs..

 

Hukukun yozlaştığı meselesi güncel değildir. Bu çok uzun zamandır böyledir. Ancak, nedense geçen 3 yıl içerisinde sadece ergenekon davasında tarafınızdan dillendiriliyor olması manidardır. Anayasa Mahkemesi 367 kararını verirken, Anayasa Mahkemesi AKP ile ilgili kararı verirken, Anayasa Mahkemesi şekil denetimiyle ilgili kararı verirken, Danıştay başka bir abuk karara imza atarken ve ağırlıkları tonlar yapacak hukukçular bağırırken o zaman gözünüzde yargı siyasallaşmamıştı da şimdi mi siyasallaşıyor.

 

Biz, o gün çıkıp da yapmayın hukuku bunlara alet etmeyin, eğer AKP'yi durdurmak istiyorsanız kendi partinizi kurun karşısına öyle çıkın, hukuku eğip, büküp kanırtmayın birgün gelir hukuk herkese lazım olur demiyor muyduk...Siz de o yapılanlara yok bunlar hukukidir demiyor muydunuz...Ve biz onlarca hukukçudan alıntı yaparak bunların hukuk dışı olduğunu ortaya koymuyor muyduk?

 

Bugün ne oldu. Hukuk dönüp, hukukun çiğnenmesiyle muhalif olduklarını durduracaklarını sananlara lazım oldu. Nasıl bir cümle oldu lan bu...Neyse geri dönüp okuyunca güzel olmuş. İçlerinde belki böyle bir çaba içerisinde olmayıp da Ergenekon Davasından yargılananlar bulunuyor olabilir. Ama hukuk onlara da lazım. Adalet sarsıldığında insanların yaşama olan saygısı ve sevgisi yok olur. Adaleti; kendi siyasi görüşlerine kimse hapsetmek hakkına sahip değildir.

 

Gelelim kaos meselesine. 27 Nisan bildirisinden önce sürekli olarak bu kaos sözü gündemdeydi. Bu cümleden olarak "Kaos, olduğunda darbe olur" mantığını hesap eden ben; kaos sözcüğünün/edebiyatının bir yerlerden bile isteye gündeme atıldığını da söylerim. Bu sebeple kaos kaos denilmesinin belli bir nedeni vardır bana göre. Daha da öneml tarafı Ergenekon'dan içeri alınanların hukuka aykırı bir şekilde yargılandığını söyleyenler ile AKP'nin kaosu tetiklediğini söyleyenler genelde aynı kişiler gibi geliyor nedense ;) . Şaka bir yana. Bizim bir kaos hissettiğimiz yok. Benim kaos teorim neydi 2007 yılında. Anayasa Mahkemesinin varlığına karşı girişilecek bir hareket kaosu tetikleyecek miydi? Yine aynı zamanlarda biz kaos hissetmiyoruz mu diyordum.

 

Bu sebeple yok uzlaşı, yok kaos. Bunlar benim konumun dışında. Konumun içinde olan ne var ki şu anda tartışıyoruz öyleyse. Kürt meselesi de benim konumun dışında. Aslında hukuk birgün herkese lazım olur dediğimizde Kürtler de girebilir ama bugünlerde Ergenekon Davasıyla ilgili mesele gündemde olduğu için ve ben de birgün hukukun herkese lazım olabileceğini daha önce söylediğim için konunun temel noktası Ergenekon Davasıdır değil mi? Pekiyi ne istemiştim: Gördüğünüz hukuksuzlukları yazın.

 

Burada .....yarıştırmayacağız. Siz böyle yaptığınız için böyle oluyor meselesi de değil bu. Türkiye'de adalet hep bir gücün etkisi ile kendini sınırlı hissetmiştir. Bugüne kadar (1920-2008) yargının önemli bir kısmı belli bir refleksif tavırla hareket ediyordu. Bu hareket tarzı en fazla hakkaniyet anlayışını zedeledi. Hep beraber bunlara karşı durmamız gerekirken bunlara alkış çalanlar oldu. Ben, şimdi o hukuksuzlukları evet o zaman öyle oldu haklıymışsınız demenizi de beklemiyorum. Bunu deseniz ziyadesiyle memnun olabilirim o ayrı hikaye :wub: .

 

Pekiyi Ergenekoncuları savunmak bana mı düştü ki; yargılamalardaki hukuksuzlukları belirtin inceleyelim diyoruz. Bu da benim sırrım olsun...

Gönderi tarihi:

Bendeki şansa bakın; Manidar bir yazı alıntılıyorum yazımı yazdıktan sonra gördüm...

 

Tüm dünyada darbeciler, kitleleri korkutmaktan ve sindirmekten beslenirler. Halbuki geniş kitlelerin bir adaletsizlikte birleşmesi hakkaniyete ve kader programına aykırıdır.

 

Darbeci zihniyet sahipleri her zaman azılıkta olmuşlardır ama çoğunluk görüntüsü oluşturmayı başarmışlardır. Zeminini hazırladıkları kaos ortamı aracılığıyla kitleleri sindirmeyi hedeflemişler ve tırsmasını sağladıkları geniş halk kesimlerinin ensesinde boza pişirme duygusu oluştarak terör havası estirmişlerdir.

 

Son kazılarda ortaya çıkan mühimmatın toplumda kaos ve infial oluşturmayı amaçlayan nitelikte olmasının bir nedeni de budur. Amaç önce kitleleri sindirmek, ardından meşru hükümet ülkeyi yönetemiyor güvensizliği oluşturarak kendi operasyonlarına uygun zemin oluşturmaktır.

 

Ne diyordu bir paşa internete düşen ses kaydında... “Biz yüzde 1’i toparlayalım, yüzde 99 koyun gibi güdülür gider...”

Toplumun boynuna ip geçirerek gütme ve süründürme anlayışıdır bu...

 

Pekala bu çarpık zihniyete karşı nasıl dik duracağız? Tabi ki Mehmet Akif’in o nefis yaklaşımıyla... Nasıldı Akif’in sözleri: “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum. Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!”

 

Yani boynumuzdan tutularak süründürülmemize izin vermeyeceğiz. Uysal koyun olmadığımızı hissetireceğiz.

Dünyada bağımsızlık mücadelesini, oluşturduğu Meclis etrafında yürüten ilk ve tek örnek Türk Kurtuluş Savaşı olmuştur. Mustafa Kemal Paşa önce Ankara’da Meclis’i açmış, millet adına alınan tüm kararlara bir meşruiyet zemini oluşturmuştur.

