Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KUTSAL METİNLER BİLİME HİZMET EDER Mİ?


Misafir demirefe

Önerilen İletiler

Milat dolaylarında filozof bilimciler eserlerini deriler üzerine yazıyorlardı. Bu deri sayfaları işlemek oldukça zahmetliydi. Bir kitabı oluşturmak için epey deri gerekiyordu ve kitabın devasa kalınlıkta bir şey olmaması için deriyi iyice inceltmek zorunluydu. Tüm bu zorluklar yüzünden bir kitap çok zahmetle elde edilen değerli bir nesne idi.

 

Fakat kitabın içeriğine her zaman aynı değer verilmiyordu. Milattan sonra ortaçağ karanlığı dünyaya egemen oldu. Değer biçilemeyecek çok sayıda bilimsel eser bu çağda yok edildi. Fakat hepsi değil!

 

Onca zahmetle imal edilmiş kitapları yok edip yenilerini yapmaktansa, kutsal kitap yazımcıları başka bir yol buldular: Bilim kitaplarının yazılarını silmeyi ve üzerine kutsal kitapları yeniden yazmayı düşündüler. Öyle de yaptılar ve bilim hazinesi çok sayıda eser bu şekilde yok edildi, silinen sayfalara kutsal kitaplar yazıldı.

 

Fakat bunu yaparken aslında bilimi yok etmek ve yerine dogmaları yerleştirmek yerine, tam tersine bize ulaşmasını sağladıklarını düşünememişlerdi. Özenle korudukları kutsal kitaplar günümüze kadar ulaştı. Günümüz teknolojisi ise üste yazılmış işe yaramaz metinlerin altına inmeyi ve silinmiş yazıları ortaya çıkarmayı başardı!

 

Bu yolla bir çok geometri, mimari, mühendislik ve felsefe eserinin günümüze ulaşması sağlanmış oldu. Milattan önce ve hemen biraz sonra, oldukça gelişkin bilim ve teknoloji çalışmasının yapılmış olduğu artık biliniyor. Bunlar ortaçağ karanlıklarında kaybolmuş sanılsa da artık gün yüzüne çıkarılıyor. En önemlileri arasında Arşimet'in kendi el yazması tasarımları, Öklid geometrisi ve Pisagor'un çizimleri ve formüllerini içeren sayfalar var. Bunlar tümüyle kurtarılamamış. Çünkü bazı kitaplara alttaki metni tamamen yok edecek süsleme ve boyamalar yapılmış.

 

Milat dolaylarında dünyanın çapının doğru olarak hesaplandığını, ilk analog bilgisayarın yapıldığını, matematik ve geometrinin ilkelerinin ortaya konduğunu biliyoruz. Bilgisayar abartılı gelebilir, ama dişli sistemlerinden oluşan bu makine ile önemli ölçüde hassas tarihleme yapılabiliyor, uzun süreli (yılları, onyılları kapsayan) zamanlama tahminleri yapılabiliyordu. Bunlar o çağ için çok büyük gelişmeler. Günümüzde açıyorsunuz Windows'unuz takvimi gösteriyor ve bu, bilgisayarınızın en az önemsediğiniz en basit işlevi. Ama o zaman bu işler o kadar kolay değildi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Onca zahmetle imal edilmiş kitapları yok edip yenilerini yapmaktansa, kutsal kitap yazımcıları başka bir yol buldular: Bilim kitaplarının yazılarını silmeyi ve üzerine kutsal kitapları yeniden yazmayı düşündüler. Öyle de yaptılar ve bilim hazinesi çok sayıda eser bu şekilde yok edildi, silinen sayfalara kutsal kitaplar yazıldı.

 

Bizlerle paylaşırmısınız örnekleri syn demirefe.

 

Ilginç gelebilir, bir alıntıdır :

 

Bugünkü Ayasofya’nın bulunduğu alanda, ilk kilise 12 Mayıs 360 yılında yapılmıştı. O zamanki Bizans’ın en büyük mabedi olan bu yapı 44 yıl sonra bir yangınla harap oldu. 415 yılında onun yerine yapılan yeni kilise de 532 yılında başka bir yangınla yok oldu.

 

İşte bu ikinci yangından sonra İmparator Justinianus, görülmemiş ihtişamda, yangınlara, depremlere karsı koyabilecek, gelecek çağlara ulaşabilecek sağlamlıkta bir eser yaptırmaya karar verdi.

 

Justinianus bu büyük yapının inşasına Aydınlı Antonius ile Miletli Isodoros adli mimarları memur etti. Mimarlar hemen ise koyuldular. Önce kilisenin yapılacağı alan iyice açıldı. Bu maksatla orada bulunan saraylar, evler yıkıldı. Sonra İmparatorluğun, harabe halinde bulunan eski mabedlerin, evlerin en güzel malzemeleri toplatılarak İstanbul’a getirildi.