 

Buna karşılık darbecilerin ilk işi ise Meclis’i kapatmak ve meşru hükümeti devirmek olmaktadır.

Bakın şuraya açıkça yazıyorum. Bunu önlemenin tek yolu; hangi gerekçeye dayanırsa dayansın, demokratik yollarla işbaşına gelen meşru hükümete ve halk iradesiyle oluşmuş Meclis’e yönelecek her türlü gayri meşru operasyona karşı dik durmayı göze almak olmalıdır. Daha baştan peşinen bu tür olası girişimleri reddederek asla kabuledilemez olduğunu beyan etmektir.

 

Nasıl ki Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “TSK’da asla darbeci zihniyet barınamaz” demişse, toplum da darbeci zihniyet sahiplerine karşı demokratik sistemi sonuna kadar koruyacağını ve sahip çıkacağını, asla güdülmeye razı olmayacaklarını ve oluşturdukları suni korku girdapları içinde toplumu boğmaya çalışanlara karşı asla pes etmeyeceklerini daha baştan hissettirmelidir. Kaldı ki hissettirmekte de...

 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan geçtiğimiz yıl bir yazısında; “İdealist bir insan olabilmek için tehlikeleri göze almak gerekir. Realist bir insan olmak için düşünülen şeylerin uygulanabilir olması hesap edilir. Aktivist bir insan için ise tehlikeler amaca uygun ve uygulanabilir olmalıdır” yazmıştı. Toplum demokrasi idealini yaşatabilmesi için onu koruma riskini de göze alabilmelidir. Görebildiğim kadarıyla toplumda böyle bir sahiplenme duygusu tohumlanmış vaziyettedir. Onun için, bir çılgınlık düşünerek toplumu güdebileceklerini sananlara artık ülke gerçeğini görmeleri gerektiğini tavsiye ediyorum. Olası bir enkazın altında kendileri kalırlar.

 

Yıllar önce Taha Akyol yazmıştı;; 1960 yılındaki 27 Mayıs darbesi günlerinde Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi Fletcher Warren, Washington'a gönderdiği uzun mektupta şunları yazar: "Bütün meslek hayatım boyunca, Menderes ve Demokrat Parti (DP) liderlerine karşı aydınların ve ordunun duyduğu gibi bir nefreti hiçbir yerde görmedim. Başka bir ülkede olsa bu insanlar, tarafsız yargılanmaları ve insaflı davranılması için ayağa kalkarlar ama Türkiye'de Bayar, Koraltan, Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın idam edilmesi için çağrı yapıyorlar! Bu tablo gerçekten korkutucu..."

Şu an aydın kisveli insanlar hala 27 Mayıs teranesinden çalıyorlarsa da, toplum artık onları aşmış durumdadır.

 

Evet, toplum dünyanın geldiği noktayı ülke aydınlarından daha iyi okumuş ve onları aşmıştır.

 

Hala birilerini asmak için darbe yoluyla gelmeyi umut edenlere duyurulur.

 

Eski Türkiye yok artık... Yeni dönem size de hayırlı olsun...

 

Prof. Dr. Osman ÖZSOY - Haber7.com

Gönderi tarihi:

Sözcükler üzerinde polemik yapmaya hiç niyetim yok. Benim ne söylediğim çok ama çok açık. Ordu politik arenada taraf değildir, ama ülke siyaseti üzerinde söz hakkı vardır. Siz siyaseti, diplomasiyi batırıp ülkeyi bir savaşa sürüklediğinizde gidip kendiniz mi savaşacaksınız, yoksa ordu mu savaşacak?

 

Hukuk 367 kararını verirken tamamen anayasa hükmünü savunmuştur, hukuka aykırı bir durum yoktur. AKP nin kapatılması gerekirken kapatmayarak ise hukuku işletmemiş, işletememiştir. Hukuk AKP'nin kapatılmasını gerektirirdi. DTP nin de kapatılması gerekiyor. Anayasa değişikliği girişimini ve Anayasa Mahkemesinin bu değişik maddeyi çok haklı şekilde iptal etmesini o gün sayfalarca tartıştık. Son derece yerinde ve hukuki bir karardır.

 

Hiç birini yeniden tekrar edecek değilim. Konular güncelken enine boyuna tartıştık...

Gönderi tarihi:
Sözcükler üzerinde polemik yapmaya hiç niyetim yok. Benim ne söylediğim çok ama çok açık. Ordu politik arenada taraf değildir, ama ülke siyaseti üzerinde söz hakkı vardır. Siz siyaseti, diplomasiyi batırıp ülkeyi bir savaşa sürüklediğinizde gidip kendiniz mi savaşacaksınız, yoksa ordu mu savaşacak?

 

Hukuk 367 kararını verirken tamamen anayasa hükmünü savunmuştur, hukuka aykırı bir durum yoktur. AKP nin kapatılması gerekirken kapatmayarak ise hukuku işletmemiş, işletememiştir. Hukuk AKP'nin kapatılmasını gerektirirdi. DTP nin de kapatılması gerekiyor. Anayasa değişikliği girişimini ve Anayasa Mahkemesinin bu değişik maddeyi çok haklı şekilde iptal etmesini o gün sayfalarca tartıştık. Son derece yerinde ve hukuki bir karardır.

 

Hiç birini yeniden tekrar edecek değilim. Konular güncelken enine boyuna tartıştık...

 

Sözcükler ha...Biz devamlı deriz ve bıkmayız.

Tutarlılık sergileyemeyenler de kendi komiklikleri ile maalesef küçülüyorlar

 

Önce siyasi değil politik deyin, arkasından siyasi ile politikin aynı anlamlara geldiğini TDK söylesin. Ondan sonra da polemike niyet olmasın.

 

Savaşmaya gelince; birşey eksik; evet biz de savaşacağız. İnşallah vatanseverlik ve seferberlik hakkında birşeyler biliyorsunuzdur.

 

Eh onlara siz hukuki derseniz bugün yapılanların da hukuki olduğunu kabul etmekte zorlanmazsınız diye umuyorum...

 

Tekrar iyidir insana bilmediklerini, unuttuklarını hatırlatır. Hatırlatır da; siz boşverin tekrar etmeyin...