 

Mesela sekiz sütun Efes'teki Diana mabedinden alındı. Aynı sütunlar daha önce Efes'e Heliopolis'teki Güneş mabedinden getirilmişti. Atina, Roma, Delf ve öteki mabetlerden de bazı sütunlar toplandı. Böylece, her biri ayrı bir mabede yücelik kazandırmış olan mermer sütunlar, şimdi bir araya gelecek, en büyük mabedde buluşarak gelecek çağlara ulaşacaklardı. Ayrıca dünyanın en meşhur mermer ocakları de Ayasofya için çalıştırılyordu. Prokonez beyaz mermerlerini, Eğriboz adası açık yeşil mermerlerini, Karia'daki ocak beyaz-kırmızı mermerlerini, Mısır meşhur porfirlerini, Teselya ve Lakonya eski yeşil mermerlerini, Sığa damarlı pembe taslarını İstanbul’a yolladı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu kitapların tahrip edilmesinden anıtların tahrip edilmesine kaydıysa, tüm tek tanrılı dinler, çok tanrılı dinler dönemine ait yapılara acımasız davranmışlardır. Bu davranışı belli bir din ile sınırlandırmanın bir yolu gözükmüyor.

 

Örneğin Anadolu'da bir tane yüzü veya kafası sağlam kalmış heykel bulamazsınız. Hepsinin ya kafası koparılmış, ya yüzü yok edilmiş vaziyettedir. Bunun da nedeni, bu tür "putların" yaşayamaz bir halde olurlarsa dinen sakıncalarının ortadan kalkacağı inancıdır. Hatta çok değil, seksenli yıllarda dini dergiler hiç resim basmazlardı. İlk kez şimdi etkin ve oldukça popüler olan bir cemaatin yayın organı, resimli dergi çıkararak "bir devrime!?!" imza attı!

 

Fakat onlar da bastıkları resimlerin boynuna bir çizik atıyorlardı. Neymiş, suret böylece yaşayamayacağı için put olmazmış!

 

Trajikomik değil mi? Batıda ise keşif gezilerine çıkan gemiler bir ressam ordusunu da birlikte götürüyor ve görülen her canlı, her şey resmediliyordu. Bilim literatürünün temeli böylece atıldı. Batı reform ve rönesansı yaptı, İslam dünyası ise baktı... Onlar ortaçağdan böylece çıktılar, biz "niye bu Atatürk bizi zorla ortaçağdan çıkardı, biz ortaçağda pek bir iyiydik!" diye ayak sürümenin derdindeyiz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mustafa Kemal Atatürk'ün 1930 yılında Amasya'yı ziyareti sırasında bir ortaokula teftiş ederek öğrencilere Türk tarihiyle ilgili çok tartışılacak açıklamalarda bulunduğu ortaya çıktı.

Mektupta, Mustafa Kemal'in bir öğrenciye, Türklerin Arap yarımadası, Mısır ve Anadolu'ya ne zaman ve nasıl geldiklerine dair sorular yönelttiği yazıyor. Öğrencinin güzel ve muhakemeli cevaplar verdiğinin belirtilmesinin ardından Mustafa Kemal'in de konuyu şöyle izah ettiği kaydediliyor: "Hititler'e Fransızların "Eteen" dediklerini ve "Eteen"in aslının "Etiler" olduğunu ve "Etiler"in de "Atalar" demek olduğunu ve eski zamanda Anadolu'ya gelen Hititler'in de böyle bir takım "Ataların" maiyetlerinde geldiklerini Paşa Hazretleri bizzat kendileri izah buyurdular ki bu cihet bugün belki bazı tarih muallimlerimizce de meçhuldür."

 

41031.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu kitapların tahrip edilmesinden anıtların tahrip edilmesine kaydıysa, tüm tek tanrılı dinler, çok tanrılı dinler dönemine ait yapılara acımasız davranmışlardır. Bu davranışı belli bir din ile sınırlandırmanın bir yolu gözükmüyor.

 

Alıntım sadece magazinseldi, ilginizi çekebilir diye vermiştim. Ama siz tek tanrılı dinlerden dem vurmuşsunuz :) Amacım bugüne ait değerlerle geçmişi yargılamamamız gerektiği idi. Bugün harabelerden mermer bloklar sökülüp göktelenlere malzeme olursa hepimiz kızarız ya kültürel miras vs diye, bu bugüne ait bir anlayış. Geçmişi bunla yargılamamak gerekir diye düşünüyorum.

Algı değişiyor değer atfetme de öyle.

 

Trajikomik değil mi? Batıda ise keşif gezilerine çıkan gemiler bir ressam ordusunu da birlikte götürüyor ve görülen her canlı, her şey resmediliyordu. Bilim literatürünün temeli böylece atıldı. Batı reform ve rönesansı yaptı, İslam dünyası ise baktı... Onlar ortaçağdan böylece çıktılar, biz "niye bu Atatürk bizi zorla ortaçağdan çıkardı, biz ortaçağda pek bir iyiydik!" diye ayak sürümenin derdindeyiz...