 

Her ne ise; DTP nerden girdi konuya diyeceğim de boşverin...

 

Hiç gerek yok...Hem de hiç...Düşünceniz sarahatle ortaya konulduğuna göre başkaca birşey söylemeye gerek yok değil mi?

Gönderi tarihi:

Hepimiz aynı anlama gelen sözcüklere lügat anlamından farklı anlamlar yükleyerek bazı nüansları vurgulamak isteriz. Bu son derece doğaldır.

 

Ne anlatmak istediğim son derece açık ve anlaşıldı, ama anlamazlıktan gelip yanıt verememe dolayısıyla polemiğe kalkışma söz konusu.

 

İnsanlar görüşlerini beğenmedikleri muhataplarının "küçüldüğünü" filan iddia etme hakkını nerden bulurlar bilinmez. Ama sahi, bunlar başka din mensuplarından "SAĞİRUN" diye bahseden bir öğretiye inanıyorlardı değil mi, pardon. Doğal tabii...

 

Ama o kadar aşağıdan bakarsanız tabii ki size küçük görünürler, değil mi ama?

Gönderi tarihi:
He o kadar aşağıdan bakarsanız tabii ki size küçük görünürler

 

Bir deneyin yukardan bakılınca mı küçük görünülür aşağıdan bakılınca mı...Ya da boşverin bakış açınızı değiştirmeyin...Sahi "Bakış Açısı" diye güzel bir film vardı değil mi?

 

Dennis Quid'in boşrollerinde oynadığı.

 

İsterseniz sevdiğimiz filmleri yazalım bu daha güzel olur ha... ;)

Gönderi tarihi:

Sayın bekir, olumlu... Tabii ki gerilimi tırmandırmakta bir fayda yok. Anlaşmazlıklarda bakış açısı farkı olduğu, her zaman olumlu karşıladığım bir yaklaşımdır. Tamam, anlaşamadık ama el sıkıştık...

 

İlla gerilim istiyorsak, sizin de önerdiğiniz gibi, gerilim filmleri bu yüzden var öyle değil mi? :)

Gönderi tarihi:
Madem söylediginiz gibiyse neden devlet AKP'nin cikislarini durdurmadi?

Ooo, öyle bir şey yapsaydı asıl o zaman seyreyle sen gümbürtüyü... Vay faşistler, vay demokrasi düşmanları, vay şunlar vay bunlar...

 

Yok öyle yağma, durdurma murdurma filan artık. Ordu oturup seyredecek. Darbe marbe yapacak da "hah işte, faşist cunta!" diye elinize koz geçecek, çürümüş sakızları bir kat daha doya doya çiğneyeceğiz diye hiç ummayın. Ordunun hiç böyle bir niyeti yok.

 

Zaten darbe yaptığında da çok hevesli olduğundan yapmış değildi. Bıraksa, ülkeyi köhnemiş, çökmüş, iflas etmiş Sovyet sömürüsüne teslim edecekti sözde devrimciler, en son o yüzden yapmıştı. O devirler de geçti. Şimdi darbe marbe yapacak bir durum hiç yok. (*)

 

İkide bir "Cafer yine yaptı yapacağını, koş bez getir!" Bu ne ya? Ordu da bıktı artık bu iki ayağı üzerine doğrulamaz demokrasiden. Becerecekseniz becerin şu demokrasiyi artık! Yok beceremeyecekseniz, evli evine, köylü köyüne... Bu ne ya?

 

Biri çıkar iflas etmiş, köhnemiş bir rejimin kuklası olmayı devrim sanar, biri ortaçağ dogmalarını kurtuluş reçetesi sanar, beceremeyecekseniz bu uygarlığı, koyun gidin üçüncü lige yahu! Zorla değil ki?

 

Bu sözde eski tüfek Marksist devrimciler dogmalardan, dogmacılardan medet umar hale gelmedi mi, onlarla ittifak etmedi mi, yazık ya, gerçekten yazık yani. Demek bu hallere de düşeceklerdi...

 

(*) Ne 28 şubat darbedir, ne de 27 nisan... Öyle darbe olmaz. İşte Büyükanıt Paşa adam gibi çıktı, bildiriyi ben kaleme aldım dedi. Gocunacak hiç bir şeyi yoktur. Karadayı Paşa'nın da gocunacak hiç bir şeyi yoktur. Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinin en güçlü dönemini yaşamaktadır. Darbeye filan tenezzül bile etmez... Öyle bir gereklilik de hiç yok...

Gönderi tarihi:
Ooo, öyle bir şey yapsaydı asıl o zaman seyreyle sen gümbürtüyü... Vay faşistler, vay demokrasi düşmanları, vay şunlar vay bunlar...

.

.

.

(*) Ne 28 şubat darbedir, ne de 27 nisan... Öyle darbe olmaz. İşte Büyükanıt Paşa adam gibi çıktı, bildiriyi ben kaleme aldım dedi. Gocunacak hiç bir şeyi yoktur. Karadayı Paşa'nın da gocunacak hiç bir şeyi yoktur. Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinin en güçlü dönemini yaşamaktadır. Darbeye filan tenezzül bile etmez... Öyle bir gereklilik de hiç yok...

Sn demirefe, siz o kadar uzun yazimin icerisinden bir cümle cimbizlayarak yukarida yazdiklarinizimi anladiniz benim yorumumdan? vallahi pes artik. Diger taraftan devlet TSK mide siz hemen yok efendim darbe marbe olmaz diyorsunuz. Diger taraftan 80 darbesini ici arastirisaniz sebebini dogru anlayacaksiniz. Ama benim yorumumu bile anlamamissinizki.

Gönderi tarihi:

E ne yapayım sayın dünya, ortada fol yok yumurta yokken bunca patırtı kopar, milletin ahbabıyla akranıyla telefon sohbetlerine dayalı iddialar düzülürse, bir de gerçekten durdurmaya filan kalkışılsaymış, patırtıyı hayal bile edemiyorum.

 

Soruyorum, işten kafanız bozuk gelseniz, bir arkadaşınıza telefon açıp "yarın işe gidince patronun işini bitireceğim" deseniz, bu konuşmanız da dinlense, polis sizi cinayete teşebbüsten tutuklayabilir mi? "Başbakana suikast yapacağım" deseniz gene tutuklayamaz! Ancak önlem alır, sizi izler, teşebbüs halinde yakalar. Özel telefonunuz. Bildiri yayınlamamışsınız, basına demeç vermemişsiniz. Yahu anne bile canının parçası çocuğuna tepesi atınca "gebertirim seni" diyor yahu! Bu korku imparatorluğu kurma hevesi de nedir yahu? Orwell'in Büyük Biraderi tarafından mı yönetiliyoruz be?