 

Evet islam dünyası malesef baktı.. Ama suçlu kim.Islamiyet mi??

Mustafa Kemal'in algısı bu yönde idi, geri kalmışlığı hınçla osmanlı hanedanına esaslı öfkesini ise Islamiyete karşı gösterdi.

Ama başarılı olamadı, devrimleri sekülerizm huzur getirmedi, mutluluk getirmedi, hiçbir alanda elle tutulur bir başarımız yok

Çünkü devrimler köksüzdü, kökü olmayan ot gibi... kök salmadı salamazdı da, koptu gitti, şekilciydi, şapka inkilabı ne bileyim balolar falan bile yeter aslında konuyu ifade etmek için..

Geriye ise kudretli ve ağızları da bir hayli bozuk paşaların ses kayıtları kaldı.%47 için "bunlar millet değil bunlar ümmet" diyen, ama iş vatan savunması olunca o ümmeti hatırlayıveren paşalar kaldı geride..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi, benim gördüğüm kadarıyla İslami kesimlerde Atatürk'ü açıktan hedef almamak gibi bir strateji var. Bu Lenin'in dünya komünistlerine verdiği "ülkenizde bayraklaşmış şahsiyetlere açıktan cephe almayın, onları kendinizden gibi gösterin" talimatı ile paralellik gösteriyor.

 

Nitekim bazıları Atatürk ile Deniz Gezmiş'in resimlerini yan yana koymaya filan pek bayılırlar. Ne alakaysa? Atatürk komünizmin Türkiye'ye girmesine kesin biçimde engel olmuştur.

 

Her neyse, İslami kesimler de bu taktikten gitmeye bir parça özen gösterirler. Ama zaman zaman içlerindekini tutamayarak patlarlar! :lol:

 

"Önce enginardı çit oldu bahçeye daha sonra" adını verdiğim şahıs gibi... Gene kiralandığı köşesinden kin ve nefret salyalarını saçtı ortalığa bu şahıs... Ondan cesaret alan bazıları da bazı çıkışlar yapmaktan kendilerini alamıyorlar. (*)

 

Bir kere teori ortaya atmak sonuna kadar serbesttir. Yeterli kanıt gösteremezsin, teorin kabul görmez. Veya daha iyi kanıtlar ortaya koyan başka bir teori ortaya atılır, senin teorin iflas eder. Bunlar olağan şeylerdir. Hititlerle ilgili az tarihsel bilgi vardır ve bazı teoriler ortaya atılması doğaldır.

 

Mustafa Kemal'in hıncını İslamiyetten çıkarması ise... Güldürmeyin insanı... "Mustafa" izleyip de etkisinde kalanlardan mısınız? Böyle bir şey yoktur. Siz gökte levhi mahfuzda korunan bir İslam var sanıyorsunuz, bu İslam yeryüzüne inmiş, eksik yanlış uygulanıyor diye vehmediyorsunuz. Böyle bir şey yoktur. Gökte ne levhi mahfuz var, ne de onda yazılı bir şeyler...

 

Din bir insanlık kültürüdür ve insanlarla birlikte, onların toplumsal belleğinde, zihinlerinde varlık bulur...

 

(*) Birileri de akılları sıra tarihteki yüz bilmem kaç ünlü kişiyi bir tabloda toplamışlar, içlerinde Atatürk yok! Küçücük beyinleriyle Atatürk'ü küçümsemeye çalışan bu aklıevvellerin tablosunda yer alan bir kişi ise eski olimpiyat komitesi başkanı! :lol: Söz konusu tablonun ciddiyeti açısından mükemmel bir gösterge!

 

Zamanın Osmanlı paşası ne doğru söylemiş! "Ne devleti aliyeymiş, siz dıştan, biz içten yıkamadık gitti!" Şimdi de Atatürk karşıtlığında içten dıştan elele verin bakalım, ne başarabileceksiniz! İbretle izliyoruz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Din bir insanlık kültürüdür ve insanlarla birlikte, onların toplumsal belleğinde, zihinlerinde varlık bulur...

 

Dinin ne olduğunu ne olmadığını siz de iyi bilirsiniz...

 

Şimdi de Atatürk karşıtlığında içten dıştan elele verin bakalım, ne başarabileceksiniz! İbretle izliyoruz...

 

Ibretle izliyoruz demeniz de tam yerinde gerçekten, tam e-muhtıra tarzı :) yoksa ordu göreve diye pankart falan mı asacaksınız :)

birde şu var..

 

Biz 1 asırdır ibretle izledik şimdi sıra sizde doya doya tadına vara vara izleyin, notlar alın.. Aman ha notlarınıza sahip de çıkın mazallah... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üzülerek görüyorum ki adım adım, yavaş yavaş başarıyorlar. Bu ülkede birbirine tahammül edemeyen, bir arada yaşamalarına imkan olmadığını düşünen iki kesim yaratmayı..