 

Böyle bir abukluk dünyanın neresinde var, soruyorum. Ya da bilgisayarınızda bir senaryo yazsanız, gerçekçi olsun diye gerçek isimler kullansanız, öyle ya, sonra bu isimleri kodlayacak ve hayali isimlere çevirip roman olarak yayınlayacaksınız. Metal Fırtına benzeri bir şey yazıyorsunuz canım, olamaz mı? Taslakta Obama demişsiniz ama, yayınlayacağınızda Sabama diyeceksiniz. Kişisel bilgisayarınız. Ne yayınlıyorsunuz, ne facebook'a veriyorsunuz.

 

Daha hazırlarken polis basıp bilgisayarınıza el koysa, sizi bu senaryoya dayalı aylarca içerde tutabilir mi? Bir de bunlar demokratikleşmeden dem vursalar.

 

Buna kargalar mı güler, başka mahlukat da onlara katılır mı, katılmaz mı? Bu ülkenin ne kadar abuklaştığının sahi herkes farkında mı? Aziz Nesin'in yüzünü kara çıkaracağız yahu! Adamcağızın ruhu "amma da az yüzde vermişim, %95 desem olacakmış" diye hayıflanacak yahu!

Gönderi tarihi:
E ne yapayım sayın dünya, ortada fol yok yumurta yokken bunca patırtı kopar, milletin ahbabıyla akranıyla telefon sohbetlerine dayalı iddialar düzülürse, bir de gerçekten durdurmaya filan kalkışılsaymış, patırtıyı hayal bile edemiyorum.

 

Soruyorum, işten kafanız bozuk gelseniz, bir arkadaşınıza telefon açıp "yarın işe gidince patronun işini bitireceğim" deseniz, bu konuşmanız da dinlense, polis sizi cinayete teşebbüsten tutuklayabilir mi? "Başbakana suikast yapacağım" deseniz gene tutuklayamaz! Ancak önlem alır, sizi izler, teşebbüs halinde yakalar. Özel telefonunuz. Bildiri yayınlamamışsınız, basına demeç vermemişsiniz. Yahu anne bile canının parçası çocuğuna tepesi atınca "gebertirim seni" diyor yahu! Bu korku imparatorluğu kurma hevesi de nedir yahu? Orwell'in Büyük Biraderi tarafından mı yönetiliyoruz be?

 

Böyle bir abukluk dünyanın neresinde var, soruyorum. Ya da bilgisayarınızda bir senaryo yazsanız, gerçekçi olsun diye gerçek isimler kullansanız, öyle ya, sonra bu isimleri kodlayacak ve hayali isimlere çevirip roman olarak yayınlayacaksınız. Metal Fırtına benzeri bir şey yazıyorsunuz canım, olamaz mı? Taslakta Obama demişsiniz ama, yayınlayacağınızda Sabama diyeceksiniz. Kişisel bilgisayarınız. Ne yayınlıyorsunuz, ne facebook'a veriyorsunuz.

 

Daha hazırlarken polis basıp bilgisayarınıza el koysa, sizi bu senaryoya dayalı aylarca içerde tutabilir mi? Bir de bunlar demokratikleşmeden dem vursalar.

 

Buna kargalar mı güler, başka mahlukat da onlara katılır mı, katılmaz mı? Bu ülkenin ne kadar abuklaştığının sahi herkes farkında mı? Aziz Nesin'in yüzünü kara çıkaracağız yahu! Adamcağızın ruhu "amma da az yüzde vermişim, %95 desem olacakmış" diye hayıflanacak yahu!

Sn demirefe, sizin bunlari bana neden sordugunuzu anlamis degilim. Ben ne yazmisim ve siz neler soruyorsunuz. Benim size cevabim sizin benim yorumumu anlamadan sadece bir cümlesini cimbizlayip kendinize göre bir anlam cikartip elestirmenizeydi. Size tavsiyem benim o cimbizladiginiz yorumumu tekrar okuyun ve sonra soracaginiz sorulari sorun. Ben Emniyeti falanda savunmuyorum. Benim düsüncelerim cok acik ve net bir sekilde bundan önceki yorumlarimda var. Tekrarlaya tekrarlaya parmaklarim yoruldu desem yalan olmaz.

Gönderi tarihi:

Ben de zaten emniyeti filan suçlamıyorum. Hiç ehli sohbet değilsiniz ha, sayın dünya!

 

Eski dilde manzarai ahval, tasviri efkar filan denirdi yahu, bir yerden tutturmuş anlatıyorum işte...

Gönderi tarihi:
Ben de zaten emniyeti filan suçlamıyorum. Hiç ehli sohbet değilsiniz ha, sayın dünya!

 

Eski dilde manzarai ahval, tasviri efkar filan denirdi yahu, bir yerden tutturmuş anlatıyorum işte...

Yok canim amaciniz illada sohbet ise yapariz onuda. Ben sizi ciddiye alarak cevap verdigim icin a,acionizin sirf sohbet oldugunu anlamamistim. Söyle bir masa kurupta yemekli ve ickili olursa siz bakin ben nasil ehli soybet yapiyorum görürsünüz. ;)

Gönderi tarihi:
:) Eminim çok ehli sohbetsinizdir sevgili dünya... Sizinle yeme içmeli sohbet etmeyi isterdim ama, sanırım mekansal olarak sorun var. Uzak mekanlarda olduğumuzu tahmin ediyorum, en azından sizin benim yörelerimde bir yerlerde olmadığınızdan eminim. "Bu kadar sıradışı neresiymiş, yoksa Antarktika mı?" demiş olabilirsiniz. Niye olmasın?
Gönderi tarihi:

Yasar Büyükanit'in sözleri birilerini baya bir rahatsiz etmistir.Cünkü o sözlerin icinde her tarafa verilmis mesajlar vardi.Bu mesajlari alanlarda zaten hemen yanit verdiler.