 

Alevilerle Sünniler birbirine tahammül edemez, bir arada yaşayamazlar diye tahrik ettiler, olmadı. Bir arada yaşamanın yollarını buldular.

 

Türklerle Kürtler birbirine tahammül edemez, bir arada yaşayamazlar diye tahrik ettiler, olmadı. Bir arada yaşamanın yollarını buldular.

 

Sağcılarla solcular diye ayıralım, birbirine tahammül edemez, bir arada yaşayamazlar diye tahrik ettiler, olmadı. Bir arada yaşamanın yollarını buldular.

 

Sonunda hep yok saydıkları, görmezden geldikleri ve hoşlanmadıkları, eski düşmanları olan İslamcıların aslında en büyük müttefikleri olabileceğini gördüler. Eski ve uzak düşmanlar, güncel ve yakın düşmanlarına karşı geçici bir ittifak anlaşması imzaladılar. Zamanında Viyana’lara dayanmış olan ve aslında iliklerine kadar nefret ettikleri bu kadim düşmanları ile eski defterleri bir kenara bırakıp şu anki ortak düşmanlarına karşı güç birliği yaptılar. Ortak düşmanları: Türkiye Cumhuriyeti Devleti… Bir tek vilayeti bir çok Avrupa devletinden daha büyük olan bu potansiyelin biraz parçalanmasını istiyorlardı. Sevr hevesleri kursaklarında kalmıştı. Araplara devlet vaadlerini yerine getirmişler, fakat Ermenilerle Kürtlere verdikleri sözleri tutmamış ya da tutamamışlardı.

 

Doğusundan mahrum bir Türkiye, oldukça cazip bir harita olarak görünüyordu gözlerine. Yarısını Ermenistan’a, yarısını Kürdistan’a verirsin. Olmadı Hatay’ı da ne zamandır isteyen Suriye’ye bırakırsın.

 

Bu noktada artık tarihe gömülmüş Marksist söylemleri olan PKK’nın ipini çekip Kürt hareketine İslamcı bir renk vermeyi de uygun gördüler. Federe Kürt eyaleti söylemlerine gaz verdiler. Dinci ve etnik ayrımcılığı evlendirdiler. Bu, halkın kem baktığı Marksist Kürtçülükten çok daha iyiydi. Hatta bunu daha önce niye akıl edemediklerine şimdi şaşıyorlardır. Aslında akıl etmişlerdi, şaştıklarını da sanmam ya… Çünkü Kürt Said’le denemişlerdi ama, tutmamıştı. Gün oldu, devran döndü, dünya ırkçılığın bir yanda, dinciliğin bir yanda yükselişe geçtiği bir trende girdi ve siyasi teorisyenlere de gün doğdu böylece.

 

İşin en çarpıcı yanı, kısmen modern görünmeye çalışan etkili bir dini cemaati ve onun liderini kendi saflarına çekip, Evangelist ABD yönetiminin kanatları altında korumasıydı! Bu aslında inanılmazdı. Bu kişi ABD askerleri Kabe’yi basıp Suudi yönetimine baş kaldıran İslamcı militanları yakaladı ve Suudilere teslim etti diye kıyametleri koparan, ABD’ye lanetler yağdıran, “evine kafir ayağı bastı Allahım! Evin saldırıya uğradı Allahım!” diye feryatlar eden kişiydi!

 

Demek insanlar bu kadar kolay satın alınabiliyor, bu kadar kolay taraf değiştirebiliyordu.

 

Ya da bunun daha mantıklı bir açıklaması vardı: Yakın ve güncel düşmana karşı, ezeli ve uzak düşmanla geçici bir ittifak anlaşması imzalamak. Yani bir anlamda Faust olup ruhunu Mefisto’ya satmak!

 

Nasılsa bu geçici bir anlaşmaydı, şeytan da tanrının askeri değil mi, tanrı görev tamamlanınca ruhlarını onun elinden geri alır nasılsa!

 

Bu kadar büyük çabaların bir sonuç vermemesi eşyanın doğasına aykırıdır. Bakın bu kişinin hizmetkarları amaçlarına ulaşabilmek için önlerinde en büyük engel olarak gördükleri orduyu yıpratabilmek için belge sahteciliği yapabiliyor, dürüstlüğü rafa kaldırmayı hizmet varsayabiliyorlar! Bu kadar çaba ile az çok bir şeyler başaracaklar, ne yazık ki… Bu kadar yoğun çabanın sonuç vermemesi doğaya aykırıdır…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhabalar arkadaşlar. Ben sadece başlıkla alakalı olarak bir şeyler yazmak istiyorum.