 

Darbe darbe diye askeri suclayanlarin bütün ümitleri bosa gitmis,darbe olmayinca bu sefer nerede bir emekli pasa var ise,nerede bir Atatürk'cü Ulusalci var ise yaka paca tutuklandi.Adamlar deveyi hörgücüyle götürdüler hala özgürlügün tadini cikariyor ve makamlarinda oturuyorlar Tam bagimsiz Türkiye diyenler darbeci diye iceri alindilar.Maksat askeri provake ederek darbeye kalkistirmak ama olmadi,hayalleri sukut etti,hayalleri sukut ettikce saldirilarin siddeti artti.

 

Hukuk,hicbukadar ayaklar altina alinmadi.Hukuk hicbu kadar bir iktidarin enstrümani olmadi.

 

Emniyet ve iktidar tam anlamiyla ortak calismaktadir.Bakin Istanbul Emniyet müdürü Cerrah basi kesilen Münevver icin "Ailesi kizlarina sahip ciksaydi"diyebiliyor.Bunun anlami cok aciktir.68 gündür yakalanamayan bir katil zanlisinin hesabini veremeyen bir Emniyet müdürü ancak kolayina geldigi gibi konusur.Heralde katilin ailesinin zenginligi Cerrah'in istahini kabartiyor,olamaz mi acaba?

 

Türkiye'de son iki yildir yasanan olumsuzluklarin altinda Emniyet istihbaratinin oldugunu söylersem fazla abartmadigimi saniyorum.Emniyetin istihbarat birimi bence bütün olaylarin kilitli kapisidir,bu kilitli kapi acildiginda bircok gercek kamuoyunun gözleri önüne serilecektir.Kim bu kapiyi acabilecektir asil sorun budur.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Hukukun üstünlüğünün anlamı

Hukuki yargılama süreçlerinin medyanın veya medya üzerinden halkın tartışmasına açık olması sağlıklı bir durum mudur? Bazı davaların, daha mahkemeye intikal bile etmeden, sorgu aşamasından itibaren medyaya taşındığı bir ortamda sağlıklı bir yargılama olabilir mi?

 

Bu soruyu sık sık not ediyoruz artık, ama aslında Ergenekon davasına kadar bu sorunun bu kadar sıklıkla sorulmasına şahit olmadığımız kaydıyla. Öncelikle belirtilmesi gerekiyor ki, yaşadığımız dünyada hukukun üstünlüğü kavramını temin eden en önemli konulardan birisi, tam da yargılama usullerinin çok şeffafça yapılabilir olmasıdır. Yoksa bazılarının zannettiği gibi hukuk işlemlerinin sadece yargıçların müdahil olduğu bir kapalılıkta yürütülmesi, hukukun üstünlüğünün yeterli teminatı değildir.

 

Hukukun üstünlüğünden yargıçların üstünlüğünü anlıyor olanlara bunu anlatmak zor olabilir, ama hukukun üstünlüğü her şeyden önce hukuk ilkesinin hukukçunun dahi keyfiliğinden uzak bir biçimde kendi nesnel kuralları çerçevesinde çalışabilme imkânıdır. Burada hukukun özerkliği demek hukukun sadece bazı siyasetçilere, bazı güçlere karşı özgür ve bağımsız olması anlamına gelmiyor.

 

Belki garip gelebilecektir ama hukukun özerkliği yanı zamanda hukukun yargıçların keyfi kararlarından da bağımsız olabilmesi anlamına geliyor. Hükümetten, bürokrasiden, askerden, sermayeden veya diğer tüm güçlerden bağımsızlığı temin edilmiş hukukun maruz kalabileceği başka bir baskı da bizzat yargıçların keyfiliği olabilir. O yüzden hukukun üstünlüğü ilkesi, yargıcın da denetimsiz kalmamasını özenle gözetir. Bunu sağlamanın bir yolu belki hukuk bürokrasisi içinde oluşan temyiz müessesidir ama diğer kanal da hukukun şeffaflığı ve bu yolla kamu denetim ve eleştirisine açıklığıdır.

 

Çoğu kez rahatsızlık yaratıyor olsa da, bazı davaların bu kadar medyatik olmasının olumlu sonucu, yargıya kamu denetimi ve eleştirisinin de dâhil olmasını sağlamasıdır. Bir futbol maçını yöneten hakem kafasına göre istediği hükümleri veremiyor, çünkü aslında tribünden veya ekrandan maçı izleyen herkes vereceği bütün kararların uygunluğuna karar verecek kadar kurallardan haberdardır. Aynı şekilde, hukuk davalarına bakan hâkimlerin de giderek verdikleri kararlarda kamuoyu baskılarını daha fazla hissetmeleri verdikleri kararların keyfiliğini büyük ölçüde azaltan bir etki yapıyordur.

 

Sonuçta bütün medya dikkatinin üzerine çevrilmiş olduğu davalardan pozitif hukukun gerektirdiğinin dışında bir kararın çıkması çok zor olduğu için hukukun üstünlüğü ilkesi daha verimli bir biçimde çalışabiliyor. Çünkü hukukun üstünlüğü tekrarlamak gerekirse, hukukçunun üstünlüğü değil bizzat hukuk ilkesinin üstünlüğü anlamına geliyor ve bu da ancak hukuk sürecinin şeffaflığı ve öngörülebilirliği sayesinde mümkün olabilir bir şeydir. Hukuk ne kadar öngörülemeyen sonuçlar doğuruyorsa o ölçüde şeffaflıktan ve özerklikten uzaklaşmış demektir. Bu durumdaki hukukun, askerin mi, hükümetin mi, sermayenin mi veya bizzat hukukçunun mu baskısı altında olduğu çok da önemli değildir.

 

Doğrusu bazı davalar üzerindeki kamu denetiminin baskıları hukuku panikle yanlışlar yapmaya da sevk edebilir. Çünkü kamu bakışı ve "tezahüratı" her zaman hukuk aklı lehline değil, devreye bazı yerli yersiz duyguları da bir etken olarak sokarak çalışabiliyor ve bu esnada telafisi imkansız mağduriyetlere yol açabiliyor. Yine de temyiz müessesesinin toplamda ve neticede bu aksamayı giderebileceği umulur.

 

Ergenekon davasında birçok yanlış yapılıyor olabilir, ancak hiçbir davada olmadığı kadar bu dava üzerindeki medya ve kamu veya medya denetimi, davayı çok daha fazla dikkatli olmaya sevk ediyor. Polis hiçbir soruşturmada olmadığı kadar gözaltına alma ve tutuklu haklarına riayet konusunda dikkatli davranıyor.