Tanrı inancım olmamasına karşın dini metyinlerin bilime yardımcı olabileceğini düşünüyorum. İster semavi olduğuna inanılsın isterse insan icadı olduğu söylensin tüm dinler, yaşamın kendinden önceki sosyal, iktisadi, doğal, hukuksal, kültürel birikim ve sentezlerini gerek eski kayıtlar gerekse efsaneler yoluyla büyük oranda ya da kısmen içlerinde barındırırlar. Hiç bir dinin bilime ışık yakabileceği kanısında değilim fakat yardımcı olabileceklerini de inkar etmek deveye at demek olur. Buna en somut örnek ise Nuh tufanını araştıran Alman ve Amerikan bilim adamlarının Karadeniz'in tabanında buldukları kalıntılardır. Tüm bir Marmara ve Karadeniz'in oluşumuna dair sunulmuş en gelişmiş tez bu sayede ortaya atılmıştır.

Yani demem o dir ki; eleminasyon elbette yapalım fakat bilimsel metodlarla yapılan bir eleminasyondan sonra elimizde kalan her bulguyu da önyargısız değerlendirelim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tüm dinler, yaşamın kendinden önceki sosyal, iktisadi, doğal, hukuksal, kültürel birikim ve sentezlerini gerek eski kayıtlar gerekse efsaneler yoluyla büyük oranda ya da kısmen içlerinde barındırırlar.

Kesinlikle... Buna itirazım olamaz zaten. Din kültürün bir parçasıdır.

 

Başlığa bağlı kalmak iyi bir şey ama, gelişen konu hakkında bir ekleme yapmak istiyorum:

 

Bu süreçten olumlu bir sonuç çıkmasının tek yolu var: Türkiye gücünü kaybetmez, artırır ve kuruluş ilkelerinden taviz vermez, kişiliğini kiraya vermez, onurlu ve başı dik, kişiliğini korumakta kararlı olursa, işler iyiye gidebilir. Hatta niye olmasın, akıllı davranır ve laikliğe, Atatürk ilkelerine savaş açmazsa bu AKP ve bu Tayyip Erdoğan'la bile işler olumluya gidebilir. Kimseye kişisel garezim yok. Hizmet etse, faydalı iş yapsa bile inatla karşıtlığı sürdürmek gibi bir saplantı olmamalı. Ama tabii iplerin uçlarını kendi bağlayandan, çekilen iplere göre oynamaz belki diye ummak ne derece yerinde bir umut olur, o ayrı...

 

AB ile ABD paralel görünseler de, planları bir parça farklıdır. AB Türkiye’nin bölünmesini, Sevr sürecini hortlatmayı istiyor, bu kesindir. ABD ise kendine Orta Asya’da güçlü bir müttefik arıyor. Türkiye’nin bölünmesini istemez.

 

Obama başa geldikten sonra Türkiye ile ABD’nin düşüncelerinin paralel hale geldiği şeklinde tuhaf yorumlar yapılıyor. Türkiye ile ABD’nin çıkarları hiçbir zaman çatışmamış, hep paralel gitmiştir. Bunun Obama ile filan zerre kadar ilgisi yok.

 

Ancak ABD’ye anlatılması gereken, Türkiye’nin Atatürk ilkelerinden vazgeçip ılımlı bir İslam cumhuriyeti haline filan gelmeyeceği, Sünni İslam’ın bayraktarlığını yapıp İran’a karşı ABD askeri filan olmayacağıdır. Bu koşullarda işbirliği yapabilir ve ortak çıkarlarımız için çaba gösterebiliriz. Aksi halde tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna. İran’la da buyur kendin başa çık! Bizi ilgilendirmez! Biz burada Sünni İslam’ın veya başka İslam’ın derdinde değiliz. Biz laik bir ülkeyiz ve öyle kalacağız.

 

Türkiye’nin konumu hiçbir kimseye angaje olup sırtını yaslamasına uygun bir konum değildir. Kendi gücüne güvenerek kendi ayakları üzerinde hem de güçlü bir şekilde durmasını gerektiren ve kimseye de sırtını tamamen dönüp ilişkilerini tümden kesemeyeceği bir konumdur. Türkiye Rusya’yı yok sayamaz. Türkiye İran’ı düşman sayamaz. Türkiye AB’yi yok sayamaz. Türkiye ABD’ye sırtını dönemez. Bunların hepsiyle dengeli ilişkiler yürütmek zorundadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Sayın forumdaşım demirefe, bu topraklara Islamiyeti Emperyalistler getirmediler! Ne Sultan Alp Arslan CIA ajanı idi ne de Hz.Muhammed de CIA ajanı idi.

 

Türklerle kürtleri düşman etmeye çalıştılar diyerek netameli sözler söyleyip akabinde de

 

Kürt Said’le denemişlerdi ama, tutmamıştı.

 

diyorsunuz.

 

Evet Said-i Nursi kürttür, Kürt Sait demeniz bile buram buram ırkçılık kokuyor.

 

Net olun tutarlı olun

 

Haa birde zihinleri bulandırmayın, Saidi Nursi ile kim neyi denemişti de tutmadı ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet Said-i Nursi kürttür,

Ben Said Nursiden bahsetmedim. Kürt Said dediğim, Şeyh Said'dir. Kürt isyanına kalkıştığı için bu adla da anılır. Irkçılıktan hiç hazzetmem, belirteyim...