 

Başka davalar da oluyor bu memlekette ve bu davalarda yapılan yanlışlar ne yazık ki aynı oranda kamu denetimine konu olamıyor.

 

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Süleyman Okudan'ı hatırlayan var mı mesela? 5,5 ay önce, bu köşede değinmiştim, büyük bir medya operasyonu eşliğinde gözaltına alındığı anda yargısız infaza maruz kalan Prof. Okudan ilk duruşmada bizzat savcı mütalaasıyla serbest bırakıldı.

 

Tutuklandığında isnat edilmeyen bir suç bırakılmayan Prof. Okudan'ın serbest bırakılması medyanın neredeyse hiç ilgisini çekmedi. Diğer davalarda özellikle zanlılar lehine gösterilen ilginin bu davada tam tersine zanlı aleyhine gösterilmesi medyanın ilgisinin ne kadar seçici olduğunu da gösteriyor.

 

Allah'tan bu soruna karşı da artık medyanın da uzak kalamadığı çoğulcu yapının gelişmesi bir çözüm potansiyeli barındırıyor.

 

Hayli uzun bir zaman önce Doğu-Batı Dergisi 13. sayısında "Hukukun Üstünlüğü mü Üstünlerin Hukuku mu" diye bir başlık yoktu ama mesela şu başlıkta birkaç makale vardı...

 

"Hikmet-i Hükümet" ten hukuk devletine yol var mı? İdeoloji ve Hukuk arasında Devlet...

 

İnsanlar ne şeyler düşünmüş ne şeyler yazmış akıl alacak gibi değil ya hu...

 

Yargı Bağımsızlığı, Yargıcın Bağımsızlığ diye bir ayrımı hesap edenler de olmuştu bir tarihlerde...Her ne ise; Hukuk adına burayı biraz entellektüel donanıma açsam iyi olacak...Okuyan veya okumayanlar için farketmez.

 

Doğu-Batı ile ne alakası var diyebilirsiniz? Demezsiniz...Siz demessiniz de ben derim. Çok sevdiğim bir sayısıdır bahsini ettiğim sayı...Taaa 2000'li yılların sonu 2001'lerin başında çıkmış ama önümüze nasıl da ışık tutuyor başlıklarıyla...

Gönderi tarihi:
İstanbul Barosu: Kaygılıyız

İstanbul Barosu: İddianameye ilişkin yapılan değerlendirmelerin büyük çoğunluğu hukuksal temellerden yoksun. Bu nedenle yapılan pek çok açıklamayı, bir hukuk kurumu olarak kaygıyla izlemekteyiz. Savcının, görevini yerine getirdiği için hedef haline getirilmesi, hukuk bilincinden yoksun toplumların tepkisidir.

 

Şenatalar: AKP kanıtlamalı

10 Aralık Hareketi adına Prof. Dr. Burhan Şenatalar: İddianamede tümüyle göz ardı edilmesi kolay olmayan kanıtlar bulunuyor. AKP yetkililerinin yargıya ağır tepkiler göstermek yerine, öne sürülen iddiaların gerçek olmadığını kanıtlaması gerek.

 

İddianame ile hukuk sistemi ve AK Parti'nin uygulamaları arasında çok derin çelişkiler olduğu, var olan hukuk sistemi karşısında bu iktidarın uygulamalarının kabul edilemez noktaya geldiğinin hukuk tarafından tespit edildiğini ve gereğinin yapılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulduğunu ifade eden Baykal, iddianamenin, 'hukuk kuralları ile siyasetin ortaya koyduğu sonuçların birbiriyle çelişir durumda olduğunu gösterdiğini söyledi.

 

Neyleimiş. İddianame ile...Karardan dahi önce...Biz hep demiyor muyuz...Hukuk eğip, büküp, kanırtırsanız sonuç hayır olmaz diye...

 

 

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır da, “Gelinen nokta hiçbir şekilde güzel olmamıştır. Ülkenin getirildiği noktanın sorumlusu, AKP’dir. Ama Anayasa Mahkemesinin süreci, sorgulanmamalıdır. Herkes de buna saygı göstermek zorundadır” dedi

 

AK Parti’ye açılan kapatma davasına ilişkin açıklamalarda da bulunan Emek, AKP’in kapatılma ya da kapatılmama kararını Anayasa Mahkemesi’nin vereceğini, hukuki kararlara saygılı olunması gerektiğinin altını çizdi. AK Parti’nin kapatılması konusunda ancak Anayasa Mahkemesi’nin karar vereceğini, mahkemenin vereceğini kararı da saygı ile karşılayacaklarını belirten CHP Antalya Milletvekili Atilla Emek, “Kanunlara saygılı olmalıyız. Kızacak hiçbir şey yok.

 

Yargıtay Onursal Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk, şunları hatırlatıyordu:

 

- Ne zaman kamuoyunu ilgilendiren bir yargılama olsa, Türkiye âdeta hukuk bilincinden yoksunluğunu cömertçe sergiliyor. Her boydan insan yargıçların yerine geçerek hüküm kuruyor. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle, AK Parti`nin kapatılmasıyla, Anayasanın 10. ve 42. maddeleriyle ilgili davalarda da böyle olmuştu.

 

- Şimdi de Ergenekon diye adlandırılan davada benzer tutum yineleniyor. Her dava siyasileşiyor.

 

- Şu hiç unutulmamalı: Suçun siyasi olması başka, davanın siyasileştirilmesi başkadır.

 

- Ergenekon diye bir dava yoktur. Sadece `Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı başkaldırı` suçu (m. 313) ve davası vardır. Davanın hukuki adı, bu. Siyasi adı ise Ergenekon. Demek, davayı siyasileştirme, daha işin başında, ona `Ergenekon` adını koyanda başlamıştır.

 

- Suçlar kural olarak kendiliğinden soruşturulurlar ve kovuşturulurlar. Bu davadaki suçlar da böyle. Hiçbir savcı ben bunu soruşturamam diyemez. İster Ergenekon yandaşları, ister karşıtları gibi düşünsün, sonuç değişmez.