 

Hem nerden çıkarıyorsunuz, "Türk Ahmet" "İngiliz Kemal" "Arap Mustafa" "Laz Burhan" deyince ırkçılık mı oluyor? Alaka?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Bediüzzaman ülkü adamıydı, herşeyden önce inanmış bir mümin idi, Seksen küsür senelik ömrü hayatı, bu satırları okuyan hiçkimsenin birkaç gün bile kalamayacağı zindanlarda geçti.

 

Fikirlerini beğensin ve ya beğenmesin, her aydın dimağa sahip yürekli her birey, Said-i Nursiyi örnek almalıdır.

 

Inandığı değerler uğruna mücadele etmek ne demek, acı, ızdırap, gurbet, hasret, yaşlılık ne demek o zaman daha iyi anlaşılır.

 

Bunlar laf değil gerçeğin ta kendisi..

 

Vefatından sonra geride bıraktıkları maddi şeylere bir bakın bakalım.

 

Ölüsünü mezarını bile rahat bırakmadı bu zihniyet.

 

Bi bakıyoruz aynı zihniyet kalkıp ta vatanseverlikten dem vurur olmuş, bir bakmışız ömrünü bu yola harcayan ülkü devi o insanı "Kürt Saitle bunu denediler tutmadı" diye yazar olmuşlar.

 

**********

 

Bu yazı vicdan dilenen bir yazı değildir, sadece bir nasihattir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi Şeyh Said isyancı da Said Nursi sütten çıkmış ak kaşık mı? Değil tabii. Skolastik zihniyetli bir insandır, onu söylerim onun hakkında. Fikirleri çağ dışıdır. Abdülhamid için bile fikirleri kabul edilebilir bulunmamıştır. Değil ki bu çağda kabul edilir bulunabilsin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tabii iş kişisel görüş bildirmeye dönecek ise, bana göre de Mustafa Kemal sütten çıkmış ak kaşık değildir. CHP zihniyetli seküler çevrelerin sıklıkla kullandığı takiyye nin birebir ete kemiğe bürünmüş halidir.

 

Toplumu en azından bir kısmını ustalıkla dönüştürmüştür.Diger kısım ise ciddi bedeller ödemiştir.

 

******

 

Herneyse, görünen köy kılavız istemiyor, eğer o çok büyük atılımlar, devrimler başarılıydı, ilericiydi diyorsanız Türkiye'nin içinde bulunduğu seviyeden de ideal diye söz etmek zorundasınız.

 

 

 

 

Şimdi Şeyh Said isyancı da Said Nursi sütten çıkmış ak kaşık mı? Değil tabii. Skolastik zihniyetli bir insandır, onu söylerim onun hakkında. Fikirleri çağ dışıdır. Abdülhamid için bile fikirleri kabul edilebilir bulunmamıştır. Değil ki bu çağda kabul edilir bulunabilsin...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Doğrudur. Atatürk öyle büyük bir miras bıraktı ki, yiye yiye daha henüz bitirebilmiş değiliz. Üzerine bir kuruş koymadığımız halde... Bir de mirasını alıp ileri götürsek, zaten gösterdiği "muasır medeniyet seviyesi" hedefini çoktan tutturmuş olacaktık.

 

Mirasının son kuruşları da bitsin artık, bitsin bu efsane diyen kurtların diş gıcırtılarını açıktan duymaktayız. Ama bu bizi korkutmuyor, tehlikeye düşmeyen bir şeyin kıymeti anlaşılmıyor. Böyle anlayacakmışız demek değerini. Dünyada "uyu uyu yat uyu" ile ortaya konmuş hiç bir eser yoktur. Bunu anlayamayacaksak, pılı pırtıyı toplayıp çekip gitmek zorunda olduğumuzu bilmemiz gerekiyor.

 

Karınca ile ağustos böceği hikayesinden muaf olan kimse yoktur!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mustafa Kemal takiyye nin birebir ete kemiğe bürünmüş halidir.

Yok öyle bir şey... Mustafa Kemal daha Harbiye'de okurkenden beri görüşlerini, niyetlerini açıkça söyleyen, harbi bir adamdı. Hiç bir zaman takiye filan yapmamıştır. Vahdettin ile de konuşmuş ve niyetlerini ona daha şehzade iken anlatmıştır. Yapacağı her şeyi önceden planlamış, çevresine anlatmıştır. Hiç bir yaptığı sürpriz değildir.

 

Samsun'a gönderilirken Vahdettin'e onu göndermemesi için telkinler yapılmıştır. "Cumhuriyetçidir, Hilafete karşıdır" denmiştir. Çünkü Mustafa Kemal bu fikirlerini akşam toplantılarında ateşli bir şekilde herkesle tartışırdı. Fakat Vahdettin, Kazım Karabekir'in Mustafa Kemal'in ileri gitmesine engel olacağına güvenmiştir. Hatta hurafeci çevreler Kazım Karabekir'in Mustafa Kemal'in emrine girmesine hayret ederler ve bunu onun Deccal olmasına ve spiritüel güçleri olmasına bağlarlar.

 

Sözde bir tek Said Nursi onun spritizmasına karşı koymuş. Tabii o da Mehdi artık zahir, ondan! Hatta Said'in de idamını emredecekmiş, Allah tarafından dili tutulmuş, diyememiş gibi "Süperman Demiradama karşı" senaryosu benzeri efsaneler anlatırlar.

 

Diyeceğim, takiye filan yoktur Atatürk'te...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ILIMLI İSLAM nedir?

İslam'ın ılımlısı ılımsızı olmaz. İslam İslam'dır. Ilımlı İslam bir kandırmaca, dışı şekerle kaplanmış afyondur. Aynen Muhammed'in yaptığı gibi. Önce "dinde zorlama yoktur, sizin dininiz size, benim dinim bana" diyeceksin, sonra gücü ele geçirince "müşrikler necistir, gördüğünüz yerde katledin" diyeceksin. İlla ayrım yapmak istiyorsan, birincisini diyen ılımlı İslam, ikincisinde gerçek yüzünü gösteren ise gerçek İslam...

 

İslam'ın ılımlısı da, ılımsızı da budur, aynıdır. Arada sadece taktik farkı var...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daha önce de pek çok yerde işaret ettiğimiz gibi, Kur'an'ın her ayeti, Kur'an'ın bütünü gözönünde bulundurulup bütünlük içinde değerlendirilmeye çalışılarak okunmalı, anlamlandırılmalı ya da yorumlanmalıdır. Yukarıda, inananların savaş içinde bulundukları müşrikler arasında vaki olması mümkün ihtida olayından söz eden ayet de Kur'an'ın temel ilkeler örgüsü içinde değerlendirilmelidir. Bunlardan biri de "Dinde zorlama yoktur" (2:256) ilkesidir. Bu ilke, inananların zora başvurarak insanların dinlerini değiştirmeye girişmelerinin kesin bir biçimde yasak olduğunu ortaya koymaktadır ki, bu da Müslümanların, baş eğdirdikleri bir düşmandan kurtulma şartı olarak İslam'ı benimsemesini istemeleri ya da beklemeleri ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Bunun gibi, yine Kur'an: "Sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz (de) savaşın; fakat aşırı gitmeyin, çünkü muhakkak ki Allah aşırı gidenleri sevmez". (2:190); ve "Eğer sizi kendi halinize bırakmazlar, size barış teklif etmez ve ellerini çekmezlerse, o zaman onları yakalayın, ele geçirdiğiniz zaman öldürün: İşte böylelerine karşı size [savaşmanız için] apaçık yetki verdik" (4:91) şeklinde ölçüler koymaktadır. Bütün bunlardan anlaşılacağı gibi, savaşa ancak savunma amacıyla izin vardır (bkz. 2. sure, 167 ve 168. notlar); bunu pekiştiren bir ifade de: "Eğer vazgeçerlerse -(o zaman) Allah çok- bağışlayıcı, çok-merhamet edicidir" (2:192) kaydıdır. Aynı anlamda: "Eğer vazgeçerlerse, o zaman husumet bütünüyle son bulacaktır" (2:193) tekidi de vardır. Öte yandan, düşmanın "Eğer tevbe eder, salâta katılır [lafzen, "namazı kılar"] ve arındırıcı yükümlülüklerini (zekât) yerine getirirlerse" sözleriyle ifade edilen İslam'a dönüşü, onlar için "düşmanlığı bırakma"nın yollarından, nereden bakılırsa bakılsın, sadece biridir ve dolayısıyla, bu surenin 5 ve 11. ayetlerinde bu konuya yapılan atıf, İslamiyet'in bazı kasıtlı tenkitçilerinin ileri sürdüğü gibi, kesinlikle, "ya ihtidâ ya ölüm" gibi bıçak sırtı bir seçimi îma etmemektedir. Nitekim, 4 ve 6. ayetler, inananların, bu tür inkarcılara karşı benimseyecekleri, onlar düşmanları değilmiş gibi davranmalarını öngören tutum hakkında ilave bir açıklama getirmektedir. (Bu konuda ayrıca bkz. 60:8-9.)

Muhammed Esed Tefsiri, (açıklama)

 

Demirefe, aynen determinist saplantısı gibi aynı tekerlemeyi (nakarat) gibi yazıyor nedir...

 

İslam'ın ılımlısı ılımsızı olmaz. İslam İslam'dır. Ilımlı İslam bir kandırmaca, dışı şekerle kaplanmış afyondur. Aynen Muhammed'in yaptığı gibi. Önce "dinde zorlama yoktur, sizin dininiz size, benim dinim bana" diyeceksin, sonra gücü ele geçirince "müşrikler necistir, gördüğünüz yerde katledin" diyeceksin. İlla ayrım yapmak istiyorsan, birincisini diyen ılımlı İslam, ikincisinde gerçek yüzünü gösteren ise gerçek İslam...