 

Şimdi gerek AKP,gerekse yandaşları feryat figan ediyorlar.Parti kapatmak demokrasiye ve millet iradesine aykırı diye.Burası bir hukuk devleti beyler.Herkesin hukuka saygılı olması gerekmektedir.Kaldı ki parti kapatmalar demokrasinin içinde olan olgulardır.Evet kimse bir partinin kapatılmasını savunmaz.Ama bu normal şartlarda oluşan bir durumdur.

 

Hukuk isteğiniz doğrultusunda çalıştırmaya kalkarsanız,bu gün olduğu gibi karşınızda bu vatanın sevdalısı Cumhuriyet Savcılarını karşınızda bulursunuz.

 

 

Şimdilerde ortalıkta, AKP aleyhine yaptığı başvuru dolayısıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı eleştirmenin veya kınamanın yanlış olduğu, çünkü bunun hukukun bir gereği olduğu yolunda bir görüş dolaşıyor. Başsavcı’nın bu girişiminden aslında ziyadesiyle hoşnut olduğu halde suret-i haktan görünmek için bu mealde yazıp konuşanları anlıyorum. Bunlar ‘iş yargıya intikal etmiştir, konuşmayalım’ diyorlar. Ama, bunların ‘kuvvetler ayrılığı’ndan, ‘hukuka saygı’dan, ‘adalete güven’den dem vurmaları kamuflajdan başka bir şey değildir.

 

Bu arada, son yıllarda meydana gelen ve ‘demokratik hukuk devleti’ hedefinde derin yaralar açan şunca olay karşısında sesi soluğu çıkmamış olan Hukuk Fakültelerimizin bugün herkesi yargı sürecine saygı göstermeye çağıran çıkışlarının hukuk saygısından kaynaklandığına nasıl inanabiliriz ki?...

MHP GENEL SEKRETERİ PAÇACI İSE "HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE VE YARGININ BAĞIMSIZLIĞINA HERKES UYMALI VE SAYGI GÖSTERMELİDİR''

 

Hukuk; Herkes İçin. Hemen Şimdi.

Rahmetli Özal, “Anayasa’yı bir defa delmekten bir şey çıkmaz” demişti. Herkes kıyameti koparttı. Şimdi Anayasayı deldiği söylenen kurum, Anayasa Mahkemesi… Gerekçesi açık; Anayasa’nın 148. maddesi, anayasa değişikliklerini Yüksek Mahkeme’nin sadece şekil açısından inceleyebileceğini emrediyor. Mahkeme ise, kendisini Anayasa’nın da üstüne çıkararak, “esastan” inceleme yapma yetkisini kendisine tanımış, Anayasa’nın vermediği bir yetkiyi kullanarak iptal kararı verdiğini açıklamıştır…

 

Özal için kıyameti kopartanlar, şimdi sessiz sedasız izliyor… Herhalde, “Anayasa’yı bir defa delmekten bir şey çıkmaz” demek istiyorlar…

***

 

Sizi bilmem ama ben karar ilk açıklandığında şöyle düşündüm… Türkiye İran olur-olmaz mı diye tartışadurup, AK Parti’yi suçlayalım, ama dünya kamuoyunda öyle bir duruma düşmüşüz ki farkında bile değiliz… Youtube.com adlı merkezi ABD’de olan video erişim sitesini kapatmışız… Haftalardır siteye mahkeme kararıyla girilemiyor… Nedenini elbette savunacak değilim…

 

Ama biz bu tür korku duvarlarını ördüğümüz ve bu yasakçı mantıkla devam ettiğimiz sürece dünyada düştüğümüz yer çok acı bir yer oluyor. Youtube.com sitesinin yasaklı olduğu diğer ülke İran çizgisinden başka bir yer değildir… Hadi bakalım şimdi izah edin bu durumu… Bir internet sitesindeki üç-beş dakikalık görüntülerden bu köklü Cumhuriyetin yıkılacağını düşünmek, sadece “kökünden habersiz”lerin işidir…

***

 

Öyle bir duruma düşmüşüz ki! Youtube.com sitesine giriş yasak, üniversiteye türbanla giriş yasak, sınavlara türbanla giriş yasak, otele türbanla giriş yasak… Bunca yasağa karşı sinirlendiniz, efkar dağıtacaksınız, kapalı mekanda sigara içmek yasak… Yürüyüş yapıp, protesto edeceksiniz, izinsiz yürüyüş yasak… Ne bu ülkenin hali kardeşim? Diyecek oluyorsunuz, “Türklüğe hakaret” sayılıyor o da yasak…

 

Ey benim sevgiden önce korkuyu öğrenmiş temiz yürekli, ceylan bakışlı halkım! Bizi bu hallerin yıktığını geç olmadan anlamamız gerekiyor… Bu yasaklı haller, korku imparatorluğunu büyütüyor, enerjimizi yok ediyor…

***

 

Bir başka durum daha var… Siz, tüm teamülleri yok sayıp “Cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 şart” diyeceksiniz, bunu eleştirmeye kalkanlara, “hukuka saygılı olun” diye susturacaksınız… Tekzip edilmiş gazete haberlerinden “kapatma davası” açacaksınız, bunu eleştirmeye kalkanlara, “hukuka saygılı olun” diye korkutacaksınız…

 

Anayasanın 148. maddesini açıkça ihlal edip, TBMM iradesini yok sayıp bir karar vereceksiniz, “bu nasıl karar” diyenleri yine “hukuka saygılı olun” diye susturmaya çalışacaksınız…

***

 

İyi de birader!, Bu hukuka saygılı olalım olmasına da, sizin saygı beklediğiniz hukuk, ihlal edip yok saydığınız hukuk değil mi? 367 kararına mı saygı bekliyorsunuz? Yoksa yüzde 47 oy almış bir partiyi ülkeyi ekonomik uçuruma götürme pahasına kapatma kararı açmanıza mı? Ya da açıkça Anayasa’yı ihlal etmenize mi?

 

O zaman insanın aklına şu geliyor, bu hukuka saygı AK Partililere düşen bir görev mi ki, hep bu çağrıyı onlara yapıyoruz? Oysa hukuk herkese lazımdır… Gün gelir herkes o hukukun kararlarına teslim olur…

 

O halde önce bu saygı bekleyenlerin kendileri hukuka saygıyı gösterip, yasal ve meşru iktidarı seçimle alt edemeyince zorlama ve antidemokratik hukuk kurallarıyla kapısına kilit vurmaya kalkmamalıdır… Halk, kapısına kilit vuracak partiyi de kendisi seçer, iktidarın kapısına getireceği partiyi de… Ama derseniz ki, “biz hepsini seçeriz kardeşim, millet henüz neyin doğru-yanlış olduğunu kavrayamıyor”…

 

İşte o zaman size söylenecek tek söz, “size kral diyebilir miyim!” sözüdür…

 

/Fatih BAYHAN

 

 

Kiminde kaynak var kiminde yok, bir cümleyi kopyalayıp google'da arattığınızda yazarına ulaşılabilir...

 

Ne kadar çok hukuka saygı demişiz...Ben, yukardaki kişilerin şu anki ergenekon davası hakkında ne söylediklerini tek tek alıntılamayacağım...Malumu ilandan öteye bir anlamı olmaz bunun...Neyse; 367 kararı ve Türbanla ilgili karar hakkında da hukuku saygı mesajları da vardı galiba...Bulacağız...

Gönderi tarihi:

Cumhurbaşkanını ne kadar da yargılamak isteyen var. Kapatma Davasından sonra şimdi bir de garip bir mahkemenin kararı ortaya çıktı. Yarın birgün bu hakime soruşturma açılabilir. Bu kez hakim hukukla karşı karşıya kalabilir. İşin fenası HSYK'nın kararları yargı denetimi dışında...

 

Garip bir ülkede yaşıyoruz.

 

En son Deniz Feneri Davasıyla ilgili açıklamalarından sonra trilyonluk dava açılınca; garip bir savunmada bulunmuş galiba...Ne oluyor bu ülkede...

 

Bana neler oluyor...

 

Hakimlere neler oluyor, Dennis'e neler oluyor, Deniz Fenerine neler oluyor, Cumhurbaşkanına neler oluyor, Savcılara neler oluyor...

 

Ülke bölünüyor vesselam...Keşke dürütçe çıkıp ülkeyi bölüyoruz deseler değil mi?

 

Ciddiyete neler oluyor,

 

Saçmalamaya neler oluyor

 

Çocuklara neler oluyor

 

Ey hayat; sana neler oluyor...

 

Selamlar...Salınımlar...Gezinimler...Dolaşımlar...Karışımlar...

 

Devinimler...Dönüşümler...Apışımlar...Ne mi diyorum...Birşey demiyorum...Deliriyorum...O kadar...Ne kadar...Bu kadar...Nereye Kadar...Ferdi Baba'dan olsun...

 

Birde "Bindik bir alamate olsun"

Gönderi tarihi:
Ülke bölünüyor vesselam...Keşke dürütçe çıkıp ülkeyi bölüyoruz deseler değil mi?

 

Gittikçe kutuplaşıyoruz... Siyaset kutuplaşıyor, hukuk kutuplaşıyor, eğitim kutuplaşıyor..

 

Her geçen gün biraz daha geriliyor, her geçen gün biraz daha 'ince'liyoruz.

Gönderi tarihi:
Gittikçe kutuplaşıyoruz... Siyaset kutuplaşıyor, hukuk kutuplaşıyor, eğitim kutuplaşıyor..

 

Her geçen gün biraz daha geriliyor, her geçen gün biraz daha 'ince'liyoruz.

 

Amatör bir basketbolcuyum. Boy 167 kilo 76. Olmuyor "ince"lmem lazım. İncelmek iyidir...Gerilmek ise tehlikelidir...Kutuplaşmaya birşey diyemem de oksitlenme olursa sanırım sıcak su iyi geliyordu...

 

İnce dendiğinde bir de soyadıyla hatırladığım özü kuvvetli bir maden olan bir yazarımız vardı...Aman öyle olmayayım da...

 

Hukuk kutuplaşmıyor...Siyaset hukuklaşıyor veya ideoloji hukuklaşıyor...

 

Veya hukuk ideolojilere esir ediliyor...Edildi...Eee, şimdi hukuk kutuplaşmıyor mu...Yok kazın ayağı öyle diğiiiiillll...Diğil canım... Pekiyi kazın ayağı nasıl. İdeolojiye esir olmuş ve kendini hukukçu zanneden zat-ı muhterem veya zat-ı bilmem ne bela yasayı zorlayıp eğip büküp kanırtıpbir karar çıkartmaya çalışıyor. Bu noktada hukuk kutuplaşmıyor zaten hukukun kutuplaşmak gibi bir sonucu mümkün değildir.

 

Kutuptan kutuba bir yol var mıdır ki acep...Bir kutuptur, 2 kutuptur, 3 kutuptur, 4 kutuptur 14 kutupdur bane bir bade doldur ha ninnah ha ninnah...

 

Kaosla ilgili bir teorim vardı...Kaos edebiyatı, kutuplaşma edebiyatı, bölünüyoruz edebiyatı bana göre ya bir yerden besleniyor veya bir amaçla uyduruluyor...

 

Herkes bu amacın farkında/fevkinde/idrakinde olamayabilir. Deruni bakış da istediğimiz yok aslında ama...

Gönderi tarihi:

iki yıl önceki tartışmalarımızda daha ciddi bir yazar profili çiziyordunuz sayın bekir... Sanırım son 2 yıldaki gelişmeler sizi bayağı bir hırpalamış... :)

 

"Hukuk" derken, sistemden bahsediyorum; yazılı kurallar bütününden değil... Örneğin, "Hukuk sistemi" , "Eğitim sistemi" gibi...

Gönderi tarihi:

Ben, hukuk derken sisteminden üzerinden bahsediyorum ve bu sebeple hukuk kutuplaşıyor demiyorum, diyemiyorum; iyiki de böyle...

 

Son iki yıldaki gelişmeler beni değil başkalarını hırpalıyor da; insanların idraklerini hiçde zorlamayan gerçekleri farketmeyenler beni zorluyor. Hal böyle olunca; açıkçası trajikomikliklere zararsız acayiplikler takviye etmeye çaba sarf ediyorum ki; bu tekniği de Murat Menteş'ten aşırdık haberiniz olsun...

 

Ciddi yazar espri yapmayan olarak algılanıyorsa hata olur. Ki; forumlarda ciddi yazar olmak hoşuma gidecek birşey değildir. Her ne ise; konunun içerisinde yeterince ciddiyet varsa espri de olmalıdır.

 

Haddinden fazla ciddiyet ciddiyetsizliği sonuçlar...

 

Saygılar...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.