 

İslam'ın ılımlısı da, ılımsızı da budur, aynıdır. Arada sadece taktik farkı var...

 

Şimdi; sayın demirefe yukarda verdiğim Muhammed Esed Tefsiri'nin açıklamasındaki izahatları eğer incelerse'ki ben incelediğine kâniim olay çözülür,ama demirefe bu aynen determinizm bitip tükendiği halde nasıl bırakamıyorsa İslam karşıtlığıda öyle bir takıntı olmuş habire aynı şeyleri yazıyor,dolayısı ile benim istirhamım şudur demirefe'den istediği zaman

gerçekten objektif olup olayları kritize edebiliyorken bu çarpıtma neden.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tabii iş kişisel görüş bildirmeye dönecek ise, bana göre de Mustafa Kemal sütten çıkmış ak kaşık değildir. CHP zihniyetli seküler çevrelerin sıklıkla kullandığı takiyye nin birebir ete kemiğe bürünmüş halidir.

 

Toplumu en azından bir kısmını ustalıkla dönüştürmüştür.Diger kısım ise ciddi bedeller ödemiştir.

 

******

 

Herneyse, görünen köy kılavız istemiyor, eğer o çok büyük atılımlar, devrimler başarılıydı, ilericiydi diyorsanız Türkiye'nin içinde bulunduğu seviyeden de ideal diye söz etmek zorundasınız.

 

Diğer İslam Devleti !!! olanlara kıyasla EN iyisi..en güzeli..en mükemeli TÜRKİYE CUMHURİYETİ.. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Beni Muhammed Esed tefsirinde hangi eğip bükmelerle, anlam zorlamalarıyla ayetlerin nasıl ılımlı gösterildiği değil, Muhammed'in Kurân'ında ne yazdığı ilgilendirir.

 

Tuhaf şey! Başka kaynağa bakmayın, İslam dininin aslı Kurân'dadır diyenler, işlerine gelmeyince başka kaynakları öne sürüyorlar, dediklerini tam tersine çevirip "Kurân'a bakma, bu kaynağa bak" diyorlar.

 

Yazılan tüm ayetlerin hepsinden sonra, tüm aşamalar geçildikten sonra gelen son söz, Tevbe suresidir. Bu sure açık, net, kesin bir ültimatomdur. İslam toprağı müslüman ve ehli kitap olmayanlardan arındırılacaktır. Ya müslüman olavcak, ya öldürülecek, ya sürülecekler. Bu kesin gerçeğin hiç bir lamı cimi yoktur. Öyle namazı kılmayı salata iştirak, zekatı vermeyi arınma filan diye süslü kelimelerle tercüme etmeyle bu gerçek değişmez!

 

İşte ılımlı İslam budur. Süslemek, şekerle kaplamak ve yutturmak.

 

"Kurân tanrı katındandır ve bizleri yaratanın sözü olduğu için her harfine uyulması zorunludur" tezi toplumsal kabul gördüğü anda geçmiş ola... Ulema hazeratı açar hiç o güne kadar göz önüne çıkarmadığı, saklayıp gizlediği Tevbe suresini ve uygulanması gerekir diye fetvayı keser. Ayıkla o zaman pirincin taşını... Tabii ortada pirinç mirinç kaldıysa... O zaman görür ayakta uyutulanlar "ILIMLI" mıymış ılımsız mıymış...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı iyi niyetli insanların inanç silahını radikal dincilerin elinden almak için dogmalara prim verdiklerini ve savunduklarını sıklıkla görüyorum. Hatta ben de bir anda dogma karşıtı olmadım. Gözlemlediğim bir çok izlenimden sonra dogmalar ile mücadele etmeden hiç bir aydınlanma sağlanamayacağını gördüm.

 

Dogmaya prim vererek sadece akıl dışılığa, sömürüye, Aldatma ve Karanlık Parti'lerine ve onların haksız kazançla dolan yolsuz kirli kasalarına, o kirli paralarla insanları satın alıp karanlık dikta iktidarlarını kurmalarına hizmet edersiniz. Başka hiç bir şeye değil...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tevbe suresine ne varmış,ALLAH KELAMI bir sure,daha önce müşriklerin pis olduklarını teyit eden ayetler gönderdim,hala pislik olan müşrikleri savunmanıza hayret ediyorum.

 

YİNE tekrar ediyorum,ılımlı İSLAM ile alakamız yoktur,biz yalnız KURANDAKİ İSLAM'A uyarız,ALLAH BİZE dikkat edin ne emrettiyse KURAN'DA onu icra ederiz.

 

hadis,hadisi kutsi,falan şeyh,falan dayı,falan abi,falan hizbi,falan tarikat,mezheplerle hiçbir alakamız yoktur,bilmem anlatabildimmi!!!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.